Hayatimdegisti.com kişisel gelişim ritmotrans telkinli Cd'leri

Hayatimdegisti.com kişisel gelişim ritmotrans telkinli Cd'leri (http://www.hayatimdegisti.com/forum/index.php)
-   Kendimizi Tanıyalım (http://www.hayatimdegisti.com/forum/forumdisplay.php?f=465)
-   -   Işığı Arayanların Karanlık Yanı Kitabından Alıntılar (http://www.hayatimdegisti.com/forum/showthread.php?t=226930)

Belgin ∞ 23-01-2009 07:55 PM

Işığı Arayanların Karanlık Yanı Kitabından Alıntılar
 
1/1

John Welwood, Sevgi ve Uyanış adlı kitabında içimizdeki dünyayı tasvir etmek için bir şato benzetmesini kullanır. Uzun koridorları ve binlerce odası olan muhteşem bir şato olduğunuzu hayal edin. Şatonun her odası mükemmeldir ve özel bir armağana sahiptir. Her bir oda farklı bir veçhenizi temsil eder ve tüm o mükemmel şatonun ayrılmaz bir parçasıdır.

Bir çocukken, siz şatonun her bir köşesini utanmadan ya da yargılamadan araştırdınız. Bu ister bir salon, ister bir yatak odası, ister bir banyo ya da kiler olsun, her bir odayı sevgiyle kucakladınız. Her oda kendine özgüydü, benzersizdi. Şatonuz ışık, sevgi ve harikalarla doluydu.

Sonra bir gün, biri şatonuza gelip size odalarınızdan birinin kusurlu olduğunu, onun kesinlikle sizin şatonuza ait olmadığını söyledi. O, eğer kusursuz bir şatoya sahip olmak istiyorsanız bu odanın kapısını kapatıp kilitlemeniz gerektiğini bildirdi. Siz sevilmek ve kabullenilmek istediğinizden, hemen o odayı kapattınız. Zaman içinde, giderek daha çok insan şatonuza geldi. Hepsi size odalarla ilgili kendi kanılarını bildirip, hangilerinden hoşlanıp hangilerinden hoşlanmadıklarını söyledi. Ve yavaş yavaş siz birbiri ardına kapıları kapattınız. Harika odalarınız kapatıldılar, ışıksız bırakılıp karanlığa gömüldüler. Böylece bir kısırdöngü başladı.

O zamandan itibaren, siz her türlü nedenle, giderek daha çok kapıyı kapattınız. Korktuğunuz için kapıları kapattınız, ya da odaların aşırı cesur olduklarını düşündünüz. Siz çok tutucu olan odaların kapılarını da kapattınız. Gördüğünüz diğer şatolar sizinki gibi bir odaya sahip olmadıkları için de kapıları kapattınız. Dini liderleriniz belli odalardan uzak durmanızı söyledikleri için de kapıları kapattınız. Siz toplumun ölçütlerine ya da kendi idealinize uymayan her odanın kapısını kapattınız.

Şatonuzun sonsuz göründüğü ve geleceğinizin heyecan verici ve parlak göründüğü günler çok geride kalmıştı. Siz artık her odaya aynı sevgi ve hayranlıkla bakmıyordunuz. Bir zamanlar gurur duyduğunuz odaların şimdi artık ortadan kalkmalarını istiyordunuz. Bu odalardan kurtulmanın yollarını bulmaya çalıştınız, ama onlar şatonuzun yapısınun bir parçasıydılar. Artık hoşlanmadığınız her odanın kapısını kapatmış olduğunuzdan, bir gün geldi siz o odaları hepten unuttunuz...



Belgin ∞ 23-01-2009 07:56 PM

1/2

İlk başta, ne yaptığınızın farkında değildiniz. Bu sadece bir alışkanlık haline gelmişti. Herkes size muhteşem bir şatonun nasıl görünmesi gerektiği konusunda farklı mesajlar veriyordu ve tüm şatonuzu seven iç sesinize güvenmek yerine onlara kulak vermek çok daha kolaydı. Bu odaları kapatmak aslında sizin kendinizi güvende hissetmenizi sağlamıştı. Çok geçmeden kendinizi sadece birkaç küçük odada yaşar buldunuz. Yaşamı nasıl kapatacağınızı öğrenmiştiniz, ve bunu yapmaktan rahatlık duyuyordunuz. Birçoğumuz o kadar çok odayı kapattık ki, sonunda, bir zamanlar şato olduğumuzu bile unuttuk. Sadece küçük, iki odalı, tamire muhtaç bir ev olduğumuza inanmaya başladık.


Şimdi, şatonuzu iyi ve kötü tüm benliğinizi barındırdığınız yer olarak düşünün, ve gezegende var olan her veçhenin sizin içinizde bulunduğunu hayal edin. Odalarınızdan biri sevgi, biri cesaret, biri incelik, ve bir başkası da zarafettir. Orada sayısız oda vardır. Yaratıcılık, dişilik, dürüstlük, bütünlük, sağlık, iddialılık, seksilik, güç, üretkenlik, nefret, açgözlülük, soğukluk, tembellik, küstahlık, hastalık ve kötülük şatonuzdaki diğer odalardır.

Her bir oda yapının asli parçasıdır ve her bir oda şatonuzun bir yerlerinde bir zıt kutbuna sahiptir. Kendimizden hoşnutsuzluğumuz bizde şatomuzun tüm kayıp odalarını arama güdüsü yaratır. Biz ancak şatomuzun tüm odalarını açarak kendi benzersizliğimizin anahtarını bulabiliriz.

Bu şato size benliğinizin büyüklüğünü kavramanıza yardımcı olmak için sunulmuş bir mecazdır. Her birimiz içimizde bu kutsal yere sahibiz. Eğer biz tüm benliğimizi görmeye hazır ve istekliysek oraya kolayca girebiliriz. Çoğumuz bu kapının ardında bulacağımız şeyden korkarız. Böylece, heyecan ve harika dolu gizli benliğimizi bulmak için bir serüvene girişeceğimize, bu odalar yokmuş gibi davranmayı sürdürürüz. Böylece, bu kısırdöngü sürer gider. Ama, eğer yaşamınızın yönünü değiştirmeyi gerçekten istiyorsanız, şatonuza girip yavaş yavaş her kapıyı açmanız gerekir. Ancak tüm benliğinizin mevcudiyetiyle siz ihtişamınızı takdir edebilir ve yaşamınızın bütünlüğünün ve benzersizliğinin tadını çıkarabilirsiniz.

----------------------------------------------------------
el emeği, kopy paste değil canım benim.

Aidaf 23-01-2009 08:56 PM

Sebebini bilmiyorum ama bu kitabı zaten almak istiyordum(yine bu sitede önerilmişti)..Kitabın adı da, ilgilendiğim aradığım sorulara ışık olacak gibiydi ve bu alıntıyla karşılaşmak beni sevindirdi..Açıkçası şu an bi nedenden dolayı öfkeli ve üzgünüm..pc başına oturdum ve alıntıyı okudum biraz gevşediğimi hissediyorum..çok teşekkürler redflowers,teşekkürler!!

Aidaf 23-01-2009 09:03 PM

Yazı üzerine ise şunları eklemek istiyorum.Fazlaca karanlık odası(kilit vurulmuş) olmuş biri olarak bugün bişey geçti aklımdan aynada kendime bakarken..Yaptığım biçok şey için kendini cezalandıran ,kilit üstüne kilit vuran ben artık o kadar "karartmıyorum" artık kendimi..Dedim ya,aynada bir yokladım kendimi (sen şimdi bu yaptığına kızmıyor musun,vahlanmıyor musun diye) sadece gülümseyip onaylamakla yetindim:) Ohh be daha mı açıldım ne paylaşınca..
Biraz iç konuşma kıvamında oldu ama okuduğunuz için teşekkürler..iyiki varsınız..sevgiler!

Belgin ∞ 23-01-2009 09:21 PM

1/3
ALIŞTIRMALAR


Bu alıştırmaları yaparken dikkat göstermeniz önemlidir. muhtaç olduğunuz tüm yanıtlar içinizdedir, ama onları işitebilecek kadar sessiz olmanız gerekir. Bu alıştırmalara bir hayli zaman ayırın, ve hiçbir dış etken tarafından rahatsız edilmeyeceğiniz bir köşeye çekilin. bu alıştırmalara en az bir saatinizi ayırmanızı tavsiye ederim. Çekici bir atmosfer yaratmak için birkaç mum yakıp yumuşak bir müzik de koyabilirsiniz. Yanınıza bir defter ve kalem alın.

Hazır olduğunuzda gözlerinizi kapayın ve beş kez ağır ağır ve derin bir biçimde nefes alın. İçinizden beşe kadar sayarak nefes alın, yine beşe kadar sayarak nefesinizi tutun, ve sonra nefesinizi yavaş yavaş ağzınızdan verin. Nefesinizi kullanarak tüm bedeninizi gevşetin. Devam ederken tüm dikkatinizi nefesiniz üzerine odaklayın. Bu zihninizi susturmanın en iyi yollarından biridir.

Şimdi gözleriniz kapalıyken bir asansöre girdiğinizi hayal edin. Asansörün düğmelerinden birine basın ve yedi kat aşağıya inin. Bilincinizin derinliklerine indiğinizi hayal edin. Asansörün kapısını açtığınızda, karşınızda güzel, kutsal bir bahçe görüyorsunuz. Onunla ilgili herşeyi gözünüzde canlandırmaya çalışın. Ağaçları, çiçekleri ve kuşları görün. Gökyüzü ne renk, berrak bir mavilikte mi, yoksa bulutlu mu? Havanın ısısını ve yüzünüzü okşayan rüzgarı hissedin. Sizin üzerinizde nasıl bir giysi var? Kendinizi en iyi, en çekici halinizle hayal edin.

Ayakkabılarınızı çıkarın ve ayaklarınızın altındaki toprağı hissedin. O çimenli mi, yoksa kumlu mu? Kuru mu nemli mi? Orada şelaleler ya da heykeller var mı? Bir dakika kadar durup her tarafa bakın ve bahçenizde başka nelerin olduğunu görün.

Bahçenizi yaratmayı bitirdiğinizde, arzuladığınız her yanıtı bulacağınız kutsal bir meditasyon koltuğu yaratın. Bir dakika kadar bu içsel kutsal yerinizi araştırın ve onu sık sık ziyaret etmeye kendi kendinize söz verin. Dikkatinizi yine nefesinize verin ve beş kez yavaş ve derin nefes alın. Kendinizi daha da derin ve gevşek bir farkındalık haline sokun.

Şimdi kendinize aşağıdaki soruları sorun, ve iç sesinizi dinlemek için zaman ayırın. Her bir sorudan sonra gözlerinizi açıp aldığınız yanıtları deftere yazın. Bunu yapmanın en iyi yolu hızlı bir biçimde, zihninize ne gelirse yazmaktır. doğru ya da yanlış yanıt yoktur. Yazdığınız şey konusunda tasalanmayın; sadece bu işlemle ortaya çıkması gereken şeyi hissedip ifade edin. İlk sorunun yanıtını yazdıktan sonra, gözlerinizi kapatıp yine bahçenize dönün, ve yine o meditasyon koltuğuna oturun. Kendinize ikinci soruyu sormadan önce iki kez yavaş ve derin nefes alın ve bunu böylece sürdürün.

1. Ben en çok ne' den korkuyorum?

2.Hayatımın hangi veçhelerinin (yol, gidişat)değişmesi gerekiyor?

3.Bunları yaparak ne elde etmek istiyorum?

4.Başkalarının benimle ilgili neyi keşfetmelerinden en çok korkuyorum?

5.Kendi hakkımda en çok neyi keşfetmekten korkuyorum?

6.Kendime söylemiş olduğum en büyük yalan nedir?

7.Başkasına söylemiş olduğum en büyük yalan nedir?

8.Yaşamımı dönüşüme uğratmak için gerekli çalışmayı yapmamı ne engelleyebilir?

Bu alıştırmayı bitirdiğinizde, zaman ayırarak, ortaya çıkması gereken başka herşeyi defterinize yazarak ifade edin. Sonra bir an durup, bu alıştırmayı yapmak için gösterdiğiniz cesareti ve yaptığınız zor çalışmayı takdir edin.

Kitaptan alıntı...




Belgin ∞ 23-01-2009 09:25 PM

Ben teşekkür ederim asıl Aidaf yorumun için.

Uzun zamandır kitap bitirilmek için bekliyordu diğerlerinin yanında. Bugün en baştan okumaya başladım ve alıştırmaları sil baştan yapmaya karar verdim. Her ne kadar yazıları okumak kitabı okumanın yerini tutmasa da paylaşmak istedim bana göre önemli yerlerini. Alıştırmaları hep beraber yaparız belki.

Sevgiler.

spiritangel 24-01-2009 04:07 AM

Çok etkileyi teşekkürler redflowers bu kitap zaten listemde almam gerek çok güzelmiş...

