Hayatimdegisti.com kişisel gelişim ritmotrans telkinli Cd'leri

Hayatimdegisti.com kişisel gelişim ritmotrans telkinli Cd'leri (http://www.hayatimdegisti.com/forum/index.php)
-   Üyelerin Değişim Günlükleri (http://www.hayatimdegisti.com/forum/uyelerin-degisim-gunlukleri/)
-   -   centin degişim aşamaları (http://www.hayatimdegisti.com/forum/uyelerin-degisim-gunlukleri/4830-centin-degisim-asamalari.html)

cent 01-03-2008 02:45 AM

Ynt: centin degişim aşamaları
 

1) ZİHİNSEL HAZIRLIK

İsimleri sürekli olarak unuttuklarını söyleyen kişilere, tanıştıkları insanların isimlerini hafızalarına almak gibi bir hedeflerinin olup olmadığı sorulduğunda, genellikle böyle bir hedeflerinin olmadığını söylüyorlar.

* İsimleri hafızaya almak konusunda yapılacak ilk iş, bunu hedef olarak belirlemektir. Çünkü hedef olmadan yapılacak her atışın karavana olacağı açıktır.

* Daha sonra yapılacak iş ise, karmakarışık bir masaya benzeyen beynimizdeki düşünceleri üzeri derli toplu bir masaya dönüştürmektir. Bir masayı düzenlerken, işe yaramayan herşeyi nasıl çöpe atarsak, zihnimizi organize ederken yapacağımız şey de aynıdır.

* Sonraki basamak ise, belki de çok az kullandığımız hayâl gücümüzü, bu kitapta anlatılan bilgiler ışığında sürekli olarak kullanmaya çalışmaktır.


* Zihinsel çalışmaların son basamağında ise konsantre olmak vardır. Tanıştığımız bir insanın ismini hafızamıza alırken, eğer bu olaya yoğunlaşmazsak o kişinin ismini asla hafızamızda tutamayız.

Bir insanla tanışırken aklımızdan birçok düşünce geçer. Bu düşüncelerden, en önemlisi, o kişinin ismini hafızamıza almak değilse, o ismi aklımızda tutmamız mümkün değildir.

Buraya kadar anlattığımız, olayın zihinsel hazırlık yönüdür. Şimdi de işitsel ve görsel hafızanın isimleri hafızada tutmadaki rolünü İnceleyelim.

Zihinsel çalışmaları şöyle özetleyebiliriz:

a) Hedef belirle.
b) Zihnini organize et.
c) Hayâl gücünü kullan.
d) Konsantre ol.

2) İŞİTSEL HAFIZA

Birçok insan, tanıştıkları sırada doğru dürüst duymadıkları bir isim konusunda, hatırlayamamaktan söz ederler.

Bir ismi hatırlamakla ilgili olarak işitsel hafızayı ilgilendiren ilk kural şudur: Biriyle tanışırken, o kişinin ismini iyice duyduğunuzdan emin olun.

İsimlerine gösterdiğiniz ilgi insanları memnun eder. Zira, birçok insan için dünyadaki en güzel sözcük kendi ismidir. Bu yüzden, iyi duymadığınız bir ismin tekrarlanmasını istemekten çekinmeyin. Bu tekrar, isme daha çok yoğunlaşmanızı sağlar.

Daha sonra, tanıştığınız kişiye isminin manâsını sorun. Ancak bunu yaparken herkes tarafından bilinen bir ismin de manâsını sormaya kalkmayın. Örneğin Gül ismindeki birine isminin anlamını sorduğunuzda karşınızdaki kişi sizin zekânızdan şüphe edebilir.

Tanışma faslından sonra karşınızdaki insanla sohbet ederken, konuşma sırasında onun ismini kullanın. Ancak, bunu çok abartılı bir şekilde yapmayın.

Arada sırada, öğrendiğiniz bu yeni ismi içinizden tekrarlayın.

