Geri git   Hayatimdegisti.com kişisel gelişim ritmotrans telkinli Cd'leri > Kişisel Gelişim Klubü > Alternatif Kişisel Gelişim > Kendimizi Tanıyalım

Uyarılar

Düşüncelerinizi Değiştirin

Alternatif Kişisel Gelişim ve Kendimizi Tanıyalım Düşüncelerinizi Değiştirin Konusunu hayatimdegisti.com Konuğumuz olarak inceliyorsunuz hayatimdegisti.com sitemizde yaşamınızı hemen degistirecek bir cok telkinli hipnoz mp3 vardir tesaduf eseri de buradaysanız mutlaka inceleyiniz üst link TelkinCD tıklayınız Birinci Bölüm İ N A N D I K L A R I M “Bilgeliğin ve bilginin kapıları daima açıktır” Yaşam gerçekten çok Basit. Ne Ekersek, Onu Biçiyoruz. Kendi hakkımızda düşündüklerimiz, kendi gerçeklerimiz oluyor. Ben dahil, herkesin yaşamının en iyi ...

ayrıca bu konularda arama yapan konuklarımız var Kendimizi Tanıyalım telkin cd indir izle İstanbul Kendimizi Tanıyalım nerededir kimdir Kendimizi Tanıyalım çekirdek inanç temizliği İzmir bursa Kendimizi Tanıyalım hipnoz Kendimizi Tanıyalım olumlama seminerleri eğitimi çaresi tedavisi Kendimizi Tanıyalım hakkında bilgi bilinçaltı telkin cd telkin mp3 Kendimizi Tanıyalım kuantum düşünce kitap haberi

Düşüncelerinizi Değiştirin

Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
Alt 11-02-2011, 12:47 AM   #1 (permalink)
Üsteğmen
 
neseli ceni - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Oct 2010
Mesajlar: 195
Tesekkür: 646
189 Mesajinıza toplam 554 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
neseli ceni is an unknown quantity at this point
Standart Düşüncelerinizi Değiştirin

Birinci Bölüm
İ N A N D I K L A R I M
“Bilgeliğin ve bilginin kapıları daima açıktır”

Yaşam gerçekten çok Basit. Ne Ekersek,
Onu Biçiyoruz.

Kendi hakkımızda düşündüklerimiz, kendi gerçeklerimiz oluyor. Ben dahil, herkesin yaşamının en iyi ve en kötü yanlarından yüzde yüz sorumlu olduğuna inanıyorum. Aklımızda oluşturduğumuz her düşünce geleceğimizi yaratıyor. Her birimiz düşünce ve duygularımızla, kendi yaşam deneyimlerimizin yaratıcısıyız. Düşüncelerimiz ve sözcüklerimizle deneyimlerimizi yaratmaktayız.
İçinde bulunduğumuz olayları yaratıyor, sonra da bunlardan duyduğumuz sıkıntı, üzüntü ve düşkırıklığı için bir başkasını suçluyoruz; böyle yapmakla gücümüzü de başkasına kaptırmış oluyoruz.
Hiçbir kişi, hiçbir şey, hiçbir koşul bizim üzerimizde bir güce sahip değil, çünki aklımızla düşünce oluşturan yalnızca “biz” iz. Deneyimlerimizi, gerçekliğimizi ve bunda yer alan tüm kişileri yaratan biziz.
Düşüncelerimizde barış, uyum, denge yarattığımızda bnların kendi yaşamımızda da bulacağız.
Bu cümlelerden hangisi size doğru geliyor?
“İnsanlar hep beni kullanıyor, zarar veriyor “
“İnsanlar hep yardımcı olmaya çalışıyor”
Bu iki düşünce ve inanç yaşımımızda çok farklı deneyimler yaratacaktır.
Kendimiz ve hayat hakkındaki inançlarımız, bizim gerçekliğimizi oluşturur.


Evren, Seçtiğimiz Her Düşünce ve İnançta
Bizi tümüyle Destekler.
Bunu bir başka şekilde söylemek gerekirse bilinçaltımız inanmayı seçtiğimiz her şeyi kabul eder. Yani kendim ve hayat hakkındaki inançlarım ve düşündüklerim, yaşamımın gerçeği olur. Ve düşünebileceğimiz şeyler konusunda sınırsız seçimimiz var.
Bunu bildiğimizde, “İnsanlar hep beni kullanıyor” yerine “İnsanlar hep bana yardımcı olmaya çalışıyor” u seçmek daha mantıklı değil mi ?

Evrensel Güç Bizi Asla Yargılamaz ve Eleştirmez.
Evrensel Güç, bizi kendi değerlerimize göre kabul eder. Ve inançlarımızı ayna gibi yaşamımıza yansıtır. Eğer “Hayat yalnızlıktır ve kimsenin beni seveceğine inanmıyorum”u seçiyorsam, hayatımda da bunu bulacağım.
Ama bu inancımı kafamdan atmak ister de “Sevgi her yerde, Ben seven ve sevilen bir kişiyim “ gibi olumlu bir düşünceyi benimser ve bunu kendime sürekli tekrarlarsam, bu da benim yeni gerçeğim olacaktır. Yani hayatıma sevecen insanlar girmeye başlayacak, yaşamımda zaten varolan insanlar bana karşı daha sevecen olmaya başlayacak ve kendimin de sevgibi kolaylıkla başkalarına ifade edebildiğimi göreceğim.

Çoğumuzun Kim Olduğumuz Konusunda Saçma
Düşünceleri ve Hayatın Nasıl Yaşanması
Gerektiği Konusunda Çok, Çok Katı Kuralları Var
Bunu kendimizi suçlamak için söylemiyorum. Çünki şu anda yapabildiğimizin en iyisini yapmaya çalışıyoruz. Eğer daha iyisini bilseydik, daha çok şeylerin farkında ve anlayışında olsaydık, başka türlü davranırdık. Lütfen, sakın sakın, şu anda bulunduğunuz nokta konusunda kendinizi küçümsemeyin. Bu kitabı okuyor olmanız bile hayatınızda olumlu değişimler yapmaya hazır olduğunuzu gösteriyor. Bunun için takdir edin kendinizi.
“Erkekler ağlamaz”, “kadınlar para işlerinden anlamaz!” Yaşamınız için ne kadar sınırlı düşünceler bunlar.

Çok küçük Yaşlardayken, Kendimiz ve yaşam
Hakkında Neler Hissedeceğimizi Çevremizdeki
Yetişkinlerin Tepkilerinden Öğreniriz.
Kendimiz ve yaşamımız hakkında ne düşünmemiz gerektiğini böyle öğreniyoruz. Eğer mutsuz, korku, suçluluk ya da öfke dolu insanların içinde yetişmişseniz, kendiniz ve hayat hakkındaki görüşleriniz de olumsuz düşüncelerle dolu olacaktır.
“Hiçbirşeyi doğru yapamıyoru.”
“Bu benim hatam.”
“Eğer bir şeye kızarsam, ben kötü bir insanım.”
Bu tür inançlar, düşkırıklığı dolu bir hayattır.