Belgin ∞ 24-01-2009 01:56 PM

2/1

İçimizdeki her veçhe anlayış ve şefkate ihtiyaç duyar. Eğer biz bunu kendimize vermeye gönüllü değilsek, o zaman dünyanın onu bize vermesini nasıl bekleyebiliriz? Biz nasılsak, evren de öyledir.Öz-sevgisi varlığımızın her düzeyine nüfuz edip beslenmelidir. İçsel benliğini seven, ama aynada dış görüntüsüne bir dakikadan fazla bakamayan insanlar vardır. Diğerleri ise tüm zamanlarını ve paralarını dış benliklerine harcayıp sonunda içlerinde bulunandan nefret ederler. Tüm benliğinizi ışığa çıkarmanın zamanı gelmiştir, ki içsel ve dışsal yaşamınızın her alanını bilinçli olarak değiştirmeyi seçebilin. Şimdi kendinizin ilahı olma zamanıdır. Her veçhenizin, her özelliğinizin size verecek birşeyi vardır. Tüm benliğinizi severek ve benimseyerek, gerçekten, hepimizi sevip benimseyebilirsiniz.


ALIŞTIRMA


İşe, dikkatinizi dağıtabilecek her şeyi ortadan kaldırarak başlayın. Bu alıştırmada yine bir not defterine ve renkli boyalara ihtiyacınız olacak. Gevşemenize yardımcı olması için yumuşak bir müzik dinleyebilirsiniz. Şimdi gözlerinizi kapatın ve yavaş, derin bir nefes alın. Nefesinizi kullanarak zihninizi sessizleştirin ve kendinizi bu sürece verin. Beş kez daha yavaş ve derin nefes alın.


Kutsal Benliğinizle Karşılaşma


Yine içinizde bir asansör hayal edin. Bu asansöre girip yedi kat aşağı inin. Asansörden dışarı çıktığınızda yine o güzel bahçenizi göreceksiniz. Bahçenizde yürüyün ve çevrenizdeki çiçekleri ve ağaçları görün. Yemyeşil yapraklara bakın ve çiçeklerin zengin kokularını hissedin. Bu güzel bir gündür ve çevrede kuşlar şakımaktadır. Gökyüzünün rengini fark edin. Kendinizi bu bahçede ne kadar rahat ve güvenlik içinde hissettiğinizi hatırlayın. Bir an durup, derin bir nefes daha alarak kutsal bahçenizin güzelliğini içinize çekin. Oturacak sessiz bir yer bulun ve rahat bir meditasyon koltuğu yaratın. Bu kendinizi çok rahat hissettiğiniz bir yer olsun. Üzerinizde bedeninizi okşayan ve kendinizi güzel ve çekici hissetmenizi sağlayan bir giysi bulunsun. Sonra oturup gözlerinizi kapayın.

Bir an sonra bir, bir veçheniz bilincinize gelecektir. Bu veçhe sizin en iyi halinizdir. O varlığınızın sevgi, şefkat ve güçle dolu olan bütünüdür. Bu veçheniz sizin kutsal (yüksek) benliğinizdir. bu muhteşem varlığı farkındalığınıza tam olarak girmeye davet edin. En yüksek potansiyelinizi tezahür ettirdiğinizi, kendinizi huzurlu, sessiz, merkezlenmiş ve doyumlu hissettiğinizi hayal edin.

Şimdi kutsal benliğinizden yanınıza oturmasını isteyin. bu veçhenizin elini tutun ve onun gözlerine bakın. Ondan size bu hafta rehberlik yapmasını ve sizi korumasını isteyin. Sonra ona kalbinizi açmak ve taşıdığınız her türlü eski duygusal zehirden kurtulmak için ne yapmanız gerektiğini sorun. Sonra bu kutsal veçhenizi kucaklayın ve sizi görmeye geldiği için ona teşekkür edin, ve onu ve bahçenizi sık sık ziyaret etmeye söz verin.

Şimdi gözlerinizi açın ve bu deneyimle ilgili her şeyi defterinize yazın. Ne gördüğünüzü, bahçenizin neye benzediğini, sizin nasıl göründüğünüzü ve ne hissettiğinizi yazın. Kutsal benliğiniz nasıl görünüyordu? O size ne söyledi? Buna zaman ayırın. Siz daha uzun yazdıkça, daha fazla bilgelik sizin kanalınızla ifade edilecektir. Sonra bir kağıt ve renkli boyalar alıp kutsal benliğinizin resmini yapın. Resminizin neye benzedi konusunda endişelenmeyin; bu bir resim yarışması değildir. En az beş dakika kadar bu resmi çizin.


Belgin ∞ 24-01-2009 02:28 PM

2/2

Gölgenizle Karşılaşma

Gözlerinizi kapayın ve beş kez çok yavaş ve derin nefes alın. Beşe kadar sayarak nefes alın, nefesinizi rahatça tutabileceğiniz kadar tutun, ve sonra mümkün olduğu kadar yavaş bir biçimde verin. Nefesinizi kullanarak zihninizi sessizleştirin ve bilincinizin derinliklerine gidin.

Bir asansöre binip yedi kat aşağı indiğinizi hayal edin. Asansörün kapısını açtığınızda çok karanlık, pis ve kasvetli bir yer görüyorsunuz. Oraya hakim olan kokuları, çöpleri ve pisliği fark edin. Asla gitmek istemeyeceğiniz bir yer yaratın. Bu yeri yarattığınızda, yavaş ve derin nefesler almayı sürdürün, ve bir köşeye bakıp orada hayal edilebilecek en düşük, en aşağı formunuzu görün. En kötü görüntünüzün zihninizde belirmesine izin verin. Kendinizle ilgili herşeyi hissetmeye ve görmeye çalışın: Nasıl görünüyorsunuz, nasıl kokuyorsunuz, ne hissediyorsunuz? Şimdi görmekte olduğunuz kişiyi tarif eden bir sözcüğün zihninize gelmesine izin verin. Bu kişiyi onu hissedecek kadar gördükten sonra, gözlerinizi açın. Bu imgelemede aldığınız sözcüğü ve deneyimlediğiniz her şeyi defterinize yazın. En az on dakika boyunca yazın. Bilincinizin bu deneyiminiz hakkındaki tüm düşüncelerini ve hislerini ifade etmesine izin verin.


Kutsal Benlik Gölge Benliği Kucaklıyor

Gözlerinizi kapatıp kutsal bahçenize dönün. Alıştırmalarınızı yapmak için güvenli ve kutsal bir çevre yaratın. Yine, önce zihninizi sessizleştirmek ve bilincinizin derinliklerine girmek için nefesinizi kullanın. Sonra içsel asansörünüzle yedi kat aşağı inin ve bahçenize girin. Onun içinde yürüyün ve onun güzelliğinin tadını çıkarın. Çevrenizin sakinleştirici mevcudiyetini hisettiğinizde, meditasyon yerinizi bulun. Kendinizi rahat ve güvenlik içinde hissettiğinizde, kutsal benliğinizin görüntüsünü yaratın. Onun ışığında gevşeyip, bunun keyifini çıkardığınızı hayal edin. Bu görüntü oluştuğunda, içinize yönelip o karanlık, gölgeli veçhenizi çağırın. Kutsal benliğinizden gelip gölge benliğinizi kucaklamasını isteyin.

Bu her şeyi seven, güzel benliğinizden bu korkutucu, karanlık, sevilmeyen benliğinize sarılmasını isteyin. Karanlık yanınıza sevgi, şefkat ve bağışlama sunduğunuzu hayal edin. bu karanlık veçheye güvende olduğunu ve onu anlayıp sevmeyi öğrenmek için zaman ayıracağınızı söyleyin. İhtiyaç duyduğunuz kadar çok zaman harcayın ve eğer gölge benliğiniz kucaklanmasına izin vermezse üzülmeyin. O bunu yapana dek hergün içinize yönelip bunu deneyin. Çoğunlukla, gösterdiğimiz direnç bu imgeleme sırasında ortaya çıkacaktır, böylece on dakika sonra bu her iki veçheyle de vedalaşıp odanıza geri dönün.

Bir kağıt ve renkli boyalar alıp deneyiminizin bir resmini yapın. Bunabeş dakika kadar ayırın. İşiniz bittiğinde, not defterinizi alıp, bu meditasyon ve onu resmetme deneyimi hakkında en az on dakika boyunca yazın.

Belgin ∞ 29-01-2009 07:53 PM

2/3

KENDİMİZİ HATIRLAMAK

Projeksiyon (başkalarına yansıtma) çoğumuza okulda öğretilmemiş büyüleyici bir deneyimdir. O kendi bilinçdışı davranışımızı istemdışı olarak başkalarına yansıtmaktır, böylece sonuçta bu nitelikler bize diğer insanlarda var gibi görünür.

Kendi duygularımız ya da kişiliğimizin kabul edilemez yanları hakkında endişeye kapıldığımızda, bu nitelikleri -bir savunma mekanizması olarak- dış nesnelere ya da diğer insanlara atfederiz. Örneğin, başkalarına karşı pek hoşgörü göstermediğimizde, büyük olasılıkla, kendi aşağılık duygumuzu ona atfetmekteyizdir. Elbette, daima bu projeksiyonumuzu davet eden bir 'kanca' vardır. Başka insanlardaki bazı kusurlu nitelikler bizim dikkatimizi çekmek isteyen bazı veçhelerimizi aktive eder. Böylece kendimizde sahiplenmediğimiz her şeyi başka insanlara projekte ederiz.

Biz sadece olduğumuz şeyi görürüz. Ben bunu enerji olarak düşünmekten hoşlanırım (bende :) ) Göğsünüzde yüzlerce farklı elektrik çıkışı bulunduğunu hayal edin. Her bir çıkış farklı bir niteliği temsil eder. Kabul edip benimsediğimiz niteliklerin üzerinde koruyucu kaplamalar vardır. Onlar güvenlidir; onlarda elektrik akımı yoktur. Ama, bizim için uygun olmayan, henüz sahiplenmediğimiz nitelikler bir elektrik yüküne sahiptir. Böylece, bu niteliklerden birini sergileyen insanlar geldiklerinde onlar elektrik fişini bize takarlar.

Örneğin, eğer biz öfkemizi yadsırsak ya da o konuda rahat değilsek, yaşamımıza öfkeli insanları çekeriz. Kendi öfkemizi bastırıp, öfkeli olarak gördüğümüz insanları yargılarız. Kendi içsel hislerimiz hakkında kendimize yalan söylediğimizden, onları bulabilmemizin tek yolu onları başkalarında görmektir. Diğer insanlar bizim gizli hislerimize aynalık edip onları bize geri yansıtırlar, ve bu da onları tanıyıp yeniden sahiplenmemizi sağlar.

ışıkk 30-01-2009 12:57 AM

böyle uygulamaları çok seviyorum ve gerçekten yararını görüyorum.bu aralarda böyle bir çalışma arıyordum ki çekim yasası işledi:) teşekkürler paylaşım için rumuzu çok çok güzel arkadaşım.956k

Belgin ∞ 30-01-2009 02:18 PM

Alıntı:

ışıkk Nickli Üyeden Alıntı (Mesaj 308090)
böyle uygulamaları çok seviyorum ve gerçekten yararını görüyorum.bu aralarda böyle bir çalışma arıyordum ki çekim yasası işledi:) teşekkürler paylaşım için rumuzu çok çok güzel arkadaşım.956k


Canım benim bu tarz paylaşımlar benimde çok hoşuma gidiyor, senin yazdıklarını da büyük bir zevkle hatta az gelir zevk demek aşkla okuyorum.

Çalışma kitaplarımdan bu tarz kendimizi tanıyabilme adına yapacağım paylaşımları devam ettirmeyi düşünüyorum. Beğendiğine çok sevindim arkadaşım.

Nice güzel paylaşımlarda yolumuzun kesişmesi dileğiyle. Bahçemize en güzel tohumları ekerek, gerçeği yaşamak dileğiyle kiss3

ışıkk 30-01-2009 04:38 PM

Bunları duymak ne güzel, faydalı olduğumu bilmek.956k
Devamının geleceğine çok çok sevindim canım.benden sana;
http://i270.photobucket.com/albums/j...gp/hug/018.gif

alestason 30-01-2009 07:25 PM

merhaba redflowers paylaştığın alıştırmalar harika.okurken çok heyecanlandırdı beni.bu tip alıştırmaları çok seviyorum.
ama okurken yaşadığım heyecanı uygularken hissedemiyorum.
yani tüm bunları hayel etmem o anı hissetmem çok kısa sürüyor.
bu süreyi uzatabilmek için yapabileceğim bir şeyler varmı.
bu çalışmaları sık sık yapmaya çalışıyorum aslında.

Belgin ∞ 30-01-2009 08:01 PM

Alıntı:

alestason Nickli Üyeden Alıntı (Mesaj 308159)
merhaba redflowers paylaştığın alıştırmalar harika.okurken çok heyecanlandırdı beni.bu tip alıştırmaları çok seviyorum.
ama okurken yaşadığım heyecanı uygularken hissedemiyorum.
yani tüm bunları hayel etmem o anı hissetmem çok kısa sürüyor.
bu süreyi uzatabilmek için yapabileceğim bir şeyler varmı.
bu çalışmaları sık sık yapmaya çalışıyorum aslında.



Merhaba alestason.

