![]() |
Eğer çekim yasası doğruysa Çekim yasası (The Secret) içtenlikle imgelediğimiz şeylerin realize olması olarak özetlenebilir. Eğer bir şeyi yeterince istersek ve ona zaten sahip olduğumuz psikolojisi içine girersek isteğimizi tezahür ettireceğimizi vaad eder. Düşünce+Duygu=Çekim şeklinde formüle edilebilir. Secret formülatörleri bunun evrensel bir yasa olduğunu, her zaman ve her yerde geçerli olduğunu iddia ederler. Ancak çekim yasasının bu ünlü kuralını hayatlarında uyguladıkları halde vaat edilen durumları kendilerine çekmeyen sayısız örnek vardır. Örneğin aktörleri düşünün. Bir rolde ustalaşmak için bazen işi o kadar ileriye götürürler ki oynadıkları karakterin yaşamına yoğun bir şekilde dalarlar ve (fiziksel taklitin ötesinde) oynadıkları karakter gibi düşünmeyi ve hissetmeyi öğrenirler. Son olarak o karaktermiş gibi davranırlar. Eğer çekim yasası evrensel bir kanunsa aktörlerin canlandırdıkları karakterin hayat şartlarını kendilerine çekmeleri gerekmez mi? Bir başka örnek sapıklar. İsteklerimizi gerçekleştirmenin yolu ona odaklanmak, onu sürekli düşlemek ve ilham geldiğinde eyleme geçmekse sapıklar neden istediklerini nadiren elde ederler? Sapıkların da kullandığı yöntem tam olarak bu değil mi? Birilerini kafalarına takarlar ve başka hiçbir şey düşünmezler. Bu kişiyle ilgili hayaller kurarlar ve zamanla ilham bularak ona yaklaşmaya çalışırlar. Ancak arzuladıkları kişiyi elde etmek yerine genellikle kendilerini hapiste bulurlar. Bir diğer argümanımız hastalık hastaları.Bu takıntılı kişiler gerçekten hastalığı düşünürler. Yakalandıklarını hayal ettikleri hastalığa yakalanmış gibi davranırlar. Kendileri için hastalıkları bir gerçektir ve kesin olarak inanırlar. Duyguları, düşünceleri, inançları ve davranışları “tam bir uyum içinde” olmasına rağmen odaklandıkları hastalıkları hayatlarına çekmezler. Aslında psikiyatri literatüründe yer alan diğer obsesyonlar da argüman olarak kullanılabilir. Yine çeşitli delüzyon sahibi birçok insanın varlığını da göz önünde bulundurmak yerinde olacaktır. Bu kişilerde çeşitli hezeyanlar ortaya çıkar. Örneğin işkence gördüklerine, izlendiklerine, kendisine suikast düzenlendiğine, zehirlendiklerine, aldatıldıklarına, gözetlendiklerine ya da alay konusu olduklarına inanırlar. Ancak bu sanrıları çoğunlukla gerçekleşmez. Bu durum çekim yasası için ölümcül bir hata değil mi? Dördüncü argümanımız tıbbi araştırmalar yapan hekimler. Bu araştırmacıların birçoğu, iş hayatlarının her gününü çeşitli hastalıkların tanı ve tedavisini düşünerek geçirirler. Bu konulara odaklanmalarına rağmen hastalıkları kendilerine çekmezler. Oysa The Secret formülatörleri odaklandığımız ve imgelediğimiz şeylerin realize olacağını söylüyor. |
Cevap: Eğer çekim yasası doğruysa Çekim yasası (The Secret) içtenlikle imgelediğimiz şeylerin realize olması olarak özetlenebilir. Eğer bir şeyi yeterince istersek ve ona zaten sahip olduğumuz psikolojisi içine girersek isteğimizi tezahür ettireceğimizi vaad eder. Katılıyorum buna ''Ancak çekim yasasının bu ünlü kuralını hayatlarında uyguladıkları halde vaat edilen durumları kendilerine çekmeyen sayısız örnek vardır.'' Sen onları düşünmekle neden kafa yoruyorsunki, Mesela bu konuda herhangi bir kişi hayatında birşeyi o kadar çok ister ki, bunu elde etmek için çekim yasasını kullanmaya karar verebilir. Çekim yasasını bir süre uygulamaya devam edip daha sonra istediği sonucu elde edemediğinde bunun işe yaramadığını düşünüp çekim yasasını uygulamaktan vazgeçebilir. Halbuki çekim yasasını uygulamaya devam etse istediğini elde edicektir. Neden biz telkinlerde istediğimiz sonucu elde etmek için 21 gün kuralına uymamız gerektiğini şimdi daha iyi anlıyor musun ? İstediğimiz sonucu elde etmek için Arzu ettiğin şeyler, beklemekten vazgeçtiğin anda gerçekleşir. Bu, hayatın: “Sen bakarken soyunamıyorum.” deme şeklidir. ~Shutter Island~ Doktor örneğine gelicek olursak.. eğer senin dediğin gibi olsaydı. Bizler neden telkinin etkisini göstermesi için 21 gün bekleyelim kii ? Doktor örneği vermişssin.. şimdi doktor hastasına teşhis koyduğunda hasta yaşadığı travmatik veya herhangi bir nedenden dolayı hasta oldu. Yani yaşadığı bir kötü olay onun bu hastalığını tetikledi ve hasta oldu. Doktor ise böyle bir olay yaşamadığından dolayı durduk yere hasta olmasına da anlam veremeyiz zaten.. Çekim yasası neye odaklanırsan onu çekersin hayatına.. sürekli düşünürsen daha çabuk çekersin. olumlu yada olumsuz yönde bilinçli yada bilinçsiz bir şekilde benim uyguladığım bir yöntem var ''olumlu düşünmenin gücü'' adlı kitabında şu formül çok işe yarıyor.. FORMÜL : DUA EDİN, RESMEDİN, GERÇEKLEŞTİRİN. BENİM UYGULADIĞIM FORMÜL İSE :DUA EDİN, RESMEDİN, TEŞEKKÜR EDİN. (Bu sayede takdir aldım, fazla ders bile çalışmadım ama yöntemi uyguladım, Birisini seviyordum ve o birisiyle çıktığını öğrendiğimde derinden üzülmüştüm ve hemen yine aynı formulü uygulamaya koyuldum.. Dua ediyordum, zihnimde tekrar tekrar hayırlısıyla ayrıldıklarını resmediyordum. ve ayrıldıklarını imgeledikten sonra gerçekleşmiş gibi şükrediyordum. 9 gün sonra ayrıldılar. ) Küçük ve basit bir örnek daha kardeşimden su istemiştim. ama getirmiceğini biliyordum ve sonra zihnimde kardeşimin suyu bana getirdiğini resmettim ve şükrettim aklıma olumsuz hiçbirşey getirmedim.. ve kardeşim suyu bana getimişti... :) |
