Hayatimdegisti.com kişisel gelişim ritmotrans telkinli Cd'leri

Hayatimdegisti.com kişisel gelişim ritmotrans telkinli Cd'leri (http://www.hayatimdegisti.com/forum/index.php)
-   Çekim Yasası (http://www.hayatimdegisti.com/forum/cekim-yasasi/)
-   -   Eğer çekim yasası doğruysa (http://www.hayatimdegisti.com/forum/cekim-yasasi/622125-eger-cekim-yasasi-dogruysa.html)

Muallim 18-10-2012 07:55 PM

Eğer çekim yasası doğruysa
 
Çekim yasası (The Secret) içtenlikle imgelediğimiz şeylerin realize olması olarak özetlenebilir. Eğer bir şeyi yeterince istersek ve ona zaten sahip olduğumuz psikolojisi içine girersek isteğimizi tezahür ettireceğimizi vaad eder. Düşünce+Duygu=Çekim şeklinde formüle edilebilir. Secret formülatörleri bunun evrensel bir yasa olduğunu, her zaman ve her yerde geçerli olduğunu iddia ederler.

Ancak çekim yasasının bu ünlü kuralını hayatlarında uyguladıkları halde vaat edilen durumları kendilerine çekmeyen sayısız örnek vardır.

Örneğin aktörleri düşünün. Bir rolde ustalaşmak için bazen işi o kadar ileriye götürürler ki oynadıkları karakterin yaşamına yoğun bir şekilde dalarlar ve (fiziksel taklitin ötesinde) oynadıkları karakter gibi düşünmeyi ve hissetmeyi öğrenirler. Son olarak o karaktermiş gibi davranırlar. Eğer çekim yasası evrensel bir kanunsa aktörlerin canlandırdıkları karakterin hayat şartlarını kendilerine çekmeleri gerekmez mi?

Bir başka örnek sapıklar. İsteklerimizi gerçekleştirmenin yolu ona odaklanmak, onu sürekli düşlemek ve ilham geldiğinde eyleme geçmekse sapıklar neden istediklerini nadiren elde ederler? Sapıkların da kullandığı yöntem tam olarak bu değil mi? Birilerini kafalarına takarlar ve başka hiçbir şey düşünmezler. Bu kişiyle ilgili hayaller kurarlar ve zamanla ilham bularak ona yaklaşmaya çalışırlar. Ancak arzuladıkları kişiyi elde etmek yerine genellikle kendilerini hapiste bulurlar.

Bir diğer argümanımız hastalık hastaları.Bu takıntılı kişiler gerçekten hastalığı düşünürler. Yakalandıklarını hayal ettikleri hastalığa yakalanmış gibi davranırlar. Kendileri için hastalıkları bir gerçektir ve kesin olarak inanırlar. Duyguları, düşünceleri, inançları ve davranışları “tam bir uyum içinde” olmasına rağmen odaklandıkları hastalıkları hayatlarına çekmezler. Aslında psikiyatri literatüründe yer alan diğer obsesyonlar da argüman olarak kullanılabilir. Yine çeşitli delüzyon sahibi birçok insanın varlığını da göz önünde bulundurmak yerinde olacaktır. Bu kişilerde çeşitli hezeyanlar ortaya çıkar. Örneğin işkence gördüklerine, izlendiklerine, kendisine suikast düzenlendiğine, zehirlendiklerine, aldatıldıklarına, gözetlendiklerine ya da alay konusu olduklarına inanırlar. Ancak bu sanrıları çoğunlukla gerçekleşmez. Bu durum çekim yasası için ölümcül bir hata değil mi?

Dördüncü argümanımız tıbbi araştırmalar yapan hekimler. Bu araştırmacıların birçoğu, iş hayatlarının her gününü çeşitli hastalıkların tanı ve tedavisini düşünerek geçirirler. Bu konulara odaklanmalarına rağmen hastalıkları kendilerine çekmezler. Oysa The Secret formülatörleri odaklandığımız ve imgelediğimiz şeylerin realize olacağını söylüyor.

ßyKuS 18-10-2012 10:18 PM

Cevap: Eğer çekim yasası doğruysa
 
Çekim yasası (The Secret) içtenlikle imgelediğimiz şeylerin realize olması olarak özetlenebilir. Eğer bir şeyi yeterince istersek ve ona zaten sahip olduğumuz psikolojisi içine girersek isteğimizi tezahür ettireceğimizi vaad eder. Katılıyorum buna

''Ancak çekim yasasının bu ünlü kuralını hayatlarında uyguladıkları halde vaat edilen durumları kendilerine çekmeyen sayısız örnek vardır.'' Sen onları düşünmekle neden kafa yoruyorsunki,

Mesela bu konuda herhangi bir kişi hayatında birşeyi o kadar çok ister ki, bunu elde etmek için çekim yasasını kullanmaya karar verebilir. Çekim yasasını bir süre uygulamaya devam edip daha sonra istediği sonucu elde edemediğinde bunun işe yaramadığını düşünüp çekim yasasını uygulamaktan vazgeçebilir.

Halbuki çekim yasasını uygulamaya devam etse istediğini elde edicektir.

Neden biz telkinlerde istediğimiz sonucu elde etmek için 21 gün kuralına uymamız gerektiğini şimdi daha iyi anlıyor musun ? İstediğimiz sonucu elde etmek için

Arzu ettiğin şeyler, beklemekten vazgeçtiğin anda gerçekleşir. Bu, hayatın: “Sen bakarken soyunamıyorum.” deme şeklidir.

~Shutter Island~

Doktor örneğine gelicek olursak.. eğer senin dediğin gibi olsaydı. Bizler neden telkinin etkisini göstermesi için 21 gün bekleyelim kii ? Doktor örneği vermişssin.. şimdi doktor hastasına teşhis koyduğunda hasta yaşadığı travmatik veya herhangi bir nedenden dolayı hasta oldu.

Yani yaşadığı bir kötü olay onun bu hastalığını tetikledi ve hasta oldu. Doktor ise böyle bir olay yaşamadığından dolayı durduk yere hasta olmasına da anlam veremeyiz zaten..

Çekim yasası neye odaklanırsan onu çekersin hayatına.. sürekli düşünürsen daha çabuk çekersin. olumlu yada olumsuz yönde bilinçli yada bilinçsiz bir şekilde benim uyguladığım bir yöntem var ''olumlu düşünmenin gücü'' adlı kitabında şu formül çok işe yarıyor..

FORMÜL : DUA EDİN, RESMEDİN, GERÇEKLEŞTİRİN.

BENİM UYGULADIĞIM FORMÜL İSE :DUA EDİN, RESMEDİN, TEŞEKKÜR EDİN.

(Bu sayede takdir aldım, fazla ders bile çalışmadım ama yöntemi uyguladım, Birisini seviyordum ve o birisiyle çıktığını öğrendiğimde derinden üzülmüştüm ve hemen yine aynı formulü uygulamaya koyuldum.. Dua ediyordum, zihnimde tekrar tekrar hayırlısıyla ayrıldıklarını resmediyordum. ve ayrıldıklarını imgeledikten sonra gerçekleşmiş gibi şükrediyordum. 9 gün sonra ayrıldılar. )

Küçük ve basit bir örnek daha kardeşimden su istemiştim. ama getirmiceğini biliyordum ve sonra zihnimde kardeşimin suyu bana getirdiğini resmettim ve şükrettim aklıma olumsuz hiçbirşey getirmedim.. ve kardeşim suyu bana getimişti... :)

Muallim 18-10-2012 10:47 PM

Cevap: Eğer çekim yasası doğruysa
 
“Tıbbi araştırmalar yapan hekimler” örneğini tam anlatamadım galiba. Şöyle söyleyeyim: Dünyanın dört bir yanındaki tıp araştırmacıları çeşitli hastalıkların tanı ve tedavisi ve diğer tıbbi durumlar üzerine –tabiri caizse- kafa yoruyor, daha iyi tedavi yöntemleri bulmak için deneyler ve gözlemler yapıyorlar (hatta bu araştırmalardan elde edilen bulgular öylesine devasa boyutlara ulaştı ki son yüzyıl içinde ortalama insan ömrü neredeyse ikiye katlandı). Yani Secret mantığıyla bakacak olursak “hastalıklara odaklanıyorlar”. Bir başka deyişle “vizualize ediyorlar” –ki vizualize etmenin (gözünüzde canlandırmanın) çekim yasasını çalıştıracağı The Secret ve türevleri yayınlarda iddia ediliyor. Ancak dediğim gibi tıbbi durumları araştıranlar onlarca kanser türünü “vizualize” etmelerine rağmen herhangi bir hastalığı kendilerine çekmezler.

Ayrıca çeşitli delüzyon ve obsesyonlara sahip kişilerin duygu, düşünce, inanç ve davranışlarının “tam bir uyum içinde” olmasına rağmen bu sanrılarının gerçekleşmemesi yine çekim yasasının problemleri arasındadır.

hayat_guzeldir 18-10-2012 11:17 PM

Cevap: Eğer çekim yasası doğruysa
 
bunun sebebi sanırım, olumlu düşüncelerin olumsuzlara oranla daha etkili olması. yani birkaç kez olumsuz düşünerek, korkarak onu kendinize hemen çekemezsiniz.böyle bir güzelliği var çekim yasasının!.. olumlu düşüncelerin,imgelemelerin etki süresi daha kısa kesinlikle!..bu arada yazınızı çok saçma bulduğumu söylemeliyim.

Muallim 19-10-2012 01:35 PM

Cevap: Eğer çekim yasası doğruysa
 
Yani delüsif, obsesif ve pesimist kişilerin hayallerindeki kötü senaryoların gerçekleşmemesini olumsuz düşüncelerin olumluya nisbeten daha zayıf olduğu varsayımına dayandırıyorsun. Eğer olumlu düşünseler hayallerini daha çabuk gerçekleştirirlerdi. Ama bu varsayım Çekim Yasası savunucularının “evren için hiçbir şey iyi ya da kötü, az ya da çok değildir. Sadece vardır, nötrdür” iddiasıyla çelişmiyor mu? Evren için iyi ya da kötü düşünce fark yaratmıyorsa gerçekleşme olasılığı eşit olması gerekir.

Sizin dediğiniz gibi olduğunu varsayarsak; olumlu düşünüp, güzel hayallere dalıp da sonradan hayal kırıklığına uğrayan insanlar yok mu? Ya da güvendiği kişilerden ihanet görenler? “Bu sefer doğru insanı buldum” deyip ilişkisi hüsranla sonlananlar?

Çekim yasası inançların maddeye etki edebileceği varsayımına dayanır (yeterince inanırsan şirinleri bile görebilirsin ^-^). Bu iddiayı baz alarak tarihsel olaylara bakmayı deneyin isterseniz.

Tarih seyri boyunca insanlar sayısız batıl inanca, mitlere ve efsanelere sahip olmuştur. Hem de bu mitlere içtenlikle inanmalarına, zihinlerinde “vizualize” etmelerine rağmen realiteye herhangi bir etki etmemiştir.

Örneğin bugün Amerika’da evenjalist/yaratılışçı Hıristiyan grup Dünya’nın 7000 yıl yaşında olduğuna ve insanlarla dinozorların aynı dönemde yaşadığına inanıyor. Ancak onların inançlarına rağmen hiçbir bilimsel bulgu bu inançları desteklemiyor. Örneğin dinozorlar dönemine ait bir insan fosili bulamıyoruz.

İnsanlar binlerce yıldır evrenin durağan/sabit olduğuna inanmıştır. Ancak bilindiği gibi bugün en geçerli model genişleyen evren (Big Bang) modelidir.

İnsanlar yaklaşık 1000 yıl boyunca Aristo ve Batlamyus’un Dünya merkezli evren modeline inanmış, hatta bu modeli dini inançlarıyla da bağdaştırmışlardır. Oysa astronomik bulgular bu modelin bir kenara koyulmasını gerektirmiştir.

Örnekler çoğaltılabilir. Tüm bu örnekler düşüncenin, inançların biz ne kadar kesinlikte inansak ve imgelesek de dış dünyaya etki edemeyeceğini gösteriyor. Kısacası gerçekler tektir, mutlaktır. Vizualizasyon veya imajinasyon gibi teknikler insanların kendisini iyi hissetmesini ve bu sayede mutlu olmalarını sağlayabilir ancak realiteye etki ettiğini söylemek gerçek dışıdır.

namasteeee 19-10-2012 01:50 PM

Cevap: Eğer çekim yasası doğruysa
 
Daha önce yazdığım konu " ÇIKIŞ ANIM " gibi,
bu konu ile ilgili de yaşadığım bir deneyimi yakında paylaşıcam.

Nasıl başardığımı açık birşekilde anlatıcam...

Ön yargılarınızı bir kenara bırakarak, paylaştıklarıma bakarsanız yol katedersiniz diye düşünüyorum...

Muallim 19-10-2012 07:13 PM

Cevap: Eğer çekim yasası doğruysa
 
@namasteeee Pekala, yazıda belirttiğim unsurlara da değinirseniz sevinirim.

Bu arada yukarıda bahsettiğim argümantasyonumu geliştireyim:

Antik çağlardan beri dünyanın dört bir yanındaki insanların inandığı çok sayıda batıl inançlar, mitler ve efsaneleri bir düşünün. Eğer odaklandığımız ve imajine ettiğimiz şeyleri çekiyorsak neden bu insanların inandıkları şeyler realize olmadı.