Tanışma faslında işitsel hafızamızı kullanabileceğimiz son basamak ise, vedalaşırken, tanıştığımız kişiye ismiyle hitap etmektir.

İşitsel hafızamızı kullandığımız bu basamakları izlerseniz, ister istemez karşınızdaki insanın ismine yoğunlaşmış olursunuz. Bunun sonucunda, hedefinize yarı yarıya ulaşmış olursunuz. Hedefinize tamamen ulaşmak istiyorsanız, görsel hafızanın yardımını almanız da gerekir.

İşitsel hafızayla, ilgili söylediklerimizi toparlayacak olursak;

*Dinle.
*Tekrarlat.
*Manâsını sor.
* Konuşurken kullan.
* İçinden tekrarla.
* Vedalaşırken kullan.

3) GÖRSEL HAFIZA

Daha önce de söylediğimiz gibi, görsel hafıza işitsel hafızadan çok daha kuvvetlidir. Görsel hafızamızın özelliklerini kullanarak karşımızdaki insanın ismini çok daha kolay biçimde hafızamıza alabiliriz.

İsimler hafıza sistemine göre üç kategoriye ayrılır:

a) Bildiğimiz bir anlamı olanlar,
b) Bildiğimiz bir anlamı olmasa da bize bir şeyler hatırlatanlar,
c) Bildiğimiz bir anlamı olmayan ve bize bir şeyler hatırlatmayanlar.

Bildiğimiz bir anlamı olan isimleri akılda tutmak kolaydır. Örneğin; Gül, Aslan, Deniz, Savaş, Ateş, Lale, Sarp, Umut gibi isimlerin herkesin bildiği bir manâsı vardır.

Bu isimleri hafızamıza alırken manâlarını düşünmemiz ve böylece onları somutlaştırmamız kolaydır. Manâsını bilmediğimiz ancak bize birşeyler hatırlatan isimlerde de yine bir kolaylık vardır. Mükremin, Sadri, Süleyman, Şamil, vs.

Mükremin diye bir dostum vardı ve bana bir gün şöyle dedi: “Yıllarca ismimi insanların doğru söylemesi için uğraştım durdum. Ne zaman ki Mükremin Abi diye biri çıktı, ondan sonra ben rahatladım.”

Mükremin´i Mükremin Abi ile, Sadri´yi İbrahim Sadri ile, Süleyman´ı Süleyman Demirel ile hatırlayabilirsiniz.

Şamil isminde biriyle tanıştığınızda ise onu Şeyh Şamil´e benzetip Kafkas giysileri giymiş bir şekilde hayâl edebilirsiniz.

Asıl zor olan, bildiğimiz bir anlamı olmayan ve bize bir şeyler hatırlatmayan isimlerdir.

İsimlerin büyük bir kısmı bu gruba girer. Bu gruptaki isimlerden biriyle karşılaştığınız zaman yapacağınız ilk şey, size o ismi çağrıştıracak, sizin için bir anlam ifade eden yeni bir deyim veya sözcük bulmaktır.

Örneğin, Hayrettin isimli biriyle karşılaştığınızda bu kişiyi sürekli “hayır yapan” bir kişi olarak düşünürseniz, bu ismi hatırlamanız kolaylaşacaktır.

Bütün isimlerin somut bir çağrıştırıcısı bulunabilir veya bizim için bir anlam ifade eden kelimelere bölünebilir. Bu kelimeler çok gülünç ve abartılı olabilir. Olsun; ne kadar iyi, ne kadar ilginç kelimeler bulursanız, isimler o kadar çok aklınızda kalır.

İsmail isminde biriyle karşılaştığınızda bu ismi İsmail olarak ikiye böler ve bu kişinin isli bir bilgisayardan size e-mail attığını düşünebilirsiniz.

Cemil ismini Cem ve il diye ikiye ayırabiliriz. Cem, toplamak demektir. Cemil´in tüm illeri toplayıp birleştirdiğini ve bu birleşmiş illerde bir tepede oturduğunu düşünebilirsiniz.

