| ||||||||||
|
Duygusal Yaşam Klubü ve İlişkiler BEŞ SEVGİ DİLİ Konusunu hayatimdegisti.com Konuğumuz olarak inceliyorsunuz hayatimdegisti.com sitemizde yaşamınızı hemen degistirecek bir cok telkinli hipnoz mp3 vardir tesaduf eseri de buradaysanız mutlaka inceleyiniz üst link TelkinCD tıklayınız Sevecen Sözler Sevgi sevecendir. O halde, sevgiyi sözel olarak ifade ederken sevecen sözcükler kullanmalıyız. Bu konuşma şeklimizle ilgilidir. Aynı cümle, söyleyiş tarzımıza göre iki ayrı anlam taşıyabilir. "Seni seviyorum." ifadesi, sevecenlik ve şefkatle söylendiğinde samimi bir sevgiyi anlatabilir. Fakat ya ...
ayrıca bu konularda arama yapan konuklarımız var İlişkiler telkin cd indir izle İstanbul İlişkiler nerededir kimdir İlişkiler çekirdek inanç temizliği İzmir bursa İlişkiler hipnoz İlişkiler olumlama seminerleri eğitimi çaresi tedavisi İlişkiler hakkında bilgi bilinçaltı telkin cd telkin mp3 İlişkiler kuantum düşünce kitap haberi
![]() |
![]() ![]() | LinkBack | Seçenekler | Stil |
|
![]() | #1 (permalink) |
Administrators Zerynthia ![]() Üyelik tarihi: Mar 2009 Bulunduğu yer: Mutlulukya
Mesajlar: 5,993
Tesekkür: 49,758
6,229 Mesajinıza toplam 25,545 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() | ![]() ![]() Sevecen Sözler Sevgi sevecendir. O halde, sevgiyi sözel olarak ifade ederken sevecen sözcükler kullanmalıyız. Bu konuşma şeklimizle ilgilidir. Aynı cümle, söyleyiş tarzımıza göre iki ayrı anlam taşıyabilir. "Seni seviyorum." ifadesi, sevecenlik ve şefkatle söylendiğinde samimi bir sevgiyi anlatabilir. Fakat ya "Seni seviyorum?" ifadesi? Tek bir soru işareti bu iki kelimenin tüm anlamını değiştirir. Bazen sözlerimiz bir şey söylerken sesimizin tonu başka bir şey söyler. Çifte mesajlar göndeririz ve eşimiz genellikle sesimizin tonuna yüklenmiş mesajı yorumlar, kullandığımız kelimeleri değil. "Bu gece bulaşıkları yıkamaktan zevk duyarım." cümlesini diş gıcırdatarak söylemek, bir sevgi ifadesi olarak algılanmayacaktır. Diğer yandan, acıyı, ıstırabı ve hatta kızgınlığı bile sevecen bir tavırla paylaşabiliriz ve söylediklerimiz bir sevgi ifadesi olarak algılanabilir. "Bu akşam bana yardım etmeyi teklif etmediğin için hayal kırıklığına uğradım ve incindim." cümlesi samimi ve sevecen bir tavırla söylendiğinde bir sevgi ifadesi olabilir. Konuşan kişi kendini eşine anlatmak istiyor. duygularını paylaşarak yakınlık oluşturmak üzere adım atıyor. Şifa bulmak üzere acısını tartışmak için bir fırsat istiyor. Aynı cümle yüksek ve sert bir ses tonuyla söylendiğinde sevgiyi değil, yargılama ve kınamayı dile getirecektir. Konuşurkenki tavrımız son derece önemlidir. Eski zamanlarda bir bilge şöyle demiş: "Yumuşak bir yanıt öfkeyi uzaklaştırır." Eşiniz sinirli ve allak bullak olduğu ve size hiddetli sözlerle saldırdığı zaman sevgi dolu olmayı seçerseniz, onunkinden de hiddetli bir ses tonuyla değil, yumuşak bir sesle karşılık verirsiniz. O andaki duygularını size aktarabilmesini sağlarsınız. Acısını, kızgınlığını ve yaşadıklarından nasıl etkilendiğini anlatmasına izin verirsiniz. Bunu yapabilmek için kendinizi onun yerine koymanız, olayları onun gözüyle görmeniz ve sevecen bir ifadeyle neden böyle hissettiğini anladığınızı söylemeniz gerekir. Eğer ona karşı hatalıysanız, hatanızı kabul eder ve özür dilersiniz. Eğer davranışlarınızı o yanlış yorumladıysa, asıl niyetinizin ne olduğunu sakin ve sevecen bir ifadeyle anlatabilirsiniz. Olaya sizin açınızdan bakmanın en mantıklı yol olduğunu ispatlamak için değil, anlayış ve uzlaşma için çaba gösterirsiniz. Bu, olgun sevgidir. Yani, gelişen bir evlilik istiyorsak ulaşmaya çalıştığımız sevgi... Sevgi hataların kaydını tutmaz. Sevgi geçmişteki hataları gündeme getirmez. Hiçbirimiz mükemmel değiliz. Evlilikte daima en iyi veya en doğru şeyi yapmayız. Hepimiz zaman zaman eşlerimizi incitecek şeyler yapar ve söyleriz. Geçmişi silemeyiz. Yalnızca yaptıklarımızın yanlış olduğunu kabul edip özür dileyebilir ve gelecekte daha farklı davranmaya çalışabiliriz. Hatamı kabul edip af diledikten sonra, bunun eşime yaşattığı acıyı hafifletmek için başka bir şey yapamam. eşim hatalı davrandığı zaman üzüntü içinde hatasını kabul eder ve af dilerse, adalet veya af seçeneğim vardır. Eğer adaleti seçer ve bunu ona ödetmek ya da yaptığının cezasını çekmesi için uğraşırsam, kendimi hakim, onu da suçlu yerine koymuş olurum. Birbirimize karşı duyduğumuz yakınlık tamamen ortadan kalkar. Oysa affetmeyi, aynı yakınlığı hissetmeye devam edebiliriz. Sevginin yolu affetmekten geçer. Dün yüzünden her yeni günlerini berbat eden insanlar beni hayrete düşürüyor. Bir önceki gün yaşanan tatsızlıkları bugüne taşımakta ısrar edenler ve muhtemelen harika geçecek bir günü zehir ederler. "Bunu yaptığına inanamıyorum. Bunu asla affedeceğimi sanmıyorum. Beni ne kadar incittiğini tahmin bile edemezsin. Bana bu şekilde davrandıktan sonra nasıl bu kadar rahat olabiliyorsun bilmiyorum. Dizlerinin üzerinde sürünerek benden af diliyor olmalıydın. Seni affedebilecek miyim bilmiyorum." Bu sözler sevgiyi değil, acı, küskünlük ve intikamı anlatır. Eğer yakın bir ilişki kurmak istiyorsak, birbirimizin arzularını bilmemiz gerekir. Eğer birbirimizi sevmeyi istiyorsak, karşımızdakinin ne istediğini bilmemiz gerekir. Geçmişteki hatalar için yapılabilecek en iyi şey, tarih olmalarına izin vermektir. Evet, bu oldu. Tabii ki incitti. Hala da incitiyor olabilir, fakat hatasını kabul etti ve özür diledi. Geçmişi silemeyiz ama onu tarih olarak kabul edebiliriz. Bugünü geçmişteki hatalardan kurtulmuş olarak yaşamayı seçebiliriz. Affetmek bir duygu değil, bir davranıştır. Hatalının hatasını ona karşı kullanmak değil, ona şefkat göstermeyi seçmektir. Affetmek sevginin bir ifadesidir. "Seni seviyorum. Sana değer veriyorum ve seni affetmeyi seçiyorum. Kendimi hala incinmiş hissediyor olsam da, bunun aramıza girmesine izin vermeyeceğim. Bu deneyimden bir şeyler öğrenebileceğimizi umuyorum. bir kez hatalı davranman kötü bir insan olduğun anlamına gelmiyor. Sen benim eşimsin ve bunu birlikte atlatacağız." Bunlar, sevecenlikle ifade edilmiş onaylayıcı sözlerdir. ![]()
Bir site olsa onu bulanların uykuda dinledikleri mp3 ler ile hayatları değişse… Bir site olsa onu bulanlar hipnoz olmadan sadece subliminal mp3 leri yükleyip ve uykuda dinleyerek hayatlarını değiştirseler. Bu fikir 1995 yılında yani 25 yıl önce çıkmıştı. 15 yıl önce ise bu mp3 lerin kişiye engel olan çekirdek inançlara göre hazırlanması yani cekirdekinanc.com fikri oluştu Tam olarak değil. Öncelikle size engel olan 0-11 yaş arası oluşan bilinçaltı kayıtlarınız yani çekirdek inançlarınız bulunur. Sonra bu çekirdek inançlarınızın pozitif halleri olumlamalar isminize özel olarak mp3 lerin ve müziğin içine gizlenir. Siz de uykuda ya da uyanıkken bu mp3 leri dinleyerek sonuç alırsınız. Çocukluğunuzda size söylenenlerin tam tersini dinlediğiniz kayıtlarla binlerce kez bilinçaltınıza yerleştirmiş oluruz. Hayatınızda hep aynı şeyler tekrar ediyorsa. İlişkilerde hep aynı şeyleri yaşıyorsanız... Aşırı fedakar bir yapınız varsa ve bu sanki göreviniz haline geldiyse. Birilerini kurtarmaya çalışıyorsanız. Paranızın bereketi yoksa sürekli gereksiz harcamalar çıkıyorsa birikim yapamıyorsanız. Hayır demekte zorlanıyorsanız. Odaklanmakta bir şeyleri devam ettirmekte sorun yaşıyorsanız. İlişkilerde mıknatıs gibi sorunlu kişileri çekiyorsanız. İş hayatında iniş çıkışlar sürekli oluyorsa. Ertelemeleriniz fazla ise. Aşırı kontrolcü ve garantici bir yapınız varsa kaygı düzeyiniz yüksekse hep en kötü ihtimali düşünüyorsanız ve şanssızlıkları sorunlu olayları ve sorunlu kişileri hayatınıza çekiyorsanız çocuk yaşta oluşan çekirdek inançlar hayatınızı yönetiyor olabilir.
