![]() |
Cevap: HEP BİRLİKTE okuyoruz, sorguluyoruz, değişiyoruz (OSHO yardımlı) Tüm insanlığın en derin sorunlarından biri budur. Bu hep bir sorun olmuştur. Aşık olduğun zaman, her şey güzel görünüyor; çünkü o anlarda, hiçbir koşul öne sürmüyorsun. İki insan koşulsuz, birlikte hareket ediyor. Ancak ilişki yerleştikten sonra, birbirlerini kanıksamaya başladıktan sonra, koşullar dayatılmaya başlanıyor. "Böyle olmalısın, şöyle davranmalısın; ancak o zaman severim." Sevgi bir pazarlık konusuymuş gibi... Tüm kalbinle sevmediğinde pazarlık yapıyorsun. Diğer kişiyi senin için bir şey yapmaya zorlamak istiyorsun, ancak o zaman onu seveceksin; aksi halde, sevgine ihanet edeceksin. Yani, sevgini bir ceza ya da zorlama olarak kullanıyorsun; ama sevmiyorsun. Ya sevgini geri çekiyorsun, ya veriyorsun. Ama iki durumda da, amaç sevgi olmuyor, başka bir şey oluyor. Eğer bir kocaysan, eşine hediye götürüyorsun. Mutlu oluyor, sana sarılıp öpüyor ama eve bir şey getirmediğin zaman mesafe koyuyor; sana sarılmıyor, yanına gelmiyor. Bu tip şeyler yaptığın zaman, sevginin sadece başkalarına değil, sana faydası olduğunu unutuyorsun. Sevgi herşeyden önce sevenlere yardımcı olur. Ancak ondan sonra sevilenlere yardım eder. |
Cevap: HEP BİRLİKTE okuyoruz, sorguluyoruz, değişiyoruz (OSHO yardımlı) İnsanlar bana gelip, hep "O beni sevmiyor" diyor. Kimse bana gelip, "Ben onu sevmiyorum" demiyor. Sevgi bir talebe dönüşmüş. "Eşim beni sevmiyor." Diğer kişiyi unut; sevgi o kadar güzel bir olgu ki, eğer sen seviyorsan, mutluluk verir. Ve ne kadar çok seversen, o kadar sevilebilir olursun. Ne kadar az seversen ve başkalarının seni sevmesini talep edersen, o kadar az sevilebilir olursun, giderek o kadar fazla kapanır, egonun içinde sıkışıp kalırsın. Alıngan olursun; biri sana, sevmek için yaklaşsa bile korkarsın. Çünkü her sevgide, reddedilme ve geri çekilme olasılığı vardır. Kimse seni sevmiyor. Bu, senin içinde iyice yer etmiş bir düşünceye dönüşmüş durumda. Bu insan nasıl oluyor da fikrini değiştirmeye çalışıyor? Seni sevmeye çalışıyor? Mutlaka gerçek olmayan bir şeyler olmalı. Seni kandırmaya mı çalışıyor? Kurnaz bir dalavereci olmalı. Kendini korumalısın. Sen kimsenin seni sevmesine izin vermiyorsun; ve sen de başkalarını sevmiyorsun. O zaman korku ortaya çıkar, o zaman bu dünyada, yalnız kalırsın; bağların kopar. |
Cevap: HEP BİRLİKTE okuyoruz, sorguluyoruz, değişiyoruz (OSHO yardımlı) O zaman korku nedir? Korku, varoluş ile temasın olmadığı duygusudur. Korkunun tanımı bu olsun: Varoluş ile teması kaybetme durumu korkudur. Sen yalnız kalmış, evde ağlayan bir çocuksun. Anne, baba, bütün aile tiyatroya gitmiş. Çocuk ise beşiğinde ağlayıp duruyor. Hiç kimseyle temas kuramıyor, koruyacak kimsesi yok, onu kucaklayacak kimse yok, sevecek kimse yok, her tarafta engin bir yalnızlık var. Korku hali işte budur. Bu böyle yaşanıyor, çünkü sevginin yaşanmasına izin vermeyecek şekilde yetiştirildin. Tüm insanlık başka şeyler için eğitilmiştir; sevgi için değil. Öldürmek için eğitilmişizdir. Ordular var; yıllarca öldürme eğitimi veriyor. Hesapçı olma eğitimi alıyoruz. Kolejler, üniversiteler, yıllarca eğiterek, sana hesap öğretiyor; kimse seni aldatamasın ve sen herkesi aldat diye. Ama hiçbir yerde sevgiye izin veren bir fırsat ortaya çıkmıyor: özgürce sevmek! Hatta bu kadar da değil; toplum her sevgi çabasını baltalıyor. Ebeveynler çocuklarının aşık olmasından hoşlanmaz; hiçbir baba ve hiçbir anne hoşlanmaz. Niyetleri ne olursa olsun, hiçbir baba ya da anne çocuklarının aşık olmasından hoşlanmaz; onlar, görücü usulü evlilikleri sever. |
Cevap: HEP BİRLİKTE okuyoruz, sorguluyoruz, değişiyoruz (OSHO yardımlı) Neden? Çünkü genç bir adam, bir kadına ya da bir kıza aşık olduğu zaman, kendi ailesinden uzaklaşmaktadır. Yeni bir aile yaratıyor: kendi ailesini. O, eski ailesine tabii ki başkaldırıyor. "Artık ben gidiyorum, kendi yuvamı yaratacağım." diyor. Kendi eşini seçiyor. Babanın ya da annenin, bu konuda yapabileceği hiçbir şey yok; tamamen dışlanıyorlar. Hayır, onlar düzenlemek isterler. "Sen bir yuva yarat, ama bizim herşeyi ayarlamamıza izin ver ki, bizim de söz hakkımız olsun. Ve sakın aşık olma; çünkü aşık olduğun zaman, bütün dünyan ondan oluşuyor" derler. Eğer o görücü usulü bir evlilikse, sadece toplumsal bir olay olur. Sen aşık değilsin, eşin bütün dünyan değil, kocan bütün dünyan değil. O yüzden anlaşmalı evlilik devam ettiği sürece aile devam eder. Ve nerede bir aşk evliliği olursa aile ortadan kayboluyordur. Batı'da aile yok oluyor. Şimdi görücü usulü evliliğin bütün mantığını görebilirsin: Aile varolmak istiyor. Sen yok edilirsen, aşık olma olasılığın yok edilirse, bunun bir önemi yok: aile için kurban edilmek zorundasın. Eğer bir evlilik ayarlanmışsa, o zaman aileler birleşebilir. Eğer evlilik ayarlanmışsa, bu ailede yüz kişi bile yaşayabilir. Ama eğer bir oğlan ya da bir kız birine aşık olursa, o zaman kendilerinden oluşma bir dünya oluyorlar. Yalnız hareket etmek istiyorlar, mahremiyet istiyorlar. Etraflarında yüz kişi olsun istemiyorlar, amcalar, amcaların amcaları, kuzenler, kuzenlerin kuzenleri; onlar etraflarında böyle bir piyasa oluşsun istemiyor. Kendi özel dünyalarına sahip olmak istiyorlar; bu da rahatsız edici oluyor. |