Bulduğunuz deyim veya sözcük asıl kelimenin tam sesini vermeyebilir. Bunun pek bir önemi yoktur.

İsmin sadece ilk kısmını hatırlamanız, ismin tamamını da size hatırlatacaktır. Örneğin, Erkut isminde birine asker kıyafetleri giydirirseniz, muhtemelen onu hatırlarsınız. Ancak bu erin Akut ekibinde çalıştığını ve insanları göçük altından çıkardığını düşünürseniz, hatırlamanız daha kolay olur.

Gördüğünüz gibi, her isim bir anlam ifade edecek şekle sokulabilir. Pek çok isim benzer hecelerden oluşur. Örneğin, “er”, “şen”, “men”, “ay”,… vb. gibi.

Bunların herbiri için ayrı hayâl kurun ve bunları sürekli kullanın. Bir ismi işittiğinizde aklınıza ilk gelen çağrışımı bulun ve bunu kullanın. Daha sonra yapacağınız şey, bu çağrışımla karşınızdaki insanın yüzü arasında bir ilişki kurmaktır. Bu ilişki için alın, burun, kulaklar, gözler, dudaklar, çene, yüzdeki sivilceler sizin için abartılı örnekler oluşturabilirler.

Karşınızdaki insanın yüzünde dikkat çekici bir özellik ararken, ayrıca o insanın yüzüne ve ismine de konsantre olmuş olursunuz.

Örneğin, Ahsen isimli çatık kaşlı bir bayanla tanıştığınızda bu bayanın önüne gelen herkesi payladığını ve bunu yaparken de “Ah seni seni!” dediğini akıl gözünüzle görün. O insanla tekrar karşılaştığınızda onun çatık kaşlarını görünce ismini rahatça hatırlarsınız.

Görsel hafızayla ilgi bütün bu söylediklerimizi özetleyecek olursak; görsel hafıza:
*İsmi somutlaştırır, çağrıştırır,
*Yüzün özelliklerini inceler,
*İsmi çağrıştırdığınız kelimeyle yüz arasında ilişki kurar,
*Özelliği gülünç hale getirir.



Kemal Bulut (müdür): Kemal kelimesini kum al ile çağrıştırabiliriz. Kemal Bey´in gözlüğüyle bulutlardan kum aldığını hayâl edebiliriz.

Fuat Sünger (Öğretmen): Fuat kelimesini Fırat ile çağrıştırabilir, saçlarını da süngere benzetebilir, Fuat Bey´in Fırat Nehri´nden sünger çıkardığını hayâl edebiliriz.

Selva Çanak: Helva yiye yiye yanaklarının çanak şeklinde olduğunu düşünebiliriz.

İnci Süpürgeci: Bu öğrencinin saçlarının süpürge, gözlerinin iki büyük inci olduğunu düşünebiliriz.

Ayşe Kaya: Ayşe´yi kaşe ile çağrıştırıyoruz. Ayşe´nin çok geniş olan alnına bir kaya ile kaşe bastığımızı düşünebiliriz.

Sinan Camcı: Sinan ismini Mimar Sinan ile çağrıştırabiliriz. Mimar Sinan´ın mimarlığı bırakıp gözlük camı yaptığını düşünebiliriz.

Hasan Morgül: Hasan ismini sazan balığı ile çağrıştırabiliriz. Bu kişinin dudaklarında mor bir gül açıldığını, ortasından da bir sazan balığının fırladığını düşünebiliriz.

Cüneyt Taşçı: Cüneyt ismini ünlü artist Cüneyt Arkın ile çağrıştırabiliriz. Alnında kocaman bir taş olduğunu ve düşmanlarla bu taşla dövüştüğünü hayâl edebiliriz.