Cevap: Eğer çekim yasası doğruysa “Tıbbi araştırmalar yapan hekimler” örneğini tam anlatamadım galiba. Şöyle söyleyeyim: Dünyanın dört bir yanındaki tıp araştırmacıları çeşitli hastalıkların tanı ve tedavisi ve diğer tıbbi durumlar üzerine –tabiri caizse- kafa yoruyor, daha iyi tedavi yöntemleri bulmak için deneyler ve gözlemler yapıyorlar (hatta bu araştırmalardan elde edilen bulgular öylesine devasa boyutlara ulaştı ki son yüzyıl içinde ortalama insan ömrü neredeyse ikiye katlandı). Yani Secret mantığıyla bakacak olursak “hastalıklara odaklanıyorlar”. Bir başka deyişle “vizualize ediyorlar” –ki vizualize etmenin (gözünüzde canlandırmanın) çekim yasasını çalıştıracağı The Secret ve türevleri yayınlarda iddia ediliyor. Ancak dediğim gibi tıbbi durumları araştıranlar onlarca kanser türünü “vizualize” etmelerine rağmen herhangi bir hastalığı kendilerine çekmezler. Ayrıca çeşitli delüzyon ve obsesyonlara sahip kişilerin duygu, düşünce, inanç ve davranışlarının “tam bir uyum içinde” olmasına rağmen bu sanrılarının gerçekleşmemesi yine çekim yasasının problemleri arasındadır. |
Cevap: Eğer çekim yasası doğruysa bunun sebebi sanırım, olumlu düşüncelerin olumsuzlara oranla daha etkili olması. yani birkaç kez olumsuz düşünerek, korkarak onu kendinize hemen çekemezsiniz.böyle bir güzelliği var çekim yasasının!.. olumlu düşüncelerin,imgelemelerin etki süresi daha kısa kesinlikle!..bu arada yazınızı çok saçma bulduğumu söylemeliyim. |
Cevap: Eğer çekim yasası doğruysa Yani delüsif, obsesif ve pesimist kişilerin hayallerindeki kötü senaryoların gerçekleşmemesini olumsuz düşüncelerin olumluya nisbeten daha zayıf olduğu varsayımına dayandırıyorsun. Eğer olumlu düşünseler hayallerini daha çabuk gerçekleştirirlerdi. Ama bu varsayım Çekim Yasası savunucularının “evren için hiçbir şey iyi ya da kötü, az ya da çok değildir. Sadece vardır, nötrdür” iddiasıyla çelişmiyor mu? Evren için iyi ya da kötü düşünce fark yaratmıyorsa gerçekleşme olasılığı eşit olması gerekir. Sizin dediğiniz gibi olduğunu varsayarsak; olumlu düşünüp, güzel hayallere dalıp da sonradan hayal kırıklığına uğrayan insanlar yok mu? Ya da güvendiği kişilerden ihanet görenler? “Bu sefer doğru insanı buldum” deyip ilişkisi hüsranla sonlananlar? Çekim yasası inançların maddeye etki edebileceği varsayımına dayanır (yeterince inanırsan şirinleri bile görebilirsin ^-^). Bu iddiayı baz alarak tarihsel olaylara bakmayı deneyin isterseniz. Tarih seyri boyunca insanlar sayısız batıl inanca, mitlere ve efsanelere sahip olmuştur. Hem de bu mitlere içtenlikle inanmalarına, zihinlerinde “vizualize” etmelerine rağmen realiteye herhangi bir etki etmemiştir. Örneğin bugün Amerika’da evenjalist/yaratılışçı Hıristiyan grup Dünya’nın 7000 yıl yaşında olduğuna ve insanlarla dinozorların aynı dönemde yaşadığına inanıyor. Ancak onların inançlarına rağmen hiçbir bilimsel bulgu bu inançları desteklemiyor. Örneğin dinozorlar dönemine ait bir insan fosili bulamıyoruz. İnsanlar binlerce yıldır evrenin durağan/sabit olduğuna inanmıştır. Ancak bilindiği gibi bugün en geçerli model genişleyen evren (Big Bang) modelidir. İnsanlar yaklaşık 1000 yıl boyunca Aristo ve Batlamyus’un Dünya merkezli evren modeline inanmış, hatta bu modeli dini inançlarıyla da bağdaştırmışlardır. Oysa astronomik bulgular bu modelin bir kenara koyulmasını gerektirmiştir. Örnekler çoğaltılabilir. Tüm bu örnekler düşüncenin, inançların biz ne kadar kesinlikte inansak ve imgelesek de dış dünyaya etki edemeyeceğini gösteriyor. Kısacası gerçekler tektir, mutlaktır. Vizualizasyon veya imajinasyon gibi teknikler insanların kendisini iyi hissetmesini ve bu sayede mutlu olmalarını sağlayabilir ancak realiteye etki ettiğini söylemek gerçek dışıdır. |
Cevap: Eğer çekim yasası doğruysa Daha önce yazdığım konu " ÇIKIŞ ANIM " gibi, bu konu ile ilgili de yaşadığım bir deneyimi yakında paylaşıcam. Nasıl başardığımı açık birşekilde anlatıcam... Ön yargılarınızı bir kenara bırakarak, paylaştıklarıma bakarsanız yol katedersiniz diye düşünüyorum... |
Cevap: Eğer çekim yasası doğruysa @namasteeee Pekala, yazıda belirttiğim unsurlara da değinirseniz sevinirim. Bu arada yukarıda bahsettiğim argümantasyonumu geliştireyim: Antik çağlardan beri dünyanın dört bir yanındaki insanların inandığı çok sayıda batıl inançlar, mitler ve efsaneleri bir düşünün. Eğer odaklandığımız ve imajine ettiğimiz şeyleri çekiyorsak neden bu insanların inandıkları şeyler realize olmadı. Örneğin Hitler ve Nazi subayları… Bu hayalperest insanlar kendilerinin seçkin ve üstün ırk olduklarına ve Tanrı’nın kendilerini zafere ulaştıracaklarına inanıyorlardı. Ayrıca bu inançlarına sözde bilimsel bir temel de bulmaya çalışmışlardır. Örneğin Nazi Partisi iktidarda olduğu dönemlerde Atlantis’in ırksal ve arkeolojik kalıntılarını bulmak için İzlanda, Grönland, Orta Amerika ve Tibet’e kadar keşif heyetleri gönderildi. Dinsel ayinler sırasında gördükleri halüsinasyonlar da kendi davalarının doğruluğu yönündeki inançlarını pekiştiriyordu. Hatta bir takım tarihsel kişiliklerin rüyalarında kendilerine görünerek zorlu görevinde yol gösterdiklerini ileri sürüyorlardı. Nazi subayları arasında kendilerini bir takım tarihsel kişilerin reenkarnesi olarak görenler de vardır. Nazi partisinin iki numaralı adamı Heinrich Himmler bunlar arasındadır. Bu fantezi dünyasında yaşayan insanlar kendi davalarına öylesine inanmışlardır ki holokost ve öjeni gibi vahşetlerin uygulanması son derece normal kabul edilmiştir. Ancak Nazi hareketi tam bir fiyaskoyla sonuçlandı ve onların Aryan ırkıyla ilgili teorileri bugün “sözde bilim” başlığı altında inceleniyor. Bu ve buna benzer tarihsel örnekler insanların imajine ettiği ve kesin olarak inandığı her şeyin gerçekleşmeyeceğinin çok açık bir kanıtıdır. |
Cevap: Eğer çekim yasası doğruysa Alıntı:
Dikkat çekmek istediğim bir başka nokta bu konuyla ilgili. Burada bahsettiğim örnekler birkaç defa ya da belirli bir süre olumsuz düşünüp de gerçekleştiremeyen insanlar değil. Bu davranışı tabiri caizse bir huy, bir alışkanlık haline getiren kimselerdir. Çeşitli sanrılara ve obsesyonlara yahut paranoyalara sahip kişilerin bu saplantıları da neredeyse hiç realize olmaz. Bu durum çekim yasasının açıklamakta zorlandığı bir noktadır ki spiritualizm retoriğiyle örtbas edilemez. Bir başka argüman olarak büyüklük sanrıları yaşayan kimseler verilebilir. Bu sanrıya psikiyatri literatüründe “megalomani” adı verilir. Batıda olduğu kadar İslam tarihinde de bu tür karakterler vardır. Çeşitli mistik deneyimleri sırasında ya da kullandığı halüsinojen maddelerin etkisiyle bir takım sanrılar yaşarlar. Kendisine zamanın mehdisi ya da peygamberi olduğunu söyleyen halüsinasyonlar görürler. Bazen de rüyasında gördüğü ruhani bir zat kendisine peygamber/mehdi/mesih olduğunu müjdeler. Bu sayede büyüklük sanrılarına kapılırlar. İslam topraklarındaki bazı batıl mezhepler bu tip sanrılı kişilerce oluşturulmuştur. Ancak bu kişilerin akıbetleri genellikle pek iç açıcı değildir. İç karışıklıklara sebep oldukları için çoğunlukla ya idam edilmiş ya da hapsedilmişlerdir. Batıdaki örnekleri için de aynı şey söylenebilir –ki zaten en ünlülerinden birine yukarıda temas ettik (bknz. Nazizm). Çekim yasası evrensel bir yasa ise kendini büyük, değerli ve önemli hisseden bu insanların çabaları neden akamete uğramıştır? Çekim yasasının öngörülerinin gözlemler ve deneyimlerle uyuşmaması onun modern bir sofizmden başka bir şey olmadığını gösterir. |
Cevap: Eğer çekim yasası doğruysa Çekim yasası bir yaratım yasası ise neden antik çağlardan beri inanılan hiçbir efsane realize olmaz? Bildiğiniz gibi tarih mitolojiler çöplüğüdür. Hatta bunların arasında öyleleri vardır ki bir zamanlar “bilimsel bir gerçek” ve “biyolojik bir kanun” olarak yüzyıllar boyunca okutulmuş ve bilim literatürünü işgal etmiştir. Bunların arasında Fransız biyolog Lamarck ile ünlenen “edinilmiş özelliklerin kalıtılması” örneğinden bahsetmek istiyorum. Öncelikle kavramın tanımına bakalım: Alıntı:
Ancak ideolojik çevreler (Marxistler) bir süre daha gerçeklere direnmeye devam etmişlerdir. Bu teze (Lamarckizme) o kadar inanmışlardır ki Sovyet Rusya’da 1930’larda “edinilmiş karakteristiklerin kalıtımı” fikri baz alınarak bir tarım programı hazırlanmıştır (bknz. Lisenko olayı). Tohumların bir süre soğuk suda bekletilirlerse soğuk çevrelerine göre evrilecekleri ve böylelikle daha verimli mahsül alınacağı öngörülmüştür. Rus köylülerine bu uygulama zorla empoze edilmiş ve çok sayıda tohum Sibirya steplerine ekilmiştir, fakat hepsi ziyan olmuştur. Ve bu uygulama Sovyet tarımını 40 yıl geriye götürmüştür. Bu tarihsel verilerden sonra şimdi de Secret formülatörlerinin vaadlerine bakalım: Alıntı:
|
Cevap: Eğer çekim yasası doğruysa Sayın Muallim'in sorduğu soru çok mantıklı ve secret'a inananlar tarafından cevaplanması gerek diye düşünüyorum. Gündelik hayattan söz edecek olursak; -benim de merak ettiğim- milli maçlarda o kadar insan, aynı anda, kazanmayı istiyor. Bu istemin ne kadar fazla ve güçlü olduğuna hepimiz tanığız. Ama olmuyor, kazanamıyoruz. Secret bunun neresinde? |
Cevap: Eğer çekim yasası doğruysa Çekim yasası için tamamen gerçek dışı diyordum ama yanıldığımı itiraf etmeliyim. Çekim yasası hakkında anlatılan deneyimlere bakılırsa Secret lehine epey önemli bir kanıt oluşturuyor, ve bunlar psikolojik yanılsamalar gibi görünmüyor. Bu durumda bu argümanda gerçeklik payı olduğunu söyleyebiliriz. Ancak yine de yukarıdaki sorularıma tatmin edici bir cevap bulamadım. Çekim yasasına inanan (Fred Alan Wolf ve Brian Greene gibi) kuantum fizikçileri de The Secret'taki iddiaları tamamıyla desteklemiyorlar. Sadece isteyerek fiziksel evrene hayallerimizi gerçekleştirtmek düşüncesinden kendilerini uzak tutuyorlar. Hastalık hastaları neden düşünceleriyle kendilerine bir hastalığı çekmez diye sormuştuk. Buna ek olarak olarak Amerikan Kanser Derneği Başkanı Dr. Richard Wender'in yorumuna yer vermek istiyorum: Alıntı:
|
Cevap: Eğer çekim yasası doğruysa The Secret'taki Kontekst Dışı Alıntılar ve Referans Eksikliği Skeptiklerce eleştirilen bir başka konu ise Secret’ın alıntı ve referans eksikliğidir. Geçmişte yaşamış pek çok ünlü filozof ve bilimcinin sırrı bildiğini ve insanlardan gizlediklerini iddia etmektedir. Ancak gönderme yapılan kişilerin çekim yasası gibi bir sırdan bahsettikleri hakkında bazı şüpheler var. Alıntı:
Psikoterapist Bob Beverley (Bob’un Felsefe ve İngiliz Edebiyatı alanında diploması da vardır) bu konuyu şöyle kritize eder: Alıntı:
Alıntı:
“You create your own universe as you go along” Winston Churchill “Siz ilerlerken kendi evreninizi yaratırsınız.” Bob Beverley bu çarpıtmaya şöyle dikkat çeker: Alıntı:
Alıntı:
İngilizce bilenler daha iyisini çevirirse sevinirim. Geçmişte yaşamış ünlü ve Başarılı kişiler arasında çekim yasasından bahsedenler olabilir tabi ki. Ama The Secret yazarının neden "out of context" alıntıları yaptığını da sormadan edemiyorum. |
Cevap: Eğer çekim yasası doğruysa Dikkate değer bir haber: Newsweek dergisinde 25 Şubat 2007 tarihinde yayınlanan bir makaye göre Byrne'nin filminde oynayan iki fizikçi, Fred Alan Wolf ve John Hagelin, sadece isteyerek fiziksel evrene hayallerimizi gerçekleştirtme fikrine "mesafeli duruyorlar". Fred Alan Wolf şöyle diyor: "O şekilde çalıştığını sanmıyorum. Kendi hayatımda hiç o şekilde olmadı." Kaynak: 'The Secret': Does Self-Help Book Really Help? - Newsweek and The Daily Beast |
Cevap: Eğer çekim yasası doğruysa Alıntı:
Hipokondriyaklar (hastalık hastaları) yıllarca belirli hastalıkları vizualize etmelerine rağmen hayal ettikleri korkunç hastalıklara yakalanmazlar ve fiziksel olarak sağlıklıdırlar. Çoğu insan uçmaktan korkar, ancak bir uçak kazasında ÖLMEZ. Pek çok kişi örümceklerden korkar, ancak bir örümceğin ısırığıyla HAYATINI KAYBETMEZ. Kendilerinin peygamber ya da tanrı olduğuna GERÇEKTEN inanan pek çok paranoid şizofren vardır. Ancak onlar peygambersel ya da tanrısal bir pozisyonu kendilerine çekmezler. Bu kişilerin çoğu genellikle bir psikiyatri servisine teslim edilirler. Ve bu inanç eksikliğinden KAYNAKLANMAZ. |