Sanırım Yüksek Benlik çalışmasını kastediyorsun. Bu tür çalışmalara ilk başlarda çok alışık olmadığımız için dikkat dağılması olabiliyor. Bunun da asıl sebebi acaba bir yerde yanlış mı yapıyorum sorusudur büyük ihtimalle. Yanlış yada eksik yapma korkusu bizim dikkatimizi dağıtarak heyecanımızı kaybetmemize sebep olur.

Yapabileceğin en iyi şey güvenmektir. Bir şeylerin, aslında birçok şeylerin değişeceğine, bunları değiştirmek için içinde büyük bir gücün olduğunu bilmektir, inanmaktır.

Yüksek Benlik çalışması çok keyifli bir çalışmadır, zamanla bunun tadına varacağına ve bir bütün olacağına inanıyorum.

Ama Gölgemizi bulmak ilk etaplarda bizi yapmak istediğimizden soğutabilir. Ben gölge çalışmasını ilk yaptığım zaman kitabı tamamen bırakmıştım aylar önce. Ama ayrık otlarını temizlemeden bir lalezar kurulamıyor biliyorsun ki.

Zamanla o heyecanı içinde hissedeceğine ve hayal olarak değil tamamen gerçek olarak yaşayacağına inanıyorum. Çalışmalarında kolaylıklar seninle olsun.

Sevgiler.

alestason 30-01-2009 08:07 PM

çok teşekkür ederim.
aslında bahsettiğiniz gibi büyük bir heyecanla başlıyorum çalışmaya yanlış bir şeyler yapmak korkum genellikle olmuyor
ama çalışmaya devam edeceğim.tekrar teşekkür ederim
sevgiler

Belgin ∞ 30-01-2009 08:50 PM

3/1

Biz olumsuz projeksiyonlarımızdan içgüdüsel olarak uzak dururuz. Bizi çeken şeyi incelemek, bizi iten şeyi incelemekten daha kolaydır. Eğer ben sizin kibir ve küstahlığınızdan rahatsız olmuşsam, bunun nedeni benim kendi küstahlığımı kucaklayıp benimsememiş olmamdır. Bu ya şimdi yaşamımda sergilediğim ama görmediğim bir küstahlıktır, ya da gelecekte sergileyebileceğimi yadsıdığım bir küstahlıktır.


Eğer ben kibir ve küstahlıktan rahatsız oluyorsam, benim yaşamımın tüm alanlarına bakıp kendime şu soruları sormam gerekiyor:

Geçmişte ne zaman küstahlık yapmıştım?
Şimdi küstahlık yapıyor muyum?
Gelecekte küstahlık yapabilir miyim?

Kendime gerçekten bakmadan, ya da başkalarına benim küstahlığıma tanık olup olmadıklarını sormadan bu sorulara hayır yanıtını vermek benim için kesinlikle bir küstahlık olacaktır. Bir başkasını küstah diye yargılama eyleminin kendisi küstahlıktır, çünkü aşikâr bir biçimde hepimiz küstah olma kapasitesine sahibiz. Eğer ben kendi küstahlığımı kucaklayıp benimsersem, bir başkasının küstahlığından rahatsız olmam. Onu fark edebilirim, ama o beni etkilemez. Benim küstahlık çıkışımın üzerinde bir koruyucu kaplama olacaktır. Ancak siz kendinize yalan söylüyor ya da bir veçhenizden nefret ediyorsanız bir başkasının davranışından duygusal bir elektrik-yükü alırsınız.

Bu noktada birçoğunuz, ‘Bu saçma. Ben tiksindirici ya da küstah olduğumu keşfetmek istemiyorum.’ diyor olabilirsiniz. Bu veçhelerin her birinde armağan bulunduğunu hatırlamalısınız. Ama armağanları alabilmek için, sizin önce bu veçheleri ortaya çıkarıp sahiplenmeniz gerekir.

Biz kendi algılanmış yetersizliklerimizi ve kusurlarımızı başkalarına projekte ederiz. Kendimize söylememiz gereken şeyleri başkalarına söyleriz. Biz başkalarını yargılarken kendimizi yargılamaktayızdır. Eğer siz sürekli olarak kendinizi olumsuz düşüncelerle hırpalarsanız, ya çevrenizdeki insanları hırpalayacaksınızdır ya da yaşamınızın bazı alanlarını yıkıma uğratarak kendinizi hırpalayacaksınızdır. Siz hiç bir şeyi tesadüfen yapmaz ve tesadüfen söylemezsiniz. Yarattığınız yaşamda hiçbir rastlantı yoktur. Bu holografik dünyada, her bir kişi Siz’ dir ve siz daima kendinizle konuşursunuz.

Belgin ∞ 31-01-2009 03:06 PM

3/2

Özgürlük, hayatta her an kim ve ne olmak istediğini seçebilmektir.

Eğer hoşlanmadığınız bir şeyden kaçınmak için belli bir biçimde davranmak zorundaysanız, kapana kısılmışsınız demektir!!! Bu durumda özgürlüğünüzü sınırlamış ve bütünlüğünüzü kendinizden çalmış olursunuz. Eğer tembel olamıyorsanız, özgür de olamazsınız. Eğer can sıkıcı bir şey olduğunda kızamıyorsanız, özgür olamazsınız.

Eğer bir başka insanın davranışıyla onun zıt kutbu olarak başa çıkmaya çalııyorsanız, kendinizi sorgulayın. Eğer belli bir gruba sürekli sinirleniyorsanız, onlara nasıl benzediğinizi bulun.

Biz başkalarına sadece olumsuz özelliklerimizi değil, olumlu özelliklerimizi de projekte ederiz. Eğer siz başkaları gibi olmak istiyorsanız, bunun nedeni onlar gibi olma yeteneğine sahip olmanızdır. Eğer ünlü yıldızlar sizi büyülüyorsa ve onların yaşamını okumak için zaman ve para harcıyorsanız, onların sevdiğiniz veçhelerini kendi çinizde bulun.

Siz görüp gerçekten arzu ettiğiniz her şeye sahip olmayı hak ediyorsunuz. Sizinle ilahlaştırdığınız insanlar arasındaki tek fark onların sizin arzu ettiğiniz niteliklerden birini tezahür ettirip hayallerini gerçekleştirmiş olmasıdır. Her birimizin kendi kendimizin kahramanı olmamız gerekir. Bunu yapmanın tek yolu bir başkasına bağladığımız, başkasına projekte ettiğimiz niteliklerimizi geri almaktır.

'Her arzunun içinde onu gerçekleştirebilecek bilgi ve yöntem vardır'

Deepak Chopra

ALIŞTIRMA

1. Bir hafta boyunca, başka insanlar hakkındaki yargılarınızı gözlemleyin. Her ne zaman bir başka insanın davranışı sizi rahatsız ederse, o insanda sizi en çok rahatsız eden niteliği yazın. Size en yakın olan insanlarla ilgili her türlü kanınızı yazın.

Bu liste gizli veçhelerinizi keşfetmenin başlangıcını oluşturur. Gölgenizi sahiplenme sürecini bailattığınızda bu listeye başvuracaksınız.

2. Başka insanlara verdiğiniz öğütlerin bir listesini çıkarın. Başkalarına yaşamlarını daha iyi kılmak için ne yapmalarını söylüyorsunuz? Başkalarına verdiğiniz öğütlerin aslında kendinize vermeniz gereken öğütler olup olmadığını düşünün. Bazen biz yapmamız gereken şeyi kendimize hatırlatmanın bir yolu olarak başka insanlara ne yapmaları gerektiğini söyleriz. Onlara öğüt vermenizin kendinize bunları hatırlatmanın bir yolu olabileceğini idrak edin.

Debbie Ford

Keyifli uygulamalar.






Belgin ∞ 04-02-2009 05:44 PM

4/1

GÖLGENİ TANI, KENDİNİ TANI


Her birimizin içinde bir altın hazine yatar. Bu altın öz bizim saf ve muhteşem, açık ve ışıldayan ruhumuzdur. Ama bu altın katı bir kil tabakasıyla kaplıdır. Bu kil tabakası bizim korkumuzdan kaynaklanır. O bizim toplumsal maskemizdir, o bizim dünyaya gösterdiğimiz yüzümüzdür. Gölgenizi ortaya çıkardığınızda, maskeniz de ortaya çıkar. Bu maskeye sevgi ve şefkatle bakmamız gerekir, çünkü onun ardında neyi sakladığımızı anlamakta büyük bir yarar vardır.

Altın Buda öyküsünü düşünün. 1957’ de Tayland’daki bir manastır yeni bir yere taşınıyordu ve bir grup keşişe dev bir Buda heykelini taşıma görevi verilmişti. Bu taşıma işi sırasında keşişlerden biri buda heykelinde bir çatlak gördü. Heykele zarar vermemek için keşişler taşıma işini bir gün ertelemeye karar verdiler. O gece keşişlerden biri dev heykeli kontrol etmeye gitti. El fenerini heykelin üzerinde gezdirdi. Işık heykeldeki çatlağı aydınlattığında kşiş oradan bir parıltının yansıdığını gördü. Meraklanan keşiş bir çekiç ve keski alıp kil Buda’yı çentmeye başladı. O kil parçalarını yonttukça Buda da giderek daha çok parlıyordu. Saatler süren bir çalışmadan sonra keşiş şaskınlık içinde bakakaldı: karşısında dev bir altın Buda heykeli vardı.

Birçok tarihçi altın Buda’nın yüzlerce yıl önce Burma ordusunun bir saldırısından önce Tayland’ lı keşişler tarafından kille kaplandığına inanırlar. Onlar Buda’nın çalınmasını önlemek için onu kille kaplamışlardı. Saldırıda tüm keşişler ölmüş, böylece ancak 1957’de keşişler dev heykeli taşıdıklarında bu büyük hazine ortaya çıkarılmıştı. Buda gibi, bizim dış kabuğumuzda bizi dış dünyadan korur. Gerçek hazinemiz içimizde saklıdır. Biz insanlar, bilinçsiz bir biçimde, içimizdeki altını bir kil tabakası altında gizleriz. Altınımızı ortaya çıkarmak için yapmamız gereken tek şey dış kabuğumuzu parça parça yontacak cesareti göstermektir.

Dış kabuğunuz dünya ile yüzleşen siz’dir. O, gölgenizi oluşturan özellikleri gizler. Gölgeniz o kadar iyi kabuk değiştirmiştir ki biz, sık sık, dünyaya gerçekten içimizde bulunanın tam zıddı olan bir yüz gösteririz.

Tüm benliğinizi tanıdığınızda, artık kabuğunuzun sizi korumasına ihtiyaç duymayacaksınız. Doğal bir biçimde, maskenizin dağılıp gitmesine, hakiki benliğinizin ortaya çıkmasına izin vereceksiniz. Başkalarından daha fazla ya da daha az gibi görünmek zorunda olmayacaksınız. O zaman dünyadaki herkes sizin denginiz-eşitiniz haline gelebilir. Kabuğumuz bizim ego idealimizden yaratılmıştır. Ego başkalarından farklı görünen ‘Benlik’tir. Ruh ise ‘benliği’ ve başkalarını birleştirip bir kılar. Ruh ile benlik arasında bu birleşme gerçekleştiğinde, biz kendimizle bir oluruz ve dünya ile bir oluruz. Çoğu insan kendisine karşı dürüst olmak istemediğinden, gölgesini ortaya çıkarma konusunda pek ilerleyemez. Ego kontrolü yitirmekten hazzetmez. Siz iyi ve kötü tüm veçhelerinizi kabul ve tasdik ettiğiniz anda ego ‘güç’ kaybı hissetmeye başlar. Tibet’in Yaşam ve Ölüm Kitabı’ndan Sogal Rinpoche bu konuda şöyle der:

‘Ego bizim sahte, ve cehaletten ötürü üstlendiğimiz kimliğimizdir. O halde ego gerçek kimliğimizin doğru bilgisinden yoksunluktur, ve onun sonucudur: bu geçici-iğreti imajına tutunmaya mahkum, sürekli değişen, varoluşunun kurgusunu canlı tutmak için değişmek zorunda olan, kaçınılmaz biçimde bukalemun sahtekar benliktir.’

Belgin ∞ 13-02-2009 02:06 PM

4/2

Eğer siz gölgenizi ortaya çıkarma sürecini başlatırsanız ve içinizden bir ses haykırarak bunu durdurmanızı isterse, bilin ki bu sadece kendi ölümünden korkan ego’ nuzun sesidir. Kendinize gerçek benliğinizi ortaya çıkarma iznini verin. Olmaya muktedir olduğunuz kişiyi ortaya çıkarabilmek için olduğunuzu sandığınız kişiye meydan okuyun.


Diğer insanları aynalar olarak kullanmanız kendi maskenizi ortaya çıkarmanıza yardımcı olur. Gidip size yakın olan insanlarla konuşun. Onlara en sevdikleri üç özelliğinizin ve en sevmedikleri üç özelliğinizin ne olduğunu sorun. Bu soruyu sorduğunuz insanların size dürüst davranmalarında bir sakınca olmadığını bilmeleri önemlidir. Size gerçeği söylemeleri konusunda onları rahatlatabilecek, bunu güven içinde yapmalarını sağlayabilecek tek kişi sizsiniz. Başkalarına da kendinize göründüğünüz gibi görünüp görünmediğinizi keşfedin. Başkaları bizde, genelde, bizim kendimizde gördüğümüzden daha çok olumlu veçhe görürler, ve aynı zamanda onlar bizde bizim gördüğümüzden ya da kabul ettiğimizden daha çok olumsuz özellikte görürler.