Büyüdüğümüzde, Çocukluğumuzdaki yaşamımızın
Duygusal Ortamını Yeniden yaratma
Eğilimi Gösteririz.
Bu iyi ya da kötü, doğru ya da yanlış değil, sadece içimizde “yuva” olarak bildiğimiz şeydir. Bunun yanı sıra kişisel ilişkilerimizd, annemiz veya babamızla kurmuş olduğumuz ilişkileri ya da onların kendi aralarındaki ilişkileri yeniden yaratma eğilimi gösteririz. Tıpkı annenize veya babanıza benzeyen sevgililerinizi ya da patronlarınızı düşünün.
Anne babamızın bize gösterdiği davranışları kendimize de gösteriyoruz. Kendimizi aynı şekilde suçluyor ve cezalandırıyoruz. Kendi söylediklerimizi dinlediğimizde, hemen hemen aynı kelimeleri kullandığımızı görebiliriz.
Kendimizi sevmeyi ve desteklemeyi de aynı şekilde yapıyoruz, tabi eğer çocukluğumuzda sevilmiş ve desteklenmişsek.
“Hiçbir şeyi doğru düzgün yapamıyorsun.” Hep senin hatan.” Bunları ne kadar sıklıkla kendinize söylüyorsunuz?
“Harikasın.” “seni Seviyorum.” Ya bunları ne kadar sık söylüyorsunuz?


Ama tüm Bunlar İçin, Anne babalarımızı
Suçlamayalım.
Hepimiz kurbanların kurbanlarıyız. Onlar kendilerinin bilmediği şeyi bize nasıl öğretebilirdi ki ? Anneniz kendini sevmeyi bilmiyorsa, babanız kendini sevmeyi bilmiyorsa, onların size kendinizi sevmeyi öğretmesi de imkansız olacaktır. Onlar da çocukluklarında kendilerine öğretilen şeylere dayanarak, yapabileceklerinin en iyisini yapmaya çalışıyorlardı. Eğer anne ve babanızı anlamak istiyorsanız, onları kendi çocuklarıyla ilgili konuşturmaya çalışın. Eğer anlayışla dinleyebiliyorsanız, onların korkularının ve katı kurallarının nereden geldiğini anlama olanağını bulacaksınız. Siz bütün bu “kötülükleri” yapan anne ve babanızın da sizin kadar korku dolu olduklarını göreceksiniz.

Anne babamızı Bizim Seçtiğimize İnanıyorum.
Her birimiz bu gezegende zaman ve mekandaki belirli bir noktada yeniden bedenlenmeye karar veriyoruz. Manevi evrim yolunda gelişmemize yardımcı olacak belirli bir dersi öğrenmek için buraya gelmeyi seçtik. Cinsiyetimizi, rengimizi, ırkımızı, ülkemizi kendimiz seçiyoruz ve bu yaşamda üstünde çalışmak istediğimiz kalıpları bize yansıtabilecek en uygun anne babayı da biz belirliyoruz. Bu büyüdüğümüzde, işaret parmağımızı onlara yönelterek suçluyoruz. “benim böyle olmamın nedeni sizsiniz” Aslında onları seçen biziz, çünki aşmamız gereken engeller için onlar mükemmel bir seçimdi.
İnanç sistemlerimizi çok küçük yaşlarda ediniyoruz ve yaşamımızı bu inanç sistemlerine uygun deneyimleri yaratarak sürdürüyoruz. Hayatınıza şöyle bir dönüp bakın. Ne kadar sık aynı deneyimi yaşadığınıza dikkat edin. Bu deneyimleri tekrar ve tekrar yarattınız, çünki bunlar size, kendiniz hakkında inandığınız şeylere aynalık ediyordu. Aynı sorunla ne kadar uzun süre yaşadığımız, sorunun ne kadar önemli olduğu ya da yaşamımıza yönelik ne kadar tehlike taşıdığı hiç önemli değil.

Güç Noktası Daima Şimdiki Andadır.
Hayatınızın bu anına kadar yaşadığınız tüm deneyimler, geçmişinize dayanan düşünce ve inançlarınızın ürünü. Her deneyim, dün, geçen hafta, geçen ay, geçen yıl, 10,20,30,40 ya da daha fazla yıllar önce (yaşınıza göre ) Oluşturduğunuz düşünceler ve kullandığınız sözcüklerle yaratıldı.
Ama bunlar da geçmişte kaldı. Yaşandı ve bitti. Şimdi önemli olan, bu andan itibaren neyi düşünmeyi, neye inanmayı ve neyi söylemeyi seçtiğiniz.
Çünki bu düşünceler ve sözcükler, geleceğinizi yaratacak güç noktanız, şimdiki anda ve yarınınıza, gelecek haftanıza, gelecek ayınıza, gelecek yılınıza vb. şekli veriyor.
Şu anda ne düşündüğünüze dikkat edin. Olumlu mu, olumsuz mu ? Bu düşüncenizin yarınınızı biçimlendirmesini istiyormusunuz? Dikkat edin ve farkında olun.


Her şeyin Malzemesi Düşüncedir
Ve Düşüncelerimizi Değiştirebiliriz
Sorunumuz ne olursa olsun, yaşadıklarımız, iç dünyamızın dışarıya yansıyan sonuçlarıdır. Kendinden nefret etmek bile, kendiniz hakkındaki nefret dolu düşüncelerin ürünü. “Ben kötü bir insanım” diyen bir düşünceniz var. Bu düşünce bir duygu yaratıyor ve siz bu duyguya kendinizi kaptırıyorsunuz. Oysa böyle bir düşünceniz olmasaydı, böyle bir duygunuz da olmayacaktı. Düşünceler ise değiştirilebilir. Düşüncenizi değiştirin, duygularınız da ortadan kaybolacaktır.
Bunları size, inançlarımızın nereden geldiğini göstermek için anlattım. Bu bilgileri lütfen, acımızın içine gömülmek için mazeret olarak kullanmayalım. Geçmişin üzerimizde gücü yok. Olumsuz bir düşünce kalıbını ne kadar uzun sürdürmüş olmamızın önemi yok. Güç noktası şimdiki anda. Farkına varmak için ne harukulade bir şey. Şu andan itibaren özgür olmayı seçebiliriz.


