[kozmodans]

Arkadaşlar dün akşamdan beri geçmişte yaşadığım bazı olaylar zihnime takıldı. Olumlamalar denedim ancak bir türlü içselleştiremedim. Kendimi, geçmişte beni incitenleri affetmek istedim. Geçmişimi şifalandırmak istedim. Ancak bütün gün sinir ve hoşnutsuzluk ve yorgunluk içinde geçti. 1 Ego ve 1 Suçluluk dinlemekteyim. Geçmişi bugünü geleceği gerçekten şifalandırmak istiyorum. Sizce Suçluluk telkinini arttırmalı mıyım yoksa azaltmalı mıyım? Yada bu konuda önerebileceğiniz bir yöntem var mı? İstediğim geçici bir rahatlama, sorunların üstünü örtme veya unutma değil. Gerçek anlamda tüm hatalarıma rağmen, bana karşı yapılan haksızlıklara rağmen affetmek ve bu döngüyü kırmak...

[KıpçakBeyi]

Gelişmelerin için tebrikler.

Esasında telkin dinlerken yapabileceğin şey kendine geçmişin geçmişte kaldığını telkin etmek. Ne yaşanırsa yaşansın sadece şu an var. Korku ilkel bir duygudur ve seni korumaya çalışır. Hepimizin korkuları var aynı şeyleri gene yaşamaktan korkuyor olabilirsin. Kendine şu an daha güçlü , daha tecrübeli olduğu söyle.

Geçmiş geçmişte kaldı. Değiştirme şansın yok. Giden gitti , kalan kaldı. Birinci Balkan savaşının sonucunu değiştiremezsin. Tarih insanlar ondan ders alsın diye var onun içerisinde yaşasın diye değil. Sen 19.26 itibariyle (benim için şu an) nefes alan ya da nefes veren belki önünde ki monitöre bakan belki halı sahada top koşturan yada yıldızları sayan birisisin ve bu değişmeyecek. Sen o şeyi yapmayı bırakana kadar. İçtiğin kahveden zevk al mesaiye yetişemem kaygısı ile tek dikişte içme çünkü kol saatin yetişebileceğini söylüyor. Geçmişte o kahveyi içerken kötü bir haber aldın belki kız arkadaşın telefona bitti diye mesaj attı. Kahveyi eline her eline aldığında mesaj gelen anı hatırlayıp o anda yaşarsan mutsuzluktan başka bir şey geçmez. Oralet içebilirsin o mekandan gidebilirsin. Bunlar beynin kaç komutudur ama üstüne gidebilirsiniz. İşte buradayım ve elimde kahve içiyorum üç sene önce üç senede kaldı.

Neticede kaçtığın şey kendinsin. Kendinle oturup konuşman gerek. Çözmen gerek o travmayı atman gerek. Pek çok durumda insanın korktuğu aynı anı tekrardan yaşmaktır. Tekrar suiistimal edilmek , hırpalanmak , aşağılanmak vs.

Suçluluk telkini kendini geçmişte bir konu hakkında suçladığın için seni sıkıştırıyor. Geçmiş geçmişte kaldı ben suçsuzdum dediğin (m) vakit rahatlayacaksın. Bende öyle oldu eğer daha büyük travmaların varsa geçmişte emdr'yi deneyebilirsin. O anın görüntüsü silinince rahatlıyorsun.

[kozmodans]

KıpçakBeyi önerilerinin için teşekkür ederim dostum. Ağır bir travma yaşadığımı düşünmüyorum. Sanırım bu dalgalanmalardan biriydi. Bu kez biraz uzun sürdü sanırım. Gece yatmadan ego güçlendirici, suçluluk ve depresyon dünde kaldı telkinlerini bir kaç tekrar dinledim. Bir süredir reiki yapmıyordum. Kendime biraz da reiki uyguladım.

Daha sonra kendime Ego güçlendirici ve suçluluk telkinlerinin yeni versiyonları ile birlikte yeni bir liste hazırladım. 8 saat kadar bir süre o listeyi uyurken dinledim. Liste epey uzun oldu ama belki psikolojik belki de gerçekten etkileri oldu, hemen olumlu etkilerini hissetmeye başladım. Biraz genel uygulamaların dışında olsa da içimden geldiği gibi doğaçlama bir liste oldu. Listemde 10 telkin var. Uzun zamandır ilk defa bugün kendimi 15 sene evvelki kadar mutlu ve güçlü hissettim. Şimdilik bir süre bu listeyi dinlemeyi planlıyorum. İhtiyaç duyarsan ekleme çıkarma yapabilirim. Ya da bazı telkinlerin tekrarını arttırabilirim.