Kaynak: OzgurDunya.Net

Etiketler: hafıza, zeka





sevgiyle kalın wave

cent 01-03-2008 02:47 AM

Ynt: centin degişim aşamaları
 
SeZeNNL her zaman beklerim sevgiyle kal sapkal89

cent 01-03-2008 02:52 AM

Ynt: centin degişim aşamaları
 
BAŞARIYI NE ZAMAN KABULLENMELİYİZ


Bir defasında, her gün içtiğim suyun miktarını artırmak istediğime karar verdim. Bu hedefi enine boyuna düşündüm ve başarılı olmanın en iyi yolunun, her sabah güne hazırlanırken bir şişe su içmek olduğuna karar verdim. Birkaç hafta sonra, hedefimi zihnimde tarttım. Hemen her sabah bir dolu şişe suyu içtiğimi fark ettim. Hedefime ulaşmış mıydım? Kendimi başarılı addedebilmem için hedefin başarılma süresi ne olmalıydı?


Düşünürken, kendi nahoş alışkanlığımın farkına vardım. Kendim için hedefler koydum. Yeterli zaman geçtikten sonra hedeflerim alışkanlıklara dönüştü. Ama, kendimi ne zaman başarılı addedebileceğim konusunda zihinsel bir kriter belirlemedim. “Hedefime ulaştığımı nasıl anlayacağım?” sorusunun sonu yoktu. Son nokta olmadığı için, hedefimin sonuna geldiğimde kendimi iyi hissedemiyordum. Kendim için yeterince iyi olamadığım, kendi sevgimi kazanmak zorunda bulunduğum, ama asla başarılı olamadığım bir yaşam öyküsünün içindeydim. Kendimi fark etmenin şaşkınlığıyla oturakaldım. Kendime sordum: “Kendimi başarılı kabul edebilmek için bir davranışı ne kadar sürdürmeliyim?” Yanıt hemen geldi: “Hedeflenen davranışa ulaşıldığı ilk an başarıyı yakalamışsındır.” Vay canına! Bu beni adeta uçurdu. Niyet ederek geçirdiğim ilk günde hedefime ulaştım. Kuşkusuz, hiçbir zaman yeterince hissetmedim. Güçlü yanlarımı, emeklerimi ve başarılarımı fark etme, kabullenme ya da kutlama konusunda tamamen başarısızdım.

Çalıştığım pek çok insan da başarıya ulaştığı anı fark etmesini sağlayacak içsel kriterlere sahip değil. Elbette, 18 kilo verdiklerini söyleyebilirler ve o durumda başarılı olacaklardır. Ya da aşırı tüketime son verdiklerinde mutlu olacaklardır. Ama o 18 kiloyu vermek ya da aşırı tüketimi durdurmak birkaç gün sürseydi ne olacaktı? Başarı, asla ölçülemez, kutlanamaz, kabullenilemez. Er geç birkaç kilo geri alınır ya da aşırı tüketim nükseder. Bunu bilemiyor musunuz? Bu, kabullenilir birşeydir! Çok sayıda kendi kendine olumsuz konuşma, güçlü bir coşku, kendini hayvanca kınama… Şimdi başarının elde edilemeyeceğine dair kanıt var. Bilincinde olmasak da kriter şudur: Kilo sonuna kadar korunursa ya da aşırı tüketim asla nüksetmezse, başarıya ulaşılmıştır. Bu stratejinin sorunu nedir? Başarı, sonuna kadar olmadıkça ölçülemez; bunun da anlamı başarı asla oluşmaz.

“Başarı, asla nihai değildir. Başarısızlık, asla ölümcül değildir. Önemli olan, cesarettir.”

