Geri git   Hayatimdegisti.com kişisel gelişim ritmotrans telkinli Cd'leri > Hayatım Değişti Klubü > Serbest Kürsü > Hayvanları Koruma Klubü

Uyarılar

kuduz dosyası

Serbest Kürsü ve Hayvanları Koruma Klubü kuduz dosyası Konusunu hayatimdegisti.com Konuğumuz olarak inceliyorsunuz hayatimdegisti.com sitemizde yaşamınızı hemen degistirecek bir cok telkinli hipnoz mp3 vardir tesaduf eseri de buradaysanız mutlaka inceleyiniz üst link TelkinCD tıklayınız kuduz: ne biliyoruz, nasıl kandırılıyoruz? “kuduz” hakkında her şey. nasıl kandırılıyoruz, kuduz salgını söylentileri hangi amaca hizmet ediyor? türkiye’de ‘koruyucu veterinerlik hizmetleri’ gereğince yapılıyor mu? aşı uygulamalarını azaltmanın yolu nedir? gereksiz aşılamanın ve aşı ithalatının önüne nasıl geçilebilir? kuduz hastalığı ...

ayrıca bu konularda arama yapan konuklarımız var Hayvanları Koruma Klubü telkin cd indir izle İstanbul Hayvanları Koruma Klubü nerededir kimdir Hayvanları Koruma Klubü çekirdek inanç temizliği İzmir bursa Hayvanları Koruma Klubü hipnoz Hayvanları Koruma Klubü olumlama seminerleri eğitimi çaresi tedavisi Hayvanları Koruma Klubü hakkında bilgi bilinçaltı telkin cd telkin mp3 Hayvanları Koruma Klubü kuantum düşünce kitap haberi

kuduz dosyası

Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
Alt 25-01-2008, 11:45 AM   #1 (permalink)
Administrators
♥Ozlem Şahin ♥
 
shamanic - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Feb 2007
Bulunduğu yer: istanbul
Mesajlar: 5,030
Tesekkür: 13,842
2,276 Mesajinıza toplam 13,392 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
shamanic has a reputation beyond reputeshamanic has a reputation beyond reputeshamanic has a reputation beyond reputeshamanic has a reputation beyond reputeshamanic has a reputation beyond reputeshamanic has a reputation beyond reputeshamanic has a reputation beyond reputeshamanic has a reputation beyond reputeshamanic has a reputation beyond reputeshamanic has a reputation beyond reputeshamanic has a reputation beyond repute
Standart kuduz dosyası

kuduz: ne biliyoruz, nasıl kandırılıyoruz?

“kuduz” hakkında her şey. nasıl kandırılıyoruz, kuduz salgını söylentileri hangi amaca hizmet ediyor? türkiye’de ‘koruyucu veterinerlik hizmetleri’ gereğince yapılıyor mu? aşı uygulamalarını azaltmanın yolu nedir? gereksiz aşılamanın ve aşı ithalatının önüne nasıl geçilebilir? kuduz hastalığı bu kadar nadirken aşılama sayısının bu kadar yüksek olması bir tezat değil midir? ülkemizde yıllık aşı tüketimi ne kadardır? şu an ülkemizde kuduz salgını söz konusu mu? hayvanları öldürmek (itlaf) çözüm mü? yaban hayatına yönelik çalışmaların yapılması gerekmiyor mu? bir bilim insanının titizliği ve nesnelliği ile bilimsel gerçekler sayfamızda, prof. dr. tamer dodurka tarafından açıklanıyor


kuduz: ne biliyoruz, nasıl kandırılıyoruz?

prof. dr. tamer dodurka


dünyada, 80’den fazla ülkede salgın olarak kabul edilen kuduz hastalığı nedeniyle her yıl yaklaşık 55 bin insan can veriyor. ölüm listesinde başı afrika ve asya çekiyor. gelişmiş ülkeler ise çok daha fazla yaban ve evcil hayvan varlıklarına sahip olmalarına rağmen yavaş yavaş bu hastalığı eradike ediyorlar ve böylece kuduzsuz ülkeler listesi uzuyor. örneğin 10 sene evvel sadece ada ülkeleri kuduzsuz olarak kabul edilirken, bu gün uygun aşılama ve veteriner halk sağlığı hizmetleri sayesinde bazı gelişmiş ülkelerle birlikte komşumuz yunanistan da kuduzsuz ülkeler listesine girmeyi başarmış durumdadır.
dünya sağlık örgütü (who)’nın 2005 yılı resmi rakamlarına göre, ülkemizde toplam 193 kuduz olgusu saptanmıştır. bu rakamın 11’i yaban, 182’sini ise evcil hayvanlar oluştururken hiçbir insanda kuduz görülmemiştir. ( bknz. tablo)

- ülkemizde kuduz vaka sayısı bu kadar azken neden aşılara büyük paralar harcanıyor?

- who rakamlarına göre, dünyada kuduz görülen ülkeler listesindeki yerimiz üst sıralarda değildir. ancak, aşı tüketimine göz attığımızda yerimizin üstlerde olduğunu görüyoruz. bu orantısızlık ister istemez şu soruyu akla getiriyor: acaba bizlere çoğu kez gereksiz yere mi aşı yaptırılıyor? elbette, aşının önemini ve gerekliliğini yadsıyacak değiliz, ancak halkımızın panik içersinde ve gereksiz yere aşıya koşuyor olmasını da doğru bulmuyoruz. her yıl binlerce insan aşı olmak için sağlık merkezlerine başvuruyor. rakamlarla ifade edersek, yılda ortalama 100 bin civarındaki “ısırık vakası” kuduz şüpheli olarak kabul edilerek aşı uygulanıyor. 2005 yılında ise bu rakam 150 bine ulaşmıştır. böylece “ithal aşının” ülkemize olan maliyeti trilyonlara ulaşıyor. bu maliyet için kimi birkaç trilyon diyor, kimi ise 10 trilyondan fazla diyor. ancak, rakam ne olursa olsun ciddi ekonomik kayıplara uğradığımız ve aşı firmalarına kazandırdığımız su götürmez bir gerçektir. “rüyanda bile ısırılsan hemen aşıya koşacaksın” diyen bir toplumda insanları panik halde aşıya sevk etmek hiç de zor değildir. böylece sahibinin gözetimi olmaksızın evden dışarı çıkmayan, dolayısıyla kuduz bir hayvanla teması olmayan, aşılı köpekleri tarafından bir şekilde ısırılıp aşıya koşanların sayısı az değildir. o halde, bu rakamları düşürmede en önemli adım koruyucu veteriner hizmetlerindeki kalitenin artırılması ve gereksiz panikleri önlemek için söz konusu hastalığın halkımız tarafından iyice tanınmasıdır.
bu noktadan yola çıkarak, yazımızda kuduz hakkında genel bilgilerin yanı sıra hastalığın yok edilmesinin önünde duran engelleri, uygulamadaki zafiyetleri ve bu durumdan kimlerin kârlı çıktığını anlatmaya çalışacağız. bu arada geçen hafta birgün’deki duyurudan sonra sizlerin e-posta yoluyla sorduğunuz soruları da yanıtlayarak bilinmeyen hiçbir şeyin kalmamasına gayret edeceğiz. bu günkü yazımızı da sizlerden gelen sorulara göre şekillendirdik.
bir okuyucumuzun aşıların maliyeti hakkında sorduğu soruyu yanıtladık. bir başka okuyucu halâ bu devirde kuduzun üstesinden niye gelinemediğini, bunun altında yatan nedenlerin ne olduğunu soruyor. şimdi de bu soruyu yanıtlayalım:

- neden kuduzla başa çıkamıyoruz?

- ülkemizde kuduzla mücadele ilk defa insan aşısı uygulamaya başladığımız yıl olan 1887’ den bu yana devam ediliyor ( bilindiği gibi dünyada kuduz aşısı ilk defa 1885 yılında pasteur tarafından üretilmiştir. 1886 yılında, ıı.abdülhamit tarafından dr. zoeros paşa başkanlığında veteriner cerrahi hocası olan baytar yarbay hüseyin hüsnü bey ve zooloji hocası olan yarbay hüseyin remzi bey’den oluşan ekip, bu aşıyı ülkemize kazandırmak üzere fransa’ya gönderilmiştir. ekip uzun süre paris’te çalışmalarını sürdürmüş ve 1886 yılı sonunda ülkeye dönerek aşı üretimi için faaliyetlerine başlamış ve nihayet 1887 yılında kuduz aşısı -dünyanın birçok ülkesinden daha önce- ülkemizde üretilmeye başlanmıştır ).

peki 120 yıl önce kuduz konusunda bir hayli ileri durumda olan ülkemizde neden hala bu hastalığın üstesinden gelinememektedir? bu konuda hemen, en kolaycı ve en sığ yanıt olarak “sokak köpeklerin yok edilmediği için” diyenler vardır. ilk önce bu iddiayı irdeleyelim ve daha sonra gerçek nedenlerden bahsedelim.

- kuduzun suçlusu, sorumlusu başıboş köpekler midir?