Bu gün çok iyiyim. Bugün gerçekten ilginç bir gün oldu. Hatta toplantıda müdürümün karşısında bile şaka ile karışık eleştirilerimi yaptım. Arkadaşlarımla bol bol sohbetler, şakalaşmalar... İşin ilginç yanı normalde öfkeden patladığım durumlarda ancak söyleyebileceğim şeyleri, gülerek şaka tadında söyledim. Anlıyorum ki içimizde tuttuğumuz duygular düşünceler aslında hiç gecikmeden, yeri geldiğinde söylendiğinde aslında rahatsız edici şeyler değil. Asıl rahatsız edici olan, karşımdaki kişi ne der, ne düşünür, "Aman kırılmasın!" endişesiyle içimize attığımız şeylerin birike birike, bazen patlayarak ama mutlaka dışarı çıkması.

Aslında öfke bile kendi kişiliğimize, ruhumuza vurduğumuz kelepçelerin bir ifadesi. Öfkenin belki de bize söylemek istediği şey ise şu: "Ben değerliyim. Kendi değerimi ifade etmek, bunu dışa yansıtmak benim en doğal halim. Beni inkar etme, beni yok sayma. O kadar değerliyim ki, sen ne kadar beni derinlere gömersen göm, mutlaka bir şekilde dışarı çıkmanın bir yolunu bulurum. Beni ne kadar derine gömdüysen o kadar güçlü bir şekilde tekrar çıkarım. Bazen korkuyla, bazen öfkeyle, bazen hastalıklarla... Kalbinin derinliklerinden, filizlenmeme izin verirsen, göreceksin; öylesine güzel çiçekler açacağım ki, sen de hayran kalacaksın, diğerleri de... Ben senin en değerli hazinenim. Ben Sen'im. Sen de Ben."

Günü şu olumlamalarla tamamlamak istiyorum:

"Bugün kendi değerimin farkına vardığım için şükürler olsun. Hayatıma giren herkese bana öğrettikleri için teşekkür ediyorum. Bana sunulan tüm güzellikler için, sahip olduğum her şey için şükürler olsun. Ben yaşadığım her an, kendi değerimin daha çok farkına varmayı seçiyorum. Evren'in bana gönderdiği tüm pozitif enerjileri sevgiyle kabul ediyorum. Sağlık, şifa, huzur, mutluluk, bolluk, bereket, sevgi ve tüm güzellikleri yaşamıma davet ediyor ve kabul ediyorum. Kendimi seviyorum, Hayat bana hep güzel ve iyi şeyler sunuyor; hayatı seviyorum ve güveniyorum."

Sevgiyle ve Neşeyle kalın!..

[kozmodans]

Merhaba arkadaşlar,
Bir süredir forumu takip etsem de yazamıyorum. Malum yaz sezonuna geçişin etkisiyle işler yoğunlaşmaya başladı. Üstelik de maalesef stres ve aşırı fiziksel yorgunluk da getirileri...

Ama telkinleri karışık bir liste halinde olsa da dinlemeye devam ediyorum. Karşılaştığım etkilerin hangi telkin sayesinde olduğu konularında tam olarak fikir sahibi olamasam da ben genel olarak kazanmak istediğim faydaları düşünerek kendimce bir liste oluşturdum bazen 1-2 telkin ekliyor bazen çıkarıyorum, bazı günler belirlediğim bazı telkinlerin tekrarını arttırıyorum. Belki çok telkin olması etkileri geçiktirse de, telkinlerin birbirini desteklediği düşüncesiyle bu konuda kendimi sınırlamıyorum. İlk hedefim belirli konularda kısa zamamanda olumlu sunuçlar almak olsa da kendimce eksikliğini hissettiğim konularda da az da olsa ilerleme kaydetmek. Gelişmeleri umutlarımı da koruyup bunlarla desteklemek niyetindeyim.

Bugün sizlerle yine kendimde farkettiğim yeni gelişmeleri paylaşmak istiyorum. Henüz yeni olmasına rağmen, bu etkilere alışmadan, farkına vardığım zamanlarda sıcağı sıcağına paylaşmamın uygun oluğu düşüncesiyle hemen paylaşmak istedim.

Bu gece işyerinde T. Ö. (Telkinlerden Önce) çok sıkıntı yapıp hayatı kendime zindan edebileceğim olaylar yaşadım. Elbette gerçekten canım sıkılmadı değil, tabi ki çok canım sıkıldı, ama kısa sürede olayların olumlu taraflarını görmeye başladığımı farkettim. Sanırım daha anlaşılır olması için kısaca konuya değinmemde fayda var. Normalde gece vardiyasında daha az yoğunluk olması sebebiyle daha az personelle çalışırız. Eğer gerekli izni alabilirsek belirli yerlerdeki personel sayısını düşürerek istirahat, mola süremizi arttırırız. Ancak bugün maalesef üst konumdaki kişilerin değerlendirmesi ile her personelin yerinde kalması istendi ve dolayısiyle sadece 3 defa sadece zaruri ihtiyaç için yerimizden ayrılabildik. Elbette durumun bizim için ne kadar zor olduğunu bilen şefimiz de çay ve zaruri ihtiyaçlarımız için hızlı bir şekilde ihtiyaca gidip gelebileceğimizi söyledi. Daha önceden olsa artık bu işin tadının kaçtığını düşünüp, istifa etme düşünceleri ve asık bir suratla geceyi zor çıkarırdım.