Etiketler: başarı, Hedef





SEVGİYLE KALIN mlk34

cent 01-03-2008 11:15 AM

Ynt: centin degişim aşamaları
 
arkadaşlar sizinle paylaşmak istedigim bir yazıdaha gerçekten begendigim yazılar okadar çok ki paylaşmakla bitmez



Her insanın ruhunun derinliklerinde gerçekleşmesini istediği bir rüyası vardır.
Gündelik hayatın rutinleri o rüyaya ulaşmasını engeller.
Bu durumda yapılması gereken hayatını değiştirmektir.
Düşünün!
Hayatınız değişmeli mi?
Hayata bakış açınız değişmeli mi?
Eğer değişmeli ise, bunu siz yapmazsanız kim yapacak?
Bugün yapmayacaksanız ne zaman yapacaksınız?
Unutmayın!
Bu hayat size tahsis edildi.
Onu inşa edecek olan ya da tahrip edecek olan SİZSİNİZ!
Hayatınıza hâkim olabilmek için yönetmeyi bilmelisiniz.
Davranışlarınıza hâkim olabilmek için, duygularınızı yönetmeyi öğrenmelisiniz. Duygularınıza hâkim olabilmek için düşüncelerinizi yönetmeyi öğrenmelisiniz.
Tüm bunları başarmak için beyninizin nasıl çalıştığını beyninize öğretmelisiniz.
Şimdi bir daha düşünün bu sizin için son çağrıdır.
Kendiniz ve sevdikleriniz için düşlediğiniz dünyayı kurmanın zamanı gelmedi mi hala… Rüyalarınızı yaşamak için daha ne bekliyorsunuz!
Sizi tutan kim!
Sizi durduran ne!
Bu sizin için son çağrıdır!
Unutmayın!
Tarih iki tip insan kaydetti: Tarihi yapanlar ve tarihin malzemeleri.
Siz hangi tarafta olmak istediğinize karar verin.
Hayatta ya tozu dumana katarsınız ya tozu dumanı yutarsınız.
İnsan ya örs olur ya da çekiç.
Kendi gelecekleri ile ilgili planları olmayanlar, başkalarının planlarına dahil olurlar. Yolunuzun tıkalı olduğunu mu düşünüyorsunuz?
Ya bir yol bulun ya bir yol açın ya da yoldan çekilin!


sevgiyle kalın blissy

cent 01-03-2008 11:29 AM

Ynt: centin degişim aşamaları
 

evet işte bir sitede okudugum satırlardan birini daha yolluyorum ilk okudugumda kendi hayatımı okurken düşündürdü size neyi düşümdürüyor hııııı wave



YAŞ 5
Anne ve babamın birbirlerine bağırmalarının beni ne kadar korkuttuğunu öğrendim.
YAŞ 7
Meşrubat içerken gülersem içtiğimin burnumdan geleceğini öğrendim
YAŞ 12
Bir şeyin değerini anlamanın en iyi yolunun bir süre ondan yoksun kalmak olduğunu öğrendim.
YAŞ 13
Annemle babamın elele tutuşmalarının ve öpüşmelerinin beni daima mutlu ettiğini öğrendim.
YAŞ 15
Bazen hayvanların kalbimi insanlardan daha fazla ısıttığını öğrendim.

YAŞ 18
İlk gençlik yıllarımın keder, şaşkınlık, ıstırap ve aşktan ibaret olduğunu öğrendim
YAŞ 24
Aşkın kalbimi kırabileceğini ama buna değer olduğunu öğrendim.
YAŞ 33
Bir arkadaşı kaybetmenin en kestirme yolunun ona ödünç para vermek olduğunu öğrendim.
YAŞ 36
Önemli olanın başkalarının benim için ne düşündükleri değil, benim kendi hakkımda nedüşündüğüm olduğunu öğrendim.
YAŞ 38
Eşimin beni hala sevdiğini, tabakta iki elma kaldığında küçüğünü almasından anlayabileceğimi öğrendim.
YAŞ 41
Bir insanın kendine olan güveninin, başarısını büyük oranda belirlediğini öğrendim.
YAŞ 44
Annemin beni görmekten her seferinde sonsuz mutluluk duyduğunu öğrendim..
YAŞ 46
Yalnızca minik bir kart göndererek bile birinin gönlünü alabileceğimi öğrendim.
YAŞ 49
Herhangi bir işi yaptığımdan daha iyi yapmaya çalıştığımda, o işin yaratıcılığa dönüştüğünü öğrendim.
YAŞ 50
Sevgi, evde üretilmemişse, başka yerde öğrenmenin çok güç olabileceğini öğrendim.
YAŞ 53
İnsanların bana, izin verdiğim biçimde davrandıklarını öğrendim.
YAŞ 55
Küçük kararları aklımla, büyük kararları ise kalbimle almam gerektiğini öğrendim.
YAŞ 64
Mutluluğun parfüm gibi olduğunu, kendime bulaştırmadan başkalarına veremeyeceğimi öğrendim.
YAŞ 70
İyi kalpli ve sevecen olmanın, mükemmel olmaktan daha iyi olduğunu öğrendim.
YAŞ 82
Sancılar içinde kıvransam bile başkalarına başağrısı olmamam gerektiğini öğrendim.
YAŞ 90
Kiminle evleneceğim kararının hayatta verilen en önemli karar olduğunu öğrendim.
YAŞ 95
Öğrenmem gereken daha pek çok şey olduğunu öğrendim.


