![]() |
SEVGİ IŞIĞI Eğer sözlükten tek bir sözcük seçmek zorunda olsam Sanırım bu söz SEVGİ olacaktı Dünya yüzünde sevgi olmasa Sanırım onu ben bulacaktım Bu şiir yazılmamış olsa sanırım onu ben yazacaktım J Bizler sevgi yi kitaplardan öğrenmek zorunda kalacak kadar sevgisiz büyümüş nesilleriz. SEVGİ SOFRASI Bir gün sormuşlar ermişlerden birine: -Sevginin sadece sözünü ede...nlerle, onu yaşayanlar arasında ne fark vardır? -"Bakın göstereyim" demiş, ermiş.. Önce sevgiyi dilden gönüle indirememiş olanları çağırarak onlara bir sofra hazırlamış.. Hepsi oturmuşlar yerlerine.. Derken tabaklar içinde sıcak çorbalar gelmiş ve arkasından da `derviş kaşıkları` denilen bir metre boyunda kaşıklar.. Ermiş sofradakilere, "Bu kaşıkların ucundan tutup öyle yiyeceksiniz" diye bir de şart koymuş.. "Peki! " deyip içmeye teşebbüs etmişler.. Fakat o da ne? Kaşıklar uzun geldiğinden bir türlü döküp saçmadan götüremiyorlar ağızlarına.. En sonunda bakmışlar beceremiyorlar, öylece aç kalkmışlar sofradan.. Bunun üzerine, "Şimdi.." demiş ermiş: -"Sevgiyi gerçekten bilenleri çağıralım yemeğe.." Yüzleri aydınlık, gözleri sevgi ile gülümseyen ışıklı insanlar gelmiş oturmuş sofraya bu defa.. "Buyurun.." denilince, her biri uzun boylu kaşığını çorbaya daldırıp, sonra karşısındaki kardeşine uzatarak içirmiş.. Böylece her biri diğerini doyurmuş ve şükrederek kalkmışlar sofradan.. "İşte!" demiş ermiş ve eklemiş: -Kim ki hayat sofrasında yalnız kendini görür ve doymayı düşünürse, o aç kalacaktır. Ve kim kardeşini düşünür de doyurursa, o da kardeşi tarafından doyurulacaktır. Şüphesiz ve şunu da unutmayın, hayat pazarında alan değil, veren kazançtadır daima... |
Cevap: SEVGİ IŞIĞI "Sevgi" paylaştıkça çoğalan tek şeydir. |
Cevap: SEVGİ IŞIĞI sevgi hakkında birlikte paylaşımlarda bulunabilmek için açtım bu konu başlığını |
Cevap: SEVGİ IŞIĞI geçenlerde bi yerde okumuştum sevdiğimiz renkler pozitif enerji verirmiş, sevmediğimiz renkler hasta bile edebilirmiş.Ben de renk renk çiçek bakıyorum evde hepsi de pozitif olağanüstü enerji verio bana.Onlar benim sevgimle, ben de onların sevgisiyle büyüyorum. |
Cevap: SEVGİ IŞIĞI Başka birisine kendime yetemediğim için bağlanıyorsam, karşımdaki kadın ya da erkek benim için bir cankurtaran olabilir belki ama aramızdaki bağ sevgi bağı olamaz. Çelişik gibi görünse de yalnız kalabilme yeteneği sevebilme yeteneğinin tek koşuludur. |
Cevap: SEVGİ IŞIĞI SEVGİ NEFESTİR... Nefes almak hayat demekse ve sevgi bir nefesse hiç düşünme içine çek derin derin. Korkma en fazla vereceği zarar hücrelerini dolduran yaşam enerjisi ve beyninde oluşan mutluluktur... |
Cevap: SEVGİ IŞIĞI Arda arda derin derin nefes alayım dedim 5.nefesten sonra kendı kendıme gulmeye başladım.:D |
Cevap: SEVGİ IŞIĞI Sevgi dünyadaki en incelikli güçtür. Sevgi her zaman ıstırap çeker, hiçbir zaman ne gücenir ne de intikam almaya çalışır. Sevgi insanlığın, şiddet hayvanlığın kanunudur. Sevginin olduğu yerde hayat vardır. Ghandi |
Cevap: SEVGİ IŞIĞI bana hep sevdiğim insanlar zarar verdi..kimseyi sevmek istemiyorum..yu89 |
Cevap: SEVGİ IŞIĞI belki severken hiçbirşey beklememeli.. belki doğru insanları sevmeyi öğrenmeliyiz.. sonuçta sevmek bir yetenek bence.. içimizde varolan.. sorun yönlendirmekte belki de |
Cevap: SEVGİ IŞIĞI Koşulsuz şartsız sorgusuz yargısız hesapsız kitapsız bir sevginin varolduğunu bana öğrettiğin için teşekkür ederim kızım. anneler günün kutlu olsun :) |