Örneğin Hitler ve Nazi subayları… Bu hayalperest insanlar kendilerinin seçkin ve üstün ırk olduklarına ve Tanrı’nın kendilerini zafere ulaştıracaklarına inanıyorlardı. Ayrıca bu inançlarına sözde bilimsel bir temel de bulmaya çalışmışlardır. Örneğin Nazi Partisi iktidarda olduğu dönemlerde Atlantis’in ırksal ve arkeolojik kalıntılarını bulmak için İzlanda, Grönland, Orta Amerika ve Tibet’e kadar keşif heyetleri gönderildi. Dinsel ayinler sırasında gördükleri halüsinasyonlar da kendi davalarının doğruluğu yönündeki inançlarını pekiştiriyordu. Hatta bir takım tarihsel kişiliklerin rüyalarında kendilerine görünerek zorlu görevinde yol gösterdiklerini ileri sürüyorlardı. Nazi subayları arasında kendilerini bir takım tarihsel kişilerin reenkarnesi olarak görenler de vardır. Nazi partisinin iki numaralı adamı Heinrich Himmler bunlar arasındadır. Bu fantezi dünyasında yaşayan insanlar kendi davalarına öylesine inanmışlardır ki holokost ve öjeni gibi vahşetlerin uygulanması son derece normal kabul edilmiştir. Ancak Nazi hareketi tam bir fiyaskoyla sonuçlandı ve onların Aryan ırkıyla ilgili teorileri bugün “sözde bilim” başlığı altında inceleniyor.

Bu ve buna benzer tarihsel örnekler insanların imajine ettiği ve kesin olarak inandığı her şeyin gerçekleşmeyeceğinin çok açık bir kanıtıdır.

Muallim 20-10-2012 12:02 AM

Cevap: Eğer çekim yasası doğruysa
 
Alıntı:

hayat_guzeldir Nickli Üyeden Alıntı (Mesaj 832137)
bunun sebebi sanırım, olumlu düşüncelerin olumsuzlara oranla daha etkili olması. yani birkaç kez olumsuz düşünerek, korkarak onu kendinize hemen çekemezsiniz.böyle bir güzelliği var çekim yasasının!.. olumlu düşüncelerin,imgelemelerin etki süresi daha kısa kesinlikle!..bu arada yazınızı çok saçma bulduğumu söylemeliyim.

Dikkat çekmek istediğim bir başka nokta bu konuyla ilgili. Burada bahsettiğim örnekler birkaç defa ya da belirli bir süre olumsuz düşünüp de gerçekleştiremeyen insanlar değil. Bu davranışı tabiri caizse bir huy, bir alışkanlık haline getiren kimselerdir. Çeşitli sanrılara ve obsesyonlara yahut paranoyalara sahip kişilerin bu saplantıları da neredeyse hiç realize olmaz. Bu durum çekim yasasının açıklamakta zorlandığı bir noktadır ki spiritualizm retoriğiyle örtbas edilemez.

Bir başka argüman olarak büyüklük sanrıları yaşayan kimseler verilebilir. Bu sanrıya psikiyatri literatüründe “megalomani” adı verilir. Batıda olduğu kadar İslam tarihinde de bu tür karakterler vardır. Çeşitli mistik deneyimleri sırasında ya da kullandığı halüsinojen maddelerin etkisiyle bir takım sanrılar yaşarlar. Kendisine zamanın mehdisi ya da peygamberi olduğunu söyleyen halüsinasyonlar görürler. Bazen de rüyasında gördüğü ruhani bir zat kendisine peygamber/mehdi/mesih olduğunu müjdeler. Bu sayede büyüklük sanrılarına kapılırlar. İslam topraklarındaki bazı batıl mezhepler bu tip sanrılı kişilerce oluşturulmuştur. Ancak bu kişilerin akıbetleri genellikle pek iç açıcı değildir. İç karışıklıklara sebep oldukları için çoğunlukla ya idam edilmiş ya da hapsedilmişlerdir. Batıdaki örnekleri için de aynı şey söylenebilir –ki zaten en ünlülerinden birine yukarıda temas ettik (bknz. Nazizm).

Çekim yasası evrensel bir yasa ise kendini büyük, değerli ve önemli hisseden bu insanların çabaları neden akamete uğramıştır? Çekim yasasının öngörülerinin gözlemler ve deneyimlerle uyuşmaması onun modern bir sofizmden başka bir şey olmadığını gösterir.

Muallim 20-10-2012 03:56 PM

Cevap: Eğer çekim yasası doğruysa
 
Çekim yasası bir yaratım yasası ise neden antik çağlardan beri inanılan hiçbir efsane realize olmaz?

Bildiğiniz gibi tarih mitolojiler çöplüğüdür. Hatta bunların arasında öyleleri vardır ki bir zamanlar “bilimsel bir gerçek” ve “biyolojik bir kanun” olarak yüzyıllar boyunca okutulmuş ve bilim literatürünü işgal etmiştir. Bunların arasında Fransız biyolog Lamarck ile ünlenen “edinilmiş özelliklerin kalıtılması” örneğinden bahsetmek istiyorum.

Öncelikle kavramın tanımına bakalım:

Alıntı:

Edinilmiş özelliklerin kalıtımı bir canlının yaşamı boyunca meydana gelen değişikliklerin (örneğin kullanım sonucu kasların büyümesi gibi) döllerine aktarıldığına dair bir kalıtım teorisidir. Bu fikir eski Yunanlılar zamanından beri mevcut olmakla beraber, genelde Fransız tabiatçısı Jean Baptiste Lamarck'a atfen, Lamarkizm olarak değinilir.

Edinilmiş özelliklerin kalıtımı kavramının modern bir tanımı şöyledir: Ortamda meydana gelen ufak bir değişiklik, bu ortamda bulunan bir canlı türünün tüm (veya çoğu) üyelerinde bir değişikliğe neden olur; bu canlılar başlangıçtaki ortama geri konunca bu yeni özellik devam eder. Bu özellik kalıtılır bireylerin yavrularında da aynı görülür.[1]

Edinilmiş özelliklerin kalıtımı fikri eski çağlarda Hipokrat ve Aristo tarafından öne sürülmüştü ve Lamarck zamanında yaygın olarak kabul görmekteydi. Comte de Buffon, Lamarck'tan evvel, bu kavramı içeren, evrimle ilgili görüşlerini dile getirmiş ve Charles Darwin bile, Lamarck'tan sonra, edinilmiş özelliklerin kalıtımı hakkında kendi teorisi olan pangenezis teorisini geliştirmiştir. "Lamarkçı genetik" terimi ve Lamarck ile Darwin arasında bir çekişme olduğu fikri, 19. yüzyıl sonlarında, Weismann ve neo-lamarckçılar arasındaki çekişmeden doğmuş birer efsanedir. Edinilmiş özelliklerin kalıtımı kavramının yanlış olduğu nihayet 20. yüzyılın başlarında geniş kabul gördü. (Kaynak: tr.wikipedia.org)
20. yüzyıl başlarında Mendel genetiğinin bilimsel topluluklarda kabul görmesiyle birlikte Lamarckizm fikri terkedilmiştir. Yapılan bir dizi deney ve gözlem edinilmiş özelliklerin sonraki nesillere miras bırakılmadığını göstermiştir. Örneğin nesiller boyunca farelerin kuyruklarının kesilmesi sonraki nesillerin kuyruksuz doğması yol açmamıştır.

Ancak ideolojik çevreler (Marxistler) bir süre daha gerçeklere direnmeye devam etmişlerdir. Bu teze (Lamarckizme) o kadar inanmışlardır ki Sovyet Rusya’da 1930’larda “edinilmiş karakteristiklerin kalıtımı” fikri baz alınarak bir tarım programı hazırlanmıştır (bknz. Lisenko olayı). Tohumların bir süre soğuk suda bekletilirlerse soğuk çevrelerine göre evrilecekleri ve böylelikle daha verimli mahsül alınacağı öngörülmüştür. Rus köylülerine bu uygulama zorla empoze edilmiş ve çok sayıda tohum Sibirya steplerine ekilmiştir, fakat hepsi ziyan olmuştur. Ve bu uygulama Sovyet tarımını 40 yıl geriye götürmüştür.

Bu tarihsel verilerden sonra şimdi de Secret formülatörlerinin vaadlerine bakalım:

Alıntı:

“İstediğiniz her şeyi elde edebilir, her şey olabilirsiniz.” “Seçtiğiniz şey ne olursa olsun ona sahip olabilirsiniz, hedefin büyüklüğü hiç önemli değil.”

“Hayatınıza giren her şeyi kendinize çeken siz kendinizsiniz. Bunu zihninizde tuttuğunuz imgelerin erdemiyle, düşüncelerinizle yapıyor, zihninizden geçirdiklerinizi kendinize çekiyorsunuz.”

“…tüm yaşantınız çekim yasası tarafından şekillendirilirken bu her şeye muktedir yasa düşünceleriniz aracığıyla işliyor. … yaratım sisteminin bir bütün olarak dayandırılabileceği en büyük ve en mutlak yasa… Düşüncelerinizle sadece kendi hayatınızı yaratmakla kalmayacak, onlar aracılığıyla dünyanın yaratımına da güçlü biçimde katkıda bulunacaksınız.

“Siz evrendeki en güçlü mıknatıssınız. İçinizde barındırdığınız manyetik güç yeryüzündeki her şeyden daha güçlü. Bu akıl sır ermez çekim gücünü yayan ise yine sizin düşünceleriniz.

Evren isteklerinizi yerine getirmek için kendisini yeniden düzenlemeye başlayacaktır.

“… yaşlanma.. zihnimizden kaynaklanır,… ebedi sağlık ve gençlik üzerinde odaklanın”
Eğer Secret bir yaratım yasası ise ve düşüncelerimiz/imgelerimiz/vizyonlarımız maddeye etki ediyorsa antik çağlardan beri insanların zihinlerinde varolan mistik imajların hiçbiri neden realize olmamıştır?

Jdarc 21-10-2012 12:42 AM

Cevap: Eğer çekim yasası doğruysa
 
Sayın Muallim'in sorduğu soru çok mantıklı ve secret'a inananlar tarafından cevaplanması gerek diye düşünüyorum. Gündelik hayattan söz edecek olursak; -benim de merak ettiğim- milli maçlarda o kadar insan, aynı anda, kazanmayı istiyor. Bu istemin ne kadar fazla ve güçlü olduğuna hepimiz tanığız. Ama olmuyor, kazanamıyoruz. Secret bunun neresinde?

Muallim 31-10-2012 08:11 PM

Cevap: Eğer çekim yasası doğruysa
 
Çekim yasası için tamamen gerçek dışı diyordum ama yanıldığımı itiraf etmeliyim. Çekim yasası hakkında anlatılan deneyimlere bakılırsa Secret lehine epey önemli bir kanıt oluşturuyor, ve bunlar psikolojik yanılsamalar gibi görünmüyor. Bu durumda bu argümanda gerçeklik payı olduğunu söyleyebiliriz. Ancak yine de yukarıdaki sorularıma tatmin edici bir cevap bulamadım.

Çekim yasasına inanan (Fred Alan Wolf ve Brian Greene gibi) kuantum fizikçileri de The Secret'taki iddiaları tamamıyla desteklemiyorlar. Sadece isteyerek fiziksel evrene hayallerimizi gerçekleştirtmek düşüncesinden kendilerini uzak tutuyorlar.

Hastalık hastaları neden düşünceleriyle kendilerine bir hastalığı çekmez diye sormuştuk. Buna ek olarak olarak Amerikan Kanser Derneği Başkanı Dr. Richard Wender'in yorumuna yer vermek istiyorum:

Alıntı:

"İnsanların kanseri düşünceleriyle çektiğine dair hiçbir kanıt yoktur." (Dr. Richard Wender, 23 Mart 2007, Nightline)

Muallim 31-10-2012 08:12 PM

Cevap: Eğer çekim yasası doğruysa
 
The Secret'taki Kontekst Dışı Alıntılar ve Referans Eksikliği

Skeptiklerce eleştirilen bir başka konu ise Secret’ın alıntı ve referans eksikliğidir. Geçmişte yaşamış pek çok ünlü filozof ve bilimcinin sırrı bildiğini ve insanlardan gizlediklerini iddia etmektedir. Ancak gönderme yapılan kişilerin çekim yasası gibi bir sırdan bahsettikleri hakkında bazı şüpheler var.

Alıntı:

William Shakespeare, Robert Browning ve William Blake gibi şairler bunu bize şiirleri ile anlattılar. Ludwig van Beethoven gibi müzisyenler müzikleriyle; Leonardo da Vinci gibi sanatçılar da tabloları ile ifade ettiler. Sokrates, Eflatun, Ralph Waldo Emerson, Pisagor, Sir Francis Bacon, Sir Isaac Newton, Johann Wolfgang von Goethe ve Victor Hugo gibi düşünürler de, bunu yazıları ve öğretileri aracılığı ile bizimle paylaştılar. (The Secret, Rhonda Byrne)
Fakat bu insanların eserlerinden nedense hiçbir alıntı yok.

Psikoterapist Bob Beverley (Bob’un Felsefe ve İngiliz Edebiyatı alanında diploması da vardır) bu konuyu şöyle kritize eder:

Alıntı:

“Genel bir cevap olarak, felsefe, edebiyat ve müzik tarihini biraz bilen herkes bu insanların Çekim Yasası’na inandığını duyduğunda şaşırır. Victor Hugo’nun Sefiller’i, Goethe’nin Genç Werther’in Acıları, Sheaespeare’nin Kral Lear’ı ve Platon’un diyalogları, bu dünyanın acılarıyla ilgili olarak, olumsuzlukları hayatımıza kendi kendimize çektiğimizden ziyade, daha iç karartıcı açıklamalar getiriyor. Hikayelerinde kötü ruhlu çocuklar, açgözlü işadamları, kıskanç aşıklar, bencil hükümetler ve sosyopat krallar var. Sheaespeare, hayat genellikle korku veren bir gerçeklik olduğu için “yaşam hepimizi korkak etti” diyor. Sefiller’deki asilerin Fransız ordusuyla karşılaştıklarında keşfettikleri gibi.