- sokak hayvanları veya kırsal bölgelerdeki sahipli köpekler genellikle kudurarak şehre inen ve kuduz yayılmasında esas sorumluluğu olan “tilki” gibi yabani hayvanlarla ilk karşılaşan hayvanlardır. bu köpekler bölgelerini, sürü hayvanlarını ve insanları koruma güdüsüyle bu hayvanlara saldırınca ısırılarak kuduz virüsünü alırlar. böylelikle kuduzun insanlara taşınmasına aracılık ederler.
aslına bakarsanız kuduzun suçlusu, yaban hayvanlarından koruyamadığımız sokak hayvanları değil mevcut sistemdir. bu hastalığı kentlere taşıyan yaban hayvanlarını ve yaban hayvanlarındaki kuduzu engellemek için hemen hemen hiçbir çaba sarf etmeyen idarelerdir. yaban hayvanlarında kuduz engellenirse, bulaşma zinciri daha başından kopar ve kuduz virüsü köpeklere de insanlara da ulaşmaz. yakın bir tarihe kadar gelişmiş ülkelerde kol gezen yaban hayvanı kuduzu yine bu ülkelerde yapılan çalışmalar sayesinde neredeyse yok edilmiştir. o halde, işin özü yaban kuduzunun engellenmesinde yatmaktadır.

2005 yılında ülkemizdeki yaban hayvan kuduz sayısı 11 olarak bildirilmiştir. bu rakamı gerçekçi bulmuyor ve daha yüksek olduğunu tahmin ediyorum. bırakın ülkemizde kuduz hayvan sayısını doğru olarak saptamayı, yaban hayvan sayısının dahi doğru olarak sayıldığı şüphe götürmektedir. kuduzla mücadeleden sorumlu olanlar bir araya geldiğinde çözüm için önerilenlerin başında hayvanların itlafı gelir. yanlış da değildir. tabi ki, sokaktakileri yok etmek yetmez, yabandakileri de yok etmemiz gerekir. böylece kuduz bir süreliğine olsun engellenmiş olabilir de… ama kara sınırları bu kadar uzun olan bir ülkeye civar ülkelerden giren hayvanlara engel olamayacağımız gibi, yüksek duvarlarla çevrili olmayan şehirlerimize de kırsal bölgeden hayvan girişine engel olunamaz. anlayacağınız bu yöntemle kuduzun kökü kazılamaz. sahipsiz hayvanlar için yapılması gereken şey tamamının kayıt altına alınıp aşılanması ve kısırlaştırılarak üremelerinin kontrol altına alınmasıdır.

avrupa ülkelerinde 1989 yılından beri 90 milyondan daha fazla aşı paletlerinin geniş alanlara dağıtılması suretiyle “yaban hayvan kuduzu”nda çok önemli gerilemeler sağlanmıştır. kanada, amerika, brezilya, güney kore gibi yüksek sayıda köpek kuduzu bildirilen ülkelerde de yaban hayvanlarına yönelik çalışmalar sayesinde köpek kuduzunda çok bariz azalma izlenmektedir.
yayınladığımız tabloya göz attığımızda, sokaklarında sahipsiz köpeklere rastlayabildiğimiz, anacak koruyucu veteriner hekim hizmetlerinde kalitenin yüksek olduğu italya, yunanistan gibi akdeniz ülkelerinde 2005 yılında hiçbir köpekte kuduz vakasına rastlanılmamıştır. o halde, kuduz nedeniyle suçun sahipsiz köpeklerde değil, yaban kuduzuyla mücadele edemeyen, köpeklerin kontrolsüz çoğalmasını engellemeyen, mevcutları kayıt altına alamayan ve dolayısıyla bu köpeklerin aşılanmasını beceremeyen ve bu konuda yetkili merci olan belediye veteriner işleri müdürlüklerini lav eden, bulaşıcı hastalıklarla mücadeleyi tarımcıların eline bırakan, koruyucu veteriner hekim hizmetlerini uygulatmayan sistemde aranması daha doğru değil midir?




2005 yılında kuduz görülmeyen avrupa ülkeleri: portekiz, isviçre, isveç, norveç, lüksemburg, italya, irlanda,izlanda, yunanistan, belçika, finlandiya



tablo:who verilerine göre 2005 yılında avrupa ülkelerinde kuduz olguları:



- dünya sağlık örgütü (who) de mi “militan” hayvan korumacı?

dünya sağlık teşkilatı’(who)nın itlaf ve çözüm konusundaki önerilerine göz atalım:
» köpeklerde kitlesel aşılama kampanyaları (hem ağız yoluyla hem de enjeksiyonla)
» köpek popülasyonunun idaresi ve köpek hareketlerinin kontrolü, kısırlaştırmayla bu popülasyonunun dengeli olarak azaltılması,
» halk sağlığı eğitim stratejileri,
» ağızdan aşılamalarla yaban kuduzunun kontrolü,

who’ya göre; “köpekleri yok etmenin kuduz kontrolünde tek başına herhangi bir etkisi olmadığı gibi, köpek popülasyonunu azalttığına dair de hiç bir delil yoktur. popülasyondaki köpek sayısı azaltıldığında, doğum ve yaşama kabiliyeti artacağı için eksilen köpeklerin yeri kısa sürede doldurulur. “köpek kuduzu”nun kontrolünde kitlesel aşılama kampanyaları en etkili yöntemdir. yüzde 70 veya daha yüksek oranda aşılamayla birlikte, iyi düzenlenmiş eğitim kampanyaları, sektörler arası işbirliği ve toplumunda katkısıyla kapsamlı stratejiler oluşturulabilir. kuduz kontrol faaliyetleri diğer halk sağlığı çalışmalarıyla (örneğin verem aşılamaları) birlikte yürütülürse insan, materyal ve finans kaynakları daha akılcı kullanılabilir”.

ülkemizde, who önerilerinin hangisi layıkıyla uygulanmış da başarı sağlanamamıştır? ya da soruyu şöyle sorarsak: bunları hangi veteriner teşkilatı ve kadrosuyla uygulayabilirdik? tarımın gölgesinde kalmış teşkilat yapısıyla, mühendisler tarafından yönetilen tarım müdürlüklerinde çalışan birkaç veteriner hekimle mi?

bunları anlatan veteriner hekimler meslek şovenizmiyle suçlandılar. kendi sorumluluklarını görmezden gelerek, kendi beceriksizliklerini gizleyebilmek için suçu kolayca sokak köpeklerinin üzerine atanların karşılarına ise hayvan korumacılar ve hayvan hakları savunucuları dikildi. bu kez de hayvan korumacılar ‘militanlıkla’, ‘fanatizmle’ suçlandı. ama kendilerinde hiçbir suç bulmadılar… yoksa, itlafa karşı çıkan, bu işi veteriner hekimlerin sorumluluğuna verip koruyucu hekimliği savunan who’da mı “meslek şovenisti”, yoksa onlarda mı ‘militan’ hayvan korumacı?!.. bu konuda veteriner hekimlerle “hayvan korumacıların” iş birliği yapmasının gerekli olduğu ne kadar açık değil mi?


kuduzla başa çıkamayışımızın diğer nedenleri

kuduz hastalığıyla başa çıkamayışımızın nedenleri arasında, coğrafi durumumuz ve sınırlarımızda hayvan hareketlerinin engellenememesi, “sahipsiz hayvanların üremelerinin kontrol altına” alınması, kayıt ve aşılanmasındaki eksiklikler” ve “yaban kuduzuyla mücadeledeki zafiyetlerden” bahsettik. şimdi, iki önemli nedenden daha bahsedeceğiz.
bunlardan birincisi özellikle kırsal yörelerdeki halkımızın kültürel durumu ve bu hastalığı iyi tanımıyor oluşudur. “güneş altında fazla kalan” veya “çiğ et yiyen köpek kudurur” gibi hurafelere inananlar, sağlıklı köpeklerin bile kuduz taşıyıcısı olduklarını sananlar vardır. bu ve benzeri hurafeler halkımızın köpeklerden korkmasına ve bu mükemmel sevgiden mahrum kalmasına neden olmuştur.
halkın bilgisizliği dışında, kuduzla mücadelede yetersizliğin en önemli ikinci nedeni, tarım bakanlığı ve belediyelerdeki hatalı yapılanmadır. bu konuyu biraz daha açmamız gerekiyor. şu an ülkemizde kuduz ve benzeri hastalıklarla mücadeleye uygun kurumsal bir yapılandırma yoktur. bilindiği gibi bu tür hastalıklar hayvanlardan insanlara bulaşır ve dolayısıyla hayvanlarda engellendiği takdirde bulaşma zinciri kırılmış olur. o halde, bu iş veteriner hekimlerin görevidir. ülkemizde il bazında kuduz gibi bulaşıcı hastalıklarla mücadele tarım müdürlüklerinin görevidir. peki tarım il müdürlüklerini veteriner hekimler mi yönetir? birkaç istisna dışında hayır! o halde, hastalıklarla mücadeleyi tarıma emanet etmiş bir ülkede bu hastalıkların engellenememesine fazla şaşmamak gerekir.
tarım bakanlığı ve il teşkilatları hem tarım ve hayvancılık, hem de hayvan hastalıklarının engellenmesi konularında görev yapar. il müdürü veteriner hekim olduğu takdirde tarımdan ne kadar anlarsa, ziraat mühendisi müdür olduğunda hayvan hastalıklarından o kadar anlar. böylece bu ülkede ne ziraat doğru dürüst yapılır ne de hayvan hastalıklarıyla mücadele edilebilir. yapılması gereken bu iki konunun birbirinden ayrılması ve tarım bakanlığı çatısı altında da olsa “veteriner işlerinin” ayrı şekilde yapılandırılmasıdır. şu an, ab ülkelerindeki yapı da bu şekildedir. ab’ye girene kadar da bu yapının değişmesi uzak gibi görünmektedir.
ülkemizde kuduzla mücadeleden sorumlu olan tarım bakanlığı bünyesinde sadece 2 bin veteriner hekim çalışmaktadır. geniş bir yüzölçümüne ve zengin bir hayvan varlığına sahip olan, 80 milyon insanın yaşadığı, sınırların kontrol bile edilemediği ve böylece hastalıkların kol gezdiği bu ülkede olması gereken memur veteriner hekim sayısı en az 10 bin’dir. bırakın olması gerekeni, şu andaki mevcut sayı, mevcut norm kadronun dahi çok altındadır. örneğin, 40 kadronun olduğu bir ilimizde sadece 4 veteriner hekim çalışmaktadır. hem de ne şartlarda! bir çok haktan mahrum durumda, çok kötü çalışma koşullarında ve gerçekten olağanüstü fedakarlıklarla çalışmaktadır. bunca fedakarlığa rağmen, bulaşıcı hastalıklarla mücadelede araç, gereç vb. yoksunluğunun üzerine bir de motivasyon eksikliği eklenince verimli bir çalışma ortamının oluşması hayalden öteye gidemez.

kuduzla mücadele böyle mi olur?