İster İnanın İster İnanmayın,
Düşüncelerimizi Biz Seçiyoruz.
Aynı düşünceleri bir alışkanlık olarak o kadar tekrar tekrar düşünüyor olabiliriz ki, bu bize düşüncelerimizi kendimiz seçiyoruz izlenimini verebilir. Ama ilk seçimi biz yaptık. Bazı düşünceleri düşünmeyi reddedebiliriz. Ne kadar sıklıkla kendiniz hakkında olumlu bir şey düşünmeyi kabul etmediniz? Pekala, aynı şekilde kendinizle ilgili olumsuz düşünceleri de reddedebilirsiniz.
Bu gezegende tanıdığım ya da üzerinde çalıştığım herke, az ya da çok kendinden nefret ve suçluluk duygularıyla boğuşuyor. Bu iki olumsuz duygu ne kadar fazlaysa, hayatımız da o kadar mutsuz oluyor. Bu iki duygu azaldıkça da yaşamamız her boyutuyla daha iyiye doğru gidiyor.


Hemen herkesin Çekirdek İnancı:
“Yeterince İyi Değilim”
“Yeterince iyi değilim” inancının yanı sıra “Yeterince çaba göstermiyorum” ya da “layık değilim” inançları da var. Bunları söyleyenlerden misiniz? Yeterli olmadığınızı düşünüyor ya da hissetiyor musunuz? Ama kime göre? Kimin standartlarına göre?
Eğer bu inancınız güçlüyse, o zaman nasıl sevgi dolu, mutlu, başarılı , sağlıklı bir hayat yaratabilirsiniz?
Bu güçlü bilinçaltı inancınız, yaşamınıza sürekli çelişkiler getirecek, bir yerlerde aksamalar olacak, bir şeyler sürekli yanlış gidecektir.


Kırgınlık, Yargılama, Suçluluk ve Korku
Her Şeyden Çok Sorun yaratır.
Bu dört duygu hem bedenimiz, hem de yaşamımızdaki temel sorunların kaynağı oluyor. Bu duygular, yaşam deneyimlerimizin sorumluluğunu almak yerine, başkalarını suçlamaktan kaynaklanıyor. Evet, yaşamımızdaki her şeyden yüzde yüz sorumlu olursak, suçlayacak kimse kalmayacak değil mi ? “ Dışarıda” olan her şey, iç düşüncemizin aynası. Diğer insanların kötü davranışlarına göz yummuyorum, ama bize böyle davranacak olan kişileri bize çeken şey, KENDİ inançlarımız.
Eğer kendinize şunları söylüyorsanız.: “Herkes bana şöyle şöyle davranıyor, beni yargılıyor, asla benim için bir şey yapmıyor, beni paspas gibi kullanıyor, sömürüyor…” o zaman bu sizin DÜŞÜNCE KALIBINIZDIR.
İçinizdeki bazı düşünceler, bu tür davranışları gösteren kişileri yaşamımıza çekiyor. Bu tür düşüncenizi değiştirdiğiniz zaman o tür kişiler de başka kapıya gideceklerdir. Artık o insanları hayatınıza çekmeyeceksiniz.
Bu tür olumsuz duygu, fiziksel boyutta da ortaya çıkıyor. Kırgınlık (Gücenme, darılma, öfke ) uzun zaman içte tutulduğunda bedeni yemeye başlıyor ve kanser dediğimiz hastalığa neden oluyor. Sürekli kendimizi ya da başkalarını eleştirmek, yargılamak romatizmanın kaynağı, suçluluk duygusu daima ceza arar ve bu ceza da ağrılar yaratır. ( bir hasta bana ağrılarından şikayet ederek geldiğinde biliyorum ki suçluluk duygusuyla dolu ) korku ve gerginlik, kellik, ülser, hatta ayak ağrılarına neden oluyor.
Kırgınlık (gücenme, darılma) duygusundan bağışlama yoluyla kurtulmak kanseri bile yeniyor. Bu size basit gibi gelebilir ama işe yaradığına tanık oldum, bunu yaşadım.


Geçmişe Karşı Tutumumuzu değiştirebiliriz.

Geçmiş yaşanmış ve bitmiş. Bunu değiştiremeyiz. Ama geçmiş hakkındaki düşüncelerimizi değiştirebiliriz.
Bizi geçmişte biri incitti diye, şimdiki anda KENDİMİZİ CEZALANDIRMAK ne saçma.
Çok derin kırgınlıkları olan insanlara hep şunu söylerim “ Lütfen, bu kırgınlıkları daha da derinleşmeden çözmeye başlayın. Bu cerrahın bıçağı altında a da ölüm yatağında olduğunuz ana kadar beklemeyin, o zaman bir de yaşadığınız panikle başa çıkmak zorunda kalacaksınız”
Panik içinde olduğumuz anlarda, düşüncelerimizi kendimizi işileştirme konusuna yoğunlaştırmamız çok zordur. Önce korkularımızı yenmek için zaman harcamak zorundayız.
Eğer her şeyin umutsuz, bizim de kurban olduğumuz inancını seçersek, evren bu inancımıza da “Evet “ der.
Bu saçma,geri, olumsuz düşünce ve inançları ( bizi destekleyip geliştiren inançlar değil bunlar ) bırakmamız hayati önem taşıyor. Hatta Tanrı kavramı bile bizim için olmalı, bize karşı değil.
Geçmişi Bırakmak İçin affetmeye Hazır Olmalıyız.
Geçmişi bırakmak, kendimiz dahil herkesi affetmeyi seçmek zorundayız. Nasıl affedeceğimizi bilmeyebiliriz, affetmek istemeyebiliriz; ama affetmeye istekliyim demek bile, iyileşme sürecini başlatır. Kendi iyiliğimiz için geçmişi bırakmak ve herkesi affetmek mutlaka gerekli.
“ İstediğim gibi biri olmadığın için seni affediyorum. Seni affediyor ve özgür bırakıyorum.”
Bu olumlu düşünce bizi özgür kılar.