__________________ ![]() |
![]() | ![]() |
![]() | #2 (permalink) |
Administrators Zerynthia ![]() Üyelik tarihi: Mar 2009 Bulunduğu yer: Mutlulukya
Mesajlar: 5,993
Tesekkür: 49,758
6,229 Mesajinıza toplam 25,545 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() | ![]() ![]() Alçak Gönüllü Sözler Sevgi taleplerde değil, ricalarda bulunur. Eşimden bir şeyler talep ettiğimde ben ebeveyn rolünü üstlenmiş olurum, o da çocuk. Üç yaşındaki bir çocuğa ne yapması gerektiğini, daha doğrusu ne yapmak zorunda olduğunu anlatan ebeveyndir. Bu gereklidir; çünkü üç yaşındaki bir çocuk, yaşam denizinin tehlikeli sularında nasıl yelken açılacağını henüz bilememektedir. Ne var ki evlilik söz konusu olduğunda, her iki eş de eşit ve yetişkindir. Tabii ki hiçbirimiz mükemmel değiliz; fakat yetişkiniz ve hayat arkadaşlarıyız. Yakın bir ilişki kurmak istiyorsak, birbirimizin arzularını bilmemiz gerekir. Eğer birbirimizi sevmeyi istiyorsak, karşımızdakinin ne istediğini bilmemiz gerekir. Bununla birlikte, bu arzuları ifade ediş tarzımız çok önemlidir. Arzularımız talep olarak algılanırsa, birbirimize karşı duyduğumuz yakınlığın devam etme olasılığını ortadan kaldırmış oluruz ve eşimizi kendimizden uzaklaştırırız. Oysa ki, gereksinimlerimizi ve arzularımızı rica ederek belirtirsek, sunduğumuz ültimatom değil, rehberlik olur. "Hani o elmalı turtan vardı ya, ondan bu hafta yapabilir misin? o turtalara bayılıyorum." diyen bir erkek karısına onu nasıl sevmesi gerektiği konusunda rehberlik yapıyordur. Böylelikle aralarında yakınlık oluşacaktır. Diğer yandan, "Bebek doğduğundan beri bir elmalı turta yemedim. on sekiz yıl boyunca da yiyebileceğimi sanmıyorum." diyen bir koca yetişkin olmayı bırakmış, ergenlik davranışına geri dönmüştür. Bu tür talepler yakınlık oluşturmaz. "Bu hafta sonu çatıdaki olukları temizlemen sence mümkün mü?" diye soran bir kadın, bir ricada bulunarak sevgisini ifade ediyordur. "Eğer olukları bir an önce temizlemezsen hepsi tepemize inecek. Zaten üstlerinde ağaç bitmiş!" diyen bir kadın ise sevmeyi bırakmış, hükmeden bir anne olmuştur. eşinizden bir ricada bulunduğunuzda, onun değerini ve yeteneklerini onaylarsınız. Onun sizin için anlamlı ve değerli bir şey yapabileceğini, böyle bir potansiyele sahip olduğunuzu belirtirsiniz. Bununla birlikte, bir talepte bulunduğunuzda bir sevgili değil, bir tiran olursunuz. Eşiniz onaylandığını değil, küçümsendiğini hisseder. Bir rica, seçim unsurunu ortaya koyar. Eşiniz ricanızı yanıtlamayı veya reddetmeyi seçebilir, çünkü sevgi daima bir seçimdir. Onu anlamlı kılan budur. Eşimin beni ricalarımdan birini yanıtlayacak kadar sevdiğini bilmek, duygusal bir iletişim yoluyla bana değer verdiğini, saygı ve hayranlık duyduğunu ve beni mutlu edecek bir şey yapmak istediğini iletir. Sevgiyi taleplerde bulunarak elde edemeyiz. Eşim benim taleplerimi yerine getirebilir ama bu bir sevgi ifadesi değildir. Korku, suçluluk veya başka bir duygunun eylemidir, sevginin değil. Böylelikle, bir rica sevginin ifadesi için bir olanak yaratır. Oysa bir talep bu olanağı yok eder. ![]()
__________________ ![]() |
![]() | ![]() |
![]() | #3 (permalink) |
Administrators Zerynthia ![]() Üyelik tarihi: Mar 2009 Bulunduğu yer: Mutlulukya
Mesajlar: 5,993
Tesekkür: 49,758
6,229 Mesajinıza toplam 25,545 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() | ![]() ![]() Çeşitli Diyalektler Onay sözleri beş temel sevgi dilinden biridir ama bu dilde de birçok diyalekt vardır. Birkaçını zaten tartıştık ama gerçekte çok daha fazlası vardır. Bu diyalektler hakkında sayısız yazılar ve makaleler yazılmıştır. Bütün bu diyalektlerin ortak noktası, eşleri onaylamak için sözcüklerin kullanımıdır. Psikolog William James, muhtemelen en derin insan gereksiniminin, takdir edildiğini hissetme gereksinimi olduğunu söylemiştir. Onay sözleri birçok bireyde bu gereksinimi karşılayacaktır. Eğer siz sözlerin adamı değilseniz, eğer bu sizin birincil sevgi diliniz değilse fakat eşinizin sevgi dili olabileceğini düşünüyorsanız, size "Onay Sözleri" isimli bir not defteri tutmanızı öneririm. Sevgi üzerine bir kitap veya bir makale okuduğunuzda , bulduğunuz onay sözlerini kaydedin. Sevgi üzerine bir konferans dinlediğinizde veya bir arkadaşınızın başka biri hakkında olumlu bir şey söylediğine kulak misafiri olduğunuzda, bunu yazın. Zamanla eşinize sevginizi iletmek için kullanacağınız pek çok söz birikecektir. Onay sözlerini dolaylı olarak kullanmayı da deneyebilirsiniz. Örneğin, eşinizin olmadığı zamanlarda onunla ilgili olumlu şeyler söylemek gibi. Sonuçta biri eşinize bundan bahsedecektir ve sevgiden tam not alacaksınızdır. Kayınvalidenize karınızın ne kadar harika olduğunu anlatın. Annesi söylediklerinizi ona aktardığında sözleriniz daha çok anlam kazanacak, notunuz katlanacaktır. Eşinizi o yanınızdayken başkalarının önünde de onaylayın. Bir başarınız için takdir edilip onurlandırıldığınızda, bunu eşinizle paylaşmaya dikkat edin. Aynı zamanda onay sözleri yazmaktaki becerinizi de sınayın. Kağıda dökülmüş sözlerin tekrar tekrar okunabilme avantajı vardır. Little Rock, Arkansas'ta, sevgi dilleri ve onay sözleriyle ilgili önemli bir ders öğrendim. Güzel bir bahar gününde, Bill ve Betty Jo'yu ziyarete gitmiştim. Beyaz parmaklıklar, yemyeşil otlar ve rengarenk bahar çiçekleriyle çevrili bir evde yaşıyorlardı. Ortam hoş ve sakindi. Ancak içeriye girer girmez idealizmin bittiğini keşfettim. Evlilikleri darmadağındı. Düğün gününden bu yana geçen on iki yıl ve iki çocuktan sonra, neden evlendiklerini merak ediyorlardı. Hiçbir konuda uyuşamadıkları görülüyordu. Gerçekten anlaştıkları tek konu, her ikisinin de çocukları sevmesiydi. Hikaye belirginleştikçe, Bill'in bir işkolik olduğunu ve Betty Jo, sırf evden biraz uzaklaşmış olmak için yarım günlük bir işte çalışıyordu. Onların sorunlarla başa çıkma yöntemi geri çekilmeydi. Aralarına bir mesafe koymaya çalışıyorlardı ki, çelişkileri o kadar büyük görünmesin. Fakat her ikisinin de sevgi depolarının üzerindeki ibre boşu gösteriyordu. Bana daha önce bir evlilik danışmanına başvurduklarını, ancak bunun pek bir faydasını görmediklerini söylediler. Benim evlilik seminerime katılıyorlardı ve ben ertesi gün şehirden ayrılıyordum. Bu muhtemelen Bill ve Betty Jo'yla tek karşılaşmam olacaktı. Zamanımızın çok kısıtlı olmasına rağmen bu riski göze alıp onlara yardımcı olmaya çalışmam gerektiğine karar verdim. Her biriyle ayrı ayrı birer saat görüştüm ve her ikisinin hikayesini de dikkatle dinledim. İlişkilerinin boşluğuna ve birçok anlaşmazlıklarına rağmen birbirlerinin bazı özelliklerini takdir ettiklerini fark ettim. Bill dedi ki: "O iyi bir annedir. Aynı zamanda iyi bir ev sahibesi ve yemek pişirmek istediğinde mükemmel br aşçıdır, fakat bana hiç sevgi göstermiyor. Canım çıkana dek çalışıyorum ve beni hiç takdir etmiyor." Betty Jo ile sohbetimde, Bill'in ailesini mükemmel bir şekilde geçindirdiğini söyledi. "Ama" diye şikayet etti, "evde bana yardımcı olmak için hiçbir şey yapmıyor. Hiçbir zaman bana ayıracak zamanı yok. birlikte zevk almayacaksak bu evin ve parayla satın alınabilecek bunca