Cevap: HEP BİRLİKTE okuyoruz, sorguluyoruz, değişiyoruz (OSHO yardımlı) Aile, sevgiye karşıdır. Ailenin sevgi kaynağı olduğunu duymuş olmalısın ama ben sana diyorum ki, aile sevgiye karşıdır. Aile, sevgiyi öldürerek varolmuştur; sevginin gerçekleşmesine izin vermemiştir. Toplum, aşka izin vermez; çünkü eğer bir insan, derin bir aşk içindeyse, o etki altında bırakılamaz. Onu savaşa yollayamazsın. "Ben olduğum yerde mutluyum. Beni nereye yolluyorsunuz? Neden gidip evlerinde mutlu olan yabancıları öldüreyim? Hiçbir anlaşmazlığımız, çıkar çatışmamız yok..." diyecektir. Eğer genç nesil sevgi yolunda giderek daha da çok derinleşirse savaşlar ortadan kaybolacak; çünkü savaşa gidecek yeterli sayıda akılsız insan bulamayacaksın. Eğer seversen, hayattan bir şeyin tadına bakmış olursun, o zaman ölümü ve insanları öldürmeyi sevmezsin. Ama eğer sevmediysen, hayata ait bir şeyin tadını almadıysan, ölümü seversin. |
Cevap: HEP BİRLİKTE okuyoruz, sorguluyoruz, değişiyoruz (OSHO yardımlı) Korku öldürür; öldürmek ister. Korku yıkıcıdır. Sevgi yaratıcı enerjidir; sevdiğin zaman yaratmak istersin, şarkı söylemek, resim yapmak ya da şiir yazmak istersin. Ama süngü takıp ya da atom bombası alıp, hiç tanımadığın insanları, hiçbir şey yapmamış, senin tanımadığın ve seni tanımayan insanları öldürmek için gitmezsin. Dünyaya tekrar sevgi getirdiğin zaman, bütün savaşlar geride kalacaktır. Politikacılar sevmeni istemiyor, toplum sevmeni istemiyor, aile sevmene izin vermiyor. Tek yapmak istedikleri, sevgi enerjini kontrol etmek; çünkü varolan tek enerji o. O yüzden korkuyorlar. Eğer beni iyi anlıyorsan, bütün korkuları bırak ve daha fazla sev; ve koşulsuz olarak sev. Sevdiğin zaman, diğeri için bir şey yaptığını düşünme; kendin için bir şey yapıyorsun. Sevmek senin için iyidir, o yüzden bekleme, başkaları sevdiği zaman seveceğini söyleme; çünkü amaç bu değil. |
Cevap: HEP BİRLİKTE okuyoruz, sorguluyoruz, değişiyoruz (OSHO yardımlı) Sana çok sevdiğim bir hikâye anlatacağım. Leo Tolstoy küçük bir hikâye yazmış: Rusya'nın belirli bir bölgesinde bir göl varmış ve bu göl, üç aziz yüzünden ünlü olmuş. Bütün ülkenin ilgisini çekmiş. Binlerce insan, o üç azizi görmek için ülkenin dört bir yanından o göle gidiyormuş. Ülkenin başpiskoposu korkmuş. Ne oluyordu, bu 'azizleri' daha önce hiç duymamıştı, kilise tarafından onaylanmamışlardı, onları kim aziz yapmıştı? Hıristiyanlık dünyanın en aptalca işlerinden birini yapıyor: Sertifika veriyor, "Bu adam bir aziz" diyorlar. Sanki bir adamı sertifikayla aziz yapabilirmişsin gibi! Ama insanlar çılgın gibiydi ve sürekli mucizeler olduğuna dair haberler geliyordu. O yüzden piskoposun gidip durumu yerinde görmesi gerekiyordu. O üç yoksul insanın yaşadığı adaya gitmek için tekneye bindi. Onlar basit, yoksul insanlardı, ama çok mutluydular; çünkü, aslında tek bir yoksulluk vardır, o da sevemeyen kalbin yoksulluğu. Bu insanlar fakirdi, ama çok zengindi; bulabileceğin en zengin insanlardı. Bir ağacın altında mutlu bir şekilde oturmuş, gülüyor, keyif çatıyorlardı. Piskoposu görünce önünde eğildiler. Ve piskopos sordu: "Burada ne yapıyorsunuz? Büyük birer aziz olduğunuza dair dedikodular var. Nasıl dua edileceğini biliyor musunuz?" Piskopos bu üç kişiyi gördüğü an, onların eğitimsiz olduğunu anlamıştı, hatta biraz aptallardı; mutlu ama aptal. Adamlar birbirine baktı, "Üzgünüz efendim, kilisenin onayladığı doğru duaları bilmiyoruz, çünkü cahiliz; ama kendimiz bir dua yarattık, bizim yarattığımız bir şey. Eğer kızmazsanız size gösterebiliriz" Piskopos meraklanmış. "Evet, nasıl ibadet ettiğinizi bana gösterin." demiş. Bunun üzerine adamlaanlatmış. "Düşündük, taşındık, ama biz iyi birer düşünür değiliz; aptal, cahil köylüleriz. Sonra basit bir duüzerine karar kıldık. Hıristiyanlıkta Tanrı üçlü olarak görülür. Baba Tanrı, Oğlu ve Kutsal Ruh. Biz de ükişiyiz. O yüzden şöyle bir dua yarattık; sen üçsün, biz üçüz, bize merhametini göster. Duamız bu. Biüçüz, sen üçsün, bize merhametini göster." Piskopos çok sinirlenmiş, burnundan soluyormuş. "Bu ne saçmalık. Ben hayatımda böyle bir duduymadım, buna hemen bir son verin; bu şekilde aziz olamazsınız, sadece aptalsınız." Adamlar ayaklarınkapanmış ve "Bize gerçek, orijinal duayı öğret" demiş. Piskopos onlara, Rus Ortodoks Kilisesinin onaylanmış duasını söylemiş. Çok uzun, karmaşık, cafcaflı bir dua. Üç adam birbirine bakmış. Bunu hatırlamaları imkansızmış; cennetin kapıları onlara kapanmıştı. "Lütfen bir kere daha söyle; çünkü çok uzun ve bizler cahiliz."demişler. Piskopos tekrar etmiş. "Bir kere daha söyleyin efendim, çünkü unuturuz, yanlış bir şey söyleriz." Piskopos bir daha söylemiş. Adamlar piskoposa kalpten teşekkür etmiş ve piskopos da, bu üç aptal insanı kiliseye kazandırdığı için kendini iyi hissetmiş. Teknesiyle geri dönerken, gölün ortasında gözlerine inanamamış. O üç insan, o aptal insanlar, suyun üstünde koşuyormuş. "Durun" Bir kere daha! Yine unuttuk! " Piskopos gözlerine inanamamış. Onların ayaklarına kapanmış ve "Beni affedin; siz bildiğiniz gibi dua etmeye devam edin" demiş. |