Müzik yeteneğim veya eğitimim yok (müzik tarihini bile fazla bilmem), bu yüzden birinin Beethoven’ın müziklerinde Çekim Yasası’nı “ifade ettiğini” nereden çıkardığını bilemeyeceğim. Gerçek şu ki Beethoven müziği üzerinde çok çalışırdı. 8. Senfoni’yi iki yılda yazmıştı. Araştırmalar, çalışmasında kullandığı defterlerde sayfalar dolusu notaları tekrar tekrar düzelttiğini gösteriyor.

The Secret için yapılan araştırmalar görünüşe bakılırsa şu şekilde gerçekleşmiş: Eğer sırrı vurgular gibi görünen bir söze rastlarsa, yazar otomatikman bunu bir destekleyici olarak görmüş. Örneğin biri şükran duygusunu savunan bir ifade yazmışsa, yazının geri kalanı gerçekte ne söylüyor olursa olsun, Çekim Yasası’nın savunucusu olarak görülmüş. Buna bir şeyi “bağlamından uzaklaştırmak” denir. Daha da kötüsü bu bağlamı bilmememektir.

Şimdi, Ralph Waldo Emerson’ın şu sözlerine bir bakalım: “Sır yaşanmış, yaşanan ve yaşanacak her şeyin cevabıdır. (s. 183)” Bu sözleri söyleyen biri gerçekten de Çekim Yasası’nın savunucusu olarak algılanabilir. Ama anısına hazırlanmış Web sitesini araştırdığınızda, Ralph Waldo Emerson’ın Bütün Çalışmaları arasında böyle bir söze rastlamıyorsunuz (RWE.org - Complete Works of RWE).

Emerson’ın tam biyografisi, Robert D. Richardson, Jr.’ın hazırladığı Emerson: A Mind on Fire (Emerson: Ateşten Bir Zihin) olarak gösterilebilir. Bu çalışma Emerson’ın sırra inandığı yönünde hiçbir kanıt sunmamaktadır. Gerçeklerini, görüşlerini ve duygularını neredeyse daima bunalım ve şüphelerle başa baş giden sıkı çalışmalarıyla, ciddi mücadelelerle, sert bir disiplin anlayışıyla ve tutkuyla öğrenerek kazanmıştır. Zorlu yaşam yolculuğunu incelediğinizde, “benzer benzeri çeker” şeklinde kolaylaştırıcı dönemleri çok ender görürsünüz.

Şimdi bir de Sokrates’e bakalım. İşte Çekim Yasası’nı insanlığın iyiliği ve yıkımı için bir açıklama olarak görmediğini gösteren doğrudan sözel aktarımlardan bazıları:

“Çok acı bir düşmanlığın hedefi oldum ve bu yıkımımı getirecek olan şeydir; Meletus veya Anytus değil, halkın çok geniş bir kitlesinin kıskançlığı ve iftiraları. Diğer bir çok masum insan için ölümcül sonuçları oldu ve sanırım öyle olmaya da devam edecek; benimle duracaklarını hiç sanmıyorum.” (Sokrates’in Savunması)

“Eğer uzun zaman önce politikaya girmeyi deneseydim hayatımı uzun zaman önce kaybederdim.” (Savunma)

“Gerçek ve iyi bir sanatçının zihni daima tek bir düşünceyle meşguldür: Adalet vatandaşların ruhlarına işlenirken adaletsizlik nasıl ortadan kaldırılabilir, ılımlılık işlenirken disiplinsizlik nasıl ortadan kaldırılabilir ve iyilik işlenirken kötülük nasıl ortadan kaldırılabilir.” (Gorgias)

“Politik güç ve felsefi zeka arasında bir birleşme olmadıkça sorunlar asla kesilmeyecektir. (Cumhuriyet)

“Büyük suçlar ve saf kötülük, gelişimiyle yozlaşmış gayretli bir doğadan gelir.” (Cumhuriyet)

“Şu noktada siz de, felsefeye karşı bir çoklarının gösterdiği bu sert tutum için, ait olmadıkları yerlere dalan, birbirleriyle tartışıp duran, nefret dolu olan ve felsefeye hiç yakışmayacak şekilde daima insanlar hakkında konuşan isyankar grubu suçlamıyor musunuz? (Cumhuriyet)

“Her birimizin, hatta en saygın olarak tanınan bazılarımızın bile içinde korkunç, şiddetli ve adaletsiz bir arzular yığını vardır.” (Cumhuriyet)

“Zihnin zeka isteği yönünde bir hastalığı olduğunu ve bunun iki türlü olduğunu kabul etmeliyiz; yani delilik ve cehalet.” (Timaeus)

“Yaşam iyi şeylerle doludur; ama bu iyi şeylerin çoğu pis ve bulaşıcı parazitlerin gölgesi altında kalır.” (Kanunlar)

Sokrates’in yoğun ve güçlü argümanları Çekim Yasası’na yakın bir şeye inandığı yönünde en ufak bir ipucu bile vermemektedir. Sokrates’in dünyasında, ruhlarımız aşırı zevk, güç ve ün tutkusuyla, kötü insanlarla, kötü öğretilerle, tembelce alışkanlıklarla, kötülüğü daha da çekici kılan harika sanatla, iyiliği cansız gösteren ruhsuz sanatla, cinsel aşkın gücüyle ve diğer birçok kirliliğin etkisiyle yozlaştırılmıştır.

Platon ise insanlığın refahına uzanan yolun kolay, basit ve ışık hızıyla Evren’den elde edilebilecek olduğu konusunda hiçbir cümle söylememiş ve yazmamıştır. Platon’da kestirmeler yoktur. Bilgelik, sıkı düşünce, cesaret, içsel disiplin, dürüstlük, belli alanlardaki uzmanlar için uzun bir arayış gerektirir ve ruh kalabalıkla birlikte, veya kişinin kendi istekleriyle savrulmayacak şekilde güçlü bir bağımsızlığa sahip olmalıdır.

Platon, bize tartışma sanatında ikinci bir aracı hatırlatır; düzgün düşünebilme yeteneği. Bu, akla gelebilecek her türden nedenden dolayı çok zor bir şeydir. Mantık ustası Sokrates bile sürekli olarak gerçeği bulmanın, net düşünmenin ve bir tartışmayı adil ve doğru bir şekilde sürdürmenin ne kadar zor olduğundan söz eder. Tutkularımız, kendi görüşlerimize bağlılığımız ve felsefecilerin adına “mantık safsataları” dediği şeyler bizi kör etmiştir.” (Yalanın Ardındaki Gerçek “Çekim Yasası”/9. Bölüm s. 143)
Aynı zamanda bir köktendinci olarak yetiştirilen ve 25 yılını Protestan bir rahip olarak geçiren Bob Beverley, The Secret’da kullanılan Hz. İsa'dan aktarılan “dileyin, size verilecektir…” sözünü şu şekilde inceliyor:

Alıntı:

Dileyin, size verilecek; arayın, bulacaksınız; kapıyı çalın, size açılacaktır. Çünkü her dileyen alır, arayan bulur, kapı çalana açılır.

Şimdi İncil’in ciddi bir öğrencisiyseniz, bu kelimelerin yazıldığı orijinal dili öğrenmeye uğraşabilirsiniz. Bu dil, Antik Yunanca’dır. 25 yıldır rahip olmama rağmen, diller alanında da kuantum fiziğinde olduğum kadar kötüyüm ve bu yüzden, benden fizikle veya bu satırlar dışında Yunanca ile ilgili bir şey duyamazsınız. “Dileyin”, “arayın” ve “çalın” kelimeleri, süreklilik belirten aorist* kalıpta kullanılmıştır ve sürekli, bitmeyen bir eylemi ifade eder; yani “daima istemeye devam edin, daima aramaya devam edin ve daima çalmaya devam edin” denmektedir.

(*) Geniş zaman, muzari, bazı dillerde kesinlikle zaman bildirmeyen zaman; özellikle Yunanca’da haber kipinin geniş zamanı (E.N.)

Hızlı çözümler buraya kadar.

Yukarıdaki ayetle ilgili diğer önemli ve ilginç bir nokta, Dağdaki Vaaz’dan alınmış olmasıdır ve ardında şu ayetler gelmektedir:

Sahte peygamberlerden sakının! Onlar
Size kuzu postuna bürünerek yaklaşırlar
Ama özde yırtıcı kurtlardır.
Yaşama götüren kapı dar, yol da
Çetindir. Bu yolu bulanlar azdır.
Bizi kötülüklerden koruyan
Gökteki Babamız, güneşini hem
Kötülerin hem iyilerin üzerine doğdurur;
Yağmurunu hem doğruların hem
Eğrilerin üzerine yağdırır.


Yukarıdaki satırlar, Hz. İsa’nın “dileyin, arayın, kapıyı çalın” sözlerini uyarlasa bile, yaşamın asla The Secret’ın iddia ettiği kadar kolay olmayacağını açıkça gösteriyor.

Hz. İsa, “her şeyi kendimize manyetik bir şekilde çektik” sözünden çok daha kötü olduğunu da biliyordu. Kendi yalıtılmış (ıssız), dar fikirli kötülükleriyle bize saldıran düşmanlarımız var; aksi takdirde, düşmanlarına şöyle demezdi: “Yaptığım iyi şeyler için beni taşlayacak mısınız?”

Hz. İsa'nın dünya görüşünde Tanrı, dünyayı "çektiğinizi alırsınız" tarzında yöneten bir Tanrı kavramından çok daha merhametlidir. Güneş Tanrı'nın cömertliğiyle parlar, hakkettiğimiz, kazandığımız veya Güneş'e sinyal gönderdiğimiz için değil. Çölün ortasındaysanız, Güneş isteseniz de istemeseniz de parlar. Güneş doğası gereği parlar; yağmur doğası gereği yağar; sizin onların doğasıyla bir ilginiz yoktur. Hz. İsa'nın görüşü kesinlikle budur.
(…)
Dolayısıyla, Hz. İsa “dileyin, arayın, kapıyı çalın” derken, bilimsel veya felsefi bir tez sunmuyordu. İnsanların hayatlarında bir şeyler yapmaya başlamaları için çarpıcı bir şekilde uyandırmaya çalışıyordu. Arkamıza yaslanıp oturduğumuz, hiçbir şey yapmadığımız ve başkalarının bize bakmasını umduğumuz yaygın bir insanlık kusuruyla mücadele ediyordu. Psikoterapi dünyasında, buna “pasif bağımlı kişilik bozukluğu” denir.
(Yalanın Ardındaki Gerçek “Çekim Yasası”/Bir Din Adamı Çekim Yasası Hakkında Neler Söylüyor/Bob Beverley)
The Secret’ta yer alan bağlamından koparılan bir başka alıntı daha:

“You create your own universe as you go along” Winston Churchill

“Siz ilerlerken kendi evreninizi yaratırsınız.”


Bob Beverley bu çarpıtmaya şöyle dikkat çeker:

Alıntı:

“The Secret’in prodüktörü, Churchill’in sözünü doğru bir şekilde aktarmıyor. Churchill metafizikten ve metafiziksel düşüncelerden nefret ederdi. The Secret’ta kullanılan sözü, KUZENLERİNİN onu ikna etmeye çalıştığı ve Churchill’in bunun karşılığında onlara dönerek “saçma” olduğunu söylediği şeydi.” (Yalanın Ardındaki Gerçek “Çekim Yasası”, s. 21)
Alıntının orijinali şurada:

Alıntı:

“Some of my cousins who had the great advantage of University education used to tease me with arguments to prove that nothing has any existence except what we think of it. The whole creation is but a dream; all phenomena are imaginary. You create your own universe as you go along. The stronger your imagination, the more variegated your universe. When you leave off dreaming, the universe ceases to exist. These amusing mental acrobatics are all right to play with. They are perfectly harmless and perfectly useless. I warn my younger readers only to treat them as a game. The metaphysicians will have the last word and defy you to disprove their absurd propositions.”
İngilizce’m (henüz) yetersiz olduğu için net bir çeviri yapamayacağım ama sanırım burada kuzenlerinden bazıları Churchill’e maddenin imgesel olduğunu ve bizim onu düşünmemiz dışında herhangi bir varlığa sahip olmadığını öne süren felsefi bir yaklaşımı kanıtlamaya çalışıyor. Churchill ise bu düşüncelerin saçma olduğunu söylüyor.

İngilizce bilenler daha iyisini çevirirse sevinirim.

Geçmişte yaşamış ünlü ve Başarılı kişiler arasında çekim yasasından bahsedenler olabilir tabi ki. Ama The Secret yazarının neden "out of context" alıntıları yaptığını da sormadan edemiyorum.

Muallim 01-11-2012 11:06 AM

Cevap: Eğer çekim yasası doğruysa
 
Dikkate değer bir haber:
Newsweek dergisinde 25 Şubat 2007 tarihinde yayınlanan bir makaye göre Byrne'nin filminde oynayan iki fizikçi, Fred Alan Wolf ve John Hagelin, sadece isteyerek fiziksel evrene hayallerimizi gerçekleştirtme fikrine "mesafeli duruyorlar". Fred Alan Wolf şöyle diyor: "O şekilde çalıştığını sanmıyorum. Kendi hayatımda hiç o şekilde olmadı."

Kaynak: 'The Secret': Does Self-Help Book Really Help? - Newsweek and The Daily Beast

Muallim 07-11-2012 04:49 PM

Cevap: Eğer çekim yasası doğruysa
 
Alıntı:

“İstediğiniz her şeyi elde edebilir, her şey olabilirsiniz.” “Seçtiğiniz şey ne olursa olsun ona sahip olabilirsiniz, hedefin büyüklüğü hiç önemli değil.”

“Hayatınıza giren her şeyi kendinize çeken siz kendinizsiniz. Bunu zihninizde tuttuğunuz imgelerin erdemiyle, düşüncelerinizle yapıyor, zihninizden geçirdiklerinizi kendinize çekiyorsunuz.”