Tüm Hastalıklar Affetmeme Durumundan Kaynaklanır
Hastalandığımız zaman, yüreğimizi gözden geçilerelim. Acaba kimi affetmeye ihtiyacımız var.?
Course İn Miracles şöyle der : “ Tüm hastalıklar affetmeme durumundan kaynaklanır. Ne zaman hasta oluyorsak, affetmemiz gereken kişinin kim olduğunu düşünmeliyi.”
Bu düşünceye şunu da eklemek istiyorum. Affetmekte en çok zorlandığınız kişi, BIRAKMAYA EN ÇOK GEREKSİNİM DUYDUĞUMUZ KİŞİDİR. Affetmek bırakmak, vazgeçmek demek. Göz yummak demek değil. Tümüyle bırakmak demek. NASIL affedeceğimizi bilmek zorunda değiliz. Yapacağımız tek şey affetmeye İSTEKLİ OLMAK. Evren nasılların üstesinden gelir.
Kendi acımızı çok iyi anlayabiliyoruz. Çoğumuzun anlamakta güçlük çektiği şey, en çok affetmeye gereksinim duyduğumuz ONLARIN da acı çekmiş olmaları.
Şunu anlamalıyız ki, onlar da o an içindeki anlayış, farkındalık ve bilgi kapasitelerine göre yapabildiklerinin en iyisini yapıyorlardı.
İnsanlar bana geldiklerinde, sorunları ne olursa olsun_hastalık, parasızlık, doyumsuz ilişkiler ya da tıkanmış yaratıcılık duyguları- yalnızca tek şey üzerinde çalışırım. KENDİNİ SEVMEK.
Kendimizi OLDUĞUMUZ GİBİ ONAYLADIĞIMIZ, sevdiğimiz ve kabul ettiğimiz zaman, her şey yoluna giriyor. Küçük mucizeler heryerde görülüyor.
Sağlığımız düzeliyor, daha çok kazanıyoruz, ilişkilerimiz daha doyumlu hale geliyor, kendimizi çok yaratıcı ve doyurucu biçimlerde ifade etmeye başlıyoruz. Tüm bunlar çabalamadan kendiğinden oluyor.
Kendini sevmek ve onaylamak, güven ortamı yaratmak, kendine güvenmek, layık olduğunu düşünmek ve kabul etmek kafamızın içinde bir düzen yaratır. Bu da yaşamımızda daha sevecen ilişkiler, yeni bir iş, yaşayacağınız yeni ve daha güzel bir yer sağlar, hatta kilolarınızı bile dengeler.
Kendilerini ve bedenlerini seven insanlar, ne kendilerini, ne de başkalarını kötüye kullanırlar.
Kendini onaylama ve kabul etme, hayatımızın her boyutunda olumlu değişimlerin olması için temel anahtarlar.
Kendini sevmek, bana göre hiçbir şey için kendimizi eleştirmemekle başlar. Olumsuz eleştiri bizi tam da değiştirmek istediğimiz davranış kalıbının içine hapseder. Kendimize gösterdiğimiz anlayış ve şefkat bu kısır döngüden çıkmamızı sağlar. Unutmayın, yıllardır kendinizi eleştiriyor ve bir işe yparamadığını görüyorsunuz. Bir de kendinizi onaylamayı deneyin. Görün bakalım ne olacak.
....
Hayatın sonsuzluğunda, bulunduğum noktada her şey mükemmel, bütün ve tam.
Her günün her anında, benden daha büyük bir gücün içimden akıp geçtiğine inanıyorum.
Bu evrende yalnızca bir aklın olduğunu bilerek ondaki bilgeliğe kendimi açıyorum. Tüm çözümler, tüm yanıtlar, tüm iyileşmeler, her türlü yaratıcılık ondan geliyor.
Bilmem gereken her şeyin bana açıklanacağını, ihtiyacım olan her şeyin doğru zaman, mekan ve sırayla geleceğinin bilincinde olarak, bu Güce ve Akla güveniyorum.
Dünyamda her şey iyi ve güzel.

 

 

Buraya ilk defa geliyorsanız ismim Atakan Sönmez ve burası hayatimdegisti.com.Boğaziçi üniversitesi mezunuyum ve Türkiyede ilk Subliminal Telkin Uzmanıyım.tıklayın

Bir site olsa onu bulanların uykuda dinledikleri mp3 ler ile hayatları değişse… Bir site olsa onu bulanlar hipnoz olmadan sadece subliminal mp3 leri yükleyip ve uykuda dinleyerek hayatlarını değiştirseler. Bu fikir 1995 yılında yani 25 yıl önce çıkmıştı. 15 yıl önce ise bu mp3 lerin kişiye engel olan çekirdek inançlara göre hazırlanması yani cekirdekinanc.com fikri oluştu

Hipnoz gibi bir şey mi subliminal mp3 nedir?

Tam olarak değil. Öncelikle size engel olan 0-11 yaş arası oluşan bilinçaltı kayıtlarınız yani çekirdek inançlarınız bulunur. Sonra bu çekirdek inançlarınızın pozitif halleri olumlamalar isminize özel olarak mp3 lerin ve müziğin içine gizlenir. Siz de uykuda ya da uyanıkken bu mp3 leri dinleyerek sonuç alırsınız. Çocukluğunuzda size söylenenlerin tam tersini dinlediğiniz kayıtlarla binlerce kez bilinçaltınıza yerleştirmiş oluruz.

Çekirdek inançların hayatımda engellere neden olduğunu nasıl anlarım?

Hayatınızda hep aynı şeyler tekrar ediyorsa. İlişkilerde hep aynı şeyleri yaşıyorsanız... Aşırı fedakar bir yapınız varsa ve bu sanki göreviniz haline geldiyse. Birilerini kurtarmaya çalışıyorsanız. Paranızın bereketi yoksa sürekli gereksiz harcamalar çıkıyorsa birikim yapamıyorsanız. Hayır demekte zorlanıyorsanız. Odaklanmakta bir şeyleri devam ettirmekte sorun yaşıyorsanız. İlişkilerde mıknatıs gibi sorunlu kişileri çekiyorsanız. İş hayatında iniş çıkışlar sürekli oluyorsa. Ertelemeleriniz fazla ise. Aşırı kontrolcü ve garantici bir yapınız varsa kaygı düzeyiniz yüksekse hep en kötü ihtimali düşünüyorsanız ve şanssızlıkları sorunlu olayları ve sorunlu kişileri hayatınıza çekiyorsanız çocuk yaşta oluşan çekirdek inançlar hayatınızı yönetiyor olabilir.

25. yıla özel şimdi arayanlara 5 dakikalık çekirdek inanç ön tespit ve bir günlük deneme telkin mp3 ücretsizdir. Ön tespitte size engel olan birkaç çekirdek inanç örneği verilir. Atakan Sönmez tarafından yapılır ve bilgi amaçlıdır. +90 5424475050 Türkiye dışındakiler whatsapp tan arayabilir cekirdekinanc.com inceleyiniz.

__________________
*** Hangi teknik takip edilirse edilsin unutulmaması gereken altın kural ''Değişimi sağlayan, sizin içinizdeki tanrıyı kabul etmeniz ve değişimi sizin yaptığınızın bilincinde olmanızdır.''
neseli ceni isimli Üye şimdilik offline konumundadır Offline   Alıntı ile Cevapla
Alt 11-02-2011, 12:48 AM   #2 (permalink)
Üsteğmen
 
neseli ceni - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Oct 2010
Mesajlar: 195
Tesekkür: 646
189 Mesajinıza toplam 554 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
neseli ceni is an unknown quantity at this point
Standart Cevap: Düşüncelerinizi Değiştirin

İkinci Bölüm
SORUN NEDİR?
“İçe bakmak güvenlidir.”