Ama öyle olmadı tabi.. İşte işin güzel yanı ise olayın arkasındaki sebepleri olumlu bir bakış açısıyla değerlendirdim. 8 ay kadar önce şirketimiz zarar ettikleri (ki biz bunu bekledikleri karı kazanamadıkları şeklinde düşünüyoruz) ve bu zararı karşılamak adına daha az personel işi devam ettirme kararı vererek 16 kadrolu personeli ücretsiz izne çıkarmıştı. Şimdi ise bizim şirkete, eksik kadro tamamlansa da, bu iş kaç kişiyle yapılacaksa o kadar personelin bulunması gerektiği konusunda baskı yapılıyor. Bu da sezonda bizimle birlikte çalışacak yeni personelin sezona girilmeden önce aramıza katılacağını gösteriyor. Yani bizim şirket daha az personel ile daha çok iş yaparak karını arttıramayacak gibi görünüyor. çöküyor. Uzun vadede kaliteli iş ve istikrarlı kazanç yerine, Az maaş, az dinlenme, çok iş mantıkları aslında bir panik halinde olduklarını gösteriyor diye düşünüyorum.

* Benim gelişmelerime gelirsek stresli durumlarda şimdi ben tam tersine daha rahatım. Kızıp, bağırıp çağırmak veya için için kendimi yemek yerine net tepkiler verip kısa zamanda gülüp geçiyorum.

* Bulunduğum yerin veya şartların önemi yok; İçimde güzel şeyler olacağına, her şeyin daha güzel olacağına dair bir umut var ve ben bu umudu korumayı seçiyorum.

* Şimdi ne istediğimi biliyorum ve istediğim sonucucu getirecek tepkiler veriyorum. Tepkisiz değilim artık. Çünkü biliyorum ki ben söylemezsem kimse ne kırıldığımı, ne üzüldüğümü, ne yorulduğumu ne de sevdiğimi anlayamaz. Henüz insanlık telepatik olarak iletişim kuramadığına göre konuşarak anlaşılmak için, anlatmak durumundayız. Üstelik geçiktirmeden, o anda, sıcağı sıcağına anlatmak en güzeli diye düşünüyorum. Öfkeyi, üzüntüyü, kırgınlığı içimizde büyütmeden, uygun bir dille,içtenlikle konuşmak en uygunu. Çünkü artık biliyorum ki, içimizde tuttuğumuz, zihnimizde tekrarlayıp durduğumuz her düşünce zamanla birikip bilinçaltımızı ya güzel bir bahçeye ya da çöplüğe çeviriyor. İçimize ata ata, içimize attığımız şeylerle bir süre sonra dolup taşıyoruz. Bilinçaltım benim cennet bahçem olmalı. Zamanı geldiğinde zararlı otları temizlemeli, ağaçlarımı budamalı, istediğim meyvaların tohumlarını atmalıyım. Ve onları her gün sulamalıyım. Bahçemde çalı istemiyorsam ne diye onları ısrarla sulayayım ki..

Elbette diğer insanlarla da etkileşim içinde yaşadığımız için ayağımızın çamur olması, üstümüzün kirlenmesi veya zararlı polenlerin, tohumların da gelmesi mümkün. Ancak biz farkında olursak, iyi bir bahçıvan olursak istediğimiz gibi bir bahçeye sahip olabiliriz. Böylelikle yakınlarımız da, komşularımız da bizim çiçeklerimizden, ağaçlarımızdan fidanlar isteyeceklerdir. Biz de uygun zamanda onlara istedikleri fidanları verip, istediği tohumları ekmesinde onlara yardımcı olabiliriz. Böyleliklebir süre sonra çevremiz de güzel bahçelerle donatılmış olacaktır.

* Ayrıca şanslı olduğuma dair inancımın arttığını düşünüyorum. Her zaman olmasa da kendimi şanslı hissettiğim zamanlar çok iyi hissediyorum ve bunun için şükrediyorum.

Biraz dağınık bir anlatım oldu kusura bakmayın. Ama sanırım yine de bir şekilde gelişmeleri sizlerle paylaşabildim. İnsanın kendi içine attığı tohumların filizlendiğini görmesi umut veriyor.

Şimdilik benden bu kadar. Sevgiyle, umutla, neşeyle kalın.