“…tüm yaşantınız çekim yasası tarafından şekillendirilirken bu her şeye muktedir yasa düşünceleriniz aracığıyla işliyor. … yaratım sisteminin bir bütün olarak dayandırılabileceği en büyük ve en mutlak yasa… Düşüncelerinizle sadece kendi hayatınızı yaratmakla kalmayacak, onlar aracılığıyla dünyanın yaratımına da güçlü biçimde katkıda bulunacaksınız.

“Siz evrendeki en güçlü mıknatıssınız. İçinizde barındırdığınız manyetik güç yeryüzündeki her şeyden daha güçlü. Bu akıl sır ermez çekim gücünü yayan ise yine sizin düşünceleriniz.

Evren isteklerinizi yerine getirmek için kendisini yeniden düzenlemeye başlayacaktır.

“… yaşlanma.. zihnimizden kaynaklanır,… ebedi sağlık ve gençlik üzerinde odaklanın”
The Secret’ın bu önermelerini göz önünde bulundurarak çekim yasası paradokslarını şu şekilde özetleyebiliriz:

Hipokondriyaklar (hastalık hastaları) yıllarca belirli hastalıkları vizualize etmelerine rağmen hayal ettikleri korkunç hastalıklara yakalanmazlar ve fiziksel olarak sağlıklıdırlar. Çoğu insan uçmaktan korkar, ancak bir uçak kazasında ÖLMEZ. Pek çok kişi örümceklerden korkar, ancak bir örümceğin ısırığıyla HAYATINI KAYBETMEZ. Kendilerinin peygamber ya da tanrı olduğuna GERÇEKTEN inanan pek çok paranoid şizofren vardır. Ancak onlar peygambersel ya da tanrısal bir pozisyonu kendilerine çekmezler. Bu kişilerin çoğu genellikle bir psikiyatri servisine teslim edilirler. Ve bu inanç eksikliğinden KAYNAKLANMAZ.

Muallim 12-11-2012 04:58 PM

Cevap: Eğer çekim yasası doğruysa
 
Çekim Yasası Kitlesel Felaketleri Nasıl Açıklıyor?

Benzer benzeri çeker. Bu yüzden sadece pozitif durumları değil, negatif olayları ve korktuklarımızı da kendimize çekeriz.

Hatta bu konuda The Secret’ta şöyle bir tavsiye var:

Alıntı:

“Dingin olmayı ve dikkatinizi istemediğiniz şeylerden uzaklaştırarak deneyimlemek istemediğiniz şeylere odaklanmayı öğrenin.” –The Secret

“Deneyimlemek istemediğiniz şeyleri gördüğünüzde, onlar hakkında konuşmayın. Onlar hakkında yazmayın. Onlarla ilgili endişe gruplarına katılmayın. Onlara karşı direnmeyin.Onlara aldırmamak için elinizden geleni yapın.” -Esther Hicks, The Secret
Rhonda Byrne, Oprah Winfrey ile yaptığı ropörtajında şöyle dedi:

Alıntı:

"If you see people who are overweight, do not observe them, but immediately switch your mind to the picture of you in your perfect body and feel it."

"Aşırı kilolu insanlar görürseniz, onları gözlemlemeyin; bunun yerine, hemen zihninizde mükemmel bir bedene sahip olduğunuzu hayal edin."
Gördüğünüz gibi kilo almamak için aşırı kilolu insanlara bakmamalısınız. Aynı mantıkla yoksul, aç ve muhtaç insanlardan da uzak durmamız gerek. Onlardan uzak durursak onları unutmamız da zor olmayacak. Ancak bu mesaj yardımımıza en çok ihtiyacı olan insanları sorunlarıyla başbaşa bırakmak anlamına geldiğinden son derece bencilce ve yıkıcıdır.

Bu bilgilerden sonra şimdi bir başka konuya temas edeceğim.

Çekim yasası her zaman işe yarar ve evrensel bir kanundur.

Peki ya insanların başına gelen daha büyük olaylar? Kasırgalar, depremler, hortumlar, savaşlar ve soykırımlar? Onlar bu olayları kendilerine mi çektiler? Çekim yasası kitlesel felaketleri nasıl açıklıyor?

Amerikalı yazar ve beden dili uzmanı Kevin Hogan, Rhonda Byrne’nin bu konudaki görüşlerini şöyle kritize ediyor:

Alıntı:

You think I'm being sarcastic but that is what Rhonda Byrne says happens when you live in fear of something. That's why all the poor Rwandan women and children were butchered, murdered....remember?

Alaycı yaklaştığımı düşünebilirsiniz ama Rhonda Byrne, bir şeyden korkarak yaşadığınızda olan şeyin bu olduğunu söylüyor. O zavallı Ruandalı kadınlar ve çocuklar bu yüzden katlediliyor, hatırladınız mı?

And if people stop looking at you, realize it's because people who have THE SECRET don't want to look at fat people. That's how you lose weight.

İnsanlar size bakmak istemezse, SIRRI bilen insanlar şişman insanlara bakmak istemediği içindir. Çünkü bu şekilde kilo verilir.

I kid you not. Rhonda Byrne SAID that in the same interview she explained how the children of Rwanda brought on their own genocide. (not the fault of the killers, the fault of the CHILDREN)

Sizinle dalga geçmiyorum. Rhonda Byrne, Ruandalı çocukların soykırımı kendilerine nasıl çektiklerini açıkladığı ropörtajında bunu SÖYLEDİ. (Katillerin suçu değil, ÇOCUKLARIN suçu.)

Kaynak: http://www.kevinhogan.com/TheSecretL...ondaByrne4.htm

Muallim 12-11-2012 05:32 PM

Cevap: Eğer çekim yasası doğruysa
 
Alıntı:

Rhonda Byrne actually addresses this seemingly gaping lack of compassion in a recent Newsweek article: "'The law of attraction is that each one of us is determining the frequency that we're on by what we're thinking and feeling,' Byrne said in a telephone interview, in response to a question about the massacre in Rwanda. 'If we are in fear, if we're feeling in our lives that we're victims and feeling powerless, then we are on a frequency of attracting those things to us ... totally unconsciously, totally innocently, totally all of those words that are so important.'"
Kaynak: The Hubris of The Secret

Yukarıdaki haberden de anlaşılacağı üzere Byrne, bir telefon ropörtajında, Ruanda'daki katliamla ilgili bir soruya verdiği cevapta, "eğer korkarsak, kendimizi bir kurban ve güçsüz olarak hissedersek, bu tür şeyleri kendimize çeken frekanslar yayarız" diyor.

Bu konuda yorumu okuyucuya bırakıyorum.

bluegirlx 12-11-2012 10:54 PM

Cevap: Eğer çekim yasası doğruysa
 
öncelikle yazınızı çok anlamlı ve işe yarar buldum..belliki çekim yasası hakkında düşünüyorsunuz..neden olamıyacağını düşünmeniz size neden olabileceğini bulmanıza ışık olacaktır umarım. çekim yasasının the sechret ın anlatmadıığı bazı detayları var.mesela serbest bırakma ..mesela ilahi düzendeki yerini imgeleme..
mesela bir doktoru okuduğumu anımsıyorum..pankeras kanseri hakkında yıllarca araştırma yapmış ve bulduğu yöntemle kendini iyileştirmiş..işte çekim yasası evrenseldir..fakat kişide tezahür etmesi kişinin inançlarına bağlıdır..ben birşeyin benim olması için çok çalışmam gerektiğine inanırım ve bu böyle olur..haketmediğimi düşündüğüm hiçbirşey benim olmaz..başkasına milli piyango çıkar..çünkü o dışardan gelen desteğe açıktır..ben doğru insanlarla her yerde karşılaşacağıma inanır hiç kuyruk beklemem..ama başkası her dışarı çıkınca kavga eder..

sizi çekim yasası hakkında olumsuzda olsa düşünmeye devam etmenizi öneriyorumm..umarım aradığınız bilgiye ulaşırsınız..sevgiler..12389

Muallim 13-11-2012 06:26 PM

Cevap: Eğer çekim yasası doğruysa
 
@bluegirlx

Şahsen çekim yasası fikrinde gerçeklik payı olduğuna inanıyorum. Ancak yukarıda sözünü ettiğim paradoksal durumları ortadan kaldıracak limitasyonun ne olduğundan tam olarak emin değilim. The Secret kitabının ise daha çok ticari amaçlar için hazırlandığını düşünüyorum. Zaten içinde birçok kaynaksız iddia ve cımbızlama alıntı var (ki bunlara yukarıda değindim). Ayrıca bildiğim hiçbir kuantum fizikçisi bu kitaptaki iddiaları tamamıyla desteklemiyorlar.

Evet, çekim tekniklerinden haberdarım. The Secret ve benzeri yayınlarda detaylı bir şekilde anlatılıyor. The Secret çekim yasasının evrensel bir kanun olduğunu ve daima işe yaradığını ileri sürüyor. Ben de bu görüşü analiz ediyorum.

Mesela verdiğim örneklerden biri aktörler ve sinema oyuncularıydı. Sinema oyuncuları pek çok karakteri canlandırırlar. Bunlardan bazıları sıradan insanlardır, bazıları şiddete maruz kalan ve hastalık kurbanı iyi insanlardır, bazıları ise kendi çıkarları için başkalarını harcayan psikopat karakterlerdir. Bir rolde ustalaşmak için bazen işi o kadar ileriye götürürler ki oynadıkları karakterin yaşamına yoğun bir şekilde dalarlar ve fiziksel özelliklerin ötesine geçerek oynadıkları karakter gibi düşünmeyi ve hissetmeyi öğrenirler. Son olarak o karaktermiş gibi davranırlar. Eğer çekim yasası evrensel bir kanunsa aktörlerin canlandırdıkları karakterin hayat şartlarını kendilerine çekmeleri gerekmez mi?

Sinema oyuncularının sadece rol yaptığı ve oynadıkları karakter haline gelmeyi amaçlamadıkları fikri çekim yasası açısından bir fark yaratmamalıdır. Çünkü çekim yasası formülatörlerine göre duygu, düşünce ve davranışlarınız tam bir uyum içindeyse çekim garantilemiş demektir. Aktörlerin bir role hazırlanma süreçlerinin ne kadar yoğun olduğu dikkate alınırsa çekim yasası gereği oynamaya konsantre oldukları karakterin hayat şartlarını kendilerine çekmeleri gerekir.

Çekim Yasası öğretmenlerinden biri olan James Ray’in sözlerinde bu durum açıkça ifade edilir:

Alıntı:

“… Düşüncelerinizin, duygularınızın ve davranışlarınızın tamamen uyum içinde olması gerekir.

Eğer sonuç alınamıyorsa, muhtemelen bu üçünden birinin eksik olduğunu söylerim. İstediği ve hak ettiği bir şeyi yaratamayan birine bakarsanız, bu üçünden birinin eksik olduğunu görürsünüz. Üçününde tam ve uyum içinde olması gerekir.

Bunu yaptığınızda, gerçekten hak ettiğiniz türden bir hayat yaratırsınız.” –James Ray, Larry King Live, 8 Mart 2007.
Görüldüğü gibi üçünün de uyum içinde olması gerekir. Aktörlerin yaptığı da tam olarak bu değil mi?

Alıntı:

Hepimiz titreşimsel varlıklarız. Sizler, alıcınızı bir istasyona ayarladığınızda o istasyonda çalanları duyan radyolar gibisiniz. Anteninizi aldığınız şeye odaklanırsınız ve sadece 17 saniye o istasyona odaklansanız bile içinizdeki titreşimi aktif hale getirirsiniz. İçinizdeki bir titreşimi aktif hale getirdiğinizde, Çekim Yasası o titreşime cevap vermeye başlar ve istediğiniz veya istemediğiniz bir şey olsa bile o şeyi kendinize çekersiniz.
Abraham
18 Ağustos Pazar günü
Kuzey Los Angeles’taki atölye çalışmasından alınmıştır.
Kaynak: Home of Abraham-Hicks Law of Attraction -- It All Started Here!
Alıntı:

"Çekim Yasası, bir şeyi iyi yada kötü olarak algılamanıza veya bir şeyi isteyip istemediğinize aldırmaz: sadece düşüncelerinize karşılık verir." -Bob Doyle.

"Birçok kişi borçlarından kurtulmak istiyor. Bu onları sonsuza dek borç içinde bırakıyor. Düşündüğünüz şeyi kendinize çekersiniz. Ama borçtan kurtulduğunuzu düşündüğünüzü söyleyebilirsiniz. Borçtan kurtulmayı veya borca girmeyi düşünmeniz önemli değildir. Borcu düşünürseniz borcu çekersiniz." -Bob Proctor
Yukarıdaki alıntılarda da görüldüğü gibi ÇY öğretmenleri ÇY'nin bizim neye odaklandığımıza ve neyi imajine ettiğimize cevap verdiğini vurguluyor. Bir imge (sonuçları zararlı da olsa) eğer bizim bilinçaltımızda yer alıyorsa ÇY bunu gerçekleştirecektir.

Bu fikri kabul edersek hiçbir hipokondriyakın (hastalık hastasının) sağ kalmaması gerekiyor. Pek çok hastalık hastası fiziksel olarak sağlıklıdır ancak kendilerinin korkunç bir hastalığa yakalandıklarına KESİN olarak inanırlar ve bunu sürekli vizualize ederler. Hatta bu yüzden doktorlara gereksiz yere başvururlar, doktor onlara sağlam olduklarını söyler ancak yine de çoğu kez buna ikna olamazlar. İlaç almadan iyileşeceklerine inanmadıkları için bu kişilere placebo hapları verilir.

