Hayatimdegisti.com kişisel gelişim ritmotrans telkinli Cd'leri

Hayatimdegisti.com kişisel gelişim ritmotrans telkinli Cd'leri (http://www.hayatimdegisti.com/forum/index.php)
-   Üyelerin Değişim Günlükleri (http://www.hayatimdegisti.com/forum/uyelerin-degisim-gunlukleri/)
-   -   centin degişim aşamaları (http://www.hayatimdegisti.com/forum/uyelerin-degisim-gunlukleri/4830-centin-degisim-asamalari.html)

cent 20-05-2008 11:23 AM

Ynt: centin degişim aşamaları
 
http://img227.imageshack.us/img227/3221/dalga1cm8.jpg


http://www.payidar.net/attachments/h...-kareler-6-jpg


İÇİMİZDEKİ SÜPER BENİ ORTAYA ÇIKARALIM

Her insan "MÜTHIS BIR POTANSIYEL RUH GÜCÜYLE" dogar! Bu potansiyel ruh gücünün harekete geçirilmesi gerekir! Kisi ÖZe yaklastikça bu güç açiga çikar, ÖZden uzaklastikça kaybolur! KISISEL MÜKEMMELLIK FELSEFESI, kisiyi ÖZe ulastiracak yol ve yöntemlerin arastirilip kesfedilmesi için Adem ALTAY tarafindan olusturulmus bir yasam felsefesidir! Kisi evrensel degerler doğrultusunda, insanlarin iyiligi için çalistiginda o kisinin ruhuna YARATICI tarafindan "MÜTHIS BIR GÜÇ" verilir! Dünyayi ve özellikle güzel ülkemiz Türkiyeyi kötülükler sarmis durumda! Kötüler güçlü konumda!Iyiler ise uyutulmus durumda! Müthis bir UYANIS'a ihtiyaç var! Iyilerin arkasinda Sinirsiz destegini esirgemeyen, "SINIRSIZ GÜCE SAHIP" Mükemmel bir YARATICI var! Evrensel degerler doğrultusunda "KISISEL VE KITLESEL MÜKEMMELLIGE" Adanip "TEK YUMRUK" halinde, kendini ve çevresini sürekli olarak gelistiren, daha güçlü bireylerle daha güçlü bir Türkiye, daha iyi bir dünya için hep beraber el ele, gönül gönüle verip iyilerin egemen oldugu bir dünya olusturalim! Daha guclu bireylerle, daha guclu bir Turkiye, daha iyi bir dunya icin... KIRALIM ZINCIRLERI! http://groups.yahoo.com/group/kisiselmukemmellik/ A!!!A Icinizdeki "Super Ben"i Aciga Cikarin

cent 20-05-2008 11:26 AM

Ynt: centin degişim aşamaları
 
http://www.masaustu-resimleri.com/d/5756-2/Dalgalar.jpg





Kişisel Mükemmelliğin Parolası:“Sürekli Gelişim ve Değişimle Fark Yarat!”



Günümüzde sürekli gelişim ve değişim, bireysel ve kurumsal başarıda olmazsa olmaz, vazgeçilmez bir unsur haline gelmiştir! Artık eski kişisel ve kurumsal yönetim sistemleri etkinliğini yitirmeye başlamış, okullarda öğretilen teknik ve sistemler yeterince sonuç vermemektedir! Gerek kişisel, gerekse kurumsal yönetim anlayışında anahtar faktör, sürekli gelişim ve değişim olmuş ve buna hızlı bir şekilde ayak uydurmak, bireysel ve kurumsal başarının en önemli öğesi haline gelmiştir!



Geleceğin gözde şirketleri, kendini ve çevresini sürekli yenileyen ve geliştiren şirketler, yeni bin yılın gözde bireyleri de kendini ve çevresini sürekli yenileyen ve geliştiren bireyler olacaktır! Kişisel Mükemmellik, kişinin kendi öz kaynaklarına ulaşıp, potansiyelini açığa çıkararak, sürekli gelişim ve değişimle kendi versiyonunun en iyisi olmasıdır! (Kişisel Mükemmellik Tabanlı) Kurumsal Mükemmellik de, aynı şekilde, kurumun kendi öz kaynaklarına ulaşıp, potansiyelini açığa çıkararak, sürekli gelişimle ve değişimle kendi versiyonunun en iyisi olmasıdır!





“İyi”, “En İyi”nin daima düşmanıdır! “İyi”den “En İyi”ye de sürekli gelişim ve değişimle uygulama yapılarak “Her An Daha İyiye” anlayışıyla ulaşılır! En küçük zaman parçası “An”dır! Her an daha iyiye ulaşmak bizim elimizdedir! Her an daha iyi olabiliriz! Bu bizim elimizde, bizim kontrolümüzdedir! Her an daha iyi olarak… her saniye daha iyi, her saniye daha iyi olarak…her dakika daha iyi, …….daha iyi olarak kendimizin ve çevremizin en “En İyi”si olabiliriz!



Bugün her ne yaparsak yapalım, içtenlik ve sevgiyle yapalım!...



Unutmayalım ki, kalıcı olan tek şey içtenlik ve sevgiyle yapılandır!...



Kendinize çoook iyi bakın arkadaşlar!.. .



Muhteşem bir gün geçirmeniz dileğiyle!...



Adem Altay



cent 20-05-2008 11:29 AM

Ynt: centin degişim aşamaları
 

http://img91.imageshack.us/img91/9682/dalga7zs5qb.jpg



Kendimize Özgü Potansiyelimiz! ...



Başımıza gelen her türlü olay ve başardığımız her türlü şey, nasıl düşündüğümüze ve zihnimizi nasıl kullandığımıza bağlıdır! Zihnimizi değiştirmeye başladıkça, hayatımızı da değiştirmeye başlarız! Şimdi bulunduğumuz yere nasıl geldik? Hangi şekillendirici etkiler birleşerek bizim şimdiki insan olmamızı sağladılar? Bu türlü düşünüyor ve hissediyor olmamızın nedenleri nelerdir ve bizi şimdiki durumumuza getiren faktörler hangileridir?



Bilelim ki, insanlık tarihinde bize benzeyen ve aynımız olan hiçbir insan yaşamamış ve yaşamayacaktır da! Olasılık hesabına göre, bizim özelliklerimizde ve kalitemizde bir başka insanın olma ihtimali 50 milyarda bir’dir! Özel, hatta olağanüstü bir şeyi, yani sadece bizim yapabileceğimiz bir şeyi gerçekleştirme potansiyeline sahibiz! Hayatımıza istediğimiz yönü vermek, bizden başka hiç kimsenin yapamayacağı bir şeydir! Bu adımı atmak için cevaplamamız gereken tek gerçek soru şudur: “Bunu yapmayı kesinlikle istiyor muyum?



Herhangi bir alanda başarı kazanmış pek çok insan, doğal kabiliyetlerini ve yeteneklerini ilgi duydukları belirli bir alanda daha yüksek seviyelere çıkartarak ve geliştirerek bu başarıyı elde ederler!



Bizim kendimize özgü olan potansiyelimiz çok yakınımızda, yani içimizde durmaktadır! Ama kendimizden daha fazlasını elde edebilmemiz için, önce bu gücün tanınması, tanımlanması ve geliştirilmesi gerekir!



Bugün her ne yaparsak yapalım, içtenlik ve sevgiyle yapalım!...



Unutmayalım ki, kalıcı olan tek şey içtenlik ve sevgiyle yapılandır!...



Kendinize çoook iyi bakın arkadaşlar!.. .



Muhteşem bir gün geçirmeniz dileğiyle!...



Adem Altay


cent 20-05-2008 11:32 AM

Ynt: centin degişim aşamaları
 
http://img513.imageshack.us/img513/8807/dalga2jn5.jpg



Kendimize Karşı En Büyük Sorumluluk!. ..



Doğuştan getirdiğimiz potansiyelimiz inanılmayacak derecede sıra dışıdır! Şu anda içimizde, kendimize belirleyeceğimiz hemen hemen her hedefi elde etmemize yardımcı olacak beceri ve kabiliyet bulunmaktadır! Kendimize karşı olan en büyük sorumluluk, istediğimiz şeyi kesin olarak belirlemek ve onu ne şekilde elde edebileceğimizi ortaya çıkarmak için gereken zamanı harcamaktır! Gerçek hedeflerimiz konusunda gereken berraklık ne denli fazla olursa, daha iyiyi elde etmek üzere açığa çıkaracağımız potansiyel de o denli artar!



Ateşli Arzular Geliştirelim!



Hedef elde etmenin çıkış noktası, arzudur! Eğer gerçekten elde etmek istiyorsak, hedeflerimize yönelik olarak son derece ateşli arzular geliştirmeliyiz! Sahip olduğumuz arzular yeterli seviyede yoğunlaşmaya başladığında, yolumuza çıkacak tüm engelleri aşma enerjisini ve kudretini kendimizde buluruz!



Bir şeyi ne kadar uzun süreyle ve yoğun olarak istersek, onu elde etme şansımız da o denli artar!



Başarı sadece ve sadece iki hususa bağlıdır: Bunlardan biri, ne istediğini tam olarak bilmek; diğeri, bu başarıyı elde etmek için gereken bedeli ödemektir!



İçimizdeki Gücü Ateşleyelim!. ..



Her birimiz eşsiz ve mükemmel bir şekilde yaratıldık! Hangi durumda ve kim olursak olalım, şu an, şimdiye kadar elde ettiğimizden daha fazlasını başarma kabiliyetine ve daha önceki başarı çizgimizi geçecek potansiyele sahibiz! Hayal ettiğimizden daha fazlası olabilir, daha çoğunu elde edebilir ve daha fazlasını yapabiliriz! İhtiyacımız olan tek şey, bunun nasıl yapılacağını öğrenmek ve ondan sonra da öğrendiklerimizi uygulayarak hayata geçirmektir!



Ortalama bir insanın sahip olduğu potansiyel, geçirilmemiş bir dev okyanus, keşfedilmemiş yeni bir kıta, açığa çıkarılmayı ve olumlu gelişmelere doğru yönlendirilmeyi bekleyen fırsatlarla dolu bir dünya gibidir!



Başarının asıl anlamı hedeflerdir, bunun dışında kalanlar ise tamamen bir yorumdan ibarettir! Bütün başarılı insanlar, hedeflerine yoğun bir biçimde kilitlenmiş olan kimselerdir! Bu tip insanlar tam olarak ne istediklerini bildikleri gibi, söz konusu isteklerini elde etmek amacıyla istisnasız her gün o konu üzerine odaklanırlar!



Kişinin kendisi için hedef belirleme becerisi, başarının temel taşı niteliğindedir! Hedefler, pozitif zihnimizin kilitlerini kırıp onu serbest bıraktığı gibi, hedeflerimize ulaşmamıza imkan tanıyacak şekilde bir takım fikirleri ve gerekli enerjiyi de açığa çıkarır! eğer birtakım hedeflerimiz olmazsa, hayatın akıntıları arasında sürüklenip gideriz! Hedeflerimizin olması halinde ise, amaca doğru fırlatılmış bir ok gibi dümdüz bir çizgide ilerleriz!



Gerçek olan şu ki, sahip olduğumuz potansiyel, yüz ayrı hayatı yaşadığımızda kullanabileceğ imiz potansiyelden çok daha fazladır! Bugüne kadar yerine getirmiş olduğumuz işler, bizim için yapılması mümkün olan işlerin sadece çok küçük bir parçasıdır! Başarını kurallarından bir tanesi de şudur: Nerden geldiğimiz hiç önemli değildir; asıl önemli olan nereye gidiyor olduğumuzdur! Nereye gidiyor olduğumuz da, sadece ve sadece, kişinin kendi iradesi ve düşünceleri tarafından belirlenir!



Açık biçimde belirlenmiş ve ortaya konulmuş olan hedefler güvenimizi artırır, yeterliliğimizi geliştirir ve bununla birlikte motivasyon seviyemizi de inanılmaz derece de yükseltir! Hedefler, başarı ocağının en önemli yakıtıdır!



İnsanlık tarihinin belki de en büyük keşfi, hayata dair her konuda bir çığır açma özelliğine sahip olan “zihin gücü”dür! Bu insan yapımı dünyada etrafımızda gördüğümüz her şey, gerçeğe dönüştürülmeden önce tek bir inansın zihninde bir düşünce veya fikir olarak başlamıştır! Hayatımızdaki her şey, gerçekte dönüşmeden önce ya bizim ya da bir başkasının kafasında bir düşünce, dilek, ümit veya rüya olarak filizlenmiştir! Düşüncelerimiz yaratıcı güce sahiptir! Sahip olduğumuz düşünceler, içinde yaşadığımız dünyayı ve başımıza gelen her şeyi şekillendirirler!



Tüm dinlerin, tüm felsefelerin, metafiziğin, psikolojinin ve her türlü başarının özet cümlesi şudur: “Zamanın büyük bölümünde neyi düşünürsek, başımıza gelecek olan da odur!” Dış dünyamız, iç dünyamızın adeta bir yansımasıdır ve aklımızdan geçenleri, aynen bize yansıtır! Bu nedenle de düşündüklerimizin tümü, gerçek hayatta sürekli karşımıza çıkar!



Hayatta başarıyı yakalamış olan binlerce kişiye, zamanın ağırlık kısmında ne düşündükleri sorulmuştur! Söz konusu başarılı insanlar, zamanlarının büyük bölümünde hayattan ne istediklerini ve bunları ne şekilde elde edeceklerini düşündüklerini belirtmişlerdir!



Başarıya kilitlenmiş insanlar, elde etmeyi en çok istedikleri hedefleri düşünürler ve düşüncelerinde de o konu üzerinde yoğunlaşırlar! Kısacası, zamanlarının büyük bir bölümünde hayattan elde etmek istedikleri şeyler üzerinde isteklerini düşünürler ve istekleri hakkında konuşurlar!



Belirli hedeflere sahip olmadan yaşamak kalın bir sis tabakasının içinde arabayla ilerlemeye çalışmak gibidir! İçinde bulunduğumuz arabanın motoru ne kadar güçlü olursa olsun, sürüşümüz yavaş, çekingenlik dolu ve en pürüzsüz yollarda bile ağır ilerleyecek biçimde olacaktır! Belirli hedefler üzerinde karar kılmamız ise, söz konusu kalın sis tabakasının dağılmasını sağlayacak ve sahip olduğumuz enerjiler ile yetenekler üzerinde odaklanmamızı temin edecektir! Açık hedefler, hayatımızın gaz pedalına güvenle basmamızı sağlayacak ve gerçekten istediklerimizin daha fazlasını hemen elde etmemiz için bizi süregelen bir yarışın içine itecektir!



Dünya üzerindeki insandan başka hiçbir yaratıkta, böylesine inanılmaz bir sibernetik hedef belirleme fonksiyonu bulunmamaktadı r!



Hedefi açık seçik bir biçimde belirlediğimizde, onu ne şekilde elde edeceğimizi bilmemize dahi gerek yoktur! Ne istediğimizi tam olarak belirlediğimizde, hedefimize doğru hiçbir yanılma olmadan hareket etmeye başlayacağımız gibi, hedefimiz de bize doğru hareket etmeye başlayacaktır! Sonuçta en doğru yerde ve en doğru zamanda bizimle hedefimiz arasında bir buluşma meydana gelecektir!



İşte, zihnimizin derinliklerinde yer alan bu inanılmaz sibernetik mekanizma sayesinde hedeflerimizi, her ne olursa olsun, daima elde ederiz! Eğer hedefimiz sağlık, mutluluk ve zenginlik dolu bir hayat yaratmaksa, bu hedefimize de son derece rahat bir şekilde ulaşabiliriz! Hedef elde etme mekanizmamız, tıpkı bir bilgisayar gibi hüküm vermeksizin çalışır! Söz konusu mekanizma, istediklerimizi bize sunmak için otomatik bir biçimde sürekli olarak işler, üstelik ona hangi programı yüklediğimizin de hiçbir önemi yoktur!



Evrensel düzen açısından hedeflerimizin hangi boyutta olduğu hiç önemli değildir! Eğer kendimize küçük hedefler koyarsak, sahip olduğumuz otomatik hedef elde etme mekanizması söz konusu küçük hedefleri elde etmemizi sağlayacaktır! Fakat kendimize büyük hedefler belirlememiz durumunda, yukarda sözünü ettiğimiz doğal yeteneğimiz belirlediğimiz o hedefleri elde etmemizi sağlayacaktır! Zamanın büyük bölümünde üzerinde düşünmek için seçeceğimiz hedeflerin boyutu , kapsamı ve ayrıntıları tamamen bize kalmış bir konudur!



Bugün her ne yaparsak yapalım, içtenlik ve sevgiyle yapalım!...



Unutmayalım ki, kalıcı olan tek şey içtenlik ve sevgiyle yapılandır!...



Kendinize çoook iyi bakın arkadaşlar!.. .



Muhteşem bir gün geçirmeniz dileğiyle!...



Adem Altay




cent 20-05-2008 11:35 AM

Ynt: centin degişim aşamaları
 



http://www.geography.hunter.cuny.edu...image/wave.jpg



Karizmatik Güç!...Coşku Ateşi!...



Karizma, kişinin dikkati kendi üzerine çekmesi ve dikkatin kendi üzerinde kalmasını sağlamasıdır! Karizmatik bir kişilik, başarıya programlanmış ve başarılı düşünce tarzını bir alışkanlık haline getirmiştir! Karizma, ışık saçıp insanları ardından sürükleyebilen ve onları büyüleme sanatına hakim olan bir kişilikten başka bir şey değildir!



Liderimiz ile birlikteyken kendimizi huzurlu hisseder, onu dikkatle dinler, ondan etkilenip içimizde tatlı bir heyecan ve coşku seli duyar, arzuladığımız ve aradığımız şeyi onda bulursak, liderimiz bizim için karizmatiktir! İnsanlar karizmatik bir kişiliği farklı derecelerde hissederler! Duygusal düzeyde onunla ne kadar çok örtüşülmüşse, ilgili kişinin karizması da o derece yoğun olarak ortaya çıkar! Bir insan duygularımıza hitap edebiliyorsa, kendimizi ona kolayca açarız! Ve böylelikle onun etki alanına girer, coşku duymaya başlar ve onun tarafından yönlendirilmeye hazır hale geliriz! O insanda özel bir şey buluruz ve kalabalığın içinden onunla birlikte adeta yükseldiğimizi hissederiz! Bu sebeple onun tarafından yönlendirilmeyi de seve seve kabulleniriz! Ancak duygularımız bu duruma eşlik etmiyorlarsa, bu kişiden o kadar fazla oranda etkilenmeyerek, daha akılcı davranırız! Onun öne sürdüğü delilleri titizlikle irdeler ve önerdiği planları da kuşkuyla karşılarız!



Karizmatik güç, güçlü bir var oluştan, özden doğar! Karizmatik güç, tüm kapıları kendiliğinden açar, diğer insanlarla kolayca bağlantıya geçerek gerçek ilişkiler yaratır ve akıcı bir iletişim sağlar! İkna ve motivasyon gücüne sahip, kuvvetli, güven verici, coşkulu bir kişilik, insan ruhunun derin yüzeylerine etki eder! Her birimizin, kendimize has bir karizması vardır ya da bugünden sonra olabilir! Öğrencilerini pozitif olarak etkileyen, dikkati kendi üzerine yoğunlaştıran, saygı uyandıran ve genç insanların yüreklerine girebilmeyi becerip motivasyonuyla onları teşvik edebilen bir öğretmenin karizması olduğu kesindir! Bunu herkes hissedip, görebilir! Böyle bir öğretmen, öğrencilerinin dikkatini üzerine çekmek için sesini yükseltmek zorunda kalmaz! O, daha sınıfa adımını atar atmaz, öğrenciler ona doğru yönelir, tavsiyelerini alır ve onun yanında kendilerini iyi hissederler! Böyle bir öğretmen öğrencilerini doğal bir otoriteyle, yani kişiliğinden yansıyan ışıkla etkilemektedir!



Karizmadan etkilenen bir insan, onu büyüleyen şeyden o kadar emindir ki, onu başka bir şeyle karşılaştırmaya gerek bile duymaz! Aslında karizma, coşku ve hayranlık olgusunun tam kendisidir; bir fikre coşkuyla bağlanmak ya da bir göreve coşkuyla sarılmaktadır! Eğer herhangi bir eylemin içindeki anlamı görürsek, o işten coşku duyarız!



Önemli olan, ne yaptığımız ve bir işin üstesinden nasıl geldiğimiz değildir! O işe ne kadar bağlı olduğumuz ve görevi üstlenmeye ne kadar istekli olduğumuz çok büyük önem taşır! Bir görevi coşkuyla yerine getirmekle, bir işi zorunluluk olduğu için yapmak, iki farklı şeydir! Görevine nasıl başlayacağı, kişinin kendisine kalmıştır! Ya işini istemeyerek ve önemsemeyerek yapar ya da görevini coşku duyarak ve tüm performansını kullanarak yerine getirir!



Özellikle lider konumundaki kişilerin bu konuyu iyice kavramaları ve önemsemeleri şarttır! Başarıya ulaşmak için, çalışanlarla iletişime geçmek, onlarla konuşabilmek ve bunun için de önce, içinde bulundukları pasif tutumlarından çıkarmak için rehberlik etmek ve onların içindeki ateşi yakmak gerekir! İsteksiz bir biçimde çalışanlar titiz bir rehberliğe ve coşkuya ihtiyaç duyarlar! Bunun yanı sıra onların geleceğe dair bir perspektif oluşturmalarını sağlamak, ortak bir amaç doğrultusunda birleştirmek gerekir! İşte ancak o zaman, çalışanların içinde yavaş yavaş bir coşku uyanmaya başlayacaktır!



Her şey öncelikle içimizde, kendimizde başlar! Kendi yaptığımız işten, önce biz zevk alıp, coşku duymuyorsak, bu konuda başkalarının coşku duymalarını nasıl sağlayabiliriz! İçimizdeki coşku ateşini yakalım! Önce kendi içimizdeki alevi tutuşturalım, sonra da diğer insanların içindekini!



Coşku dünyada var olan en güzel sözcüktür! Çünkü hedeflerinden coşku duyan bir insanın önünde hiçbir engel duramaz! Böyle bir kişi yaptığı işten emindir ve kendini başkalarıyla ölçüp karşılaştırmaz! Ne istediğini bilir, çünkü isteği kalbinin derinliklerinden gelir! Coşkunun fiziksel dengelerde de değişiklik oluşturduğunu biliyor muyuz? Coşku, bedendeki hormonları dengeler, kan basıncı ve kan dolaşımı üzerinde ahenk sağlar ve genel vücut sağlığına olumlu katkılarda bulunur’! Bu nedenle hayatından coşku duyan ve coşkulu yaşayan bir insanın, aktif ve sağlıklı olmasına şaşırmamak gerekir!



Birlikte olduğumuz kişilere bizim gerçekten ulaşmamızı sağlayan tek şey, kişisel karizmamız ve güçlü kişiliğimizdir! Şayet biz yaptığımız işten eminsek ve onu yaparken coşku duyuyorsak, hiç kimse kendisini bize karşı kapayamaz ve bize itiraz edemez! Kişisel karizmamız dayanılmazdır, çünkü, sözcüklere karşı bir savunma yapılabilir, ama kişisel karizmaya karşı durmak mümkün değildir!



İçimizde alevlenen coşku ateşini başkalarının içinde de tutuşturabiliriz! Kim bilir kaç tane insan uyandırılmayı bekliyor ve hayatlarına anlam ya da neşe saçacak bir göreve sahip olmak istiyordur! Etrafımıza bir bakalım! Ne kadar çok insan hayatını boş yere tüketerek günlerini heyecansız bir şekilde geçiriyor! Ve biz, içimizde duyduğumuz o coşkuyla onlara yol gösterebilir, onları motive edip, ardımızdan sürükleyebiliriz! Bu insanlara bir görev verelim! Verelim ki, artık derin uyku halinden çıksınlar, monotonlukları ndan kurtulup iş hayatının günlük saçmalıklarından sıyrılsınlar! Hedefler gösterelim, vizyonlar oluşturalım ve bunları, ikna kabiliyetimizi de kullanarak birbirine bağlayalım: “Başaracağız! Birlikte güçlüyüz!” sözcüklerini kullanalım! İşte biz, böylesine değişikler oluşturabilecek bir insan, karizmatik güce sahip bir lider olabiliriz!



Her şeye karışalım! Biz, çalıştığımız bölümü ve firmamızı başarı rotasına çekecek kişiyiz! Kazanç, sadece hedef belirlemekle, ısrarlı ve zorlayıcı yönetim politikaları gütmekle ve de her şeyden tasarruf etmekle sağlanmaz! En önemli şey, insan faktörü yani, çalışan elemanlardır! Eğer biz vizyonumuzdan eminsek, sürekli olarak projemizle ilgileniyorsak ve yepyeni fikirlerle doluysak, coşku kendiliğinden gelip bizi bulacaktır! Düşüncemiz kesinleştikçe, coşkumuz da giderek artar ve çevremize de bunun parlaklığını yaymaya başlarız! Bu duruma geldiğimizde, dileğimizin bir rüya olarak kalmasını istemez, onu gerçekleştirmek üzere karar alırız! Vizyonumuzla dolup taşar, coşkumuzu dışa vururuz! Gözlerimiz parlamaya, ses tonumuz kendinden emin ve çok ikna edici olmaya başlar! Beden dilimiz berrak ve net olarak şunları gösterir hale gelir: Biz enerji doluyuz, planlarımız var, kendimizden eminiz, başkaları tarafından hissediliyoruz ve heyecan duyuyoruz!



Coşku duymayı, bir virüse benzetmek yerinde olur! Virüs bir kere içimize girdi mi, yayılmaya başlayacaktır! Coşkumuz bizden çalışanlarımıza geçer, sonra da onlar bu coşkuyu müşterilerimize bulaştırırlar! Peki bizim coşkumuz ne kadar bulaşıcı? Kişisel çekiciliğimiz karizmamız ne kadar güçlü?



Bugün her ne yaparsak yapalım, içtenlik ve sevgiyle yapalım!...



Unutmayalım ki, kalıcı olan tek şey içtenlik ve sevgiyle yapılandır!...



Kendinize çoook iyi bakın arkadaşlar!.. .



Muhteşem bir gün geçirmeniz dileğiyle!...



Adem Altay



cent 20-05-2008 11:38 AM

Ynt: centin degişim aşamaları
 
http://data82.sevenload.com/i/tl/um/vd3vbmd/t9b.jpg




Kafeterya Başarı Modeli – Önce Hesabı Öde, Sonra Ye!...



Hayat, bir restorandan ziyade bir büfeye veya kafeteryaya benzemektedir! Bir restoranda, önce yemeğimizi yeriz, ardından da hesabı öderiz! Ancak bir büfede veya kafeterya da, kendi kendimize servis yapıp, yemeğimizi yemeden evvel hesabı öderiz!



Tüm insan hareketlerinin ardında yatan sebep, kişisel mutluluğu elde etmektir! Kişi ne yaparsa yapsın, bunun tek amacı duyulan mutluluğu bir şekilde artırmaktır! Mutluluğu ister elde edelim, isterse edemeyelim, ama mutluluğa ulaşma ya da onu artırma çabası daima en büyük hedef olarak kalacaktır!



Bugün her ne yaparsak yapalım, içtenlik ve sevgiyle yapalım!...



Unutmayalım ki, kalıcı olan tek şey içtenlik ve sevgiyle yapılandır!...



Kendinize çoook iyi bakın arkadaşlar!.. .



Muhteşem bir gün geçirmeniz dileğiyle!...



Adem Altay




cent 20-05-2008 11:40 AM

Ynt: centin degişim aşamaları
 
Alıntı:

cent Nickli Üyeden Alıntı
http://img507.imageshack.us/img507/7...seawavehj3.jpg

“İyi” değil, “En İyi” Olma Zamanı; “Kişisel Gelişim” Değil, Kişisel Mükemmellik Zamanı!...



Merhaba arkadaşlar!



Nasılsınız?



Günümüzde artık “iyi” olmak yetmiyor, “en iyi” olmak gerekiyor! “En iyi” olmak için de öncelikle “kendimizin en iyisi” olmamız gerekiyor! İyi olmak için belki kişisel gelişim yeterli olabilir ama en iyi olmak için kişisel gelişim yetmez, kişisel mükemmelliktir önemli olan!