Sağlığım İyi Değil
Acıyor, kanıyor, ağrıyor, sızlıyor, kasılıyor, şişiyor, sakatlanıyor, yanıyor….göremiyorum, işitemiyorum, çöküyorum vb. Yarattığınız başka ne varsa, sanırım her türlü şikayeti işittim.

İlişkilerim İyi Değil
Boğucu, yok, baskıcı, beni desteklemiyor, sürekli eleştiriyor, sevecen değil, sürekli denetliyor, hep benimle uğraşıyor, bana hiç ilgi göstermiyor, beni paspas gibi çiğniyor, beni hiç dinlemiyor vb. yarattığınız başka ne varsa. Evet, bu türden dinlemediğim şikayet kalmadı.

Ekonomik Durumum İyi Değil.
Hiç param yok, çok az var, asla yetişmiyor, bir türlü gelir-giderlerimi dengeleyemiyorum, borç harca yetişmiyor, geldiği gibi gidiyor vb. Yarattığınız başka ne varsa. Tabi, bu türden olanların hepsini de işittim.
Hayatım İyi Değil
İstediğim hiç bir şeyi yapamıyorum. Kimseyi memnun edemiyorum. Ne yapmak istediğimi bilmiyorum. Kendime ayıracak hiç zamanım kalmıyor. Kendi ihtiyaç ve isteklerime sıra gelmiyor. Sadece onları memnun etmek için bunları yapıyorum. Herkes beni sömürüyor. Kimse benim ne istediğimi sormuyor. Hiçbir yeteneğim yok. Hiçbir şeyi doğru yapamıyorum. Hearşeyi sürekli erteliyorum. Hiçbir şey istediğim gibi gitmiyor vbb. Kendiniz için başka neler yarattıysanız hepsini, hepsini işittim.
Yeni bir hastama hayatın nasıl gittiğini sorduğumda yukarıdaki yanıtlardan birini alıyorum. Ya da bir çoğunu birden. Sorunlarının ne olduğunu gerçekten bildiklerini sanıyorlar. Ama ben bu şikayetlerin, onların iç dünyadaki düşünce kalıplarının dış dünyadaki etkileri olduğunu biliyorum.
Temel sorularımı sorduğumda, kullandıkları sözcüklere dikkat ediyorum.
Hayatında neler oluyor?
Sağlığın nasıl ?
Mesleğin ne ?
İşini seviyor musun?
Ekonomik durumun nasıl?
Aşk hayatın nasıl?
Son ilişkin nasıl bitti?
Bana biraz çocukluğundan söz et.
Beden dillerini ve yüz ifadelerini gözlüyorum. Ama özellikle kullandıkları kelimelere dikkat ediyorum. Düşünce ve sözcükler yaşanacak deneyimlerimizi yaratıyor. Onların söylediklerini dinlerken, neden o sorunları yaşadıklarını anlıyorum. Kullandığımız sözcükler düşüncelerimizin birer göstergesidir. Bazen kullandıkları sözcükler, anlattıkları deneyimlere uymuyor. O zaman ya gerçekten olan bitenin farkında olmadıklarını ya da yalan söylediklerini anlıyorum. Her iki durumda da bir başlangıç noktasıdır ve bize nereden başlayacağımızı gösterir.
Alıştırma: Zorunluluk
Onlardan yapmalarını istediğim şey için bir kalem kağıt uzatıyorum. Sayfanın tepesinden başlayarak kendilerini yapmaya zorunlu hissettikleri şeleri sıralamalarını istiyorum (5-6 cümle)
ZORUNLULUK LİSTESİ
…………………………………………………………………………………………………………..
…………………………………………………………………………………………………………….
……………………………………………………………………………………………………………..
Kimi başlamakta güçlük çekiyor, kimi de yazacakları o kadar çok oluyor ki , durmak bilmiyor.
Sonra listeyi tek tek bana okumalarını istiyorum. Her bir cümlenin sonunda “Niçin” sorusunu soruyorum.
Yanıtlar çok ilginç ve açıklayıcı oluyor.
Çünki annem yapmam (olmam) gerektiğini söyledi.
Çünki yapmamaktan korkuyorum.
Çünki mükemmel olmalıyım.
Ama, herkes böyle yapmak zorunda.
Çünki çok tembelim, çok kısayım, çok uzunum, çok şişmanım, çok zayıfım, çok çirkinim, çok değersizim.
Bu tür yanıtlar, bana hangi inançlarda saplanıp kaldıklarını, kendilerine ne tür sınırlar koyduklarını gösteriyor.
Getirdikleri açıklamalara hiçbir yorum yapamam. Listelerini tamamladıklarında “Zorunlu olmak” sözcüğünün üzerinde konuşurum.
Bunun dilimizdeki en zararlı sözcüklerden biri olduğuna inanıyorum. Zorunda sözcüğünü her kullandığımızda gerçekte “yanlış” diyoruz. Ya yanlış yapmışızdır, ya da yapıyoruzdur ya da yapacağızdır.
Hayatımızda daha fazla yanlışlara ihtiyacımız olduğunu sanmıyorum. Asıl daha çok seçme özgürlüğüne ihtiyacımız var. Sözlüğümden şu -meli, -malı takısını çıkarmak isterdim. Olmalıyım, yapmalıyım yerine olabilirim, yapabilirimi kumlansak… Böylece bize seçenek veriyor ve bizi yanlış yaptığımız düşüncesine sokmuyor.
Daha sonra listeyi yeni baştan okumalarını söylüyorum. Bu kez cümleleri şöyle kurmalarını istiyorum. “ Eğer gerçekten istersem,….. yapabilirim.” Bu tür cümle kuruluşu konuya bambaşka bir açı getiriyor.
Onlar yeni cümleleri kurarken, yumuşak sesle soruyorum. “Niçin yapmadın?” Bu kez farklı yanıtlar geliyor:
Yapmak (olmak) istemiyorum.
Korkuyorum.
Nasıl yapılacağını ( olacağını) bilmiyorum.
Çünki yeterli değilim vb…
Her şeyden önce, zaten yapmak istemedikleri bir şey için kendilerini yıllarca kınadıklarını görüyoruz çoğunlukla. Ya da zaten kendi düşünceleri olmayan bir şeyi yapmadıkları için kendilerini eleştirmekteler. Çoğu zaman bu, başkalarının onlara yapmaları gerektiğini söylediği bir şey oluyor. Bu gerçeği görebildikleri anda zorunluluk listesinden o madde kalkıyor. Oh, ne büyük rahatlık!
Sırf aileleri dişçi ya da öğretmen olmalarını istedi diye, yıllardır sevmedikleri bir işte çalışan ne kadar çok insan var. Ne kadar sık daha zeki olmamız gerektiği ya da bilmem kim gibi yaratıcı olmamız veya bilmem kimden daha zengin olmamız gerektiği söylendiği için kendimizi yetersiz hissettik.
Sizin zorunluluk listenizde rahatlamak için atmanız gereken neler var?
İnsanlar bu listeyi bitirdiğimizde, yaşamlarına yeni ve farklı bir gözle bakmaya başlıyorlar. Yapmaları gerektiğini düşündükleri birçok şeyin asla yapmak istemedikleri şeyler olduğunun, yalnızca başkalarını memnun etmeye çalıştıklarının farkına varıyorlar. Yıllardır böyle düşünmelerinin nedeni de ya korkmaları ya da kendilerini yeterli hissetmemeleri oluyor.
Şimdi sorun bir başka boyut kazanıyor. “yanlış oduğum” duygusunu terk etme sürecini başlatmış oluyoruz. Neden yanlış olduklarını sanıyorlardı? Başkasının standartlarına uymadıkları için.
Daha sonra birinci bölümde sizinle paylaştığım HAYAT FELSEFEM ‘i onlara açıklamaya başlıyorum. Hayatın gerçekten bakit olduğuna inanıyorum. Ne ekersek onu biçeriz. Evren, düşünmeyi ve inanmayı seçtiğimiz her şeyi destekler. Kendimiz ve hayat hakkında neler hisseteceğimizi, küçükken etrafımızda olan yetişkinlerin davranışlarından tepkilerinden öğreniyoruz. Bu inançlar ne olursa olsun, büyüdüğümüzde yaşam deneyimleri olarak yeniden yaratılacaktır. Bununla birlikte, bizim işimiz düşünce kalıplarıyladır. Ve GÜÇ NOKTASI DAİMA ŞİMDİKİ ANDADIR. Değişimler bu anda başlayabilir.