şeyin ne kıymeti var?" Bu anlattıklarından sonra, tavsiyemi her birine yanızca bir öneride bulunmakta odaklamaya karar verdim. Bill ve Betty Jo'ya, ayrı ayrı, evliliklerinin duygusal havasını değiştirecek anahtarı ellerinde tuttuklarını söyledim. "Bu anahtar" dedim, "eşinizin beğendiğiniz özelliklerini sözlerle takdir etmek ve hoşlanmadığınız özellikleriyle ilgili şikayetlerinizi şu an için askıya almaktır." Birbirleri hakkında yaptıkları olumlu yorumları gözden geçirdik ve bu olumlu niteliklerin bir listesini yapmalarına yardım ettim. Bill'in listesi Betty Jo'nun annelik, ev sahibeliği ve aşçılığı üzerinde odaklandı. Betty Jo'nun listesi Bill'in sıkı çalışması ve aileye maddi olarak sundukları üzerinde yoğunlaştı. Listeleri mümkün olduğunca belirgin yaptık. Betty Jo'nun listesi şöyleydi: - On iki yıldır bir tek iş gününü bile kaçırmadı. İşinde tuttuğunu koparır. - Yıllar boyunca birçok kez terfi etti. Her zaman üretkenliğini geliştirmenin yollarını arar. - Her ay evin masraflarını öder. - Elektrik, yakıt ve su faturalarını öder. - Baharda ve yazın her hafta çimleri biçer ya da bunu yapacak birini tutar. - Sonbaharda kuru yaprakları tırmıkla toplar ya da bunu yapacak birini tutar. - Ailenin yiyecek ve giyeceği için bol bol para verir. - Yaklaşık ayda bir kez çöpleri dışarıya taşır. - Aile üyelerine Noel hediyeleri almam için bana para verir. - Yarım günlük işimden kazandığım parayı istediğim gibi harcayabileceğimi söyler. Bill'in listesi ise şöyleydi: - Her gün yatakları toplar. - Her hafta evi elektrik süpürgesiyle süpürür. - Her sabah, iyi bir kahvaltıdan sonra çocukları okula götürür. - Aşağı yukarı haftada üç gün akşam yemeği pişirir. - Yiyecek alışverişini yapar. Çocuklara ev ödevlerinde yardımcı olur. - Çocukları okul ve kilisedeki faaliyetlere götürür. - Pazar okulunun birinci sınıfında öğretmenlik yapar. - Elbiselerimi kuru temizlemeciye götürür. - Çamaşırları yıkar ve ütüler. Sonraki haftalarda dikkatlerini çeken şeyleri de listeye eklemelerini önerdim. Aynı zamanda, haftada iki kez bir olumlu özellik seçip, eşlerine takdirlerini sözlerle ifade etmelerini de tavsiye ettim. Ana kurallardan birine daha işaret ettim. Betty Jo'ya, eğer Bill kendisine iltifat ederse ona aynı anda iltifat etmemesini, bunun yerine sadece bu iltifatı kabul edip, "bunu söylediğin için teşekkür ederim" demesini söyledim. Aynı şeyi Bill'e de anlattım. Onları bunu iki ay boyunca her hafta yapmaya teşvik ettim. Bir faydasını görürlerse, aynı şekilde devam edebilirlerdi. Ertesi gün uçağa binip eve döndüm. İki ay sonra neler olup bittiğini öğrenmek üzere Bill ve Betty Jo'yu arayacağımı bir yere not ettim. Yaz ortasında onları aradığımda, ikisiyle de teker teker konuşmak istedim. Bill'in yaklaşımının ileriye doğru dev bir adım attığını gördüğümde hayrete düştüm. Ona önerdiğim şeylerin aynılarını Betty Jo'ya da önerdiğimi anlamıştı ama bu gayet normaldi. Bunu sevmişti. Betty Jo onu takdir ediyordu. "Yeniden kendimi bir erkek gibi hissetmemi sağladı. Daha gidecek çok yolumuz var Dr. Chapman ama inanıyorum ki doğru yoldayız." Betty Jo'yla konuştuğumda, onun yalnızca minik bir adım attığını gördüm. "Biraz iyileşti Dr. Chapman. Bill önerdiğiniz gibi bana iltifat ediyor ve samimi olduğunu düşünüyorum ama hala benimle hiç vakit geçirmiyor. Hala işiyle o kadar meşgul ki, birlikte olamıyoruz." Betty Jo'yu dinlerken, Birden zihnim aydınlandı. Önemli bir keşif yapmıştım. Bir kişinin sevgi dilinin muhakkak karşısındakinin sevgi diliyle aynı olması gerekmiyordu. Bill'in birincil sevgi dilinin onay sözleri olduğu açıktı. Çok çalışıyordu, işini ve işinden dolayı tkdir edilmeyi seviyordu. Bu kalıp muhtemelen çocuklukta yerleşmişti ve sözlerle takdir için duyduğu gereksinim çocukluk yıllarında olduğundan daha az önemli değildi. Diğer yandan, Betty Jo duygusal olarak başka bir şey için haykırıyordu. Olumlu sözler hoşuna gidiyordu ama başka bir şeye derin duygusal özlem duymaktaydı. Bu bizi iki numaralı sevgi diline götürüyor. ![]()
__________________ ![]() |
![]() | ![]() |
![]() | #4 (permalink) |
Administrators Zerynthia ![]() Üyelik tarihi: Mar 2009 Bulunduğu yer: Mutlulukya
Mesajlar: 5,993
Tesekkür: 49,758
6,229 Mesajinıza toplam 25,545 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() | ![]() ![]() Sevgi Dili 2: Nitelikli Beraberlik Betty Jo'nun birincil sevgi dilini başından farketmeliydim. O bahar onları Little Rock'ta ziyaret ettiğimde ne diyordu? "Bill bizi çok iyi geçindiriyor; fakat bana hiç vakit ayırmıyor. Birlikte zevk almayacaksak bu evin ve parayla satın alınabilecek bunca şeyin ne kıymeti var?" Arzusu neydi? Bill'le nitelikli beraberlik. Ondan ilgi bekliyordu. Kocasının ona odaklanmasını, zaman ayırmasını ve onunla birlikte bir şeyler yapmasını istiyordu. Nitelikli beraberlik derken, bütün dikkatinizi eşinize vermenizden bahsediyorum, birlikte kanepeye oturup televizyon seyretmenizden değil. Zamanınızı bu şekilde geçirdiğinizde dikkatiniz eşinizde değil, ABC veya NBC'dedir. Benim kastettiğim, televizyonu kapatıp kanepeye oturmanız, yani tüm dikkatinizi birbirinize vermenizdir. Bu birlikte yürüyüşe çıkmak veya baş başa yemek yerken birbirinize bakarak konuşmak da olabilir. Bir restoranda flört eden bir çiftle evli bir çifti her zaman ayırt edebileceğinizi hiç fark ettiniz mi? Flört eden çiftler birbirlerine bakar ve konuşurlar. Evli çiftler orada öylece oturup etrafı seyrederler. Oraya yalnızca yemek için gittiklerini sanırsınız! Karımla kanepede oturup yirmi dakika boyunca tüm dikkatimi ona verdiğimde veya o benim için aynı şeyi yaptığında, birbirimize yirmi dakikalık yaşam veriyoruz. O yirmi dakikaya bir daha asla sahip olamayacağız. Yaşamlarımızı birbirimize veriyoruz. Bu, sevgiyi güçlü bir duygusallıkla iletir. Bir ilaç bütün hastalıkları tedavi edemez. Bill ve Betty Jo'ya tavsiyemde ciddi bir hata yapmıştım. Onay sözlerinin Bill için olduğu kadar Betty Jo için de anlamlı olacağını varsaymıştım. Her birinin diğerini uygun bir şekilde onaylaması halinde duygusal havanın değişeceğini ve her ikisinin de sevildiğini hissedeceğini ummuştum. Önerim Bill'de iyi sonuç vedi. Betty Jo'ya karşı daha olumlu şeyler hissetmeye başladı. Sıkı çalışması konusunda samimiyetle onaylandığına inanmaya başladı. Fakat aynı yöntem Betty Jo'da aynı sonucu vermedi. Onay sözleri onun birincil sevgi dili değildi. Onun dili nitelikli beraberlikti. Bill'i tekrar telefona çağırdım ve geçen iki ay boyunca gösterdiği çabalardan dolayı teşekkür ettim. Betty Jo'yu sözlerle onaylama konusunda iyi bir çalışma yaptığını ve onaylamasının ona ulaştığını söyledim. "Fakat Dr. Chapman" dedi. "O hala pek mutlu değil. Onun açısından pek düzelme olduğunu sanmıyorum." "Haklısın" dedim. "Sanırım nedenini biliyorum. Sorun benim yanlış sevgi dilini önermiş olmamda." Bill'in ne anlatmak istediğim konusunda en ufak bir fikri yoktu. Ona bir insanın duygusal açıdan sevildiğini hissetmesini sağlayan bir davranışın her zaman ve herkeste aynı etkiyi uyandırmayabileceğini anlatmaya çalıştım. Onun dilinin onay sözleri olduğu konusunda hemfikirdi. Bunun kendisi için çocukken