Cevap: HEP BİRLİKTE okuyoruz, sorguluyoruz, değişiyoruz (OSHO yardımlı) Üçüncü sevgi enerjisi, duadır. Dinler, kurumsallaşmış kiliseler, bunu yok etmiştir. Onlar sana önceden hazırlanmış dualar sunmuştur. Dua kendiliğinden oluşan bir histir. Dua ederken bunu hatırla; bırak duan kendiliğinden oluşan bir şey olsun. Eğer duan bile içten olmuyorsa, ne içten olabilir? Eğer Tanrıyla birlikteyken bile, önceden hazırlanmış şeyleri kullanıyorsan, ne zaman içten, doğal ve gerçek olacaksın? Söylemek istediğin şeyleri söyle. Tanrı ile sanki bilge bir dostla konuşuyormuşsun gibi konuş; ama sakın resmiyet katma. Resmi bir ilişki, ilişki bile sayılmaz. Tanrı ile de mi resmi olacaksın? Tüm doğallığı yitirirsin. Duana sevgi kat. O zaman konuşabilirsin. Bu çok güzel bir şey; evrenle diyalog kurmak. |
Cevap: HEP BİRLİKTE okuyoruz, sorguluyoruz, değişiyoruz (OSHO yardımlı) Hiç gözlemledin mi; eğer gerçekten içten olursan, insanlar seni deli olarak görecektir. Eğer bir ağaca gidip konuşmaya başlarsan, bir çiçekle, bir gülle konuşursan, insanlar deli olduğunu sanır. Eğer kiliseye gidip, bir haçla ya da heykelle konuşursan, kimse deli olduğunu düşünmez; aksine dindar olduğunu söyler. Tapınaktaki bir taşla konuşuyorsun ve herkes dindar olduğunu düşünür; çünkü onaylanmış şekil budur. Eğer herhangi bir taş heykelden daha canlı, daha kutsal olan bir gülle konuşursan, eğer hiçbir kökü olmayan haç yerine, kökleri Tanrı'ya ulaşan bir ağaçla konuşursan... Haçın kökü yoktur, o ölü bir şeydir, o yüzden öldürür de. Ağaç canlıdır; kökleri toprağın derinliklerinde, dalları gökyüzündedir. Bütüne bağlıdır; güneşin ışıklarıyla, yıldızlarla bir bütündür. Ağaçlarla konuş; kutsal olanla temas noktası olabilir. |
Cevap: HEP BİRLİKTE okuyoruz, sorguluyoruz, değişiyoruz (OSHO yardımlı) Ancak eğer böyle konuşursan, insanlar deli olduğunu sanır, içtenlik delilik gibi görülür. Resmiyet sağlık olarak görülür; aslında gerçek bunun tam tersidir. Bir tapınağa girip ezberlediğin bir duayı tekrar ediyorsan, sadece bir aptalsın. Kalpten kalbe bir konuşma yap. Dua çok güzeldir; onun sayesinde çiçek açmaya başlarsın. Dua aşık olmaktır; bütüne aşık olmaktır. Bazen bütüne kızar ve konuşmazsın; bu güzeldir. "Konuşmayacağım. Bu kadar yeter. Sen beni dinlemiyorsun." dersin. Ne güzel bir hareket; ölü değil. Ve bazen, duayı tamamen bırakırsın; çünkü dua edersin ve Tanrı seni dinlemiyordur. Derinden bağlı olduğun bir ilişki olduğu için kızıyorsun; bazen kendini iyi hissediyor, minnet duyuyorsun, bazen de önemsemediğini hissediyorsun. Bırak o böyle, yaşayan bir ilişki olsun. O zaman dua gerçektir. Eğer bir gramofon gibi her gün aynı şeyi tekrar edersen, o zaman dua olmaz. |
Cevap: HEP BİRLİKTE okuyoruz, sorguluyoruz, değişiyoruz (OSHO yardımlı) Çok hesapçı bir avukat varmış. Her gece yatağına yatmadan önce gökyüzüne bakıp, "Aynısından: tıpkı diğer geceler gibi." deyip yatarmış. Sadece bir kere dua etmiş. Hayatındaki ilk dua; ve sonra hep, 'aynısından'. Sanki hukuki bir olaymış gibi aynı duayı tekrar etmenin anlamı ne? İster aynısından de, ister hepsini tekrar et. İkisi de aynıdır. Dua, yaşanan bir deneyim olmalı, kalpten kalbe bir diyalog olmalı. Ve bir süre sonra, eğer gerçekten kalpten konuşuyorsan, sadece konuştuğunu hissetmezsin, karşılığı da oradadır. O zaman dua kendini bulur; olgunlaşır. Karşılığı hissettiğin zaman, yalnız sen konuşmazsın; eğer bir monolog ise hâlâ dua değildir. Eğer diyalog olursa sadece konuşmaz, aynı zamanda dinlersin. Ve sana derim ki, tüm varoluş karşılık vermeye hazır. Kalbin bir kez açıldığında, bütün sana karşılık verir. |
Cevap: HEP BİRLİKTE okuyoruz, sorguluyoruz, değişiyoruz (OSHO yardımlı) Dua kadar güzel bir şey yoktur; hiçbir sevgi dua kadar güzel olamaz. Nasıl hiçbir seks, sevgi kadar güzel olamazsa, hiçbir sevgi de dua kadar güzel olamaz. Sonra bir de dördüncü safha var. Ben buna meditasyon diyorum. Orada diyalog da kayboluyor. Orada sessizlik içinde diyalog kuruyorsun. Kelimeler kayboluyor çünkü kalp gerçekten dolup taştığında konuşamazsın. Kalp dolup taşınca, ancak sessizlik iletişim kurma aracı olabilir. Çünkü o zaman, "diğer" yoktur. Sen evrenle bir olursun. Ne bir şey söylersin, ne bir şey dinlersin: sen evrenle, bütünle, bir olanla bütünleşirsin. Tam bir bütünlük: Meditasyon budur. Bunlar sevginin dört safhasıdır ve her safhada korkunun kaybolması gerçekleşecektir. Eğer seks güzel yaşanırsa, beden korkusu ortadan kaybolacaktır; beden, nevrotik olmayacaktır. Normal olarak, binlerce beden gözlemledim. Onlar nevrotik, delirmiş bedenler; tatmin olmamış, yuvasına varmamış. |