Kendini Sevmek.
Sorunları ne olursa olsun, herkesle yalnızca tek bir şey üzerinde çalıştığımı hastalarıma izah etmeye çalışırım. Bu da “KENDİNİ SEVMEK” tir. Sevgi mucizeler yaratır. Kendini sevmek de yaşamımızdaki mucizelerin yaratıcısıdır.
Kendini beğenmişlikten, kibirden, herkese tepeden bakmaktan söz etmiyorum. Çünki bunlar sevgi değil. Sadece korku. Kendimize büyük bir saygı, bedenimizin ve zihnimizin mucizevi yeteneklerine şükran duymaktan söz ediyorum.
Bana göre “sevgi” öylesine yoğun bir değer bilme duygusu ki, yüreğime dolup taşıyor. Sevgi her yöne gidebilir. Her ey için sevgi hissedebilirim.
Yaşamın ta kendisine…
Yaşama sevincine….
Gördüğüm güzelliklere….
Başka bir kişiye….
Bilgiye…..
Zihnimizin yeteneklerine….
Bedenlerimize…..
Hayvanlar, kuşlar, balıklara…..
Her türlü bitki dünyasına….
Evrene ve onun işleyiş biçimine….
Bu listeye siz neler ekleyebilirsiniz?
Şimdi de kendimizi nasıl sevmediğimizi gözden geçirelim.
Kendimizi durmadan azarlıyor ve eleştiriyoruz.
Bedenlerimizi sağlıksız yiyecekler, alkol ve uyuşturucularla yıpratıyoruz.
Sevilmeye layık biri olmadığımıza inanmayı seçiyoruz.
Emeğimizin karşılığı olan hak ettiğimiz ücreti talep etmeye korkuyoruz.
Bedenlerimizde hastalıklar ve ağrılar yaratıyoruz.
Bize yararlı olacak şeyleri erteliyoruz.
Karmaşa ve düzensizlik içinde yaşıyoruz.
Yaşamımızda her türlü borçlanma ve yük yaratıyoruz.
Bizi küçümseyen sevgilileri ya da eşleri hayatımıza çekiyoruz.
Siz bu listeye başka neler ekleyebilirziniz?
Herhangi bir şekilde kendi iyiliğimizi yadsıyorsak, başka bir deyişle, kendimize iyi ve güzel şeyleri layık görmüyorsak kendimizi sevmiyoruz demektir.
Kontak lens takan bir hastam vardı. Bir gün çocukluğundan gelen bir korkuyu aştı. Ertesi gün uyandığında kontakt lenslerinin gözlerini çok rahatsız ettiğini fark etti. Lensleri çıkardığında etrafına bakındı. Her şeyi çok net görebiliyordu.
Ama gün boyunca tekrarladı durdu. “inanamıyorum, inanamıyorum.” Diye Ertesi gün yeniden kontakt lenslerini takmak zorunda kaldı. Bilinçaltımız hiç şaka kaldırmıyor. Çünki hastam, mükemmel gören bir göz yaratabildiğine inanmamıştı.
Özdeğer yoksunluğu, kendimizi sevmediğimizin bir başka göstergesi.
Tom çok iyi sanatcıydı. Evlerinin duvar dekorasyonlarını yaptıran birçok zengin müşterisi vardı. Ama Tom borçlarını zamanında ödemekte hep gecikiyordu. Ona göre bunun nedeni işlerini tamamlayabilmesi için zamanının yetmeyişiydi. İşini iyi yapan ve özgün ürün üreten kişiler istedikleri ücreti talep edebilirler. Varlıklı insanlar aldıkları hizmetin karşılığını yüksek rakamlarla ödemeyi severler. Bu, sahip oldukları şeyi değerli kılar.
Başka örnekler:
Eşiniz yorgun ve sinirli. Acaba biz ne yanlış yaptık diye düşünürüz.
Bir erkek bizi bir ya da iki kez yemeğe çıkarır ve bir daha aramaz. Biz ne yanlış yaptık diye düşünürüz.
Evliliğimiz sona erer. Eminiz ki başarısız olan biziz.
Maaşımıza zam istemekten korkarız.
Bedenlerimiz Gentleman’s Quarterty ya da Vogue dergilerindekilere benzemediği için aşağılık duygusuna kapılırız.
Satış yapamadığımız veya istediğimiz işe giremediğimiz için “yeterince iyi “ olmadığımızı düşünürüz.
Yakın ilişkilerden korktuğumuz için kimsenin bize fazla yaklaşmasına izin vermeyiz. Değişik cinsel eşlerle sevişiriz.
Karar veremeyiz, çünki yanlış karar vermekten korkarız. Siz kendi özdeğer yoksunluğunuzu nasıl ifade ediyorsunuz?
Bebeklerin Mükemmelliği
Miniminnacık bir bebekken nasıl da mükemmeldiniz. Bebekler kusursuz olmak için hiçbir şey yapmak zorunda değiller. Zaten mükemmeller ve bunu biliyormuş gibi davranırlar. Evrenin merkezi olduklarını bilirler. İsteklerini talep etmekten çekinmezler. Duygularını özgürce ifade ederler. Bir bebek kızgın olduğunda bilirsiniz, hatta tüm komşular bilir. Mutlu oldukları zamanları da bilirsiniz, gülücükleri odayı aydınlatır. Sevgi doludurlar.
Minik bebekler sevgi gösterimezse ölürler. Ama büyüdükçe sevgisiz yaşamayı öğreniriz, bebekler sevgisizliği asla kabullenmezler. Bebekler bedenlerinin heryerini severler, kakalarını bile. Olağanüstü cesurdurlar.
Siz de böyleydiniz. Hepimiz böyleydik. Sonraları etrafımızdaki yetişkinleri dinleyerek korkmayı öğrendik ve görkemli oluşumuzu yadsımaya başladık.
Hastalarım beni, ne kadar kötü olduklarına, ne kadar sevilmeye layık olmadıklarına ikna etmeye çalıştıklarında, onlara asla inanmam. Görevim, onları bir zamanlar kendilerini nasıl gerçekten sevdikleri zamana geri götürmektir.
Alıştırma: Ayna
Hastalarıma küçük bir aynada kendi gözlerine bakarak isimlerini söylemelerini ve, “seni olduğun gibi kabul ediyorum ve seviyorum” demelerini isterim.
Bu, çoğu insana öylesine zor gelir ki… Bırakın bu çalışmadan zevk almalarını, ender olarak sakin davranırlar. Bazıları ağlar ya da ağlayacak noktaya gelir, kimisi kızar, bazıları görüntüleriyle ya da özellikleriyle alay eder, bazıları ise yapamayacaklarında ısrarlıdır. Hatta bir adam aynayı odanın karşı duvarına fırlatarak kaçmaya çalışmıştı. Bu adamın aynada yeniden kendisine bakabilmesi için aylar geçmesi gerekiyordu.
Yıllarca aynaya baktığımda gördüğüm tek şey eleştireceğim şeyler bulmaktı. Kendimi birazcık kabul edilebilir hale getirebilmek için kaşlarımı düzeltmeye harcadığım sonsuz saatler şimdi bana komik geliyor. Gözlerimin içine bakmaktan nasıl korktuğumu hala hatırlarım.
Bu basit alıştırma bana çok şey gösteriyor. Bir saatten daha az bir zaman içinde dış sorunların altında yatan temel sorunların bazılarını yakalamış oluyorum. Eğer sadece problemin görünen yüzü üzerinde çalışırsak, her ayrıntı için saatler boyu uğraşabiliriz, tam her şeyin üstesinden geldiğimizi düşündüğümüz anda, bir başka şeyde yeni bir sorun patlak verir.
“Sorun” Ender Olarak Gerçek Sorundur.
Genç kadın görünüşünden son derece rahatsızlık duyuyordu. Özellikle dişlerinden. Bir dişçiden diğerine gidiyordu. Ama her biri diğerinden daha kötüydü. Burun ameliyatı yaptırdı. Ama daha da çirkinleşmişti. Her doktor, kendisinin çirkin olduğu inancını yansıtıyordu. Sorun, görünüşü değildi, ama o kendisinde bir yanlışlık olduğuna inanıyordu.