Alıntı:

"İnsanların kanseri düşünceleriyle çektiğine dair hiçbir kanıt yoktur." (Dr. Richard Wender, Amerikan Kanser Derneği Başkanı, 23 Mart 2007, Nightline)
The Secret yazarı Rhonda Byrne'ye göre terör ve soykırım kurbanları bu olayları düşünceleriyle kendileri çekerler. Ruanda'daki tecavüze uğrayan ve öldürülen kadınlarla ve çocuklarla ilgili bir soruya verdiği cevap aynen şu şekilde:

Alıntı:

'If we are in fear, if we're feeling in our lives that we're victims and feeling powerless, then we are on a frequency of attracting those things to us ... totally unconsciously, totally innocently, totally all of those words that are so important.'

"Eğer korku içinde yaşarsak, eğer kurban ve çaresiz olduğumuzu hissedersek, bu şeyleri kendimize çeken bir frekans yayarız... Tamamen bilinçsizce, tamamen masumca, tamamen öylesine önemli olan kelimelerle."
Yani katillerin değil, kadınların ve çocukların suçu.

Çekim Yasası pazarlamacıları sonuçtan nedene doğru çalışıyor.

Aldığınız sonuç neyse onu istemişsiniz demektir.

Yani hanımlar, eğer tecavüze uğrarsanız The Secret prodüktörüne göre bu sizin hatanız. Bilinçaltınızdaki imgelerle bunu hayatınıza kendiniz çektiniz. Hak ettiğiniz için bu sonucu aldınız.

Byrne, aynı şeyi tacize uğrayan çocuklar için de söylemişti. Tacize uğrayan çocuklar bilinçsiz olarak da olsa bunu kendilerine çekiyorlardı.

Bu mantıkla yahudilerin maruz kaldığı Nazi holokostunu, engelli insanların da öjeni gibi vahşetleri kendilerine çektiğini kabul etmemiz gerekir ki bu son derece absürd ve irrasyonel bir yaklaşım olacaktır.

Muallim 14-11-2012 01:45 PM

Cevap: Eğer çekim yasası doğruysa
 
Büyüklük Sanrıları Yaşayan Kimseler

Daha önce “hastalık hastaları” dediğimiz paranoid bozukluğun üzerinde durmuştuk.

Paranoid bozuklukların bir başka çeşidi de megalomanik sanrılardır. Bu kişilerin bazılarında mesih veya peygamber olduğu biçiminde mistik sanrılar ortaya çıkar. Kendilerinin Tanrı tarafından seçilmiş özel kişiler olduklarına inanırlar. Evrenle ilgili herkesin bilmediği bir takım sırlara vakıf olduklarına, gelecekten haber aldıklarına, farklı boyutları algıladıklarına, doğa ötesi güçlerle temas kurduklarına inanırlar. Çeşitli garip dinsel seremoniler düzenlerler ve bu ritüeller esnasında gerçeklikle tüm irtibatlarını kaybederler. Bu vecd ve trans halleri sırasında peygamberle, cinlerle veya ruhlarla konuştuklarına inanırlar. Özellikle Nazi subayları, Satanistler, Thule Derneği gibi ruhçu ve pagan tarikatların mensupları arasında bu tür mistik sanrılar yaşayan kişilere sıkça rastlanır.

Ancak bu kişiler mesihsel bir krallığı veya peygambersel bir pozisyonu kendilerine çekmezler. Bunların çoğu genellikle bir psikiyatri servisine teslim edilirler. Bazıları ise peşinden giden milyonlarca mürid bulur. Ancak yine de dediğim gibi bu kişilerin hiçbir sanrısı gerçek olmaz. Ve bu durum inanç eksikliğinden KAYNAKLANMAZ. Çünkü bu kişilerin mistik hezeyanlarla adeta beyni yıkanmıştır. Bence Çekim Yasası’ndaki çelişkilerden biri de budur.

Muallim 14-11-2012 11:30 PM

Cevap: Eğer çekim yasası doğruysa
 
Problemi detaylandırmak gerekirse; Tarih seyri boyunca Nazizm, Satanizm, Gül Haç (Rosicrucian) kültü, Tapınak Şövalyeleri, Thule Derneği, Mormonizm gibi çok sayıda ruhçu/dinsel organizasyon var olmuştur. Bu örgütlenmelere liderlik eden kişiler kendilerini mistisizme ve spiritualizme adamışlardır ve birçoğunda mistik delüzyonlar ortaya çıkar. Örneğin mesih, peygamber ya da tanrının enkarnesi olduklarına, meleklerle konuştuklarına inanırlar. Tanrı tarafından görevlendirildiklerine ve dünyada bir misyonları olduğuna KESİN bir şekilde inanırlar. Birçok mürid elde edebilirler ve onları hipnotize ederek istedikleri amaçlara yönlendirebilirler. Ama sonuç olarak bu kişiler mesihsel bir krallığı veya tanrısal bir statüyü kendilerine çekmezler. Çekim yasası evrensel bir kanun olduğuna göre bu insanlar nerede hata yapmaktadırlar?

MuminOKAN 15-11-2012 12:31 PM

Cevap: Eğer çekim yasası doğruysa
 
Alıntı:

Muallim Nickli Üyeden Alıntı (Mesaj 832121)
Çekim yasası (The Secret) içtenlikle imgelediğimiz şeylerin realize olması olarak özetlenebilir. Eğer bir şeyi yeterince istersek ve ona zaten sahip olduğumuz psikolojisi içine girersek isteğimizi tezahür ettireceğimizi vaad eder. Düşünce+Duygu=Çekim şeklinde formüle edilebilir. Secret formülatörleri bunun evrensel bir yasa olduğunu, her zaman ve her yerde geçerli olduğunu iddia ederler.

Ancak çekim yasasının bu ünlü kuralını hayatlarında uyguladıkları halde vaat edilen durumları kendilerine çekmeyen sayısız örnek vardır.

Örneğin aktörleri düşünün. Bir rolde ustalaşmak için bazen işi o kadar ileriye götürürler ki oynadıkları karakterin yaşamına yoğun bir şekilde dalarlar ve (fiziksel taklitin ötesinde) oynadıkları karakter gibi düşünmeyi ve hissetmeyi öğrenirler. Son olarak o karaktermiş gibi davranırlar. Eğer çekim yasası evrensel bir kanunsa aktörlerin canlandırdıkları karakterin hayat şartlarını kendilerine çekmeleri gerekmez mi?

Bir başka örnek sapıklar. İsteklerimizi gerçekleştirmenin yolu ona odaklanmak, onu sürekli düşlemek ve ilham geldiğinde eyleme geçmekse sapıklar neden istediklerini nadiren elde ederler? Sapıkların da kullandığı yöntem tam olarak bu değil mi? Birilerini kafalarına takarlar ve başka hiçbir şey düşünmezler. Bu kişiyle ilgili hayaller kurarlar ve zamanla ilham bularak ona yaklaşmaya çalışırlar. Ancak arzuladıkları kişiyi elde etmek yerine genellikle kendilerini hapiste bulurlar.

Bir diğer argümanımız hastalık hastaları.Bu takıntılı kişiler gerçekten hastalığı düşünürler. Yakalandıklarını hayal ettikleri hastalığa yakalanmış gibi davranırlar. Kendileri için hastalıkları bir gerçektir ve kesin olarak inanırlar. Duyguları, düşünceleri, inançları ve davranışları “tam bir uyum içinde” olmasına rağmen odaklandıkları hastalıkları hayatlarına çekmezler. Aslında psikiyatri literatüründe yer alan diğer obsesyonlar da argüman olarak kullanılabilir. Yine çeşitli delüzyon sahibi birçok insanın varlığını da göz önünde bulundurmak yerinde olacaktır. Bu kişilerde çeşitli hezeyanlar ortaya çıkar. Örneğin işkence gördüklerine, izlendiklerine, kendisine suikast düzenlendiğine, zehirlendiklerine, aldatıldıklarına, gözetlendiklerine ya da alay konusu olduklarına inanırlar. Ancak bu sanrıları çoğunlukla gerçekleşmez. Bu durum çekim yasası için ölümcül bir hata değil mi?

Dördüncü argümanımız tıbbi araştırmalar yapan hekimler. Bu araştırmacıların birçoğu, iş hayatlarının her gününü çeşitli hastalıkların tanı ve tedavisini düşünerek geçirirler. Bu konulara odaklanmalarına rağmen hastalıkları kendilerine çekmezler. Oysa The Secret formülatörleri odaklandığımız ve imgelediğimiz şeylerin realize olacağını söylüyor.

merhabalar,
bunların her birinde, safiyane bir şekilde inanmak ve çevre faktörü vardır. öncelikle bunu unutmamak gerekir.

aktörler hayatlarını idame ettirmek için o işi yaparlar,
sapıklar özgür iradeye müdahale ettikleri için işler umdukları gibi gitmez,
hastalık hastaları tamamen hastalanmaktan korktukları için ve çaresiz kalacaklarını bildikleri için
ve hekimler dediğiniz gibi araştırma yaptıklarını biliyorlar, aktörler gibi yani.

bir an için düşünsenize;
yeni bir araç aldınız, volvo mesela. aracınızın güvenlik seviyesinin en yüksek düzeyde olduğunu alıyorken aracı size defalarca anlattılar, keza konforunu da. siz bunları biliyorken, çıktınız otobana gaz pedalı ayağınızın altında giderek hızlanıyorsunuz. 100 150 200 250. 260 ta sabitlediniz. birden bir karın ağrısı başladı. müziği kısmak istediniz dikkatiniz dağıldı. falan birşeyler oldu ve siz bariyerlere çarparak durabildiniz.
acaba çok önceden kaza yapma korkunuz varmıydı?

Muallim 15-11-2012 01:51 PM

Cevap: Eğer çekim yasası doğruysa
 
@MuminOKAN

Aktörler, hipokondriyaklar ve kanser araştırmacılarıyla ilgili yaptığınız açıklama şahsen bana pek açıklayıcı gelmedi. Sapıklar hakkındaki açıklama ise geçerli olabilir.

“Aktörler hayatlarını idame ettirmek için o işi yaparlar” dediniz. Böyle bir itirazın gelebileceğini tahmin ettiğim için önceden bu konuyla ilgili açıklama yapmıştım. Çekim Yasası belli ilkelere göre çalışan otomatik bir sistemdir. Eğer bu ilkelere uyulursa yasanın çalışması gerekir. Hem de hiç istisnasız, her seferinde. The Secret belgeselinde yer alan James Ray'e göre duygu, düşünce ve davranış kombinasyonunun Çekim Yasası'nı çalıştırmayı kesinleştirmesi gerekir.

Sinema oyuncuları pek çok karakteri canlandırırlar. Bunlardan bazıları sıradan insanlardır, bazıları şiddete maruz kalan ve hastalık kurbanı iyi insanlardır, bazıları ise kendi çıkarları için başkalarını harcayan psikopat karakterlerdir. Bir rolde ustalaşmak için bazen işi o kadar ileriye götürürler ki oynadıkları karakterin yaşamına yoğun bir şekilde dalarlar ve fiziksel özelliklerin ötesine geçerek oynadıkları karakter gibi düşünmeyi ve hissetmeyi öğrenirler. Son olarak o karaktermiş gibi davranırlar. Eğer çekim yasası evrensel bir kanunsa aktörlerin canlandırdıkları karakterin hayat şartlarını kendilerine çekmeleri gerekmez mi?

Sinema oyuncularının sadece rol yaptığı ve oynadıkları karakter haline gelmeyi amaçlamadıkları fikri çekim yasası açısından bir fark yaratmamalıdır. Çünkü çekim yasası formülatörlerine göre duygu, düşünce ve davranışlarınız tam bir uyum içindeyse çekim garantilemiş demektir. Sinema oyuncularının bir role hazırlanma süreçlerinin ne kadar yoğun olduğu dikkate alınırsa çekim yasası gereği oynamaya konsantre oldukları karakterin hayat şartlarını kendilerine çekmeleri gerekir.

Çekim Yasası öğretmenlerinden biri olan James Ray’in sözlerinde bu durum açıkça ifade edilir:

Alıntı:

“… Düşüncelerinizin, duygularınızın ve davranışlarınızın tamamen uyum içinde olması gerekir.

Eğer sonuç alınamıyorsa, muhtemelen bu üçünden birinin eksik olduğunu söylerim. İstediği ve hak ettiği bir şeyi yaratamayan birine bakarsanız, bu üçünden birinin eksik olduğunu görürsünüz. Üçününde tam ve uyum içinde olması gerekir.

Bunu yaptığınızda, gerçekten hak ettiğiniz türden bir hayat yaratırsınız.” –James Ray, Larry King Live, 8 Mart 2007.
Görüldüğü gibi üçünün de uyum içinde olması gerekir. Aktörlerin yaptığı da tam olarak bu değil mi?

Ayrıca çekim yasası öğretmenlerinin verdikleri diğer öneriler ve teknikler de sinema oyuncularının, hipokondriyakların ve büyüklük sanrıları yaşayan paranoid şizofrenlerin vizualize ve imajine ettikleri durumları kendilerine çekmelerini gerektiriyor:

Alıntı:

"Çekim Yasası, bir şeyi iyi yada kötü olarak algılamanıza veya bir şeyi isteyip istemediğinize aldırmaz: sadece düşüncelerinize karşılık verir." -Bob Doyle.

"Birçok kişi borçlarından kurtulmak istiyor. Bu onları sonsuza dek borç içinde bırakıyor. Düşündüğünüz şeyi kendinize çekersiniz. Ama borçtan kurtulduğunuzu düşündüğünüzü söyleyebilirsiniz. Borçtan kurtulmayı veya borca girmeyi düşünmeniz önemli değildir. Borcu düşünürseniz borcu çekersiniz." -Bob Proctor
Ayrıca The Secret yazarı Rhonda Byrne, Oprah Winfrey ile yaptığı ropörtajında şöyle dedi:

Alıntı:

"If you see people who are overweight, do not observe them, but immediately switch your mind to the picture of you in your perfect body and feel it."