Cevap: Eğer çekim yasası doğruysa Çekim Yasası Kitlesel Felaketleri Nasıl Açıklıyor? Benzer benzeri çeker. Bu yüzden sadece pozitif durumları değil, negatif olayları ve korktuklarımızı da kendimize çekeriz. Hatta bu konuda The Secret’ta şöyle bir tavsiye var: Alıntı:
Alıntı:
Bu bilgilerden sonra şimdi bir başka konuya temas edeceğim. Çekim yasası her zaman işe yarar ve evrensel bir kanundur. Peki ya insanların başına gelen daha büyük olaylar? Kasırgalar, depremler, hortumlar, savaşlar ve soykırımlar? Onlar bu olayları kendilerine mi çektiler? Çekim yasası kitlesel felaketleri nasıl açıklıyor? Amerikalı yazar ve beden dili uzmanı Kevin Hogan, Rhonda Byrne’nin bu konudaki görüşlerini şöyle kritize ediyor: Alıntı:
|
Cevap: Eğer çekim yasası doğruysa Alıntı:
Yukarıdaki haberden de anlaşılacağı üzere Byrne, bir telefon ropörtajında, Ruanda'daki katliamla ilgili bir soruya verdiği cevapta, "eğer korkarsak, kendimizi bir kurban ve güçsüz olarak hissedersek, bu tür şeyleri kendimize çeken frekanslar yayarız" diyor. Bu konuda yorumu okuyucuya bırakıyorum. |
Cevap: Eğer çekim yasası doğruysa öncelikle yazınızı çok anlamlı ve işe yarar buldum..belliki çekim yasası hakkında düşünüyorsunuz..neden olamıyacağını düşünmeniz size neden olabileceğini bulmanıza ışık olacaktır umarım. çekim yasasının the sechret ın anlatmadıığı bazı detayları var.mesela serbest bırakma ..mesela ilahi düzendeki yerini imgeleme.. mesela bir doktoru okuduğumu anımsıyorum..pankeras kanseri hakkında yıllarca araştırma yapmış ve bulduğu yöntemle kendini iyileştirmiş..işte çekim yasası evrenseldir..fakat kişide tezahür etmesi kişinin inançlarına bağlıdır..ben birşeyin benim olması için çok çalışmam gerektiğine inanırım ve bu böyle olur..haketmediğimi düşündüğüm hiçbirşey benim olmaz..başkasına milli piyango çıkar..çünkü o dışardan gelen desteğe açıktır..ben doğru insanlarla her yerde karşılaşacağıma inanır hiç kuyruk beklemem..ama başkası her dışarı çıkınca kavga eder.. sizi çekim yasası hakkında olumsuzda olsa düşünmeye devam etmenizi öneriyorumm..umarım aradığınız bilgiye ulaşırsınız..sevgiler..12389 |
Cevap: Eğer çekim yasası doğruysa @bluegirlx Şahsen çekim yasası fikrinde gerçeklik payı olduğuna inanıyorum. Ancak yukarıda sözünü ettiğim paradoksal durumları ortadan kaldıracak limitasyonun ne olduğundan tam olarak emin değilim. The Secret kitabının ise daha çok ticari amaçlar için hazırlandığını düşünüyorum. Zaten içinde birçok kaynaksız iddia ve cımbızlama alıntı var (ki bunlara yukarıda değindim). Ayrıca bildiğim hiçbir kuantum fizikçisi bu kitaptaki iddiaları tamamıyla desteklemiyorlar. Evet, çekim tekniklerinden haberdarım. The Secret ve benzeri yayınlarda detaylı bir şekilde anlatılıyor. The Secret çekim yasasının evrensel bir kanun olduğunu ve daima işe yaradığını ileri sürüyor. Ben de bu görüşü analiz ediyorum. Mesela verdiğim örneklerden biri aktörler ve sinema oyuncularıydı. Sinema oyuncuları pek çok karakteri canlandırırlar. Bunlardan bazıları sıradan insanlardır, bazıları şiddete maruz kalan ve hastalık kurbanı iyi insanlardır, bazıları ise kendi çıkarları için başkalarını harcayan psikopat karakterlerdir. Bir rolde ustalaşmak için bazen işi o kadar ileriye götürürler ki oynadıkları karakterin yaşamına yoğun bir şekilde dalarlar ve fiziksel özelliklerin ötesine geçerek oynadıkları karakter gibi düşünmeyi ve hissetmeyi öğrenirler. Son olarak o karaktermiş gibi davranırlar. Eğer çekim yasası evrensel bir kanunsa aktörlerin canlandırdıkları karakterin hayat şartlarını kendilerine çekmeleri gerekmez mi? Sinema oyuncularının sadece rol yaptığı ve oynadıkları karakter haline gelmeyi amaçlamadıkları fikri çekim yasası açısından bir fark yaratmamalıdır. Çünkü çekim yasası formülatörlerine göre duygu, düşünce ve davranışlarınız tam bir uyum içindeyse çekim garantilemiş demektir. Aktörlerin bir role hazırlanma süreçlerinin ne kadar yoğun olduğu dikkate alınırsa çekim yasası gereği oynamaya konsantre oldukları karakterin hayat şartlarını kendilerine çekmeleri gerekir. Çekim Yasası öğretmenlerinden biri olan James Ray’in sözlerinde bu durum açıkça ifade edilir: Alıntı:
Alıntı:
Alıntı:
Bu fikri kabul edersek hiçbir hipokondriyakın (hastalık hastasının) sağ kalmaması gerekiyor. Pek çok hastalık hastası fiziksel olarak sağlıklıdır ancak kendilerinin korkunç bir hastalığa yakalandıklarına KESİN olarak inanırlar ve bunu sürekli vizualize ederler. Hatta bu yüzden doktorlara gereksiz yere başvururlar, doktor onlara sağlam olduklarını söyler ancak yine de çoğu kez buna ikna olamazlar. İlaç almadan iyileşeceklerine inanmadıkları için bu kişilere placebo hapları verilir. Alıntı:
Alıntı:
Çekim Yasası pazarlamacıları sonuçtan nedene doğru çalışıyor. Aldığınız sonuç neyse onu istemişsiniz demektir. Yani hanımlar, eğer tecavüze uğrarsanız The Secret prodüktörüne göre bu sizin hatanız. Bilinçaltınızdaki imgelerle bunu hayatınıza kendiniz çektiniz. Hak ettiğiniz için bu sonucu aldınız. Byrne, aynı şeyi tacize uğrayan çocuklar için de söylemişti. Tacize uğrayan çocuklar bilinçsiz olarak da olsa bunu kendilerine çekiyorlardı. Bu mantıkla yahudilerin maruz kaldığı Nazi holokostunu, engelli insanların da öjeni gibi vahşetleri kendilerine çektiğini kabul etmemiz gerekir ki bu son derece absürd ve irrasyonel bir yaklaşım olacaktır. |