Cevap: SEVGİ IŞIĞI Hiç Beklentisiz Sevdiniz mi? Yani bugün telefon etmedi demeden, şu an nerede acaba diye kendi kendinizi yemeden, yaş günümü hatırlayacak mı acaba diye bir beklenti içine girmeden... Sevdiniz mi hiç? Onun, size ait bir mal olmadığını kabul edip, onu özgür yaşamı ile denediniz mi? Yanında ki kız arkadaşına aldırmamayı... öğrenip, ama aldırmıyormuş gibi yapmadan, gerçekten aldırmadan,- bitecekse biter, bunu ben değiştiremem, beni sevmeyi bırakmasını değiştiremeyeceğim gibi -diye düşünüp. Onu yersiz kıskançlıklara boğmaktan ve kendinizi yıpratmaktan vazgeçe bildiniz mi hiç? Hiç beklemeden çalan bir kapıda Onu karşınız da görmek ne güzeldir bilirmisiniz? Beklemediğiniz bir anda hediye almak en sevdiğinizden.. Ve beklemeden gelen bir 'seni seviyorum 'mesajının tadına varabildiniz mi hiç? Siz istediğiniz için değil, O istiyor diye yapıldı mı tüm bunlar? Ve beklentisiz sevmemin tadına bakabildiniz mi hiç? Bugün beni hatırlamadı yerine..-hiç beklemiyordum , senin geleceğini -diyebilmek ne güzeldir oysa.. Onu boğmadan, kendinizi boğmadan , sevebilmek ne güzeldir.. Sahiplenme duygusundan uzak, sevmemim, sevilmemim tadına varabildiniz mi hiç? Yapılmamış davranışlar, söylenmemiş sevgi sözcükleri ile kendi kendimizi aşk çıkmazında kaybedeceğinize, Hiç beklenmeyen bir demet çiçekle mutlu oldunuz mu? Beklentisiz sevin.. Ben beklentisiz seviyorum.. Niye aranmadım diye düşünüp kendini kendinizi yiyeceğinize Hiç beklenmedik bir 'seni özledim 'mesaji ile aşk ı yakalayın.. Beklentisiz sevin.. Ben beklentisiz seviyorum.. O sizin sevgiliniz oldu için değil.. Ona tapulu malınız gibi. Cantanız, arabanız gibi davranma hakkınız olduğunu düsünmeden. Onu sevdiğiniz,onun da sizi sevdiği için ,sevin.. Sevgiye karışan beklenti denen illeti hemen silin aşkın ak sayfalarından.. Göreceksiniz ki O zaman aşk başka bir güzel.. Göreceksiniz ki , O zaman sevgili daha bir romantik.. Göreceksiniz ki O zaman sevmek ve sevilmenin damaklarda bıraktığı tat, Yıllanmış şarap gibi, Beklenti zehrine karışmadan bir başka döndürüyor insanın başını.. Ben beklentisiz seviyorum.. Onun nerede olduğunu merak etmiyorum.. Beni bugün neden aramadı diye geçirmiyorum içimden, aramadığı zamanlar da.. Geleceğe dair hayallerimde yok saten.. Ben sevgiyi yaşıyorum.. Onun yanımda olduğu anlar o kadar değerli ,o kadar kıymetli ki.. Gerçekleşmemiş ve gerçekleşmeyecek beklentilerle mahvetmiyoruz o anları.. |
Cevap: SEVGİ IŞIĞI Aşık olmakla sevmek arasındaki farkı sormuşlar ? Cevaplamış Şems: "Senin baktığına herkes bakar; ama senin onda görebildiğini herkes göremez. Herkes aşık olabilir; ama hiçkimse senin gibi sevemez. Tek fark sensin.. "Seni özel kılan; sevdiğin değil, sevgin". |
Cevap: SEVGİ IŞIĞI Hıncal Uluç'tan sevgi üzerine Ortaköy'de oturuyoruz bir arkadaşımla… 'Anlayamıyorum, Hıncal' dedi..' Anlayamıyorum, beni gerçekten sevip sevmediğini. 'Yüzüne baktım. Anlattı… 'Bir aradayken öyle iyiyiz ki. Öyle yakın, öyle candan, öyle sevgi dolu ki bana karşı… Sokuluşu, dokunuşu, bakışı… Hani vücut dili diye bir şey varsa, bu kız her hali ile beni sevdiğini haykırıyor adeta… Zaten, diliyle de söylüyor, sık sık çok sevdiğini…' 'Sorun ne öyleyse' der gibi baktım, bir daha gözlerinin ta içine… 'Sorun var mı, onu da bilmiyorum ya… İçimden bir ses, bu işte bir eksiklik olduğunu söylüyor bana hep… Geçen gün birden ne fark ettim bilir misin? ' Sustu bir an… Söyleyip söylememekte terettüd etti. Ama söyledi sonunda… 'Geçen gün düşünürken, birden farkına vardım ki, buluşmak için bütün teşebbüsler benden geliyor. Ben arayıp bir yere davet etmesem, günlerce birbirimizi görmüyoruz. Beni