"Aşırı kilolu insanlar görürseniz, onları gözlemlemeyin; bunun yerine, hemen zihninizde mükemmel bir bedene sahip olduğunuzu hayal edin."
Yani zayıflamanız için aşırı kilolu insanlara bakmamanız, onları vizualize etmemeniz gerekiyor.

Alıntı:

Hepimiz titreşimsel varlıklarız. Sizler, alıcınızı bir istasyona ayarladığınızda o istasyonda çalanları duyan radyolar gibisiniz. Anteninizi aldığınız şeye odaklanırsınız ve sadece 17 saniye o istasyona odaklansanız bile içinizdeki titreşimi aktif hale getirirsiniz. İçinizdeki bir titreşimi aktif hale getirdiğinizde, Çekim Yasası o titreşime cevap vermeye başlar ve istediğiniz veya istemediğiniz bir şey olsa bile o şeyi kendinize çekersiniz.
Abraham
18 Ağustos Pazar günü
Kuzey Los Angeles’taki atölye çalışmasından alınmıştır.
Home of Abraham-Hicks Law of Attraction -- It All Started Here!
Görüldüğü gibi imgeleriniz ve titreşimleriniz uyum içindeyse bir şeyi hayatınıza çekmeniz gerekir. Ancak hipokondriyaklar ve film aktörleri bu tanıma uymalarına rağmen vizualize ettikleri durumları hayatlarına çekmezler.

Kanser araştırmacıları -işleri gereği olsa bile- hemen her gününü kanseri, AIDS'i, sklerozu ve diğer sayısız tibbi durumu inceleyip araştırıyorlar. Yani çekim tekniklerinden olan imajinasyon yöntemini kullanıyorlar. Ancak hiçbir hastalığı kendilerine çekmezler.

Çoğu insan uçmaktan korkar, ancak bir uçak kazasında ÖLMEZ. Pek çok kişi örümceklerden korkar, ancak bir örümceğin ısırığıyla HAYATINI KAYBETMEZ. Birçok kişi yükseklikten korkar, ancak bir uçurumdan düşerek ÖLMEZ. Oysa çekim yasası bilinçaltımızda olan korkuları kendimize (istemesek de) çekeceğimizi söyler.

Son verdiğiniz örnekte ne demek istediğinizi tam anlayamadım. Adamın kaza yapması tamamen ÇY dışı nedenlerledir. Son derece güven ve konfor içinde olsa da hesap etmediği durumlar kazaya neden olabilir.

Sorumu yinelemem gerekirse; Film aktörlerinin, kanser araştırmacılarının, hipokondriyakların ve diğer delüzyonel durumlar yaşayanların sanrılarını ve hayallerini gerçekleştirmelerini engelleyen şey nedir?

ceko_25 16-11-2012 12:52 AM

Cevap: Eğer çekim yasası doğruysa
 
1) bi şey sölim başta bu kadar çok alengirli kelimeler kullanman çok gereksiz cevap şu hipokondiriyaklar dedigin zaten hastalık hastası sürekli bi saglık problemi yaşicaanı düşündügü için sürekli salık sorunları yaşarki böle kişilerin genelde büyük problemleri vardı önemsiz durumları kafasına çok takar bölece migren hastası olur yok dişi arır kendini en kısa yoldan kanser etmek için sigara içer falan filan liste uzar
2)delüzyonel durumlar deigin de vikipedia dan baktım ne kadar dogru bilmiyorum ama bunada benzer bi örnek verirsem sürekli hastalanma ihtimaliyle yaşayan bi insan bu durumu saplantı haline de getirirse aynı durum ortaya çıkar eger komple deli diilse böle olucaktı
3)kanser araştırmaçıları farklıdır sürekli kanserli insanları tedavi etikleri için bilinçaltı tehhlikeli bi durumdan korunma mekanizması geliştiricektir boks antrönörü örencisinin sol gardının çok aşada oldugunu farkediyo ki kendine fazla güvendigi için kardı düşüktür antöner egitim esnasında öle bi sag kroşe vuruyoki çocuk yerde kalkıp soruyo neden bukadar sert vurdun hoca diyoki 1 senedir kardını kaldır kaldır diye sölüyorum öretmeye çalışıyorum şimdi açık bıraktıgın yerden çok sert bi darbe aldın bi daha gardını düşürmessin der ve bilinçaltı sol gardı düşünce başına ne geliceni bildigi için ona göre tenbirler alır
4)robert de niro bi filme başlamadan önce 6 7 ay o roldeki adam olurmuş bi film için 40 kilo alır 1yada 1 yıl boks örenir yada dagda bayırda bile yaşadıgı olurmuş ama bu rol içabıdır da aktörlerin bu durumunu açıklamakta zor harbiden şimdiiiiii şöle söliyebilirim robert de niro dünyanın en iyi aktörlerindendir ben al pacino yu severim ama o karakter oyuncusudur robert de niro süper yetenektir kendisini bu yönde eyitmiştir gençlik yıllarında ki rolleri ilerleyen yaşlardakine göre daha kötüdür yıllar içerisinde aldı egitim örendikleri sayesinde IQ yükseldigi için bilinçaltıda çok fazla egitilir bilinçaltı derki ben bir starım en iyisiyim der ve çekim yasası ona hep daha zor rollerle karşılaştırır. Yaşadıgı karakterin gerçek olmadıgını ama elinden gelenin en isini yaparak ödülüleri parayı şöhreti toplar ve bir sonraki zor görevi kendisine çekmek işe koyulur korku burnunda bi pskopat rolüyle tahrihe geçer ve bir sonraki başarısını hayatına çekmek için çalışmalara başlar pskopatın hayallerini kendine çekmez pskoppattan sonra bi kadın rolunude olnayarakda kendini tatmine ulaşır falan filan

ceko_25 16-11-2012 12:54 AM

Cevap: Eğer çekim yasası doğruysa
 
ne yazdım be am aktörlerinkini tam açıklıyamadım da sen böle bi durumu fakedicek seviyeye geldiysen eger ne yazdımıda anlamışsındır ama diyer şıklar çok açıktır

Muallim 16-11-2012 10:47 AM

Cevap: Eğer çekim yasası doğruysa
 
Alıntı:

ceko_25 Nickli Üyeden Alıntı (Mesaj 833318)
1) bi şey sölim başta bu kadar çok alengirli kelimeler kullanman çok gereksiz

Ben yeterince açık konuştuğumu düşünüyorum. Hatta açık olabilmek adına sık sık kişisel gelişim ve psikoloji terminolojisini kullanıyorum. Buradaki kişilerin büyük çoğunluğu da kişisel gelişim kitaplarıyla ilgili oldukları için bu tür terimlere alışkın olduklarını varsayıyorum.

Alıntı:

ceko_25 Nickli Üyeden Alıntı (Mesaj 833318)
cevap şu hipokondiriyaklar dedigin zaten hastalık hastası sürekli bi saglık problemi yaşicaanı düşündügü için sürekli salık sorunları yaşarki böle kişilerin genelde büyük problemleri vardı önemsiz durumları kafasına çok takar bölece migren hastası olur yok dişi arır kendini en kısa yoldan kanser etmek için sigara içer falan filan liste uzar
2)delüzyonel durumlar deigin de vikipedia dan baktım ne kadar dogru bilmiyorum ama bunada benzer bi örnek verirsem sürekli hastalanma ihtimaliyle yaşayan bi insan bu durumu saplantı haline de getirirse aynı durum ortaya çıkar eger komple deli diilse böle olucaktı

Önceleikle; Hipokondriyaklar sürekli hasta olmazlar (en azından benim bildiğim kadarıyla bu konuda bilimsel bir rapor yok). Bu kişiler hasta oldukları konusunda sanrılara kapılırlar. Belki stres ve endişeye bağlı bir takım ufak tefek sağlık sorunları yaşayabilirler (baş ağrısı, saç dökülmesi, mide bulantısı gibi). Ama bunların çekim yasasıyla bir ilgisi yoktur ve sebebi tamamen organiktir. Ve hiçbir hipokondriyak, vizualize ederek kanseri kendisine çekmez. Hipokondriyaklar imajne ettikleri hastalıklara KESİN olarak yakalandıklarını düşündüklerinden doktora giderek kendilerine sık sık test yaptırır. Ancak test sonuçları onların sağlam olduklarını söyler. Fakat yine de birçoğu için bu ikna edici bir neden değildir. Bu yüzden bu kişilere placebo hapları verilir. Bu hapların aslında fiziksel olarak iyileştirici bir özelliği yoktur, ama hastalık hastaları bunları aldıklarında kendilerini psikolojik açıdan iyi hissederler ve böylece paranoyalarından kurtulurlar. Placebo etkisi bir ameliyatla da sağlanabilir. Ölümcül bir hastalığa yakalandığına inanan evhamlı kişiler ameliyat olmadan iyileşeceklerine inanmazlar. Bu nedenle bu kişilere yapmacık ameliyat yapılır. Bu kişiler anestetize edilir (uyutulur), vücutlarında bir kesi yapılır ve orası dikilir. Böylece olaya ameliyat süsü verilir. Hasta da bu sayede “ameliyat oldum, iyileştim” diye düşünerek paranoyalarından kurtulur.

Yani hastalık hastaları gerçekten vizualize ederek kansere yakalansalardı bu kişilere placebo tedavisi değil gerçek (fiziksel) tedavi uygulanırdı.

Son olarak:

Alıntı:


"I want to be very clear that there is no evidence that people attract cancer by their thoughts,"

"İnsanların kanseri düşünceleriyle çektiğine dair hiçbir kanıt yoktur." (Dr. Richard Wender, Amerikan Kanser Derneği Başkanı, 23 Mart 2007, Nightline)

Alıntı:

ceko_25 Nickli Üyeden Alıntı (Mesaj 833318)
kanser araştırmaçıları farklıdır sürekli kanserli insanları tedavi etikleri için bilinçaltı tehhlikeli bi durumdan korunma mekanizması geliştiricektir

"Bilinçaltı korunma mekanizması geliştirir" diyorsun, bu ne demek, ve nasıl geliştirir? Bu yeterince açık değil.

Alıntı:

ceko_25 Nickli Üyeden Alıntı (Mesaj 833318)
1) robert de niro bi filme başlamadan önce 6 7 ay o roldeki adam olurmuş bi film için 40 kilo alır 1yada 1 yıl boks örenir yada dagda bayırda bile yaşadıgı olurmuş ama bu rol içabıdır da aktörlerin bu durumunu açıklamakta zor harbiden

Burada zaten benim dediğim durumu örnekleyerek onaylamışsın.

Alıntı:

ceko_25 Nickli Üyeden Alıntı (Mesaj 833318)
şimdiiiiii şöle söliyebilirim robert de niro dünyanın en iyi aktörlerindendir ben al pacino yu severim ama o karakter oyuncusudur robert de niro süper yetenektir kendisini bu yönde eyitmiştir gençlik yıllarında ki rolleri ilerleyen yaşlardakine göre daha kötüdür yıllar içerisinde aldı egitim örendikleri sayesinde IQ yükseldigi için bilinçaltıda çok fazla egitilir bilinçaltı derki ben bir starım en iyisiyim der ve çekim yasası ona hep daha zor rollerle karşılaştırır. Yaşadıgı karakterin gerçek olmadıgını ama elinden gelenin en isini yaparak ödülüleri parayı şöhreti toplar ve bir sonraki zor görevi kendisine çekmek işe koyulur korku burnunda bi pskopat rolüyle tahrihe geçer ve bir sonraki başarısını hayatına çekmek için çalışmalara başlar pskopatın hayallerini kendine çekmez pskoppattan sonra bi kadın rolunude olnayarakda kendini tatmine ulaşır falan filan

Bir film starı zor görevleri yapmak konusunda uzmanlaşmışsa ona zor görevler verilmesi gayet doğaldır zaten. Hatta başrol oyunculuğu da verilebilir. Bu tamamen o kişideki yetenek, özgüven ve çalışmayla alakalı bir durumdur ve durumu açıklamak için "çekim yasası" gibi ikinci bir faktöre gerek yok.

Mesela bir film starı polisiye rollerde ustalaşmışsa bu görevleri kendisine "çekecektir." Ama burada mecazi bir "çekim" vardır. Yani bahsettiğimiz çekim yasasına bir örnek oluşturmaz.

Muallim 16-11-2012 12:52 PM

Cevap: Eğer çekim yasası doğruysa
 
Alıntı:

Muallim Nickli Üyeden Alıntı (Mesaj 833291)
Problemi detaylandırmak gerekirse; Tarih seyri boyunca Nazizm, Satanizm, Gül Haç (Rosicrucian) kültü, Tapınak Şövalyeleri, Thule Derneği, Mormonizm gibi çok sayıda ruhçu/dinsel organizasyon var olmuştur. Bu örgütlenmelere liderlik eden kişiler kendilerini mistisizme ve spiritualizme adamışlardır ve birçoğunda mistik delüzyonlar ortaya çıkar. Örneğin mesih, peygamber ya da tanrının enkarnesi olduklarına, meleklerle konuştuklarına inanırlar. Tanrı tarafından görevlendirildiklerine ve dünyada bir misyonları olduğuna KESİN bir şekilde inanırlar. Birçok mürid elde edebilirler ve onları hipnotize ederek istedikleri amaçlara yönlendirebilirler. Ama sonuç olarak bu kişiler mesihsel bir krallığı veya tanrısal bir statüyü kendilerine çekmezler. Çekim yasası evrensel bir kanun olduğuna göre bu insanlar nerede hata yapmaktadırlar?

Ayrıca konuyla ilgili arkdaşlar bu problemi de cevaplarsa sevinirim.