1985’ten bu yana hastalıklarla mücadelenin kalelerinden olan “veteriner araştırma enstitüleri” bir bir kapatılıyor; uzmanlık müessesi rafa kaldırılmış durumda; veteriner hekimler kayıt, evrak işlerinden başlarını kaldırıp esas görevlerini yapamıyorlar . şu an üç önemli enstitümüzün daha kapatılmak üzereyken kuş gribi nedeniyle kapanmalarının ertelendiği söylentisini duyuyoruz. hatta, yakında laboratuar olamaması nedeniyle kuş gribi teşhisi için uzak laboratuarlara gönderilen kanatlı numunelerinden önemli bir bölümünün yollarda bozulduğu ve gerekli tetkiklerin yapılamadığı söyleniyor. umarım bu olaylar enstitülerimizin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha göstermiştir. sadece enstitüler kapatılmıyor, aynı zamanda çeşitli bulaşıcı hastalıklara karşı aşı üretimleri durduruluyor ve bu aşılar ancak dışarıdan ithal yoluyla temin ediliyor. yani trilyonlarla ifade edilen parasal kaynaklar “tekelci aşı firmalarına” aktarılıyor. yeni çıkan bir yasayla belediyelerde veteriner hekim istihdamı ve veteriner işleri müdürlüklerinin olup olmaması belediye başkanlıklarının inisiyatifine bırakılıyor. ve yasa çıkar çıkmaz türkiye’deki belediyelerin neredeyse üçte ikisi veteriner hekim kadrolarını iptal ediyor. çünkü belediyelerin gündeminde ‘hayvan hastalıklarıyla mücadele’ diye bir şey yok...

veteriner kadrolarını kaldıran bu kurumlar itlâf ekiplerini kaldırmıyorlar. sesi soluğu çıkmayan hayvanları itlâf ederek bir şeyler yaptıklarını gösteriyor ve günü kurtarıyorlar. belediyelerin, itlafların çözüm olup olmayacağını, bu işlemi takiben köpek popülasyonunun daha da artıp artmayacağını sorgulamak gibi dertleri bulunmuyor. kısacası hatalı yapılanma nedeniyle who (dünya sağlık örgütü)'nun önerilerini (yukarıda değinmiştik) göz önüne alan bilinçli stratejiler oluşturulamıyor.

kuduz tehdidi kimlerin işine yarıyor? ( 3 )
prof. dr. tamer dodurka

‘dünya yalnız bizim değil’ sayfasında “kuduz”la ilgili başlattığımız bu çalışmanın okuyucular arasında çok geniş ilgi ve yankı uyandırması beni çok sevindirdi. öncelikle bu ilgi nedeniyle okuyucularımıza teşekkür ediyor ve kendilerine her zaman gerekli olabilecek bir ‘kaynak’ sağlamaktan dolayı mutluluk duyuyoruz.

» hastalıklarla mücadelede kaynaklar doğru yerde kullanılıyor mu?
- kuduzla mücadelede yukarda saydığımız nedenlerden dolayı yeterli sayıda veteriner hekim yok, motivasyon yok, yaban hayatında kuduza yönelik bir çalışma yok, şehirdeki sahipsiz köpeklerin kayıt altına alınıp aşılanması ve kısırlaşmasına ilişkin çalışmalar yetersiz. kuduzla mücadele için ciddiyetiyle uygulanan bir plan ve program göremiyoruz. bu nedenlerden ötürü, hastalıkla mücadele için ayrılan paranın yetersizliği değil, ‘paranın yönetiminde’ sorunlar olduğunu söyleyebiliriz.
bir belediyede çalışan meslektaşımız beni arayıp belediyeye sokak hayvanları ve barınak giderleri için ayrılan bütçenin -kolaylıkla temin edilen sahte faturalarla- barınak için harcanmış gibi gösterildiğini ama aslında bu amaçla kullanılmadığını ve nereye aktığını, kimin cebine girdiğini bilmediğini söylüyor. ayrıca aşılayıp kısırlaştırdıkları köpeklerin birkaç gün sonra ‘itlaf ekipleri’ tarafından zehirlendiklerini ağlayarak anlatıyor. “kısırlaştır, aşılat sonra da itlaf et (öldür)”. kaynakların nasıl israf edildiğini görüyor musunuz?

daha külliyetli miktarların ‘insan aşıları’ için harcandığını hepimiz biliyoruz. yani trilyonlarla ifade edilen parasal kaynaklar ‘tekelci aşı firmalarına’ aktarılıyor.
mevcut kaynakların israfı bir yana, ‘kuduz polemiklerinin’ bu ülkeye faturası gerçekten çok ağır olabiliyor. bazen öylesine bir kuduz salgını tablosu çiziliyor ki, turistler bile rezervasyonlarını iptal ettiriyorlar. bunların getirdiği ekonomik kayıpları hesaplamak dahi mümkün olmuyor.
ondan sonra, “vergilerimin sokak köpeklerine harcanmasını istemiyorum” diyen köşe yazarları ortaya çıkıyor. ne yazık ki, vergilerimiz sokak köpeklerine değil, rantiyelere ve tekelci aşı firmalarına akıyor.

» kuduzun engellenememesi kimlerin işine yarıyor?
- gazetelerdeki doğru ya da yanlış kuduz haberleri (zamanında bazı gazetelerde basit ısırma hadiselerinin bile kuduz paniği başlığı altında duyurulduğuna tanık olduk), ‘sokakta yaşayan hayvanlardan’ kurtulmak isteyen bazı belediyelerimizi muhtemelen gayet memnun ediyor. yine bazı belediyeler kuduzla mücadele adı altında ekipler ve göstermelik barınaklar kuruyorlar ve bu amaç için ayrılan bütçeyi, yukarda değindiğimiz gibi belki başka yerlerde kullanıyorlar belki de özel şahıslara ihale edip bazı yolsuzluklara kılıf hazırlıyorlar.
insanlara yapılan aşı ülkemizde üretilmiyor, dolayısıyla mevcut para kaynakları sorunu çözmek için kullanılmıyor, ithalatçı firmalara akıtılıyor. zaman zaman da kuduz söylentileri çıkıp aşı tüketimi artınca ithalatçı firmaların kasaları doluyor.

» okuyucuların sık sorduğu bir soruyu yanıtlayalım: ‘her yıl harcanan bu kadar parayla ülkemizde aşı üretilemez mi?’
- aşı üretimi gerçekten zor ve masraflıdır. devlet bu konuyu özel sektöre bırakma taraftarı bir politika izliyor. aşı firmaları ise; daha karlı ve zahmetsiz bir yol olan ithalatı seçiyor. devlet ise; hangi hastalık için olursa olsun ilaç ve aşıda dışa bağımlılığın ciddi bir stratejik hata olduğunu bile bile buna göz yumuyor. görünen o ki, aşılara harcanan trilyonlarla ülkemizde aşı üretilebilir ancak, bu üretim ithal aşı kadar zahmetsiz ve karlı olmadığı için özel sektör bu yolu tercih etmez. devlet kendisi yapmasa bile, bu konuda özel sektöre destek olmalı ve aşı üretiminin ülkemizde yapılması sağlanmalıdır.

hayvanlarla sık teması olanların bilmesi gerekenler


buraya kadar, kuduzla mücadelede birtakım eksiklikleri ve olması gereken yapı ve yaklaşımı anlatmaya çalıştık. bundan sonraki bölümde, özellikle ‘hayvanla sık teması olan bireylerin’ bilmesi gereken önemli konuların üzerinde duracağız. ( bu bölüm ağırlıklı olarak okuyucudan gelen sorulardan oluşturulmuştur. )

» ısırılarak kuduz virüsünü alan bir köpek, hastalığı bulaştırmaya ne zaman başlar? kuluçka süresi köpeklerde ne kadardır?
-hastalığın yayılmaya başlaması için, virüsün ısırık yarasından girmesi, burada çoğalması, beyne ilerlemesi, buradan da tükürük bezlerine ilerlemesi gerekir. virüs “kanda” ya da “tükrük” dışındaki diğer vücut sıvılarında bulunmadığı için tek bulaşma yolu tükürükle olmaktadır. virüs beyne ulaştığı zaman burada iltihaba neden olur ve bunun sonucunda kuduz belirtileri görülmeye başlar. virüs alındıktan sonra, hastalık belirtilerinin görülmesine kadar geçen süreye ‘kuluçka’ süresi denir. köpeklerde bu süre genellikle iki haftayla üç ay arasında değişir. ancak istisnai olsa da bu sürenin kısaldığı ya da uzadığı vakalar olabilir.