Nefesi çok kötü kokan bir başka kadın vardı. Kadının yakınında olmak çok rahatsız ediciydi. Din eğitimi görüyordu, görünüşte çok erdemli ve dindardı. Ama altında müthiş öfke ve kıskançlık dolu bir insandı. Hele hele birisinin kendisine rakip olabileceğini düşündüğünde bu kişilere kin kusuyordu. İçindeki gerçek düşünceleri nefesiyle dışarı yansıyordu, sevecen davrandığında bile itici bir kişilik sergiliyordu. Onu kimse tehdit etmiyordu, kendisinden başka.
Annesi onu Hodgking’s hastalığı ve kalan üç aylık ömrüyle bana getirdiğinde delikanlı henüz on beş yaşındaydı. Annesi doğal olarak panik içinde ve idare etmesi oldukça zor olan biriydi. Ancak genç çocuk zeki ve parlaktı ve yaşamak istiyordu. Ona söylediğim her şeyi yapmaya hazırdı. Düşüncelerini ve sarfettiği sözleri değiştirmeye bile. Ayrı yaşayan annesi ile babası sürekli kavga ediyordu. Düzenli bir ev hayatı yoktu.
Aktör olmayı kafasına takmıştı. Ün ve para peşinde koşması, yaşamdan haz alma yeteneğini de engelliyordu. Ancak meşhur olursa değerli olacağına inanmıştı. Ona kendisini olduğu gibi kabul etmesini ve sevmesini öğrettim. Böylece sağlığına kavuştu. Şimdi artık bir yetişkin ve Brodway’de sürekli olarak sahneye çıkıyor. Kendisi olmanın hazzını öğrendiğinden beri, tiyatro kapıları da ona açılmış oldu.
Şişmanlık, gerçek sorunun nedenine inilmeden düzeltilmeye çalışıldığı için ne kadar boşuna enerji tükettiğimizi gösteren bir diğer örnek. İnsanlar yıllar boyu kilolarıyla savaşıyorlar ama bir türlü kilo veremiyorlar. Tüm sorunlarının şişman olmaktan kaynaklandığını düşünüyorlar. Fazla kilolar, derin ve içsel sorunun dışındaki sonucu. Bana göre sorun, daima korku ve korunma ihtiyacıdır. Korku dolu, güvensiz ya da yetersiz olduğumuzu hissettiğimiz zaman, çoğumuz korunmak için kilo almaya başlarız.
Şişman olduğumuz için kendimizi suçlamamız, yediğimiz her lokmadan suçluluk duymak, fazla kilolardan kurtulmak için denediğimiz binbir yol, boşuna kürek çekmekten başka bir şey değil. Yirmi yıl sonra hala fazla kilolarımızla savaşıyor oluruz. Çünki gerçek sorunla uğraşmaya hala başlamamışızdır. Kendimizi sadece daha da korku dolu ve güvensiz hissederiz. Daha iyi korunmak için daha da fazla kilo alırız.
Rejimlerle, fazla kilolarla ilgilenmem. Çünki rejimler başarılı olmuyor. Yapılması gereken tek rejim, düşünsel rejimdir. Kendimizi olumsuz düşüncelerden arındırmak. Hastalarıma şöyle derim. “Şimdilik bu konuyu bir kenara koyalım, önce birkaç başka şeyle uğraşalım”
Çoğunlukla, şişman oldukları için kendilerini sevmediklerini söylerler. Bir kızın dediği gibi “Köşelerim çok yuvarlak” Ben de onlara kendilerini sevmedikleri için şişman olduklarını söyledim. Kendinizi sevmeye ve onaylamaya başladığınızda, kiloların nasıl kendiğilinden uçup gittiğini görmek şaşırtıcı oluyor.
Bazen hastalarıma, hayatlarını değiştirmelerinin ne kadar kolay olduğunu söylediğimde bana kızıyorlar. Onların sorunlarını anlamadığımı sanıyorlar. Bir kadın çok kızmış ve şöyle demişti; “Buraya doktora tezimi yazma konusunda yardıma ihtiyacım olduğu için geldim, kendimi sevmeyi öğrenmek iççin değil” Bana göreyse, onun temel sorunu kendisinden nefret etmesiydi. Bu nefret hayatının her boyutuna yansıyordu. Doktora tezini yazmasına bile. Kendisini böyle değersiz hissettiği sürece hiçbir şeyde başarılı olması beklenemezdi.
Beni dinlemek istemedi ve gözyaşları içinde çıkıp gitti. Bir yıl sonra yine geldi. Yine aynı sorunla ve birkaç başka sorunla daha. Bazı insanlar hazır değildir. Burada bir yargılama yok. Hepimiz kendimiz için doğru olan zamanda, yerde ve sıralamada değişmeye başlarız. Ben bile kırk yaşlarına gelene kadar değişimlerimi gerçekleştirmeye başlamadım.
Gerçek Sorun
İşte bir hasta, küçücük , zararsız bir aynaya baktığı için çok kızgın. Zevkle tebessüm ederim ve derim ki “Güzel şimdi ‘gerçek sorun’a bakıyoruz, şimdi önünde duran gerçek engeli aşmaya başlayabiliriz”
Kendini sevmek konusunda biraz daha konuşurum ve benim için kendini sevmenin, kendimizi hiçbir nedenden dolayı asla ve asla eleştirmemekle başladığını söylerim.
Onlara kendilerini eleştirip eleştirmediklerini sorduğumda yüzlerine dikkat ederim. Tepkileri bana çok şey söyler.
Tabiki eleştiririm.
Bunu her zaman yaparım.
Eskiden yaptığım kadar değil.
İyi ama kendimi eleştirmezsem, nasıl değişebilirim ki?
Herkes eleştirmiyor mu?
Bu soruyu şöyle yanıtlarım: “^Biz başkalarından söz etmiyoruz. Seninle ilgili konuşuyoruz. Kendini neden eleştiriyorsun. Beğenmediğin hangi yönlerin var?”
Onlar sıralamaya başladıkça ben de liste tutarım. Söyledikleri genellikle “zorunluluk listesi” yle aynı şeylerdir. Çok uzundurlar, çok kısadırlar, çok şişmandırlar, çok zayıftırlar, çok aptaldırlar, çok yaşlıdırlar, çok gençtirler, çok çirkindirler. ( Çoğunlukla en yakışıklı veya güzel olanlar bunu söyler.)Yani daima “çok” bir şeylerdir. Sonunda asıl soruna geliriz. “Yeterince iyi değilim”
Nihayet! Ana sorunu bulduk. İnsanlar kendilerini eleştiriyorlar, çünki yeterince iyi olmadıklarına inanıyorlar. Hastalarım hep bu noktaya ne kadar çabuk geldiğimize şaşırırlar. Artık yan ürünler olan bedensel sorunlarla, ilişki sorunlarıyla, para sorunlarıyla, yaratıcı ifade eksikliği sorunlarıyla uğraşmak zorunda değiliz. Tüm enerjimizi, her şeyin nedeni olan sorunu ortadan kaldırmaya yöneltebiliriz. “KENDİNİ SEVMEK”
********
Hayatın sonsuzluğunda, bulunduğum noktada her şey mükemmel, bütün ve tam.
Daima Tanrısal olarak korunuyor ve yol gösteriliyorum.
İçime bakmak için güven duyuyorum.
Geçmişe bakmak için güven duyuyorum.
Hayata bakış açımı genişletmek için güven duyuyorum.
Ben kişiliğimden daha öte bir varlığım…..geçmişte de, şimdi de gelecekte de.
Şimdi varlığımın görkemini tanımak ve kabul etmek için kişilik sorunlarımı aşmayı seçiyorum.
Kendimi sevmeyi öğrenmeye hazırım.
Dünyamda her şey iyi ve güzel.
__________________
*** Hangi teknik takip edilirse edilsin unutulmaması gereken altın kural ''Değişimi sağlayan, sizin içinizdeki tanrıyı kabul etmeniz ve değişimi sizin yaptığınızın bilincinde olmanızdır.''
neseli ceni isimli Üye şimdilik offline konumundadır Offline   Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Bookmarks