de çok önemli olduğunu ve Betty Jo onu takdir ettiğinde kendisini çok iyi hissettiğini söyledi. Betty Jo'nun dilinin onay sözleri değil, nitelikli beraberlik olduğunu açıkladım. Ona tüm dikkatini karşısındakine verme; eşiyle gazete okurken veya televizyon seyrederken değil de, tüm ilgisini üzerinde yoğunlaştırarak ve gözlerinin içine bakarak konuşma ve birlikte yapmaktan hoşlandığı şeyler için zaman ayırma kavramını anlattım. "Onunla senfoniye gitmek gibi" dedi. Little Rock'ın artık ışığa kavuştuğunu söyleyebilirdim. "Dr. Chapman, bu onun her zaman şikayet ettiği şeydir. Onunla hiçbir şey yapmıyormuşum, ona hiç zaman ayırmıyormuşum. Hep 'evlenmeden önce dışarı çıkardık, birlikte bir şeyler yapardık ama artık her zaman çok meşgulsün' der. Bu gerçekten de onun sevgi dili, hiç şüphe yok. İyi ama ben ne yapacağım Dr. Chapman? İşim çok zamanımı alıyor." "Bana biraz işinden bahseder misin?" dedim. Sonraki on dakika boyunca bana işinde yükseliş basamaklarını nasıl çıktığının tarihçesini, ne kadar gurur duyduğunu anlattı. Gelecek hakkındaki hayallerini ve gelecek beş yıl içinde istediği yere ulaşacağını bildiğini söyledi. "Oraya yalnız mı, yoksa Betty Jo ve çocuklarla birlikte mi ulaşmak istersin?" diye sordum. "Onun benimle birlikte olmasını istiyorum Dr. Chapman. Onun da benimle birlikte bunlardan sevinç duymasını istiyorum. İşte bu yüzden işime zaman ayırmamı eleştirdiği zaman çok inciniyorum. Bunu bizim için yapıyorum. onun da bunun bir parçası olmasını istiyordum fakat o bu konuda her zaman çok olumsuz." Betty Jo'nun neden bu kadar olumsuz olduğunu anlamaya başladın mı Bill?" diye sordum. "ona o kadar az zaman ayırdın ki, sevgi deposu artık boşaldı. Senin onu gerçekten sevdiğinden emin olamıyor. Bu yüzden ona göre senin zamanını alan şeyi, yani işini yerden yere vuruyor. Aslında senin işinden nefret etmiyor. Senin ona olan sevgini çok az gösterdiğin gerçeğinden nefret ediyor. Bunun tek çözümü var Bill ve seni biraz zorlayacak. Betty Jo için zaman yaratmak zorundasın. Onu doğru sevgi diliyle sevmek zorundasın." "Haklı olduğunuzu biliyorum. Dr. Chapman. Nereden başlamalıyım?" "Bloknotun yakınlarda mı? Betty Jo hakkındaki olumlu şeylerin listesini yazdığımız bloknot." "Yanımda." "İyi. Şimdi başka bir liste yapacağız. Betty Jo'nun onunla birlikte yapmandan hoşlanacağını bildiğin şeyler neler? Yıllardır senden istediği şeyler." İşte Bill'in listesi: - Karavanımızı alıp bir hafta sonunu dağlarda geçirmek (bazen çocuklarla, bazen de yalnız ikimiz.) - Öğle yemeği için onunla buluşmak (hoş bir restoranda veya bazen McDonalds da bile olabilir.) - Bir çocuk bakıcısı bulup, dışarıda baş başa bir akşam yemeği yemek. - Gece eve geldiğimde ona günümün nasıl geçtiğini anlatmak ve o kendi gününü anlatırken onu dinlemek (Konuşmaya çalışırken televizyon izlememi istemez.) - Çocuklarla okuldaki deneyimleri hakkındaki konuşmak için zaman ayırmak. - Çocuklarla oyun oynayarak zaman geçirmek. - Cumartesileri ailece pikniğe gitmek ve karıncalarla sineklerden şikayet etmemek. - En azından yılda bir kez ailece tatile çıkmak. - Onunla yürüyüşe çıkmak ve yürürken konuşmak (Onun önünde yürümemek.) "Bunlar yıllardır söz konusu ettiği şeylerdi" dedi. "Ne önereceğimi biliyorsun değil mi Bill?" "Bunları yapmamı" dedi. "Bu doğru, gelecek iki ay boyunca haftada bir. Zamanı nereden mi bulacaksın? Onu yaratacaksın. Sen akıllı bir adamsın" diye devam ettim. "İyi kararlar verebilen biri olmasaydın, şu anda bulunduğun yerde olmazdın. Yaşamını planlayabilir, planlarına Betty Jo'yu da dahil edebilirsin." "Biliyorum" dedi. "Bunu yapabilirim." "Ve Bill, bunu yaparken mesleki hedeflerini aşağıya çekmek zorunda değilsin. Bu yalnızca zirveye çıktığında Betty Jo ve çocukların seninle olacağının bir garantisi." Nitelikli beraberliğin bir diğer adı birlikteliktir. Fiziksel yakınlığı kastetmiyorum... Birliktelik odaklanmış dikkatle ilgilidir. "Bunu her şeyden çok istiyorum. Zirvede olayım ya da olmayayım, onun mutlu olmasını istiyorum. Yaşamdan onunla ve çocuklarla birlikte zevk almak istiyorum." Yıllar gelip geçti. Bill ve Betty Jo zirveye çıktılar ve geri indiler; fakat önemli olan bunu birlikte yapmalarıydı. Çocuklar yuvadan uçtular ve Bill ve Betty Jo bu yılların yaşadıkları en iyi yıllar olduğunda hemfikirler. Bill hevesli bir senfoni hayranı oldu. Betty Jo'da bloknotuna Bill'de takdir ettiği şeylerin sonsuz bir listesini yaptı. Bill bunları duymaktan hiç yorulmuyor. Şimdilerde kendi şirketini kurdu ve yeniden zirveye yakın. İşi artık Betty Jo için bir tehdit değil. Eşinin işinden heyecan duyuyor ve Bill'e cesaret veriyor. Artık Bill'in yaşamında bir numara olduğunu biliyor. Sevgi deposu dolu ve eğer boşalmaya başlarsa, biliyor ki, basit bir ricası Bill'in tüm ilgisini kendisine yöneltecek. ![]()
__________________ ![]() |
![]() | ![]() |
![]() | #5 (permalink) |
Administrators Zerynthia ![]() Üyelik tarihi: Mar 2009 Bulunduğu yer: Mutlulukya
Mesajlar: 5,993
Tesekkür: 49,758
6,229 Mesajinıza toplam 25,545 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() | ![]() ![]() Birliktelik Nitelikli beraberliğin bir diğer adı birlikteliktir. Bedensel yakınlığı kastetmiyorum. aynı odada oturan iki insan fiziksel olarak yakındır ama mutlaka birlikte değildir. Birliktelik odaklanmış ilgiyle alakalıdır. Bir baba yere oturup elindeki topu iki yaşındaki oğluna yuvarladığında dikkati topa değil, oğluna odaklanmıştır. O an için, ne kadar sürerse sürsün, onlar birliktedir. Fakat eğer baba topu yuvarlarken telefonda konuşuyorsa, dikkati zayıflamıştır. Bazı karı-kocalar, gerçekte yalnızca fiziksel olarak yakın yaşıyorken, birlikte zaman geçirdiklerini sanıyorlar. Aynı anda aynı evin içindedirler ama birlikte değildirler. karısıyla konuşurken televizyonda maç seyreden bir koca, karısına nitelikli bir beraberlik vermiyordur; çünkü tüm dikkati karısının üzerinde değildir. Nitelikli beraberlik, birbirimizin gözlerine bakarak birlikte zaman geçirmek zorunda olmamız anlamına gelmez. Bu, birlikte bir şeyler yapıyoruz ve o anda tüm dikkatimizi karşımızdakine veriyoruz demektir. İkimizin meşgul olduğu faaliyet ikinci derecede önemlidir. Duygusal açıdan asıl önemli olan şey, birbirimize odaklanarak zaman geçirmemizdir. Bu faaliyet, birliktelik duygusunu yaratan bir araçtır. İki yaşındaki oğluna topu yuvarlayan baba için önemli olan faaliyetin kendisi değil, baba ve çocuk arasında oluşan duygulardır. Bunun gibi, teniz oynayan bir karı-koca gerçekten nitelikli bir beraberlik paylaşıyorsa oyuna değil, birlikte zaman geçirdikleri gerçeğine odaklanacaktır. Önemli olan duygusal düzeyde ne olduğudur. Ortak bir uğraşta birlikte zaman geçirmek, birbirimize önem verdiğimizi, birbirimizle olmaktan zevk aldığımızı, birlikte bir şeyler yapmaktan hoşlandığımızı gösterir. ![]()
__________________ ![]() |
![]() | ![]() |
![]() | #6 (permalink) |
Administrators Zerynthia ![]() Üyelik tarihi: Mar 2009 Bulunduğu yer: Mutlulukya
Mesajlar: 5,993
Tesekkür: 49,758