Şuna gönülden inanıyorum ki, her birimiz şimdiki durumumuzdan daha iyi duruma gelmek, daha mutlu olmak, daha başarılı olmak…istiyoruz! Ama ben diyorum ki daha iyi olmak değil, en iyi olalım! Hangi konumda bulunursak bulunalım, her ne işi yapıyor olursak olalım, alanımızda en iyi olalım! Daha iyi olmak da yetmez, en iyi olmamız gerekiyor! Ve bu potansiyel hepimizin içinde mevcut! Kendimizin en iyisi olmak, sadece ve sadece bize özgü! Kimse bizim en iyimiz olamaz! Her birimiz kendimize has mükemmelliğe sahibiz! En iyi olabileceğimiz alan mutlaka var! Bu sebeple önemli olan da en iyi olduğumuz ya da olabileceğimiz alanı keşfetmek! Bunun için hayattan ne istediğimizi sorgulayalım! Hayata neler verebileceğimizi sorgulayalım! Sokrat’ın da söylediği gibi “Sorgulanmamış bir yaşam yaşamaya değmez!”



Dünyaya sıradan biri olmak için gönderilmedik, sadece iyi biri olmak için de gönderilmedik, kendimizin en iyisi olmak için gönderildik! Kişi ancak ve ancak varlık amacı doğrultusunda yaşadığı sürece mutlu ve huzurlu olabilir! Sürekli gelişim anlayışı içerisinde kendimizi keşfetmeye başladığımız zaman, en iyi olma yolunda ilerlediğimiz zaman hayatımız anlam kazanır, daha mutlu, daha başarılı… oluruz!



Hayattaki her şey gibi en iyi olmak da bir seçimle, bir kararla başlar! Bugünden itibaren kendimizin en iyisi olmaya karar verelim! Kendimizi kendimizin en iyisi olmaya adayalım! En iyi olma yolunda hep birlikte hareket edelim!



En iyi olma yolunda kullanabileceğimiz Zihinsel Güçleri Harekete Geçirmede 7 Yöntem! adlı yazımın tekrar okunmasını faydalı buluyorum!





Kendinize çoook iyi bakın arkadaşlar!



Muhteşem bir gün geçirmeniz dileğiyle!...



Adem Altay



http://i189.photobucket.com/albums/z...a-07/dalga.jpg



http://img381.imageshack.us/img381/3...afalls1ap6.jpg


cent 20-05-2008 11:42 AM

Ynt: centin degişim aşamaları
 
Alıntı:

cent Nickli Üyeden Alıntı
http://img236.imageshack.us/img236/1...er20221gt9.jpg



Zihinsel Güçleri Harekete Geçirmede 7 Yöntem!



Merhaba arkadaşlar!



Nasılsınız?



Her birimiz eşsiz ve mükemmel bir şekilde yaratıldık! Hangi durumda ve kim olursak olalım, şu an, şimdiye kadar elde ettiğimizden daha fazlasını başarma kabiliyetine ve daha önceki başarı çizgimizi geçecek potansiyele sahibiz! Hayal ettiğimizden daha fazlası olabilir, daha çoğunu elde edebilir ve daha fazlasını yapabiliriz! İhtiyacımız olan tek şey, bunun nasıl yapılacağını öğrenmek ve ondan sonra da öğrendiklerimizi uygulayarak hayata geçirmektir!



Her birimizin içinde bir “ben” var! Acaba bu “ben” nasıl bir “ben”! Egoya ve çevresine bağımlı sıradan bir “ben” mi, yoksa inanılmazı başarabilecek güçte, sınırsız potansiyele sahip “süper ben” mi? Ben hayatımızda inanılmaz işler başarmamızı sağlayan, bizi sürekli destekleyen içimizdeki o muhteşem güce “Süper Ben” adını verdim! Ama şu an bir çoğumuzun içinde zincirlere vurulmuş halde bağımlı, sıradan bir ben var! Bırakın “süper”liğini, “ben”liğini bile unutmuş bir “ben”!Bize düşen görev, onu zincirlerinden kurtarmak, benliğini ve süperliğini tekrar kazandırmak, sürekli en sevdiği, güçlendirici besinlerle besleyip “süper ben” haline getirmektir! Süper ben bizim her dediğimizi yerine getiren, sadık, güçlü bir hizmetkardır ve hayatta başarmak istediklerimizi başarmamızda yardım eder!



“Süper Ben” kavramı, hepimizin bildiği herkesin yardımına koşan, olağanüstü güçlere sahip Süpermen’in içimizdeki versiyonudur! İçimizdeki kahramanın adıdır “Süper Ben!”



Zihinsel Güç İstasyonlarımızı etkileme ve güçlendirmenin bir çok yolu var! Ben en etkili olanlarıyla başlayacağım! Her biri başlı başına etkili olsa da en etkili olan teknik tüm yöntemlerin kombinasyonundan oluşan birleştirilmiş bir yöntemin uygulanmasıdır!



1. Olumlu İçsel Konuşmalar



Zihinsel Güç İstasyonlarımızı etkileme ve güçlendirmenin birinci yolu olumlu içsel konuşmalardır! Olumlu içsel konuşmalar öncelikle şimdiki zamanda ifade edilmeli ve kişisel olmalıdır! Örneğin, “Kendimi seviyorum!”, “Kendime güveniyorum!” Olumlu, şimdiki zamanda ifade edilmiş ve kişisel! Daha önce Ben Adem Altay (kendi adınızı yazın) diye başlayan olumlu içsel konuşma metinlerinin amacı bu istasyonları etkilemek ve güçlendirmekti! Dünyaya ilk geldiğimiz günlerde bize ailelerimiz adlar verir ve bizlere sürekli olarak bu adlarla seslenirler! Ve biz zamanla bu ad söylendiğinde dikkat kesiliriz ve zamanla adımızla (ve soy adımızla, lakabımızla, ünvanımızla…) özdeşleşiriz! Adımız bizim kimliğimiz olur! Adımızın geçtiği metinler bizim ilgimizi çeker ve biz de etki bırakır! Kimliğimiz mıknatıs gibidir, adımızın bulunduğu tüm metinleri de kendine çeker! Bu sebeple Ben Adem Altay ifadesi kendimi seviyorum ifadesine referans olur ve Adem Altay’ın zihni bunu sorgusuz sualsiz içeri alır!



Olumlu içsel konuşmalar bilincimizin bilinçaltımıza verdiği güçlü komutlardır! Bu komutlar zihnimizdeki eski bilgileri siler, yeni bir olumlu düşünce ve davranış tarzını oluştururlar! Örneğin, “Kendimi seviyorum” cümlesini sürekli olarak tekrarladığımızda, bu cümle bilinçaltımız tarafından arzu ettiğimiz gerçeğin geçerli bir tanımı olarak kabul edilir! Yaptığımız her şeyde kendimizi daha iyi hissetmeye başlarız! Bu tarz olumlu içsel konuşmalar çok geçmeden bizim kendimize verdiğimiz değeri artırır ve ona ters olan eski bilgileri zihnimizden siler!



Olumlu içsel konuşmalar, içimizdeki potansiyeli sınırsız hale getirir! İçine güçlü duygular katarak yaptığımız güçlü içsel konuşmalar, sarsılmaz bir inançla tekrarlandığında, kısa zamanda kişilik değişimi başlatırlar! Olmayı arzu ettiğimiz kişinin özellikleriyle uyumlu olan olumlu içsel konuşmaları sürekli bir şekilde tekrarladığımız takdirde coşkumuzu artırabilir, cesaretimizi yükseltebilir, duygularımızın kontrolünü ele geçirebilir ve kendimize, kendimizin verdiği değeri sınırsız bir hale getirebiliriz!Bilinçaltımıza yapacağımız en güçlü etkilerden birisi de kendimize olan inancımızla ilgili olarak söylediklerimizdir: “Bunu yapabilirim, bunun için yeterli güç içimdeki “Süper Ben” de var!” gibi cümleler, elde edeceğimiz sonuçlar üzerinde kalıcı değişimler yaratabilir!



Tüm değişimler daima iç’te başlar, dışa doğru ilerler! Hepsi de kendimizle ilgili düşünce ve inançlarımızla başlar! Olmak istediğimiz kişinin özelliklerini dışımızda görmeden önce, içimizde “olmak istediğimiz o kişi” olmamız gerekir!



Bilinçaltımıza verdiğimiz her komut bilinçaltımıza kaydolur! Verdiğimiz komut ne kadar basitse, düşünce sistemimiz üzerindeki etkisi de o kadar güçlüdür! “Doğru bildiğim yolda kararlı ve ısrarcıyım!”, “Yapabileceğimin en iyisini yaparım!”, “Kendime güvenirim ve aklıma koyduğum her şeyi yaparım!”, “En iyiyi yapar, en iyiyi bekler, en iyi sonuca ulaşırım!” ve bunlar gibi binlercesini sayabiliriz!



Bilinçaltımız en güçlü cevabı, arzu ettiğimiz hedef ve nitelikler varmışcasına şimdiki zamanda söylenen olumlu içsel konuşmalara verir! Bu , bir çeşit doğruyu önceden söyleme cümlesidir ve arzu ettiğimiz durumun şu an mevcut olduğunu bilinçaltımıza inandırma yöntemidir! Böyle bir durumda bilinçaltımız iç dünyamızı, arzu ettiğimiz dış gerçeklik ile aynı hizaya getirmek için hem içimizde, hem de dışımızda bizi gerekli değişiklikleri yapmaya yöneltir!



Olumlu içsel konuşmalarla ilgili önemli bir konuda, söylediklerimizin gerçekleşebilir olması, evrensel yasalarla, inançlarımızla, değerlerimizle ve kimliğimizle çatışmaması gerekir! Aksi durumda içsel çatışma yaşarız ve söylenenlerin hiçbir etkisi olmaz! (ya da inançlarımızı, değerlerimizi, kimliğimizi değiştirmemiz gerekir!)



Ve son olarak, olumlu içsel konuşmalar içine duygular katılarak güçlü bir şekilde söylenmeli, güçlü kelimeler seçilmeli, sık sık tekrarlanmalı, içtenlikle inanarak söylenmeli ve kalıcı bir etki için belirli bir süre (diğer güçlendirme teknikleriyle birlikte kullanılırsa daha etkili olur!) sabırla uygulanmalıdır!



Bu arada bir açıklama yapmak istiyorum! Uzunca bir süredir başta kendi grubum olmak üzere bir çok gruba yazılarımı gönderiyorum! Bu sayede binlerce insana fikirlerimi ve düşüncelerimi ulaştırmış oluyorum! Son yedi yıldır özellikle insan potansiyelini geliştirmeye yönelik yoğun bir okuma, düşünme, gözlemleme ile edindiğim ve kendi fikirlerimle sentezlediğim bilgileri günlük yaşama uyarlama çalışması içerisindeyim! Bugüne kadar insan potansiyelini geliştirmeye yönelik 2000’e yakın kitap okudum (bu arada kitap okumak marifet değil, okuduklarını sentezlemek ve hayata uyarlamak, ve diğer insanlara da bu bilgileri aktarmak esas marifet!) seminerlere katıldım, alanlarında uzman kişileri dinledim, uzman olmayan sıradan görünen insanları dinledim, bulunduğum ortamlarda insanları izledim, küçük çocuklardan tutun da en yaşlı büyüklerimize kadar her birinden çok şeyler öğrendim ve öğrenmeye devam ediyorum! Şimdi şu an, bana küçük ya da büyük, bilerek ya da bilmeyerek bir şeyler öğretmiş ve gelişimime katkıda bulunmuş, bulunacak olan tüm insanlara (diğer canlılara ve doğaya) teşekkür ediyorum! İyi ki varsınız! İyi ki bu bu bilgilere ulaşmamı sağladınız, iyi ki bu deneyimleri yaşamama aracı olunuz! Sonsuz teşekkürler!



Şu an her şeyi öğrendim mi? İnsan potansiyeli ile ilgili bilgiler o kadar sınırsız ki okyanus da bulunan küçük bir damla gibi! Ve zaten çok okuyan araştıran, gözlemleyen arkadaşlarımız bilirler ki, ne kadar çok şey öğrenirseniz, o kadar çok şey bilmediğiniz ortaya çıkar! Benim görüşüme göre çok şeyler bilmekte önemli değil! Önemli olan bu bilgileri hayata uyarlamak, uygulamaya sokmak, kendi hayatımıza ve çevremizdeki insanların hayatlarına değer katmaktır! Hayata geçirilemeyen, insanların hayatına bir değer katmayan bilgiler benim gözümde değersiz ve anlamsızdır! İslam peygamberi (peygamberimiz SAV) Hz. Muhammed’in bir sözünü rehber edindim kendime: “İki günü eşit olan ziyandadır!” Ve ben bunu iki saati, iki dakikası, iki saniyesi, hatta iki anı eşit olan ziyandadır diye algıladım, her bir anımı kendi hayatıma ve çevremdeki insanların hayatlarına değer katmaya adadım! Ve bu sürekli kendini aşma ve çevremdeki insanlara değer katma düşüncesi sayesinde müthiş bir bilgi avcısı olma ve bu bilgilerle insanların hayatlarına değer katmaya adandım! Hayatımın anlamını kavradım: Ben öğrenmek ve öğretmek için varım! Kendi hayatıma ve çevremdeki insanların hayatlarına değer katmak için varım! Yaşadığım her anı öğrenme ve öğretme fırsatı olarak görüyor, duyumsuyor, hissediyorum!



Çevremdeki insanlar soruyor: “Adem bey, bu enerjiyi nereden buluyorsunuz, nasıl böyle coşkulu ve neşeli olabiliyorsunuz” diye! İşte cevap: Yaşadığım her anı bir şahesere çeviriyorum, kendi hayatıma ve çevremdeki insanların hayatına değer katıyorum! Ve bu düşünce ve eylemler içimdeki anlam duygusu ve insan sevgisi ile birleşerek bana müthiş bir yaşam enerjisi veriyor! Bu yaşam enerjisi de gün boyunca ihtiyaç duyduğum gücü bana sağlıyor! İçinde sevgi bulunmayan, insanların yararına olmayan hiçbir düşünce ya da eylemin benim gözümde hiçbir değeri yok! Sevgi dünyadaki en büyük güçlerden biri! İçine girdiği her kalbi güzelleştirir, içine girdiği her düşünceye anlam katar, içine girdiği her duyguya derin bir haz verir! Sevgi olmadan gerçek manada hiç bir büyük iş başarılamaz! Ben insanları oldukları gibi seviyor, kabul ediyor içlerindeki sevgiyi güçlendirmeye çalışıyorum! İçimizdeki “Süper Ben”e güç veren en büyük kaynaklardan birisi içimizdeki insan sevgisidir! Tüm problemlerin kaynağında mutlaka sevgi eksikliği vardır, tüm çözümler de aynı zamanda içinde sevgi barındırır! Sevgi her hastalığın en iyi ilacıdır! Sevgi her ilişkinin temel direğidir! Sevgi her başarılı insanın can yoldaşıdır!



İnsan potansiyelini geliştirmeye yönelik ortaya atılmış binlerce teknik var, hatta bazıları birbiriyle tamamen zıt görünen teknikler!



Her teknik herkese uymaz! Ve şunu fark ettim ki aslında en etkili olanlar her an elimizin altında bulunan, en basit olanları! Bir tekniğin basitliği ya da karmaşıklığı o tekniğin etkililiğinin bir ölçütü olamaz! Bizdeki esas yanılgı da buradadır: bizler en etkili tekniklerin karmaşık olması gerektiğine, uzmanlık gerektirdiğine (üniversitelerin ilgili bölümlerinde lisans, yüksek lisans ya da doktora eğitimi almayanların, uluslar arası geçerliliğe sahip bir belgesi olmayanların bu bilgilere ulaşamayacağı ve bu konuda diğerlerine bir şey öğretemeyecekleri iddia ediliyor, uzmanlık belgelerin ya da diplomaların içinde mi saklı acaba! Vay be bir kağıt parçası nelere kadirmiş! Bir kağıt parçası beni nasıl değiştirecek, benim hayatıma nasıl değer katacakmış hiç anlamıyorum doğrusu!) bizden uzak olduğuna ( hatta yurtdışından ithal edilmesi gerektiğine, büyük paralar ödeyip, bize uluslararası geçerliliği olan belgelere sahip olunmadan bu bilgilere ulaşılamayacağına!), sadece belirli bir elit kesimin tekelinde olduğuna inandırılmışızdır! Ne büyük saçmalık! Ben mühendislik eğitimi aldım, söz konusu olan benim zihnim, benim hayatım ise , bu konuda “Bu konularda otorite sayılan dünyaca ünlü profesörlere” taş çıkartırım! Kendim üzerinde en büyük uzman benim! Hiç kimse beni benim kadar bilemez, kimse benim üzerimde benim kadar çalışmadı! Hiç kimse benim potansiyelimi ve neler yapabileceğimi bilemez! Benim zihnim, benim hayatım söz konusuysa en büyük otorite benim! Yaratıcım (Allah C.C.) bana hayatımı kontrol edebilmem için aklımı ve onu kullanma yetkisini, hayatımın sorumluluğuyla birlikte vermiş!



Kısacası arkadaşlar en etkili teknikler hepimizin ulaşabileceği yakınlıktadır ve hepimizin kullanımına açıktır! Hepimizin içinde o inanılmaz güç bulunmaktadır! Gelişmek, hayatımızın amacını bulmak için bilmemiz ve kendimize uygun teknikleri uygulamamız yeterli! Ve buna sadece kişinin kendisi karar verebilir! Kendi hayatınız konusunda en büyük uzman sizsiniz, diğerleri sadece size yardım edebilirler o kadar! Benim yaptığım da bu zaten, sadece sizlere istediğiniz sonuçlara ulaşmanızda yardımcı olmak!



2. Olumlu Zihinde Canlandırma



Zihinsel Güç İstasyonlarımızı etkileme ve güçlendirmenin ikinci yolu Olumlu Zihinde Canlandırma’dır! Olumlu Zihinde Canlandırma en güçlü etkileme ve güçlendirme tekniklerinden biridir! Görsel imajlarımız bir süre sonra gerçeğimiz haline gelirler! arzularımızı yoğunlaştırıp, inançlarımızı derinleştirirler! İrade gücümüzü artırıp, azmimizi yükseltirler ve inanılmaz derecede güçlüdürler!



Olumlu zihinde canlandırma etkinliğini artıran dört önemli faktör vardır! Bunların her hangi birindeki artış, zihinsel görüntümüzün gerçekleşme hızını artırır!



Bu faktörlerden birincisi kesin inançla sürekli canlandırmadır! Geleceğimizle ilgili belirli bir olayı hedefi ve davranışı ne şekilde, hangi sıklıkta ve yoğunlukta canlandırdığımız düşünceler, duygular ve eylemler üzerinde güçlü bir etkisi vardır! Tarihe yön vermiş, olağanüstü şeyler başaran büyük liderler, gerçekleşmesini istedikleri sonuçları kesin bir inançla, sürekli gözlerinin önünde canlandırırlar ve başarmak istedikleri şeyler üstünde yoğun bir şekilde düşünür, yakıcı bir arzu ile zihinlerinde güçlü duygular oluşturur ve büyük bir cesaretle eyleme geçerler! Gelecekleriyle ilgili ideallerini zihinlerinde perdeye yansıtarak, aynı görüntüyü sürekli olarak, yoğun bir şekilde canlandırırlar…taaa ki her şey net ve gerçeklik halini alana kadar!… Olumlu zihinde canlandırma zihnimizdeki görüntünün ne kadarını gerçekleştirmek istediğimizi bize anlatmakla kalmaz, aynı zamanda arzularımızı ve inançlarımızı güçlendirir, gücümüze güç katar!



Bu faktörlerden ikincisi canlılıktır! Canlılık, zihnimizdeki hayalin ne denli parlak ve gerçeğe yakın olduğunu gösterir! Arzu edilen bir hedefi veya ulaşılmak istenen bir sonucu sanki canlıymış gibi hayal etmekle, onların hızlı bir şekilde gerçekleşmesini sağlamak arasında doğrudan bir ilişki vardır!



Hepimiz gerçekten istediğimiz şeyler üzerinde düşünmüşüzdür! Aklımıza gelen ilk düşünceler belirsiz ve donuktur! Fakat onun üzerinde sürekli olarak düşünmeye ve o konu hakkında bilgi toplamaya başlayınca, arzu ettiğimiz şeyin zihinsel görüntüsü giderek netleşmeye başlar! Sonunda gözlerimiz kapalıyken bile zihinsel görüntümüzü tüm ayrıntılarıyla görebilir ve fiziksel gerçekliğine dönüştürebiliriz! İşte bu çalışma bizi hedeflerimizin çoğuna ulaştıracak en kısa yollardan biridir!



Başarılı insanlar, istedikleri şeyin ne olduğunu iyi bilirler ve bu da zihinlerindeki görüntünün ne denli net olduğunu gösterir! Başarısız insanlar ise, istedikleri şeyin ve olmak istedikleri kişinin ne olduğundan emin değildirler! Bu nedenle, belli belirsiz zihinsel görüntüleri, onları motive etmek ve çeşitli zihinsel güçlerini kendi yararlarına kullanmak için çok donuk ve yetersiz kalır!



Olumlu Zihinde Canlandırma’da üçüncü faktör arzu ve yoğunluktur! Yoğunluk zihinsel görüntülerimizle birleştirdiğimiz duyguların miktarını gösterir! Bir şeyi şiddetle arzu ettiğimizde, amaçlarımızla ilgili heyecanlı ve istekli olduğumuzda veya hedeflerimize ulaşmakla ilgili derin bir inancımız bulunduğunda, hedeflerimize daha çabuk ulaşırız! Zihinsel görüntülere eşlik eden duygularımızın şiddetini arzu ve yoğunlukla artırmak, potansiyelimizi eyleme dönüştürmeye yönelik bir motor güç etkisi yapar! Arzu ve yoğunlukla beslenmiş güçlü bir zihinsel görüntü oluşturmadan, hiçbir büyük iş başarılamaz!



Olumlu Zihinde Canlandırma’da dördüncü ve son faktör uzun süre zihinde canlandırmadır! Arzu ettiğimiz bir şeyi ne kadar zihnimizde ne kadar uzun süreyle tutarsak, gerçekleşmesini de o denli garantilemiş oluruz! Gerçekleşmesini arzu ettiğimiz şeylerin ve durumların gerçek görüntülerine, onlar bilinçaltımız tarafından kesin emir gibi kabul edilinceye kadar devamlı olarak bakarsak, zihnimizdeki görüntü çok geçmeden gerçeğe dönüşmeye başlayacaktır!



Olumlu zihinde canlandırma etkinliğini artıran faktörleri (kesin inançla sürekli canlandırma, canlılık, arzu ve yoğunluk, uzun süre zihinde canlandırma) sahip olmak, olmak ve gelecekte yapmak istediğimiz şeyleri zihnimizde canlandırırken kullandığımızda, kendimizi müthiş bir enerjiyle yüklemiş ve bu yöne doğru olan hareketlerimizin hızını artırarak, hızına hız katmış oluruz! Olumlu zihinde canlandırma ve olumlu içsel konuşmaların kombinasyonu ile, şimdiye kadar yaptıklarımızın ötesinde yer alan inanılmaz işleri başarmak için, içimizdeki “Süper Ben”in açığa çıkmasını sağlayabiliriz! İçimizdeki “Süper Ben”i tamamen açığa çıkardığımızda ulaşamayacağımız hiçbir hedef, başaramayacağımız hiçbir iş yoktur!



Tarihe yön vermiş tüm büyük liderler, olmak istedikleri kişinin ve ulaşmak istedikleri hedeflerinin görüntülerini zihinlerinde net ve parlak bir biçimde oluşturarak, kesin inançla sürekli canlandırarak, kendilerini hedefle bütünleşik ve canlı bir şekilde arzu ve yoğunlukla uzun bir süre zihinlerinde görüntülemiş ve bunu alışkanlık haline getirerek kendilerine ve büyük vizyonlarına güç vermişler ve inanılmaz işleri başarmışlardır! (Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk en büyük örneği)



3. Yüksek Sesle Onaylamak



Zihinsel güç istasyonlarımı zı güçlendirme de üçüncü yöntem, yalnız başımıza bir aynanın önüne geçerek kendimize yaptığımız telkinleri sözel hale getirmek, diğer bir ifadeyle, yüksek sesle onaylamaktır! Aynanın önünde durarak gayet net ve duygu yüklü bir şekilde “Ben bunu yapabilirim, yapabilirim, yapabilirim!” sözcüklerini söylememiz kendimize olan güvenimizi yükseltmenin en güçlü yollarından biridir! Kesin bir inanç ve arzuyla, hem de yüksek sesle söylediğimiz her şey, kendimizi sessizce onaylamamızdan kat kat daha etkilidir!



Çevremizdeki diğer insanlara herhangi bir şeyi yapabileceğimizi veya yapamayacağımızı söylediğimiz zaman, bunu düşüncelerimiz ve bunu takip eden davranışlarımız üzerinde çok güçlü bir etkisi olur!



Gün içinde yaptığımız konuşmaların, gerçekleşmesini arzu ettiğimiz durma uygun konuşmalar olmasına dikkat edelim! Endişe ve korkularımız hakkında konuşmayı reddedelim! Söylediğimiz her şeyde olumlu ve iyimser olalım! Konuşmalarımız başarı ve neşe odaklı olduğunda, ne kadar güvenli davranışlar sergilediğimizi ve kendimizi ne kadar iyi hissettiğimizi duyumsarız!



4. Olmuş Gibi Davranmak



Zihinsel güç istasyonlarımı zı güçlendirme de dördüncü yöntem, olmayı arzu ettiğimiz kişiymişiz gibi yürümemiz, konuşmamız ve davranmamızdır! Kendimiz için belirlediğimiz hedeflerimize o anda ulaşmış gibi davranalım! Herkes tarafından tanınan ve saygı duyulan biriymişiz gibi hareket edelim!



Bankada paramız varmış gibi davranalım! Bu yöntemin gücü, dönüştürülebilme yasası ile açıklanabilir! Bu yasa, kendimizi olumlu ve iyimser hissettiğimiz zamanlarda, duygularımızın bunlarla bağdaşık eylemleri ve davranışları üreteceğini söyler! Bunu tersi de doğrudur! Kendimizi iyi hissetmiyor ama istekli veya neşeli davranıyorsak, hissettiklerimizin olumsuz olmasına rağmen, bu kez de olumlu davranışlarımız olumlu duyguları üretecektir! Yani duygularımız ve davranışlarımız birbirlerine (olumlu ya da olumsuz anlamda) etki eder ve dönüştürülebilirler!



davranışlarımızın onlarla uyumlu duygular yaratmadığı herhangi bir dönüşüm deneyimi yaşamaksızın, beş veya altı dakikadan daha fazla mutlu ve neşeli bir insan rolüğnü oynamamız neredeyse imkansızdır! Bunu “Gerçeğini başaracağına kadar sahtesini yap!” şeklinde açıklamak da mümkündür! Olumlu ve istekli davrandığımızda, çok geçmeden kendimizi olumlu ve istekli hissettiğimizi görürüz!



Bu yöntemin en güçlü yanı, duygularımızı kontrol edemesek bile, eylemlerimizi kontrol etmek yolu ile dönüştürülebilme yassını da kullanarak, arzu ettiğimiz duygusal durumu elde edebilmemizdir!



Bu yöntemi kullanarak, performansı yüksek olan kişilerin zihinsel niteliklerini kendi zihnimizde de yaratabiliriz! Böylelikle, güçlü, cesaretli, güvenli, zeki ve bilgi dolu olarak yaşamamız hayat standardımızı yükseltmemiz mümkün hale gelir! Bu özelliklere zaten sahipmişiz gibi davranabildiğ imizde, çok geçmeden bu niteliklerin bizde belirmeye başladığını hayretle hissederiz! Ondan sonra da diğer insanlar bizi, tıpkı hayalimizdeki insanmışız gibi kabul etmeye başlayacaklardı r!



Zihinsel güç istasyonlarımı zı güçlendirmede kullandığımız bu dört yöntem, kişiliğimizi tümüyle istediğimiz şekle getirebilecek dönüştürebilecek yeterliliktedir! Bu dönüşümü gerçekleştirebilmek için önce kendimizi, arzu ettiğimiz kişi gibi düşünmeye başlayalım! Sonra kendimizi, sanki bu kişiymişiz gibi her detayına kadar canlı bir şekilde zihnimizde canlandıralım! Bu durumu onaylayalım ve bunları güçlü bir şekilde, olumlu cümleler kurarak yüksek sesle söyleyelim! Bunu yaparken, sözcüklerin duyguları yarattığını ve düşünceleri kristalize ettiğini unutmayalım! Ve son olarak davranışlarımızı başarı, mutluluk, bolluk ve olumlu kişlik mesajlarımıza uygun hale getirelim! Yani tıpkı öyle davranalım!