İnsanlar çoğu kez bu alıştırmaya direnirler. Onlar yargılanmaktan korkarlar. Yargılanma sözcüğü bir hayli yük taşır, bu yüzden buna ger-besleme demek daha doğru olacaktır. Geri-besleme yararlı bir vasıtadır. Biz başkalarının hakkımızda düşündükleri şeylere asla inanmak zorunda değiliz, ama bize en yakın insanların diyeceklerini işitmeye korkuyorsak, bunun farkına varmamız gerekir. Çoğu insan en korktuğu şeyi işiteceğinden korkar. Bu iş başındaki yadsımadır. Biz geri-beslemeden ancak, bir düzeyde kendimize yalan söylediğimizi biliyorsak korkarız. Eğer siz bir başkasının hakkınızda düşündüğü şeyin gerçeğe dayanmadığını dürüstçe hissediyorsanız, buna aldırmazsınız. Biz kendimizi aldatıyorsak ve bu konuda bir şey yapmaya çağrılırsak bunu umursarız.

Bir an durup, kendinizden ve dünyadan bir şey gizlemenin ne kadar çok enerji gerektirdiğini düşünün. Bir meyveyi, örneğin bir portakalı alıp onu tüm gün boyunca elinizde taşımaya çalışın. Portakalı görüş alanınızın dışında tutun ve çevrenizde başka insanlar varken onları görmemeleri için portakalı saklamaya çalışın. Birkaç saat sonra, ne kadar çok enerji harcadığınızı fark edeceksiniz. İşte bedeninizde tüm gün boyunca bunu yapmak zorundadır. O sadece bir meyveye de sahip değildir, o sizin kendinizden ve dünyadan gizlemeye çalıştığınız tüm meyvelerle başa çıkmak zorundadır. Siz en sonunda kendinizle ilgili bu gerçeklerin yüzeye çıkmalarına izin verdiğinizde, özgür olacaksınız. Onları gizlemek için harcadığınız tüm o enerjiyi kendi gelişiminize, ve en yüksek hedefinize erişme yolunda harcayabileceksiniz. Bizler sadece sırlarımız ölçüsünde hastayızdır. Bu sırlar bizim hakiki benliğimiz olmamızı olanaksız kılarlar. Ama, siz kendinizle barıştığınızda, dünya size aynalık yapıp o aynı barış düzeyini geri yansıtacaktır. Siz kendinizle uyum içinde olduğunuzda, başka herkesle de uyum içinde olacaksınız.

Belgin ∞ 13-02-2009 02:40 PM

4/3

Diğer insanlar sizin ne dediğinizi dinler, ve ne yaptığınızı görürler, ama onlar aynı zamanda sizin beden dilinizin ve onun söylediğiniz ve yaptığınız şeyle çelişip çelişmediğinin de farkındadırlar. Böylece, başkalarına bedensel olarak ilettiğiniz şeye de yakından bakmanız gerekir. Emerson’ un dediği gibi, ‘Kimliğiniz o kadar yüksek sesle konuşur ki, ne dediğinizi işitemem.’ Siz konuşmuyorken ne söylüyorsunuz? Beden dilimiz, yüz ifadelerimiz, ve yaydığımız enerji sürekli mesajlar yayınlar. Yakın zamanda yapılan incelemeler iletişimlerimizin yüzde 86’ sının sözlü-olmadığını göstermektedir. Bu, sözlü olarak söylediğiniz şeyin sadece yüzde 14’ ünün konuştuğunuz kişilerde herhangi bir fark yarattığı anlamına gelir. Siz kendinize şöyle sorabilirsiniz: ‘Ben sessizlikte ne söylüyorum? Hangi mesajları yayınlıyorum? Kendimi üzgün hissederken yüzümde bir gülümseme var mı? Size yaşamımın ne kadar harika olduğunu söylerken kızgın görünüyor muyum? Aynalar bana başka bir şey söylerken çok formda olduğuma mı inanıyorum? Gözlerime bakıp gördüğüm şey karşısında kendimi iyi hissediyor muyum, yoksa ondan kaçıyor muyum? ‘


Bunlar, genellikle yüzleşilecek zor sorulardır. Siz kendinize yanıtlarınızdan hoşlanmama özgürlüğünü vermek zorundasınız, çünkü kaçınılmaz biçimde hoşlanmayacağınız yanıtlar olacaktır. Ama, onlar en yararlı yanıtlar olacaktır.

Başkalarının sizi nasıl algıladıklarını sormak korkutucu bir şeydir. Ama, alacağınız her geri-besleme bir nimettir. Tüm benliğinizi görmek cesaret ve kararlılık getirir. Eğer gerçeği duymak istemiyorsanız, yaşamınızı dönüşüme uğratamazsınız. İnsanlar uzun bir süredir saklı olan yanlarını keşfettikten sonra, çoğu kez, bir tür acı çekme sürecinden geçerler. Eğer siz kendinizi, kendinizi-sevme düzeyi konusunda aldatıyorsanız, bir süre üzüntü ya da öfke hissetmenize izin vermek zorundasınızdır. Varlığınızın çekirdeğini hatırlayın: Benliğinizin bütünü siz belli duyguları ve dürtüleri gölgenize aktarırken değişmez. Siz asla gerçekten farklı bir kişi haline gelmezsiniz; gerçek, harikulade siz, daima içinizin derinliklerinde mevcuttur. Böylece, gölgenizle uzlaşıp barışmak gerçek benliğinizi hatırlamanızın bir yoludur.

Şimdi başkalarından geri-besleme aldıktan sonra gölgemizi açığa çıkarma işlemini sürdürebiliriz. Gizli veçhelerinizi ortaya çıkarmanın bir başka yolu, hayranlık duyduğunuz üç kişinin bir listesini yapmaktır. Hayran olduğunuz kişiler, sahip olmak istediğiniz niteliklere sahip kişiler olmalıdır. Hoşlanmadığınız kişiler ise sizi gerçekten öfkelendiren ya da rahatsız eden kişiler olmalıdır. Onlar dehşet verici bulduğunuz bir şey yapmış olmalıdırlar. Bu liste tanıdığınız kişileri içermek zorunda değildir. Onlar politikacı, oyuncu, yazar, hayırsever, müzisyenler ya da katiller olabilirler. Listenizi yaptıktan sonra, her bir kişi hakkında en çok hoşlandığınız ya da hayran olduğunuz ve en çok nefret ettiğiniz ya da hoşlanmadığınız üç niteliği yazın. Sonra başka bir kâğıda, kağıdın bir yüzüne hayranlık duyduğunuz kişilerin tüm olumlu niteliklerini, (3 kişiden, 3 olumlu toplamda 9) diğer yüzüne de hoşlanmadığınız kişilerin tüm olumsuz niteliklerini yazın.

Bu listeler sahiplenmediğiniz veçhelerinizi bulabileceğiniz iyi bir yerdir. Listelediğiniz her bir özelliği dikkatle gözden geçirin. Örneğin ‘katil’ gibi herhangi bir sözcüğü analiz etmek gerekirse: katil için siz, ‘bencil, öfkeden çıldırmış, insan yaşamına hiç değer vermeyen’ derseniz, o zaman kendinize ne tür bir insanın insan yaşamına hiç değer vermeyeceğini sorun. Siz hasta, çıldırmış, dengesiz, narsis biri diyebilirsiniz. Bu işlemin önemli bölümü nefret ettiğiniz ya da hoşlanmadığınız belli bir sözcük ya da nitelik bulana dek dili analiz etmektir. Size duygusal bir enerji yükü veren nitelikleri bulun. Fişi prize takmanıza neyin neden olduğunu belirleyin.

Belgin ∞ 21-02-2009 01:43 PM

4/4

sürecinin ilk adımı gölgeyi ortaya çıkarmaktır. Bu ortaya-çıkarma süreci sizin daha önce göremediğiniz şeyi görmek için çok dürüst ve istekli olmanızı gerektirir. Gölge benliğinizi kabul ve tasdik etmek bütünleme ve şifa bulma sürecini başlatır. Bu ‘olumsuz’ özelliklerin her birinin sizin için olumlu bir armağana sahip olduğunu, onların hayal edebileceğinizden daha değerli olduklarını hatırlayın. Bu sadece çalışmayı yapma meselesidir, ve kısa bir sürede siz bütünlük, mutluluk ve özgürlük nimetlerini alacaksınızdır.




ALIŞTIRMALAR

  • Aşağıda bir olumsuz sözcükler listesi yer alıyor. Birkaç dakika ayırıp sizin için duygusal bir yüke sahip sözcükleri belirleyin. Yüksek sesle ‘Ben …..im’ deyin. Eğer onu hiçbir duygusal yük hissetmeden söyleyebilirseniz, o zaman bir sonraki sözcüğe geçin. Hoşlanmadığınız ya da tepki duyduğunuz sözcükleri yazın. Eğer sözcüğün sizin için herhangi bir duygusal yüke sahip olup olmadığından emin değilseniz, bir dakika kadar gözlerinizi kapatın ve o sözcük üzerinde meditasyon yapın. Onu birkaç kez yüksek sesle yineleyin, ve kendinize eğer saygı duyduğunuz biri sizin için bu sözcüğü kullansaydı neler hissedeceğinizi sorun. Eğer böyle bir durumda öfkelenirseniz ya da canınız sıkılırsa, bunu yazın. Ayrıca bir zaman ayırarak, listede yer almayan ama yaşamınızı yöneten ya da size acı veren sözcükleri düşünün.



Açgözlü, yalancı, sahtekâr, dolandırıcı, cimri, nefret dolu, kıskanç, kinci, kontrol-edici, kaba, mülkiyetçi, şirret, ürkek, kötü, münasebetsiz, aşırı iffet taslayan, çapkın, öfkeli, ketum, başkalarına bağımlı, alkolik, uyuşturucu bağımlısı, kumarbaz, hasta, şişman, tiksindirici, aptal, ahmak, korkak, bilinçsiz, mazoşist, obur, önemsiz, düzenbaz, zorlayıcı, soğuk, katı, istismarcı, kurban, kurban eden, ben merkezci, budala, duygusal, kendini beğenmiş, çirkin, pasaklı, geveze, böbürlenen, pasif, saldırgan, kötü kokan, sorumsuz, yetersiz, tembel, dedikoducu, fırsatçı, düşüncesiz, iradesiz, zorba, cahil, hırsız, çok bilmiş, yağcı, sabırsız……….




2. Yerel gazetede sizin hakkınızda bir yazı yazıldığını hayal edin. Hakkınızda söylenmesini istemeyeceğiniz beş şey nedir? Onları yazın. Şimdi hakkınızda söylenmesinin sizin için hiç önem taşımayacağı beş şeyi düşünün. Soru şudur: ilk beş şey doğru mudur, ve ikinci beş şey doğru değil midir? Yoksa ailenizin ve arkadaşlarınızın yardımıyla ilk beş şeyin yanlış olduğuna mı karar verdiniz, bu yüzden mi onların hakkınızda söylenmesini istemiyorsunuz? Bizim bu sözcüklerin ardında ne bulunduğunu ortaya çıkarmamız gerekir ki o sahiplenmediğimiz yanlarımızı yeniden sahiplenebilelim.


Bu sözcüklerin her biriyle ilgili yargılarınızı yazın. Bu yargıda ilk kez ne zaman bulunduğunuzu ya da o yargıyı kimden aldığınızı hatırlayabilir misiniz? O yargıda bulunan kişi anneniz, babanız ya da bir başka aile üyesi miydi?


Belgin ∞ 22-02-2009 06:25 PM

5/1


BEN O’ YUM

Sahiplenmediğimiz tüm veçhelerimizi ortaya çıkardığımızda, sürecin ikinci aşamasına geçmiş oluruz ki bu aşama tüm bu özellikleri sahiplenmeyi içerir. Sahiplenmek derken, bir niteliğin size ait olduğunu kabul ve tasdik etmeyi kastediyorum. Şimdi tüm benliğimizin, hoşlandığımız ve hoşlanmadığımız yanlarımızın sorumluluğunu üstlenmeye başlayabiliriz. Bu noktada, siz tüm veçhelerinizden hoşlanmak zorunda değilsiniz, sadece onları kendinize ve başkalarına karşı kabul ve tasdik etmeye gönüllü olmanız gerekir.

Kendinize sorabileceğiniz 3 yararlı soru şudur:
  • Geçmişte bu davranışı hiç sergiledim mi?
  • Şimdi bu davranışı sergiliyor muyum?
  • Farklı koşullar altında bu davranışı sergileyebilir miyim?

Bir kez bu sorulardan herhangi birine evet dediğinizde, bir özelliği sahiplenme sürecini başlatmış olursunuz.