Cevap: Eğer çekim yasası doğruysa Büyüklük Sanrıları Yaşayan Kimseler Daha önce “hastalık hastaları” dediğimiz paranoid bozukluğun üzerinde durmuştuk. Paranoid bozuklukların bir başka çeşidi de megalomanik sanrılardır. Bu kişilerin bazılarında mesih veya peygamber olduğu biçiminde mistik sanrılar ortaya çıkar. Kendilerinin Tanrı tarafından seçilmiş özel kişiler olduklarına inanırlar. Evrenle ilgili herkesin bilmediği bir takım sırlara vakıf olduklarına, gelecekten haber aldıklarına, farklı boyutları algıladıklarına, doğa ötesi güçlerle temas kurduklarına inanırlar. Çeşitli garip dinsel seremoniler düzenlerler ve bu ritüeller esnasında gerçeklikle tüm irtibatlarını kaybederler. Bu vecd ve trans halleri sırasında peygamberle, cinlerle veya ruhlarla konuştuklarına inanırlar. Özellikle Nazi subayları, Satanistler, Thule Derneği gibi ruhçu ve pagan tarikatların mensupları arasında bu tür mistik sanrılar yaşayan kişilere sıkça rastlanır. Ancak bu kişiler mesihsel bir krallığı veya peygambersel bir pozisyonu kendilerine çekmezler. Bunların çoğu genellikle bir psikiyatri servisine teslim edilirler. Bazıları ise peşinden giden milyonlarca mürid bulur. Ancak yine de dediğim gibi bu kişilerin hiçbir sanrısı gerçek olmaz. Ve bu durum inanç eksikliğinden KAYNAKLANMAZ. Çünkü bu kişilerin mistik hezeyanlarla adeta beyni yıkanmıştır. Bence Çekim Yasası’ndaki çelişkilerden biri de budur. |
Cevap: Eğer çekim yasası doğruysa Problemi detaylandırmak gerekirse; Tarih seyri boyunca Nazizm, Satanizm, Gül Haç (Rosicrucian) kültü, Tapınak Şövalyeleri, Thule Derneği, Mormonizm gibi çok sayıda ruhçu/dinsel organizasyon var olmuştur. Bu örgütlenmelere liderlik eden kişiler kendilerini mistisizme ve spiritualizme adamışlardır ve birçoğunda mistik delüzyonlar ortaya çıkar. Örneğin mesih, peygamber ya da tanrının enkarnesi olduklarına, meleklerle konuştuklarına inanırlar. Tanrı tarafından görevlendirildiklerine ve dünyada bir misyonları olduğuna KESİN bir şekilde inanırlar. Birçok mürid elde edebilirler ve onları hipnotize ederek istedikleri amaçlara yönlendirebilirler. Ama sonuç olarak bu kişiler mesihsel bir krallığı veya tanrısal bir statüyü kendilerine çekmezler. Çekim yasası evrensel bir kanun olduğuna göre bu insanlar nerede hata yapmaktadırlar? |
Cevap: Eğer çekim yasası doğruysa Alıntı:
bunların her birinde, safiyane bir şekilde inanmak ve çevre faktörü vardır. öncelikle bunu unutmamak gerekir. aktörler hayatlarını idame ettirmek için o işi yaparlar, sapıklar özgür iradeye müdahale ettikleri için işler umdukları gibi gitmez, hastalık hastaları tamamen hastalanmaktan korktukları için ve çaresiz kalacaklarını bildikleri için ve hekimler dediğiniz gibi araştırma yaptıklarını biliyorlar, aktörler gibi yani. bir an için düşünsenize; yeni bir araç aldınız, volvo mesela. aracınızın güvenlik seviyesinin en yüksek düzeyde olduğunu alıyorken aracı size defalarca anlattılar, keza konforunu da. siz bunları biliyorken, çıktınız otobana gaz pedalı ayağınızın altında giderek hızlanıyorsunuz. 100 150 200 250. 260 ta sabitlediniz. birden bir karın ağrısı başladı. müziği kısmak istediniz dikkatiniz dağıldı. falan birşeyler oldu ve siz bariyerlere çarparak durabildiniz. acaba çok önceden kaza yapma korkunuz varmıydı? |
Cevap: Eğer çekim yasası doğruysa @MuminOKAN Aktörler, hipokondriyaklar ve kanser araştırmacılarıyla ilgili yaptığınız açıklama şahsen bana pek açıklayıcı gelmedi. Sapıklar hakkındaki açıklama ise geçerli olabilir. “Aktörler hayatlarını idame ettirmek için o işi yaparlar” dediniz. Böyle bir itirazın gelebileceğini tahmin ettiğim için önceden bu konuyla ilgili açıklama yapmıştım. Çekim Yasası belli ilkelere göre çalışan otomatik bir sistemdir. Eğer bu ilkelere uyulursa yasanın çalışması gerekir. Hem de hiç istisnasız, her seferinde. The Secret belgeselinde yer alan James Ray'e göre duygu, düşünce ve davranış kombinasyonunun Çekim Yasası'nı çalıştırmayı kesinleştirmesi gerekir. Sinema oyuncuları pek çok karakteri canlandırırlar. Bunlardan bazıları sıradan insanlardır, bazıları şiddete maruz kalan ve hastalık kurbanı iyi insanlardır, bazıları ise kendi çıkarları için başkalarını harcayan psikopat karakterlerdir. Bir rolde ustalaşmak için bazen işi o kadar ileriye götürürler ki oynadıkları karakterin yaşamına yoğun bir şekilde dalarlar ve fiziksel özelliklerin ötesine geçerek oynadıkları karakter gibi düşünmeyi ve hissetmeyi öğrenirler. Son olarak o karaktermiş gibi davranırlar. Eğer çekim yasası evrensel bir kanunsa aktörlerin canlandırdıkları karakterin hayat şartlarını kendilerine çekmeleri gerekmez mi? Sinema oyuncularının sadece rol yaptığı ve oynadıkları karakter haline gelmeyi amaçlamadıkları fikri çekim yasası açısından bir fark yaratmamalıdır. Çünkü çekim yasası formülatörlerine göre duygu, düşünce ve davranışlarınız tam bir uyum içindeyse çekim garantilemiş demektir. Sinema oyuncularının bir role hazırlanma süreçlerinin ne kadar yoğun olduğu dikkate alınırsa çekim yasası gereği oynamaya konsantre oldukları karakterin hayat şartlarını kendilerine çekmeleri gerekir. Çekim Yasası öğretmenlerinden biri olan James Ray’in sözlerinde bu durum açıkça ifade edilir: Alıntı:
Ayrıca çekim yasası öğretmenlerinin verdikleri diğer öneriler ve teknikler de sinema oyuncularının, hipokondriyakların ve büyüklük sanrıları yaşayan paranoid şizofrenlerin vizualize ve imajine ettikleri durumları kendilerine çekmelerini gerektiriyor: Alıntı:
Alıntı:
Alıntı:
Kanser araştırmacıları -işleri gereği olsa bile- hemen her gününü kanseri, AIDS'i, sklerozu ve diğer sayısız tibbi durumu inceleyip araştırıyorlar. Yani çekim tekniklerinden olan imajinasyon yöntemini kullanıyorlar. Ancak hiçbir hastalığı kendilerine çekmezler. Çoğu insan uçmaktan korkar, ancak bir uçak kazasında ÖLMEZ. Pek çok kişi örümceklerden korkar, ancak bir örümceğin ısırığıyla HAYATINI KAYBETMEZ. Birçok kişi yükseklikten korkar, ancak bir uçurumdan düşerek ÖLMEZ. Oysa çekim yasası bilinçaltımızda olan korkuları kendimize (istemesek de) çekeceğimizi söyler. Son verdiğiniz örnekte ne demek istediğinizi tam anlayamadım. Adamın kaza yapması tamamen ÇY dışı nedenlerledir. Son derece güven ve konfor içinde olsa da hesap etmediği durumlar kazaya neden olabilir. Sorumu yinelemem gerekirse; Film aktörlerinin, kanser araştırmacılarının, hipokondriyakların ve diğer delüzyonel durumlar yaşayanların sanrılarını ve hayallerini gerçekleştirmelerini engelleyen şey nedir? |