Cevap: HEP BİRLİKTE okuyoruz, sorguluyoruz, değişiyoruz (OSHO yardımlı) Eğer sevgi gerçekleşirse, zihindeki korku ortadan kaybolacaktır. O zaman özgür, dingin ve kendini yuvada hissettiğin bir hayatın olacak. Ne bir korku gelecek, ne de bir kabus. Eğer dua gerçekleşirse, o zaman korku tamamen ortadan kaybolacak. Çünkü dua sayesinde bir olursun; bütünlükle derin bir duygu birlikteliği hissedersin. Ruhundaki korku kaybolur; ölüm korkusu sadece dua ettiğin zaman ortadan kaybolur, ondan önce değil. Meditasyon yaptığın zaman ise korkusuzluk bile ortadan kaybolur. Korku kaybolur, korkusuzluk kaybolur. Hiçbir şey kalmaz. Ya da sadece hiçlik kalır. Engin bir saflık, bekaret, masumiyet. |
Cevap: HEP BİRLİKTE okuyoruz, sorguluyoruz, değişiyoruz (OSHO yardımlı) Dualarımızı sürekli tekrar etmenin anlamını çok fazla çözemiyordum.Yani aynı şeyleri neden tekrar tekrar istiyoruz.yani ilk istedğimizde kabul olacağına inanmıyormuyuz ki?zihnime ışık tuttun.güzel bir açıklama olmuş.sağoll... |
Cevap: HEP BİRLİKTE okuyoruz, sorguluyoruz, değişiyoruz (OSHO yardımlı) İLİŞKİ DEĞİL, BİR VAROLUŞ DURUMU Sevgi bir ilişki değildir. Sevgi bir varoluş durumudur ve bir başkasıyla hiçbir ilgisi yoktur. İnsan sevmez, insan sevgi olur. Ve tabii insan sevgi olduğu zaman sever de. Ama bu bir sonuçtur, bir yan üründür, kaynak değil. Kaynak, insanın sevgi olmasıdır. |
Cevap: HEP BİRLİKTE okuyoruz, sorguluyoruz, değişiyoruz (OSHO yardımlı) Peki kim sevebilir? Doğal olarak, eğer kim olduğunun farkında değilsen, sevgi olamazsın; korku olursun. Korku, sevginin tam karşıtıdır. Unutma, insanların düşündüğü gibi sevginin karşıtı nefret değildir. Nefret, amuda kalkmış sevgidir, sevginin karşıtı değil. Sevginin gerçek karşıtı korkudur. İnsan sevgiyle büyür, korkuyla küçülür. İnsan, korku olunca kapanır, sevgide açılır. İnsan, korkuda şüphe duyar, sevgide güvenir. İnsan korkuda yalnız kalır, sevgide ise kaybolur; o yüzden de yalnızlık gibi bir durum söz konusu olmaz. İnsan yoksa, nasıl yalnız olabilir? Çünkü sevgi varken, bütün bu ağaçlar, kuşlar, bulutlar, güneş ve yıldızlar senin içindedir. Sevgi, kendi içsel gökyüzünün farkına vardığın zaman yaşanır. Küçük bir çocukta korku yoktur; çocuklar korkusuz doğmuştur. Eğer toplum onlara yardımcı olup, korkusuz kalmalarını sağlayabilirse; ağaçlara, dağlara tırmanmalarına, okyanuslarda ve nehirlerde yüzmelerine yardım edebilirlerse... eğer toplum onların maceraperest olmaları ve bilinmeyenin peşinde koşmaları için elinden gelen her türlü katkıyı yapabilirse; eğer toplum küçük çocuklara ölmüş inançlar aşılamak yerine onlarda büyük bir merak duygusu yaratabilirse... o zaman çocuklar büyük aşıklara dönüşür, hayat aşıklarına dönüşürler. Ve gerçek din budur. Sevgiden daha yüksek bir din yoktur. |
Cevap: HEP BİRLİKTE okuyoruz, sorguluyoruz, değişiyoruz (OSHO yardımlı) Meditasyon yap, dans et, şarkı söyle ve kendi içinde giderek daha çok derine in. Kuşların ötüşünü daha dikkatli dinle. Çiçeklere hayranlıkla, hayretle bak. Bilgili olmaya çalışma, her şeyi etiketlemeye çalışma. Bilgili olmak, herşeyi etiketlemenin, kategorize etmenin yüce sanatıdır. İnsanlarla tanış, insanlarla kaynaş, mümkün olduğunca fazla insanla birlikte ol çünkü her bir insan Tanrı'nın başka bir yüzünü ifade eder. İnsanlardan öğren. Korkma, bu varoluş senin düşmanın değil. Bu varoluş senin annen gibidir, bu varoluş seni her yoldan desteklemeye hazırdır. Güven; ve içinde bir enerjinin yükseldiğini hissedeceksin. Bu enerji sevgidir. Bu enerji tüm varoluşu kutsamak ister çünkü o enerjinin içinde insan kendini kutsanmış hisseder. Ve eğer sen kendini kutsanmış hissediyorsan, bütün varoluşu kutsamaktan başka ne yapabilirsin? Sevgi, bütün varoluşu kutsamak için duyulan derin arzudur. |
Cevap: HEP BİRLİKTE okuyoruz, sorguluyoruz, değişiyoruz (OSHO yardımlı) Sevgi çok nadirdir. Bir insanın gönlüne ulaşmak büyük bir devrim yaşamaktır; çünkü eğer bir insanın gönlüne ulaşmak istiyorsan, o kişiye de senin gönlüne ulaşma olanağını sunman gerekir. O zaman savunmasız olursun, tamamen açılır ve korunmasız kalırsın. Bu risklidir. Bir başkasının gönlüne ulaşmasına izin vermen riskli ve tehlikelidir çünkü o kişinin sana ne yapacağını bilemezsin. Bütün sırlarını öğrendikten, bütün gizlediklerin açığa çıktıktan, kendini tamamen açığa çıkarttıktan sonra diğer insanın ne yapacağını asla bilemezsin. Korku oradadır. Zaten o yüzden kendimizi hiç açmayız. Sadece tanışıklık olan bir şeyi sevginin gerçekleşmesi gibi yorumlarız. Çeperler buluşur ve biz tanıştığımızı zannederiz. Sen çeperin değilsin. Aslında çeper senin bittiğin sınırdır, sadece etrafında oluşmuş olan çittir. O sen değilsin! Çeper senin bittiğin ve dünyanın başladığı noktadır. Yıllarca birlikte yaşamış olan karı kocalar bile sadece tanışıklık yaşamış olabilir. Belki birbirlerini gerçekten tanımamışlardır. Biriyle ne kadar uzun süre birlikte yaşarsan, onun gönlüyle hiç tanışmamış olduğunu o kadar çok unutursun. |