6,229 Mesajinıza toplam 25,545 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() | ![]() ![]() Nitelikli Sohbet Onay sözleri gibi, nitelikli beraberlik dilinin de birçok diyalektiki vardır. En yaygın diyalektlerden biri, nitelikli sohbettir. Kaliteli sohbetten kastettiğim, iki bireyin deneyimlerini, düşüncelerini, duygularını ve arzularını dostça ve rahatsız edilmeyecekleri bir ortamda paylaştığı, anlayışa dayanan diyalogdur. Eşlerinin konuşmadığından yakınanlar eşlerinin tek kelime bile etmediğini kastetmiyor. eşlerinin nadiren anlayışa dayanan bir diyalog içine girdiğini kastediyorlar. Eğer eşinizin birincil sevgi dili nitelikli beraberlik ise, onun duygusal olarak sevildiğini hissetmesi için bu tür diyaloglar elzemdir. Nitelikli sohbet ilk sevgi dilinden oldukça farklıdır. Onay sözleri söylediklerimiz üzerinde odaklanır. Oysa nitelikli sohbet işittiklerimiz üzerinde odaklanır. Eğer sana duyduğum sevgiyi nitelikli beraberlik yoluyla paylaşıyorsam ve bu zamanı sohbet ederek geçireceksek bu senin açılmana odaklanacağım ve söyleyeceklerini can kulağıyla dinleyeceğim anlamına gelir. Sorularımı başının etini yeme niyetiyle değil, düşüncelerini, duygularını ve arzularını anlamak için duyduğum samimi istek yüzünden soracağım. Patrick'i tanıdığımda kırk üç yaşındaydı ve on yedi yıldır evliydi. Onu anımsıyorum, çünkü ilk sözleri çok dramatikti. Büromdaki deri koltuğa oturup kendini kısaca tanıttıktan sonra, öne eğilip büyük bir heyecanla "Dr. Chapman" dedi. "Ben bir aptalım, gerçek bir aptal." "Sizi bu sonuca götüren nedir?" diye sordum. "On yedi yıldır evliyim ve karım beni terk etti. Ne kadar aptal olduğumu şimdi fark ediyorum." Asıl sorumu tekrarladım: "Neden aptal olduğunuzu düşünüyorsunuz?" "Karım işten eve gelip bürodaki sorunlardan söz ederdi. Ben de onu dinler, sonra da ne yapması gerektiğini söylerdim. Ona hep öğüt verdim. Sorunla yüzleşmesi gerektiğini söyledim. 'sorunlar kendiliğinden çözülmez. İlgili insanlarla veya şefinle konuşman gerek. Sorunlarla mücadele etmelisin.' Ertesi gün işten eve gelip aynı sorunları anlatırdı. Bir önceki gün önerdiğim şeyi yapıp yapmadığını sorardım. Başını iki yana sallar ve 'hayır' derdi. Aynı tavsiyeyi yinelerdim. Bu durumla mücadele etmenin yolunun bu olduğunu söylerdim. Ertesi gün eve gelir ve aynı sorunları anlatırdı. Tekrar önerdiğim şeyi yapıp yapmadığını sorardım. Başını hayır anlamında sallardı. "Bu şekilde geçen üç veya dört geceden sonra kızardım. Ona önerimi dinlemeyecekse benden artık anlayış beklememesini söylerdim. Böyle bir stres ve baskı altında yaşaması gerekmiyordu. Yalnızca söylediğim şeyi yapsaydı sorunu çözebilirdi. Böyle bir stres altında yaşaması gerekmediğini bildiğim için, onu bu durumda görmek beni üzüyordu. Gelecek sefer aynı sorunu gündeme getirdiğinde, 'Bunu dinlemek istemiyorum. Sana yapman gerekeni söyledim. Eğer önerimi dinlemeyeceksen, bunu bir daha duymak istemiyorum' derdim." Çoğumuz sorunları analiz etmek ve çözümler yaratmak üzere eğitildik. Biz, evliliğin tamamlanması gereken bir proje veya çözülecek sorun değil, bir ilişki olduğunu unutuyoruz. "Köşeme çekilir, işime devam ederdim. Ne aptalmışım" dedi. "Ne aptal! Şimdi farkına varıyorum ki, bana işindeki mücadelelerinden söz ederken istediği tavsiye değilmiş. Anlayış istemiş, dinlememi, dikkatimi vermemi, o acıyı, stresi, baskıyı anlayabildiğimi bilmek istemiş. Onu sevdiğimi ve onunla olduğumu bilmek istemiş. Tavsiye istememiş,yalnızca anladığımı bilmek istemiş. Oysa ben hiç onu anlamaya çalışmadım. Önerilerde bulunmakla öyle meşguldüm ki! Ne aptallık! Ve artık yok. Neden böyle şeyleri yaşarken göremiyoruz?" diye sordu. "O zaman bütün bunların farkında bile değildim. Onu nasıl hayal kırıklığına uğrattığımı ancak şimdi anlıyorum." Patrick'in karısı nitelikli sohbet için yanıp tutuşuyordu. Kocasının onun acısını ve sıkıntısını dinleyerek dikkatini kendisine odaklamasını istiyordu. Oysa Patrick dinlemeye değil, konuşmaya odaklanıyordu. Onu sadece sorunu anlamaya ve bir çözüm yolu bulmaya yetecek kadar dinliyordu. Onun desteklenme ve anlaşılma ihtiyacıyla haykırışlarını duyacak kadar iyi veya uzun süre dinlemiyordu. Çoğumuz Patrick gibiyiz. Sorunları analiz etmek ve çözümler yaratmak üzere eğitildik. Evliliğin tamamlanması gereken bir proje veya çözülmesi gereken bir sorun değil, bir ilişki olduğunu unutuyoruz. Bir ilişki, karşımızdakinin düşüncelerini, duygularını ve arzularını anlamak amacıyla anlayışlı dinlemeyi gerektirir. Önerilerimizi sadece talep edildiği zaman ve asla lütfeder gibi olmamak koşuluyla sunmalıyız. Çoğumuz dinleme konusunda çok az eğitim gördük. Düşünme ve konuşma konusunda çok daha hızlı ve verimliyiz. Dinlemeyi öğrenmek, bir yabancı dili öğrenmek kadar zordur. Ancak, sevgimizi iletmek istiyorsak dinlemeyi mutlaka öğrenmeliyiz. Eşinizin birincil sevgi dili nitelikli beraberlik ve diyalekti nitelikli sohbet ise, bu özellikle doğrudur. Neyse ki dinleme sanatını geliştirme konusunda birçok kitap ve makale yazılıyor. Başka yerlerde yazılanları burada tekrarlamaya çalışmayacağım ama aşağıdaki pratik bilgilerin bir özetini sunuyorum. 1- Eşiniz konuşurken göz temasını sürdürün. Bu zihninizi başka yerlere sürüklenmekten korur ve eşinize tüm dikkatinizi ona verdiğinizi anlatır. 2- Eşinizi dinlerken başka bir şey yapmayın. Unutmayın, nitelikli beraberlik tüm dikkatinizi karşınızdakine vermektir. Eğer son derece ilginizi çeken bir şeyi izliyor, okuyor veya yapıyorsanız ve bir anda bırakamıyorsanız, bunu eşinize söyleyin. Olumlu bir yaklaşım şöyle olabilir: "Benimle konuşmak istediğinin farkındayım ve bunu ben de istiyorum ama anlatacaklarını dinlerken tüm dikkatimi sana vermek istiyorum. Bunu şimdi yapamam ama şunu bitirmem için on dakika verirsen, oturup seni dinleyeceğim." Eşlerin çoğu böyle bir ricaya saygı duyar. 3- Duyguları dinleyin. Kendi kendinize şunu sorun: "Eşim ne hissediyor?" Yanıtı bulduğunuzu düşündüğünüzde bunu onaylatın. Örneğin, "Bana öyle geliyor ki, ben ________ unuttuğum için kendini hayal kırıklığına uğramış hissediyorsun." Bu ona duygularını açığa vurma şansı verir. Aynı zamanda onun söylediklerini dikkatle dinlediğinizi gösterir. 4- Beden dilini gözlemleyin. Sıkılmış yumruklar, titreyen eller, gözyaşları, çatılmış kaşlar ve göz hareketleri, eşinizin hissettikleri konusunda ipuçları verebilir. Bazen sözler başka bir şey söylerken beden dili başka bir mesaj verir. Gerçekten ne düşündüğünü ve hissettiğini bildiğinizden emin olmak için açıklama isteyin. 5- Sözünü kesmeyin. Yakın zamanda yapılan bir araştırma, ortalama bir insanın söz kesmeden ve kendi fikirlerini söylemeden yalnızca on yedi saniye dinlediğini gösteriyor. Eğer sen konuşurken tüm dikkatimi sana verirsem, kendimi savunmaktan, sana suçlamalar savurmak veya dogmatik olarak kendi durumumu ifade etmekten geri dururum. Amacım kendimi savunmak veya senin yanlışlarını düzeltmek değil, senin düşüncelerini ve duygularını anlamak. ![]()
__________________ ![]() |
![]() | ![]() |
![]() | #7 (permalink) |
Administrators Zerynthia ![]() Üyelik tarihi: Mar 2009 Bulunduğu yer: Mutlulukya
Mesajlar: 5,993
Tesekkür: 49,758