Cevap: Eğer çekim yasası doğruysa 1) bi şey sölim başta bu kadar çok alengirli kelimeler kullanman çok gereksiz cevap şu hipokondiriyaklar dedigin zaten hastalık hastası sürekli bi saglık problemi yaşicaanı düşündügü için sürekli salık sorunları yaşarki böle kişilerin genelde büyük problemleri vardı önemsiz durumları kafasına çok takar bölece migren hastası olur yok dişi arır kendini en kısa yoldan kanser etmek için sigara içer falan filan liste uzar 2)delüzyonel durumlar deigin de vikipedia dan baktım ne kadar dogru bilmiyorum ama bunada benzer bi örnek verirsem sürekli hastalanma ihtimaliyle yaşayan bi insan bu durumu saplantı haline de getirirse aynı durum ortaya çıkar eger komple deli diilse böle olucaktı 3)kanser araştırmaçıları farklıdır sürekli kanserli insanları tedavi etikleri için bilinçaltı tehhlikeli bi durumdan korunma mekanizması geliştiricektir boks antrönörü örencisinin sol gardının çok aşada oldugunu farkediyo ki kendine fazla güvendigi için kardı düşüktür antöner egitim esnasında öle bi sag kroşe vuruyoki çocuk yerde kalkıp soruyo neden bukadar sert vurdun hoca diyoki 1 senedir kardını kaldır kaldır diye sölüyorum öretmeye çalışıyorum şimdi açık bıraktıgın yerden çok sert bi darbe aldın bi daha gardını düşürmessin der ve bilinçaltı sol gardı düşünce başına ne geliceni bildigi için ona göre tenbirler alır 4)robert de niro bi filme başlamadan önce 6 7 ay o roldeki adam olurmuş bi film için 40 kilo alır 1yada 1 yıl boks örenir yada dagda bayırda bile yaşadıgı olurmuş ama bu rol içabıdır da aktörlerin bu durumunu açıklamakta zor harbiden şimdiiiiii şöle söliyebilirim robert de niro dünyanın en iyi aktörlerindendir ben al pacino yu severim ama o karakter oyuncusudur robert de niro süper yetenektir kendisini bu yönde eyitmiştir gençlik yıllarında ki rolleri ilerleyen yaşlardakine göre daha kötüdür yıllar içerisinde aldı egitim örendikleri sayesinde IQ yükseldigi için bilinçaltıda çok fazla egitilir bilinçaltı derki ben bir starım en iyisiyim der ve çekim yasası ona hep daha zor rollerle karşılaştırır. Yaşadıgı karakterin gerçek olmadıgını ama elinden gelenin en isini yaparak ödülüleri parayı şöhreti toplar ve bir sonraki zor görevi kendisine çekmek işe koyulur korku burnunda bi pskopat rolüyle tahrihe geçer ve bir sonraki başarısını hayatına çekmek için çalışmalara başlar pskopatın hayallerini kendine çekmez pskoppattan sonra bi kadın rolunude olnayarakda kendini tatmine ulaşır falan filan |
Cevap: Eğer çekim yasası doğruysa ne yazdım be am aktörlerinkini tam açıklıyamadım da sen böle bi durumu fakedicek seviyeye geldiysen eger ne yazdımıda anlamışsındır ama diyer şıklar çok açıktır |
Cevap: Eğer çekim yasası doğruysa Alıntı:
Alıntı:
Yani hastalık hastaları gerçekten vizualize ederek kansere yakalansalardı bu kişilere placebo tedavisi değil gerçek (fiziksel) tedavi uygulanırdı. Son olarak: Alıntı:
Alıntı:
Alıntı:
Alıntı:
Mesela bir film starı polisiye rollerde ustalaşmışsa bu görevleri kendisine "çekecektir." Ama burada mecazi bir "çekim" vardır. Yani bahsettiğimiz çekim yasasına bir örnek oluşturmaz. |
Cevap: Eğer çekim yasası doğruysa Alıntı:
Bildiğiniz gibi Nazizm, Satanizm, Gül Haç (Rosicrucian) kültü, Tapınak Şövalyeleri, Thule Derneği, Mormonizm, German Order, Yehova Şahitleri ve Scientology gibi çok sayıda dini/spiritualist ve neo-pagan organizasyon vardır. Bu organizasyon mensuplarının -tabiri caizse- mistik doktrinlerle beyni yıkanmıştır. Liderleri arasında büyüklük sanrıları yaşayanlar vardır. Mesih veya Tanrı'nın bir misyoneri olduklarına, yahut uzaylılarla görüştüklerine KESİN bir şekilde inanırlar. Çeşitli garip dinsel törenler düzenlerler ve bu ritüeller esnasında gerçeklikle tüm irtibatlarını kaybederler. Bu vecd ve trans halleri sırasında peygamberle, cinlerle veya ruhlarla konuştuklarına inanırlar. Hatta öyle ki bu inançları uğruna insanlığı çeşitli felaketlere sürükleyebilirler. Ancak sonuç olarak hiçbiri Mesihsel bir krallığı veya tanrısal bir statüyü kendilerine çekemezler. Peki bu insanlar nerede hata yapmaktadırlar? |
Cevap: Eğer çekim yasası doğruysa ilk cavabı önce yazmak isterdim fakat ikinci soruya dan başlamam lazım gelir |
Cevap: Eğer çekim yasası doğruysa Bildiğiniz gibi Nazizm, Satanizm, Gül Haç (Rosicrucian) kültü, Tapınak Şövalyeleri, Thule Derneği, Mormonizm, German Order, Yehova Şahitleri ve Scientology gibi çok sayıda dini/spiritualist ve neo-pagan organizasyon vardır. Bu organizasyon mensuplarının -tabiri caizse- mistik doktrinlerle beyni yıkanmıştır. Liderleri arasında büyüklük sanrıları yaşayanlar vardır. Mesih veya Tanrı'nın bir misyoneri olduklarına, yahut uzaylılarla görüştüklerine KESİN bir şekilde inanırlar. Çeşitli garip dinsel törenler düzenlerler ve bu ritüeller esnasında gerçeklikle tüm irtibatlarını kaybederler. Bu vecd ve trans halleri sırasında peygamberle, cinlerle veya ruhlarla konuştuklarına inanırlar. Hatta öyle ki bu inançları uğruna insanlığı çeşitli felaketlere sürükleyebilirler. Ancak sonuç olarak hiçbiri Mesihsel bir krallığı veya tanrısal bir statüyü kendilerine çekemezler. Peki bu insanlar nerede hata yapmaktadırlar? demişsin baştan sona yanlış ve durumun yada siyonizm gerçeginder haberdar olmadıgın neler yapabildikleri hakkında en ufak bir bilgi sahibi olmadıgını düşünüyorum |