Bildiğiniz gibi Nazizm, Satanizm, Gül Haç (Rosicrucian) kültü, Tapınak Şövalyeleri, Thule Derneği, Mormonizm, German Order, Yehova Şahitleri ve Scientology gibi çok sayıda dini/spiritualist ve neo-pagan organizasyon vardır. Bu organizasyon mensuplarının -tabiri caizse- mistik doktrinlerle beyni yıkanmıştır. Liderleri arasında büyüklük sanrıları yaşayanlar vardır. Mesih veya Tanrı'nın bir misyoneri olduklarına, yahut uzaylılarla görüştüklerine KESİN bir şekilde inanırlar. Çeşitli garip dinsel törenler düzenlerler ve bu ritüeller esnasında gerçeklikle tüm irtibatlarını kaybederler. Bu vecd ve trans halleri sırasında peygamberle, cinlerle veya ruhlarla konuştuklarına inanırlar.

Hatta öyle ki bu inançları uğruna insanlığı çeşitli felaketlere sürükleyebilirler.

Ancak sonuç olarak hiçbiri Mesihsel bir krallığı veya tanrısal bir statüyü kendilerine çekemezler. Peki bu insanlar nerede hata yapmaktadırlar?

ceko_25 16-11-2012 10:24 PM

Cevap: Eğer çekim yasası doğruysa
 
ilk cavabı önce yazmak isterdim fakat ikinci soruya dan başlamam lazım gelir

ceko_25 16-11-2012 10:29 PM

Cevap: Eğer çekim yasası doğruysa
 
Bildiğiniz gibi Nazizm, Satanizm, Gül Haç (Rosicrucian) kültü, Tapınak Şövalyeleri, Thule Derneği, Mormonizm, German Order, Yehova Şahitleri ve Scientology gibi çok sayıda dini/spiritualist ve neo-pagan organizasyon vardır. Bu organizasyon mensuplarının -tabiri caizse- mistik doktrinlerle beyni yıkanmıştır. Liderleri arasında büyüklük sanrıları yaşayanlar vardır. Mesih veya Tanrı'nın bir misyoneri olduklarına, yahut uzaylılarla görüştüklerine KESİN bir şekilde inanırlar. Çeşitli garip dinsel törenler düzenlerler ve bu ritüeller esnasında gerçeklikle tüm irtibatlarını kaybederler. Bu vecd ve trans halleri sırasında peygamberle, cinlerle veya ruhlarla konuştuklarına inanırlar.

Hatta öyle ki bu inançları uğruna insanlığı çeşitli felaketlere sürükleyebilirler.

Ancak sonuç olarak hiçbiri Mesihsel bir krallığı veya tanrısal bir statüyü kendilerine çekemezler. Peki bu insanlar nerede hata yapmaktadırlar?

demişsin baştan sona yanlış ve durumun yada siyonizm gerçeginder haberdar olmadıgın neler yapabildikleri hakkında en ufak bir bilgi sahibi olmadıgını düşünüyorum

ceko_25 16-11-2012 10:45 PM

Cevap: Eğer çekim yasası doğruysa
 
Nazizm, Satanizm, Gül Haç (Rosicrucian) kültü, Tapınak Şövalyeleri, Thule Derneği, Mormonizm, German Order, Yehova Şahitleri ve sayntoloji bunların hepsi ilimünatinin altında masonlugundahada altında ve lider ideoloji olara siyonizimdir büyü ve cinler kuranda geçer büyü bilimin adına kabala kitabının adınada havas ilmi denir Allah kendisine soru soran meleklere soruda şöle senin yeryüzündeki haliflerim dediklerin her türlü pisligi kötülügü senin emir ve yasaklarını cignediler biçin bizden üstünler gibi bi soruydu tam net hatırlamasamda ALLAH (cc) derki ben onlara nefs si verdim sizde aranızdan 2 kişi secip nevs le donatılıp dünyaya gideceksiniz der ve iki melek bugünki babile inerle yanlarındada büyüyü getirirler ilk başlarda melek kadar ahlkaka sahiptirler fakat sonunda iradelerine sahip çıkamayıp her fitne ve kötülügü dünyada bırakıp semaya keri dönerler bu meleklerin büyü ögretileri havas adında bi yahudinin kitaplarında toplanır ve adı havas ilmi olarak geçer siyonizim yani yahudiler bu az sayıda ögretiyi geliştirerek bir bilim haline getirirler .

israil ve japonya olmak üzere amerika rusya bu bilim dalında çok iserider ayrıca hitlerin astral seyahat yöntemleriyle istihparat topladıgı japonların kamikaze pilotlarının beyinlerinin yıkandıgını bilmen gerklidir
büyü yapmak günah olmadıgı gibi çok büyük bi bilgi ister

dünyanın bütün silah medya ilaç sanayi banka sistemlerini büyüyü ve cinleri istihpartta kullanan gizli bir devlet olan siyonizim yetişdigi psişik bu çekim yasasından etkilenmicek şekilde egitemezmi yani bu kadar yetiştirdikten sonra o adam yada mesih senin dedigingibi bunların karşısına bir abdulhamit bir atilla bir bir cengiz han kanuni fatih olarak karşısına çıkmazmı bu sistemin ve bu bilginin sahibi bu devletsiz ve milletsiz süpr güç böyle bi duruma karşı çekim yasasını nasıl durdurabilicegini bilmezmi adamı o konun dışında tutmak için başka yöntemler geliştirmezlermi

Muallim 16-11-2012 11:00 PM

Cevap: Eğer çekim yasası doğruysa
 
@ceko_25

Konu dışına çıktınız. Ben burada komplo teorilerinden bahsetmiyorum. Siyonistlerin planlarından da bahsetmiyorum.

Sorduğum soru gayet basit ve çekim yasasıyla alakalı.

Demişim ki:

Çeşitli tarikatların ve dinsel organizasyonların başında tanrının misyoneri olduğuna inanan liderler vardır. Tıpta megaloman veya paranoid şizofren olarak adlandırılır. Ancak bu kişiler tanrısal bir pozisyonu veya mesihsel bir krallığı kendilerine çekmezler. Bunun nedenini soruyorum.

Yukarıdaki örgüt isimlerini de örnek olsun diye verdim. Hepsi bu.

bluegirlx 16-11-2012 11:19 PM

Cevap: Eğer çekim yasası doğruysa
 
ha haaa..özellikle islamiyette inanan ve hakkıyla bilen herkes bu dünyaya Allah'ın sıfatlarını tecelli etmek ve onun elçiliğini yapmak için geldiğini bilir.ve onlar isimlerde tecelli ederler..tabiki senin varlığında bile Allahın tecelli ettiği isimler var..herkes aradığını çeker demiyor bu yasa..herkes olduğununun benzerini çeker diyor..yani aynı frekansta yayın yapanı çeker..tabi diğer şartlarda uygunsa..
merakımı mazur gör..hiç çekim yasasının işlediğine şahit odun mu.. yoksa gerçekten sorguladığın bu yasayı hiç sınamadın mı..sevgiler..

ceko_25 16-11-2012 11:32 PM

Cevap: Eğer çekim yasası doğruysa
 
müminokanın yazdıkları son derece aklılcı ve zekice bir analiz ben dün mesajı uzun görünce okumadım şöle bi baktım soru kımına sadece okumuştum bide sorunu içinde cevabı zaten var o kadar havalı cümlenin üstüne 3 basit cümleyle yanıt vermek ayıp olur dedim uzunca açıkladım
Düşüncelerinizin, duygularınızın ve davranışlarınızın tamamen uyum içinde olması gerekir. demişsin alntı yaparak ya zaten bunlardan biri yoksa olumyo bu iş dimi araştırmacılar hastalıga çare için yıllarca kafa patlatıyo düşünüyo duygu katıyo ve uyguluyo her şey var zaten adam hastalıgı çekmiyoki nasıl tedavi ederimi çekiyo burdan bi sonuç çıkar artık
1. sayfada adam mın teki sana hak vermiş maçlarda 50000 kişi çok isiyo galibiyeti ama olmuyo bilgisiz ne ve niçin istedigini bilmeyen 50000 kişi morinyodan dahamı çok istiyolarki başarsınlar
ayriyetten 2. dünya savaşı siyonizmin taavan yaptıgı bi dönemdir osmanlı imparotorlugunu yıkmıştır hitlerin yahudi katliamını yaptıranların siyonist olmadıgı ne malum hem öle siyonist olmasada stalin ya chıırcil daha çok istemiş hani bişey varya imkansızı istemeyin bütün dünyayı nerdeyse yok etmeyi istemekmi daha kolay gerçeklerşir bütün dünyanın kendini kurtarma çabasımı hangi enerji daha yogundur dahada bişey yazmam bu kadar zözün üstüne anlamassan artık yuh sana

Muallim 17-11-2012 10:45 AM

Cevap: Eğer çekim yasası doğruysa
 
Alıntı:

bluegirlx Nickli Üyeden Alıntı (Mesaj 833356)
herkes aradığını çeker demiyor bu yasa..herkes olduğununun benzerini çeker diyor..yani aynı frekansta yayın yapanı çeker..tabi diğer şartlarda uygunsa..
merakımı mazur gör..hiç çekim yasasının işlediğine şahit odun mu.. yoksa gerçekten sorguladığın bu yasayı hiç sınamadın mı..sevgiler..

Şahsen bir çekim yasası deneyimim olmadı. Birçok defa sınadım ama bende pek işe yaramadı. Tabi hatayı kendimde arıyorum. Çekim Yasası şartlarından birini ya da birkaçını eksik yapmış olabilirim.

Deneyip de başaranların olduğuna inanıyorum.

Benim burada muhakeme ettiğim husus deneyip de başaramayanlar. Yani çekim yasası prosedürlerini uygulayıp da sonuç alamayan örnekler üzerinde duruyorum.

Örneğin "inanç eksikliği" ve "vizualize edememek" dileklerimizi çekmemizin önünde bir bariyer oluşturur. Hipokondriyaklarda ise bu yok, ama hastalıkları çekmezler.

Diğer paranoid bozukluklar da bu örneğe dahil edilebilir. İşkence gördüklerine, izlendiklerine, kendisine suikast düzenlendiğine/komplo kurulduğuna, zehirlendiklerine, aldatıldıklarına, gözetlendiklerine ya da alay konusu olduklarına dair sanrılara kapılan pek çok paranoyak vardır. Ancak bu kişiler tam bir inanca sahip olmalarına ve sanrılarını sürekli gözlerinde canlandırmalarına rağmen hayal ettikleri durumları çekmezler.

Ülkemizde en sık görüleni aldatılma sanrısıdır. Bu sanrıya sahip kişiler eşlerine hayatı cehenneme çevirirler ve cinayet dahi işleyebilirler. Bu paranoyak kişiler işledikleri suçlardan dolayı TCK'nın 46. maddesine göre mes'ul değildirler. Zira muhakemeleri bozuktur.

Paranoid bozukluğun bir başka çeşiti (daha önce detaylıca değindiğim gibi) mistik sanrılardır. Tanrının misyoneri olduğuna inanan kişi etrafında gördüğü ya da kendi başından geçen tüm olayları çarpıtarak mistik sanrılarına göre yorumlar. Sanki tüm dünya kendisi etrafında dönüyor, tüm evren kendisine yardım ediyor gibi bir hisse kapılır. Telkine açık bir takım saf kişileri de etkisi altına alabilir. Böylelikle bir "toplumsal paranoya" oluşturarak geniş çaplı organizasyonlar düzenleyebilirler. Hitler ve Mussolini gibi ihtiraslı idealistler buna iyi birer örnektir. Ama sonuç olarak ilahi bir statüye kavuşmazlar.

Burada sorun ne? Dilekleri veya hayal ettikleri şey ile aynı frekansta olamamak mı?

ceko_25 17-11-2012 05:05 PM

Cevap: Eğer çekim yasası doğruysa
 
hitler arzuladıgı hayatı kendisine çekmiştir 1. dünya savaşında fakirlikten sokaklarda yatarken sonun dünyayı fethe çıkmış benito musolini de şarlatanın tekidir faşizmin babası olarak bilinen adam hayata sosyalist başlamıştır sonra faşizmin babası olmuş yunanlılara yenilincede gene sosyalist tarafları gabarmış falan filan bu kadar çelişkili bi adam tabiki çekim yasasına uymaz
ben bi örnek verim anlarsın uyuşturucu bagımlıları alkolikler malzemleri bittiginde inan tabiri cagizse gökten zembille iner yerde bulur hiç ummadıgı bi adamdan alır bu tam olarak çekim yasasını ifade eder remen durup dururken karşısına çıkar

ceko_25 17-11-2012 05:10 PM

Cevap: Eğer çekim yasası doğruysa
 
ayrıca özlem şahin ve bir iki kişinin secret kitabına eleştirilerini gördüm bazı eksik ve yanlış noktaları oldugu sölüyolar daha çok süslü bi kitap anlıcan gişe filmi gibi

bluegirlx 17-11-2012 09:54 PM

Cevap: Eğer çekim yasası doğruysa
 
her bireyin farklıdır gerçekleştirememe sebebi farklıdır..bazısı zaten olan durumu olmuş kabul ediyordur olmuyordur.ama ego mutlaka olmamasından bir kar sağlıyordur..yani çekirdek inancı izin vermiyordur.siz bence bunu düşüneceğinize kendi isteklerinizin eğer olmuyorsa neden olmadığını sorgulamanız..eğer net bir durum varsa o durum hakkında daha detaylı yorum yapılabilir..ben ailesinden bağları kopmasın diye refah derecesini arttırmayanları gördüm..hastalığının kendine siper eden..bir sinama filminden etkilenip evlenmemeye karar veren.hatta bir yakınımla yaptığımız bir çalışmadan sonra rüyasında çocukken bir kuşun yuvasını yıktığını annesininde yuva yıkanın yuvası olmaz dediğini hatırladı..biri ilk okul öğretmenin bir öğretmen çocuğunu kayırdığını görüyor ve asla kayrılmadan iyi bir işe gireceğine inanmıyor.üniversite mezunu temizlik şirketinde..

hap bilgi yok..
insanları sınıflandıramayız..
herkes kendi nedeninde var..kendi nedeni yaratır..

bence kendi nedenlerini aramaya başlasan daha kolay olacaktır..

olayla ilgili ilk yargını hatırlamaya ve incelemeyle sonuca yaklaşabilirsin..