6,229 Mesajinıza toplam 25,545 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() | ![]() ![]() Konuşmayı Öğrenmek Nitelikli sohbet yalnızca anlayarak dinlemeyi değil, aynı zamanda kendini açıklamayı da gerektirir. Bir kadın, "Keşke kocam konuşsaydı. Ne düşündüğünü ve ne hissettiğini hiç bilmiyorum" dediğinde, aslında yakınlık hissetmeyi istediğini söylüyordur. Kendini kocasına yakın hissetmek istiyordur. Fakat nasıl tanımadığı birine karşı yakınlık hissedebilir? Onun sevildiğini hissetmesi için, kocası kendini açmayı öğrenmelidir. Eğer bu kadının birincil sevgi dili nitelikli beraberlik ve diyalekti nitelikli sohbet ise, sevgi deposu kocası düşüncelerini ve duygularını anlatıncaya kadar dolmayacaktır. Eğer nitelikli sohbet dilini öğrenmek istiyorsanız, evden uzaktayken hissettiklerinizi not etmekle işe başlayın. Kendini açmak bazılarımıza zor gelir. Birçok yetişkin, düşünce ve duyguların ifade edilmesinin teşvik edilmediği, aksine kınandığı evlerde büyümüştür. Bir oyuncak istemek, ailenin acıklı maddi durumu üzerine bir konferansı başlatmak demektir. Çocuk, bir arzu duymuş olduğu için kendini suçlu hissederek uzaklaşır ve derhal arzularını ifade etmemeyi öğrenir. Kızgınlığını ifade ettiğinde, annesi ve babası sert ve kınayan sözlerle yanıt verir. Çocuğun babasıyla alışverişe gidemediği için duyduğu hayal kırıklığını ifade etmesi yüzünden kendini suçlu hissetmesi sağlanmışsa, hayal kırıklıklarını içinde tutmayı öğrenir. Çoğumuz yetişkin olduğumuzda duygularımızı reddetmeyi öğrenmiş oluruz. Artık duygusal yanımızla temas halinde değilizdir. Bir kadın kocasına der ki: "Don'ın yaptığı sana ne hissettirdi?" Koca yanıt verir: "Hatalı olduğunu düşünüyorum... Bence yapmamalıydı." Adam aslında ona duygularını anlatmıyor. Düşüncelerini aktarıyor. Belki kendini kızgın, incinmiş veya hayal kırıklığına uğramış hissetmek için nedeni vardır. Fakat o, o kadar uzun süre düşünce dünyasında yaşamıştır ki, duygularını tanımaz. Nitelikli sohbet dilini öğrenmeye karar verdiğinde, bu bir yabancı dil öğrenmek gibi olacaktır. Atılacak ilk adım, duygularıyla temasa geçmek ve yaşamı boyunca duygusal yönünü inkar ettiği gerçeğine rağmen duygusal bir yaratık olduğunun farkına varmaya başlamaktır. Eğer nitelikli sohbet dilini öğrenmek istiyorsanız, işe evden uzaktayken hissettiklerinizi not etmekle başlayın. Küçük bir bloknot edinin ve onu sürekli yanınızda taşıyın. Günde üç kez kendinize şunu sorun: "Son üç saat içinde neler hissettim? İşe gelirken arkamdaki sürücü arabasını tamponuma sürttüğünde ne hissettim? Benzin istasyonunda durduğumda otomatik pompa kapanmadığı ve arabamın yan tarafı benzinle kaplandığı zaman ne hissettim? Büroya geldiğimde sekreterimin o sabah için özel bir projede görevlendirilmiş olduğunu öğrendiğimde ne hissettim? Üzerinde çalıştığım proje için iki haftaya daha ihtiyacım olduğunu düşünürken şefim bana üç gün içinde bitmesi gerektiğini söylediğinde ne hissettim?" Bloknota duygularınızı ve bu duyguyu yaşamanıza neden olan olayı anımsamanız için bir iki söz yazın. Listeniz şöyle olabilir: Olay / Duygu Peşimdeki sürücü / Kızgın Benzin istasyonu / Sinirli Sekreterin gidişi / Hayal kırıklığına uğramış Üç gün içinde bitecek proje / Engellenmiş ve kaygılı Bu egzersizi günde üç kez yapın. Böylelikle duygusal doğanız konusunda bir farkındalık geliştireceksiniz. Bloknotunuzu kullanarak mümkün olduğunca sık aralıklarla eşinize olayları ve duygularınızı aktarın. Birkaç hafta içinde ona duygularınızı rahatlıkla ifade eder hale geleceksiniz. Sonuçta eşinize, çocuklarınıza ve evde olan olaylara karşı hissettiklerinizi tartışırken de kendinizi rahat hissedeceksiniz. Unutmayın ki, duygular ne iyidir, ne de kötüdür. Onlar yalnızca yaşamdaki olaylara karşı psikolojik tepkilerimizdir. Sonuçta düşüncelerimize ve duygularımıza dayanarak kararlar veririz. Ana yolda sizi dibinizden takip ettiklerinde kızdınız. Belki aklınızdan şu düşünceler geçti: Keşke çekip gitse; keşke beni geçse; yakalanmayacağımı bilsem, gaza basıp onu şaşkın durumda bırakırdım; frene basıp sigorta şirketinin bana yeni bir araba almasını beklemeliydim; belki de kenara çekip, onun geçmesine izin vermeliydim. Sonuçta siz bir karar verdiniz veya diğer sürücü geriledi, döndü veya sizi geçti ve güven içinde işe vardınız. Yaşamdaki her olayda bizim duygularımız, düşüncelerimiz, arzularımız ve sonuçta da eylemlerimiz vardır. Kendini açma dediğimiz şey bu sürecin ifadesidir. Eğer nitelikli sohbet sevgi dilini öğrenmeyi seçerseniz, izlemeniz gereken öğrenme yolu budur. ![]()
__________________ ![]() |
![]() | ![]() |
![]() | #8 (permalink) |
Administrators Zerynthia ![]() Üyelik tarihi: Mar 2009 Bulunduğu yer: Mutlulukya
Mesajlar: 5,993
Tesekkür: 49,758
6,229 Mesajinıza toplam 25,545 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() | ![]() ![]() Kişilik Tipleri Hepimizin duygularımızı görmezden gelip örtbas ettiği söylenemez; fakat iş konuşmaya gelince, kişiliklerimiz ön plana çıkar. Ben şimdiye dek iki temel kişilik tipi gözlemledim. İlkini "Ölü Deniz" diye adlandırıyorum. Küçük İsrail ülkesinde Galile Denizi, Jordan Nehri yoluyla güneye, Ölü Deniz'e akar. Ölü Deniz hiçbir yere gitmez. Alır, fakat vermez. Bu kişilik tipi, gün boyunca birçok deneyim, duygu ve düşünce alır. Bu bilgileri depoladıkları büyük bir hazneleri vardır ve konuşmadan da son derece mutludurlar. Bir Ölü Deniz kişiliğine "Bir sorun mu var? Neden bu gece hiç konuşmuyorsun?" dediğinizde, yanıtı muhtemelen "Hiçbir sorun yok. Neden bir sorun olduğunu düşündün ki? olacaktır. Ve bu son derece dürüst bir yanıttır. O konuşmamaktan hoşnuttur. Tek bir kelime etmeden Chicago'dan Detroit'e kadar araba kullanıp, son derece de mutlu olabilir. Diğer uçta ise "Çağlayan Dere" vardır. Bu kişilikte de, göze ve kulağa hitap eden ne varsa ağızdan dışarı çıkar ve ikisi arasında nadiren altmış saniye vardır. Her ne görürler ve duyarlarsa anlatırlar. Evde konuşacak kimse yoksa, birilerini ararlar. "Ne gördüm biliyor musun? Ne duydum biliyor musun?" Eğer telefonla birini bulamazlarsa kendi kendilerine konuşurlar; çünkü hiç hazneleri yoktur. Çoğu zaman bir Ölü Deniz'le bir Çağlayan Dere evlenir. Bu olur, çünkü flört dönemlerinde bu çok çekici bir birleşimdir. Yeni bir alışkanlık edinmenin bir yolu, her gün başınıza gelen üç olay ve bunlarla ilgili hissettiklerinizi konuşacağınız bir paylaşım zamanı oluşturmaktır. Eğer siz bir Ölü Deniz iseniz ve bir Çağlayan Dere ile çıkıyorsanız, harika bir akşam geçireceksiniz demektir. "Bu gece sohbeti nasıl başlatacağım? Sohbetin devamını nasıl sağlayacağım?" diye düşünmek zorunda değilsiniz. Bütün yapmanız gereken, başınızı sallayıp "ya, ya" demektir. O bütün akşamı doldurmayı başarır. Size de eve dönerken "ne harika bir insan" diye düşünmek kalır. Diğer taraftan, eğer siz bir Çağlayan Dere iseniz ve bir Ölü Deniz ile çıkıyorsanız, aynı derecede harika bir akşam geçireceksiniz demektir, çünkü Ölü Denizler dünyanın en iyi dinleyicileridir. Siz üç saat boyunca çağlarsınız, o sizi dikkatle dinler ve eve dönerken "ne harika bir insan" diye düşünürsünüz. Birbirinizi çekersiniz. Ne var ki, beş yıllık bir evlilikten sonra Çağlayan Dere bir sabah uyanır ve der ki: "Beş yıldır evliyiz ve ben onu tanımıyorum." Ölü Deniz der ki: "Onu fazla iyi tanıyorum. Keşke biraz ara verip bana bir nefes aldırsa." İyi haber şu ki, Ölü Denizler konuşmayı, Çağlayan Dereler de dinlemeyi öğrenebilir. Kişiliğimiz ön plandadır ama bizi tamamen kontrol altına almaz. Yeni bir alışkanlık edinmenin bir yolu, her gün başınıza gelen üç olay ve bunlarla ilgili hissettiklerinizi konuşacağınız bir paylaşım zamanı oluşturmaktır. Ben bunu, "sağlıklı bir evlilik için günlük asgari gereksinim" diye adlandırıyorum. Eğer günlük asgari ile başlarsanız, birkaç hafta veya ay içinde, nitelikli sohbetin aranızda çok daha özgürce aktığını görebilirsiniz. ![]()