Cevap: HEP BİRLİKTE okuyoruz, sorguluyoruz, değişiyoruz (OSHO yardımlı) O yüzden anlaşılması gereken ilk şey, tanışıklığı sevgi olarak görmemektir. Sevişiyor olabilirsin, cinsel yakınlığın olabilir ama seks de çepere aittir. Gönüller buluşmadığı sürece seks sadece iki bedenin bir araya gelmesinden ibaret olur. Ve iki bedenin bir araya gelmesi sizin buluşmanız demek değildir. Seks de tanışıklık olarak kalır; fiziksel, bedensel ama hâlâ sadece bir tanışıklık. Birinin senin gönlüne girmesine ancak korkmadığın zaman, korku yaşamadığın zaman izin verirsin. |
Cevap: HEP BİRLİKTE okuyoruz, sorguluyoruz, değişiyoruz (OSHO yardımlı) İki tür yaşam vardır: korku yönelimli ve sevgi yönelimli. Korku yönelimli yaşam seni asla derin bir ilişkiye götürmez. Korkmaya devam eder ve diğerine asla izin veremezsin. Onun, senin özüne ulaşmasına asla izin veremezsin. Ona bir ölçüye kadar izin verirsin ve sonra duvar oluşur ve her şey durur. Sevgi yönelimli insan gelecekten korkmayan insandır. Sonuçlardan ve olası bedellerden korkmaz, şimdi ve burada yaşar. Sonuçları kafana takma; bu, korku yönelimli zihinlere ait bir şeydir. Sonunda neler olacağını düşünme. Burada ol ve tüm benliğinle davran. Hesapçı olma. Korku yönelimli insan sürekli hesap yapar, planlar, düzenler ve koruma duvarları oluşturur. Bu şekilde tüm hayatını heba eder. Yaşlı bir Zen rahibi hakkında bir hikaye duydum: Ölüm döşeğindeymiş. Son günü gelmiş ve o akşam artık öleceğini ilan etmiş. O yüzden müritleri, havarileri ve arkadaşları gelmeye başlamış. Onu seven çok insan varmış ve hepsi gelmek istiyormuş. Çok uzaklarda olanlar bile gelmiş. |
Cevap: HEP BİRLİKTE okuyoruz, sorguluyoruz, değişiyoruz (OSHO yardımlı) En eski müritlerinden biri ustasının ölmek üzere olduğunu duyunca hemen pazara koşmuş. Biri sormuş: "Usta kulübesinde ölüyor, sen neden pazara gidiyorsun?" Eski mürit yanıtlamış: "Ustamın özel bir çeşit pastayı çok sevdiğini biliyorum. Gidip ona o pastadan alacağım." Pastayı bulmak hiç kolay olmamış ama akşam üstü bir şekilde bulmuş ve elinde pastayla kulübeye koşmuş. Kulübede herkes endişeliymiş. Sanki Usta birini bekliyor gibiymiş. Gözlerini açıp etrafı taradıktan sonra tekrar kapatıyormuş. Mürit, kulübeye gelince hemen sormuş: "Tamam, sonunda geldin. Pasta nerede?" Mürit pastayı çıkartmış. Usta pastayı sorduğu için de çok mutlu olmuş. Ölmek üzere olan Usta pastayı eline almış... ancak eli titremiyormuş. Çok yaşlı olmasına rağmen elleri titremiyormuş. O yüzden biri sormuş: "Bu kadar yaşlısın ve ölmek üzeresin. Yakında son nefesini vereceksin ama ellerin bile titremiyor." Usta yanıtlamış: "Ben asla titremem çünkü korkum yok. Bedenim yaşlanmış olabilir ama ben hâlâ gencim ve bedenim geride kaldıktan sonra bile genç olarak kalacağım." Sonra pastadan bir lokma alıp çiğnemeye başlamış. O sırada biri sormuş: "Son sözün ne olacak,Usta? Yakında aramızdan ayrılacaksın. Neyi hatırlamamızı istersin?" Usta gülümsemiş: "Ah, bu pasta çok lezzetli!" Şu anda, burada yaşayan adam budur: Bu pasta çok lezzetli! Ölüm bile önemsiz. Bir sonraki an anlamsız. Bu anda, bu pasta çok lezzetli. Eğer bu anın içinde olabiliyorsan, şimdiyi bu an içinde her şeyiyle yaşayabiliyorsan, ancak o zaman sevebilirsin. |
Cevap: HEP BİRLİKTE okuyoruz, sorguluyoruz, değişiyoruz (OSHO yardımlı) Sevgi nadiren açan bir çiçektir. Sadece arada bir gerçekleşir. Milyonlarca insan sevgili oldukları yanlış inancına kapılmıştır. Onlar sevdiklerine inanıyor ancak bu yalnızca onların inancı. Sevgi nadiren açan bir çiçektir. Arada bir olur. Nadirdir çünkü ancak korkunun olmadığında gerçekleşebilir, daha önce değil. Yani sevgi ancak derin ruhsallığa sahip, dindar birinin başına gelebilir. Seks herkes için mümkündür. Tanışıklık herkes için mümkündür. Sevgi değil. Korkmadığın zaman saklayacak bir şeyin yoktur; ancak o zaman bütün sınırları kaldırıp açık bir insan olabilirsin. Ancak o zaman bir başka insanı kendi gönlünün derinliklerine ulaşması için davet edebilirsin. Ve unutma; eğer birinin gönlünün derinliklerine girmesine izin verirsen, o biri de senin kendi gönlünün derinliklerine girmene izin verecektir. Güven yaratılmıştır. Sen korkmadığın zaman diğeri de korkusuz olur. |
Cevap: HEP BİRLİKTE okuyoruz, sorguluyoruz, değişiyoruz (OSHO yardımlı) Senin sevginde her zaman korku vardır. Koca karısından korkar, kadın kocasından korkar. Sevgililer sürekli korkar. O zaman yaşanan sevgi olmaz. Yaşananlar sadece birbirine dayanan iki korku dolu insanın arasında yapılmış olan bir düzenlemedir. Kavga, sömürü, manipülasyon, kontrol, hükmetmek, sahiplenmek vardır ama bu sevgi değildir. Eğer sevginin oluşmasına izin verirsen duaya ihtiyaç kalmaz, meditasyona ihtiyaç kalmaz; herhangi bir kilise ya da tapınağa ihtiyaç kalmaz. Eğer sevebiliyorsan, Tanrı'yı tamamen unutabilirsin. Çünkü sevgi sayesinde her şeyi yaşamış olacaksın: meditasyonu, duayı, Tanrı'yı. İsa, "Sevgi Tanrı'dır" derken bunu kastediyor. Ancak sevgi zordur. Korkunun geride bırakılması gerekir. İşin garip tarafı da bu; kaybedecek hiçbir şeyin olmamasına rağmen bu kadar korkuyor olman. |