» virüsü alan ancak henüz kuduz belirtisi göstermeyen köpekler hastalığı yayabilir mi? virüs yayılımı ne kadar süre devam eder?
-köpek ısırılır ısırılmaz bulaştırma başlamaz. ancak virüs, hastalığa ait belirtiler görülmeden 3-7 gün evvel tükürük bezlerine gelir ve hastalık yayılmaya başlayabilir. virüs sürekli olarak tükürükte bulunmaz; bulunma oranı yüzde 60-70 civarındadır. kuduz belirtileri görülen hayvan bir hafta içersinde ölür ve bu süre içersinde virüsü bulaştırma olasılığı devam eder…


 

 

Buraya ilk defa geliyorsanız ismim Atakan Sönmez ve burası hayatimdegisti.com.Boğaziçi üniversitesi mezunuyum ve Türkiyede ilk Subliminal Telkin Uzmanıyım.tıklayın

Bir site olsa onu bulanların uykuda dinledikleri mp3 ler ile hayatları değişse… Bir site olsa onu bulanlar hipnoz olmadan sadece subliminal mp3 leri yükleyip ve uykuda dinleyerek hayatlarını değiştirseler. Bu fikir 1995 yılında yani 25 yıl önce çıkmıştı. 15 yıl önce ise bu mp3 lerin kişiye engel olan çekirdek inançlara göre hazırlanması yani cekirdekinanc.com fikri oluştu

Hipnoz gibi bir şey mi subliminal mp3 nedir?

Tam olarak değil. Öncelikle size engel olan 0-11 yaş arası oluşan bilinçaltı kayıtlarınız yani çekirdek inançlarınız bulunur. Sonra bu çekirdek inançlarınızın pozitif halleri olumlamalar isminize özel olarak mp3 lerin ve müziğin içine gizlenir. Siz de uykuda ya da uyanıkken bu mp3 leri dinleyerek sonuç alırsınız. Çocukluğunuzda size söylenenlerin tam tersini dinlediğiniz kayıtlarla binlerce kez bilinçaltınıza yerleştirmiş oluruz.

Çekirdek inançların hayatımda engellere neden olduğunu nasıl anlarım?

Hayatınızda hep aynı şeyler tekrar ediyorsa. İlişkilerde hep aynı şeyleri yaşıyorsanız... Aşırı fedakar bir yapınız varsa ve bu sanki göreviniz haline geldiyse. Birilerini kurtarmaya çalışıyorsanız. Paranızın bereketi yoksa sürekli gereksiz harcamalar çıkıyorsa birikim yapamıyorsanız. Hayır demekte zorlanıyorsanız. Odaklanmakta bir şeyleri devam ettirmekte sorun yaşıyorsanız. İlişkilerde mıknatıs gibi sorunlu kişileri çekiyorsanız. İş hayatında iniş çıkışlar sürekli oluyorsa. Ertelemeleriniz fazla ise. Aşırı kontrolcü ve garantici bir yapınız varsa kaygı düzeyiniz yüksekse hep en kötü ihtimali düşünüyorsanız ve şanssızlıkları sorunlu olayları ve sorunlu kişileri hayatınıza çekiyorsanız çocuk yaşta oluşan çekirdek inançlar hayatınızı yönetiyor olabilir.

25. yıla özel şimdi arayanlara 5 dakikalık çekirdek inanç ön tespit ve bir günlük deneme telkin mp3 ücretsizdir. Ön tespitte size engel olan birkaç çekirdek inanç örneği verilir. Atakan Sönmez tarafından yapılır ve bilgi amaçlıdır. +90 5424475050 Türkiye dışındakiler whatsapp tan arayabilir cekirdekinanc.com inceleyiniz.

__________________
ben mevlana değilim, insan ol öyle gel..
shamanic isimli Üye şimdilik offline konumundadır Offline   Alıntı ile Cevapla
Alt 25-01-2008, 11:49 AM   #2 (permalink)
Administrators
♥Ozlem Şahin ♥
 
shamanic - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Feb 2007
Bulunduğu yer: istanbul
Mesajlar: 5,030
Tesekkür: 13,842
2,276 Mesajinıza toplam 13,392 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
shamanic has a reputation beyond reputeshamanic has a reputation beyond reputeshamanic has a reputation beyond reputeshamanic has a reputation beyond reputeshamanic has a reputation beyond reputeshamanic has a reputation beyond reputeshamanic has a reputation beyond reputeshamanic has a reputation beyond reputeshamanic has a reputation beyond reputeshamanic has a reputation beyond reputeshamanic has a reputation beyond repute
Standart Ynt: kuduz dosyası / kuduz nasıl bulaşır ?

kuduz nasıl bulaşır?

prof. dr. tamer dodurka

“kuduz hakkında ne biliyoruz, nasıl kandırılıyoruz” ana başlığı altında sürdürdüğümüz yayınımızın bu haftaki bölümünde yine okuyuculardan sıkça gelen soruları yanıtlamayı sürdürüyorum. haftaya da, aşı gereken ve gerekmeyen durumlar, ısırılma durumunda yapılması gerekenler, aşı haricinde alınacak önlemler, laboratuvara kuduz materyali nasıl gönderilmeli, hangi laboratuvarlarda kuduz tanısı konulabiliyor ve bunlara güvenebilir miyiz, gibi çok önemli soruları yanıtlamaya çalışacağım…


» insanlarda kuluçka süresi ne kadardır?
-insanda genellikle 3 – 8 hafta arasında değişir. köpeklerde olduğu gibi, nadir de olsa bu süre uzayabilir ya da kısalabilir.

» kuluçka süresi neden bu kadar değişkendir?
-bu süre, ısırılan bölgenin elbise, çizme vb. ile korunup korunmadığına, tükürükte bulunan virüs miktarına, ısırılmayla alınan virüs yoğunluğu ve gücüne, ısırık bölgesinde virüs çoğalmasına uygun bazı hücrelerin varlığına ve sinir hücrelerinin sıklığına, ısırık yarasının büyüklüğü ve beyne olan uzaklığına göre değişiklik gösterir.

» virüsü alıp kuduz belirtisi göstermeye başlayan köpeğin ölmesi için ne kadar bir süre geçer?
- kuluçka süresi sonunda hastalık belirtisi gösteren köpeğin kurtulması olanaksızdır. böyle bir köpek belirtiler başladıktan sonra 2-7 gün içinde ölür.

» karantina ve müşahede süreleri ne kadardır? ‘kuluçka’, ‘müşahede’ ve ‘karantina’ kavramları karıştırılabiliyor. bunlar arasında ne fark vardır?
- kuduz belirtisi gösteren bir köpek virüs yayar ve 7 gün içersinde ölür. kuduzdan şüpheli bir köpeği yönetmelikle belirlenmiş olan 10 gün süre içersinde gözlem altına alma işlemine ‘müşahede’ diyoruz. bu süre içersinde ölmeyen ya da kuduz belirtisi göstermeyen bir köpeğin kuduz olmadığını söyleyebiliriz.
kuluçka süresini ise yukarıda belirtmiştik. bu süre içersinde hastalık belirtisi görülmediği gibi, virüs yayılımı ancak bu sürenin sonuna tekabül eder. kuduz şüpheli bir hayvanı kuluçka süresi içersinde gözlem altında tutma işlemine ise ‘karantina’ diyoruz. bu süre de ilgili yönetmeliklerce 6 ay olarak belirlenmiştir. bu sürede kuduz şüpheli hayvan hükümet veterinerince kontrole tabidir. bu gözlem ev hayvanları için evlerde de olabilir. sokakta yaşayan hayvanlardan kuduz şüpheli olanların karantina uygulamaları barınaklarda yapılır. karantina ya da müşahede sürelerince yapılacak masraflar hayvan sahibine aittir. sokakta yaşayan hayvanlar kayıt altına alınmışsa onlara sahipsiz demek doğru değildir. bu konuda belediyelerin yükümlülükleri vardır ve belediyeler kayıtlı bu hayvanların sahibi konumundadır. bu nedenle sokak hayvanlarının kayıt ve denetim altına alınması, gerek kuduz hadiselerinin önlenmesi gerekse de bu hayvanların sahipsiz sayılarak, yönetmelik gereğince kuduz çıkan bölgelerdeki itlaflarının engellenmesi açısından çok önemli bir husustur.

» aşının genellikle korunma amacıyla ve etkene maruz kalınmadan önce işe yaradığını biliriz. kuduzda etkene yani virüse maruz kalındıktan sonra yapılan aşı nasıl fayda sağlıyor?

- aşılar, hastalık etkeni vücuda girip çoğalmadan önce yeterli miktarda bağışıklığı sağlamak amacıyla uygulanır. kuduz virüsünün ısırık yarasından beyne ulaşabilmesi için geçen süre, bize aşıyı yapıp bağışıklık elde etmek yeterli zamanı tanır. virüsün ısırık yarasından beyne ulaşması çok hızlı değildir. yara bölgesinde çoğaldıktan sonra beyne doğru günde 8-10 mm hızla ilerler ve ısırık yarasının beyne uzaklığına göre değişen süre zarfında aşı yoluyla bağışıklık sağlanırsa, virüs oluşan antikorlar sayesinde hastalık yapamadan yok edilir. beyne yakın olan ısırık yaralarında bu sürenin daha kısa olması nedeniyle aşının yanı sıra serum uygulanması sayesinde vücuda doğrudan bağışıklık maddeleri verilmiş olur.