5. Zihnimizi Beslemek



Zihinsel güç istasyonlarımı zı güçlendirme de beşinci yöntem, zihnimizi, geliştiğimiz ve ilerlediğimiz yönle uyumlu olan sözcükler ve imajlarla sürekli olarak beslemektir!



Herhangi bir konu hakkında daha fazla okudukça, dinledikçe, seyrettikçe ve öğrendikçe kendimizi o alanda daha güvenli ve yeterli hissederiz! Yönetim kademesinde çalışan biriysek ve daha iyi ve daha etkin bir yöneticinin nasıl olması gerektiğiyle ilgili konularda devamlı yeni bir şeyler öğreniyorsak, kendimizi her gün bir öncekinden daha da mükemmel görmemiz ve kendimize olan inancımızın da artması normal olacaktır! Satış işinde çalışan biriysek ve zihnimizi devamlı olarak kendimizi daha iyi hissetmemizi sağlayacak fikirler ve bilgilerle besliyorsak, performans gösterme yeteneğimizle ilgili olarak kendimizi daha olumlu görecek ve daha fazla satış yapabileceğiz demektir! Kısaca, içsel anlayışımızı geliştirdikçe, dışımızdaki sonuçları da geliştirmiş oluruz!



6. Olumlu İnsanlarla Birlikte Olmak



Zihinsel güç istasyonlarımızı güçlendirme de altıncı yöntem, doğru insanlarla beraber olmaktır! Daima kazananlarla ilişkide olalım! Tavuklarla birlikte kaşınacağımıza, kartallarla beraber uçalım! Çevremizdeki insanların bizim üzerimizde çok büyük etkileri vardır! Onların bize iyi veya kötü şekilde yapabilecekleri güçlü telkinleri hesaba katarak, zamanımızı geçireceğimiz kişileri büyük bir özenle seçelim!



Referans grubumuz, kendimizi özdeşleştirdiğimiz insanların bulunduğu gruptur! Bunlar, birlikte çalıştığımız, konuştuğumuz, yaşadığımız ve toplum içinde veya iş dışındaki aktivitelerimizde birlikte olduğumuz kişilerdir! Unutmayalım ki, tıpkı bir bukelemun gibi, yakın ilişki içinde olduğumuz kişilerin fikirlerini, davranışlarını ve tutumlarını bilinçsizce benimseriz!



Birlikte zaman geçireceğimiz kişileri seçerken, gereksiz tanışıklıklar kurmayalım! Yeni ve olumlu insanlarla karşılaşabilmek için genellikle eski grubumuzla ilgimizi kesmemiz ve özellikle olumsuz insanlardan kaçmamız gerekir! Bu tarz insanlar hayatımızdaki mutsuzluğun da ana sebebidirler!



Kötü bir ilişkiyi devam ettirmek, başarı ve mutluluk potansiyelimizi söndürmeye yeter! Bizi, çevremizdeki insanların telkininden daha fazla etkileyebilecek olan başka bir güç yoktur! Bu nedenle onları dikkatle seçelim!



7. Diğerlerine Öğretmek



Zihinsel güç istasyonlarımı zı güçlendirme de yedinci yöntem, öğrendiklerimizi diğer kişilere öğretmektir! Böyle yaptığımız zaman, sonuçta biz de öğrettiğimiz şeyin kendisi oluruz! Neysek onu öğretiriz! Bir başkasına yardım etmek amacıyla öğrendiğimiz yeni bir kavramı anlatmaya ve açıklamaya başladığımızda, onu daha iyi anlar ve içselleştiririz! Gerçekte biz bir konuyu ancak başkalarına öğretecek ve onların anlamalarını sağlayacak derecede bilebiliriz!



Yeni ve olumlu bir düşünceyi ya da davranış alışkanlıklarını geliştirmek kolay değildir! Bu iş, bir dikkat ve uyanıklık gerektirir! Yeni alışkanlıklarımız üzerine güçlü bir şekilde eğilmeliyiz! Yeni davranışımız iyice kökleşene kadar, onu bozabilecek istisnalara izin vermeyelim! Arada bir ipin ucunu kaçırsak bile, bunların pişmanlığı ile uğraşmayalım ve zaman kaybetmeyelim! Bizim asıl işimiz, zihnimizi gittiğimiz yöne, etkin hedeflerimize ve olmak istediğimiz yeni insana doğru bilinçli bir biçimde odaklamaktır!



Zihnimizde bilerek ve devamlı olarak tuttuğumuz bir şeye sahip olabiliriz! Geçmişte ne şekilde olduğunu unutalım! Eskiyi terk edelim! Kendimizi şimdi nasıl gördüğümüz, kendimizle şimdi nasıl konuştuğumuz ve şimdi nasıl davrandığımız geleceğimizi yaratacak olan üç temel etkendir!



Kendimizi şimdi, olmayı dilediğimiz gibi görüyorsak, tıpkı olmayı arzu ettiğimiz kişi gibi yürüyor, konuşuyor ve davranıyorsak, düşüncelerimiz ve hedeflerimiz de çizdiğimiz bu gerçeklik şeklinde maddeleşecektir! İşte o zaman biz, düşündüğümüz şey ya da kişi halini alırız!



Adem Altay






http://img75.imageshack.us/img75/2476/dalgads6.jpg


http://img409.imageshack.us/img409/7678/dalgacg4.jpg



http://img150.imageshack.us/img150/1268/dalga1fh5.jpg



http://fc04.deviantart.com/fs9/i/200..._by_glaros.jpg


cent 20-05-2008 11:43 AM

Ynt: centin degişim aşamaları
 
Alıntı:

cent Nickli Üyeden Alıntı
http://img251.imageshack.us/img251/3...s030du5oc6.jpg


İnsanlık Tarihinin En Büyük Keşfi!...



İnsanlık tarihinin belki de en büyük keşfi, hayata dair her konuda bir çığır açma özelliğine sahip olan “zihin gücü”dür! Bu insan yapımı dünyada etrafımızda gördüğümüz her şey, gerçeğe dönüştürülmeden önce tek bir insanın zihninde bir düşünce veya fikir olarak başlamıştır! Hayatımızdaki her şey, gerçekte dönüşmeden önce ya bizim ya da bir başkasının kafasında bir düşünce, dilek, ümit veya rüya olarak filizlenmiştir! Düşüncelerimiz yaratıcı güce sahiptir! Sahip olduğumuz düşünceler, içinde yaşadığımız dünyayı ve başımıza gelen her şeyi şekillendirirler!



Tüm dinlerin, tüm felsefelerin, metafiziğin, psikolojinin ve her türlü başarının özet cümlesi şudur: “Zamanın büyük bölümünde neyi düşünürsek, başımıza gelecek olan da odur!” Dış dünyamız, iç dünyamızın adeta bir yansımasıdır ve aklımızdan geçenleri, aynen bize yansıtır! Bu nedenle de düşündüklerimizin tümü, gerçek hayatta sürekli karşımıza çıkar!



Hayatta başarıyı yakalamış olan binlerce kişiye, zamanın ağırlık kısmında ne düşündükleri sorulmuştur! Söz konusu başarılı insanlar, zamanlarının büyük bölümünde hayattan ne istediklerini ve bunları ne şekilde elde edeceklerini düşündüklerini belirtmişlerdir!



Başarıya kilitlenmiş insanlar, elde etmeyi en çok istedikleri hedefleri düşünürler ve düşüncelerinde de o konu üzerinde yoğunlaşırlar! Kısacası, zamanlarının büyük bir bölümünde hayattan elde etmek istedikleri şeyler üzerinde isteklerini düşünürler ve istekleri hakkında konuşurlar!



Belirli hedeflere sahip olmadan yaşamak kalın bir sis tabakasının içinde arabayla ilerlemeye çalışmak gibidir! İçinde bulunduğumuz arabanın motoru ne kadar güçlü olursa olsun, sürüşümüz yavaş, çekingenlik dolu ve en pürüzsüz yollarda bile ağır ilerleyecek biçimde olacaktır! Belirli hedefler üzerinde karar kılmamız ise, söz konusu kalın sis tabakasının dağılmasını sağlayacak ve sahip olduğumuz enerjiler ile yetenekler üzerinde odaklanmamızı temin edecektir! Açık hedefler, hayatımızın gaz pedalına güvenle basmamızı sağlayacak ve gerçekten istediklerimizin daha fazlasını hemen elde etmemiz için bizi süregelen bir yarışın içine itecektir!



Bugün her ne yaparsak yapalım, içtenlik ve sevgiyle yapalım!...



Unutmayalım ki, kalıcı olan tek şey içtenlik ve sevgiyle yapılandır!...



Kendinize çoook iyi bakın arkadaşlar!.. .



Muhteşem bir gün geçirmeniz dileğiyle!...



Adem Altay



http://data55.sevenload.com/i/sp/qb/p8268rl/6o9.jpg



http://img515.imageshack.us/img515/3641/l37suts7.jpg




cent 20-05-2008 11:45 AM

Ynt: centin degişim aşamaları
 






Hedeflerden Gelen Mutluluk!...



Günaydın arkadaşlar!



Nasılsınız?



Mutluluk, değerli bir idealin ya da hedefin ilerici bir zihniyetle gerçekleştirilmesidir! Bizim için çok büyük önem taşıyan bir şeye doğru adım adım ilerlediğimizde, kendimizi gerçekten çok mutlu hissederiz! İnsanların en büyük ihtiyacı anlam duygusu ve hayattaki amaçtır!



Hedefler bize, anlam ve amaç duygusu aşılar! Hedefler bize yön duygusu kazandırır! Hedefimize doğru ilerlediğimizde, kendimizi gerçekten daha mutlu ve güçlü hissederiz! Daha enerjik ve etkin bir yaşam sürmeye başladığımızı anlarız! Her açıdan kendimizi daha yeterli ve güven dolu hissederiz! Hedefimize doğru attığımız her adım, gelecekte daha büyük hedefler koyup, bunları elde edebileceğimiz duygusunu da artırır!



Hedef koymanın en büyük yaralarından bir tanesi, hedeflerin bize, hayatımızdaki değişikliğin istikametini belirleme ve kontrol etme becerisini kazandırmasıdır! Hedefler bize, hayatımızdaki değişikliklerin geniş ölçüde kendimiz tarafından belirlendiği ve kendimiz tarafından yönlendirildiği hissini yaşatır! Hedefler, yaptığımız her şeye bir anlam ve amaç yüklememize imkan tanır!



Bizim gerçekleştirdiğimizin her hareketin, bir amacı vardır! Gerçekten de istediğimiz bir şeye doğru ilerleme kaydettiğimizde mutlu oluruz! Bu durumda ortaya çıkan en önemli sorular: “Hedeflerim nelerdir?”, “hangi amaçlara doğru yöneldim?”, “gün sonun da kendimi hangi noktada görmek istiyorum?” şeklinde olmalıdır!



Bugün her ne yaparsak yapalım, içtenlik ve sevgiyle yapalım!...



Unutmayalım ki, kalıcı olan tek şey içtenlik ve sevgiyle yapılandır!...



Kendinize çoook iyi bakın arkadaşlar!...



Muhteşem bir gün geçirmeniz dileğiyle!...



Adem Altay

cent 20-05-2008 11:48 AM

Ynt: centin degişim aşamaları
 





Hangi durumda ve kim olursak olalım, şu an, şimdiye kadar elde ettiğimizden daha fazlasını başarma kabiliyetine ve daha önceki başarı çizgimizi geçecek bir potansiyele sahibiz! Hayal ettiğimizden daha fazlası olabilir, daha çoğunu elde edebilir ve daha fazlasını yapabiliriz! Bu konuda ihtiyacımız olan tek şey, bunun nasıl yapılacağını öğrenmek ve öğrendiklerimizi uygulamaktır!



Bazı insanlar diğerlerine göre neden daha başarılılar? Göremediğimiz hedefi vuramayız! Bu hedeflerin neler olduğu hakkında en ufak bir bilgimiz yoksa, hayatımızda mükemmel işler başarmamız da mümkün değildir! İçimizde yatıp duran o olağanüstü gücün kilitlerini açmakta kararlıysak eğer, önce istediğimiz şeyin ne olduğuyla ilgili kesin ve net bir görüşümüzün olması gerekir!



Coşkusunu yaşadığımız her başarımız, amacımıza ulaştığımızda elde edeceklerimizin nasıl bir şeye benzeyeceğini düşünmek için ayıracağımız zamanın hemen ardından gerçekleşmiştir! Büyük başarılar kazanmış ve amaçlarına ulaşmış başarılı kişilerin ortak bir özellikleri vardır: Ne istediklerini kesin ve net olarak bilirler! Zihinlerinde hayatlarında olmasını istedikleri şeyler ve ulaşmak istedikleri başarılar gerçek olduğunda bunun neye benzeyeceği ile ilgili net fotoğrafları vardır! Kendileri için yaşamak istedikleri gelecekle ilgili olarak oluşturdukları vizyonları, hep onları ileriye götüren etkili bir itici güç olmuştur! Amaçlarının farkına varmaları, öncelikle adeta onlara erişmiş gibi egzersiz yapmalarından kaynaklamıştır!



Amaçları belirlemek bu sistemin en önemli parçasıdır! Başarı bizim için ne demektir? Bu soruya verilen cevap, sistemin çalışması için önemlidir! Hayatımızı bir başyapıt haline getirdiğimizde, onun neye benzeyeceğine önceden karar vermiş olmamız gerekir!



Buna, “sıfır tabanlı düşünme” tekniğiyle başlayabiliriz! Hayatımızda karşılaştığımız her olayın en başına gidip, onu yeniden başlattığımızı hayal edelim! Geçmişimizin farklı bölümlerini ve ilişkilerimi tıpkı bir resim çerçevesinde görüyormuş gibi kendimize şu soruyu soralım: “Aynı kararı, bugünkü aklımla şimdi veriyor olsaydım ne yapardım?”



Verdiğimiz cevaplarda kendimize karşı dürüst olalım! Bizim için düzeltilmesi mümkün olmayan nedenlerin çıkmazına girmek yerine, her olay ve durum için ideal olanın ne olduğunu tanımlayalım! Bütün büyük başarıların ilk adımı, ne istediğimize kesin olarak karar vermek ve kendimizi tüm kalbimizle buna adamamızla başlar!



Muhteşem bir gün geçirmeniz dileğiyle!...



Kendinize çoook iyi bakın arkadaşlar!



Adem Altay

Uyanış ve Değişim İçin Neler Yapabiliriz?



En İyilerin Grubu - Kişisel Mükemmellik Liderler grubudur!



Her birimiz lideriz!



Liderlik Etki’dir! Lider Etkileyendir!



Etkileme potansiyeli olan herkesin liderlik potansiyeli de var demektir!



Biz öncelikle kendimizin lideriyiz!



Ve kimse bizim liderliğimize sınır koyamaz!



Büyük, güçlü bir vizyonumuz var! Daha güçlü bireylerle daha güçlü bir Türkiye (daha güçlü bir Türkiye ile daha güzel bir dünya) için büyük bir uyanış hareketi başlatmak! Ve gerekli güce sahibiz!



Peki bu nasıl mümkün olacak?



Tümevarım mı, tümdengelim mi?



Bizim kullanacağımız yöntem tümevarım!



Tümevarım parçalardan yola çıkarak bütüne ulaşma yöntemidir…



Bizim parçalarımız (daha güçlü) bireyler, bütün ise (daha güçlü bir) Türkiye!…



Direkt olarak Türkiye’yi değiştirmek çok zor! Ama Türkiye’yi değiştirmek çok zor değil…



Parçalar değiştirilerek, bütünün değişimi sağlanabilir!



İlk değiştirilmesi ve güçlendirilmesi gereken kim?



Tabi ki kendimiz?



Peki sonra…



En yakınlarımız…arkadaşlarımız…tüm tanıdıklarımız…ve tanımadıklarımız…



Binlerce kilometrelik bir yolculuk tek bir adımla başlar…



Değişim de adım adım gerçekleştirilir!…



Her gün, her saat, her dakika… her an gelişerek, değişerek!



Uyanış ve eğitim hareketi için her birimizin yüzlerce, binlerce, onbinlerce, milyonlarca kişiye seminer vermesi gerekmiyor!



Her birimizin mutlaka organize edilmiş bir eğitim, seminer vermesi gerekmiyor!



Mutlaka bir salon olması, belirli bir saati olması gerekmiyor…



Öğrendiklerimizi paylaşmak için hiçbir engel yok!



Çalışırken paylaşabiliriz…dinlenirken paylaşabiliriz…otobüste, vapurda paylaşabiliriz…mailler aracılığıyla paylaşabiliriz…



Tek yapacağımız her gün bir şeyler öğrenip öğretmek!



Her gün en az bir paylaşım en az bir kişiye….çok mu zor?



İnsanın güçlü bir amacı varsa, amacı uğrunda yaptığı her şey sürekli olarak ona müthiş bir yaşam enerjisi, inanılmaz bir güç verir!



Bu inanılmaz güç “İçimizdeki Süper Ben”i uyanık tutar!



Ve “İçimizdeki Süper Ben” uyandığında durdurulamaz, sınırsız bir güç yayar! Hayatımıza ışık saçar! Ruhumuzun zincirlerini kırar!Daha önce inanılmaz görülen işleri başarmamızı sağlar!





Kendinize çoook iyi bakın arkadaşlar!.. .



Muhteşem bir gün geçirmeniz dileğiyle!...



Adem Altay



Liderlik ve Başlangıç…



Harfler vardır… kimileri sesli… kimileri sessiz…



Sesliler sessizleri uyandırır…birleştirir…kelimelere, cümlelere… dönüşürler…



İnsanlar da harfler gibidir… kimileri sesli… kimileri sessiz…



Sesliler sessizleri uyandırır… birleştirir…gruplara, kitlelere dönüşürler…



Sesliler etkiler…sessizler etkilenir…



Sesliler sessizlerin arasına karışır, sessizlerin sessizliğini bozar…onlara ses katar…



Sessizler de seslilerin seslerine anlam katar…



Seslilerin de sessizlerin de kendi başlarına pek bir anlamı yoktur…



Sesliler sessizlere yön verir…onların hangi kelimelere dönüşeceğini kendi gücü doğrultusunda belirler…



İnsanların seslileri “Liderler”, sessizleri “İzleyenler”dir!



Liderleri anlamlı kılanlar, izleyenler; izleyenleri anlamlı kılanlar, liderlerdir!



Liderlik liderin kendisinde başlar…



Lider olmak isteyen öncelikle kendinin lideri olmalıdır!



Kendine liderlik edemeden başkalarına liderlik edilemez!



Liderlik etkidir…ve etkilenmesi gereken ilk kişi liderin kendisidir!…



Kendisi etkilenmeyen (lider), diğerlerini (izleyenlerini) etkileyemez!…



Kendine liderlik edemeyen, diğerlerine liderlik edemez!...



Kendisine inanmayan, diğerlerini inandıramaz!...



Kendisine öğretemeyen, diğerlerine öğretemez!...



Kendisi yaşamayan, diğerlerine yaşatamaz!...



Kendisini sevmeyen, diğerlerinin sevmesini sağlayamaz!...



Kendisiyle iletişim kuramayan, diğerleriyle iletişim kuramaz!



Kendisine güvenmeyen, diğerlerinin güvenini sağlayamaz!...



Kendisi mutlu olmayan, diğerlerini mutlu edemez!...



Kendisi huzurlu olmayan, diğerlerine huzur veremez!



Kendisi coşku duymayan, diğerlerini coşturamaz!



Kendini motive edemeyen, diğerlerini motive edemez!...



Kendini harekete geçiremeyen, diğerlerini harekete geçiremez!...



Kendisi aydınlanmamış olan, diğerlerini aydınlatamaz!...



Kendini geliştiremeyen, diğerlerini geliştiremez!...



Kendisini bilinçlendiremeyen, diğerlerini bilinçlendiremez!...



Kendisi uyanmayan, diğerlerini uyandıramaz!...



Kendisi …………., diğerlerini………….



Daha binlercesi eklenebilir…



Öz’de olmayan, dışa vurmaz! Kısaca, her şey liderin (kişinin) kendisinde başlar ve çevresine yayılır!





Kendinize çoook iyi bakın arkadaşlar!.. .



Muhteşem bir gün geçirmeniz dileğiyle!...



Adem Altay







Hangi durumda ve kim olursak olalım, şu an, şimdiye kadar elde ettiğimizden daha fazlasını başarma kabiliyetine ve daha önceki başarı çizgimizi geçecek bir potansiyele sahibiz! Hayal ettiğimizden daha fazlası olabilir, daha çoğunu elde edebilir ve daha fazlasını yapabiliriz! Bu konuda ihtiyacımız olan tek şey, bunun nasıl yapılacağını öğrenmek ve öğrendiklerimizi uygulamaktır!



Bazı insanlar diğerlerine göre neden daha başarılılar? Göremediğimiz hedefi vuramayız! Bu hedeflerin neler olduğu hakkında en ufak bir bilgimiz yoksa, hayatımızda mükemmel işler başarmamız da mümkün değildir! İçimizde yatıp duran o olağanüstü gücün kilitlerini açmakta kararlıysak eğer, önce istediğimiz şeyin ne olduğuyla ilgili kesin ve net bir görüşümüzün olması gerekir!



Coşkusunu yaşadığımız her başarımız, amacımıza ulaştığımızda elde edeceklerimizin nasıl bir şeye benzeyeceğini düşünmek için ayıracağımız zamanın hemen ardından gerçekleşmiştir! Büyük başarılar kazanmış ve amaçlarına ulaşmış başarılı kişilerin ortak bir özellikleri vardır: Ne istediklerini kesin ve net olarak bilirler! Zihinlerinde hayatlarında olmasını istedikleri şeyler ve ulaşmak istedikleri başarılar gerçek olduğunda bunun neye benzeyeceği ile ilgili net fotoğrafları vardır! Kendileri için yaşamak istedikleri gelecekle ilgili olarak oluşturdukları vizyonları, hep onları ileriye götüren etkili bir itici güç olmuştur! Amaçlarının farkına varmaları, öncelikle adeta onlara erişmiş gibi egzersiz yapmalarından kaynaklamıştır!



Amaçları belirlemek bu sistemin en önemli parçasıdır! Başarı bizim için ne demektir? Bu soruya verilen cevap, sistemin çalışması için önemlidir! Hayatımızı bir başyapıt haline getirdiğimizde, onun neye benzeyeceğine önceden karar vermiş olmamız gerekir!



Buna, “sıfır tabanlı düşünme” tekniğiyle başlayabiliriz! Hayatımızda karşılaştığımız her olayın en başına gidip, onu yeniden başlattığımızı hayal edelim! Geçmişimizin farklı bölümlerini ve ilişkilerimi tıpkı bir resim çerçevesinde görüyormuş gibi kendimize şu soruyu soralım: “Aynı kararı, bugünkü aklımla şimdi veriyor olsaydım ne yapardım?”



Verdiğimiz cevaplarda kendimize karşı dürüst olalım! Bizim için düzeltilmesi mümkün olmayan nedenlerin çıkmazına girmek yerine, her olay ve durum için ideal olanın ne olduğunu tanımlayalım! Bütün büyük başarıların ilk adımı, ne istediğimize kesin olarak karar vermek ve kendimizi tüm kalbimizle buna adamamızla başlar!



Muhteşem bir gün geçirmeniz dileğiyle!...



Kendinize çoook iyi bakın arkadaşlar!



Adem Altay

Uyanış ve Değişim İçin Neler Yapabiliriz?



En İyilerin Grubu - Kişisel Mükemmellik Liderler grubudur!



Her birimiz lideriz!



Liderlik Etki’dir! Lider Etkileyendir!



Etkileme potansiyeli olan herkesin liderlik potansiyeli de var demektir!



Biz öncelikle kendimizin lideriyiz!



Ve kimse bizim liderliğimize sınır koyamaz!



Büyük, güçlü bir vizyonumuz var! Daha güçlü bireylerle daha güçlü bir Türkiye (daha güçlü bir Türkiye ile daha güzel bir dünya) için büyük bir uyanış hareketi başlatmak! Ve gerekli güce sahibiz!



Peki bu nasıl mümkün olacak?



Tümevarım mı, tümdengelim mi?



Bizim kullanacağımız yöntem tümevarım!



Tümevarım parçalardan yola çıkarak bütüne ulaşma yöntemidir…



Bizim parçalarımız (daha güçlü) bireyler, bütün ise (daha güçlü bir) Türkiye!…



Direkt olarak Türkiye’yi değiştirmek çok zor! Ama Türkiye’yi değiştirmek çok zor değil…



Parçalar değiştirilerek, bütünün değişimi sağlanabilir!



İlk değiştirilmesi ve güçlendirilmesi gereken kim?



Tabi ki kendimiz?



Peki sonra…



En yakınlarımız…arkadaşlarımız…tüm tanıdıklarımız…ve tanımadıklarımız…



Binlerce kilometrelik bir yolculuk tek bir adımla başlar…



Değişim de adım adım gerçekleştirilir!…



Her gün, her saat, her dakika… her an gelişerek, değişerek!



Uyanış ve eğitim hareketi için her birimizin yüzlerce, binlerce, onbinlerce, milyonlarca kişiye seminer vermesi gerekmiyor!



Her birimizin mutlaka organize edilmiş bir eğitim, seminer vermesi gerekmiyor!



Mutlaka bir salon olması, belirli bir saati olması gerekmiyor…



Öğrendiklerimizi paylaşmak için hiçbir engel yok!



Çalışırken paylaşabiliriz…dinlenirken paylaşabiliriz…otobüste, vapurda paylaşabiliriz…mailler aracılığıyla paylaşabiliriz…



Tek yapacağımız her gün bir şeyler öğrenip öğretmek!



Her gün en az bir paylaşım en az bir kişiye….çok mu zor?



İnsanın güçlü bir amacı varsa, amacı uğrunda yaptığı her şey sürekli olarak ona müthiş bir yaşam enerjisi, inanılmaz bir güç verir!



Bu inanılmaz güç “İçimizdeki Süper Ben”i uyanık tutar!



Ve “İçimizdeki Süper Ben” uyandığında durdurulamaz, sınırsız bir güç yayar! Hayatımıza ışık saçar! Ruhumuzun zincirlerini kırar!Daha önce inanılmaz görülen işleri başarmamızı sağlar!





Kendinize çoook iyi bakın arkadaşlar!.. .



Muhteşem bir gün geçirmeniz dileğiyle!...



Adem Altay



Liderlik ve Başlangıç…



Harfler vardır… kimileri sesli… kimileri sessiz…



Sesliler sessizleri uyandırır…birleştirir…kelimelere, cümlelere… dönüşürler…



İnsanlar da harfler gibidir… kimileri sesli… kimileri sessiz…



Sesliler sessizleri uyandırır… birleştirir…gruplara, kitlelere dönüşürler…



Sesliler etkiler…sessizler etkilenir…



Sesliler sessizlerin arasına karışır, sessizlerin sessizliğini bozar…onlara ses katar…



Sessizler de seslilerin seslerine anlam katar…



Seslilerin de sessizlerin de kendi başlarına pek bir anlamı yoktur…



Sesliler sessizlere yön verir…onların hangi kelimelere dönüşeceğini kendi gücü doğrultusunda belirler…



İnsanların seslileri “Liderler”, sessizleri “İzleyenler”dir!



Liderleri anlamlı kılanlar, izleyenler; izleyenleri anlamlı kılanlar, liderlerdir!



Liderlik liderin kendisinde başlar…



Lider olmak isteyen öncelikle kendinin lideri olmalıdır!



Kendine liderlik edemeden başkalarına liderlik edilemez!



Liderlik etkidir…ve etkilenmesi gereken ilk kişi liderin kendisidir!…



Kendisi etkilenmeyen (lider), diğerlerini (izleyenlerini) etkileyemez!…



Kendine liderlik edemeyen, diğerlerine liderlik edemez!...



Kendisine inanmayan, diğerlerini inandıramaz!...



Kendisine öğretemeyen, diğerlerine öğretemez!...