Bazı özellikleri kabul ve tasdik etmek daha kolaydır. Yadsımak için çok uğraştığımız ya da bir başkasına projekte ettiğimiz veçhelerimiz ise sahiplenilmesi en zor olanlardır. Onlar daha fazla zaman alırlar. Ama kendinize karşı acımasız olmanız, yumuşak olmanız kadar önemlidir. Olmayı en az istediğiniz şey ‘olduğunuzu’ keşfetmeye gönüllü olun. Sadece ‘Ben o değilim’ demek isteyen savunma mekanizmasını aşan yeni gözlerle bakmaya kararlı olun. ‘Ben O’ yum. Ben nerede o’yum.’ diyen gözlerle bakın. Kendinizi yargılama isteğine direnin.


Eğer bencil ya da kıskanç olduğunuzu keşfederseniz, hemen sonuca varıp berbat bir insan olduğunuza karar vermeyin. Biz hepimiz bu niteliklere ve onların zıt kutuplarına sahibiz. Onlar bizim insanlığımızın bir parçasıdır. Tüm –olumlu ya da olumsuz diye nitelendirdiğimiz- duygularımız ve dürtülerimiz bize yol göstermek ve öğretmek üzere oradadırlar. Siz kuşkucu olabilirsiniz, ama kendinize tüm bu veçheleri tanıma ve onların armağanlarını bulma fırsatını verin. Bu sürecin sonunda altını bulacağınızı vaat ediyorum.

‘Sahiplenmek’ şifa bulma ve sevdiğiniz bir yaşamı yaratma sürecinde gerekli bir adımdır. Biz sahiplenmediğimiz bir şeyi benimseyemeyiz. Eğer tüm potansiyelinizi tezahür ettirmek istiyorsanız, yadsıdığınız, gizlediğiniz ya da başkalarına projekte ettiğiniz yanlarınıza yeniden sahip çıkmak zorundasınız.



Belgin ∞ 22-02-2009 06:28 PM

5/2

Eğer kabul etmediğimiz bir veçhemiz varsa, hayatımıza hep bu veçheyi sergileyen insanları çekeceğizdir. Evren bize gerçekte kim olduğumuzu göstermeye ve bizim yeniden bütün olmamıza yardım etmeye çalışmayı sürdürecektir. Çoğumuz bu sahiplenilmemiş veçheleri o kadar derine gömmüşüzdür ki nerede tiksintiyle baktığımız belli tipte bir insan gibi olabileceğimizi göremeyiz. Ancak, eğer o belli insan tipi yaşamımızda ortaya çıkmayı sürdürürse, bunun bir nedeni vardır.

Kendi özelliklerinizi sahiplenmeyi başarmanın birçok yolu vardır. İşe sizi rahatsız eden nitelikler üzerinde konsantre olarak başlayın. Hoşlanmadığınız ya da nefret ettiğiniz insanları tarif eden sözcükler listenizi çıkarın ve her bir özelliği inceleyin. Ne kadar direngen olursanız olun, bu sürecin işlemesi için bu özelliklerin her birini sahiplenmelisiniz. Yaşamınızda bu özelliği sergilediğiniz ya da bir başkasının sizin bu özelliği sergilediğinizi algılamış olabileceği bir yer bulun. Her özelliği bir ceketi dener gibi deneyin, size uyup uymadığına bakın, onun nasıl bir his verdiğini görün ve onun uyması için ne yapmanız gerektiğini düşünün. Sevdiğiniz biri tarafından o söz size söylense nasıl tepki göstereceğinizi hayal edin. Her bir özellik hakkında hangi yargılarda bulunduğunuzu, ve her bir özelliğe sahip insanlar hakkında hangi yargılarda bulunduğunuzu inceleyin. Bu veçheye sahip oldukları için kaç kişiyi dışladığınıza bakın. Kendinizi bu insanlarla kendi lehinize karar verecek şekilde kıyaslamaya, ya da kendi davranışınız ile onların davranışları arasında ayırım yapmaya çalışmayın. Ego’nuzun sizin davranışınızı mazur gösterip haklı çıkarmasına izin vermeyin. Unutmayın, dünya kaba birini kaba biri olarak görür.

Mucize, siz bir veçhenizi gerçekten sahiplenip benimsediğinizde meydana gelir. O noktada, size aynalık eden kişi y o davranışı sergilemeyi bırakacaktır, ya da siz o kişiyi hayatınızda istememeyi seçebilecek hale geleceksiniz. Siz fişi o prizden çektiğinizde, artık bir başka kişinin sizin gölgenizi size geri yansıtmasına ihtiyacınız kalmayacak. Çünkü siz kendiniz daha bütün olacak, ve doğal olarak bu bütünlüğü size geri yansıtanlara çekileceksiniz. Eğer ruhunuzun amacı bütün olmaksa, biz sürekli olarak bütün olmak için görmemiz gerekenleri çağıracağız. Biz daha çok yanımızı sahiplendiğimizde, hayatımıza da daha sağlıklı insanlar girecektir.

Zaman ayırıp neyi sahiplenmek istemediğinizi düşünün. Bir şeyi sahiplenmeye karşı direnç hissettiğinizde, onu atlayıp geçmeyin. Bu direncin nereden geldiğini görebilene dek araştırın. Hangi yargılarda bulunduğunuza dikkat edin. O özelliği sergilediğiniz zamanları yazın. Eğer bu konuda zorlanırsanız bir arkadaşınızdan yardım isteyin. Eğer dikkatinizi bir başkasının hoşlanmadığınız bir veçhesi üzerinde topluyorsanız, bunun sizin de o aynı veçheye sahip olmanızdan kaynaklandığını hatırlayın. Seminerlerimde birisi belli bir özelliğe saplanıp kalıp onu sahiplenmediğinde, ondan ‘direnen bir budala’ olduğu gerçeğini sahiplenmesini isterim. Bu genelde insanları güldürür. Ve onlar kendi içlerindeki direnen budalayla birlikte olabildiklerinde, genelde direnmelerine neden olan sözcüğü hızla aşabilirler.


Sahiplenilecek en zor sözcükler daima birinin bize yanlış yaptığını düşündüğümüz olaylarla ilişkilidir. Ego’muz yaşamımızın durumundan ötürü bir başkasını suçlamaktan vazgeçmemize yol açacak özellikleri sahiplenmemize direnir. Çoğumuz bize zarar vermiş insanlara karşı davalar oluşturmak için uzun bir zaman harcamışsızdır. Oprah Winfrey bir zamanlar yaptığı bir açılış konuşmasında, ‘Yaralarınızı bilgeliğe dönüştürün.’ demişti. Kırgınlıklarınıza, küslüklerinize tutunmak yerine onlardan ders alın. Yaralarınızdan nasıl yararlandığınızı görmek için bakın. Onlar sizi nereye götürdüler? Eğer o kötü deneyimi geçirmemiş olsaydınız, hayatınızda şimdi kim olmayabilecekti? Ve yaralarınıza tutunmanız hayallerinizi gerçekleştirmenizi nasıl engelliyor? Siz gelişip öğrenmek için yaralarınızı kullandığınızda, kurban olmayı sürdürmek zorunda kalmazsınız. Size zarar vermiş olan o kişiye bakın, o kişinin hangi veçhelerine fişi taktığınızı inceleyin. Ve o şeyleri kendi içinizde bulabildiğinizde, artık o kişiye bağlı olmayacak ya da ondan etkilenmeyeceksiniz.

Belgin ∞ 22-02-2009 06:29 PM

5/3

İki keşişle ilgili bir Zen öyküsü vardır. Bu iki keşiş evlerine gitmek üzere yolculuk yaparken hızlı akan bir nehrin kıyısına gelirler. Orada karşı kıyıya geçemeyen genç bir kadın görürler. Keşişlerden biri kadını kucaklayıp nehirden geçirir ve karşı kıyıya bırakır. Sonra iki keşiş yollarına devam ederler. En sonunda nehri tek başına geçen keşiş kendini tutamaz ve diğer keşişe çıkışarak, ‘ Biliyorsun, bir kadına dokunmak dini kurallarımıza aykırıdır. Sen bizim kutsal yeminimizi bozdun, ‘ der. Diğer keşiş şöyle yanıt verir: ‘ Kardeşim, ben o genç kadını nehir kıyısında bıraktım. Sen onu hala taşıyor musun? ‘Siz eski yaralara tutunduğunuzda, yola o yükü taşıyarak devam edersiniz.


Değişim-dönüşümün kendisi sadece saniyeler alır. O algılamada, baktığımız merceklerde bir değişimdir. Eğer biz dünyayı bir çekiçmişiz gibi görürsek, o zaman her şey bir çivi gibi görünür. Eğer biz bir çekiç olmaktan çıkıp bir cıvataya dönüşürsek, o zaman her şey bir cıvata somunu gibi görünür. Algılarımız daima kendimizi nasıl gördüğümüz ve neyin iyi, kötü, doğru, yanlış olduğu, neden hoşlandığımız ve neden hoşlanmadığımız hakkında verdiğimiz kararlar tarafından renklendirilir. Eğer siz mercekleri, ‘Ben dünyadayım’ dan, ‘Ben dünyayım’ a dönüştürürseniz, her şey olmanızın sadece uygun değil, zorunlu olduğunu da anlayacaksınız.

Bize kendi hakkımızda asla olumsuz şeyler söylemememiz öğretilmiştir. Eğer ben kendimi değersiz hissederek uyanırsam, böyle hissetmiyormuşum gibi görünmem gerekir. Benim kendime değerli olduğumu söylemem ve o gün daha sonra kendimi gerçekten değerli hissedeceğimi umut etmem gerekir. Böylece, kimsenin onun ardındakini görmeyeceğini umarak tüm gün boyunca değerlilik maskesinin ardında gizlenmem gerekir. Ama içimde kendim olmadığımı bilerek büyük bir umutsuzluk hissedeceğimdir, ve tüm bunlar değersiz olmayı sahiplenip benimseyememem yüzündendir. Biz bu veçhemize direnir ve değersiz kişi türünü yargılarız. Bize onaylamalar yapmamızın yararlı olacağı söylenmiştir. Ama eğer biz acı biberin üzerine dondurma koyarsak, birkaç kaşık dondurmadan sonra yine o biberi tadacağızdır. Biz olumsuz özellikleri benliğimizle bütünleştirdiğimizde, artık onaylamalar yapmaya ihtiyacımız kalmaz, çünkü o durumda biz hem değersiz hem değerli, hem çirkin hem güzel, hem tembel hem çalışkan olduğumuzu biliriz. Biz ancak ya biri ya da diğeri olabileceğimize inandığımızda, sadece doğru şeyler olmak için içsel mücadelemizi sürdürürüz. Biz sadece güçsüz, bayağı ve bencil olduğumuza inandığımızda utanç duyarız. Ama, siz evrendeki tüm özellikleri sahiplendiğinizde, içinizdeki her veçhenin size öğretecek bir şeyi olduğunu anlayacaksınız. Bu öğretmenler sizin dünyadaki tüm bilgeliğe ulaşmanızı sağlayacaklardır.

Bazen, bir özelliği sahiplenmek için kendinize ya da başkalarına karşı duyduğunuz öfke birikimini boşaltmanız gerekir. İçinizdeki her şeyi hissetmenize ve ifade etmenize izin verin. Kendinizi gerçekten sevebilmeniz için, kendinize ve başkalarına karşı şefkat duyabilmeniz için tüm bu olumsuz duygu birikimini boşaltmanız gerekir. Siz duygularınızı sağlıklı bir biçimde ifade etmeyi hak ediyorsunuz. Duygularınızı ifade etmenin uygun olmadığı tek zaman bir başka kişiyi incittiğiniz zamandır.

Çığlık çığlığa bağırmak, birikmiş duyguları boşaltmak için iyi bir yoldur. Genelde sesimiz gerçekten bastırılmıştır ve biz tüm ses alanımızı kullanamayız. Siz tüm varlığınızla bağırmanıza izin verdiğinizde, bastırılmış enerjileri gerçekten temizleyebilirsiniz. Eğer kimseyi rahatsız etmek istemiyorsanız, yüzünüzü bir yastığa gömüp bağırın. Eğer siz hiç gerçekten bağırmamışsanız, ya da hayli bağırışın olduğu bir evde büyümüşseniz, bağırmanın yanlış olduğuna karar vermiş olabilirsiniz. Ancak, unutmayın ki, ‘ olmadığınız şey sizin olmanıza izin vermeyecektir.’ Öyleyse bağırın. Tüm duygular alanınıza ulaşmanız önemlidir.

Biz başkalarını incitmediğimiz sürece öfkemizi neşeyle ifade edebiliriz. Siz nefret ettiğiniz bir veçhenizle yüz yüze geldiğinizde, onu ifade edin. Onu tüm yargılarınızı, utancınızı, acınızı ve bu sahiplenilmemiş veçhenizi sahiplenmeye karşı direncinizi salıverme niyetiyle ifade edin.

Kusur olarak algıladığımız şeylerin acısı bizi onları gizlemeye zorlar. Biz belli veçhelerimizi yadsıdığımızda, onların zıddı olmaya çalışarak durumu aşırı derecede telafi etmeye çalışırız. Sonra o yadsıdığımız veçheler olmadığımızı kendimize ve başkalarına kanıtlamak için tam bir dış kişilik yaratırız.