Cevap: Eğer çekim yasası doğruysa Nazizm, Satanizm, Gül Haç (Rosicrucian) kültü, Tapınak Şövalyeleri, Thule Derneği, Mormonizm, German Order, Yehova Şahitleri ve sayntoloji bunların hepsi ilimünatinin altında masonlugundahada altında ve lider ideoloji olara siyonizimdir büyü ve cinler kuranda geçer büyü bilimin adına kabala kitabının adınada havas ilmi denir Allah kendisine soru soran meleklere soruda şöle senin yeryüzündeki haliflerim dediklerin her türlü pisligi kötülügü senin emir ve yasaklarını cignediler biçin bizden üstünler gibi bi soruydu tam net hatırlamasamda ALLAH (cc) derki ben onlara nefs si verdim sizde aranızdan 2 kişi secip nevs le donatılıp dünyaya gideceksiniz der ve iki melek bugünki babile inerle yanlarındada büyüyü getirirler ilk başlarda melek kadar ahlkaka sahiptirler fakat sonunda iradelerine sahip çıkamayıp her fitne ve kötülügü dünyada bırakıp semaya keri dönerler bu meleklerin büyü ögretileri havas adında bi yahudinin kitaplarında toplanır ve adı havas ilmi olarak geçer siyonizim yani yahudiler bu az sayıda ögretiyi geliştirerek bir bilim haline getirirler . israil ve japonya olmak üzere amerika rusya bu bilim dalında çok iserider ayrıca hitlerin astral seyahat yöntemleriyle istihparat topladıgı japonların kamikaze pilotlarının beyinlerinin yıkandıgını bilmen gerklidir büyü yapmak günah olmadıgı gibi çok büyük bi bilgi ister dünyanın bütün silah medya ilaç sanayi banka sistemlerini büyüyü ve cinleri istihpartta kullanan gizli bir devlet olan siyonizim yetişdigi psişik bu çekim yasasından etkilenmicek şekilde egitemezmi yani bu kadar yetiştirdikten sonra o adam yada mesih senin dedigingibi bunların karşısına bir abdulhamit bir atilla bir bir cengiz han kanuni fatih olarak karşısına çıkmazmı bu sistemin ve bu bilginin sahibi bu devletsiz ve milletsiz süpr güç böyle bi duruma karşı çekim yasasını nasıl durdurabilicegini bilmezmi adamı o konun dışında tutmak için başka yöntemler geliştirmezlermi |
Cevap: Eğer çekim yasası doğruysa @ceko_25 Konu dışına çıktınız. Ben burada komplo teorilerinden bahsetmiyorum. Siyonistlerin planlarından da bahsetmiyorum. Sorduğum soru gayet basit ve çekim yasasıyla alakalı. Demişim ki: Çeşitli tarikatların ve dinsel organizasyonların başında tanrının misyoneri olduğuna inanan liderler vardır. Tıpta megaloman veya paranoid şizofren olarak adlandırılır. Ancak bu kişiler tanrısal bir pozisyonu veya mesihsel bir krallığı kendilerine çekmezler. Bunun nedenini soruyorum. Yukarıdaki örgüt isimlerini de örnek olsun diye verdim. Hepsi bu. |
Cevap: Eğer çekim yasası doğruysa ha haaa..özellikle islamiyette inanan ve hakkıyla bilen herkes bu dünyaya Allah'ın sıfatlarını tecelli etmek ve onun elçiliğini yapmak için geldiğini bilir.ve onlar isimlerde tecelli ederler..tabiki senin varlığında bile Allahın tecelli ettiği isimler var..herkes aradığını çeker demiyor bu yasa..herkes olduğununun benzerini çeker diyor..yani aynı frekansta yayın yapanı çeker..tabi diğer şartlarda uygunsa.. merakımı mazur gör..hiç çekim yasasının işlediğine şahit odun mu.. yoksa gerçekten sorguladığın bu yasayı hiç sınamadın mı..sevgiler.. |
Cevap: Eğer çekim yasası doğruysa müminokanın yazdıkları son derece aklılcı ve zekice bir analiz ben dün mesajı uzun görünce okumadım şöle bi baktım soru kımına sadece okumuştum bide sorunu içinde cevabı zaten var o kadar havalı cümlenin üstüne 3 basit cümleyle yanıt vermek ayıp olur dedim uzunca açıkladım Düşüncelerinizin, duygularınızın ve davranışlarınızın tamamen uyum içinde olması gerekir. demişsin alntı yaparak ya zaten bunlardan biri yoksa olumyo bu iş dimi araştırmacılar hastalıga çare için yıllarca kafa patlatıyo düşünüyo duygu katıyo ve uyguluyo her şey var zaten adam hastalıgı çekmiyoki nasıl tedavi ederimi çekiyo burdan bi sonuç çıkar artık 1. sayfada adam mın teki sana hak vermiş maçlarda 50000 kişi çok isiyo galibiyeti ama olmuyo bilgisiz ne ve niçin istedigini bilmeyen 50000 kişi morinyodan dahamı çok istiyolarki başarsınlar ayriyetten 2. dünya savaşı siyonizmin taavan yaptıgı bi dönemdir osmanlı imparotorlugunu yıkmıştır hitlerin yahudi katliamını yaptıranların siyonist olmadıgı ne malum hem öle siyonist olmasada stalin ya chıırcil daha çok istemiş hani bişey varya imkansızı istemeyin bütün dünyayı nerdeyse yok etmeyi istemekmi daha kolay gerçeklerşir bütün dünyanın kendini kurtarma çabasımı hangi enerji daha yogundur dahada bişey yazmam bu kadar zözün üstüne anlamassan artık yuh sana |
Cevap: Eğer çekim yasası doğruysa Alıntı:
Deneyip de başaranların olduğuna inanıyorum. Benim burada muhakeme ettiğim husus deneyip de başaramayanlar. Yani çekim yasası prosedürlerini uygulayıp da sonuç alamayan örnekler üzerinde duruyorum. Örneğin "inanç eksikliği" ve "vizualize edememek" dileklerimizi çekmemizin önünde bir bariyer oluşturur. Hipokondriyaklarda ise bu yok, ama hastalıkları çekmezler. Diğer paranoid bozukluklar da bu örneğe dahil edilebilir. İşkence gördüklerine, izlendiklerine, kendisine suikast düzenlendiğine/komplo kurulduğuna, zehirlendiklerine, aldatıldıklarına, gözetlendiklerine ya da alay konusu olduklarına dair sanrılara kapılan pek çok paranoyak vardır. Ancak bu kişiler tam bir inanca sahip olmalarına ve sanrılarını sürekli gözlerinde canlandırmalarına rağmen hayal ettikleri durumları çekmezler. Ülkemizde en sık görüleni aldatılma sanrısıdır. Bu sanrıya sahip kişiler eşlerine hayatı cehenneme çevirirler ve cinayet dahi işleyebilirler. Bu paranoyak kişiler işledikleri suçlardan dolayı TCK'nın 46. maddesine göre mes'ul değildirler. Zira muhakemeleri bozuktur. Paranoid bozukluğun bir başka çeşiti (daha önce detaylıca değindiğim gibi) mistik sanrılardır. Tanrının misyoneri olduğuna inanan kişi etrafında gördüğü ya da kendi başından geçen tüm olayları çarpıtarak mistik sanrılarına göre yorumlar. Sanki tüm dünya kendisi etrafında dönüyor, tüm evren kendisine yardım ediyor gibi bir hisse kapılır. Telkine açık bir takım saf kişileri de etkisi altına alabilir. Böylelikle bir "toplumsal paranoya" oluşturarak geniş çaplı organizasyonlar düzenleyebilirler. Hitler ve Mussolini gibi ihtiraslı idealistler buna iyi birer örnektir. Ama sonuç olarak ilahi bir statüye kavuşmazlar. Burada sorun ne? Dilekleri veya hayal ettikleri şey ile aynı frekansta olamamak mı? |