Kendisi yaşamayan, diğerlerine yaşatamaz!...



Kendisini sevmeyen, diğerlerinin sevmesini sağlayamaz!...



Kendisiyle iletişim kuramayan, diğerleriyle iletişim kuramaz!



Kendisine güvenmeyen, diğerlerinin güvenini sağlayamaz!...



Kendisi mutlu olmayan, diğerlerini mutlu edemez!...



Kendisi huzurlu olmayan, diğerlerine huzur veremez!



Kendisi coşku duymayan, diğerlerini coşturamaz!



Kendini motive edemeyen, diğerlerini motive edemez!...



Kendini harekete geçiremeyen, diğerlerini harekete geçiremez!...



Kendisi aydınlanmamış olan, diğerlerini aydınlatamaz!...



Kendini geliştiremeyen, diğerlerini geliştiremez!...



Kendisini bilinçlendiremeyen, diğerlerini bilinçlendiremez!...



Kendisi uyanmayan, diğerlerini uyandıramaz!...



Kendisi …………., diğerlerini………….



Daha binlercesi eklenebilir…



Öz’de olmayan, dışa vurmaz! Kısaca, her şey liderin (kişinin) kendisinde başlar ve çevresine yayılır!





Kendinize çoook iyi bakın arkadaşlar!.. .



Muhteşem bir gün geçirmeniz dileğiyle!...



Adem Altay








comte 20-05-2008 11:51 AM

Ynt: centin degişim aşamaları
 




Merhabalar cent. hismiley

Bikaç gündür yoktun sitede...

Geldin şenlendirdin... wave

Site çok sakin şu aralar... sevincli

Sağlıcakla... hismiley



cent 20-05-2008 12:10 PM

Ynt: centin degişim aşamaları
 



En Önemli Hazinemiz: Zihinsel Huzur!...



İnsanın en önemli varlığı ya da sahip olabileceği en büyük şey, zihinsel huzurudur! Bu huzur ortamını sağlama becerimiz, bir insan olarak görevimizi ne kadar iyi yaptığımızın da etk ölçüsüdür! Zihnin huzuru; hayatımızdan ve işimizden en üst derecede coşku duymamız, haz almamız ve başarılı olmamız için gerekli olan ön şarttır! İç huzurumuzu en üst hedefimiz olarak belirlediğimizde ve tüm eylemlerimizi, kararlarımızı ve davranışlarımızı buna göre düzenlediğimizde, hayatımızda daha fazla başarılı, daha fazla mutlu ve daha fazla etkili oluruz!



Huzurun zıddı olumsuzluktur! Olumsuz duygular, hayatımızdaki mutsuzluğun ana nedenidirler! Bunlar “hırsız” duygulardır! Bizim huzurumuzu, mutluluğumuzu ve coşkumuzu çalarlar! Bizi hasta ederler! Hayatımızı kısaltırlar! Stres, gerginlik, endişe ve kaygının tümü kendilerini olumsuz duygularla birlikte gösterirler! Olumsuz duygular, bir kez canlandıklarında, ya içe ya da dışa doğru ifade edilirler! Böyle olduğunda ya kendimizi hastalandırır ya da diğerleriyle olan ilişkilerimizi zehirleriz!



Hayatımızı planlarken belirleyeceğimiz ana hedeflerden birisi de, olumsuz duyguları ortadan kaldırıp, gerçekten mutlu ve sağlıklı bir insan olabilmektir! Olumsuz duyguları ortadan kaldırmanı yolu, ilk önce olumsuz duyguların kökeninde yatan nedenleri anlamak, sonra da isteyerek nötralize etmekten yani , etkisiz kılmaktan geçer!



Bugün her ne yaparsak yapalım, içtenlik ve sevgiyle yapalım!...



Unutmayalım ki, kalıcı olan tek şey içtenlik ve sevgiyle yapılandır!...



Kendinize çoook iyi bakın arkadaşlar!.. .



Muhteşem bir gün geçirmeniz dileğiyle!...



Adem Altay


cent 20-05-2008 12:16 PM

Ynt: centin degişim aşamaları
 



Daha İyi İletişim Yolunda 7 Yöntem!



Hayatımızda gösterdiğimiz başarının tam olarak % 85’i bizim sosyal becerilerimize bağlıdır! Bu da, diğer insanlarla olumlu bir şekilde iletişim kurabilmemiz ve hedeflerimize ulaşmada onların bizimle işbirliği yapmalarını sağlayabilmemiz tarafından belirlenir!



Başkalarıyla geçinememek, başarısızlığın, asabiyetin ve mutsuzluğun ana nedenidir! hayatımızdaki mutlulukların çoğu,diğer insanlarla aramızdaki başarılı ilişkilerden, sorunlarımızın çoğu da onlarla olan mutsuz ya da başarısız ilişkilerden doğmaktadır! Kısaca, hayatta karşılaştığımız problemlerin çoğu, insanlarla ilgilidir!



İyi olan şey, diğer insanlarla iyi ve güzel geçinme konusunda olağanüstü bir beceriye kavuşabilmenin mümkün olmasıdır!



Diğer insanlarla iyi geçinmeyi geliştirmemiz için uygulayabileceğ imiz ve buna psikolojik olarak hazırlanmamızı sağlayacak olan yedi olumlu ve yapıcı davranış modeli vardır! Bunların her biri diğer insanların bilinçaltı ihtiyaçlarıyla uyumludur ve kendilerini önemli, değerli ve saygın hissetme ihtiyaçlarına hitap etmektedir! Bu bilinçaltı ihtiyaçlar, erken çocukluk döneminde oluşmuşlardır ve onları tatmin edebildiğimizde, insanların bizi ne kadar çok sevdiklerini görünce şaşırır ve Dolaylı Çaba Yasası’yla kendimizi ne kadar çok sevdiğimizin farkına varırız!



1. Kabullenelim!



Kişilerin kendilerine verdikleri değerin artmasını sağlayan birinci davranış şekli, kabullenme konusu üzerinde çalışmaktır! Her birimiz diğer insanlar tarafından kabullenilmeyi istemeye şartlandırılmışızdır! Yeni doğmuş bir bebek bile annesinin veya babasının yüzüne seviliyor, sayılıyor, isteniyor, önemli, komik ya da zeki olup olmadığını öğrenmek için bakar! Büyürken, gelişimimizin nasıl olduğunu anlamak için diğer insanların yüzlerine bakarız! Diğer kişiler ve hatta tanımadığımız insanlar tarafından kabullenilmenin derin ihtiyacına sahip bulunuruz!



İki insan birbiriyle karşılaştırıldığında, aralarında kurulması gereken birinci öncelikli bağ, belli bir derecedeki bir kabullenmedir! Karşımızdaki insanın bizi kabul edip etmediğini ve varlığımızdan mutluluk duyup duymadığını görmek için onun gözlerine, gülümsemesine, yüzüne ve beden diline bakarız! Karşımızdaki tarafından kabul edildiğimizde, kendimizi rahatlamış hissederiz!



Pek çok sosyal probleme, kendi ölçülerine göre başkaları tarafından kabul edilmek için çırpınan insanlar ve gruplar neden olmaktadır! İçten ve samimi bir şekilde karşımızdaki insanı şartsız olarak kabul ettiğimizi belirttiğimizde onun kendine verdiği değeri önemli ölçüde yükseltiriz, ayrıca kendisini rahatlamış ve güvende hissetmesini sağlarız!



Sadece Gülümseyelim!



Karşımızdaki kişiyi kabullendiğimizi göstermek için sadece gülümseyelim! Gülümsemek için on üç, kaşımızı çatmak içinse yüz on iki kasımızı kullanırız! Bir başka insana gönderdiğimiz içten bir gülümseme çok şey anlatır ve: “Seni olduğun gibi ve şartsız kabul ediyorum!” anlamına gelir! Başka bir insana gülümsediğimizde, onun kendisini değerli, önemli ve anlamlı hissetmesini sağlarız! O kişi kendini daha iyi hisseder! Bunun tek kaynağı ise, basit bir gülümsemedir ve bu, içten gelen bir sıcaklığın ifadesidir!



Bir Çin özdeyişi der ki: “Gülümsemeyi bilmeyen insan dükkan açmamalıdır!” Satış elemanları, iş adamları, geçimini patronluktan veya başkalarının desteğinden sağlayan herkesin ilişkilerinde diğer insanları kabullenmeyi öğrenmesi gerekir!



Evrensel yasalar, gülümseyerek ve olumlu bir şekilde selamlayarak insanların kendilerini iyi hissetmelerini sağladığımız takdirde, onların da bize karşılığını vermek üzere aynı şekilde davranacakları nı söyler! En önemli şey, sevilmektir! İnsanlar bizi sevdiklerinde, bizimle işbirliği yapmak üzere daha istekli olurlar! Sevilmenin başlangıç noktası ise, diğer insanları sevmemizdir! Bir diğer insanı sevdiğimizi ifade etmenin en basit yolu da, karşılaştığımızda ona sıcak ve gönülden bir şekilde gülümsemektir!



Gülümsemenin en zor olduğu an, içimizden gelmediği zamandır! Ancak, kendimizi iyi hissedebilmek için rol yapabiliriz! Olumlu duygular hissetmesek bile birkaç dakikalığına karşılaştığımız insanlara içten bir şekilde gülümsemeye çalışırsak kendimizi yeniden daha iyi hissetmeye başlarız! Olumsuzluk bulutları da böylece dağılır! Zaman içinde gülümseyişimiz daha da içten bir hale gelir! Kendimize verdiğimiz değer, başkalarının kendilerine verdikleri değeri yükseltmek için göstereceğimiz çabayla yükselir ve bunu, sadece gülümsemeyle başarmak da mümkündür!



2. Yöntem: Anlaşması Kolay Bir İnsan Olalım!



Daha iyi insan ilişkileri yolunda ikinci yöntem, anlaşması kolay bir insan olmaktır! İnsanlar, pek çok değişik konuyu kolayca ve serbestçe tartışabilecekleri, kolay anlaştıkları insanların yanında olmayı isterler! Bizimle konuşan bir insanı başımızla onayladığımızda, gülümsediğimizde veya onunla aynı fikirde olduğumuzu söylediğimizde, o kişi kendini daha değerli, saygın ve önemli hisseder!



Anlaşması kolay bir tavır, diğer insanların kendilerine verdikleri değeri yükseltir! Anlaşmazlık ise, bunu düşürür! İnsanlarla anlaşmazlığa düştüğümüzde ve tartıştığımızda, onların bilgileri ve zekalarıyla mücadele etmiş oluruz! Onlara hatalı olduklarını, yargılarının ve deneyimlerinin çok da değerli olmadığını, bunun bir uzantısı olarak da kendilerinin değersiz olduğunu ima etmiş oluruz!



Hatalı olmaktan nefret etmek, insan tabiatının bir gerçeğidir! Bir konuda hatalı olmak, kişiliğimizin de bir şekilde hatalı olduğunu hissettirir bize! Bundan dolayı kendimize verdiğimiz değer darbe alır! Kendimizi yetersiz ve ufalmış hisseder, değersiz ve eksik görürüz!



Bir başkasına onun hatalı olduğunu veya yanlış yaptığını söylediğimizde, alacağımız cevap savunma ve sertlik şeklinde olacaktır! Kendimize verdiğimiz değer genelde çok kırılgandır ve bize hatalı olduğumuz söylendiğinde, onu hemen bedeli ne olursa olsun koruma ve gözetim altına almaya çalışırız!



Kendisiyle kolay anlaşılan bir insan olalım! Şu sözleri hatırlayalım: “Zıtlıkları aşmanın yolu, onlarla anlaşmaktan geçer!” Kolay anlaşılabilir bir insan haline geldiğimizde, diğer insanların bize yardım etmelerinde ve bizimle geçinmelerinde çok daha az dirençle karşılaşırız! Karşımızdaki insan, elimizdeki gerçeklere göre bariz bir şekilde hatalı olsa bile, kendimize şu soruyu soralım: “Bu ne kadar önemli bir şey?” Eğer önemli değilse, anlaşmazlık yolunu seçmektense bırakalım gitsin!



Tartışmaktan Vazgeçelim!



Şöyle denir: “Kendi iradesinin tersine olarak herhangi bir şeye inandırılan kimse, aslında hala kendi fikrine inanıyordur! İkna etmede önemli bir soru vardır: “Burada önemli olan ne?”



Her zaman kendimize şunu soralım: “Doğru mu olmak istiyorum, yoksa mutlu mu?” Ve mutluluğu seçelim!



Doğru olmadığımızı söyleyen birisine karşı takınacağımız en iyi tavır, onu fazla önemsememektir! Ancak bir nedenle konu, geçiştirilemeyecek derecede önemliyse, adına “üçüncü kişiyi devreye sokma” denilen metodu kullanarak, hala anlaşması kolay bir kişi kalabiliriz! Bu metod yardımıyla, üzerinde tartıştığımız konunun sorun yaratan noktalarını hayali ve orada bulunmayan bir üçüncü şahsız ağzından şu şekilde dile getirebiliriz: Bu nokta çok ilginç, bu soruyu birisi sana soracak olsaydı nasıl cevaplardın?” Sonra da sorumuzun cevabını, bir başkası veriyormuş gibi verelim!



Örneğin: “Bu yaptığımızı bilselerdi, müşterilerimiz ne düşünürlerdi?” veya “Böyle bir eyleme geçmemize bankacılarımız nasıl bakardı?” sorularını sorabiliriz! Böylelikle kafamızdaki soruları sorarken bile hala kolay anlaşabilen ve iyi geçimli bir insan olmaya devam edebiliriz! Bizim kullanacağımız sözcükleri bir başkasının konuşmasını sağlamamız bunun için yeterli olacaktır!



Bu metodun faydası, eğer kişinin iyi bir cevabı varsa, kendisiyle anlaşılamayan birisi olmak zorunda kalmaksızın cevabı almış olmamızdır! Şayet diğer kişi, soruya cevap veremezse, itibarını kaybetmeksizin fikrini değiştirebilir, çünkü soruyu soran kişi orada değildir ve egosu da işin içine girmemiştir!



Kendisiyle kolay anlaşılan ve geçinilen bir insan olmaya karar vermemiz, stres seviyemizi düşürecek ve diğerlerinin bize yardım etmesini sağlayan etkileme düzeyimizi yükseltecektir!



3. Yöntem: Hoşnutluğumuzu İfade Edelim!



Diğer insanların kendilerine verdikleri değeri yükseltmenin üçüncü adımı, hoşnutluğumuzu göstermektir! İnsan tabiatının en derin ihtiyaçlarından birisi de hoşnut olunma isteğidir! Bir kişinin başarmış olduğu bir şeyden dolayı olan hoşnutluğumuzu ifade ettiğimiz her seferde, o kişinin kendisini daha değerli, daha becerikli ve deha önemli hissetmesini sağlamış oluruz!



“Teşekkür ederim” cümlesi, hoşnutluğumuzu ifade eden en basit sözcüklerden oluşmuştur! Bunlar dilimizdeki en basit, ama en güçlü ifadeler olarak yer alırlar! Nereye gidersek gidelim “lütfen” ve “teşekkür ederim” sözcükleriyle ülkenin yarısını etkilememiz mümkün olmaktadır!



“Teşekkür Ederim” Diyelim!



“Teşekkür Ederim” sözcüklerinin inanılmaz bir gücü vardır! Onları söylediğimiz her seferde, karşımızdakinin kendine verdiği değeri yükseltiriz! Bu sözcükler onun davranışlarını güçlendirir ve mükafatlandırır! Ağzımızdan çıkan “teşekkür ederim” sözcükleri karşımızdaki kişilerin olumlu duyguları tekrar yaşamalarını sağlar! Küçük şeyler için “teşekkür ederim” dediğimizde, insanlar çok geçmeden bizim için büyük şeyler yapmaya başlarlar!



Yaptıkları ve söyledikleri her şeyden dolayı insanlara teşekkür etme alışkanlığı edinelim! Eşimizin bize yaptığı her şey için onlara teşekkür edelim! Çocuklarımızın evde yaptıkları her şey için onlara teşekkür edelim! Eşimize ve çocuklarımıza ne kadar çok teşekkür edersek, onlar da kendilerini o kadar olumlu ve mutlu hissederler! Ondan sonra da bizim hoşnutluğumuzu kazanmak için daha fazla bir şeyler yapmaya istekli olurlar!



Gün boyunca, bizim için iş yapan insanlara teşekkür edelim! Bize randevu verenlere teşekkür edelim! Zamanlarını bize verdikleri için teşekkür edelim! Yorumları için teşekkür edelim! Yardımları için teşekkür edelim! Düşünebildiğimiz her şey için teşekkür edelim!



“Teşekkür ederim” notları yazalım! Bunlar, şimdiye keşfedilmiş olan en güçlü saygı uyandırıcı ve ilişki inşa edici notlardır! Birisine “teşekkür ederim” notu yazdığımızda, içinde birkaç kelime bile bulunsa, o kişi bizi aylar, hatta yıllar boyunca olumlu bir şekilde hatırlar! “Teşekkür ederim” dediğimiz farklı şeylerin sayısı ve diğer insanlara karşı ifade ettiğimiz farklı şeylerin sayısı ve diğer insanlara karşı ifade ettiğimiz farklı hoşnutluk tarzımızla kendimizi herkesten ayrı bir yere koyabiliriz!



Hoşnutluk tutumu geliştirelim! En mutlu ve en popüler insanlar, başlarına gelen her şeyden ve tanıştıkları herkesten içtenlikle hoşnut ve razı olanlardır! Böylesi bir tutum, önümüzdeki yolumuzu açar, sağlıklı bir kişiliği ve yüksek bir kendine saygıyı garantiler! Sahip olduklarımızdan ne kadar hoşnutsak, şükran dolu olacağımız şeylerin sayısı da o denli çok olur!



4. İnsanları Her Fırsatta (İçtenlikle)Övelim!



Diğer kişilerin kendilerine verdikleri değeri yükseltmenin ve onlara kendilerinin önemli olduklarını hissettirmenin dördüncü yolu, mümkün olan her durumda ve olayda (içtenlikle) övmektir! Övmek veya yüceltmek, insanların kendilerini mutlu ve onurlu hissetmelerini sağlayan en emin ve hızlı yöntemlerden birisidir! İnsanları övmek ve onaylamak, onların kendilerine verdiği değeri yükselten, davranışlarını güçlendiren ve bize yardım etmeyi ya da bizimle iş birliği yapmayı arzu etmelerini sağlayan en güvenilir yoldur!



Kişinin kendisine verdiği değerin bir tanımı da, onun kendisini ne derece övülmeye değer bulduğu şeklinde yapılır! Övgü alan bir kişinin kendine verdiği değer sıcak bir gündeki termometrenin civası gibi yükselir! Gün boyunca en azından bir dakikalık övgüler yapalım ve bunun için de insanları doğru bir şey yaparken yakalayalım! Bunu daha fazla yaptıkça, övdüğümüz kişiler kendilerini gitgide daha da etkin ve yetenekli hissedecekler ve övgüye layık oldukları davranışlarını tekrarlama olasılıkları artacaktır!



Olumlu Övgünün Üç Sırrı



Övgü bir sanattır! Büyük liderler, başarılı iş adamları ve mükemmel ana babalar övgüyü doğru biçimde yaparlar! Övgülerimizden maksimum faydayı sağlayabilmek için uygulayacağımız üç tane yöntem bulunur!



Birincisi, övgüyü sıcağı sıcağına yapmalıyız! Bir davranışı veya eylemi ne kadar çabuk översek, etkisi de o denli büyük olur! Bazı şirketler çalışanlarının değerlerini her üç ayda ya da yılda bir defa takdir etme hatasına düşerler! Övgümüzü olay geçtikten çok sonra yaptığımızda, duygular ve gelecekteki eylemler üzerindeki etkisi daha az olur! İşte bundan dolayı, övgülerimizi hemen veya mümkün olan en kısa zamanda yapalım!



İkincisi, belirgin bir şeyi övmeliyiz! Belirli bir eylemi veya davranışı övdüğümüzde, o davranışın veya eylemin tekrarlanması nı garantiye almış oluruz! Övgümüz, bazı insanların yaptığı gibi genel olursa, alıcı üzerindeki etkisi az olur!



Çocuklarımızı överken de aynı prensip geçerlidir! “Sen harika bir çocuksun” demek yerine: “Bu sabah, yatağını yapmada ve odanı temizlemede harika bir iş çıkardın!” tarzındaki belirgin başarılar üzerine yaptığımız övgüler, onların bu davranışlarını tekrarlamaları nı sağlayacaktır! Kural şudur: Tekrarlanması nı istediğimiz şeyleri övelim, övgümüzü sıcağı sıcağına yapalım ve belirgin bir eylemi veya davranışı övelim!



Üçüncüsü, kişileri (mümkün olan her durumda) toplum içinde övelim! Bir insanın hatasını düzeltmek istediğimizde, bunu özel olarak yapalım, ama onu diğerlerinin önünde övelim! Diğer insanların önünde onları ne denli çok översek, kendilerine verdikleri değeri ve itibarlarını o denli artırmış oluruz! İş arkadaşlarının önünde ve büyük bir topluluk içinde yapılan takdirlerin ve verilen ödüllerin, bunu takip eden davranışlar üzerinde büyük etkisi vardır!



İnsanlar para kazanmak için çok sıkı bir şekilde çalışabilirler, fakat daha fazla övgü ve takdir için, yerde sürünmeye bile razı olurlar! Bütün büyük liderler bunun farkında oldukları için, pozisyonlarını n avantajlarından yararlanarak övgülerini cömertçe verebilmişlerdir! Olağanüstü bir şey vardır: İnsanlar, ünvanlar için ölürler! Övgü doğru yapıldığında çok güçlü bir motivasyon aracı olarak devreye girer!



İki Çeşit Övgü Vardır!



Karşımızdaki insanda, “odasını temizlemek” veya “işe vaktinde gelmek” gibi bir alışkanlık geliştirmek istiyorsak, onu, o işi yaptığı her an övmeliyiz! Bu tarz bir övgüye “devamlı güçlendirme” adı verilir! Tekrarlanması nı istediğimiz davranış biçimini devamlı olarak översek, karşımızdaki insan, onu alışkanlık haline getirecektir! Yeni alışkanlık kazanıldıktan sonra da “aralıklı güçlendirme” ye geçeriz! Aralıklı güçlendirme, davranış her üç veya dört kez tekrarlandığında övmemiz anlamına gelir!



Alışkanlık bir kez kazanıldığında, “devamlı güçlendirme” çalışması uygun kaçmayabilir ve motivasyonu olumsuz yönde etkileyebilir! Devamlı övgü, kişinin o işten tamamen vazgeçmesine bile neden olabilir! Böyle bir durumda “aralıklı güçlendirme” uygulamasını yapmak, davranışın kesin olarak tekrarlanması nı sağlar! Böyle davranmak, kişiyi istim üstünde tutmaya yarar!



Söylediğimiz her söze ve davranışalrımıza içtenliğimizi ve sevgimizi de ekleyelim!



Unutmayalım ki;



Kalıcı olan tek şey içtenlikle ve sevgiyle yapılandır!...



5. Hayranlığımızı (İçtenlikle) Dile Getirelim!



Diğer kişilerin kendilerine verdikleri değeri yükseltmenin ve kendilerini önemli hissetmelerini sağlamanın beşinci yolu, onlara olan hayranlığımızı dile getirmektir! Başardığı bir işten, bir şahsiyet özelliğinden veya sahip olduğu bir şeyden dolayı birine duyduğumuz hayranlık, onun kendisine verdiği değeri artırır! Hayranlık, insan ilişkilerinde en güçlü araçlardan biridir! Herkes iltifat edilmekten hoşlanır! Hayranlığı dile getirme yöntemini her yerde ve her durumda kullanabiliriz! Bu türlü davrandığımızda, karşımızdaki insanın kendisini daha da önemli hissedeceğini garantilemiş oluruz!



Karşımızdaki insanın şahsiyet özelliklerine veya başka niteliklerine hayran olabiliriz! Dakiklik, cömertlik, azimlilik veya kararlılık gibi özelliklere sahip olan insanlara, bunlardan dolayı iltifat edersek, kendilerini değerli ve önemli hissetmelerini sağlamış oluruz! Diğer insanlar bu gibi niteliklerden dolayı bize itibar gösterip, hayranlıklarını dile getirdiklerinde, biz de kendimizi daha iyi hissederiz! Kişilerin sahip oldukları maddesel değerlere de hayranlık duyabiliriz! insanlar elde ettikleri maddi şeylere oldukça fazla duygusal yatırım yaparlar! Örneğin, evlerine aldıkları mobilyalara ve demirbaş eşyalara düşünce ve duygularını da katarlar! Onlara, evlerinin veya oturma odalarının ne denli göz alıcı olduğuyla ilgili iltifatlar yapmamız faydalı olur!



İnsanlar aldıkları giysilere de aynı derecede düşünce ve emek verirler! Giydiği herhangi bir giysi veya aksesuarla ilgili bir hanıma yapacağımız iltifatların, kendisini kesinlikle iyi hissetmesini sağlayacağı kesindir! Aynı iltifatları giydiği giysileri, ayakkabıları ve kravatı ile ilgili olarak bir erkeğe yaptığımızda da aynı sonucu elde edebiliriz! Erkekler genellikle takacakları kravatla ve satın alacakları ayakkabı ile ilgili düşünce çabası sarf ederler! Hayranlığımızı dile getirdiğimizde hem şaşıracak hem de mutlu olacaklardır!



İnsanların başarmış oldukları güzel şeylere de hayran olabiliriz! Almış oldukları eğitim veya geldikleri mevkiyle ilgili olarak onlara iltifat edebiliriz! Kurdukları işlere veya başarmış oldukları başka herhangi bir şeye olan hayranlığımızı dile getirebiliriz!



Bu konuda dile getirdiğimiz hayranlığımız, onların kendilerine verdikleri değeri artırır ve kendilerini iyi hissetmelerine neden olur! Bir diğer insana gerçekten takdirlerimizi iletmek istiyorsak, bunu yapabilecek sonsuz fırsatlar vardır! Herkesin bizim takdirimize değer bir başarısı mutlaka bulunur! Bizim işimiz de onu bulmak ve dile getirmektir!



Ancak dikkat etmemiz gereken bir noktayı da ilave edelim! Hoşnutluğumuzu, onayımızı, takdir ve hayranlığımızı gerçekten hissediyorsak dile getirelim! Başkalarının motivasyonunu yükseltmeye çalışırken samimiyetsizlik yapmayalım! İnsanlar yalan dedektörleri gibidirler! Kalabalık bir odanın içinde bile samimiyetsizliğ i yakalayabilirler!



Ancak bu kuralı bir istisnası vardır: samimiyetsiz bir gülümseme, samimi bir kaş çatmadan daha iyidir her zaman1! Ancak iltifatlarımızı n diğer her türlü durumda samimi ve içten olması gerekir! Ne demek istiyorsak onu dürüstçe söylemeliyiz! Bunu böyle yapmadığımız takdirde, insanlar, kendileriyle oynadığımızı düşüneceklerdir! Ve böyle düşündüklerinde ise, arzu ettiğimizin tersine bir tepki almamız kaçınılmaz olacaktır! Bu türlü durumda kişinin kendine verdiği değeri düşecek ve bize kuşkuyla ya da savunmacı bir tarzda yaklaşacaktır!



Karşımızdaki insanın kendisini önemli hissetmesini sağlamak için yapmamız gereken beş şeyin birincisi, karşımızdakini kabullenerek karşılaştığımız insanlara içtenlikle gülümsememiz; ikincisi, kendisiyle kolay anlaşılır bir insan olmamız; üçüncüsü, hoşnutluğumuzu ifade ederek her durumda “teşekkür ederim!” dememiz; dördüncüsü, insanları överek yüceltmemiz, onaylamamız ve yaptıkları olumlu şeylerden dolayı onları tasdik etmemiz; beşincisi ise, hayranlığımızı dile getirerek, onların başarmış oldukları şeylere, sahip oldukları kişisel özelliklere veya maddi şeylere iltifat etmemizdir! Gösterdiğimiz bu davranış biçimi, diğer insanlarla olan iyi ilişkilerin temelini oluşturur! Bu davranışları uygulamaya çalıştığımız her seferde, karşımızdaki insanların kendilerini iyi hissetmelerini sağlarken, biz de kendimizi daha iyi hissetmiş oluruz!