__________________ ![]() |
![]() | ![]() |
![]() | #9 (permalink) |
Administrators Zerynthia ![]() Üyelik tarihi: Mar 2009 Bulunduğu yer: Mutlulukya
Mesajlar: 5,993
Tesekkür: 49,758
6,229 Mesajinıza toplam 25,545 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() | ![]() ![]() Nitelikli Faaliyetler Temel bir sevgi dili olan nitelikli beraberliğe veya tüm dikkatinizi eşinize vermenize ilave olarak, nitelikli faaliyetler diye adlandırılan başka bir diyalekt vardır. Geçenlerde verdiğim bir evlilik seminerinde çiftlerden şu cümleyi tamamlamalarını istedim: "Karım/kocam tarafından sevildiğimi en çok _________ zaman hissederim." İşte sekiz yıldır evli olan, yirmi dokuz yaşındaki bir erkeğin yanıtı: "Karım tarafından sevildiğimi en çok birlikte bir şeyler yaptığımız zaman hissederim; benim ve onun yapmaktan zevk aldığımız şeyler. O zaman daha fazla konuşuruz. Bana sanki yeniden flört ediyormuşuz gibi gelir." Bu, birincil sevgi dilleri nitelikli beraberlik olan bireylerin tipik yanıtıdır. Vurgu, birlikte olmak, birlikte bir şeyler yapmak, tüm dikkatlerini birbirlerine vermek üzerinedir. Nitelikli faaliyetler, birinizin veya her ikinizin ilgi duyduğu her şeyi içerebilir. Vurgu ne yaptığınız üzerinde değil, neden yaptığınız üzerindedir. Amaç birlikte bir şey yaşamak ve bu yaşantıya "Bana değer veriyor. Benim hoşlandığım bir şeyi yapmayı arzuluyordu ve bunu olumlu bir yaklaşım içinde yaptı" diyerek tamamlamaktır. Bu sevgidir ve bazı insanlara göre sevginin en yüksek sesidir. Tracie senfoniyle büyümüştü. Çocukluğu boyunca evi klasik müzikle dolup taşardı. En az yılda bir kez, annesi ve babasıyla senfoniye giderdi. Diğer taraftan, Larry kırsal kesimde ve kovboy müziğiyle büyüdü. Hiç konsere gitmemişti ama evdeki radyo daima bir kırsal kesim istasyonuna ayarlı olurdu. Senfoniye burjuva müziği derdi. Tracie'yle evlenmemiş olsaydı, bütün yaşamını senfoniye gitmeden geçirebilirdi. Evlenmeden önce, hala aşkın tutkulu durumundayken, ilk kez senfoniye gitti; fakat o coşkulu halde bile tutumu "Sen buna müzik mi diyorsun?" idi. Bu, evlendikten sonra tekrarlanacağını hiç ummadığı bir deneyimdi. Ne var ki, birkaç yıl sonra nitelikli beraberliğin Tracie'nin birincil sevgi dili olduğunu, nitelikli faaliyetler diyalektinden özellikle hoşlandığını ve senfoniye gitmenin de bu faaliyetlerden biri olduğunu keşfettiğinde, büyük bir hevesle gitmeyi seçti. Maksadı açıktı. Amaç senfoniyi değil, Tracie'yi sevmek ve onun dilini yüksek sesle konuşmaktı. Zamanla bu müziği takdir etmeye ve hatta ara sıra bir iki partisyondan hoşlanmaya başladı. Belki hiçbir zaman bir senfoni aşığı olmayacaktır; fakat artık Tracie'yi sevmek konusunda usta olmuştur. Nitelikli faaliyetlerin iyi taraflarından biri, ileriki yıllarda yararlanacağımız bir hatıra bankası sunmalarıdır. Nitelikli faaliyetler, bahçeyle uğraşmayı, bitpazarlarını gezmeyi, antika almayı, müzik dinlemeyi, piknik yapmayı, uzun yürüyüşlere çıkmayı veya sıcak bir yaz günü arabayı birlikte yıkamayı içerebilir. Aktiviteler yalnızca sizin ilginiz ve yeni şeyler deneyimleme arzunuzla sınırlıdır. Nitelikli bir faaliyetteki ana malzemeler şunlardır: 1- En azından biriniz bunu yapmayı istersiniz. 2- Eşiniz de bunu yapmayı arzu eder. 3- Her ikiniz de bunu neden yaptığınızı, yani birlikte olmakla sevgiyi ifade ettiğinizi bilirsiniz. Nitelikli faaliyetlerin iyi taraflarından biri, ileriki yıllarda yararlanacağımız bir hatıra bankası sunmalarıdır. Sabah erken saatte sahilde yaptıkları bir gezintiyi, bahçeye çiçek diktikleri baharı, ormanda tavşan kovalarlarken zehirli sarmaşığa rastladıkları zamanı, birinci lig beyzbol oyununa birlikte gittikleri ilk geceyi, birlikte ilk ve tek kez kayak yapmaya gidişlerini ve onun ayağını kırışını, eğlence parklarını, konserleri, katedralleri ve evet, iki millik yürüyüşten sonra şelalenin altında durmanın verdiği sarhoşluğu anımsayan çiftler ne şanslıdır. Hatırladıklarında neredeyse o anı tekrar yaşarlar. Bunlar, özellikle birincil sevgi dili nitelikli beraberlik olan kişiler için, sevginin anılarıdır. Peki, ikimiz de çalışıyorsak bu tür faaliyetler için zamanı nereden buluruz? Tıpkı öğle ve akşam yemeği için zaman ayırmamız gibi zaman yaratırız. Neden? Zira, nasıl yemekler sağlığımız için gerekli ise, bu da evliliğimizi için gereklidir. Bu zor mu? dikkatli bir planlama gerektirir mi? Evet. Bazı kişisel faaliyetlerden vazgeçmemiz gerektiği anlamına mı gelir? Belki. Özellikle hoşlanmadığımız bazı şeyleri yapmamız mı demektir? Kesinlikle. Buna değer mi? hiç şüphesiz. Ben ne kazanacağım? Sevildiğini hisseden bir eşle yaşamanın ve onun sevgi dilini akıcı bir şekilde konuşmayı öğrenmenin zevkini. Bana bir numaralı sevgi dili olan onay sözlerinin ve iki numaralı sevgi dili olan nitelikli beraberliğin değerini öğreten Little Rock'taki Bill ve Betty Jo'ya içten teşekkürler. Şimdi doğru Chicago ve üç numaralı sevgi dili! ![]()
__________________ ![]() |
![]() | ![]() |
![]() | #10 (permalink) |
Administrators Zerynthia ![]() Üyelik tarihi: Mar 2009 Bulunduğu yer: Mutlulukya
Mesajlar: 5,993
Tesekkür: 49,758
6,229 Mesajinıza toplam 25,545 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() | ![]() ![]() Sevgi Dili 3: Armağan Alma Antropoloji okurken Chicago'daydım. Ayrıntılı etnografyalar yoluyla bütün dünyada çok ilginç halkları ziyaret ettim. Orta Amerika'ya gittim ve Mayalarla Azteklerin gelişmiş kültürlerini inceledim. Pasifik'i geçtim ve Malenezya ve Polinezya'nın kabilelerini inceledim. Kuzey tundradaki Eskimoları ve Japonya'nın yerli Ainuslarını inceledim. Sevgi ve evlilikle ilgili kültürel kalıpları araştırdım ve gördüm ki, incelediğim her kültürde, armağan vermek sevgi dolu evliliğin bir parçasıydı. Antropologlar, kültürlere yayılma eğilimi gösteren kültürel yayılma eğilimi gösteren kültürel kalıplara alışıktırlar, tabii ki ben de öyle. Armağan verme sevginin kültürel bariyerleri aşan bir ifadesi olabilir mi? Verme kavramı her zaman sevme tutumuna eşlik mi eder? Bunlar akademik ve bir ölçüde felsefi sorulardır. Eğer yanıt evetse, bu herkes için derin bir anlam taşır. Dominik Adası'nda antropolojik bir alan gezisine katılmıştım. Amacımız Karayib Hintlilerinin kültürlerini incelemekti. Bu seyahatte Fred'le tanıştım. Fred bir Karayipli değil, yirmi sekiz yaşında siyah bir gençti. dinamitle balık avlarken meydana gelen bir kazada bir elini kaybetmişti. Kazadan beri balıkçılık mesleğini sürdüremiyordu. Çok fazla boş vakti vardı ve ben