» kuduz, köpekten insana veya köpekten köpeğe nasıl bulaşır ve daha önemlisi nasıl bulaşmaz ?
-kuduz hastalığı, kuduran hayvanın tükürüğünde bulunan virüsün, ısırık yarası veya başka bir şekilde bütünlüğü bozulmuş deriden geçmesi ya da çok nadir de olsa virüs ihtiva eden tükürüğün göz, göz kapağının altı, ağız ve burnun içini kaplayan müköz zarları aşması, sinir dokusundan zengin olan kornea gibi doku nakilleri ya da kan emen yarasaların çok sayıda olduğu mağaralarda solunum yoluyla bulaşabilir.


yukarıda değindiklerimizden de anlaşılacağı gibi, kuduzun bulaşması için, istisnaları saymazsak kuduz bir hayvan tarafından deri bütünlüğü bozulacak şekilde ısırılmak gerekir. ısıran köpeğin bu virüsü nakledebilmesi için mutlaka kendisi de kuduz bir hayvan tarafından ısırıldıktan sonra, kuluçka süresini takiben kudurmuş olması gerekir. yani kuduz olmayan bir hayvanın bu hastalığı bulaştırması tesadüfler haricinde mümkün değildir.
köpeklerin çiftleşmek dahil birbirleriyle olan her türlü teması, kuduz köpeğin idrar ve dışkısıyla temaslar, kudurmuş hayvanlara ait etlerin pişirildikten sonra yenmesi, kuduz köpeği öpme, okşama, arabaya bindirme, kucağa alma benzeri bir temasla kuduz bulaşmaz.

__________________
ben mevlana değilim, insan ol öyle gel..
shamanic isimli Üye şimdilik offline konumundadır Offline   Alıntı ile Cevapla
Alt 25-01-2008, 11:52 AM   #3 (permalink)
Administrators
♥Ozlem Şahin ♥
 
shamanic - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Feb 2007
Bulunduğu yer: istanbul
Mesajlar: 5,030
Tesekkür: 13,842
2,276 Mesajinıza toplam 13,392 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
shamanic has a reputation beyond reputeshamanic has a reputation beyond reputeshamanic has a reputation beyond reputeshamanic has a reputation beyond reputeshamanic has a reputation beyond reputeshamanic has a reputation beyond reputeshamanic has a reputation beyond reputeshamanic has a reputation beyond reputeshamanic has a reputation beyond reputeshamanic has a reputation beyond reputeshamanic has a reputation beyond repute
Standart Ynt: kuduz dosyası / gereksiz yere aşı yaptırmayın ..

gereksiz yere aşı yaptırmayın

» hangi durumlarda aşıya gerek olmaz?
- ülkemizde yılda ortalama 100 bin kuduz şüpheli ısırık vakasından bahsediliyor. bu vakaların azımsanmayacak kadar önemli bir bölümü ‘sahipli köpeklere’ aittir ve olasılıkla bir çoğu gereksiz yere uygulanmaktadır.
örneğin, ısırılma nedeniyle tarafıma yapılan başvurularda ısırılan hayvan sahiplerinin tamamını doktora gönderdim. ama neredeyse hiçbirini de aşılamaya gerek yoktu. bazılarında çocuk kendi ev köpeği tarafından ısırılmış, bazıları komşunun bahçesine ziyaret amacıyla girdiği için ısırılmış, bazıları herhangi bir şekilde rahatsız ettikleri köpek tarafından ısırılmış, bazıları da yemek yiyen veya yeni doğum yapmış köpeğe yanaştığı için ısırılmış.
bakın, kuduz olan köpek, saldırgan dönemdeyken ev sahibi-misafir, çocuk-büyük ayırımı yapmadan herkesi ısırır. soruyoruz bu insanlara: "köpek başkasını ısırdı mı?" cevap: "hayır". o halde bu vakalar nasıl kuduz şüpheliymiş ben anlayamıyorum. hatta, bazıları köpeği tasmasından tutup veteriner kliniklerine getiriyor ve köpeğin kuduz olup olmadığını soruyorlar. bir doktorun ifadesine göre, kendisine telefon açıp “sahipsiz bir köpek arabamın tekerine pisledi, bana kuduz bulaşır mı?” diye soranlar bile var.
işte bu gereksiz korkular olduğu müddetçe aşı tüketimimiz elbette artar ve sokakta tek bir sahipsiz hayvan kalmasa dahi aşı tüketimimizde azalma olmaz.

aşılamaya gerek olmayan durumlar:

o halde hangi durumlarda aşılamaya gerek olmadığı iyice vurgulanmalıdır. somut olarak söylersek; aşağıdaki durumlarda aşı yaptırmaya gerek yoktur:
» bizi ısıran, denetimimizde gezen köpeğimizse ve bu köpeğimizin daha önce kuduz bir hayvan tarafından ısırılmadığını biliyorsak,
» bizi ısıran hayvan aşılıysa, ancak başka hayvanlarla denetim dışı temasları olmuşsa gözlenmesi koşuluyla,
» etrafta kimseyi ısırmamış bir köpeği herhangi bir şekilde kızdırmak suretiyle ısırılmışsak (bu köpek sahipli ve aşılı değilse gözlem altına almak koşuluyla),
» bilmediğimiz bir köpek olsa bile, okşamış, dokunmuş, kucağımıza almışsak, onun dışkı ya da idrarıyla temas etmişsek,
» yılan, kurbağa gibi soğuk kanlı herhangi bir hayvanla temas etmiş veya ısırılmışsak,
» tavşan, fare ya da benzeri küçük kemirici bir hayvan tarafından ısırılmışsak (bu hayvanlarda kuduz görülebilir. ancak şu ana kadar bu hayvanlardan insana bulaşan kuduz olgusuna rastlanmamıştır),
» şu an sağlıklı olan bir hayvan tarafından 10 gün veya daha önce ısırılmışsak,
» kuduran bir çiftlik hayvanının et ya da sütünü pişirdikten sonra tüketmişsek,
kuduz aşısına gerek olmayacaktır

şüphesiz bu vakaları tam olarak ancak doktorlar değerlendirebilir. bu nedenle kesinlikle doktora danışmadan karar verilmemelidir. internetten ulaşabileceğiniz, 2001 yılında yayınlanan “sağlık bakanlığı, temel sağlık hizmetleri genel müdürlüğü kuduz korunma ve kontrol yönergesi” son derece kapsamlı ve modern bir yönergedir. doktorlarımız aşı konusundaki kararlarını bu yönergeye göre vermektedir.

» bu bilgilerin ışığında, insan ısırılmalarında yapılması gerekenler:

-ilk yapılması gereken ısırık yarasının bakımı ve ısıran hayvanın akıbetinin izlenmesidir. ısırık yarasının, sabunlu sularla iyi bir şekilde temizlendikten sonra çeşitli antiseptiklerle dezenfekte edilmesi virüsün sinir dokusuna geçme olasılığını azaltacaktır. ayrıca, bırakın köpeği, insan ısırması bile olsa tetanoz olasılığına karşı önlemler gerekebilir; bu nedenle doktora başvurulması yararlıdır.
ısıran hayvan sahipliyse sahibine haber verilir ve 10 gün süreyle gözlem altında tutması istenir. bu sağlandığı takdirde hemen aşı olmaya gerek kalmaz. ancak, gözlem süresinde ısıran hayvanda kuduza dair belirtiler görülürse aşıya başlanır. sahipli olsa da, sahibinin denetimi dışında gezen, aşısız köpek ısırmalarında, hastalığın yaygın olduğu bölgelerde hemen aşıya başlanabilir. yakalanıp gözlem altına alınma imkanı olmayan bir evcil ya da yabani bir hayvan tarafından ısırılma durumunda ısıran hayvan kuduz kabul edilir ve buna göre işlem yapılır. hemen aşı ve seruma başlanmalıdır.

» köpekler ısırıldığı zaman yapılması gerekenler:
- köpeğimizde de aynı şekilde yaranın temizlik ve dezenfeksiyonu çok önemlidir. mümkünse ısıran köpek gözlem altına alınmalıdır. ısıran köpek kayıpsa kuduz olarak kabul edilir. yönetmeliklere göre, kuduz ya da şüpheli hayvan tarafından ısırılan köpekler. sahipliyse veya sahipsiz olsa da masraflarını üstlenecek kimseler olduğu taktirde 6 ay süreyle karantinaya alınır. ısırılan köpeklerimiz insanlarda olduğu gibi ısırık sonrası aşı tedavisine alınabilir. ancak bu uygulama daha önce aşılı olan köpeklerde daha sağlıklı sonuçlar verir.