Kalıcı olan tek şey: İçtenlikle ve Sevgiyle yapılandır!

6. Dinlemenin “Beyaz Sihri”



Başkalarını kendilerini özel bir kişi olarak hissetmelerini sağlayabileceğ imiz altıncı adım ise, onlara özel bir dikkat vermektir! Hayat zaten bunun bir çalışmasıdır! Dikkatimizi her zaman en çok değer verdiğimize ve bizi en çok ilgilendiren şeye ya da bizim için en fazla önemli olan konuya veririz! Dikkatimiz nereye odaklanırsa; düşüncelerimiz, duygularımız ve hayatımız da oraya odaklanır!



İlişkilerimizde, diğer kişilere gösterdiğimiz ilginin miktarı, onların bizim için ne denli önemli olduklarının da bir işaretidir! En fazla dikkati, en çok değer verdiğimiz insanlara ve şeylere gösteririz! Dikkat göstermenin tersi ise, kayıtsızlıktır! Değer vermediğimiz ve onaylamadığımız insanlara ya da şeylere karşı kayıtsız kalırız!



Bir kişiye dikkatimizi ve ilgimizi verdiğimizde “sana değer veriyorum ve seni önemsiyorum!” demek isteriz! Tam tersi bir davranış içerisine girdiğimizde ise: “Seni önemsiz buluyorum ve sana az değer veriyorum!” mesajını vurgularız! Karşımızdaki insana gösterdiğimiz dikkatli bir ilgi, onun kendisine verdiği değeri yükseltir! Tersi bir davranış ise, bu değer düzeyini düşürür, kayıtsızlığımız ise, onu kızgın ve savunmacı birisi haline getirir!



Olumsuz duyguların ana nedenlerinden birisi de, insanlar tarafından önemsenmemektir! Sırasında bir eş, patron ya da bir restorandaki garson tarafından önemsenmemiz, kendimizi değersiz ve küçülmüş hissetmemizden olur! İnsan ilişkilerinde etkin olan insanların, diğer insanların ihtiyaçlarına karşı gerekli ilgiyi ve dikkati göstermede hassas ve uyanık olmalarının nedeni budur!



İnsanlara doğru ilgiyi nasıl gösteririz? Dinlemenin “beyaz sihrini” yaparak! Dinlemek, insan ilişkilerindeki dikkatin gerçek ölçüsüdür! Dinlemek diğer insana ve söylediklerine ne denli değer verdiğimizi gösterir! Karşımızdaki insanı dinlediğimiz, hem de iyi dinlediğimiz zaman, onun bizim için değerli ve önemli olduğunu ifade etmiş oluruz! En iyi liderler, satışçılar, yöneticiler ve arkadaşlar mükemmel ve hünerli birer dinleyicidirler!



İyi bir dinleyici olmanın üç önemli yararı vardır! Birincisi, dinlemenin bir güven ortamı oluşturmasıdır! Birisi bizi dinlediğinde, ona daha fazla güveniriz! En hızlı güven ortamı, iki insanın birbirlerine dikkatle ve hoşnutlukla dinlemeleriyle oluşur! Dikkatle dinlediğimizde, karşımızdaki insan bizi her zamankinden daha fazla sever ve bize güvenmeye başlar! Böylelikle de bizim tarafımızdan etkilenmeye de her zamankinden daha fazla açık hale gelir!



İyi dinlemenin ikinci faydası, kişinin kendisine verdiği değeri yükseltmesidir! Karşımızdaki insanı dikkatle ve ilgiyle dinlediğimizde, onun kendisine verdiği değer oldukça artar! Birisi bizi dikkatle ve ilgiyle dinlediğinde, bizde de aynı durum söz konusu olur ve kendimizi daha önemli ve değerli hissetmeye başlarız!



Dinlemenin üçüncü faydası ise, içsel bir disiplin oluşturmasıdır! Diğer bir insanı dikkatle dinlemek, muazzam bir kişisel ustalık ve içsel disiplin gerektirir! Sıradan bir insan dakikada 150 kelime konuşur! Eğer biz kendimizi iyi bir şekilde disipline edebilirsek, dakikada 600 kelimelik bir dinleme potansiyeline ulaşabiliriz! Aktif dinleme, dikkatimizi kontrol etmemizi ve konuşan insana odaklanmamızı gerektirir! Karşımızdaki insanı kesintisiz bir şekilde dinleyebilmek için kendimizi ne kadar disipline edersek, hayatımızın diğer alanlarında da o denli etkin bir hale geliriz!



Aktif Bir Dinleme Yapalım!



Aktif dinlemenin birinci kısmı, dikkat ve ilgiyle dinlemektir! Konuşanın doğrudan yüzüne bakalım1 Konuşana doğru hafifçe öne eğilelim! Ayakta isek, ağırlığımızı ayak parmaklarımızın ucuna vererek enerjimizin öne doğru yansımasını sağlayalım! Karşımızdaki insanın ağzını ve gözlerini dikkatle takip edelim! Bu, bizim onu tam bir dikkatle dinlediğimizi anlatır! Karşımızdaki kişide, tam bir dikkat ve ilgiyle konuşmanın içinde olduğumuzdan iyice emin olmuş olur!



Aktif dinlemenin ikinci kısmı kesmeden konuşmaktır! Konuşan kişi, kendisini dinleyenin konuya atlamak için fırsat kolladığını, düşüncelerinin başka bir yerde bulunduğunu, belki de vereceği cevabı hazırlamakla meşgul olduğunu algıladığında, kendini huzursuz, rahatsız ve aşağılanmış hisseder! Fakat karşısındaki kişinin konuştuğu şeylerle tam bir uyum içinde olduğunu fark ettiğinde, kendisini değerli hisseder! işte bundan dolayı, karşımızdakini sonuna dek sabırla, sakin bir şekilde ve sanki dünyada onun konuştuklarından başka bir şey kalmamış gibi dinleyelim!



Aktif dinlemenin üçüncü kısmı, cevap vermeden önce duraklamaktır1 Karşımızdaki kişi konuşmasını bitirince, ona bir cevap vermeden önce üç ila beş saniye duraklayalım! Bu arada üç şey olabilir:



Birincisi, karşımızdakinin söylediklerini daha iyi anlamamız mümkün olur! Diğer kişinin sözlerinin sindirilmesi için kendimize birkaç saniye tanıdığımızda, onu tam olarak ve daha iyi anlayabiliriz!



İkincisi, karşımızdaki kişi sadece düşüncelerini toplamak için durmuşsa, onu kesmekten kaçınmış oluruz! Üç ila beş saniye kadar durakladığımızda, konuşmasını kesmek yerine, ona devam etme fırsatı tanımış oluruz! Bir düşüncenin veya bir cümlenin ortasında kesilmekten daha rahatsız edici ve aşağılayıcı çok az şey vardır!



Üçüncüsü, cevap vermeden durakladığımızda, söylenen şeyleri önemli saydığımızı açıkça ifade etmiş ve ona dikkatli bir ilgi verdiğimizi de ortaya koymuş oluruz! Bir diğer kişinin sessizce oturup, söyleyecekleri ya da dinleyecekleri üzerinde düşünmesi, konuşan kişiye yapılmış olan büyük bir iltifattır!



İyi bir dinlemenin dördüncü kısmı, netleştirmek için soru sormaktır! Karşımızdaki insanın ne dediğini tam olarak anlayabildiğimizden emin olmak için ona sorular soralım! Eski bir deyiş vardır: “Her başarısızlığın temelinde, hatalı varsayımlar yatar!” Hiç kontrol etmeden, her şeyi anladığımızı sandığımızda, karşımızdaki insanın ne dediğini belki de hiç anlamamış oluruz! Bu durum özellikle kadınlar ve erkekler arasındaki konuşmalar için geçerlidir!



Konuşmayı genişletmenin, dinleme fırsatlarını artırmanın ve anlayışımızı geliştirmenin belki de en iyi yolu, sonu açık sorular sormamızdır! Sonu açık sorular, “evet” veya “hayır” şeklinde cevaplandırılamayan sorulardır!

cent 20-05-2008 12:23 PM

Ynt: centin degişim aşamaları
 
Alıntı:

cent Nickli Üyeden Alıntı
hayal ablanın seslendirmesiyle bende oluşan duygu ve görsellikler



http://www.biriz.biz/cennet/yol1.jpg


http://idacan2002.sitemynet.com/myne...erim/melek.jpg


http://img164.imageshack.us/img164/2826/817e0213mr8.gif



http://i10.glitter-graphics.org/pub/...rinjinwhcs.gif


http://i237.photobucket.com/albums/f...eniki/12-1.jpg


http://www.kalbim.gen.tr/ekartv2/ima...lukisiktir.jpg



http://img48.imageshack.us/img48/6918/ca4ls7tpkv6.gif

http://img250.imageshack.us/img250/6718/vcxqf2.gif


http://img.blogcu.com/uploads/nurulu...niz%5B2%5D.gif



http://img88.imageshack.us/img88/375...hj4dn41ub7.gif



http://www.kurandacennet.com/res/selale11.jpg



http://i229.photobucket.com/albums/e..._photo/ann.jpg



http://i229.photobucket.com/albums/e...m_photo/ae.jpg



http://i229.photobucket.com/albums/e...photo/addd.jpg


http://img215.imageshack.us/img215/7136/2image6wl2.jpg


http://img182.imageshack.us/img182/3656/2image5ez6.jpg


http://img86.imageshack.us/img86/2646/1image8py7.jpg



http://img223.imageshack.us/img223/3497/1image9zm5.jpg


http://gallery.photo.net/photo/6597417-md.jpg

http://img299.imageshack.us/img299/6717/a39zmia7.jpg


http://www.populerbilgi.com/resimler...cicekler18.jpg



http://www.populerbilgi.com/resimler...cicekler20.jpg


http://www.kurandacennet.com/res/selale6.jpg


http://www.kurandacennet.com/res/ceylan6.jpg


http://www.kurandacennet.com/res/menekse.jpg

http://www.kurandacennet.com/res/selale12.jpg





http://img170.imageshack.us/img170/614/25he2.jpg



http://img174.imageshack.us/img174/3...grubum1fb6.jpg



http://img146.imageshack.us/img146/1...grubum2ik8.jpg


http://img233.imageshack.us/img233/7...morningrx6.jpg


http://img176.imageshack.us/img176/6...grubum6nu1.jpg


http://www.aoqz76.dsl.pipex.com/Web%...ian%20Lake.jpg

http://img76.imageshack.us/img76/8281/111wxrp7.gif


http://img62.imageshack.us/img62/421...61713927pj.gif


http://img238.imageshack.us/img238/1...dwarf02ea4.jpg


http://img262.imageshack.us/img262/4595/65795030pm9.jpg


http://img224.imageshack.us/img224/1835/1m4jvea0.gif



http://nihalyildiz1.sitemynet.com/my...m/melek333.jpg


http://www.matematikce.net/karadelik_2.jpg


http://www.matematikce.net/karadelik6.jpg



http://www.matematikce.net/karadelik8.jpg




http://www.matematikce.net/karadelik4.jpg


http://www.cnnturk.com/images/bt/NASahbr55.jpg

http://www.masaustu-resimleri.com/d/2706-2/gezegen.jpg


http://img.blogcu.com/uploads/benolmayinca_magic1.gif



artık ablacımızın seslendirmesinde bu resimleri seyrederim



görmek istediklerimi beyinde sergileme sonucunu alma amacındayım

http://img176.imageshack.us/img176/8316/555gi2.gif

sevgiyle kalayım cilgin897





Büyük Motivasyon Mesajı – Daha İyi Bir Yaşam İçin Olumlamalar!...



Merhaba arkadaşlar!!!



Nasılsınız!!!



Güncellenmiş Büyük Motivasyon Mesajını almaya hazır mıyız?!!



Büyük Motivasyon Mesajından önce sizlere düşünce gücü ile ilgili bir açıklama yapmak istiyorum:



Her gün aklımızdan -farkında olsak da olmasak da- milyonlarca düşünce geçer! Aklımızdan geçen her düşünce bilinçaltımıza kaydolur! Günümüz şartlarını göz önünde bulundurursak bunların büyük çoğunluğu –neredeyse tamamı- olumsuzdur! Zamanla bilinçaltımızda biriken olumsuz düşünceler diğer olumsuz düşünceleri de – hatta olumlularını bile katlederek- kendine çeker! Bu düşünceler yoğunluğu oranında yer kaplar: yoğun etki bırakan, bizi etkileyen ve güçlü duygular çağrıştıran -olumlu ya da olumsuz- düşünceler büyük yer kaplar! Aklımızdan geçen düşünceleri etkileyen ve onları güçlendiren en büyük etkenlerden birisi de kendi kendimize sürekli olarak yaptığımız içsel konuşmalardır! Zihnimize giren her düşüncenin şiddetini artıran ve azaltan etken içsel konuşmalardır! Olumsuz içsel konuşmalar olumsuz düşüncelerin şiddetini artırır! Örneğin, başarısız bir kişi olduğunuzu düşündük! Ve kendimize sürekli olarak ne kadar başarısız olduğumuzu söylüyoruz! Ve bilinçaltımız bizim geçmiş referanslarınıza bakarak ve bizim içsel konuşmalarımızla sürekli başarısızlığımızı tasdik etmemiz sebebiyle bizim ne kadar başarısız olduğumuza dair bir inanç geliştirir! Bir düşünce inanç halini almışsa güç kazanmış ve bilinçaltında büyük bir yer zaptetmiş demektir! Bu inancımız da sürekli olarak başarısızlık düşünceleri ve içsel konuşmalarımız ile kesin inanç yani iman düzeyine yükselir! İman düzeyine gelmiş bir düşünce, yerinden oynatılamaz, değiştirilemez çok güçlü bir gerçeklik halini almış demektir! Artık başarısızlığımız iman düzeyine gelmişse hiçbir etken bizim başarısızlığımıza mani olamaz! Başarısızlığımız nam salmıştır! Dünyanın en başarısız insanı olmaya hak kazanmışızdır! Dünyanın en başarısız insanı ödülü kesinlikle bize verilecektir!



Sakın ha! Adem hoca da olumluluğu savunup ha bire olumsuzluğu göklere çıkarıyor, bu ne biçim iş demeyelim! Bir şeyin değeri zıttıyla ölçülür! Aynı şekilde başarılı bir kişi olduğumuzu düşündük! Ve kendimize sürekli olarak ne kadar başarılı olduğumuzu söylüyoruz! Olumlu içsel konuşmalar ile olumlu düşüncelerin şiddetini istediğimiz kadar artırabiliriz! Ne büyük keşif! Ve bilinçaltımız bizim geçmiş referanslarımıza bakarak ve bizim içsel konuşmalarımızla sürekli başarımızı tasdik etmemiz sebebiyle bizim ne kadar başarılı olduğumuza dair bir inanç geliştirir! Bir düşünce inanç halini almışsa güç kazanmış ve bilinçaltında büyük bir yer zaptetmiş demektir! Bu inancımız da sürekli olarak başarılı olduğunuza dair düşünceler ve içsel konuşmalar ile, kesin inanç yani iman düzeyine yükselir! İman düzeyine gelmiş bir düşünce, yerinden oynatılamaz, değiştirilemez çok güçlü bir gerçeklik halini almış demektir! Artık başarımız iman düzeyine gelmişse hiçbir etken bizim başarımıza mani olamaz! Başarımız nam salmıştır! Dünyanın en başarılı insanı olmaya hak kazanmışızdır! Dünyanın en başarılı insanı ödülü kesinlikle bize verilecektir!





Bulduuuuuuuuuuuummm m!!!



Ne müthiş fikirrrrrrrr! !!!



Waaaaaaaaaaaaawwwww w!!!



Şu şekilde düşünürsek:”Demek ki ben de önce olumlu düşünüyorum, sonra olumlu düşüncelerimin şiddetini olumlu içsel konuşmalarla güçlendiriyorum, zamanla bu olumlu düşüncelerim olumlu inanç halini alıyor, olumlu inançlarımı olumlu eylemlerle iman derecesine yükseltiyorum ve iman derecesine yükselmiş olumlu düşüncelerim ruhsal alemde “benzer benzeri çeker” prensibiyle evrende olumlu olan her şeyi bana çekmeye başlıyor!Bu da bana müthiş bir yaşam enerjisi ve sınırsız bir güç veriyor!” Bu sadece bir kişinin gücü! Bir de yaşam enerjisi ve güçlerini birleştirebilen kitleleri düşünelim! Olumlu düşünen, kendini ve çevresini sürekli olarak geliştiren, her ne iş yapıyor olursa olsun işini “EN İYİ” şekilde yapan, “EN İYİ” den başkasını kabul etmeyen, çevresinin de “EN İYİ”olması için sürekli çaba harcayan, “EN İYİ” düşüncelere sahip, önce kişisel, sonra kitlesel mükemmelliğe adanmış asil ruhların gücü hayal bile edilemez!!!



Evrensel değerler doğrultusunda Kişisel ve Kitlesel Mükemmelliğe Adanmış, Tek Yumruk haline gelmiş Asil Ruhlar dünyayı bile yerinden oynatabilecek SINIRSIZ BİR GÜCE sahiptir!!!



Hep beraber kişisel ve kitlesel mükemmelliğe ulaşmak ümidiyle!...



Öğr. Gör. Adem Altay

kisiselmukemmellik@ yahoo.com



Büyük Motivasyon Mesajı



Önemli Açıklama: Aşağıdaki mesajı kendimize uyarlayarak içtenlikle, inanarak her sabah ve her akşam yatmadan önce okuyalım! Her okuyuşumuzda, bu mesaja sınırsız pozitif bir enerji yüklendiğini, her okuyuşumuz da okuduğumuz her satırdan müthiş bir gücün çıktığını, alnımızın tam ortasından bir ışık demeti halinde içimize işlediğini, damarlarımızda dolaştığını, ruhumuza inanılmaz bir zindelik ve güç verdiğini, ve bu gücün bizim insanların iyiliği için yapacağımız çalışmalarda kullanabilmemiz için bize bahşedildiğini düşünelim! Ve buna içtenlikle inanalım! Her okuyuşumuzda içimize müthiş bir enerji dolduğunu hissedelim!



1. Kendimize uyarladığımız bu mesajın çıktısını alalım! Görsel isek mesajı süsleyerek çarpıcı hale getirelim! İşitsel isek bir ses kaydediciye kendi sesimizle kayıt edelim! Dokunsal isek her okuyuşumuzda her kelimeyi hissederek okuyalım ya da küçük kartlara parça parça yazarak bu işlemi oyun haline dönüştürelim!

2. Mesajı kendinize uyarlayalım! Yazılanlar bizi ve olmak istediğiniz bizi ifade etmeli, birinci tekil şahıs ile yazılmalı, şimdiki zaman kipi kullanılmalıdır! Bizi ilgilendirmeyen, bize hitap etmeyen bir mesajın bize hiçbir etkisi olmaz! Geçmiş bitmiş, gelecek ise henüz gelmemiştir, hükmedebileceğimiz zaman parçası “şimdi, şu an”dır!

3. Nasıl okursak öyle sonuç alırız! Öylesine okursak öylesine sonuç alırız! Sadece okursak, sadece okumuş oluruz! Bir defa içtenlikle okursak, bir defalık sonuç alırız! İçtenlikle, inanarak sürekli okur ve uygulama yaparsak sürekli bir sonuç alırız! Seçim bizim! Tabi ki sonuçlar da bizim olacaktır!

4. Yıl 2007! Büyük Motivasyon Mesajını sevdiklerimizin isimlerine uyarlayarak çıktı alalım! Daha sonra sevdiklerimize hediye edelim! Kim bilir belki de sevdiklerimize hayatlarında almış oldukları en iyi hediyeyi vermiş oluruz!

5. Bu mesajı sevdiklerimize ve tanıdığımız herkese yollayalım (veya forward edelim!)

6. Önemli olan az da olsa sürekli olandır! Eğer vaktimiz azsa her gün parça parça okuyalım ve uygulayalım!

7. Bu teknikler işe yaramaz diyenlere aldırmayalım! Hele hele ben bu konuda eğitim aldım bunlar saçmalık derlerse hiç inanmayalım! Sadece deneyelim!

8. Bu tarz olumlamayı hayatımızdaki her alana uyarlayabiliriz!

9. Yazdıklarımız ile değerlerimiz, inançlarımız ve kişiliğimizin çatışmamasına çok dikkat edelim!

10. Bu mesajı sihirli değnek olarak görmeyelim! Bir anda değişiklik beklemeyelim! Uygulama ve zaman ile mutlaka pozitif değişim sağlarız!

11. Bu mesajı okurken birisi gelir de bize gülerse, biz gülüp geçelim, çünkü gülüp geçenler genellikle ağlanacak halde olanlardır! Hele bir de alay edenler var ya işte onlar acziyetlerini alayla kapatmaya çalışan zavallılardır! Bir dokunsanız bin dert yumurtlarlar!

12. Bu mesajı görür görmez yine mi Adem Altay, bıktık bu baş belası adamın maillerinden, biri bu adamı durdursun diye isyan edenlerdensek, boşuna enerjimizi harcamayalım! Mesajlardan kaçabiliriz, ama kendimizden asla! Adem Altay, “Kişisel Mükemmellik Felsefesi”ni yaymaya, insanların hayatlarında değişim yapmaya, sürekli bir şeyler öğrenip onları diğer insanlarla paylaşmaya, daha güzel, daha olumlu insanların yaşadığı bir toplum oluşturmak için var gücüyle çalışmaya adanmıştır! Hızla koşan bir atın küçücük taşlarla durdurulamayacağı gibi Adem Altay hakkında ileri geri mesajlar atılarak, menfi hesaplara girilerek, sahte isim kullanıp çamur atarak mesajları durdurulamaz! Bu mesajı okuyup faydalanabilecek tek kişi için bile olsa mesajlarımı yayınlarım!

13. Bilgi paylaşıldıkça çoğalır! İster benim adımla ister başkasının adıyla olsun insanları geliştirebilecek her tür bilginin paylaşılması taraftarıyım! Bazı arkadaşlar benim yazmış olduğum mesajı kendi yazmış gibi kendi adıyla yayınlıyor! Mesajın kimin adıyla gittiği önemli değil, önemli olan bu fikirlerin daha çok insana ulaşması İster benim adımla olsun, ister başkasının adıyla! Kişisel Mükemmellik Grubu anasayfası Files bölümüne kişisel mükemmelliğe inanan arkadaşlarımızın en iyi olma yolunda kullanabilmeleri için, dosyalar ekledim! Ben bir eğitimci olarak şuna inanırım: Özümseyemediğimiz, içselleştiremediğimiz bir bilgi bizim değildir! Geçek bir eğitmen kişiliğiyle, bilgilerini içselleştirebilmesiyle, anlattığı konuya hakim olabilmesiyle, içi dışı bir ve söyledikleriyle yaptıkları uyumlu olmasıyla, anlatım tarzı ile gösterir, kuru kuru ordan burdan toplama bilgiyle değil! Bu yüzden dosyaları kullanalım fakat içselleştiremezsek bir işe yaramaz!



İşte Beklenen Mesaj:

Büyük Motivasyon Mesajı



Ben, Kişisel Mükemmellik Yolcusu Adem Altay! (Kendi Adınızı Yazın)



Bugün, bu saat, şu an hayatımın dönüm noktası!Bugün yepyeni sevgi dolu mutlu bir hayata başlıyorum!



Geçmişimdeki tüm olumsuzlukları siliyorum! Gelecek ise seçim yapmamı bekliyor! İşte tam bu anda bilinçli bir şekilde yarınlarıma yön veriyorum!



Geçmişte yaptığım tüm hatalar için kendimi bağışlıyorum! Kendimi şu an huzurlu, mutlu, harika hissediyorum! Enerji dolu, güçlü ve sağlıklıyım ve bunun tadını çıkarıyorum!



Ben,Kişisel Mükemmellik Yolcusu Adem Altay! (Kendi Adınızı Yazın)



Son derece huzurluyum! Hayatımdaki iyiliğin gücüne inanıyorum!Koşullarda hiçbir güç yok!Yalnızca iyilikte ve doğrulukta güç var!



Şu anda içimde bulunan güce engel olabilecek hiçbir insan, yer, nesne durumveya ortam yok! Hiçbir şey bana karşı değil, hiçbir şey beni rahatsız edemez! Geçmişimde olanların beni incitecek hiçbir gücü yok!



Şu anki iyi düşüncelerle geleceğimi hazırlıyorum! Bugünü, şu anı yaşıyorum, geleceğe güveniyorum, geçmişten hiçbir pişmanlık duymuyorum!Tü m hayatın benimiyiliğim için el ele verdiğine inanıyorum! Rahatım, mutluyum, huzurluyum!



Ben, Kişisel Mükemmellik Yolcusu Adem Altay! (Kendi Adınızı Yazın)



Kendi düşüncelerimi kendim seçerim! Başkalarının benimle ilgili düşünceleri beni bağlamaz!



Ben izin vermedikçe kimse benim düşüncelerimi biçimlendiremez! Kendim için sağlık, mutluluk, sevgi ve anlayış düşüncelerini seçiyorum!



Korku ve nefrete düşüncelerimde yer yok! Bu andan itibaren “Hayatımın Hakimi Ben’im!”

Ben, Kişisel Mükemmellik Yolcusu Adem Altay! (Kendi Adınızı Yazın)



Gerçekten ben çok özelim! Kendimi seviyorum ve kendimi çok iyi hissediyorum!



Kendimi geliştirmek için hergün çalışmama ve hergün daha iyiye gitmeme rağmen bugünkü beni seviyorum! Ve yarın daha iyi olduğum zaman da kendimi seveceğim!



Bütün dünyada gerçekten benim gibi kimse yoktur! Daha önce asla başka bir ben yoktu ve tekrar başka bir benolmayacak!



Ben, Kişisel Mükemmellik YolcusuAdem Altay! (Kendi Adınızı Yazın)



Ben tepeden tırnağa eşsizim! Bazı hallerde başkaları gibi görünebilir, hareket edebilir veyakonuşabilirim ama ben onlar değilim! Ben benim!



Birisi olmak istedim ve şimdi olduğumu biliyorum! Dünyadaki herhangi biri olmaktansa kendim olmayı tercih ederim!



Hissetme tarzımıseviyorum, düşünme tarzımı seviyorum ve işleri yapma tarzımı seviyorum! Kendimi ve kimliğimi beğeniyorum!



Ben, Kişisel Mükemmellik Yolcusu Adem Altay! (Kendi Adınızı Yazın)



Benim birçok güzel niteliğim var! Yeteneklerim, hünerlerim ve kabiliyetlerim var! Henüz bilmediğim yeteneklerim bile var! Ve sürekli kendi içimde yetenekler keşfediyorum!



Ben olumluyum! Ben kendimden eminim! İyi şeyler yansıtırım! Eğer yakından bakarsanız, etrafımda bir parlaklık bile görebilirsiniz!



Yaşam doluyum! Yaşamayı seviyorum ve hayatta olduğuma memnunum! Çok özel bir zamanda yaşayan çok özel bir kişiyim!



Ben, Kişisel Mükemmellik Yolcusu Adem Altay! (Kendi Adınızı Yazın)



Akıllıyım! Zihnim çabuk, uyanık, zeki ve eğlencelidir! İyi şeyler düşünürüm ve zihnim benim için her şeyi yoluna koyar!



Çok fazla enerji, şevk ve canlılığa sahibim! İlgi çekici biriyim ve kendim olmaktan gerçekten hoşnutum!



Başka insanlarla birlikte olmaktan hoşlanırım ve başka insanlar benimle olmaktan hoşlanırlar! İnsanlar söyleyeceklerimi işitmekten ve düşündüklerimi bilmekten hoşlanırlar!



Ben, Kişisel Mükemmellik Yolcusu Adem Altay! (Kendi Adınızı Yazın)

Çok gülümserim! İçimde mutluyum ve dışarıda mutluyum!



Pek çok şeyle ilgilenirim! Sahip olduğum tüm nimetlerin, öğrendiğim şeylerin, bugün, yarın ve ebediyen –varolduğum sürece- öğreneceğim herşeyin değerini biliyorum!



Sıcak, samimi, dürüst ve içtenim! Ben bunların hepsiyim ve daha fazlasıyım! Ve bütün bunların hepsi benim! Kendimi seviyorum ve ben, ben olduğum için memnunum!



Ben, Kişisel Mükemmellik Yolcusu Adem Altay! (Kendi AdınızıYazın)



Yapabileceğime inandığım her şeyi yaparım! O tanımlanmayan nitelik bende var ve bu her gün artıyor! Bende yetenek, beceri ve hüner var!