MuminOKAN 18-11-2012 10:20 AM

Cevap: Eğer çekim yasası doğruysa
 
Alıntı:

Muallim Nickli Üyeden Alıntı (Mesaj 833306)
@MuminOKAN

Aktörler, hipokondriyaklar ve kanser araştırmacılarıyla ilgili yaptığınız açıklama şahsen bana pek açıklayıcı gelmedi. Sapıklar hakkındaki açıklama ise geçerli olabilir.

“Aktörler hayatlarını idame ettirmek için o işi yaparlar” dediniz. Böyle bir itirazın gelebileceğini tahmin ettiğim için önceden bu konuyla ilgili açıklama yapmıştım. Çekim Yasası belli ilkelere göre çalışan otomatik bir sistemdir. Eğer bu ilkelere uyulursa yasanın çalışması gerekir. Hem de hiç istisnasız, her seferinde. The Secret belgeselinde yer alan James Ray'e göre duygu, düşünce ve davranış kombinasyonunun Çekim Yasası'nı çalıştırmayı kesinleştirmesi gerekir.

Sinema oyuncuları pek çok karakteri canlandırırlar. Bunlardan bazıları sıradan insanlardır, bazıları şiddete maruz kalan ve hastalık kurbanı iyi insanlardır, bazıları ise kendi çıkarları için başkalarını harcayan psikopat karakterlerdir. Bir rolde ustalaşmak için bazen işi o kadar ileriye götürürler ki oynadıkları karakterin yaşamına yoğun bir şekilde dalarlar ve fiziksel özelliklerin ötesine geçerek oynadıkları karakter gibi düşünmeyi ve hissetmeyi öğrenirler. Son olarak o karaktermiş gibi davranırlar. Eğer çekim yasası evrensel bir kanunsa aktörlerin canlandırdıkları karakterin hayat şartlarını kendilerine çekmeleri gerekmez mi?

Sinema oyuncularının sadece rol yaptığı ve oynadıkları karakter haline gelmeyi amaçlamadıkları fikri çekim yasası açısından bir fark yaratmamalıdır. Çünkü çekim yasası formülatörlerine göre duygu, düşünce ve davranışlarınız tam bir uyum içindeyse çekim garantilemiş demektir. Sinema oyuncularının bir role hazırlanma süreçlerinin ne kadar yoğun olduğu dikkate alınırsa çekim yasası gereği oynamaya konsantre oldukları karakterin hayat şartlarını kendilerine çekmeleri gerekir.

Çekim Yasası öğretmenlerinden biri olan James Ray’in sözlerinde bu durum açıkça ifade edilir:



Görüldüğü gibi üçünün de uyum içinde olması gerekir. Aktörlerin yaptığı da tam olarak bu değil mi?

Ayrıca çekim yasası öğretmenlerinin verdikleri diğer öneriler ve teknikler de sinema oyuncularının, hipokondriyakların ve büyüklük sanrıları yaşayan paranoid şizofrenlerin vizualize ve imajine ettikleri durumları kendilerine çekmelerini gerektiriyor:



Ayrıca The Secret yazarı Rhonda Byrne, Oprah Winfrey ile yaptığı ropörtajında şöyle dedi:



Yani zayıflamanız için aşırı kilolu insanlara bakmamanız, onları vizualize etmemeniz gerekiyor.



Görüldüğü gibi imgeleriniz ve titreşimleriniz uyum içindeyse bir şeyi hayatınıza çekmeniz gerekir. Ancak hipokondriyaklar ve film aktörleri bu tanıma uymalarına rağmen vizualize ettikleri durumları hayatlarına çekmezler.

Kanser araştırmacıları -işleri gereği olsa bile- hemen her gününü kanseri, AIDS'i, sklerozu ve diğer sayısız tibbi durumu inceleyip araştırıyorlar. Yani çekim tekniklerinden olan imajinasyon yöntemini kullanıyorlar. Ancak hiçbir hastalığı kendilerine çekmezler.

Çoğu insan uçmaktan korkar, ancak bir uçak kazasında ÖLMEZ. Pek çok kişi örümceklerden korkar, ancak bir örümceğin ısırığıyla HAYATINI KAYBETMEZ. Birçok kişi yükseklikten korkar, ancak bir uçurumdan düşerek ÖLMEZ. Oysa çekim yasası bilinçaltımızda olan korkuları kendimize (istemesek de) çekeceğimizi söyler.

Son verdiğiniz örnekte ne demek istediğinizi tam anlayamadım. Adamın kaza yapması tamamen ÇY dışı nedenlerledir. Son derece güven ve konfor içinde olsa da hesap etmediği durumlar kazaya neden olabilir.

Sorumu yinelemem gerekirse; Film aktörlerinin, kanser araştırmacılarının, hipokondriyakların ve diğer delüzyonel durumlar yaşayanların sanrılarını ve hayallerini gerçekleştirmelerini engelleyen şey nedir?

sevgili muallim. yazdıklarınız oldukça uzun, bu sebepten herbirini okuyamadım.
benim bir çok doktor akrabam var ama hiçbiri ameliyata girince "aman acımasında kesmiyim" demiyor. yani işini yapıyor. yani hasta tarafından bakmıyor olaya.
muhtemelen araştırma yapan doktorlar da sadece araştırma yapıyorlar. olayın içine girip duygu durumlarını, düşüncelerini ve hislerini katmıyor. aman ben kanserim, ben o hastalığa yakalandım, o oldu, bu oldu, şu oldu demiyor. aman o molekül buraya geldi 3 karbon götürdü eyvah şimdi karbonun kafası atacak falan demez. ama derse çok büyük bir sıkıntı var. bu da onun sorunu.

bazı aktörler rollerini hayatları sanmıyor değil. ancak küçük bir kısmı, onlarda yaptıkları işlerinin farkında değiller.

bende bir soru sormak istiyorum,
siz hiç böyle bir şeyi denediniz mi? yani çekim yasası denilen olay hayatınızın herhangibir anında yer aldı mı?

bu kadar incelediğinize göre ya cezbedici şekilde yer almadı, yada bomba etkisi yaratarak yer aldı.

ve önemli olduğunu düşündüğüm bir not;
zaman spiraldir ve belirli bir frekansı vardır. eğer o frekansa gelip, hayal kurabilirseniz, gerçekleşir.

Muallim 18-11-2012 01:23 PM

Cevap: Eğer çekim yasası doğruysa
 
Anladım, yani “kanser araştırmaları olaya duygularını katmadıkları ve empati kurmadıkları için vizualize ettikleri (gözlerinde canlandırdıkları) hastalıkları kendilerine çekmezler” diyorsunuz.

Mantıklı görünüyor.

Ancak bu açıklama kanser araştırmacıları için geçerli görünse de sinema oyuncularının, hipokondriyakların durumunu ve diğer psikotik deneyimleri yeterince açıklayamıyor. Çünkü bu vakalarda “duygu, düşünce, davranış yada inanç eksikliği” gibi çekimi engelleyen bariyerler bulunmamaktadır. Ancak buna rağmen çekim gerçekleşmez. Bunun sebebi nedir?

Bu kişilerin durumunu önceki mesajlarımda detaylandırdım. Yine de kısaca tekrarlayayım:

Psikotik deneyimlerde delüzyonlar, paranoyalar ve halüsinasyonlar oluşur. Psikiyatri literatürünü tararsanız bu sanrıların geniş bir yelpazesiyle karşılaşırsınız. Suikast/komplo, aldatılma, izlenme, tek yanlı aşk, hastalanma paranoyası bunlara örnek olarak verilebilir. Bazıları ise mistisizm içerikli sanrılardır. Mesela Mesih, tanrının misyoneri veya seçilmiş kişi olduğuna inanma paranoyası gibi. Ve bu paranoyak bireyler, sanrılarına KESİN bir şekilde inanırlar. Davranışları, duygu ve düşünceleri sanrıları ışığında şekillenir. Ancak yine de korktukları veya inandıkları durumları kendilerine çekmezler.

Alıntı:

MuminOKAN Nickli Üyeden Alıntı (Mesaj 833410)

bende bir soru sormak istiyorum,
siz hiç böyle bir şeyi denediniz mi? yani çekim yasası denilen olay hayatınızın herhangibir anında yer aldı mı?

bu kadar incelediğinize göre ya cezbedici şekilde yer almadı, yada bomba etkisi yaratarak yer aldı.

ve önemli olduğunu düşündüğüm bir not;
zaman spiraldir ve belirli bir frekansı vardır. eğer o frekansa gelip, hayal kurabilirseniz, gerçekleşir.

Çekim yasasıyla ilgili ciddi bir deneyimim olmadı.

Ama ilgi duyduğum ve düşündüğüm bazı şeylerin sonradan daha çok karşıma çıktığına ve onları daha çok fark ettiğime şahit oldum. Ama bu algıda seçicilik durumu. Yani çekim yasasına örnek oluşturmaz.

Bunun yanı sıra çekim yasasında gerçeklik payı olduğunu kabul ediyorum. Biraz şüpheci bir yanım olduğum için bu tür sorular zihnimi kurcalıyor sadece.

ceko_25 18-11-2012 06:19 PM

Cevap: Eğer çekim yasası doğruysa
 
anladım, yani “kanser araştırmaları olaya duygularını katmadıkları ve empati kurmadıkları için vizualize ettikleri (gözlerinde canlandırdıkları) hastalıkları kendilerine çekmezler” diyorsunuz.
hayır böle demiyoruz diyoruzki bu adam duygu katmadıda çekim gerçekleşmedi diil tam tersi çekim yasasına birebir uyan bi örnek adam hastalıgı neden çeksin hastalıgı aramıyoki adam tedaviyi arıyo saonundada çaresi bulunamaz denilen hastalıgı tedavi edip kafa patlattıgı kellesini koydugu bu işi sonunda kendsine çekiyo

Muallim 18-11-2012 08:36 PM

Cevap: Eğer çekim yasası doğruysa
 
@ceko_25

Eğer senin dediğin gibiyse gene ortada bir problem var.

Çünkü çekim yasası hastalığı iyileştirip iyileştirmeme düşüncemize bakmaz. Hastalığı düşünmene bakar. Çünkü evren için iyi yada kötü yoktur, onun için her şey nötrdür.

Bunu Çekim Yasası üstadlarının söylemlerininden de duyabilirsin:

Alıntı:

"Çekim Yasası, bir şeyi iyi yada kötü olarak algılamanıza veya bir şeyi isteyip istemediğinize aldırmaz: sadece düşüncelerinize karşılık verir." -Bob Doyle.

"Birçok kişi borçlarından kurtulmak istiyor. Bu onları sonsuza dek borç içinde bırakıyor. Düşündüğünüz şeyi kendinize çekersiniz. Ama borçtan kurtulduğunuzu düşündüğünüzü söyleyebilirsiniz. Borçtan kurtulmayı veya borca girmeyi düşünmeniz önemli değildir. Borcu düşünürseniz borcu çekersiniz." -Bob Proctor
The Secret'tan bir başka alıntı:

Alıntı:

“Kanserle yoksullukla, savaşla, uyuşturucuyla savaşmak bu tür durumları arttırıyor.s.141 …neye karşı koyarsan o ısrarla olmaya devam eder. Ben bunu istemiyorum diyorsunuz, hoşlanmıyorum duygusu ortaya çıkıyor o da size doğru koşuyor. S.142”
Gördüğünüz gibi karşı koyduklarınızı kendinize çekersiniz. Savaşı protesto eden mitingler düzenlerseniz savaşı daha çok kendinize çekersiniz. Aynı mantıkla hastalıklardan korunmaya veya onları tedavi etmeye çalışırsanız onları daha çok kendinize çekmeniz gerekmez mi? Bu durumda kanser araştırmacıları ve doktorlar The Secret prodüktörüne göre risk altında yaşıyorlar.

Ayrıca The Secret yazarı Rhonda Byrne, Oprah Winfrey ile yaptığı ropörtajında şöyle diyor:

Alıntı:

"If you see people who are overweight, do not observe them, but immediately switch your mind to the picture of you in your perfect body and feel it."

"Aşırı kilolu insanlar görürseniz, onları gözlemlemeyin; bunun yerine, hemen zihninizde mükemmel bir bedene sahip olduğunuzu hayal edin."

Çekim Yasası neyi isteyip istemediğimize değil, titreşimlerimize cevap verir. Bir başka Çekim Yasası savunucusu sitede şu açıklama yer alıyor:

Alıntı:

Hepimiz titreşimsel varlıklarız. Sizler, alıcınızı bir istasyona ayarladığınızda o istasyonda çalanları duyan radyolar gibisiniz. Anteninizi aldığınız şeye odaklanırsınız ve sadece 17 saniye o istasyona odaklansanız bile içinizdeki titreşimi aktif hale getirirsiniz. İçinizdeki bir titreşimi aktif hale getirdiğinizde, Çekim Yasası o titreşime cevap vermeye başlar ve istediğiniz veya istemediğiniz bir şey olsa bile o şeyi kendinize çekersiniz.
Abraham
18 Ağustos Pazar günü
Kuzey Los Angeles’taki atölye çalışmasından alınmıştır.
Home of Abraham-Hicks Law of Attraction -- It All Started Here!


WEZ Format +3. Şuan Saat: 12:58 PM.

Powered by vBulletin® Version 3.8.8
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.