onun arkadaşlığından hoşnuttum. onun kültürü hakkında konuşarak saatler geçiriyorduk. Evine ilk gittiğim gün, "Mr. Gary biraz meyvesuyu ister misiniz?" diye sordu. "Çok iyi olur" dedim. Erkek kardeşine döndü ve "Gidip Mr. Gary'ye biraz meyvesuyu getir" dedi. Kardeşi toprak yoldan aşağı yürüdü, bir hindistanceviziyle döndü. Fred kardeşine onu açmasını söyledi. Erkek kardeşi bıçağın üç hızlı hareketiyle üstte üçgen şeklinde bir delik bırakarak hindistancevizinin tepesini çıkardı. Fred, hindistancevizini uzattı ve "İşte meyvesuyunuz" dedi. Henüz yeşildi ama hepsini içtim; çünkü onun bir sevgi armağanı olduğunu biliyordum. Ben onun arkadaşıydım ve arkadaşlara meyvesuyu ikram edilirdi. Birlikte geçirdiğimiz haftaların sonunda küçük adadan ayrılmaya hazırlanırken, Fred bana sevgisinin başka bir sembolünü verdi. Bu, okyanustan çıkardığı otuz beş santim uzunluğunda eğri bir daldı. Kayalara vura vura ipek gibi kaygan olmuştu. Fred, bu dalın Dominik sahillerinde uzun süre yaşadığını söyledi ve onu bu güzel adadan bir hatıra olarak almamı istedi. Bugün hala bu dala baktığımda, neredeyse Karayip dalgalarının sesini işitebiliyorum. Bu Dominik'in anısı olduğu kadar, sevginin de anısıdır. Armağan, elinizde tutup "bak, beni düşünmüş" veya "beni hatırlamış" diyebileceğiniz bir şeydir. Birine armağan vermek için onu düşünüyor olanız gerekir. Armağanın kendisi, bu düşüncenin bir sembolüdür. Parayla alınıp alınmadığı önemli değildir. Önemli olan eşinizi düşünmüş olmanızdır. Kayda değer olan yalnızca zihinde var olan düşünce değil, armağanı fiilen alıp bir sevgi ifadesi olarak vermekle anlatılan düşüncedir. Anneler, çocuklarının onlar için çiçek toplayıp getirdiği günleri hatırlar. Bu bahçelerinden koparılmasını istemedikleri bir çiçek bile olsa, sevildiklerini anlarlar. Çocukların ilk yıllardan itibaren ana-babalarına armağan verme eğilimleri vardır. Bu da armağan vermenin temelinde sevginin olduğunun başka bir işareti olabilir. Armağanlar sevginin görsel sembolleridir. Çoğu evlilik töreni, yüzüklerin alınmasını ve verilmesini içerir. "Bu yüzükler, iki kalbi sevgide sonsuza dek birleştiren içteki ruhsal bağın, dıştan görülebilen işaretleridir." Bu anlamsız ve abartılı bir ifade değildir. Önemli bir gerçeğin sözlere dökülüşüdür. Semboller duygusal değer taşır. Dağılan bir evliliğin sonunda, artık eşler nikah yüzüklerini takmaktan vazgeçince, bu belki de daha şekilci olarak sergilenir. Yüzükleri takmamak, evliliğin ciddi bir sorun içerisinde olduğunun görsel işaretidir. Bir keresinde bir koca demişti ki: "Evden nikah yüzüğünü fırlatıp kapıyı çarparak çıktığı gün, evliliğimizin ciddi bir sorun yaşadığını anladım. Yüzüğünü iki gün boyunca düştüğü yerden almadım. Sonunda aldığımda ise, kontrolsüzce ağlıyordum." Yüzük, olması gerekenlerin bir simgesiydi. Eşinin parmağında değil de kendi elinde olması, evliliğin dağılmakta olduğunu gösteriyordu. Terk edilmiş yüzük, bu kocanın içindeki derin duyguları harekete geçirmişti. Görsel semboller, bazı insanlar için diğerlerinden daha önemlidir. Bu yüzden her insanın nikah yüzüklerine karşı tutumu farklıdır. Bazıları düğünden sonra nikah yüzüğünü hiç çıkarmaz, bazılarıysa bir kez bile takmaz. Bu da insanların farklı birincil sevgi dilleri olduğunun başka bir işaretidir. Eğer armağan almak benim birincil sevgi dilimse, bana verilen yüzüğe büyük değer veririm ve onu büyük bir gururla takarım. Ayrıca daha sonra verilen armağanlarla da çok duygulanırım. Onları sevginin ifadeleri olarak görürüm. Görsel semboller olarak benim için hediyeler almıyorsan, senin sevgini sorgulayabilirim. Armağanlar her boyda, renkte ve şekilde olabilir. Bazıları pahalı, bazıları bedavadır. Birincil sevgi dili armağan almak olan biri için, maddi gücünüzle çok orantısız olmadığı sürece armağanın maliyetinin hiçbir önemi yoktur. Eğer bir milyoner sürekli olarak 1 dolarlık armağanlar veriyorsa, eşi bunun bir sevgi ifadesi olup olmadığını sorgulayabilir. Fakat ailenin maddi durumu kısıtlı olduğu zaman alınan 1 dolarlık bir armağan, milyonlarca dolar değerinde bir sevgiyi anlatabilir. Eğer eşinizin birincil sevgi dili armağan almaksa, armağan vermekte ustalaşabilirsiniz. Aslında bu öğrenilmesi en kolay sevgi dillerinden biridir. Armağanlar satın alınabilir, bulunabilir veya yapılabilir. Yol kenarında durup karısına bir kır çiçeği koparan bir erkek, karısının kır çiçeklerine alerjisi yoksa, kendisine bir sevgi ifadesi bulmuştur. Paranız varsa, beş dolardan daha az bir fiyata güzel bir kart alabilirsiniz. Paranız yoksa, kendiniz bir tane yapabilirsiniz. Çalıştığınız yerdeki artık kağıtlar arasından bir kağıt alın, ortadan kıvırın, makası alıp bir kalp kesin, üzerine "Seni seviyorum" yazın ve imzalayın. Armağanlar pahalı olmak zorunda değil. Ya, "Ben armağan veren bir insan değilim. Büyürken bana çok fazla armağan verilmedi. Hediye seçmeyi hiç beceremem. İçimden de gelmiyor." diyen bir kişiyseniz? Tebrikler. Büyük bir aşık olmak içi ilk keşfi yapmış bulunuyorsunuz; eşiniz ve siz farklı sevgi diller konuşuyorsunuz. Madem ki keşfi yaptınız, ikincil sevgi dilinizi öğrenme işine girişin. Eğer eşinizin birincil sevgi dili armağan almaksa, armağan vermekte ustalaşabilirsiniz. Aslında bu öğrenilmesi en kolay sevgi dillerinden biridir. Nereden başlayabilirsiniz? Yıllar boyunca eşinizin aldığı zaman heyecan duyduğu bütün armağanların bir listesini yapın. Bunlar, sizin veya ailenin diğer üyelerinin verdiği armağanlar olabilir. Bu liste size eşinizin hoşlanacağı armağanlarla ilgili bir fikir verecektir. Eğer listenizde bulunan türden armağanları seçme konusunda çok az bilginiz var ya da hiç yoksa, eşinizi tanıyan aile üyelerinin yardımını isteyin. Bu aşamada rahatça satın alabileceğiniz, yapabileceğiniz veya bulabileceğiniz armağanlar seçin ve onları eşinize verin. Özel bir günü beklemeyin. Armağan almak onun birincil sevgi diliyse, hemen hemen verdiğiniz her şey bir sevgi ifadesi olarak kabul edilecektir. (eğer geçimişte verdiğiniz armağanları eleştirdi veya hiçbirini beğenmediyse, o zaman armağan almak kesinlikle onun birincil sevgi dili değildir.) ![]()
__________________ ![]() |
![]() | ![]() |
![]() |
Bookmarks |
| |
Duygusal Yaşam Klubü ve İlişkiler BEŞ SEVGİ DİLİ Konusunu hayatimdegisti.com Konuğumuz olarak inceliyorsunuz hayatimdegisti.com sitemizde yaşamınızı hemen degistirecek bir cok telkinli hipnoz mp3 vardir tesaduf eseri de buradaysanız mutlaka inceleyiniz üst link TelkinCD tıklayınız Sevecen Sözler Sevgi sevecendir. O halde, sevgiyi sözel olarak ifade ederken sevecen sözcükler kullanmalıyız. Bu konuşma şeklimizle ilgilidir. Aynı cümle, söyleyiş tarzımıza göre iki ayrı anlam taşıyabilir. "Seni seviyorum." ifadesi, sevecenlik ve şefkatle söylendiğinde samimi bir sevgiyi anlatabilir. Fakat ya ...
ayrıca bu konularda arama yapan konuklarımız var İlişkiler telkin cd indir izle İstanbul İlişkiler nerededir kimdir İlişkiler çekirdek inanç temizliği İzmir bursa İlişkiler hipnoz İlişkiler olumlama seminerleri eğitimi çaresi tedavisi İlişkiler hakkında bilgi bilinçaltı telkin cd telkin mp3 İlişkiler kuantum düşünce kitap haberi