Seçenekler
Stil

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Düşüncelerinizi Değiştirin

Alternatif Kişisel Gelişim ve Kendimizi Tanıyalım Düşüncelerinizi Değiştirin Konusunu hayatimdegisti.com Konuğumuz olarak inceliyorsunuz hayatimdegisti.com sitemizde yaşamınızı hemen degistirecek bir cok telkinli hipnoz mp3 vardir tesaduf eseri de buradaysanız mutlaka inceleyiniz üst link TelkinCD tıklayınız Birinci Bölüm İ N A N D I K L A R I M “Bilgeliğin ve bilginin kapıları daima açıktır” Yaşam gerçekten çok Basit. Ne Ekersek, Onu Biçiyoruz. Kendi hakkımızda düşündüklerimiz, kendi gerçeklerimiz oluyor. Ben dahil, herkesin yaşamının en iyi ...

ayrıca bu konularda arama yapan konuklarımız var Kendimizi Tanıyalım telkin cd indir izle İstanbul Kendimizi Tanıyalım nerededir kimdir Kendimizi Tanıyalım çekirdek inanç temizliği İzmir bursa Kendimizi Tanıyalım hipnoz Kendimizi Tanıyalım olumlama seminerleri eğitimi çaresi tedavisi Kendimizi Tanıyalım hakkında bilgi bilinçaltı telkin cd telkin mp3 Kendimizi Tanıyalım kuantum düşünce kitap haberi


WEZ Format +3. Şuan Saat: 04:55 AM.


Powered by vBulletin® Version 3.8.8
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.