Siz bir şey olmak istemeyerek içsel olarak yönetildiğinizde, genelde onun zıddı olursunuz. Bu sizin yaşamınızla gerçekte ne yapmak istediğinizi seçme hakkınızı sizden çalar.

Biz tüm bu yanlarımızdan bir şeyler öğrenmek ve onlarla barışmak için buradayız. Gerçekten içten bir insan olmak için, sevip kabul ettiğimiz veçhelerimizin, yargılayıp yanlış bulduğumuz tüm veçhelerimizle birlikte-varolmasına izin vermek zorundayız. Tüm bu özellikleri yargılamadan, sevgiyle hep bir arada tutabildiğimizde, onlar doğal olarak sistemimizle bütünleşeceklerdir. O zaman maskemizi çıkarıp evrenin her birimizi ilahi bir tasarımla yarattığına güvenebiliriz. O zaman içimizdeki dünyayı kucaklayıp benimseyerek dimdik durabiliriz.


Belgin ∞ 22-02-2009 06:30 PM

5/4

ALIŞTIRMALAR

Tamamen özgür olabilmek için, başka insanlarda gördüğümüzde rahatsız olduğumuz tüm nitelikleri sahiplenip benimseyebilmemiz gerekir.

*4. bölümdeki 1. alıştırmada yer alan sözcükler listenize başvurun. Bir aynanın karşısında durun ya da oturun ve her bir sözcüğü tekrar tekrar söyleyin: ‘Ben (o özellik) im’. O sözcüğü, onu kuşatan enerji dağılana dek tekrarlayın. Bu alıştırma gerçekten işe yarar. Ben, eğer bir özelliği sahiplenmeye karar vermişlerse, insanların bu alıştırmada başarısız olduklarını hiç görmedim. Eğer siz saplanıp kalır ve bu özelliği sergilemiş olan birine öfke hissederseniz, ya da bu özelliğe sahip olduğunuz için canınız sıkılırsa, kendinize kızarsanız, aynanın karşısından çekilip bir yere oturun ve bu özelliğe bir nefret mektubu yazın. Öfkeyi bu şekilde ifade etmek sağlıklıdır. Bu mektupları sadece siz göreceksiniz. Onları bir başkasına postalayacak ya da okuyacak değilsiniz. Onları birikmiş duygularınızı boşaltmak için yazacaksınız. Eğer ne diyeceğinizi bilmiyorsanız, ‘Sana ….. için kızgınım.’ diye başlayın ve sonra hiç düşünmeden, elinizden geldiğince hızlı yazın. Aklınıza gelen her şeyi yazın. Gramer yanlışı yapmamak ya da anlamlı veya akla uygun şeyler yazmak için uğraşmayın. Sadece eski duyguları ve zehiri boşaltmaya odaklanın.

Bu alıştırmada bedenimizde depolanmış zehirli duyguları boşaltmanın bir yoludur. Eğer bu süreçte hisler ortaya çıkarsa, onlarla birlikte kalın. Acımasızca yargıladığınız sözcükleri söylemeyi özellikle zor bulabilirsiniz. Ağlasanız bile, bu işlemi sürdürün. Bir noktada sözcük üzerindeki enerji yükünün kendiliğinden boşaldığını fark edeceksiniz.

* Aynı sözcükler listenizi kullanarak, hayatınızda o özellikleri sergilediğiniz zamanları hatırlamaya çalışın. Eğer o özelliği sergilediğiniz bir zamanı hatırlayamıyorsanız, o zaman kendinize hangi koşullar altında o özelliği sergileyebileceğinizi sorun. Başka biri sizin bu özelliği sergilediğinizi söyleyebilir mi? Her bir sözcükten sonra verdiğiniz karşılıkları yazın.


esen27 08-03-2009 11:24 PM

tekrar tekrar yazıyorum
bu mübarek günde bu sayfayı okumam bir tesadüf değil
iyki bu siteye üye olmuşum,bildiğim ve gittiğim yolun
daha başı olduğunu ve açıkça
şu anda
tek bildiğim hiç bir şey bilmediğimdir
evet ben bir yol katettim ama
yendiğim sandğım şeyleri bügün okuduğum yazılarda
hiçte yenememişimki 4 gündürki ruh halimin arkaşlarında yardımıyla
ve bugünki okuduklarımın sonucunda yaşamışım
kandiliz mübarek olsun

Belgin ∞ 13-03-2009 02:51 PM

6/1

KARANLIK YANINIZI BENİMSEMEK

Çoğumuz iç huzurunu deneyimlemeyi özleriz. Bu yaşam boyu süren bir arayış, tüm varlığımızı kucaklayıp benimsemeyi gerektiren bir hedeftir. En nefret ettiğimiz niteliklerimizin bile armağanlarını keşfetmek sadece derin bir dinleme ve öğrenme arzusunu, işlevsiz yargıları ve inançları bırakmaya gönüllü olmayı ve kendimizi daha iyi hissetmeye hazır olmayı gerektiren yaratıcı bir süreçtir. Gerçek benliğimiz yargılamaz. Sadece korku-güdümlü ego’muz bizi korumak için yargıları kullanır. Bu, ironik biçimde, kendimizi idrak etmemizi engelleyen bir korumadır. Biz korktuğumuz her şeyi sevmeye hazır olmalıyız. ‘ Acılarım dünyanın ışığını gizler.’ der, Mucizeler Kursu.

Ego’ nuzu ve onun savunmalarını aşmak için sessizleşmeniz, cesur olmanız ve iç seslerinizi dinlemeniz gerekir. Sosyal maskenizin ardında binlerce yüz gizlenir. Her bir yüzün kendi kişiliği vardır. Her bir kişilik kendine has özelliklere sahiptir. Bu alt-kişiliklerle içsel konuşmalar yaparak egoist önyargılarınızı ve yargılarınızı paha biçilmez hazinelere dönüştürebilirsiniz. Gölgenizin her bir veçhesinin mesajlarını kucakladığınızda, başkalarına teslim etmiş olduğunuz gücü geri almaya ve hakiki benliğinizle bir güven bağı oluşturmaya başlarsınız. Kucaklanıp benimsenmemiş niteliklerinizin sesleri-mesajları, bilincinize girmelerine izin verildiğinde, sizi tekrar doğal ritimlerinizle denge ve uyum içine sokacaklardır. Onlar size kendi sorumluluklarınızı çözme ve hayatınızın amacını ortaya çıkarma yeteneğini tekrar kazandıracaklardır. Bu mesajlar sizi gerçek sevgi ve şefkati keşfetmeye götüreceklerdir.

Ben kendi alt-kişiliklerime iletişim kurmaya başlayana dek, bende ne yanlışlık olduğunu bulmama yardım etmeleri için başkalarına güvenip bel bağlıyordum. Böylece bir terapistten diğerine gittim. İhtiyaç duyduğum yanıtları almak için medyumlara, astrologlara başvurdum. Eğer bende bir yanlışlık olduğunu hissetmişsem, eğer kendimi kızgın ya da üzgün veya aşırı mutlu hissediyorsam, ne olup bittiğini bana söylemesi için birilerini aramam ve çoğunlukla bunun için onlara para ödemem gerekiyordu. Bu nasıl bir yaşam biçimiydi. Eğer onlar bana işitmek istediğim şeyleri söylemişlerse, onların çok iyi olduklarını düşünüyordum. Ama, eğer onlar bana duymak istemediğim bir şey söylemişlerse, bir başkasına ve sonra bir başkasına gidiyor ve aradığım yanıtı elde edene dek bunu sürdürüyordum.

Belgin ∞ 13-03-2009 03:14 PM

6/2


Yaşamanın farklı bir yolunun olması gerektiğini biliyordum. Neden Tanrı bizi kendimizi anlayamayacağımız şekilde yaratmış olsundu ki? Neden Tanrı bizi, bizi anlatmaları için başkalarına para ödemek zorunda bıraksındı ki? Şimdi bizim kendimizi şifalandırıp bütünlüğe kavuşturacak şekilde çok akıllıca tasarlandığımızı idrak ediyorum. Ama, bazen başkalarının yardımlarından da yararlanabiliriz. Alt-kişiliklerimizle konuşmak bu süreçte ilerlemek için mükemmel bir alıştırmadır.

Alt kişiliklerimizi incelemek kayıp yanlarımızı yeniden sahiplenmemize çok yardımcı olabilir. Önce bu yanlarımızı saptamalı ve sonra onlara bir isim vermeliyiz, ondan sonra onlardan ayrılabiliriz. Aslında onları isimlendirmek onlarla aramızda bir mesafe yaratır. Psikosentez’in kurucusu olan Roberto Assagioli şöyle der: ‘Biz benliğimizin özdeşleştiği her şey tarafından yönetiliriz. Biz özdeşleşmeyi bıraktığımız her şeyi yönetip kontrol edebiliriz.’ Eğer ben hoşlanmadığım özelliklerimden birini, örneğin sızlanıp yakınan yanımı alıp ona Sızlanan Wanda adını verirsem, o birden daha az tehdit edici görünür. Komik bir biçimde, ben bu veçhelerimi isimlendirir isimlendirmez, onlara sevgi ve şefkat duymaya başlarım. O zaman geri çekilip onlara nesnel bir biçimde bakabilirim. Bu işlem bu davranışların yaşamınız üzerindeki pençelerini gevşetmeye başlar.

Alt-kişilikler bizim kendi içimizde kabul edilemez bulduğumuz davranışları gözler önüne sererler. Biz onları kabul edemediğimiz ya da etmediğimiz için kapatırız. Ben belli yanlarımız kapatmış olduğumdan, varlığımın bütünüyle temasını yitirmiştim. İçime baktığımda, bu özelliklerin dikkatimi çekmek için çığlıklar atmakta olduklarını keşfettim. Ve onlar bana rehberlik yapıp, hayatımın değişim-dönüşümünde bir sonraki basamağa yönlendirdiler. Ben sahip olduğumuz özellikler kadar çok alt-kişiliğe sahip olduğumuza inandım. Kendi alt-kişiliklerimden en az yüz tanesini ortaya çıkardım ve her ne zaman baksam daima yeni bir yüz, yeni bir ses, ve yeni bir mesaj bulabiliyorum. En karanlık alt-kişilikler bile armağanlar taşıyarak geldiler. Bizim sadece, bilgeliğin sesini işitmek için onların her biriyle biraz zaman geçirmeye gönüllü olmamız gerekir.

Siz iç dünyanızı araştırıp keşfetmek için zaman ayırmaya gönüllü olmalısınız. Eğer içinize yönelmezseniz, dışınıza yönelirsiniz. Siz içinize yönelip tüm varlığınızla bir ilişki oluşturduğunuzda, yaşamınızı seçtiğiniz yönde yönlendirme yeteneğinizi de tanımaya başlarsınız. Kendinize verebileceğiniz daha büyük bir armağan yoktur. O zaman siz, ‘Ben daha fazla sevgi, para, yaratıcılık ve daha fazla arkadaş ya da daha sağlıklı bir beden istiyorum.’ Dediğinizde, bu isteklerinizi tezahür ettirmek için ihtiyaç duyduğunuz imana sahip olacaksınızdır.


kayrasu 13-03-2009 03:29 PM

redflowers tatlım emegin için çok teşekkür ederim. ablacıgım ben shamanic'in önerisiyle kitabı aldım ve suan okuyorum fakat kafam karıştı sürekli misal ben çok sinirli biriyim evet ben ukalayım ben hırçınım ben vs vs diye kendi kendimize tekrarladıkça bilinç bunu iyice kabul etmiş olmaz mı dusun2 ya ben de algılama problemi başladı diye diye bak şekil A da oldugu gb bu gerçekleştirt67 ne olur şu ablanı bi aydınlat ya::)

Belgin ∞ 13-03-2009 03:54 PM

Canım sen sadece son mesajı okudun sanırım. y789

Bu konunun bir bütün olarak okunması gerek ablacım. Shamanic'in verdiği kitabın önemli yerlerini alarak alıştırmalarıyla beraber yazıyorum buraya. Son yazdığım mesaja göre değerlendirme ablacım. Mesajın başında 6/2 yazıyor dikkat etmişsindir, daha öncesi de var anlamına geliyor canım benim.

Asıl amacımız kendimizi zaten olduğumuz gibi, tüm veçhelerimizle kabul etmek değil mi canım? Bilincimizin yani özümüzün kabul ettiği şey bizi fazla yıpratmaz, yormaz. Aslolan sinirli olmamızın veya ukala olmamızın bize ne gibi hediyeleri olabilir bunları bulabilmek, reddetmenin zorluğunu bir yana bırakarak kabullenmenin aydınlığını yaşamak ablacım.