» özellikle barınaklarda çalışan gönüllüler sık sık kuduz aşısı oluyorlar. her ısırma olayında aşı olmaları gerekiyor mu? barınaklarda köpeklerle sık teması olan hayvan korumacılara korunmak için ne önerilebilir?
- risk altındaki kişilere ısırma öncesi korunma sağlanması için 0., 7., 28. günlerde toplam üç doz aşı uygulanması önerilebilir. bu veya başka nedenlerle aşı yaptıranlar kuduza karşı mutlak bir avantaja sahip olurlar. böyle kişilerin ısırılması durumunda serum uygulamasına gerek kalmayabilir ama aşı düşünülmelidir. daha önce aşı olması nedeniyle uygulanacak aşı programı daha kısa olacaktır. örneğin uygulanacak aşı sayısı 6 doz yerine 1-2’ye indirilebilir veya ısıran köpeğin 10 günlük müşahedesi sırasında daha güvenli olarak beklenebilir.

» ısırık yarasına dikiş atılmaz denir bunun istisnaları yok mudur?
- derin veya geniş bir alanı kaplayan ısırık yaraları, enfeksiyon riski ve estetik kaygılar nedeniyle dikilebilir. ancak böyle durumlarda yara çevresine kuduz serumu yapılması şarttır.

» köpeğimize her sene koruyucu aşı yaptırmamız gerekiyor mu?
- yönetmeliklere göre evet! kişisel görüşüme göre hayır! özellikle evden dışarı çıkmayan köpeğe bu aşının yapılması şart değildir. yine, kuduzun salgın olmadığı ortamlarda, sahibinin denetiminde gezdirilen köpeklere gerekmeyebilir. her yıl düzenli aşılatılmış hayvanlar yaşlanınca, kuduzun yaygın olmadığı yerlerde aşı tamamen kesilebilir ya da iki senede bire indirilebilir…
__________________
ben mevlana değilim, insan ol öyle gel..
shamanic isimli Üye şimdilik offline konumundadır Offline   Alıntı ile Cevapla
Alt 25-01-2008, 11:55 AM   #4 (permalink)
Administrators
♥Ozlem Şahin ♥
 
shamanic - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Feb 2007
Bulunduğu yer: istanbul
Mesajlar: 5,030
Tesekkür: 13,842
2,276 Mesajinıza toplam 13,392 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
shamanic has a reputation beyond reputeshamanic has a reputation beyond reputeshamanic has a reputation beyond reputeshamanic has a reputation beyond reputeshamanic has a reputation beyond reputeshamanic has a reputation beyond reputeshamanic has a reputation beyond reputeshamanic has a reputation beyond reputeshamanic has a reputation beyond reputeshamanic has a reputation beyond reputeshamanic has a reputation beyond repute
Standart Ynt: kuduz dosyası / bilinçli davranabilmek ..

» kuduz her hayvan türünde görülür mü? örneğin yılan ısırmasıyla kuduz bulaşır mı?

-tüm sıcak kanlı hayvanlar ‘kuduz virüsü’ ile enfekte olabilirler. bunlar arasında virüse karşı duyarlılık bakımından farklılıklar olabilir. ancak, kurbağalar ya da sürüngenler gibi soğuk kanlı hayvanlarda kuduz görülmez. yani yılan ısırığı ile kuduz bulaşmaz.



» kuduza duyarlılık bakımından canlı türleri arasındaki farklar nelerdir?

* virüse karşı az duyarlılar: kanatlılar
* orta derecede duyarlılar: köpek, koyun, sığır, at, yarasa, maymun ve insan
* ileri derecede duyarlılar: tilki, çakal ve kurt

» yarasaların kendileri hasta olmadan kuduz taşıdığı doğru mudur?

-özellikle kan emen yarasalar başta olmak üzere böcek ve bitki yiyen yarasalar da kuduz bulaştırabilirler. kuduz virüsünün yarasalar tarafından, kendileri hasta olmadan bir süre taşınabildiği bilinmektedir. kuduz virüsü bulaşan tüm sıcak kanlı hayvanlar ölürken vampir yarasalar bu hastalıktan etkilenmezler. ama hastalığı bulaştırabilirler; zira virüs bu hayvanların beyin ve diğer sinir dokularına girmez, sadece tükürük bezlerine yerleşir. ancak bu, bütün vampir yarasaların kuduz taşıdığı anlamına gelmez. yarasalarla kuduz bulaşması kan emen yarasaların yaşadığı amerika ve güney amerika için önemlidir. vampir yarasalar son yıllarda avrupa ülkelerinde tek tük olsa da görülmeye başlanmıştır. ancak yine de avrupa ve ülkemiz için önemli değildir.

» bir yarasa tarafından ısırılma ya da temas durumunda ne yapmalı?

- ülkemizde yarasa yoluyla bulaşmanın önemi olmasa da temas ya da ısırılma durumunda, geçen haftaki yazımızda belirttiğimiz dezenfeksiyon önlemlerini alıp doktorunuza danışınız. imkan olursa yarasayı yakalayıp test için bir laboratuara gönderiniz.

» kuduzun solunum yoluyla bulaşabileceği doğru mudur?

- normal şartlarda kuduz bir hayvanın nefesi aracılığıyla herhangi bir bulaşma olayı yaşanmamıştır. ancak, güney teksas’ta vampir yarasaların çok yoğun olarak bulunduğu bir mağaraya giren bir insanın kudurması virüsün solunum yoluyla alınabildiğini göstermiştir. şüphesiz bunun gerçekleşebilmesi için çok özel koşulların oluşması gerekir. vampir yarasalardan yoğun bir mağara olması ve bu mağarada aerosol halindeki tükürüğün insanın solunum yolu mukozasına teması olmalıdır. yine bir araştırma laboratuarında benzeri bir ortam oluşmuş, virüsün yapılan bir hataya bağlı olarak aerosol biçiminde havaya yayılmasıyla bulaşma gerçekleşmiştir.

» hayvanda kuduza ait belirtiler nelerdir?

-öncelikle tekrar hatırlatmak istiyorum. kuduz virüsünü alan bir hayvan, kuduza ait belirtiler görülmeden beş gün öncesine kadar bu virüsü yayabilme imkanına sahiptir. bu nedenle denetimsiz gezen bir hayvan tarafından ısırılma durumunda, hayvanda herhangi bir belirti olmadığı için kuduz bulaşmaz diye bir düşünceye kapılmamalıdır. kuduz hastalığı sakin, saldırgan veya felç şekli olmak üzere değişik formlarda ortaya çıkar. genellikle birkaç gün süren bu formlar birbirini izlediği gibi birbirinden bağımsız olarak da görülebilir. vahşi hayvanlar bile sakin ve anlamsız bir şekilde insanlara yaklaşabilirler. evcil hayvanlarda da genellikle ilk belirtiler davranış değişimleridir. sakin dönemde kuytu bir yere saklanma, aptallık yada aşırı korkma hali gibi, sağlıklı bir hayvanda da rastlanabilecek davranış örüntüleri sergileyebilirler. saldırgan dönemde ise hayvanlar her şeye saldırıp ısırabilirler. sert cisimleri ısırmalarından dolayı dişlerini dahi kırabilirler. kimseyi tanıyıp dinlemez, evlerini terk ederler. başlarını sağa sola vurmak, anlamsız bakmak, duvara dayanıp kalmak gibi sinir sistemine ait diğer belirtiler izlenebilir. felç dönemi ise yutma kasları ve çenenin felciyle başlar. hayvan çenesini kapayamaz, tükürüğü dahil hiçbir şeyi yutamaz. vücudun çeşitli yerlerinde kasılmalar gözlenebilir. felç gittikçe ilerleyip bacaklara ulaşır. önceleri sallantılı olsa da yürüyebilen hayvan ileriki dönemlerde tamamen yürüyemez hale gelir ve solunum kaslarının da felci nedeniyle nefes alamayıp ölür. kuduran hayvanların bazen hiçbir saldırgan tavır göstermeden felç dönemine girebileceği unutulmamalıdır.


» insanda kuduzu andıran hastalıklar var mıdır?

- sinir sistemini etkileyip kaslarda bir takım belirtilere yol açan tetanoz, striknin zehirlenmesi, sara, histeri ve benzeri hastalıklar kuduza benzetilebilir. ancak hekimlerimiz bu hastalıkları kuduzdan kolayca ayırt edebilirler.

» köpekte kuduzu andıran hastalıklar var mıdır?

- sinir sistemini etkileyen köpek gençlik hastalığı, tetanoz gibi enfeksiyon hastalıkları, striknin, fosfor ve kurşun zehirlenmeleri, kan şekerinde düşme, kan kalsiyum seviyesinde düşme ya da yükselme, a vitamin noksanlıkları, şiddetli asidoz, beyin travmaları ve diğer beyin hastalıkları, iç kulak iltihapları, osteoperoz, yavru köpeklerde barsak parazitleri, alt çene ve bacaklarda görülen felçler, çene kırıkları, ağızda yabancı cisimler, sara, aujeski hastalığı ve davranış bozuklukları gibi bir çok durumda kuduzu andıran belirtiler görülebilir. bu belirtiler bazen yanlış teşhislere neden olabildiği için kesin tanı ancak bu konuda ihtisaslaşmış laboratuarlarda konulabilir.