Cevap: HEP BİRLİKTE okuyoruz, sorguluyoruz, değişiyoruz (OSHO yardımlı) Kabir isimli mistik bir yerde şöyle söylemiştir: "İnsanlara bakıyorum. Çok korkuyorlar, nedenini anlamıyorum çünkü kaybedecek hiçbir şeyleri yok. Onlarınki, tıpkı çıplak olmasına rağmen elbiselerini nerede kurutacağını bilemediği için nehirde yıkanmaktan korkan birisinin durumuna benziyor." Senin de durumun bu; çıplaksın, hiç elbisen yok ama sürekli elbiseler için endişeleniyorsun. |
Cevap: HEP BİRLİKTE okuyoruz, sorguluyoruz, değişiyoruz (OSHO yardımlı) Kaybedecek neyin var? Hiçbir şey. Ölüm bu bedenini elinden alacak; ölüm onu almadan önce, onu sevgiye ver. Her şeyin elinden alınacak; alınmadan önce neden onları paylaşmıyorsun? Ona sahip olmanın tek yolu bu. Eğer paylaşıp verebiliyorsan, efendi sensin. Zaten elinden alınacak; hiçbir şeyi sonsuza dek elinde tutamazsın. Ölüm her şeyi yok edecektir. Eğer beni doğru anladıysan mücadelenin ölümle sevgi arasında olduğunu anlarsın. Eğer verebiliyorsan bir ölüm olmayacak. Senden bir şey alınmadan önce sen onu çoktan vermiş, onu hediye etmiş olacaksın. O zaman ölüm olamaz. Seven birisi için ölüm söz konusu değildir. Sevmeyen biri için her an ölüm demektir çünkü sürekli ondan bir şeyler kopartılmaktadır. Bedeni kayboluyor, her anı kaybediyor. Ve sonra bir de ölüm gelecek ve her şey yok olacak. |
Cevap: HEP BİRLİKTE okuyoruz, sorguluyoruz, değişiyoruz (OSHO yardımlı) Neden korkuyorsun? Neden bu kadar korkuyorsun? Hakkındaki her şey biliniyor olsa bile, açık bir kitap olsan bile neden korkuyorsun? Sana nasıl zarar verebilirler? Bunlar sahte kavramlardır, toplumun neden olduğu şartlandırmalardır. Toplum her şeyi gizlemen gerektiğini, kendini korumak zorunda olduğunu, sürekli mücadele içinde olman gerektiğini, herkesin düşmanın olduğunu ve herkesin sana karşı olduğunu söyleyip durur. Hiç kimse sana karşı değil! Birinin sana karşı olduğunu hissetsen bile, o bile, sana karşı değildir. Çünkü herkes kendisiyle ilgilenmektedir, seninle değil. Korkacak bir şey yok. Gerçek bir ilişkinin oluşması için önce bunun hayata geçirilmesi gerekiyor. Korkacak hiçbir şey yok. |
Cevap: HEP BİRLİKTE okuyoruz, sorguluyoruz, değişiyoruz (OSHO yardımlı) Bu konu üzerinde iyice bir düşün. Sonra başkalarının sana nüfuz etmesine izin ver, onları içeri davet et. Hiçbir yerde bir engel yaratma. Bir koridor ol; her zaman açık, kilitsiz ve kapısız ol. Üzerinde kapalı bir kapı olmasın. O zaman sevgi mümkün olabilir. İki gönül buluştuğunda sevgi oradadır. Ve sevgi simyasal bir olgudur; tıpkı hidrojen ve oksijen bir araya geldiğinde su gibi yeni bir şeyin yaratılması gibi. Hidrojenin olabilir, oksijenin olabilir ama eğer susamışsan bunlar hiçbir işine yaramayacak. İstediğin kadar oksijene, istediğin kadar hidrojene sahip olabilirsin ama susuzluğunu gideremezsin. İki gönül bir araya geldiği zaman yeni bir şey yaratılır. Bu yeni şey sevgidir. Ve tıpkı su gibi, birçok hayatın susuzluğunu giderir. Birden doyarsın. Bu, sevginin görünür işaretidir; sanki her istediğini elde etmiş gibi tatmin olursun. Artık ulaşılacak bir hedef kalmamıştır; amacına ulaşmışsındır. Başka bir hedef yok, yazgını gerçekleştirdin. Tohum bir çiçeğe dönüştü, mutlak olgunluğuna erişti. |
Cevap: HEP BİRLİKTE okuyoruz, sorguluyoruz, değişiyoruz (OSHO yardımlı) Sevginin görünür işareti derin bir tatmin hissidir. Bir insan sevdiği zaman derin bir tatmin yaşar. Sevgi gözle görünmez ancak kişinin çevresindeki o huzur, derin tatmin duygusu görünebilir her nefesinde, her hareketinde tüm varlığı mutluluğa ulaşmıştır. Sevginin seni arzusuz yaptığını söylersem şaşırabilirsin ama arzu tatminsizlikten ortaya çıkar. Sahip olmadığın için arzularsın. Arzu edersin çünkü eğer o şeye sahip olursan seni tatmin edeceğini düşünürsün. Arzu, tatminsizlikten ortaya çıkar. Sevgi olduğu zaman; iki gönül buluşup, kaynaşıp, bütünleştiği zaman yeni bir simyasal nitelik doğar ve tatmin oluşur. Sanki tüm varoluş durmuş gibidir, hareketsiz. O zaman yaşanan an, varolan tek an olur. İşte o zaman "Bu pasta çok lezzetli" dersin. Sevgiyi yaşayan bir insan için ölüm bile herhangi bir şey ifade etmez. |
Cevap: HEP BİRLİKTE okuyoruz, sorguluyoruz, değişiyoruz (OSHO yardımlı) SINIRLARI OLMAYAN BİR DÜNYA Sevgi, sınırları olmayan bir dünyaya, sonsuz bir dünyaya açılan kapıdır. Sevgi başlar ama asla bitmez; bir başlangıcı vardır ama bitişi yoktur. Bir şeyi unutma: Normalde zihin müdahale eder ve sevginin kendi sonsuzluğuna ve alanına izin vermez. Eğer bir insanı gerçekten seviyorsan ona sonsuz alan verirsin. Senin varlığın, onun içinde büyüyeceği, birlikte büyüyeceğiniz bir alandan ibarettir. Zihin devreye girer ve ona sahip olmaya çalışır. O zaman sevgi yok olur. Zihin çok aç gözlüdür. Zihin açgözlülüktür. Zihin çok zehirlidir. O yüzden eğer biri sevgi dünyasına adım atmak istiyorsa, zihnini geride bırakmak zorundadır. Zihnin müdahalesi olmadan yaşamak zorundadır. Zihin, kendi alanında kullanıldığı zaman iyidir. Pazar yerinde ona ihtiyaç duyulur ama sevgide değil. Bir bütçe hazırlamaya çalışırken işe yarar ama iç dünyada derinleşmek için ona ihtiyaç yoktur. Matematik için zihne ihtiyaç vardır; meditasyon için yoktur. Zihnin kendi kullanım alanı vardır ama bu kullanışlılık sadece dış dünya içindir. İç dünyayla hiçbir ilgisi yoktur. O yüzden daha fazla sev. Şartsız sev. Sevgi ol. Bir koridor ol. Sevgiyi yaşa. |