Kitabı alıştırmalarını yaparak sırayla okursan eğer faydasını göreceğini biliyorum tecrübeyle sabit ark5

Sevgiler kiss3

kayrasu 13-03-2009 04:08 PM

Alıntı:

redflowers Nickli Üyeden Alıntı (Mesaj 312017)
Canım sen sadece son mesajı okudun sanırım. y789

Bu konunun bir bütün olarak okunması gerek ablacım. Shamanic'in verdiği kitabın önemli yerlerini alarak alıştırmalarıyla beraber yazıyorum buraya. Son yazdığım mesaja göre değerlendirme ablacım. Mesajın başında 6/2 yazıyor dikkat etmişsindir, daha öncesi de var anlamına geliyor canım benim.

Asıl amacımız kendimizi zaten olduğumuz gibi, tüm veçhelerimizle kabul etmek değil mi canım? Bilincimizin yani özümüzün kabul ettiği şey bizi fazla yıpratmaz, yormaz. Aslolan sinirli olmamızın veya ukala olmamızın bize ne gibi hediyeleri olabilir bunları bulabilmek, reddetmenin zorluğunu bir yana bırakarak kabullenmenin aydınlığını yaşamak ablacım.

Kitabı alıştırmalarını yaparak sırayla okursan eğer faydasını göreceğini biliyorum tecrübeyle sabit ark5

Sevgiler kiss3

y789 hıııı ayy ben size diyorum algılama problemim çıktı diye yaşlılık belirtileri herhalde valla kitabı 2 gündür okuyorum bir türlü ne demek istiyor çözememişdim sen çok yaşa emi aa34 kiss3

Belgin ∞ 13-03-2009 04:21 PM

y789 Kendine haksızlık etme ablacım, sorgulayıcı yapından dolayı algıda bir problem olduğunu sanmıyorum sevincli

Sanırım bir an önce bitirmek istedin kitabı canımcım, ondan öyle hızlı hızlı okudun herhal. Sonuç itibariyle mütabakata vardık di mi ablacım, ne yapıyoruz şimdi? En baştan başlıyoruz, alıştırmaları yaparak sırayla gidiyoruz. Çok eğlenceli inan bana, hele sonucu görünce değdiğini anlıyorsun ark5

Hepimiz çok ve layıkiyle yaşayalım ablacım kiss3

kayrasu 13-03-2009 04:39 PM

y789haklısın ablacıgım biran önce bitirmek özlemcigimin verdigi diger kitaplara geçmek istedim daha seminer ödevlerim bitmedi utananadam söz kitabı başdan alıyor alıştırmaları yapa yapa ilerliyorum gerçi 152.ci sayfadaydım emmeeegirlhaha

bu arada redflowers çok teşekkür ederim melegim hiç aklıma gelmiyecek bir özelligimi bana ögretmiş bulunuyorsun haklısın yazını okuyunca durdum aaa evet ben sorgulayıcı bir yapıya sahibim tabi ya dedim gerçi algılama olayımın hala arkasındayım ama diger bir sorunum dedigin gibi sorgulayıcı biriyim bununla ilgilide çalışmalıyım tekrar teşekkür ederim melegim kiss3

Belgin ∞ 13-03-2009 05:03 PM

Dıııııııııttttttt yanlış cevap sevincli

Ablacım sorgulayan yapının sana getirdiği hediye nedir?
Sen bu konuyu sorgulamasaydın yapman gerekeni görebilir miydin?

Sorgulamak demek bir adım daha gerçekliğe götürür bizi, demek ki sorgulama yapmak sorun değil bize verilen bir hediyedir. Bu hediyeyi kullanarak yeni bir bakış açısı kattın kendine.

İşte aynı buradan yola çıkarak diğer sorun olarak gördüğün veçhelerinin de hediyelerini görebilirsin ablacım.

Sevgiler.

Belgin ∞ 13-03-2009 05:34 PM

6/3 (6/1 ve 6/2 önceki sayfadadır)

İçsel seslerinizle bir iletişim başlattığınızda, güvenmek daima büyük bir sorun olur. En ortak soru şu olabilir: ‘Gerçekten içsel gerçeğimi işittiğimden nasıl emin olacağım?’ alt-kişiliklerinize yaptığınız birkaç ziyaretten sonra bir alt-kişilikle mi konuştuğunuzu, yoksa olumsuz bir gevezeliği mi dinlediğinizi ayırt etmeniz kolaylaşır. Olumsuz iç sesiniz size nadiren olumlu bir mesaj ya da armağan verecektir. İçinizde hakiki bir yere erişmenize yardımcı olacak birçok yol vardır. Meditasyon zihni ve onun içsel gevezeliğini susturmanın ideal bir yolu olabilir. Derin nefesler alarak zihninizi sessizleştirip bedeninizi gevşetmeniz kafanızın dışına çıkmanıza yardımcı olacaktır. Denenebilecek bir başka hızlı ve kolay yol dans etmektir. Güzel, hafif bir müzik koyun ve kendinizi yarım saat kadar bırakarak dans edin. Sonra oturup gözlerinizi kapatın, ve nefesinizi izlemeye başlayın. Bir kez gerçekten sessiz bir yere eriştiğinizde, kafanızın sesini kalbinizin sesinden ayırt etmeye başlayacaksınız. Bu biraz uygulama gerektirir, ama bir kez bu ayırt edişi başardığınızda, bu alt-kişiliklerinizi keşfetme sürecini çok kolaylaştıracaktır. Kafanız kalpsiz olabilir. Kalbiniz ise, zaman zaman katılaşsa da, daima şefkat dolu olacaktır.

Alt-kişiliklerinizi ardına dek açık kollarla karşılamak önemlidir. Bunun söylenmesi kolaydır, ama yapılması her zaman kolay değildir. Bu en kötüyü beklemenin sizin lehinize işleyebileceği bir zamandır. O zaman karşılaştığınız şey, büyük olasılıkla, düşündüğünüzden çok daha iyi olacaktır. İnsanlar karşılaştıkları alt-kişilikler kadrosu karşısında çoğunlukla şoke olurlar, ama bunun nedeni, genelde, onların bir otobüs dolusu melekle karşılaşmayı beklemeleridir. Alt-kişilikler kafasız bedenlere sahip olabilir ya da hayvan, canavar veya uzaylı gibi görünebilirler. Bir imgeleme sırasında psişenizde her ne deneyimliyorsanız, bu sizin için doğru imgedir. Karşılaştığınız kişilikleri ya da deneyimlediğiniz şeyi yargılamamak önemlidir.

Tanıdığınız kişileri –eski sevgililerinizi, eski patronlarınızı, aile üyelerini- görmek de sık rastlanan bir şeydir. Bu çoğu kez sizin iyi geçinemediğiniz biri olacaktır. Bu tanıdık yüzler bilinçaltınızda belirdiklerinde, onları görmezden gelerek geçiştirme dürtüsüne direnin. Onlarla birlikte kalın ve size ne öğretmeye çalıştıklarını bulun. Onları şimdilik unutmayı başarabilirsiniz, ama eğer onların sorunlarını halletmezseniz, onlarla hayatta tekrar tekrar karşılaşacaksınızdır. Bu istemediğiniz alt-kişilikleri atıp yenilerini alabileceğiniz bir iskambil oyunu değildir. Aslında görmeyi en az istediğiniz kişilikler size verecek en büyük dersleri olandır !!!


Belgin ∞ 14-03-2009 04:13 PM

6/4

Özelliklerinizi sahiplenip benimsemek için kullanabileceğiniz bir başka yararlı yol da sahiplenmediğiniz veçhelerinizle ilgili kendi perspektiflerini sunmaları için bilincinize diğer insanları davet etmektir. Hayranlık ve saygı duyduğunuz birini, belki kutsal ya da spiritüel birini gözünüzde canlandırın. Şimdi hala benimsemeyi zor bulduğunuz sözcüklerden-özelliklerden biri üzerinde yoğunlaşın. Seçtiğiniz insanlardan bu veçhenizi nasıl yorumlayacağını sorun. Bilge ve şefkatli birini seçtiğinizden emin olun. Ya da bunu geçmişte sizin için önemli olan biriyle, tercihen annenizle, babanızla ya da bir aile üyesiyle deneyin. İşte kendi hayatımdan bir örnek:

Benim sözcüğüm ‘pasaklı’ sözcüğüdür. Ben bu yanımı onaylamadığımdan, onu dünyadan gizlemeye çalışırım. Hayatımı oğluma bakıp evimi temizleyen bir dadıya sahip olacak şekilde düzenledim. O her şeyi temiz ve kusursuz bir düzen içinde tutar. Çevremi böyle kusursuz tutan ben olmadığım halde, ben evimin böyle görünmesinden hoşlanırım. Kimse bana pasaklı demez, çünkü evim daima düzenli ve temizdir. Ama, eğer birisi Debbie Ford’un pasaklı biri olduğunu söylemiş olsaydı, bu beni etkilerdi. Böylece, ben gözlerimi kapatır, birkaç ağır ve derin nefes alır, ve pasaklı sözcüğü üzerinde düşünürdüm. O benim kendimi biraz hasta ve gergin hissetmeme yol açar. Bunun altında yatan korku hissidir. Bu hissin izini geçmişe dek sürer ve annemim bana pasaklı olduğum için bağırdığını hatırlarım. O zamanlar eğer pasaklı biriysem sevilmeyeceğimden korkardım. Gözlerim kapalı bir halde Rahibe Terasa’yı kalbimde canlandırır ve ona artık pasaklılıktan nefret etmeyecek şekilde bu sözcüğü nasıl yeniden yorumlayabileceğimi sorarım. Ona bu sözcüğü sevmek istediğimi söyler ve sonra onun sesini duymama izin veririm. Rahibe Terasa, benim pasaklılığımın bir oyun olduğunu söyler. Bu benim içimdeki çocuğu ifade etme yolumdur. Giysileri yere fırlatmak benim için eğlencelidir ve ben bunu yanlış bir şey gibi görmeyi bırakabilirim. O bana pasaklılığın armağanının düzen olduğunu söyler. Ben büyürken bana hep bir pasaklı olduğum hatırlatılmış olduğundan, ben şimdi her şeyi düzenleme ve kusursuz görünmesini sağlama konusunda özgün bir yeteneğe sahibim. Ve böylece ben şimdi yeni ve güçlü bir yoruma sahip olurum.

Sonra gözlerimi tekrar kapatır ve Martin Luther King’ den pasaklılığım konusunda bana yeni bir yorum sunmasını isterim. Onu kalbimde canlandırırım ve o benim yaşam için çok fazla tutkuya sahip olduğumdan hemen bir sonraki şeye geçmek için acele ettiğimi söyler. Bu da benim pasaklılığım olarak ortaya çıkar. Ben şeyleri ait oldukları yere koymak gibi küçük şeylerle ilgilenemeyecek kadar çok heyecanlıyımdır. Martin Luther King, benim tutkumun ve coşkumun pasaklılığımın armağanları olduğunu söyler. Pasaklılığımın sorumluluğunu alarak ve yapmaktan hoşlanmadığım şeyleri yapacak birini tutarak daha önemli işlerimle ilgilenirim. Bu da ikinci yorumdur.

Şimdi pasaklılığımı sevmeye başlıyorum. Kendimi cesur hissederek pasaklılığımı hep eleştirmiş olan annemi gözümden canlandırıyorum. Ondan yeni ve güçlü bir yorumda bulunmasını istiyorum. O diyor ki ‘Seni pasaklı olduğun için hep eleştirmemin nedeni, benim bir giysiyi yere fırlatıp onu orada bırakma içsel özgürlüğüne sahip olamadığım için seni kıskanmamdı.’ O bir çocukken bile kendisine karşı çok katı davrandığını ve hiçbir düzensizliğe dayanamadığını söyler. Benim pasaklılığım ona kendi katılığını hatırlatıyordu. İşte bu yüzden bu onu o kadar çok rahatsız ediyordu. Annem sözlerine devam ederek pasaklılığımın bana kendimi ifade armağanını verdiğini söyler. Ben çocukken resim yapmaya bayılırdım. Değişik renkleri ve fırça darbelerini dener, bazen de ellerimi kullanırdım. Etrafı berbat edeceğimden çekinerek bir şeyi denemekten asla korkmazdım. Pasaklılığım bana özgürlük veriyordu. Bu da üçüncü yorumdur.




Belgin ∞ 14-03-2009 06:03 PM

6/5

Alt-kişilikleriniz orada sizi beklemekteler, içinize yönelip onlara yeniden sahip çıkın. Onlar dikkat ve kabullenmekten başka bir şey istemiyorlar. Onlar sizin geçmişinizin değil, geleceğinizin sesleridir. Onlar ister tanıdığınız birinin formunda, ister gölgemsi bir figür şeklinde gelsinler, daima size rehberlik yapmak, sizi kucaklamak ve rahatlatmak için orada olacaklardır. Eğer kendinize dostluk eli uzatırsanız, kendi benliğinizi kaybetme ya da diğerlerini kaybetme kısır-döngüsünü kırabilirsiniz. Keşfedeceğiniz şey bizim hiç kimseyi kaybetmediğimiz olacak: ilişkilerimiz sadece form değiştirirler. Birisi fiziksel olarak orada olmayabilir, ama daima orda, içimizde olacaktır. Kendinizle ilgili nefret ettiğiniz her şeye yeniden sahip çıkarak, içinizde tüm evrene ulaşabileceğiniz bir dünya açarsınız.