sevgiyle kalın k8908 sapkal89 k8908

cent 01-03-2008 11:34 AM

Ynt: centin degişim aşamaları
 
Dejavu, halihazırda yaşanılan bir olayı daha önceden yaşamışlık veya görülen bir yeri daha önceden görmüş olma duygusudur. Ânı daha önceden yaşamışlık halidir. Fransızca; déjà (daha önceden) ve voir (görmek) fiilinin geçmiş zamanda çekimi olan vu nun birleşiminden türemiştir.

Beynin, yorgunluk veya başka sebeplerden dolayı bir görüntü, ses, vb. herhangi bir girdiyi, giriş anı sırasında algılayamamasından kaynaklanabilir. Beyin bu girdiyi algıladığında kişi bu olayı daha önce yaşadığı hissine kapılabilir.

Ayrıca, beynin sağ lobu ile sol lobunun milisaniyeden daha küçük bir zaman farkı ile çalışmasından da kaynaklanabilir. Bir taraf diğer taraftan önce algıladığı için, geç algılayan taraf bu olayın daha önce yaşanmış olduğu yanılsamasına kapılır. Bu durum sinir aksonlarındaki küçük bir sapmadan kaynaklanır.


Dejavunun zıttı jamais-vu dur. Bu durumda insanlar tanıdığı bir çevrede yabancılık çekebilirler. Dejavu ya benzer sebeplerle ortaya çıkar.

Araştırmalara göre insanların %50 den fazlası hayatlarında en az bir kere dejavu durumunu yaşamıştır.

İnsanların çoğu bir süre sonra, en son ne zaman dejavu yaşadığını unutur.

Kaynak: http://tr.wikipedia.org


dejavu yaşayan arkadaşlar var mı bir hafızanızı yoklayın vardır sevgiyle kalın clapping

cent 01-03-2008 12:35 PM

Ynt: centin degişim aşamaları
 
Stres, hayatımızın kaçınılmaz bir parçası. Duruma bağlı olarak yoğunluğu değişebilse de teknik anlamda hepimiz devamlı stres deneyimi yaşıyoruz, çünkü yapılacaklar listesine devamlı bir şeyler ekliyoruz.

Bireyin normal olarak işlev görebilmesi için, bir miktar stres gerekli. Sinir sisteminin gerektiği gibi işlev görmesi için, görünürde belli bir uyarım miktarına ihtiyaç var.

Başa çıkma teknikleri araştırmacılar tarafından farklı şekillerde sınıflandırılmış. Bu konuda önemli çalışmaları bulunan Lazarus ve Folkman başa çıkma tepkilerini problem odaklı ve duygu odaklı olmak üzere iki grupta toplamışlar.

Problem odaklı başa çıkmada, başa çıkmayı gerektirecek rahatsızlığa neden olan problem ele alınıp çözümlenmeye çalışılır.