» hangi laboratuarlar hayvansal materyalde kuduz tanısı koymaya yetkilidir?
- ülkemizde ankara etlik, istanbul pendik, izmir bornova, konya, elazığ, adana, samsun ve erzurum veteriner kontrol ve araştırma enstitüleri, yani - bu yazı yayınlanana kadar herhangi biri kapatılmamışsa- tarım bakanlığı'na ait sekiz adet laboratuar kuduz tanısı koymaya yetkilidir. ( burada belirttiğim merkezler teşhis yapılan "veteriner kontrol ve araştırma enstitüleri"dir. bir yanlış anlaşılmaya neden olmamak için, şunu da belirteyim ki; bir çok ilimizdeki laboratuvar şeflikleri bünyesinde de bu teşhisler yapılmaktadır elbette )...
» bu laboratuvarlara kuduz şüpheli materyal nasıl gönderilmeli?
-yönetmeliklere göre, kuduz hastalığının kesin teşhisi için, ölen hayvanın başı bolca tuzlanıp, plastik torbaya sardırılır. teneke veya tahta bir kutu içerisinde laboratuara gönderilir. ambalaj üzerine “kuduz” kelimesinin belirgin şekilde yazılması zorunludur.
» şüpheli materyalden kuduz tanısı nasıl konuyor? ülkemizdeki laboratuarların teknik donanımı yeterli mi?

-ülkemizde kuduzun laboratuar teşhisinde dünya sağlık örgütü’nün de önerdiği modern yöntemler uygulanmaktadır.
bunlar, histopatalojik tetkik, floresan antikor tekniği, deneme hayvanı inokulasyonu’dur. bu yöntemler sırayla uygulanır ve genellikle ilk iki testle yüzde 99 doğrulukta teşhis konulur. ancak bu yöntemlerle kuduz saptanmamışsa “kuduz negatif” sonucu verilmez. son olarak, deneme hayvanı inokulasyonu yapılır ve hala kuduza dair bir bulgu elde edilemezse sonuç “negatif” olarak kabul edilir.

» laboratuarlar yüzde yüz doğru sonuç veriyor mu?

- veteriner araştırma enstitülerindeki oldukça donanımlı olan kuduz laboratuarları deneyimli ve seçkin personel tarafından çalıştırılmaktadır. normalde hatalı bir sonuç beklenemez. ancak, bazı laboratuarların, incelenen materyalin getirilirken bozulması vb. gibi durumlarda şüpheye düşerek, insan sağlığı için çok hassas olan bu olguda, işi sağlama almak için pozitif sonuç verdiğini iddia edenler vardır. bu enstitülerin ne kadar düzenli çalıştığını bilen veteriner hekimler ise bu iddiayı kabullenmezler. yine de, kafalardaki bu tür şüpheyi gidermenin en iyi yolu, devlet ya da özel şahıslar tarafından zaman zaman ölüm sebebi bilinen hayvanlardan alınan materyallermateryallerle laboratuarın denetlenmesi ve güvenilirliğin izlenmesidir.


__________________
ben mevlana değilim, insan ol öyle gel..
shamanic isimli Üye şimdilik offline konumundadır Offline   Alıntı ile Cevapla
Alt 25-01-2008, 12:01 PM   #5 (permalink)
Administrators
♥Ozlem Şahin ♥
 
shamanic - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Feb 2007
Bulunduğu yer: istanbul
Mesajlar: 5,030
Tesekkür: 13,842
2,276 Mesajinıza toplam 13,392 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
shamanic has a reputation beyond reputeshamanic has a reputation beyond reputeshamanic has a reputation beyond reputeshamanic has a reputation beyond reputeshamanic has a reputation beyond reputeshamanic has a reputation beyond reputeshamanic has a reputation beyond reputeshamanic has a reputation beyond reputeshamanic has a reputation beyond reputeshamanic has a reputation beyond reputeshamanic has a reputation beyond repute
Standart Ynt: kuduz dosyası / öldürerek hastalıktan kurtulunamaz..

öldürerek hastalıktan kurtulunamaz

yedi bölüm süren yazı dizimizin sonuna geldik. yazılarımı ilgi ve dikkatle okuyan ve bana soru gönderen çok sayıda okuyucuya ve bu önemli konuyu gündeme getiren birgün "dünya yalnız bizim değil" sayfasına teşekkür ederim.


» kuduz aşısı yapılmış bir köpeğin, kuduz bir köpek tarafından ısırıldığı halde kudurmayacağı garanti edilebilir mi?
- elbette hayır! yapılan her aşının hayvanı korumaya yetecek kadar antikor ürettiğini söylemek olanaksızdır. bir aşının yeterli düzeyde antikor üretmeyişinin aşıya veya aşının yapıldığı hayvana ait nedenleri olabilir: kuduz aşıları normal koşullarda hayvanda yeterli bağışıklık oluştururlar. ancak aşının ithali, ithal eden firma tarafından

depoculara dağıtımı, depoculardan eczane ya da hekimlere ulaşması ve sonunda eczane ya da hekimlerin buzdolaplarında bekletilmesi süreçlerinin tamamında soğuk zincir bozulmamalıdır. bu esnada yapılan depolama hataları, uzun süreli elektrik kesintileri vb. gibi nedenlerle bu zincirin bozulması aşıyı tamamen etkisiz hale getirebilir. soğuk zincir korunmuş olsa da bazen hayvana ait nedenlerden dolayı istenilen sonuç alınamayabilir. örneğin, hayvanda bağışıklığı bastıran bir hastalık varsa veya böyle bir tedavi uygulanıyorsa aşıya karşı yeterli antikor yanıtı alınamayabilir. bu nedenle aşının mutlaka sağlıklı hayvanlara yapılması gerekir. kişisel kanım, yukarda sayılan nedenlerden dolayı, hayvanlarımıza vurulan aşıların bir kısmı yeterli bağışıklık oluşturmamaktadır. ülkemizde yaygın bir uygulama olmamasına rağmen, kuduz aşısının ilk defa yapıldığı köpeklere iki hafta arayla ikinci bir aşı uygulanarak oluşan antikor seviyesinin kamçılanmasını kesinlikle öneririm.

» yazı dizisinde 'yaban hayvanlarının' ağızdan aşılanmasının önemine dikkat çektiniz. buna rağmen neden veteriner hekimler kuduzla mücadelede sadece 'sokak köpeklerine' yöneliyorlar?
-ülkemizde ve dünyada kuduza bağlı insan ölümlerinin yüzde 99'u ne yazık ki kuduz köpeklerden kaynaklanmaktadır. o halde, sahipsiz köpeklerin kontrolünün taşıdığı önem inkar edilemez. ancak, sadece köpekleri yok etmeye yönelik bir mücadele politikasından bahsederseniz, şüphesiz bu da kabul edilemez. öncelikle şunu sorgulamalıyız: acaba, ülkemizde bulaşıcı hastalıklarla mücadele için yeterli bir alt yapı var mıdır? yaban hayvanlarının aşılanması vd. koruyucu hekimlik hizmetleri ve eğitim başta olmak üzere her şey layığıyla yapılmış da sıra köpeklere mi gelmiştir?
dünyadaki, hayvanlardan insanlara geçebilen 200'den fazla hastalıktan 40'ının ülkemizde bulunduğu belirtilmektedir. ülkemiz coğrafi konumu, kara sınırlarının genişliği, birçok komşu ülkede veterinerlik hizmetlerinin yetersizliği gibi nedenlerle ülkeler arası yayılabilen bulaşıcı hastalıklar (kuduz da buna dahildir) bakımından büyük risk altındadır. tarım ve köy işleri bakanlığı, türkiye'de, şap, brusella, çiçek, kuduz, tüberküloz, şarbon, koyun ve keçi vebası gibi hastalıkların kontrol altına alınamadığını bizzat itiraf etmektedir. buna rağmen ülkemizde koruyucu hekimlik hizmetleri oldukça yetersizdir. bunun nedenlerini önceki yazılarımızda anlatmaya çalıştık. ancak, ülkemizde geçtiğimiz sene kuduzdan ölen insan yokken, ne yazık ki, " kırım-kongo kanamalı ateşi" ve "kuş gribi" gibi hayvandan insana geçen hastalıklardan dolayı insan ölümleri olmuştur. hala, bu ölümlerden ders alınmamış; hala, veteriner sağlık hizmetleri tarımın gölgesinden kurtulamamış; hala bu hastalıklarla mücadeleyi gerçekleştirebilecek dinamik, yeterli sayıda personel ve donanıma sahip bir veteriner teşkilatı kurulamamıştır. bu teşkilatın olmayışının ceremesini bu güne kadar en fazla köpekler, kuşlar ve şüphesiz insanlar çekmiştir. yarın hangi hayvan türünün itlafına sıra geleceği bilinmemektedir. örneğin, tavşanlardan insanlara geçebilen hastalıklarda -ki 2004 yılında kars ve amasya illerimizde tularemi salgını görülmüştü- bir artış gündeme gelirse, mevcut yapıyla koruyucu hekimlik hizmetleri yapılamayacağından tüm tavşanlara karşı savaş açmaktan başka çare kalmayacaktır.