Her bir alt kişiliğin size verecek bir armağanı vardır. Her veçheniz, ondan hoşlanın ya da hoşlanmayın, yaşamınıza yararlı olabilir. Sadece karanlığın olduğunu düşünmek kendinizi aldatmaktır. Her parçamızda ve evrenin her parçasında ışık vardır. Armağanlarımızı bulmamak hayatın olağanüstü tasarımını reddetmektir. Ruhumuz bu değerli dersleri öğrenmeyi özler. Bizim ruhumuzun yolculuğunu yargılamayı bırakıp, insanlığımızın tasarımına ve ebedi iyiliğe güvenmemiz gerekir. ‘Her şey gelişmek zorundadır, yoksa ölür.’ Diye kadim bir deyiş vardır. Bizim en yüksek amacımız deneyimlerimizden öğrenip gelişmek ve ilerlemektir. Bir kez özelliklerimizin yararını elde ettiğimizde, arzu ettiğimiz deneyimleri seçmekte özgür oluruz.

ALIŞTIRMALAR

Bu alıştırmayı bir yürüyüşten ya da banyodan sonra, çok gevşemiş bir haldeyken yapın. İçsel seslerinizle karşılaşacağınızdan, zihninizin mümkün olduğunca sessiz olması gerekir. Bu alıştırmayı sabah erkenden ya da yatmadan önce de yapabilirsiniz. Gevşemiş bir ruh hali yaratmanıza yardımcı olması için yumuşak bir müzik koyun ve güzel kokulu bir mum yakın. Gözlerinizi kapatın ve nefesinizi izlemeye başlayın. Uzun, ağır, derin nefesler alın; zihniniz sessizleşene dek bunu dört-beş kere yapın.

Şimdi büyük, sarı bir otobüse bindiğinizi hayal edin. Otobüsün ortasındaki bir sıraya oturun. Uzun zamandır beklediğiniz bir geziye çıkacağınız için heyecanlısınız. Otobüsün berrak, güzel bir günde yolda ilerlediğini imgeleyin. Siz orada oturmuş kendi işlerinizi düşünürken, birisi arkadan hafifçe omzunuza vuruyor. Dönüp bakıyorsunuz ve karşınızda duran kişi şöyle diyor: ‘Merhaba ben senin alt-kişiliklerinden biriyim, ve bu otobüsteki diğer kişiler de senin alt-kişiliklerin. Neden şimdi kalkıp otobüste kimlerin bulunduğunu görmek için dolaşmıyorsun?’ Siz oturduğunuz yerden kalkıp otobüste boydan boya dolaşıyor ve sıralarda oturan o farklı insanlara bakıyorsunuz.

Karşınızda her türde insan görüyorsunuz: uzun boylu insanlar, kısa boylu insanlar, gençler ve yaşlılar. Orada garip görünümlü insanlar, evsiz barksız berduşlar, hayvanımsı görünümlü varlıklar bile olabilir. Sizinle birlikte o otobüste her ırktan, renkten ve inançtan insan vardır. Bazıları sizin dikkatinizi çekmek için el sallıyor, diğerleri köşelerinde sessizce gizleniyor olabilirler. Koridorda yürümeyi sürdürün, yavaş yavaş otobüsteki tüm kişilikleri gözünüzde canlandırın. Şimdi otobüs sürücüsü alt-kişiliklerinizden birinin sizi otobüsten indirip yakındaki parkta bir yürüyüşe çıkarması için otobüsü durduruyor. Şimdi durun ve alt-kişiliklerinizden birinin gelip elinizden tutarak sizi otobüsten indirmesine ve o parka götürmesine izin verin.

O kişinin yanına oturup ona ismini sorun. Ona ayrıca hangi özelliği temsil ettiğini sorun. Örneğin, eğer öfkeli biriyle karşılaşırsanız, ona Öfkeli Alfred ya da Ann adını verebilirsiniz. (siz istediğiniz adı seçebilirsiniz.) Eğer bir isim duymazsanız, siz o kişiye bir isim verin. İhtiyaç duyduğunuz kadar zaman ayırın. Bu kişinin nasıl giyindiğine ve göründüğüne dikkat edin. O nasıl kokuyor? Onun ruh haline ve beden diline dikkat edin. Derin bir nefes daha alıp, ‘Bana vereceğin armağan nedir?’ diye sorun. Armağanı aldıktan sonra ‘Bütün olmak için neye ihtiyacın var?’ ya da ‘Psişemle bütünleşmek için neye ihtiyacın var?’ diye sorun.

Her bir yanıtı işittikten sonra bu kişiye, ‘Bana söylemen gereken başka bir şey var mı?’ diye sorun. İşiniz bittiğinde bu kişiyi kabul ve tasdik edin ve onu yine otobüse götürün. Hazır olduğunuzda, gözlerinizi açın ve o alt-kişiliğinizden aldığınız mesajları yazın. Sonra günlüğünüzü çıkarın ve en az on dakika boyunca deneyiminiz hakkında yazın.

Alt-kişiliğinizden ihtiyaç duyduğunuz tüm yanıtları almadıysanız kaygılanmayın. Onların tüm mesajlarını işitmek zaman ve uygulama gerektirir. Bunu tekrar yapmam üzere kendi kendinize bir zaman saptayın. Bu sizin kendinize teslim olmanızı gerektiren bir alıştırmadır, bu yüzden bu işlem için güvenli bir ortam yarattığınızdan emin olun.




Belgin ∞ 01-04-2009 02:48 PM

Cevap: Işığı Arayanların Karanlık Yanı Kitabından Alıntılar
 
http://4.bp.blogspot.com/_Nb0gBBWh2K.../yenilenme.jpg

7/1

KENDİNİZİ YENİDEN YORUMLAMAK

Şifalandırılmadan bırakılırsa, geçmişimiz yaşamımızı yıkıma uğratır. O bizim kendimize özgü armağanlarımızı, yaratıcılığımızı ve yeteneklerimizi gömer. Ve bu yanlarımıza sahip çıkmazsak, onlar içimizde durağanlaşıp atıl hale gelirler: biz onları dünyamızla uyum içinde değil, dünyamıza karşı kullanırız. Biz dünyanın bizi deli ettiğini, dünyayı değiştirmek istediğimizi, eğer dünya farklı olsaydı hayallerimizi gerçekleştirebileceğimizi düşünürüz. Oysa değişmesi gereken bizizdir. Biz ısrar etmediğimiz için, içimizdeki Tanrı kuvvetini onurlandıramadığımız için, kendimize kendimizi gerçekten arzu ettiğimiz gibi ifade etme özgürlüğü vermediğimiz için kendimize kızarız.

Bizi çocukken baskı altında tuttukları, ezdikleri için anne babamıza kızdığımızı düşünürüz. Aslında bu baskıyı sürdürdüğümüz için kendimize kızarız. Sanki uzun bir zaman önce birisi bizi bir kafese koymuştur ve kafes yıllardır orada olmamasına rağmen biz hala onu hayali duvarlarına karşı savaşırız. Kafes bizim kendi kendimize yüklediğimiz sınırlamalar, kendimizden kuşkumuz ve korkumuzdur. Bize hayallerimizi gerçekleştirmenin peşine düşmenin zor bir iş olduğu öğretilmiştir. Her gün hayallerimizin peşine düşmediğimizi bilerek yaşamanın daha da zor olduğunu anlamış olabiliriz. Biz arzusuz kalmışızdır, oysa arzu tüm ruhsal potansiyelimizi gerçekleştirmenin anahtarıdır. Biz umutsuz bir halde kalmışızdır, bu umutsuzluk yavaş yavaş artar ve kendini bedenimizde hastalık ve psişemizde hiddet olarak belli eder. Eğer biz geçmişle barışmaya gönüllü değilsek, bu umutsuzluğu ve hiddeti geleceğe doğru da peşimizden sürükleriz.

Geçmişinize açıkça bakma ve başkalarına verdiğiniz, projekte ettiğiniz, sahiplenmediğiniz veçhelerinizi geri alma gücü sizin içinizde bulunur. Yapmanız gereken tek şey gözlerinizi kapatıp içinize dönmek ve sormaktır. İhtiyaç duyduğunuz güç oradadır, ama o ancak yaşamınızı değiştirme arzunuz aynı kalma arzunuzdan daha güçlü olduğunda ortaya çıkacaktır. Yaşam koşullarımız yüzünden başkalarını suçlamak daima daha kolaydır. Biz kendimizle teması yitirdiğimizde tanrısallığımızla da teması yitiririz ve kendimize güvenmediğimizden diğer insanların da güvenilmez olduklarına inanırız. Bazı insanlar için geçmişin acısı o kadar büyüktür ki, onlar geçmişle başa çıkabilmelerinin tek yolunun onu suçlamak ve yadsımak olduğuna inanırlar. Eğer Şimdi’nizi değiştirmek istiyorsanız geçmişinizi kucaklamalısınız. Eğer arzularınızı gerçekleştirmek istiyorsanız, dünyanızda vuku bulan her şeyden sorumlu olmalısınız.






Belgin ∞ 01-04-2009 03:47 PM

Cevap: Işığı Arayanların Karanlık Yanı Kitabından Alıntılar
 
http://img220.imageshack.us/img220/5462/4mevsimjo0.jpg7/2


Eğer bir başka insanın geleceğini görmek istiyorsanız, genelde yapmanız gereken tek şey onun geçmişine bakmaktır. Geçmiş bizi gelecek için umut edebileceğimiz tüm şeyin şimdi sahip olduğumuz şeyin bir çeşitlemesi olduğu sonucuna varmaya götürür. Bu çoğu insanı yollarında durdurur. Bu onların görüşünü bulanıklaştırır ve hayallerinin kayıp gitmesine yol açar. Çevrenize bakın, çoğu insanın aynı kaldığını göreceksiniz. Onların yaşamlarına şimdi bakın ve yirmi yıl sonra tekrar baktığınızda ilk temada sadece hafif bir değişiklik ya da çeşitleme göreceksiniz. Bizim çekirdek meselelerimiz, onlar ister cinselliğe, ister zenginliğe, ister ilişkilere, sağlığa ya da kariyere dayansınlar, genelde yaşamımız boyunca egemenliklerini sürdürürler. Geçmişimiz söylediğimiz, gördüğümüz ve yaşadığımız şeyi şekillendirir. Bazılarımız sadece kendi geçmişimizi değil, anne-babamızın geçmişlerini de peşimizden sürüklüyoruz. Acı kuşaktan kuşağa aktarılır ve eğer onu sorgulamazsak bu kısırdöngüyü asla kıramayız.

Biz daima ailemize ve çocukluğumuza bağlı olan çekirdek inançlarımız yüzünden bazı yanlarımızı dışlamaya, onları sahiplenmemeye başlarız. Anne-babamızın yaptıkları ve yapmadıkları şeyler yaşamımız üzerinde büyük bir etkiye sahiptir. Öğretmenlerimizde bugünkü kimliğimize katkıda bulunmuşlardır. İki, altı ya da sekiz yaşındayken yaşadığınız acı bilincinizin yüzeyinin hemen altındadır. O dönüşüme uğratılıncaya dek daima orada bulunup yaşamınızı yönetecektir. Çoğumuz onları bilinçli olarak seçip seçmediğimizi görmek için çekirdek inançlarımızı asla araştırmayız. Ben her hafta ressam olmak ya da kitap yazmak isteyen insanlarla karşılaşıyorum, ama onlar bu arzularını gerçekleştiremeyeceklerinden eminler. Onlara bunun nedenini sorduğumda, bana yeterince yetenekli ya da eğitimli olmadıklarını söylerler. Onlar hayallerine değil, bu nedenlerine güvenirler. Ve biz onların inançlarının kökenini araştırdığımızda, çoğu kez, sevdikleri birinin onlara hayallerini gerçekleştirmeye muktedir olmadıklarını söylediğini öğreniriz. Onlar bu fikri asla sorgulamadıklarından, onun kapanına kısılırlar. Onlar kalplerinin arzusuna erişmeyi denemezler bile.

Yaşamımızı yöneten çekirdek inançlar şöyle bir ses verir: ‘Ben bunu yapamam. Böyle bir şey benim başıma asla gelmeyecektir. Ben bunu hak etmiyorum. Ben yeterince iyi değilim.’

Biz birçok inancı bilinçsiz olarak ailemizden alırız ve geriye kalan yaşam seçimlerimiz bu inançlar tarafından renklendirilir ve bu arada biz hiç ‘Bu inanç beni güçlendiriyor mu?’ diye sormayız. Biz çoğunlukla, aile üyelerimizin izinden gider, onların yolunu izleriz. Eğer benimsemediğimiz realite sizi mutlu ediyorsa bu iyidir, ama eğer etmiyorsa bunu sorgulayın. Önyargı kuşaktan kuşağa aktarılır. Acı aktarılır. Suçluluk duygusu aktarılır. Utanç duygusu aktarılır. Sorunlarınız sizin kendi sorunlarınız mıdır, yoksa onları önceki kuşaklardan miras mı aldınız?



WEZ Format +3. Şuan Saat: 08:31 AM.

Powered by vBulletin® Version 3.8.8
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.