Hedefler belirler ve onlaraulaşırım! hayattan ne istediğimi biliyorum! Onun peşine düşer ve elde ederim!



İnsanlar benden hoşlanır ve ben kendimle ilgili iyi şeyler hissederim! Ben olduğum için gurur duyuyor ve kendime inanıyorum!





Hiçbir şey beni durduramaz! Çok kararlıyım! Sorunları avantajlara çeviririm! Diğer insanların hiçbir şans görmediği durumlarda bile çözümler bulurum!





İstediğim her şeyi başarabileceğimi biliyorum ve olumsuz herhangi bir şeyin beni engellemesine veya yolumda durmasına izin vermeyireddediyorum !



Ben, Kişisel Mükemmellik Yolcusu Adem Altay! (Kendi Adınızı Yazın)



Hiç kimsedenve hiçbir şeyden korkmuyorum! Kuvvete, yeteneğe, inanca ve güvene sahibim! Mücadeleyi severim ve balıklama dalarım! Özellikle bugün!



Dünyanın zirvesindeyim ve meydan okuyorum! Zihnimde istediğim şeyin net bir resmi var! Onu kendi önümde görebiliyorum! Ne istediğimi ve onu nasıl elde edeceğimi biliyorum! her şeyin bana bağlı olduğunu ve bunu yapabileceğimi biliyorum!



Engeller isteğimi azaltmaz! Onlar yalnızca hayatta ve hareket halinde olduğumu bana anlatırlar ve benhiçbir şey için hareketsiz kalmayacağım!



Ben, Kişisel Mükemmellik Yolcusu Adem Altay! (Kendi Adınızı Yazın)



Kendime güvenirim! Başarı için ne gerekiyorsa fazlasıyla sahibim veonu nasıl kullanacağımı biliyorum! Bugün kimse beni durduramaz! Kendimi topladım ve hergün biraz daha toparlıyorum! Ve bugün, dikkat et dünya, ben geliyorum!



Sınırlar! Onları sınırlar olarak bile kabul etmiyorum! Kazanamayacağım hiçbir mücadele yoktur! Tırmanamayacağım hiçbir duvar yoktur! Yenemeyeceğim ya da tersine çevirip kendi yararıma kullanmayacağım hiçbir sorun yoktur!



Dimdik ayaktayım! Dürüst ve içtenim! İnsanlarla ilgilenmeyi severim ve onlar da benden hoşlanırlar! İyi düşünürüm; net düşünürüm; planlıyım; kendime ve çevremde olan her şeye hakimim!



Ben, Kişisel Mükemmellik Yolcusu Adem Altay! (Kendi Adınızı Yazın)



Kendi kartlarımı kendim oynarım, hiç kimse onları benim için oynamakzorunda değil! Hayatımdaki olaylar için hiç kimseyi suçlamam! başarısızlıklarımı kabul ederim ve onları, zaferlerimin ödüllerini kabul ettiğim kadar kolaylıkla aşıp ilerlerim!



Kendimden asla mükemmellik talep etmem, amaverebileceğimin en iyisini beklerim ve elde ettiğim de en iyisidir!



Kendime asla mazeretler bulmam! İşleri zamanında ve doğru yaparım! Bugün her zamankinden daha fazlasını yapacak içsel gücüm var!



Ben özel bir insanım! hedeflerim ve kendime olan büyük inancım, hedeflerimi gerçeğe dönüştürür!



Hayallerimi yaşama gücüm var! Onlara, kendime inandığım gibi inanırım! Ve bu inanç öyle güçlüdür ki, benim yenilmez ruhumu zayıflatabilecek hiçbir şey yoktur!



Biliyorum ki, yücelik yüce olanın zihninde başlar! Biliyorum ki, kendimle ilgili inandığım şey benim olacaktır! Bu yüzden kendim için en iyiye inanırım!







Pratik ve gerçekçiyim, ayağımı yere sağlam basarım! Ama aynı zamanda kendime, en yoğun beklentilerime uygun yaşama özgürlüğünü deveririm!



Kendimi asla başkalarının dar görüşlü inançlarıyla sınırlamam! Bunun yerine kendimi sınırsız olanakların engin ufuklarına açarım!



Birisi “yapamam” dediği zaman “nedenolmasın?” diye cevaplarım! Birisi “bu imkansız” dediği zaman, “Olacağına inandığım ölçüde hiç bir şey artık imkansız değildir!” diye cevaplarım! Benim inancımla, benimle her şeymümkündür!



Ben, Kişisel Mükemmellik Yolcusu Adem Altay! (Kendi Adınızı Yazın)



Ben de gayret,heves, dayanıklılık ve sabır var! Kendimle ilgili ve yaptığım her şeyle ilgili iyi, güçlü, kazandıran bir tutumum var! Pratik ve gerçekçiyim, ama aynı zamanda her durumda en iyi sonuca inanırım!



Geçmişte kendimle ilgili herhangi bir şüpheye sahiptiysem bile, bugün onları bir kenara koymak için iyi bir gün! Beni bugüne kadar tutan herhangi bir güvensizlikten kurtulmak için iyi bir gün!



Biliyorum ki ben, doğru kazanmaya götüren tarafa yöneldim ve ileriye bakıyorum, asla geriye bakmıyorum! Bir konuya bir kerede odaklanma yeteneğim var, bu yüzden elimdeki işe dikkatimi yoğunlaştırırım ve onu bitiririm!



Ben, Kişisel Mükemmellik Yolcusu Adem Altay!(Kendi Adınızı Yazın)



Bugün, hiçbirşeyin yolumda duramadığı o günlerden birisi!Kararlılığa gereksinim duyduğumda, ona sahibim! İş veya mücadele ne olursa olsun, onu bitirmek için gücüm ve sonuna kadar gidecek sabrım var!



Tam şu anda, kendime,kendimle ilgili gerçekleri anlatırken bile, biliyorum ki, başarabilirim ve başarıyorum! Şu anda, önümde duran herhangi bir mücadele hakkında düşünürsem, bu mücadeleden dolayı daha başarılı olacağımı biliyorum!

Beklenti Yasası!...



Beklenti Yasası, güvenle beklediğimiz şey her ne olursa olsun, bu kehanetimizin gerçekleşeceğini söyler! Bunu bir başka şekilde söylemek gerekirse; aslında hayattan elde ettiklerimiz, gerçekten istediklerimiz değil, beklediğimiz şeylerdir! Beklentilerimiz, çevremizdeki insanların ve gerçekleşmesini istediğimiz şekli almalarına yol açan güçlü ve görünmez etkiler yaratır!



Gerçekte biz, bazı şeylerin bizim için nasıl gideceğini ve gelişeceğini düşünürken, kendi hayatımızın falcısı gibi davranmış oluruz! Başarılı kişilerin kendileriyle ilgili güven dolu ve olumlu beklentileri vardır! Onların başarılı olma ve sevilme beklentileri bulunmaktadır ve onlar mutlu olmayı hak ettiklerini düşünürler, sonuçta da nadiren hayal kırıklığına uğrarlar!



Başarısız insanların ise, olumsuz beklentileriyle şartların beklediklerinin aksine çıkmasına neden olan bir kötümserlikleri vardır!



Beklentilerimiz, kaynağın geçerliliğine olan inancımızla doğru orantılı olarak şekillenir! Karşımızdaki insana güvenimiz arttıkça, o kişinin, bizim kendimizle ilgili beklentilerimiz üzerindeki etkisi daha büyük olacaktır!



Hayatımız üzerinde etkili olan dört tür beklenti kaynağı vardır! Bunlardan birincisi, anne ve babalarımızdır! İkincisi, patronumuzun ya da müdürümüzün göstereceğimiz performansla ilgili beklentileridir! Üçüncüsü, çocuklarımız, eşimiz, emrimizde çalışanlar veya elemanlarımızla ilgili olan beklentilerimizdir! Dördüncüsü, kendimizden beklediğimiz şeylerdir!



Beklentilerle ilgili en harika şey de budur! Kendimize ait olan şeyleri sadece biz üretebiliriz! Beyinsel içeriğimizi ve dünyaya yaklaşım tarzımızı, kendimizden daima en iyiyi bekleyerek ve kendimize güvenerek yalnızca biz yaratabiliriz! Kendimizle ilgili beklentilerimiz, başkalarının bizimle ilgili olabilecek olumsuz beklentilerinin üstüne çıkacak kadar güçlüdür! Her türlü durumdan kazançlı çıkmayı keşfederek kendi etrafımızda olumlu bir zihinsel enerji alanı yaratabiliriz!



En başarılı kişiler, kainatın onlara hep iyi şeyleri yapmaları için ilham verdiğini düşünen kişilerdir! Bu kişiler, karşılaştıkları her durumun, ilahi alem tarafından onlara planlanarak sunulduğuna inanırlar! Onlar bu durumdan ya bir yarar sağlayacaklardı r ya da daha başarılı olabilmek için değerli bir ders çıkaracaklardır! Bu tarz bir düşünce, olumlu zihinsel davranışların temelini oluşturur ve üstün performanslı kişilerin tanımlanabilir kalitelerini ortaya koyar!



“Bugün muhteşem bir şey olacak!” Gün boyunca muhteşem bir şeyle karşılaşacağımıza inanarak dolaştığımızı şöyle bir hayal edelim! her şeyin bizi mutlu ve başarılı yapmak için işbirliği yaptığına kesin olarak inandığımızda, ne kadar daha fazla olumlu, iyimser ve neşeli olacağımızı düşünelim!



Bu egzersizi üç gün boyunca yaptığımız takdirde, üçüncü günün sonunda şimdiye değin olmasını hayal bile etmediğimiz güzellikteki şeyler gerçekleşmiş olacaktır!



Beklentimiz neyse, oraya kadar yükseliriz! Olaylar tamamen bizim kontrolümüz altında olduğu için, beklentilerimizin, gerçekleşmesini istediğimiz şeylerle uyum içinde olmalarını sağlayalım ve daima kendimizden en iyiyi bekleyelim!



Bu zihinsel yasayı bilinçli bir şekilde kullanmaya başladığımızda, gerçekten sınırsız olan “iyinin gücü”ne de sahip olmaya da başlarız! Olumlu beklentilerin gücü, kişiliğimizi ve hayatımızın tümünü tek başına değiştirebilecek kapasitededir!



Bugün her ne yaparsak yapalım, içtenlik ve sevgiyle yapalım!...



Unutmayalım ki, kalıcı olan tek şey içtenlik ve sevgiyle yapılandır!...



Kendinize çoook iyi bakın arkadaşlar!.. .



Muhteşem bir gün geçirmeniz dileğiyle!...



Adem Altay



krex 20-05-2008 12:57 PM

Ynt: centin degişim aşamaları
 
Cent hocam bu kadar okyanus resmine karşılık bende okyanısla ve yunuslarla ilgili müzik paylaşayım blissy.
Ayrıca atakan bey sizde dinlerseniz telkinlerde belki kullanabilirsiniz

http://www.ilkdoganay.com/depo/downl...3b666e16cc87dc

cent 21-05-2008 03:06 PM

Ynt: centin degişim aşamaları
 
HAYATIMIZDAKİ BOLLUĞU ARTTIRMAK İÇİN YAZILMIŞ ÇOK ÖZEL KUANTUM OLUMLAMASI..

“ Sonsuz kaynak benim içimdedir ve ben onu harekete geçiriyorum.”

Bolluk ve bereket içindeyim.
Bütün ihtiyaçlarımı rahatlıkla karşılayacağım kaynaklara sahibim ve bunu kullanıyorum.
Gürül gürül akan bir çağlayan gibi hayatın nimetleri akıp gelir sürekli.
O çağlayanın içinde neşe ve huzurla yıkanıyor ve doya doya içip kanıyorum.
Her zaman içimdeki sonsuz kaynakla birlikte olduğumu bilirim.
Benim asıl zenginliğim işte ona sahip olmaktır ve bu duygu bütün zenginli?i bana çeker.
Bolluk duygusu sahip olduğum şeyler dolayısıyla hissettiğim bir şey değildir.
Varlığımın kendisi zaten ihtiyaçtan uzaktır.
Temizlenmek ve gelişmek ve olgunlaşmak için çıktığım bu yolda benim için en uygun araçlar her zaman yolumun üzerinde beni bekler.
Hayatımda bol sevgi, bol para, yeterli zaman, ve sonsuz bilgi her zaman mevcut.
Onlar tam zamanında karşıma çıkıyorlar.
Ben de uzanıp onlar alıyorum.
O beni yarattı ve bütün ihtiyaçlarımın garantisini verdi bana. O beni sever.
O’nun katında ve yanında özel bir yerim olduğunu bilirim.
şimdi ve gelecekte bütün ihtiyaçlarım O’nun garantisi altındadır.
Çalışarak, üreterek ve paylaşarak yaşadıkça bolluk bana akar.
Sahip olduğum bolluğu paylaşırken verdiklerimin bana çoğalarak geri geldiğini bilirim.
Bir elim bana sunulan bolluğu sunmak için yukardaysa, diğer elim ihtiyaçta olana vermek için aşağıdadır.
Böylece ben alma verme döngüsünü sürdürmüş olurum.
Kimsenin kalbini kırmamaya, hakkın yememeye özen gösteririm.
Böylece bolluğun önünü kesecek enerjileri hayatımda barındırmam.
Her günümü neşe, mutluluk ve kahkaha ile doldururum.
Her bir saniyeyi bir gün gibi, her bir günü bir hafta kadar verimli yaşarım.
Cebimdeki her bir lira bin lira gibi bereketlenir.
Her yaptığım işe bütün dikkatimi, bütün sevgimi katarım.
Her ne yapıyorsam en iyisini, en kalitelisini yaparım.
İşim benim imzam gibidir.
Ve her ürettiğim şey bana bir çok zenginlik katar. Çünkü ben ürettiklerimle insanların hayatlarına anlayış, sağlık, umut ve konfor ve güzellik katarım. Ürettiklerim onların hayatlarında fark yaratır.
Onlar da bana bunun bedelini sevinçle ve bolca öderler.
Bu arada gereksiz israftan, boşuna ve gösterişe yönelik harcamadan kaçınırım. Çünkü bilirim ki Tanrı israftan hoşlanmaz.
Gereksiz harcamalarda dikkatli, ama kendim ve başkalarının hayatına katkıda bulunacak harcamalar için cömertim.
Bolluğu hayatıma çeker ve bolluğu oluştururum.
Her an yaratıp çoğaltan Tanrının bu oyununa ben de katılmış olurum böylece

R. ŞANAL GÜNSELİ

cent 21-05-2008 05:38 PM

Ynt: centin degişim aşamaları
 
http://img467.imageshack.us/img467/3205/resim1sc8.gif




Bağışlama Yasası!...



Mutluluğu, sağlığı, bereketi ve diğer insanlarla aramızdaki harika ilişkileri inşa ettiği söylenilen en güçlü ve en pratik ilke, bağışlama yasasıdır!



Bağışlama yasası, bize karşı yapılan davranışları bağışlayabildiğimiz ve unuttuğumuz derecede zihinsel olarak sağlıklı olabileceğimizi öne sürer!



Bağışlayamama yetersizliği, suçluluğun, küskünlüğün ve diğer tüm olumsuz duyguların kökünde yatar! Bizi üzdüğüne inandığımız insanlara karşı içimizde tutuğumuz kin ve kızgınlıklarımız, psikosomatik hastalıkların temel nedenidir! Bağışlayamamak, en basit baş ağrılarından, kalp ataklarına, kalp krizlerine kansere kadar bir dizi hastalıklara neden olmaktadır!



Potansiyelimizi tam olarak kullanabilmek, zihin kapasitemizi geliştirebilmek ve ruhsal enerjilerimizi serbest bırakabilmek için, bizi bir şekilde üzmüş olan herkesi tam olarak bağışlamamız gerekir! Kızgınlıklarımızın ve küskünlüklerimizin bizi bırakıp gitmelerine izin verelim ve onlardan uzaklaşalım! Aynı talihsiz deneyimin bedelini tekrar tekrar ödemeyelim! Harika bir hayat yaşamak, mükemmel bir karakter geliştirmek ve (diğer bir insana karşı içimizde hala tutuyor olabileceğimiz olumsuz duygudan) daha üstün ve önde gelen bir kişi olabilmek için tüm arzumuzu ortaya koyalım! Dış dünyamız, içimizdeki gerçek dünyayı yansıttığı, baskın düşüncelerimizle uyumlu olan kişileri ve durumları hayatlarımıza çektiğimiz ve sonunda da, düşündüğümüz şeyin kendisi haline geldiğimiz için, gerçekten mutlu, sağlıklı ve tamamen hür olmak istiyorsak, geliştirmemiz gereken en önemli niteliklerden birisi de bağışlama yeteneğidir!



Bugün her ne yaparsak yapalım, içtenlik ve sevgiyle yapalım!...



Unutmayalım ki, kalıcı olan tek şey içtenlik ve sevgiyle yapılandır!...



Kendinize çoook iyi bakın arkadaşlar!.. .



Muhteşem bir gün geçirmeniz dileğiyle!...



Adem Altay


cent 21-05-2008 05:41 PM

Ynt: centin degişim aşamaları
 
http://img331.imageshack.us/img331/4135/ku351eh2.gif




Anlam Duygusu!…



Geçmişte ne olmuş olursa olsun ve nereden gelirsek gelelim yaşamımızı daha zengin ve tatminkar kılabiliriz! Tüm tersliklere ve işimizden kaynaklanan baskıya rağmen her şeyle başa çıkmanın, mutlu ve başarılı bir yaşamı oluşturmanın yöntemi nedir peki? Bu, yaşamamızın bir anlamı olmasından kaynaklanır! Burada olmamızın ve bir amaca yönelik çabalarımızın geçerli bir nedeni vardır! Bir anlam olmadan hiçbir şeyiz, yaşıyor ya da ölü olmamızın bir farkı yok! Bir anlam duygusuna sahipsek; dikkatimizi yaptığımız işe odaklayabilir, motive olur, inisiyatif alır ve olayları derinlemesine görebiliriz!



Anlam duygusu, enerji ve olumlu eylem üretir, sonuçlara ulaşmamızı sağlar! Amacı olan bir yaşam, yalnızca hayatımızı daha keyifli kılmakla kalmaz, daha az stresli ve daha çok tatminkar bir hale getirir!



Bugün her ne yaparsak yapalım, içtenlik ve sevgiyle yapalım!...



Unutmayalım ki, kalıcı olan tek şey içtenlik ve sevgiyle yapılandır!...



Kendinize çoook iyi bakın arkadaşlar!.. .



Muhteşem bir gün geçirmeniz dileğiyle!...



Adem Altay





cent 21-05-2008 05:43 PM

Ynt: centin degişim aşamaları
 
http://img167.imageshack.us/img167/6...nzara18zj6.gif





Alışkanlık Yasası!...



Yaptığımız her şey alışkanlıklarımızın sonucudur! Konuşma, çalışma, araba kullanma, düşünme, diğer insanlarla etkileşimde bulunma, para harcama ve hayatımızdaki önemli insanlarla ilgilenme tarzımız alışkanlıklarımızı n sonucunda gelişmiştir! Hayatın her alanındaki davranışların temelinde, bebekliğimizden bu yana biriktirmiş olduğumuz deneyimlerimiz yatar! Davranışlarımız ve fiziksel çevremiz ile etrafımızdaki insanlara verdiğimiz tepkilerin % 95’i otomatik ve bilinçsiz tepkilerdir!



Hayalimizdeki insan gibi olabilmenin önündeki en büyük engellerden birisi alışkanlıklarımızdı r! Düşünme, hissetme, konuşma ve davranış alışkanlıklarımız şimdi durduğumuz yerle gerçekten gitmek istediğimiz yer arasında duran beton bloklar gibidirler ve bizim yerimizde saymamıza yol açarlar! Alışkanlık yasası, hayati derecede önemli bir zihin yasasıdır! Bu yasa, hareketsiz duran bir nesnenin dışarıdan ona etki edecek bir kuvvet gelmediği sürece aynı kalacağını öne süren Nevton’un ilk hareket yasasına benzer!



Düşünce ve davranışlarımızda aynı prensibe uygun olarak işler görürler! Dışardan bizi etkileyen bir kuvvet veya farklı bir şey yapmak üzere vereceğimiz kesin bir karar olmadığı sürece, aynı şeyi sürekli yapıp dururuz!



Alışkanlıklar; bize hizmet ettikleri, etkileriyle hayatımızı zenginleştirdikleri ve geliştirdikleri sürece iyidirler! Alışkanlıklarımız mutluluğumuzun önünde bir engel oluşturmaya başladığında ise, onları yenilememiz veya tamamen değiştirmemiz gerekir!



Başarılı insanların hepsi randevularına sadıktırlar ve güvenilir insanlardır! Onlara itimat edilir, sözlerinde dururlar! Başkalarının zamanına onları rahatsız etmeden saygı gösterirler!



Oluşturabileceğimiz en tehlikeli alışkanlıklar, zihinsel alışkanlıklardır! Sürekli olarak düşündüğümüz bir şeyi hayatımızda var ettiğimiz gerçeğinden dolayı, olumsuz veya kendimizi kısıtlayıcı düşüncelerimiz bizi her şeyden fazla engellerler!



Alışkanlık haline getirdiğimiz düşüncelerimiz hayatımızda çok büyük bir öneme sahiptirler! İyi yada kötü bir şey yoktur! Onu, düşüncelerimiz öyle yapar! Zihinsel bir dünyada yaşıyoruz! Bizim onlara yüklediğimiz anlam dışında, çevremizdeki hiçbir şeyin kendine ait bir anlamı yoktur! Bu nedenle düşünce tarzımızı değiştirdiğimizde, hayatımız da değişir!



Başarı ve başarısızlık, mutluluk ya da mutsuzluk büyük bir çoğunlukla alışkanlıklarımızı n ve çevremizde olup bitenlere karşı verdiğimiz otomatik tepkiler ile cevapların bir sonucudur! Gerçekleştirmek istediğimiz amaçlarımızla bağdaşmayan alışkanlıklarımızı değiştirmek, iyi bir hayat kalitesine ulaşmak için yapacağımız en gerekli, ama en zor işlerden birisidir! Kusursuzluğun veya mükemmelliğin belirli bir seviyesine erişemediysek, hala kopmamız gereken alışkanlıklarımızla birlikte yaşıyoruz demektir! Unutmayalım ki, kötü alışkanlıkların oluşmaları kolay, ama onlarla yaşamak zordur! İyi alışkanlıkların oluşması ise zor olur, ama onlarla yaşamak kolaydır! Bizim işimiz, iyi alışkanlıklar oluşturmak ve onları hayatımızın idarecileri haline getirmektir!



Bugün her ne yaparsak yapalım, içtenlik ve sevgiyle yapalım!...



Unutmayalım ki, kalıcı olan tek şey içtenlik ve sevgiyle yapılandır!...



Kendinize çoook iyi bakın arkadaşlar!.. .



Muhteşem bir gün geçirmeniz dileğiyle!...



Adem Altay



cent 21-05-2008 05:45 PM

Ynt: centin degişim aşamaları
 
http://img368.imageshack.us/img368/2893/351elalefg0.gif



Alışkanlık Yasası!...



Yaptığımız her şey alışkanlıklarımızın sonucudur! Konuşma, çalışma, araba kullanma, düşünme, diğer insanlarla etkileşimde bulunma, para harcama ve hayatımızdaki önemli insanlarla ilgilenme tarzımız alışkanlıklarımızı n sonucunda gelişmiştir! Hayatın her alanındaki davranışların temelinde, bebekliğimizden bu yana biriktirmiş olduğumuz deneyimlerimiz yatar! Davranışlarımız ve fiziksel çevremiz ile etrafımızdaki insanlara verdiğimiz tepkilerin % 95’i otomatik ve bilinçsiz tepkilerdir!



Hayalimizdeki insan gibi olabilmenin önündeki en büyük engellerden birisi alışkanlıklarımızdı r! Düşünme, hissetme, konuşma ve davranış alışkanlıklarımız şimdi durduğumuz yerle gerçekten gitmek istediğimiz yer arasında duran beton bloklar gibidirler ve bizim yerimizde saymamıza yol açarlar! Alışkanlık yasası, hayati derecede önemli bir zihin yasasıdır! Bu yasa, hareketsiz duran bir nesnenin dışarıdan ona etki edecek bir kuvvet gelmediği sürece aynı kalacağını öne süren Nevton’un ilk hareket yasasına benzer!



Düşünce ve davranışlarımızda aynı prensibe uygun olarak işler görürler! Dışardan bizi etkileyen bir kuvvet veya farklı bir şey yapmak üzere vereceğimiz kesin bir karar olmadığı sürece, aynı şeyi sürekli yapıp dururuz!



Alışkanlıklar; bize hizmet ettikleri, etkileriyle hayatımızı zenginleştirdikleri ve geliştirdikleri sürece iyidirler! Alışkanlıklarımız mutluluğumuzun önünde bir engel oluşturmaya başladığında ise, onları yenilememiz veya tamamen değiştirmemiz gerekir!



Başarılı insanların hepsi randevularına sadıktırlar ve güvenilir insanlardır! Onlara itimat edilir, sözlerinde dururlar! Başkalarının zamanına onları rahatsız etmeden saygı gösterirler!



Oluşturabileceğimiz en tehlikeli alışkanlıklar, zihinsel alışkanlıklardır! Sürekli olarak düşündüğümüz bir şeyi hayatımızda var ettiğimiz gerçeğinden dolayı, olumsuz veya kendimizi kısıtlayıcı düşüncelerimiz bizi her şeyden fazla engellerler!



Alışkanlık haline getirdiğimiz düşüncelerimiz hayatımızda çok büyük bir öneme sahiptirler! İyi yada kötü bir şey yoktur! Onu, düşüncelerimiz öyle yapar! Zihinsel bir dünyada yaşıyoruz! Bizim onlara yüklediğimiz anlam dışında, çevremizdeki hiçbir şeyin kendine ait bir anlamı yoktur! Bu nedenle düşünce tarzımızı değiştirdiğimizde, hayatımız da değişir!



Başarı ve başarısızlık, mutluluk ya da mutsuzluk büyük bir çoğunlukla alışkanlıklarımızı n ve çevremizde olup bitenlere karşı verdiğimiz otomatik tepkiler ile cevapların bir sonucudur! Gerçekleştirmek istediğimiz amaçlarımızla bağdaşmayan alışkanlıklarımızı değiştirmek, iyi bir hayat kalitesine ulaşmak için yapacağımız en gerekli, ama en zor işlerden birisidir! Kusursuzluğun veya mükemmelliğin belirli bir seviyesine erişemediysek, hala kopmamız gereken alışkanlıklarımızla birlikte yaşıyoruz demektir! Unutmayalım ki, kötü alışkanlıkların oluşmaları kolay, ama onlarla yaşamak zordur! İyi alışkanlıkların oluşması ise zor olur, ama onlarla yaşamak kolaydır! Bizim işimiz, iyi alışkanlıklar oluşturmak ve onları hayatımızın idarecileri haline getirmektir!



Bugün her ne yaparsak yapalım, içtenlik ve sevgiyle yapalım!...



Unutmayalım ki, kalıcı olan tek şey içtenlik ve sevgiyle yapılandır!...



Kendinize çoook iyi bakın arkadaşlar!.. .



Muhteşem bir gün geçirmeniz dileğiyle!...



Adem Altay



cent 21-05-2008 05:49 PM

Ynt: centin degişim aşamaları
 
http://www.canfrm.com/avatars/schizo...ine=1194613027


http://img132.imageshack.us/img132/8611/12tj9.jpg



Acı ve Zevk!...Toplumsal ve Zihinsel Depremler!…



Günümüzde teknolojik açıdan insanlık büyük bir ilerleme içerisinde! Her geçen gün yeni teknolojiler üretilmekte! İnternet teknolojisiyle birlikte bilgi paylaşımı inanılmaz boyutlara ulaşmış durumda! Aradığımız bilgiye çok kısa zamanda ulaşabiliyor ve dünyanın öbür ucundaki insanlarla iletişim kurabiliyoruz! Fikirlerimizi özgürce ifade edebiliyor ve karşılıklı fikir paylaşımında bulunabiliyoruz! Görünüşe bakılırsa her şey muhteşem!…



Bu muhteşem görüntünün arkasındaki gerçekleri de görmek gerekiyor! Şu an toplumsal bir çöküş yaşadığımız da maalesef bir gerçek! İnsani değerlerimizin zayıfladığı bir gerçek! Sahtecilik ve dolandırıcılığın yükselişte olduğu da bir gerçek!