Ancak çok yoğun ve uzayan stresin yıkıcı fizyolojik ve psikolojik etkileri olabiliyor. Optimum düzeyden fazla olan stresle karşılaşmanın bireyin varlığını tehdit ettiği şimdiye kadar yapılan birçok araştırma ile kanıtlanmıştır. Bu nedenle stresle karşılaşan birey ya stresle yaşamaya alışacak ya da onun etkilerini azaltmak ihtiyacı hisseder. Birey, uzun süre stresin olumsuz etkileri ile yaşayamayacağından sağlığını korumak için onunla başa çıkmaya çalışır.

Stresle başa çıkma yollarını birey kendi kendine geliştirebileceği gibi bu konuda yapılmış araştırmalara ve yazılı kaynaklara da başvurabilir. Zihinsel olarak stresle başa çıkma teknikleri kaynaklara göre şöyle sıralanıyor:

• Olumlu düşünce ve olumlu davranışın geliştirilmesi
• Zihinsel düzenleme, yerine getirilmesi olası olmayan inançlarla savaş
• Görsel imaj tekniklerini kazandırma
• Zihinde canlandırma (kendinizi durumla başa çıkarken canlandırmak)
• Düşünce biçimini objektif gerçeklere dayandırma
• Problemi çözmeye yardımcı değerlendirme biçimi
• Diğer insanlarla çatışma ve sürtüşmeleri azaltmaya yönelik bir yaklaşım
• Kişinin kısa ve uzun dönemli amaçlarına katkıda bulunan değerlendirme biçimi

Bu strateji daha aktif bir stratejidir ve duygusal uyarıcıların özelliklerine ilişkin doğru beklentilerin oluşmasını gerektiren, bilgi ve planlı eyleme giden mantıksal bir analiz içerir. Problem odaklı başa çıkmada aşamalar;

• Problemi saptama: Problemin ne olduğunun açığa kavuşturulması stresin çoğunu hafifletir.

• Seçenekleri gözden geçirme: Problemi saptadıktan sonra olabildiğince çok seçenek üretmektir.

• Eyleme geçme

• Sonuçları değerlendirme

Duygu odaklı başa çıkma ise; duygunun kontrol edilemeyeceğine, bu nedenle kabullenmesine karar verildiğinde kullanılır. Duygu odaklı başa çıkma, daha pasif bir stratejidir ve birey stres durumunun yarattığı olumsuz duyguları kontrol altına alıp olumlu bir yönde odaklaşmaya çalışır.

Yazan : Pelin Körfez

Etiketler: stres

sevgiyle kalın smiliyface

cent 01-03-2008 12:55 PM

Ynt: centin degişim aşamaları
 
Egonuzu nasıl desteklersiniz?

-Başarılarınızı duyurun.
-Başarılarınızı kutlayın.
-Kendinize ödüller verin.
-İyi yanlarınızın listesini çıkarın.
-Başarılarınızı kaydedin.

denemeye deger ne dersiniz wave


üç_gömlek 01-03-2008 07:36 PM

Ynt: centin degişim aşamaları
 
Alıntı:

cent Nickli Üyeden Alıntı
HADİ ARKADAŞLAR İSTEYEN TESTİ BİR DENESİN

41 - 50 PUAN:
İnsanlar sizi taze, canlı, çekici, eğlendirici, pratik ve daima ilginç
birisi olarak görürler; her zaman ilgi odağı olan ama çok aşırıya kaçmayacak kadar da dengeli birisi.. İnsanlar sizi ayrıca iyiliksever,
düşünceli, anlayışlı ve kendilerini neşelendiren ve rahatlatan birisi
olarak tanırlar.

üç_gömlek 01-03-2008 07:40 PM

Ynt: centin degişim aşamaları
 
Alıntı:

cent Nickli Üyeden Alıntı

Ayakkabı numaranızı 5 ile çarpın.

bu yorgunlukta aşağı inip ayakkabımın numarasına mı bakıcam sevincli


WEZ Format +3. Şuan Saat: 03:33 AM.

Powered by vBulletin® Version 3.8.8
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.