Cevap: Eğer çekim yasası doğruysa hitler arzuladıgı hayatı kendisine çekmiştir 1. dünya savaşında fakirlikten sokaklarda yatarken sonun dünyayı fethe çıkmış benito musolini de şarlatanın tekidir faşizmin babası olarak bilinen adam hayata sosyalist başlamıştır sonra faşizmin babası olmuş yunanlılara yenilincede gene sosyalist tarafları gabarmış falan filan bu kadar çelişkili bi adam tabiki çekim yasasına uymaz ben bi örnek verim anlarsın uyuşturucu bagımlıları alkolikler malzemleri bittiginde inan tabiri cagizse gökten zembille iner yerde bulur hiç ummadıgı bi adamdan alır bu tam olarak çekim yasasını ifade eder remen durup dururken karşısına çıkar |
Cevap: Eğer çekim yasası doğruysa ayrıca özlem şahin ve bir iki kişinin secret kitabına eleştirilerini gördüm bazı eksik ve yanlış noktaları oldugu sölüyolar daha çok süslü bi kitap anlıcan gişe filmi gibi |
Cevap: Eğer çekim yasası doğruysa her bireyin farklıdır gerçekleştirememe sebebi farklıdır..bazısı zaten olan durumu olmuş kabul ediyordur olmuyordur.ama ego mutlaka olmamasından bir kar sağlıyordur..yani çekirdek inancı izin vermiyordur.siz bence bunu düşüneceğinize kendi isteklerinizin eğer olmuyorsa neden olmadığını sorgulamanız..eğer net bir durum varsa o durum hakkında daha detaylı yorum yapılabilir..ben ailesinden bağları kopmasın diye refah derecesini arttırmayanları gördüm..hastalığının kendine siper eden..bir sinama filminden etkilenip evlenmemeye karar veren.hatta bir yakınımla yaptığımız bir çalışmadan sonra rüyasında çocukken bir kuşun yuvasını yıktığını annesininde yuva yıkanın yuvası olmaz dediğini hatırladı..biri ilk okul öğretmenin bir öğretmen çocuğunu kayırdığını görüyor ve asla kayrılmadan iyi bir işe gireceğine inanmıyor.üniversite mezunu temizlik şirketinde.. hap bilgi yok.. insanları sınıflandıramayız.. herkes kendi nedeninde var..kendi nedeni yaratır.. bence kendi nedenlerini aramaya başlasan daha kolay olacaktır.. olayla ilgili ilk yargını hatırlamaya ve incelemeyle sonuca yaklaşabilirsin.. |
Cevap: Eğer çekim yasası doğruysa Alıntı:
benim bir çok doktor akrabam var ama hiçbiri ameliyata girince "aman acımasında kesmiyim" demiyor. yani işini yapıyor. yani hasta tarafından bakmıyor olaya. muhtemelen araştırma yapan doktorlar da sadece araştırma yapıyorlar. olayın içine girip duygu durumlarını, düşüncelerini ve hislerini katmıyor. aman ben kanserim, ben o hastalığa yakalandım, o oldu, bu oldu, şu oldu demiyor. aman o molekül buraya geldi 3 karbon götürdü eyvah şimdi karbonun kafası atacak falan demez. ama derse çok büyük bir sıkıntı var. bu da onun sorunu. bazı aktörler rollerini hayatları sanmıyor değil. ancak küçük bir kısmı, onlarda yaptıkları işlerinin farkında değiller. bende bir soru sormak istiyorum, siz hiç böyle bir şeyi denediniz mi? yani çekim yasası denilen olay hayatınızın herhangibir anında yer aldı mı? bu kadar incelediğinize göre ya cezbedici şekilde yer almadı, yada bomba etkisi yaratarak yer aldı. ve önemli olduğunu düşündüğüm bir not; zaman spiraldir ve belirli bir frekansı vardır. eğer o frekansa gelip, hayal kurabilirseniz, gerçekleşir. |
Cevap: Eğer çekim yasası doğruysa Anladım, yani “kanser araştırmaları olaya duygularını katmadıkları ve empati kurmadıkları için vizualize ettikleri (gözlerinde canlandırdıkları) hastalıkları kendilerine çekmezler” diyorsunuz. Mantıklı görünüyor. Ancak bu açıklama kanser araştırmacıları için geçerli görünse de sinema oyuncularının, hipokondriyakların durumunu ve diğer psikotik deneyimleri yeterince açıklayamıyor. Çünkü bu vakalarda “duygu, düşünce, davranış yada inanç eksikliği” gibi çekimi engelleyen bariyerler bulunmamaktadır. Ancak buna rağmen çekim gerçekleşmez. Bunun sebebi nedir? Bu kişilerin durumunu önceki mesajlarımda detaylandırdım. Yine de kısaca tekrarlayayım: Psikotik deneyimlerde delüzyonlar, paranoyalar ve halüsinasyonlar oluşur. Psikiyatri literatürünü tararsanız bu sanrıların geniş bir yelpazesiyle karşılaşırsınız. Suikast/komplo, aldatılma, izlenme, tek yanlı aşk, hastalanma paranoyası bunlara örnek olarak verilebilir. Bazıları ise mistisizm içerikli sanrılardır. Mesela Mesih, tanrının misyoneri veya seçilmiş kişi olduğuna inanma paranoyası gibi. Ve bu paranoyak bireyler, sanrılarına KESİN bir şekilde inanırlar. Davranışları, duygu ve düşünceleri sanrıları ışığında şekillenir. Ancak yine de korktukları veya inandıkları durumları kendilerine çekmezler. Alıntı:
Ama ilgi duyduğum ve düşündüğüm bazı şeylerin sonradan daha çok karşıma çıktığına ve onları daha çok fark ettiğime şahit oldum. Ama bu algıda seçicilik durumu. Yani çekim yasasına örnek oluşturmaz. Bunun yanı sıra çekim yasasında gerçeklik payı olduğunu kabul ediyorum. Biraz şüpheci bir yanım olduğum için bu tür sorular zihnimi kurcalıyor sadece. |
Cevap: Eğer çekim yasası doğruysa anladım, yani “kanser araştırmaları olaya duygularını katmadıkları ve empati kurmadıkları için vizualize ettikleri (gözlerinde canlandırdıkları) hastalıkları kendilerine çekmezler” diyorsunuz. hayır böle demiyoruz diyoruzki bu adam duygu katmadıda çekim gerçekleşmedi diil tam tersi çekim yasasına birebir uyan bi örnek adam hastalıgı neden çeksin hastalıgı aramıyoki adam tedaviyi arıyo saonundada çaresi bulunamaz denilen hastalıgı tedavi edip kafa patlattıgı kellesini koydugu bu işi sonunda kendsine çekiyo |
Cevap: Eğer çekim yasası doğruysa @ceko_25 Eğer senin dediğin gibiyse gene ortada bir problem var. Çünkü çekim yasası hastalığı iyileştirip iyileştirmeme düşüncemize bakmaz. Hastalığı düşünmene bakar. Çünkü evren için iyi yada kötü yoktur, onun için her şey nötrdür. Bunu Çekim Yasası üstadlarının söylemlerininden de duyabilirsin: Alıntı:
Alıntı:
Ayrıca The Secret yazarı Rhonda Byrne, Oprah Winfrey ile yaptığı ropörtajında şöyle diyor: Alıntı:
Alıntı:
|
WEZ Format +3. Şuan Saat: 12:58 PM. |
Powered by vBulletin® Version 3.8.8
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.