Bunları neden yazıyorum? Umutsuzluğa kapıldığım, ideallerimden vazgeçtiğim için mi? Asla! Harekete geçmenin zamanı geldiğine inandığım için!



İnsanları harekete geçiren iki büyük güç vardır: Acı ve Zevk! Biz bir şeyi, ya acıdan kaçmak ya da zevke ulaşmak için yaparız! Harekete geçmek için ya acının ya da zevkin büyütülmesi gerekir! En büyük motivasyon da, acının ve zevkin dorukta olduğu anda gelir!



Kurtuluş savaşı sırasında esaret, ve bağımsızlığını yitirme, atalarımıza öylesine bir acı vermiş ki, kazmasını küreğini kapan, genciyle yaşlısıyla, kadınıyla çocuğuyla tek yumruk haline gelmiş, Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde büyük bir zafer kazanmış ve bugünkü Bağımsız Türkiye Cumhuriyeti kurulmuştur!



Acı ve zevk konusunda göz ardı edilmemesi gereken müthiş bir gerçek vardır: Zamanla geçici zevkler kalıcı acılara, geçici acılar da kalıcı zevklere dönüşebilir! Geçici zevkler insanın hayvani yönüne, kalıcı zevkler ise insanin ruhsal yönüne hizmet eder! Ve insan ancak ve ancak kalıcı zevkler yolunda ilerlediğinde zevkin gerçek tadına varabilir, bu şekilde mutlu ve huzurlu bir yaşam sürebilir! Kalıcı zevklere ulaşmak için, insanın yaratılış gayesine uygun yaşaması, insanlık adına faydalı işler yapması, dürüst ve ahlaklı olması, sarsılmaz değerlere, güçlü bir karaktere, güçlü bir amaç duygusuna ve güçlü bir vizyona sahip olması… gerekir!



İnsanın mükemmelliği ruhsallığındadır! Zihinsel hakimiyet ve evrensel teslimiyet ile ruhsallığımızı güçlendirebiliriz! Zihinsel hakimiyet ve evrensel teslimiyet kişisel mükemmellik yolunda olmazsa olmaz ön koşuldur!



Acı ve zevk, kişinin kendisinin ve çevresinin (dış etkenlerin) etkileyebileceğ i zihinsel durumlardır! Eğer kişi kendisi karar vermezse, dış etkenler acı ve zevkin ne ve hangi düzeyde olduğunu belirlerler! Biz zihnimizde, acıyı ve zevki istediğimiz kadar yükseltebilir ve doruk noktasına taşıyabiliriz!



Eğer kontrolü dış etkenlere bırakırsak, onlar bizi acı içindeyken zevk içindeymiş gibi kandırabilirler! Ben buna, zihinsel uyuşturucu diyorum! Zihinsel uyuşturucular, geçici zevkleri kalıcıymış gibi gösteren, illüzyon etkisi yapan, bizi çöküşe götüren zararlı etkenlerdir! Zihinsel uyuşturucuları n en büyükleri medya ve maalesef internetdir! (tabi ki bunların etkisinde kalarak felaket tellallığı yapan, aydın geçinen zavallıları da unutmamak gerekiyor!…)



17 Ağustos’u hepimiz hatırlarız! Binlerce kardeşimizi yitirdiğimiz (Allah bir daha bizlere o günleri yaşatmasın!) acı bir gün! Benim görüşüme göre de, eğer bir uyanış başlatmazsak daha acı günler bizleri bekliyor!... Toplumsal depremler yaşıyoruz! Değerlerimiz her geçen gün daha da sarsılıyor! Toplum olarak zihinsel çöküşün eşiğine yaklaşıyoruz! Her gün 7.5 şiddetinde zihinsel depremler yaşıyoruz! İşin en acı yönü de, bunun yeterince farkında olmayıp, toplumsal ve zihinsel depremin şiddetini yıkıcı konuşmalarımız ve faaliyetlerimizle biz kendimiz artırıyoruz! Kendi evimizi kendimiz sallıyoruz! Kendi toplumumuzu kendimiz sallıyoruz!



Türkiye Cumhuriyeti bizlere emanet edilmiş ve bağımsızlığını korumak bizlere kutsal bir görev olarak verilmiştir! Her birimize düşen görev, ülke menfaati için işimizi en iyi şekilde yapmak, toplumsal değerlerimizi ve Türkiye Cumhuriyeti’nin bağımsızlığını korumak ve sürdürmektir! Bugünkü Türkiye’nin haline bakınca, atalarımızın kemiklerinin sızladığına eminim! Zihinsel senaryolar ile Türkiye Cumhuriyeti bağımsızlığını yitirmenin eşiğinde! Atalarımızın kanını canını vererek koruduğu topraklar satılmakta, Türkiye gençliğinin beyin gücü ya yanlış yöne kanalize edilmekte, ya başkalarına hizmet etmekte, ya da uyutulmaktadı r!



Peki bu durumda ne yapmalıyız? Pankart açıp protesto yürüyüşü yapmak çözüm getirmez! Konfüçyüs’ün güzel bir sözü vardır: Karanlığa kurşun sıkacağına bir ışık da sen yak! İşimizde en iyi olalım ve işimizi en iyi şekilde yapalım! Değerlerimize sahip çıkalım! Birbirimize yardım edelim, birbirimizi geliştirip güçlendirelim!



Belki dallarımız, gövdemiz kırıldı ama kökümüz hala sağlam; filiz verebilecek, yeniden şahlanıp yükselebilecek, dalları gökleri delebilecek güçte!...



Peki neye ihtiyacımız var! Zihinsel olarak gelişmiş daha güçlü bireylerle daha güçlü bir Türkiye için Müthiş bir uyanışa!...



Muhtaç Olduğun Kudret Damarlarındaki Asil Kanda Mevcuttur!

M. Kemal Atatürk





Bugün her ne yaparsak yapalım, içtenlik ve sevgiyle yapalım!...



Unutmayalım ki, kalıcı olan tek şey içtenlik ve sevgiyle yapılandır!...



Kendinize çoook iyi bakın arkadaşlar!.. .



Muhteşem bir gün geçirmeniz dileğiyle!...



Adem Altay




cent 21-05-2008 06:03 PM

Ynt: centin degişim aşamaları
 
http://img166.imageshack.us/img166/3...wallpapas9.gif



İnançlarımızın Gücü!

İnanmadığımız bir şeyi asla ve asla başaramayız!Bir yetenekteki eminlik düzeyi ne kadar güçlenmişse onun gerektirdiği emek o kadar azalacaktır! İnançlıysak hiçbir şey olanaksız değildir! Başarabileceğimize ne kadar inanıyorsak başarma ihtimalimiz o kadar fazladır!

İnancımız ne kadar güçlüyse ruhumuza o kadar güç verilecek, o kadar az emekle aynı işi yapabilecek, çevresel faktörler yardımımıza koşacak ve kaderimiz o ölçüde isteklerimize göre belirlenecektir! İnancımız ne kadar kuvvetli olursa o kadar derinden hissederiz! Karşımıza çıkan güçlük ne kadar büyükse onu yenmemizi sağlayacak inancı o kadar geliştirmeyiz!

Başaracaklarına inananların başarmalarının nedeni , sadece, inançların onlara verdiği cesaretle çok çalışmaları değildir! İnanmanın, tüm evreni , tüm iç ve dış şartları insana destek olacak şekilde harekete geçirmesidir!

İnancımız zihnimizin simyacısıdır! İnançlarımız düşüncelerimizle karıştığında, bilinçaltımız anında titreşimi alır, manevi eşdeğerine çevirir! İnanç olumlu heyecanların içinde en güçlüsüdür!

İnanç, kendi kendine telkin prensibiyle bilinçaltına sürekli olumlu sözler vererek ya da talimatları tekrarlayarak yaratılan zihinsel bir durumdur! Kendi kendimize telkin yaparak bilinçaltımızı istediğimiz şeyi alacağımıza inanmaya ikna edebiliriz! Bilinçaltımız bunu işleyerek bize inanç ve arzu ettiğimiz şeyi elde etmemiz için kesin planlar olarak geri gönderecektir!

İnanç isteyerek oluşturabileceğimiz zihinsel bir durumdur ve iradeye bağlı olarak geliştirilebilir! İnancımızı isteğimize bağlı olarak değiştirebilmek için tek yöntem olumlu talimatları bilinçaltımıza sürekli tekrarlayarak vermektir! Örneğin, ünlü bir suçbilim uzmanı, “ İnsanlar suçla ilk karşılaştıklarında ondan tiksinirler! Eğer bir süre daha suçla ilişkileri olursa , ona alışırlar ve tahammül ederler! Eğer bir süre daha suçla ilişkileri olursa sonunda onu benimser ve etkisi altına girerler” demektedir! Zihin sürekli olarak tekrar ettiği şeyi inanca dönüştürür! Bilinçaltına tekrar tekrar gönderilen bir düşünce dürtüsü, sonunda bilinçaltı tarafından kabul edilir ve bilinçaltı bu düşünceyi mümkün olan en pratik şekilde fiziksel eşdeğerine dönüştürür!

Güçlü duygu ve sarsılmaz bir inançla birleşen bütün düşünceler kendilerini gerçekliğe dönüştürür! Düşünceler ne kadar heyecan dolu ve duygu yüklü ise fikirlere canlılık ve hareket kazandırırlar!

İki tip inanç vardır: Olumlu ve olumsuz inanç! İnancımız ister olumlu ister olumsuz olsun onu sürekli zihnimizde tekrarlarsak hayatımızı yönlendirici müthiş bir etki yapacaktır! Olumlu inançlar olumlu olaylara, olumsuz inançlar da olumsuz olaylara sebep olur! İnançlarımızın derecesi ne kadar güçlü ise gerçekleşmesi de o kadar kesindir! Biz neye inanıyorsak O’yuz! Kendimizin ne ve kim olduğunu düşünüyorsak O’yuz! Güçlü duygu ve sarsılmaz bir inanç oluşturarak hayatımızda istediğimiz değişikliği yapabilir istediğimiz gibi bir insan olabiliriz! Aynı şekilde olumsuz inançlarımız da ne kadar güçlüyse o kadar başarısızlık ve kötü talihle karşılaşacağız demektir! Sürekli kendimizin başarılı olduğumuzu düşünür ve buna kalpten inanırsak gelecekte de daha büyük başarılara imza atacağımızdan emin olabiliriz! Aynı şekilde düşüncelerimiz ve kendimiz hakkındaki inancımız olumsuzsa başarısızlık bizim yakamızı bırakmayacaktır! Üniversite 3. sınıftayken atölye uygulaması dersi vardı! Bilgi ve beceri gerektiren bir dersti! Bölüm öğrencilerinin neredeyse tamamı bu dersten başarılıydı! Tüm dönem boyunca kendime bu alanda becerimin olmadığını söyledim! Kendime o kadar çok söylemişim ki bu söylediklerim ben farkına varmadan inanca dönüşmüş! Olumlu yada olumsuz olsun inanca dönüşen her düşünce kendini gerçeğe dönüştürür! Peki sonuç sizce ne oldu dersiniz? Başardım! Herkesin geçtiği o dersten kalmayı başardım! Arkadaşlarımın yapamadığını yapmıştım! Ne büyük başarı değil mi? Kendim hakkındaki olumsuz düşünceleri güçlü bir inanca dönüştürmüş ve sonunda herkesin başarılı olabildiği bir dersten “başarısız olmayı” başarmıştım!

İnançlarımız zihnimiz tarafından oluşturulur fakat daha sonra zihnimizi harekete geçiren en büyük etken haline gelir! İnancımız ve ona olan güvenimiz bilinçaltımızın çalışmasını belirleyen etkendir! Kendi kendine telkin yoluyla bilinçaltımıza talimatlar verirken ona istediğimiz talimatı vermeye engel olacak hiçbir şey ama hiçbir şey yoktur!Biz kendi istediğimiz düşünce ve inançlarımızı bilinçaltımıza yükleyebiliriz! Biz bilinçaltımıza ne verirsek onu alır! Hem de olduğu gibi, doğru ve yanlış olduğunu sorgulamadan! Bir düşünceyi yada başarmak istediğimiz bir şeyi gerçekçi kılmak için ona şimdiden sahipmiş gibi davranalım, istediğimizi gerçekleştirmiş olduğumuzu düşünelim! Bu düşünceyi zihnimize tekrarlayarak nasıl gerçekliğe dönüştüğünü deneyimleyebiliriz! Bilinçaltımız bu düşünceyi mümkün olan en doğrudan yolla ve pratik araçla bunu gerçeğe dönüştürecek, inanç olarak kendisine verilen emri yerine getirecektir!

Sürekli uygulama yaparak ve deneyim kazanarak bilinçaltına gönderilen herhangi bir emri her şekilde gerçekliğe dönüştürebiliriz! Mükemmellik uygulamayla gelecektir! Sadece talimatları okumak yetmez, uygulama yapmak şarttır!

Zihnimizi olumlu ve olumsuz düşünceler doldurur ve bu düşünceler tekrarlandıkça inançlarımıza dönüşür! Zihinde olumlu düşünce ve inançlarımız baskınsa sonuçlar da olumlu olacak, olumsuz düşünce ve inançlarımız baskınsa sonuçlar da olumsuz olacaktır! Bu inançlarımız zamanla bizim gerçekliğimiz olarak karşımıza çıkacaktır! Günümüzde çevremiz bize sürekli olarak olumsuz düşünceleri aşılamaktadır! Çevremizdeki insanlara baktığımızda, onların konuşmalarına kulak verdiğimizde, gazeteleri okuduğumuzda, televizyon seyrettiğimizde vb. zihnimize giren düşüncelerin büyük bir çoğunluğu olumsuzdur! Bunlar zamanla tekrar tekrar zihinlerimize gönderilerek inançlarımız haline gelmekte ve olumsuz bir toplum meydana getirmektedir! Eğer bizler bilinçli olarak zihnimize olumlu düşüncelerle besleyip onları güçlü inançlar haline dönüştüremezsek yaşadığımız hayat çekilmez bir hal alacak ve olumsuzluğumuz gün be gün artacaktır! Ne acıdır ki insanlarımız bunun gerçek manada farkında değiller! İnsanlara sorduğunuzda büyük bir çoğunluk size – görünüşleri ve konuştukları olumsuz olduğu halde- ne kadar olumlu olduklarını sizlere anlatacaklardır!

Olumlu düşünce ve inançları baskın hale getirmek için destekleyip geliştirmek, olumsuz duyguları ise zayıflatarak ortadan kaldırmak gerekir! Olumlu düşüncelerin baskın olduğu bir zihin güçlü bir inanç oluşturmak için elverişli bir ortam sağlar! Böyle bir zihnin verdiği talimatlar bilinçaltımız tarafından anında alınıp üzerinde çalışılacaktır!

İnanç düşünceye güç verir! İnanç, kendi kendine telkinle oluşturulabilen zihinsel bir durumdur!

İnanç, düşünce dürtüsüne hayat, güç ve hareket kazandıran “ölümsüzlük” iksiridir!

İnanç, başarılı bir hayatın başlangıç noktasıdır!

İnanç, bilimin kurallarıyla incelenemeyen tüm mucizelerin ve tüm gizemlerin temelidir!

İnanç, başarısızlığın bilinen tek panzehiridir!

İnanç, sınırlı insan zihninde yaratılan sıradan düşünce titreşimini manevi eşdeğerine çevirir!

İnsan kendi kendine tekrar ettiği şeye , doğru olsun ya da olmasın, en sonunda inanır! Eğer bir insan bir yalanı durmadan tekrar ederse sonunda yalanın gerçek olduğunu kabul edecektir! Üstelik bunun doğru olduğuna inanacaktır! Her insan, zihnini işgal etmesine izin verdiği egemen düşünce yüzünden şu anda olduğu insandır! İnsanın bilerek zihnine yerleştirdiği ve teşvik ettiği , bir veya daha fazla duyguyla karıştırdığı düşünceler , kişinin her hareketini , davranışını ve işini yöneten ve kontrol eden güdüleyici gücü oluşturmaktadır!








Adem Altay
A!!!A
İçinizdeki "Süper Ben"i Açığa Çıkarın!!!

cent 22-05-2008 03:37 AM

Ynt: centin degişim aşamaları
 
http://img505.imageshack.us/img505/4048/011dp4.jpg




işte günlügümde bulundurmam gereken istedigimd eokumam gereken bir yazı



Chi dergisi, Mart 2006)

Kuantum teorisi ile şok olmayan kimse,

onu anlamamıştır.
Niels Bohr




Bir maddeyi bir noktadan diğer bir noktaya taşımak için enerjiye ve bir araca ihtiyaç vardır. Bir yükü taşırken genellikle kamyon, treyler, insanları taşırken otobüs, uçak, tren; bilgiyi taşırken de kitap, dosya ve bilgisayar disketlerini kullanırız. İlk yazılı kayıtlarına ulaşabildiğimiz taşımacılık bugüne kadar çok gelişme kaydetti. Artık “Online” işlemi sayesinde paramız anında başka şehirde, bir başka hesapta görünüyor. Okyanus ötesi ülkelerden maçları naklen izleyip gecenin karanlığında veya güneşin altında evrene değişik açılardan, değişik zaman algılamalarıyla bakan milyonlarca insan atılan bir golle havalara fırlıyor; çünkü kaleye giren golün görüntüsünün elektromanyetik frekansları televizyon kameralarından yayın yapan istasyona, oradan da yansıtıcı uydu aracılığıyla odalarımızdaki televizyona ulaşıyor. Fourier denklemine uygun olarak televizyon, kendine ulaşan frekansları tekrar görüntüye dönüştürerek atılan golü gördüğümüz hissini veriyor. Gerçekleşen, sadece ışık-foton taşımacılığıdır ki, hiç birimiz bunu sorgulamayız; televizyonu satın alıp, maçları, konferansları, konserleri gezegenin diğer ucundaki diğer insanlarla birlikte aynı anda izleriz.

Bir maddeyi veya görüntüsel enerjiyi bu kadar uzaklara eşzamanda taşımak mümkünse başka neleri bir noktadan bir diğer noktaya taşıyabiliriz?

Mesela DÜŞÜNCELERİMİZİ?

Düşüncemiz bir enerjidir, bir varoluş dalga boyudur. Zihnimizden çıktığı andan itibaren yayılır, dalga dalga evrene açılıp gider.

Beynimiz düşünce ve duygu, kısaca enerji üreten bir dinamodur. Hem düşünce enerjisi ile yayın yapar, hem de diğer yayınları yakalar. Aslında tanrının yarattığı ve insanlığın sahip olduğu en mükemmel yayın istasyonu ve muhteşem bir alıcı antendir. İnsanoğlu böyle bir yeteneğinden ve gücünden habersiz, kendi beyninin yarattığı TV önünde, onun yakaladığı dalga boylarını izler. Kendi kendisinin kapasitesini kullanmayı unutmuştur.

İlim, ilim bilmektir,
İlim, kendin bilmektir “
Y. Emre

20. yüzyıl başında Reiki ile başlayan kavrayış, şu anda kendi içimize yaptığımız yolculuklarda, dışarıda aranacak fazla bir şey olmadığını deneyimletip, en güçlü kaynağın kendimiz olduğunu kanıtlamaya başlamıştır.

Reiki II seviyesinde güç ve mental sembolleri, yine taşıyıcı olan başka bir sembolle bir başka kişiye veya yere şifa amacıyla gönderilir. Reiki II aşamasına uyumlanan kişiler bunu hiç sorgulamadan kabullenirler. Bu hem çok hoş hem de gariptir! Çünkü en muhteşem metafiziksel işleyiş devreye girmiştir ve kimse bunun mekaniğini veya çalışma prensiplerini sorgulamaz. Bu, bir bakıma olumludur; akıl fazla karışmadan olduğu gibi kabullenilir. Daha da doğrusu, zaten öz kayıtlarında olan ve bildiğini unuttuğu evrensel bir yasayı hayatına katar, bilmeden hatırlar!

Tibet’te rahipler tapınaklar arasında birbirleriyle telepatik olarak görüşüp haberleşirler.

Dünyada çok gelişmiş kadim insan formunun hayatta kalan tek türü olan Oberjinler kendi vücutlarıyla, kırılan kemikleri ve organlarıyla konuşabilirler.

Einstein formülüne göre madde, enerjinin yoğunlaşmış bir biçimidir. Varolan her şey enerjinin bir şeklidir ve Einstein bunu E=mc2 ile kanıtlamıştır.

Madde ve enerji birbirine denktir. Aynı evrensel özün ifadesidir. Fiziksel bedenimiz ve çevremizde algıladığımız her fiziksel oluşum “Birer enerji alanı” olup diğer enerji alanlarla sürekli iç içe titreşir.

Her şey bir enerji ve dalga boyu olduğuna göre; bu enerji denizinde onunla “BİR” olan insan beyni de bu dalga boylarını ve enerji titreşimlerini okuyabilir.
İsterse;
“Su, su! Su arıyorum…” Diyerek dut ağacı dalıyla da su da arayabilir!

Evrenin bütünlüğü sonu olmayan bir okyanus gibidir. Bu birlik halinde bütün varlıklar birbirleriyle iletişim içinde varolurken zaman ve mekan sınırları yoktur. Her şey bütünün parçasıdır ve okyanusun bir damlasındaki bilgi okyanusun bütün bilgisini taşır. Dualite sadece optik bir yanılgıdır, fizikçi David Bohm’un araştırmalarında ulaştığı noktadaki gibi “Tüm evren holografik bir yapıdır” ya da mistiklerin yüzyıllardır söylediği gibi sadece bir hayaldir.

Vücudumuzu çevreleyen “Aura” ya da daha spesifik isimlendirirsek, enerji bedenimiz katman katmandır. Bedenimizin en küçük oluşumu hücre ve enerjisi, bütün bedene ait tüm bilgiye sahiptir. Zaten yine dişi ve erkek olan iki bilginin birleşmesinden oluşmuştur. En içteki hücreden, fizik bedenimizin en dışındaki enerji alanına kadar her katmanda bize ait bilgiler vardır. Bu bilgilerin enerjisi gözle yakalanamayan titreşimlerdir. Enerji bedenlerimiz içeriğinde duygusal, zihinsel, ruhsal olan kayıtlarıyla üst üste genişler, genişler, içinde taşıdığı bilgi ile dalga dalga evrene yayılır. Ve evren tek bir hücreymiş gibi hareket eder. Bunun anlamı, dünyanın herhangi bir yerindeki bir insanın bilgi yüklü enerji alanı, dünyanın diğer ucundan da geçebiliyor demektir.

Öyleyse hepimizin bilgisi, bilgi enerjisi, dalga boyu üst üstedir. Diğer bir kavrayışla; her bilgi, her yerdedir!

Kişisel bilgilerimiz evrende vardır ve evrenin bilgisi de bizim özümüzde vardır.

Buna her birimizin varoluştan beri ruhsal deneyimlerimizi de kaydettiğimizi ve bunun bilgisinin de açıkta olduğunu düşünürsek; varoluştan beri VAR olan bütün bilgiler titreşimsel olarak evrende asılı durur. Ve bütün bilgiler iç içedirler, birliktedirler. Hep sözü edilen bir tür BİR’lik halindedirler.

Bunun en şaşırtıcı deneyimi Bert Hellinger metodu ile Avrupa’da ve ülkemizde de yapılan “Aile Kökleri” terapisidir ki, bu çalışmada ailenin hayatta olan ve olmayan üyelerinin enerjileri bir geçmiş yaşam toplantısı gibi bir araya getirilir ve bu kişilerin enerjilerini giyinen kişiler onlar gibi konuşur ve hareket eder.

Bütün bu enerjinin yeteneklerini ya da zaten hep var olan kuramını kullanarak “Şifa”yı da kargoya verebiliriz.

İster bir uçakta uçuyor olalım, ister Everest tepesinde ya da açık denizlerde, şehirlerden uzakta herhangi bir yerde bu zincir kullanılarak ihtiyaç olan şifa alıcıya ulaşır. Kargonun göndericisi şifayı gönderen zihin, alıcısı da şifayı isteyen kişinin enerji alanıdır. Enerji alanına ulaşan şifanın titreşimsel bilgisi, daha sonra fiziksel bedende de bilgiyi şifa enerjisine dönüştürecek, yapması gereken her neyse yapacaktır.
Güçlü bir araç olan “Bilinçli Niyet” bir tercih oluşturarak serbest hareket eden enerjinin giderek artan bir yoğunlukla adeta bir girdap oluşturarak kişiye doğru akmasına neden olur. Bilinç, beraberinde belirgin bir odaklanma yaratır. Enerji düşünceyi izler ve dikkatin yoğunlaşmasıyla istenilen yöne akabilir. Bu gerçekleştiğinde şifa enerjisi istenilen yöne yüksek bir enerji yoğunluğuyla yönlenip o kişide titreşimi artıracaktır.

Atmosferde bulunan ve maddenin, madde olmayana dönüşümüne olanak veren kuantum parçacıklarını düşünce ve niyetlerimizle yönlendirebiliriz. Bu teknolojiyi kullanan gelişmiş metotlar, hatta cihazlar var.

“Her şey düşünceden doğar”

Kuantum mekaniğinin yaratıcılarından Erwin Schrödinger’in ünlü “Schrödinger’in Kedisi” deneyinde, kedinin ışığa ve tüm sinyallere karşı yalıtılmış kutunun içinden sağ veya ölü çıkmasına, deneyi gözlemleyen kişilerin düşünceleri karar verecektir.

Hiçbir fiziksel gücün etkisinde olmayan fotonların hareketini ve onların yatay mı yoksa dikey mi hareket edeceğini ancak fizik ötesi bir şey tetikler: Bu deneyi gözlem odasında izleyen insanların niyetleri ve düşünceleri!

19. yüzyılda ilk önce maddenin atom denilen küçük parçacıklardan oluştuğu keşfedildi. Sonra da atomlardan küçük olan elektron, proton ve nötronlar. 20. yüzyılda ise proton ve nötronların da “Kuark” adında, daha küçük taneciklerin birleşmesiyle oluştuğu anlaşıldı. Fakat daha sonra fizikçi Jack Schwarz ve Michael Green’in kuramı daha öncekileri yetersiz kılarak evrendeki en temel parçacıkların noktalardan değil, gitar teli gibi gerilmiş “Sicim”lerden oluştuğunu ortaya koydu. Bunlara da “Üstün Sicim” denildi ve en küçük atom altı parçacıklardan çok daha küçük olduğu keşfedildi. Üstün sicimler suptil bir alan olup, dalgasal hareketlerle titreşerek enerji taşırlar.

Fiziksel bedenimiz bir enerji alanıdır ve çevresindeki enerji alanıyla iç içedir. Her şey titreşen enerjidir ve biz yanılgılarla her şeyi farklı algılarız. Her şey bir enerji kaynağından ortaya çıkar. Algıladığımız her madde ışığın sıkışmış bir formudur.

“Bizler fiziksel bir oluşum değil, sadece algılanan enerjisel titreşimleriz.”

Zihnimiz her yerde var olan enerjiyi yönlendirerek iyileştirici şifa enerjisini ihtiyacı olan yere nasıl gönderiyor? Evrensel alan kişisel alanın dışında gibi görünse de, bu tam olarak böyle değildir.
Araştırmacı yazar Poul Brunton’a göre “Alışılmış ve yanlış olarak yapıldığı gibi, zihin uzay içinde değil, uzayın kendisi zihnin içine yerleştirilmektedir. Nesne gerçekten zihin kaynaklıdır.”

Titreşimleri farklı iki alandan bireysel olanı, diğer suptil alanı nasıl etkiler? Ya da birey suptil alan üzerine nasıl bir kuvvet uygulayabiliyor ki, ondan istediği yönde şifa enerjisinin istediği kişiye gitmesini gerçekleştirebiliyor.

Evren ve bireysel alan birbirinden farklı algılandığı için iç içe olmasına karşın ayrı dursalar da etkileşimleri sadece bizim üç boyutlu uzayımızda değildir. Uzay ötesinde de birbirlerine bağlıdır ve bu bağ nedeniyle gördüğümüz üç boyutlu uzayın ötesinde, kişisel zihin evrensel alanın çok uzak herhangi bir parçasını etkileyebilir.