Cevap: HEP BİRLİKTE okuyoruz, sorguluyoruz, değişiyoruz (OSHO yardımlı) Kuşlar ve ağaçlar, dünya ve yıldızlar, kadınlar ve erkekler. Herkes anlıyor. Siyah ve beyaz, sadece tek bir dil var ve bu dil de evrenin dilidir. Bu dil sevgidir. O yüzden bu dil ol. Ve sen sevgi olduğun zaman, sınırları olmayan yepyeni bir dünya senin için açılacaktır. Sakın unutma, insanların kapalı olmasına neden olan şey zihindir. Zihin açıklıktan çok korkar çünkü zihin ancak korkunun olduğu yerde varolabilir. Bir insan ne kadar korkusuzsa, zihnini o kadar az kullanır. Bir insan ne kadar korkarsa zihnini o kadar fazla kullanır. Korktuğun zaman, kaygı duyduğun zaman, seni rahatsız eden bir şey olduğu zaman zihnin hemen odaklandığını gözlemlemiş olabilirsin. Kaygı duyduğun zaman zihin çok fazla öne çıkar. Kaygı olmadığı zaman zihin geri çekilir. |
Cevap: HEP BİRLİKTE okuyoruz, sorguluyoruz, değişiyoruz (OSHO yardımlı) Her şey yolunda giderken ve korku yokken zihin geri planda kalır. Ancak bir şeyler ters gitmeye başladığı zaman zihin hemen öne atlar ve liderliği ele alır. Tehlike yaşandığı zaman lider olur. Zihin tıpkı politikacılar gibidir. Adolf Hitler, otobiyografisi olan Mein Kampf da, "Eğer liderlikte kalmak istiyorsan ülkeyi korku altında tutmalısın. Sürekli komşu ülkelerin saldırı hazırlığı içinde olduğuna, saldırmak için hazırlanan ülkeler olduğuna dair dedikodular yaymalısın." diye yazmıştı.. İnsanlara huzur verme çünkü huzurlu toplumlar politikacıları önemsemez. İnsanlar gerçekten huzurluysa, politikacılar anlamsız olur. Eğer insanları sürekli korku içinde tutarsan politikacı güçlü olur. |
Cevap: HEP BİRLİKTE okuyoruz, sorguluyoruz, değişiyoruz (OSHO yardımlı) Meditasyon, zihnin giderek daha az şey yapacağı bir ortam yaratmaktan başka bir şey değildir. O kadar korkusuz, o kadar sevgi dolu, o kadar huzurlusun ki... Yaşanan olay seni o kadar tatmin ediyor ki, zihnin söyleyecek bir şeyi kalmıyor. O zaman zihin giderek geriye çekiliyor, arkada kalıyor ve aradaki mesafe artıyor. Bir gün zihin tamamen geride kalıyor ve o zaman sen evren oluyorsun. O zaman artık bedeninle sınırlı kalmıyorsun, hiçbir şey içinde hapis kalmıyor saf bir boşluk oluyorsun. Tanrı işte budur. Tanrı saf boşluktur. |
Cevap: HEP BİRLİKTE okuyoruz, sorguluyoruz, değişiyoruz (OSHO yardımlı) Sevgi bu saf boşluğa giden bir yoldur. Sevgi araçtır ve varılacak yer de Tanrı. KORKAN İNSANLAR, BÜYÜK BİR SEVGİ KAPASİTESİNE SAHİP OLAN İNSANLARDIR. Korku, sevginin olumsuz bir yüzüdür. Eğer sevginin akmasına izin verilmezse, korkuya dönüşür. Eğer sevgi akışına engel olunmazsa korku ortadan kaybolur. O yüzden sadece sevgi yaşanan anlarda korku bulunmaz. Eğer bir insanı seversen birden korku ortadan kalkar. Sevgililer, korkusuz olan tek insanlardır; ölüm bile sorun yaratmaz. Sadece sevgililer engin bir dinginlik ve korkusuzluk içinde ölebilir. Ancak, her zaman ne kadar çok seversen, o kadar çok korku hissediyorsun. O yüzden kadınlar erkeklerden daha fazla korku hisseder, çünkü kadınların sevgi potansiyeli daha fazladır. Bu dünyada sevgini hayata geçirmek için karşında çok az fırsat olduğundan, bu sevgi sürekli senin etrafında sürüncemede kalıyor. Ve eğer bir potansiyel sürüncemede kalırsa, karşıtına dönüşür. Kıskançlığa dönüşebilir; bu da korkunun bir parçasıdır. Sahiplenmeye dönüşebilir; bu da korkunun bir parçasıdır. Hatta nefrete bile dönüşebilir; bu da korkunun bir parçasıdır. O yüzden daha fazla sevgi dolu ol. Şartsız sev. Mümkün olan en çok yoldan sev. İnsan milyonlarca şekilde sevebilir. |
Cevap: HEP BİRLİKTE okuyoruz, sorguluyoruz, değişiyoruz (OSHO yardımlı) Bir insan yoldan geçen bir yabancıyı bile sevebilir. O sevgi duygusunu hissedip sonra kendi yoluna devam edebilirsin. Konuşmaya bile gerek yok. Bunu ifade etmeye bile gerek yok. İnsan bu duyguyu hissedip kendi yoluna gidebilir. İnsan bir taşı sevebilir. İnsan bir ağacı, gökyüzünü, yıldızları sevebilir. İnsan arkadaşını, kocasını, çocuklarını, babasını, annesini sevebilir. İnsan milyonlarca şekilde sevebilir. UNUTMA: CESARET KORKUSUZLUK DEMEK DEĞİLDİR. Eğer bir insan korkusuzsa, ona cesur diyemezsin. Bir makineye cesur diyemezsin, o korkusuzdur. Cesaret sadece korku okyanusu içinde varolabilir. Cesaret, korku okyanusu içinde bir adadır. Korku vardır ama bu korkuya rağmen insan o riski göze alır; işte cesaret budur. İnsan titrer, insan karanlığa girmekten korkar ama yine de girer. İnsan, kendine rağmen adım atar; cesur olmanın anlamı budur. Bu, korkusuzluk demek değildir. Korku dolu olmak ama onun altında ezilmemek demektir. |