» koruyucu hekimlik neden bu kadar önemli?
- bu konuda vet.hek. adnan serpen'in ab veteriner hekim platformu'nda yayınlanan değerli görüşlerinden alıntı yapmak istiyorum: "ülkemizdeki sağlık sistemine baktığımızda lüks hastane açma, ambulans, ilaç ve çılgınca medikal malzeme harcamalarıyla, tedavi hekimliğine öncelik verilmektedir. türkiye'de tedavi hekimliğinin toplam sağlık hizmetlerindeki oranı yüzde 50'nin üzerindedir, ab'de ise bu oran yüzde 17 civarındadır. yani bu ülkelerde, daha fazla ekonomik yarar sağlayan koruyucu hekimliğe önem verilmektedir. tedavi hekimliği uygulamalarına rağmen her hasta yeterli sürede, bilimsel normlara göre muayene olabiliyor mu? hayır! dünya sağlık örgütü yıllar önce bir hastanın doktor tarafından ideal muayene edilme süresini 20 dakika olarak saptamıştır. ülkemizdeki hasta yoğunluğunu dikkate aldığımızda bu sürenin uygulanması mümkün değildir. oysa bu yük ancak korucu hekimlikle azaltılabilir. tarım ve köy işleri bakanlığı'nda ise, 1985 yılında başlatılan uygulamalar nedeniyle koruyucu hekimlik hizmeti diye bir şey kalmadı; ülkemiz bulaşıcı hayvan hastalıklarından geçilmez hale geldi, zoonozlarla mücadelede multidisipliner koruyucu hekimlik hizmetlerine önem verilmesi gereklidir. bu hizmetlere gereken önemin verilmemesi nedeniyle, başarı elde etme şansımızın zor ve tesadüflere bağlı olduğuna inanıyorum".

» koruyucu hekimlik hizmetlerinin önemsenmemesinden çıkar sağlanıyor olabilir mi?

-bu hizmetlerin aksamasıyla, yani insanlara geçebilecek hastalıkların hayvanlarda yok edilememesiyle daha fazla insan hastalanmakta, böylece hastaneye, ilaca ve sağlık malzemelerine müthiş paralar harcanarak bazıları köşeyi iyice dönmektedir. bu hastalıklardan sadece birinin insanlardaki tedavisi için harcanan rakam (yani trilyonlar), bulaşıcı hayvan hastalıklarının tümünü kapsayan koruyucu hekimlik hizmetleri için ayrılan ödenek kadardır. bu ifademizle koruyucu hekimliğe ayrılan ödenekle tedavi edici hekimliğe ayrılan ödenek arasındaki uçurumu iyice vurgulayabildiğimize inanıyorum. sorunun yanıtına gelince, şüphesiz bu ihmalin amacı birilerinin 'çıkar sağlaması' değildir, ama birileri gerçekten ciddi çıkarlar sağlamaktadır.

» köpekleri yok ederek hastalığın önüne geçme düşüncesi ne derece bilimseldir?
- evcil bir hayvanda kuduzun görülmesinin suçu, bu hayvan türünü evcilleştirip yaşadığı ortamının hazırlanması, beslenmesi, sağlığı, vb. konularında kendiliğinden sorumluk aldığı halde, onları koruyamayan insanoğluna aittir. kuduzdan korunmada sahipsiz tüm köpeklerin yok edilmesi belki etkili olabilir ama bu işlem bizleri de insanlık yolundan uzaklaştırır. köpekleri evcilleştirip insansız yaşayamaz hale getiren, ev ya da sokaklarda yaşamaya mahkum eden ve onu uygarlığın gelişimindeki her aşamada sömüren insanlık, en yakın dostumuz diye övdüğümüz bu canlıyı hastalıklardan da korumaya mecburdur. veteriner hekimin görevi de budur. hayvanlar korunduğu takdirde insanlar da bu hastalıktan korunacaktır.
insani değerlere ters düşen bir bilim mantığı düşünülemez. hastalıklardan korunma adına işlenen cinayetlerden elde ettiğimiz kazançlar, kaybettiğimiz insanlıktan daha değerli olamaz. kaldı ki, aynı bilimi bu köpekleri yok etmek yerine, insanları teşvik ederek sahiplendirmek için kullanmak da mümkündür. bunun da tek yolu, toplumun nitelikli bir hayvan sevgisine ve 'haklarına saygı' duygusuna sahip olmasıdır. bu, özellikle sosyoloji ve sosyal psikoloji alanında çalışan bilim insanlarımızın konusudur. kısacası kuduz sevgiyle yenilecektir…

» neden veterinerlik fakültelerinde 'hayvan sevgisi' öğretilmiyor?

-sık sorulan bu sorunun bence net bir yanıtı var: "hayvan sevgisi dersle öğretilemez". kimseye "hayvanları sevin, tamam mı?" gibi bir söz söylemenin yararı olmaz. tıp fakültelerinde de insan sevgisi öğretilemez. yine de birçok veteriner fakültesinde hayvan haklarıyla ilgili dersler anlatılmaya başlandı. fakat, "sevgi" okullarda değil, yaşamayla kazanılır. neticede, fakültelerimize gelen öğrenciler farklı bir toplumdan gelmiyorlar ki, toplumun genel yapısından farklı olsunlar. keşke mevzuat uygun olsaydı da bu öğrencileri seçerek alabilseydik. buna rağmen hayvanları çok seven, aldıkları yüksek puanlarla bir çok fakülteye girebilecekleri halde, bu sevgilerinden ötürü veteriner fakültelerini tercih eden birçok öğrencimiz olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. diğer yandan, ülkemizde veteriner fakültesi sayısı en fazla 5 tane olması gerekirken 20'yi aşmış durumdadır. koşullar böyleyken bu fakültelere giriş puanlarının yüksek olması söz konusu olamaz. işte en büyük hata, yaşamla ilgili eğitim veren bu önemli fakültelere eldeki kısıtlı imkanların bu kadar çok sayıdaki fakülte arasında pay edilerek eğitim kalitesinin düşürülmesidir. sırada açılması planlanan yeni fakülteler de var. gelin hayvanlarımız adına, hepimiz bu yeni fakültelerin açılmasına karşı çıkalım! çok sevdiğimiz bu canlıların sağlığının, bazılarının siyasi menfaatlerine alet edilmesine müsaade etmeyelim…

s o n

yukarıda ki yazıların tamamı
bigün gazetesi, "dünya yalnız bizim değil" sayfasından prof. dr. tamer dodurka ile yapıkan röportaj dan alınmıştır..
http://www.birgun.net/bolum-90/haber...tml#haber_basi

http://www.abveteriner.org/default.a...=175&bolum=175
__________________
ben mevlana değilim, insan ol öyle gel..
shamanic isimli Üye şimdilik offline konumundadır Offline   Alıntı ile Cevapla
Alt 07-09-2008, 01:41 AM   #6 (permalink)
Super Moderator
 
yeni bir hayat - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Apr 2008
Mesajlar: 2,023
Tesekkür: 30,500
1,573 Mesajinıza toplam 7,820 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
yeni bir hayat has a brilliant futureyeni bir hayat has a brilliant futureyeni bir hayat has a brilliant futureyeni bir hayat has a brilliant futureyeni bir hayat has a brilliant futureyeni bir hayat has a brilliant futureyeni bir hayat has a brilliant futureyeni bir hayat has a brilliant futureyeni bir hayat has a brilliant futureyeni bir hayat has a brilliant futureyeni bir hayat has a brilliant future
Standart Ynt: kuduz dosyası / öldürerek hastalıktan kurtulunamaz..

Alıntı:
**shamanic** Nickli Üyeden Alıntı
-sık sorulan bu sorunun bence net bir yanıtı var: "hayvan sevgisi dersle öğretilemez". kimseye "hayvanları sevin, tamam mı?" gibi bir söz söylemenin yararı olmaz. tıp fakültelerinde de insan sevgisi öğretilemez. yine de birçok veteriner fakültesinde hayvan haklarıyla ilgili dersler anlatılmaya başlandı. fakat, "sevgi" okullarda değil, yaşamayla kazanılır. ..
Çok doğru. Hayvan sevgisi insanın içinden gelen bir duygudur. Maalesef sonradan öğrenilemiyor.Aynı "saygı" gibi. saygıyı bilmek için de birkaç fakülte bitirmeye gerek yok.Bir insanda varsa vardır,yoksa yoktur.

Teşekkürler shamanic, çok faydalı bilgilerdi.



yeni bir hayat isimli Üye şimdilik offline konumundadır Offline   Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Bookmarks

Seçenekler
Stil

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


kuduz dosyası

Serbest Kürsü ve Hayvanları Koruma Klubü kuduz dosyası Konusunu hayatimdegisti.com Konuğumuz olarak inceliyorsunuz hayatimdegisti.com sitemizde yaşamınızı hemen degistirecek bir cok telkinli hipnoz mp3 vardir tesaduf eseri de buradaysanız mutlaka inceleyiniz üst link TelkinCD tıklayınız kuduz: ne biliyoruz, nasıl kandırılıyoruz? “kuduz” hakkında her şey. nasıl kandırılıyoruz, kuduz salgını söylentileri hangi amaca hizmet ediyor? türkiye’de ‘koruyucu veterinerlik hizmetleri’ gereğince yapılıyor mu? aşı uygulamalarını azaltmanın yolu nedir? gereksiz aşılamanın ve aşı ithalatının önüne nasıl geçilebilir? kuduz hastalığı ...

ayrıca bu konularda arama yapan konuklarımız var Hayvanları Koruma Klubü telkin cd indir izle İstanbul Hayvanları Koruma Klubü nerededir kimdir Hayvanları Koruma Klubü çekirdek inanç temizliği İzmir bursa Hayvanları Koruma Klubü hipnoz Hayvanları Koruma Klubü olumlama seminerleri eğitimi çaresi tedavisi Hayvanları Koruma Klubü hakkında bilgi bilinçaltı telkin cd telkin mp3 Hayvanları Koruma Klubü kuantum düşünce kitap haberi


WEZ Format +3. Şuan Saat: 12:36 PM.


Powered by vBulletin® Version 3.8.8
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.