“Düşüncelerinizden sorumlusunuz!”

Şifayı hastaya göndermeyi amaçlayan “Niyetin Gücü” terapistten evrensel alana ulaşana kadar uzay içinde değil, uzayın dışında yol alır. Her şey uzayın dışında da birbirleriyle bağlantılıdır ve böyle olduğu için uzaydaki en uzak noktalar bile birbirini etkileyebilir.

Fizik, evrendeki bütün etkileşimlerin yersel olduğu ve etki-tepki prensibinin işleyişine göre A nesnesi B nesnesini etkilediğinde bu etkinin uzay içinde fiziksel temas veya sinyaller aracılığı ile taşındığını kabul etti. Bu, eğer iki nesne bir şekilde birbirine bağlı değilse, birbirini etkileyemez anlamındaydı. Bell, 1964’te iki şey arasındaki etkileşimin uzay dışında da mümkün olduğunu bulana kadar bu böyle kabul edilmişti. Buna göre, birbirinden uzak iki nesne birbirini etkileyebilir ve etkiyi taşıyan aracın uzay içinde hareket etmesi gerekmez.
Bu teoreme göre, birbirinden uzak bireyler birbirini etkilerken, etkilenen kişi, etkilendiği kuvveti dış yollardan değil, kendi içinden alır. A nesnesi etkiyi gönderirken uzay yoluyla değil, kendi iç yoluyla, yani kendi içinden gönderir.

“Bir Ben var benden içre”

B nesnesi de bu etkiye karşılık gelen tepkiyi kendi içinden yaratır.

“Dışarıda hiçbir şey var”


Üçüncü göz deneyimi olanlar bilirler, gözlerini kapadıklarında perdelerini açan ekranda oluşan ışıklar, havai fişek gösterileri zihnimizin stüdyolarında evrensel prodüktörler tarafından sahneye konur. Veya rüyalar; hangi sürrealist senaristlerin eseridir ki, sinemaskop bir reji tekniğiyle kişiye özel Kandinski’vari senaryolar üretir. Fizikçi Alain Wolf rüyaları, bilincin başka boyutlara seyahati olarak tanımlamıştı.

Üç boyutlu uzayımızda ayrı varlıklar gibi algıladığımız, uzay ötesinde ise birbirleriyle bağlı olan nesneler daha üst bir boyutta TEK ve BİR’ dirler. Bu bütünlükle varlıklar gelen etkileri dışardan değil, içsel olarak toplayabilirler. David Bohm’un kuantum fiziği açıklamasına göre “Atom altı parçacıklarında sabit bir yer söz konusu olmayacağı için uzayda her yer eşittir ve herhangi bir şeyi başkasından ayırmak imkansızdır. Buna “Mekansızlık” denir.” Uzayda geçerli olan kuantum potansiyeline göre bütün parçacıklar mekansız olarak birbiriyle ilişkidedir. Bir şey holografik olarak organize edilirse orada her türlü mekan anlayışı kalkar. Ayrıca holografik filmin küçük bir parçasının, tümdeki bilgiyi taşıması, bilginin de mekansızca dağıldığını gösterir. Diğer bir kuantum fizikçisi Niels Bohr, atom altı parçacıkların uzayda her zaman var olmalarına karşın sadece bir gözlemci tarafından izlendiğinde meydana çıktığını, parçacıkların özelliklerini ve karakteristikleri hakkında görüş bildirmenin anlamsız olduğunu belirtmiştir.

Bir kişiyle evrensel alanın en uzak noktası birbirine bağlıdır çünkü onlar aynı zamanda uzay ötesidirler. Onlar daha üst boyutta tek ve aynıdırlar.

“Yıldız gibi tertemiz, parlak ruhlar gökyüzündeki yıldızlara ders verir, yardım eder. Görünüşte bize hükmeden bu yıldızlardır fakat aslında içrek bilgimiz göklere hükmeder. Bu sebeple sen, bedende küçük bir alemsin, fakat hakikatte ise kainat sensin.”

diyen Mevlana bütün bunları belki de 700 yıl önce deneyimleyip farkına varmış, o zamanın şartları ve bilim diliyle bize bazı mesajlar vermiştir ki; biz şimdi ancak farkına varabiliyoruz. “Evraka “ diye bağırmaya gerek yoktur. Ya da “Kah seyrederim alemi / kah seyreder alem beni” diyen Nesimi, bilimi bilgisizlerden önce bildiği için mi bedel ödemiştir? 700 yıl önce Batı’da ilim-bilim henüz beşiğinde mışıl mışıl uyurken, Bizden bildiğimiz yerler bilimi çoktan bilmiş de, derisi mi yüzülmüştür?

Bütün bu yazdıklarımı bilim adamı ve fizikçilerin kuram ve teorilerinden derledim. Ben onların yalancısıyım. Daha fazla açıklama ve yorumlama yine onların işidir ki benim bildiğim somut bir uygulamadır. Ben sadece kuantum parçacıklarını düşüncemle yönlendirebilen, onlardan enerjisel bir şeyler oluşturan bir uygulayıcıyım. Her gün kendi enerji alanıma düzenli transfer yaptığım mineral ve bitkisel yağ enerjileri var- sonuçlarını da ölçebiliyorum.

Yakınlarıma, arkadaşlarıma istedikleri zaman her yere paket şifa enerjileri gönderebiliyorum. Önemli bir işimin olduğu veya zorlanacağım bir günün enerjisini çok önceden saati saatine programlayıp “Sonsuz Şimdi” düzleminde gelecek gibi algıladığım zamana gönderiyorum. Geçmişime terapi yapıyorum. Bana ağır blokajlar yaratan travmatik olaylara şifa gönderiyorum.

Burada yazdıklarım aslında her an değişmekte olan bilimin sınırlarında dolaşıyor olsa da bu yazıyı okuduğunuz şu sırada bu kavramlar bile geçersiz olabilir. Bir yüzyıl önce geçerli olan fizik kuralları ve kavramları bugün nasıl geçerli değilse bugünün kuramları da yarın ilkel formüller olarak kalacaktır. Bilim de; bugün artık bireyler arasında kişisel bilinç, bilgi seviyesi, deneyimlerinin neler olduğu ve en önemlisi, göz kamaştıran değişime ne kadar ayak uydurabildiği ile göreceli olacaktır. Artık hayal gücünün dümenine geçmiş olduğu bilim gemisi mantık halatlarından kurtulup evrensel bilinç okyanusunda son sürat yol alıyor.
Prangalarından kurtulamayan bireysel zihinler ise evrenin bilgeliğine tam olarak güvenemedikleri için boşluğa atlama cesareti gösteremeyip fizik ve metafiziğin düzenlediği çılgınlar partisinde geminin dümen suyunda sürükleniyor. Dördüncü boyut kavramlarına sıkı sıkı yapışmış bilimsel otoriteler, beşinci boyut tozu yutmuş şifacılarla kendilerini altıncı boyut sürprizlerine hazırlayan yeni çağ metafizikçilerinin ortaklaşa düzenledikleri kaosta altın çağ adına her biri daha önce seçtikleri görevlerini yapıyorlar.

Eğer Bütün bunlara ütopik bir zırva diyorsanız;
Mesafeler ötesi şifanızı son yüzyılda teknolojik tıpta öncü olan ve şimdi de Kuantum rüyasını yine sonsuz fırsatlara dönüştüren Amerika’dan sipariş verebilirsiniz….

http://www.distancehealing.net/energetichealing.htm

Şifanın nereden geldiğinin ne önemi var?

Yine Bohm’un ürkütücü tespitine göre evren akan dev bir hologram, günlük yaşamımızda gerçekte sadece holografik bir görüntüyse!!.
Öyleyse;
Ne zaman var, ne de mekan ! Ne siz, ne ben, ne de bu dergi var!
Hepsini biz yarattık, her şey kuantum parçacık, bir hayal, geleceği oluşturan illüzyon.! Kozmik bir şaka!
Aslolan ise sadece,
Aşk ve Işık


ikizruh 22-05-2008 09:16 AM

Ynt: centin degişim aşamaları
 
dün senin dediğin 20 ye kadar nefes al 40 a kadar tut 20 e kadar ver taktiğini uyguladım cent 98569 mükemmel bişey bu kendimi aşırı mutlu hissettim bu nefes tekniğiyle.istediğim şeye daha duygu katarak odaklanabildim.eline sağlık kiss3

cent 22-05-2008 10:59 AM

Ynt: centin degişim aşamaları
 


http://img154.imageshack.us/img154/7006/deniz9rs.jpg



Yaşama Anlam Ve Boyut Katan İki Şeyin Önemi

İki şey 'Kalitesiz İnsan' ın özelliğidir :
1- Şikayetçilik
2- Dedikodu

İki şey çözümsüz görünen problemleri bile çözer :
1- Bakış açısını değiştirmek
2- Karşındakinin yerine kendini koyabilmek

İki şey yanlış yapmanı engeller :
1 - Şahıs ve olayları akıl ve kalp süzgecinden geçirmek
2- Hak yememek

İki şey kişiyi gözden düşürür :
1- Demagoji (Laf kalabalığı)
2- Kendini ağıra satmak (övmek, vazgeçilmez göstermek)

İki şey insanı 'Nitelikli İnsan' yapar :
1- İradeye Hakim Olmak
2- Uyumlu Olmak

İki şey 'Ekstra Değer' katar :
1- Hitabet ve diksiyon eğitimi almak
2- Anlayarak hızlı okumayı öğrenmek

İki şey geri bırakır :
1- Kararsızlık
2- Cesaretsizlik

İki şey kaşif yapar :
1- Nitelikli çevre
2- Biraz delilik

İki şey ömür boyu boşa kürek çekmemeni sağlar :
1- Baskın yeteneği bulmak
2- Sevdiğin işi yapmak

İki şey başarının sırrıdır :
1- Ustalardan ustalığı öğrenmek
2- Kendi ni güncellemek

İki şey başarıyı mutlulukla beraber yakalamanın sırrıdır :
1- Niyetin saf olması
2- Ruhsal farkındalık

İki şey milyonlarca insandan ayırır :
1- Sorunun değil, çözümün parçası olmak
2- Hayata ve herşeye yeni (özgün, orijinal, farklı) bakış açısıyla yaklaşabilmek

İki şey gelişmeyi engeller :
1- Aşırılık (mübağa la, abartı, ifrat, tefrit)
2- Felakete odaklanmış olmak

İki şey çözüm getirir :
1- Tebessüm (gülümseme)
2- Sükut (susmak)









cent 22-05-2008 11:05 AM

Ynt: centin degişim aşamaları
 


http://img90.imageshack.us/img90/4485/491fo.jpg

>>Emanete ihanet etmeyin..
>>Halinizden sIkayet etmeyin..
>>Buyugunuze emretmeyin..
>>Bos seylerde israr etmeyin..
>>Cahillerle sohbet
>>etmeyin.
>>Nefesinizi bosa tuketmeyin..
>>Insanlari bekletmeyin. .
>>Etrafinizi kirletmeyin.
>>Hayatinizi mahvetmeyin. .
>>Kimseye minnet etmeyin.
>>Insanlari yuzune
>>karsi
>>methetmeyin. .
>>Kimseye kufretmeyin..
>>Kotuluge meyil etmeyin..
>>Malinizi bosa sarf etmeyin..
>>Sirrinizi acik etmeyin..
>>Her seyi merak etmeyin..
>>
>>Sucunuzu inkar etmeyin..
>>Serefinizi kaybetmeyin. .
>>Vataninizi terk etmeyin..
>>Iyilige niyet edin..
>>Buyuklere hurmet edin..
>>Sikintiya sabredin.
>>Aza kanaat
>>edin..
>>Sozunuzde sebat edin..
>>Bildiginizle amel edin..
>>Hatanizi Kabul edin..
>>Yaramaz ise def edin..
>>Varken tasarruf edin..
>>Alimlerle sohbet
>>edin..
>>Nefsinizle inat edin..
>>Sofraniza davet edin..
>>Zararliysa men edin..
>>Seviyorsaniz ifade edin..
>>Kalpleri fethedin..
>>Misafire ikram
>>edin..
>>Muhtaca yardim edin..
>>Bilseniz de istisare edin..
>>Tehlikeye dikkat edin..
>>Hakki teslim edin..
>>Unutacaksaniz kaydedin..
>>Esirgemeyin
>>lutfedin..
>>Gariplere merhamet edin..
>>Kazanmaya gayret edin..
>>Calisani takdir edin..
>>Basariyi tebrik edin..
>>Mazereti Kabul edin..
>>Her an tevekkul edin..
>>
>>Hastalari ziyaret edin..
>>Cocugunuzu terbiye edin..
>>Herkese tebessum edin..
>>Guvenseniz de kontrol edin..
>>Inanmayana ispat edin..
>>Fakirleri
>>gozetin..
>>Hayir icin sarf edin..



cent 22-05-2008 11:18 AM

Ynt: centin degişim aşamaları
 
http://img119.imageshack.us/img119/7171/d15af.jpg




http://img88.imageshack.us/img88/2140/d52ev.jpg




http://img114.imageshack.us/img114/1...902p3451ni.jpg

serpil22 22-05-2008 11:30 AM

Ynt: centin degişim aşamaları
 
centçim harika resimler insanı sanki farklı bir dünyaya götürüyor

cent 22-05-2008 11:56 AM

Ynt: centin degişim aşamaları
 
http://img231.imageshack.us/img231/3...42765017mb.gif



http://img231.imageshack.us/img231/2...15332498cl.gif



Ne güzeldir birine ‘ İyi ki Varsın’ Diyebilmek..
Bu ‘ biri’ hayatınızdaki o boşlukta iyilerin derinliğini bırakmıştır.
Bıraktığı derinlik de, devamında iyi damlalarını ardından getirmek de gecikmeyecek ve ‘İyilikler’ denizini oluşturacaktır.
Bu deniz berraktır.
Ayaklara batacak çakıldan ıraktır.
Ne kadar derine giderseniz gidin denizin dibi aynı mavilikte olacaktır.
Bu deniz suskundur.
Sizi fırtınalarında savurmaz.
Başka denizlerdeki fırtınaların önceden habercisidir.
Onu izlerken dalıp gidersiniz hayallere, ama şu anki gerçeklerle..
Bu deniz Filizdir.
Yeşilinin taze kokusu,yeni doğuşların müjdesidir.
Emekle beslenir,meyveleri çeşit çeşit renk renkdir.
Bu deniz paylaşımdır.
Lokman ağzındayken, kursağı boş olanları düşünmektir.
‘Ne fark eder ki’ deyip geçmemektir.
Binlerce deniz yıldızı sahile vurduğunda,’hangi birini okyanusa geri göndereceğiz’ dememektir.
Bir tanesi için bile çok şey fark ettiğini bilmektir..
Bu deniz ‘ Sevgi’ dir..
Her harfinin hakkını vererek söylemek,değerini bilerek yaşamaktır.
Sözde değil Özde Sevmektir…
Bu gün kaç kişiye ‘ İyi ki Varsın ‘ dediniz…? ? ?

iyi ki Varsın

.:: KİMDEN KAÇIYORUZ KENDİMİZDEN Mİ? NE OLMAYACAK ŞEY! KİMDEN KAPIP KURTARIYORUZ? HAKTAN MI? NE BOŞ ZAHMET! ::. MEVLANA




http://img91.imageshack.us/img91/187...aphy030ef0.jpg

Mevlana’dan Sözler
*”Güneş gibi ol, Şefkatte Merhamet’te
Gece gibi ol, Ayıpları örtmek’te
Akarsu gibi ol, Keremde, cömertlik’te
Ölü gibi ol, Öfkede, asabiyet’te
Toprak gibi ol, Tevazuda, mahviyet’te
Ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol.”

*” Nice insanlar gördüm, üzerlerinde elbiseler yoktu. Nice elbiseler gördüm, içlerinde insanlar yoktu.”

*”Bu hırka içinde olduğunuz müddetçe ne kimseden incinir, ne de kimseyi incitirsiniz.”

*”Cübbe ve sarıkla insan bilgin olmaz. Bilginlik insanın özünde bulunan bir hünerdir.”

*”Adam, sakalla adam olsaydı keçiler de adam olurdu. Çünkü her keçinin sakalı, bıyığı var; ancak keçi kötü bir kılavuzdur. Kendisine uyanları peşine takar kasaba götürür.”

*”Gam gönülden neyi döker, neyi sökerse, karşılık olarak daha iyisini getirir.”

*” Dünya kuru bir istek, faydasız bir oyuncaktan ibarettir.Bizler de onların çocuklarıyız.

*” Ne kadar zengin olursan ol, yiyebileceğin kadar yersin.”

*”İnsanların faydalısı, insana faydalı olanıdır.”

*”Pekmez içinde ne kaynatılırsa kaynatılsın, pekmez adını alır. Bilgi de nurla karışır, kaynatılırsa inatçı bile bilgiyle aydınlanır.

*” İki yüzlünün özür dilemesi kabul edilmez, güzel de değıldir. Çünkü özür onun dilindedir. Gönlünde değil.”

*” Seviyoruz ve hayatımızın güzelliği o yüzdendir.”

*” Kargalar ötmeye başlayınca bülbüller susar.”

*”Sabır, ulaşmanın anahtarıdır.”

*” Kin sapıklığın da aslıdır, kafirliğinde.”

*” Sabrın sonunda açlık, iki misli oldu mu, arpa ekmeği helva kesilir.”

*”Biz güzeliz sende güzelleş, bizim huyumuzla
huylan, başkalarının huyunu bırak.
Cevher madeni olmak istiyorsan, gönlünü aç,
göğsünü deniz haline getir.”

*”Gene gel! gene gel! her ne isen gene gel!
Kafirsen, ateşe tapıyorsan, puta tapıyorsan da, gene gel,
Bu bizim dergahımız umutsuzluk dergahı değil,
Yüz kere tövbeni bozmuşsan da gene gel!”





http://img52.imageshack.us/img52/14/3545139wac9ti.jpg

Mevlana’dan Sözler

Mevlana’nin 7 ögütü

* Cömertlik ve yardim etmede akarsu gibi ol.

* Sefkat ve merhamette günes gibi ol.

* Baskalarin’nin kusurunu örtmede gece gibi ol.

* Hiddet ve asabiyette ölü gibi ol.

* Tevazu ve alcak gönüllükte toprak gibi ol.

* Ya oldugun gibi görün, Ya göründügün gibi ol.



cent 22-05-2008 12:02 PM

Ynt: centin degişim aşamaları
 
[img]http://[http://img130.imageshack.us/img130/9786/1zw0.jpg/img]


http://img130.imageshack.us/img130/5610/2vm7.jpg



http://img232.imageshack.us/img232/7408/4pn8.jpg



http://img232.imageshack.us/img232/4836/5kh3.jpg



http://img130.imageshack.us/img130/9783/6jf5.jpg


http://img130.imageshack.us/img130/203/7ly5.jpg



her alanda farklı olma özel olma amacıyla


sevgiyle kaldık thumbsanim sung66




cent 22-05-2008 12:39 PM

Ynt: centin degişim aşamaları
 
http://img215.imageshack.us/img215/6145/slayt1vv0.jpg


http://img215.imageshack.us/img215/6216/slayt2ix6.jpg


http://img215.imageshack.us/img215/9977/slayt3qh1.jpg

http://img215.imageshack.us/img215/4107/slayt4uf0.jpg

http://img215.imageshack.us/img215/3028/slayt5kx4.jpg


http://img228.imageshack.us/img228/462/slayt6lf0.jpg

http://img215.imageshack.us/img215/485/slayt7mi9.jpg

http://img215.imageshack.us/img215/9052/slayt8wc7.jpg

http://img221.imageshack.us/img221/5564/slayt9ma1.jpg

http://img221.imageshack.us/img221/1709/slayt10wi2.jpg

http://img205.imageshack.us/img205/6141/slayt11cz1.jpg

http://img215.imageshack.us/img215/6262/slayt12np9.jpg


http://img221.imageshack.us/img221/29/slayt13ff8.jpg


hayallerimiz düşüncelerimiz gerçegimizin getirisidir


sevgiyle kaldık mlk34

cent 22-05-2008 12:53 PM

Ynt: centin degişim aşamaları
 
sevgiye dair görüntüler

http://img220.imageshack.us/img220/8604/2mf0.png


http://img220.imageshack.us/img220/7466/5zl6.png

http://img465.imageshack.us/img465/8...eis1eu9ok1.jpg


http://img170.imageshack.us/img170/3861/64da6.jpg


cent 22-05-2008 12:59 PM

Ynt: centin degişim aşamaları
 
http://img162.imageshack.us/img162/8861/69zz6.jpg

berkant16 22-05-2008 01:59 PM

Ynt: centin degişim aşamaları
 
resimler çok güzel ama ben paylaşımlarını da çok beğendim alk78

bir kısmını kopyalayım iş yerine asacağım wave

tüm güzellikler sizinle olsun smiliyface

heal 22-05-2008 03:26 PM

Ynt: centin degişim aşamaları
 
Hayatta mutlu olmanın formülü;
1 fincan yeşil çay
Günde 3 porsiyon meyve
Hergün 1 saat cent in günlüğü ttli3

heal 22-05-2008 03:57 PM

Ynt: centin degişim aşamaları
 
Senin yazdıklarını okumak bile bana çok fayda sağladı, ama bunları da deniycem teşekkürler. Nefes tekniklerine yeni başlıyorum buyüzden biraz zorlanıyorum ama olsun. Alışırım.

cent 23-05-2008 01:08 AM

Ynt: centin degişim aşamaları
 

dosta sevgiye dair .....

http://img48.imageshack.us/img48/2900/resim12km1.jpg

http://img158.imageshack.us/img158/5986/60cu8kr5.gif



bu resime bakıpta çocuklarını kuzularını düşünmeyen varmıdır acaba


http://img145.imageshack.us/img145/1880/2229mj2ag.jpg



sevgiyle kaldık cilgin897

cent 23-05-2008 01:49 AM

Ynt: centin degişim aşamaları
 
gülme hakkımızla haydi canlanalım

♥ İstediğinizi söyleyin emniyettesiniz” dediler, söyledik, EMNİYET’teyiz…

♥ Ayakkabının kalleşi ayağı arkadan vurur.

♥ Bekarlık canıma tak etti. Bende KIZ kulesini kaçırdım.

♥ Yeni yil iptal edildi. Çünkü eskisini buldular!..

♥ Maliyeden yeni bi vergi daha ”duvar yazisi vergisi”

♥ Şu araba benim olsun. 5 milyar borcum olsun. SATINCA ÖDERİM.

♥ Vatandaş çok BONKÖR. Krizlerin faturasını o ödüyor çünkü..

♥ Artık her çocuk ZAMane çocuğu.

♥ Ekonomi kilitlendi. RESET’leyelim lütfen.

♥ KERİZİ çok olan yerin, KRİZİ erken olur.

♥ Ülkemdeki ZAMLAR, yağmur gibi DAMLAR.

♥ Eskiden zamPARA’ydım. Kriz geldi zamSEFİL oldum.

♥ Eskiden ekmek aslanın ağzındaydı. Şimdi aslanda aç.

♥ Çok endişelendim. Bügün zam yapılmadı. Acaba hükümetin başına birşeymi geldi?

♥ TATİLDEYİZ. imza: Cezaevindeki hortumcular.

♥ Oyunu doğru partiye ver. Sonra oooy anam oy deme.

♥ Dolar yine fırlamış. O ne fırlamdır siz bilemezsiniz.

♥ Bütün umutlarım suya düştü.Ama boğulmadılar.Çünkü onlara yüzme öğretmiştim.

♥ COK YARDIMSEVERIMDIR BUTUN YARDIMLERI KABUL EDERIM .

♥ ….Ve Tanri kadını yaratti. O da kalkti kaynana oldu.

♥ AşK BiR MuZ KaBuĞuDuR BaStIN Mı AyAğIn DeĞiL HaYaTıN KaYaR

♥ Dost kara günde KARANLIĞA KARIŞIR.

♥ Babam sevdi annemi aldı,Mecnun sevdi Leyla’yı aldı, ben sevdim babayı aldım.

♥ DELİ gibi sevdim, MANYAK gibi evlendim.

♥ Gerçekler acıdır ,baklava tatlıdır, o zaman baklava gerçek değildir.

♥ Kim demiş kırmızı ışıkta geçilmez diye? rahmetli geçerdi.

♥ Kafanı çevirip durma! Aklından geçenleri okuyamıyorum.
♥ Araçlarda cep telefonunuzu kapatınız.TELEF olmayınız.

♥ SUDAN UCUZ cep telefonu alıp, ATEŞ PAHASI faturalar ödüyoruz.

♥ Bu tüp bebek hatalı, hep GAZ kaçırıyor.

♥ Kim vurduya gittim,birazdan gelicem.

♥ Aile kabristanıdır.Damsız girilmez.

♥ Bilmemek ayıp değil, yeterki çaktırma.

♥ Büyük jetona para verme, küçükten al besle büyüt.

♥ Adam o kadar fakirmiş ki VİRAJI bile alamamış.

♥ Bizi çekemediler, halat koptu.

♥ İyi başlayan herşey kötü biter, kötü başlayan herşey berbat biter.

♥ Hayata çift sıfırdan başlayın, tuvalet bekçliği neden olmasın.

♥ Sonsuz ucuzluk istiyorsanız uzaya gidin.

♥ Tam öğrenmeye başlamıştım ki okul bitti.

♥ Araçlarda arabesk müzik yasaklansın, artık BATMASIN BU DÜNYA.

♥ Cennet gibi bir ülkede yaşıyoruz.İŞSİZLER CENNETİ ama..

♥ Politikacılar uyuyamayınca VATANDAŞ sayıyorlar.

♥ Yalan söyleyen yükseliyor.YALANCI DİL bilmeyene iş yok.

♥ Hayat pahalılığı o kadar arttıki, KİRALIK evler artık KRALLIK.

♥ Artık yalan söyleyeni dokuz köye muhtar yapıyorlar.

♥ Her politikacının bir DARBE yiyişi vardır.

♥ İnce bağırsak Sİ , kalın bağırsak DO olur.

♥ Türkçeyi katlettiler.CÜMLEmizin başı sağolsun.

♥ Bu ne bu hal şöför bey !.. SÜRATINDAN düşen bin parça..

♥ Dengeli beslenme konusunu ancak ZARİF olan anlar.

♥ İnsanlık öldü. Katili MENFAAT.

♥ Kadınlar artık estetik ameliyatlarını CİLDİ CİLDİ düşünüyorlar.

♥ HacıVAT şarkıcı oldu.O artık megaVAT.

♥ Kızlar artık beyazYATLI prenslerini bekliyorlar.

♥ Tam bir serseri gibiydi.Sonunda bir serseri kurşuna kurban gitti.

♥ Ali babanın bir ÇİFTliği var. Veli babanın bir TEKliği.

♥ Pire itte, cep telefonu yigitte bulunur.
♥ Yigidin cep telefonu meydandadir.

♥ Alismadik cepte telefon durmaz.

♥ Ey cep telefonlu Turk Gencligi…

♥ Arsizin yuzune tukurmusler,”Kapsama alani disindayim”demis.

♥ Insani dert, cep telefonunu kart oldurur.

♥ Bir cep telefonlu Turk dunyaya bedeldir.

♥ At olur meydan kalir, yigit olur cep telefonu kalir.

♥ Bosbogazi cehenneme atmislar,”cep telefonum nerede?”demis.

♥ Cingeneye beylik vermisler, once cep telefonu almis.

♥ Cep telefonlu coban, yoksul beyden yegdir. .

♥ Denize dusen cep telefonuna sarilir.

♥ Dilenciye cep telefonu vermisler, kartini begenmemis.

♥ El elin esegini cep telefonuyla arar.

♥ Erkegin kalbine giden yol cep telefonundan gecer.

♥ Haydan gelen cep telefonu faturasina gider. .

♥ Ben sporcunun zeki, cevik, cep telefonlu ve ahlaklisini severim.

♥ Ayrani yok icmeye, cep telefonu ile gider … .

♥ Gormemisin cep telefonu olmus, tutmus antenini koparmis.




sevgiyle kaldık gülmeyi yarı yolda bırakmadık khkh56 bisiklet khkh56

cent 23-05-2008 02:05 AM

Ynt: centin degişim aşamaları
 
http://img152.imageshack.us/img152/7...yukari1nh6.jpg


WEZ Format +3. Şuan Saat: 07:20 PM.

Powered by vBulletin® Version 3.8.8
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.