Cevap: HEP BİRLİKTE okuyoruz, sorguluyoruz, değişiyoruz (OSHO yardımlı) En büyük sorun sevgiye adım attığın zaman ortaya çıkar. O zaman korku ruhunu sarmalar, çünkü sevmek demek ölmek demektir; diğerinin içinde yok olmak demektir. Bu, ölümdür; hem de normal bir ölümden çok daha derin bir ölüm. Normal ölümde sadece beden ölür; sevgi içindeki ölümde, ego ölür. Sevmek için çok büyük bir cesaret gerekir. Etrafında oluşacak bütün o korkuların kuşatmasına rağmen devam etme kapasitesine sahip olmak gerekir. Risk ne kadar büyükse, gelişme olasılığı o kadar büyüktür. O yüzden hiçbir şey bir insanı sevgi kadar olgunlaştıramaz. Sevgiden korkan insanlar çocuk olarak kalır; olgunlaşmamış, yani ham olarak. Seni olgunlaştıran tek şey sevginin ateşidir. |
Cevap: HEP BİRLİKTE okuyoruz, sorguluyoruz, değişiyoruz (OSHO yardımlı) NE KOLAY NE DE ZOR: SADECE DOĞAL Sevgi, doğal bir bilinçlilik durumudur. Ne kolay, ne de zordur. Bu sözcükler ona uygulanamaz. Bir çaba olmadığı için ne kolay olabilir ne de zor. Nefes almak gibi bir şey! Kalbin atması, kanın vücudunda dolaşması gibi bir şey. Sevgi senin varlığındır. Ama bu sevgi neredeyse imkansız olmuştur. Toplum buna izin vermez. Toplum seni öyle bir şartlar ki, sevgi imkansız olur ve ancak mümkün olan tek şey olarak nefret ortaya çıkar. O zaman nefret kolaydır; sevgi ise sadece zor değil, imkansız olur. İnsan çarpıtılmıştır. Eğer insan en baştan çarpıtılmazsa onu köleleştirmek imkansız olur. Politikacılar ve din adamları çağlar boyunca derin bir gizli ittifak içinde olmuştur. İnsanlığı bir köle topluluğuna dönüştürmek için işbirliği yapmıştır. İnsandaki her türlü başkaldırı duygusunu yok ediyorlar; ve sevgi bir başkaldırıdır, çünkü sevgi sadece kalbin sesini dinler ve başka hiçbir şeyi umursamaz. |
Cevap: HEP BİRLİKTE okuyoruz, sorguluyoruz, değişiyoruz (OSHO yardımlı) Sevgi tehlikelidir çünkü seni bir birey yapar. Ama hükümetler ve kiliseler kesinlikle bireyleri istemez. Onlar insan değil koyun ister. Onlar sadece insan gibi görünen ama ruhları derinden ezilip büyük hasar gördüğü için bir daha onarılamaz hale gelmiş kişiler olsun ister. Ve bir insanı yok etmenin en iyi yolu da, onun içindeki doğal sevgiyi yok etmektir. Eğer insanda sevgi olursa, ülkeler varolamaz; ülkeler nefret üzerinde varolabilir. Hintliler Pakistanlılardan, Pakistanlılar da Hintlilerden nefret eder. Ancak o zaman bu iki ülke var olabilir. Eğer sevgi ortaya çıkarsa sınırlar yokolur. Eğer sevgi gerçekleşirse, o zaman kim Hıristiyan ve kim Yahudi olur? Eğer sevgi ortaya çıkarsa, din de kaybolacaktır. |
Cevap: HEP BİRLİKTE okuyoruz, sorguluyoruz, değişiyoruz (OSHO yardımlı) Eğer sevgi ortaya çıkarsa, kim tapınağa gidiyor olacak? Ne için? Tanrı'yı aramanın tek nedeni var: sevgi eksikliği. Tanrı, eksikliğini hissettiğin sevginin yerine geçen bir şeydir. Mutlu olmadığın, huzurlu olmadığın, coşkuyla dolmadığın için Tanrı'yı arıyorsun. Aksi halde, kim önemserdi? Kimin umurunda? Eğer hayatın bir dans ise, zaten Tanrı'ya ulaşmışsın demektir. Seven bir kalp Tanrı'yla doludur. O yüzden aramaya gerek kalmaz, dua etmeye gerek kalmaz, herhangi bir tapınağa ya da rahibe gitmeye gerek kalmaz. O yüzden rahip ve politikacı ikilisi insanlığın düşmanıdır. Onlar büyük, gizli bir ittifak içinde çünkü politikacı bedenine ve rahip de ruhuna hükmetmek istiyor. Kullanılan araç da aynı: Sevgiyi yok et. O zaman insan içi boş ve anlamsız bir varoluştan başka bir şey olmaz. O zaman insanlığı istediğin gibi yönlendirebilirsin ve kimse başkaldırmaz, kimsede isyan edecek cesaret olmaz. |
Cevap: HEP BİRLİKTE okuyoruz, sorguluyoruz, değişiyoruz (OSHO yardımlı) Sevgi cesaret verir, sevgi bütün korkuyu siler atar; ve zalimler senin korkularına bel bağlar. Senin içinde bin bir çeşit korku yaratırlar. Etrafın korkuyla çevrili, bütün psikolojin korkuyla dolu. İçinin derinliklerinde titriyorsun. Sadece yüzeyde belirli bir görünüm sergiliyorsun; bunun altındaysa üst üste korku katmanları bulunuyor. |
Cevap: HEP BİRLİKTE okuyoruz, sorguluyoruz, değişiyoruz (OSHO yardımlı) Korku dolu bir insan sadece nefret edebilir; nefret, korkunun doğal bir sonucudur. Korku dolu bir insan aynı zamanda öfke doludur. Korku dolu bir insan, yaşamdan yana olmaktan çok, yaşama karşıdır. Korku dolu bir insana huzur, ancak ölümle gelirmiş gibi görünür. Korku dolu bir insan ra meyilli olur, yaşama karşı olumsuz tavır takınır. Hayat onun için tehlikeli görünür çünkü yaşamak demek sevmek demektir. Nasıl yaşayabilirsin? Nasıl bedenin yaşamak için nefes almaya ihtiyacı varsa, ruhun da yaşamak için sevgiye ihtiyacı vardır. Ve sevgi tamamen zehirlenmiştir. |
WEZ Format +3. Şuan Saat: 09:44 PM. |
Powered by vBulletin® Version 3.8.8
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.