görmek, benimle buluşmak için ondan hiç çaba yok.' Söylemekte tereddüt ettiği şey işin en can alcı noktasıydı oysa… 'Seviyor mu, sevmiyor mu?' diye papatya falı bakmayı bir yana bırakırsanız, sorunun çözümünü en gerçekçi verecek formüldü bu. Sevginin bir tek amacı vardır. Birlikte olmak… Birlikte gidilen yerlerin, birlikte yapılan şeylerin hepsi araçtır… Gerçek sevginin en sağlıklı, en doğru ölçeğidir bu… Bir arada olma isteği… Nerede, nasıl olduğu, hiç önemli olmaksızın. Dostuma, yıllar önce aniden biten bir ilişkimi anlattım. Sinemaya gidelim demiştim, üniversite yıllarında büyük aşkıma… O da beni seviyordu ya… Yani ikimizde öyle sanıyorduk… Filmi sordu… Söyledim…Beğenmedi… Benimle buluşmaktan vazgeçti, filmi beğenmediği için… O zaman anladım ki, sevdiği şey ben değilim… Benim ona sunduklarım… Benimle buluşmasını istiyorsam, onun hoşuna gidecek bir şey bulmak zorundaydım, her defasında. Ben amaç değil, araçtım. Amaç, benim sunduklarımdı. Hayır, bunun adı sevgi değildi… Benim için zor bir karardı, ama verdim ve bitirdim. 'Her şey çok iyi gidiyordu, ne yaptım da onu kırdım, suçum ne bir bilsem,' demiş ortak dostlarımıza. Anlatmadım bile. Anlatsam da anlayamazdı, biliyordum. Kaç yıl geçti aradan. İddia ederim, hala anlamış değildir niye bittiğini. Aslında, 'Bitti' yanlış bir deyiş… Hiç başlamamış ki meğer… Öyle sanmışız… Gerçek sevginin tek ölçeğidir bu, bir arada olma isteği… Seven, gerçekten, yürekten > seven, bir arada olabilmek için mucizeler yaratır. Bütün öncelikleri sevgilisine tanır…Sizi gerçekten seviyor mu? Ya da siz onu gerçekten seviyor musunuz? Kendi duygularınızdan emin değilseniz ya da onun duygularından şüphedeyseniz… Dikkatle bakın… Dikkatle izleyin… Dikkatle gözleyin… Onunla buluşmak, onunla bir arada olmak için neler yaptığınıza, yapabildiğinize bakın… Onun sizinle bir arada olmak için gösterdiği çabaları değerlendirin. |
Cevap: SEVGİ IŞIĞI güzel şeyler yazılmış ama ben nedense özellikle son zamanlarda...bu dünyadaki sevginin ve aşkın öldüğüne inanıyorum... eskiden bugüne kadar yaşama sebebim sevgiyi veya aşkı bulacağımın umuduydu ama artık o umudum da kalmadı boşluğa çıktım...sevgi ve aşk için yaşayan ben, şimdi kendime yeni bir hedef tayin edebilmiş değilim..boşluktayım.. çünkü kimi görsem duysam sevgisizlik çektiğini görüyorum....tahammülsüzlük, sabırsızlık, tükenmişlik, hoşgörülü olmamak ve benzeri şeyler de cabası.. |
Cevap: SEVGİ IŞIĞI Sevdikçe varlığının kâinatla toplandığını görürsün. Sevince, kendini kendinden öte taşırsın. Sevince kalbine yeni ve sonsuz kanatlar takarsın. Sevince, mavi bir deniz olur kalbin; hiç bilmediğin kıyılara varırsın. ... ... Bağışlamayı öğren: Bağışladıkça dostlarının sayısını onla çarpmış olursun. Bağışlamak kalbinin yükünü azaltır. Bağışlayınca, kalbine batan dikenler güle döner. Bağışlayınca önce kendini bağışlamış gibi olursun, nefretin ve kinin yükünü omzundan atarsın. Güne katılacak en güzel şey sevgidir diyerek sevgilerin en güzeli ile kalmanız , Su berraklığında sevgiler yaşamanız dileğiyle.,, Sevgi yüreğinizden hiç eksik olmasın, Günaydın, Herkese.... |
Cevap: SEVGİ IŞIĞI EN GÜZEL GÜN: Bugün EN KOLAY ŞEY: ... Hata Yapmak EN BÜYÜK ENGEL: Korku,Endişe EN BÜYÜK HATA: Yılgınlık BÜTÜN KÖTÜLÜKLERİN KAYNAĞI: Bencillik EN GÜZEL EĞLENCE: Çalışma EN KÖTÜ YENİLGİ: Pes etmek EN İYİ ÖĞRETMENLER: Çocuklar EN ÖNCE GELEN İHTİYAÇ: İletişim EN MUTLU EDEN ŞEY: Başkalarına faydalı olmak EN KÖTÜ KUSUR: Keyifsizlik,moralsizlik EN KÖTÜ DUYGU: Öfke,Hınç EN GÜZEL ARMAĞAN: Bağışlama EN HOŞ DUYGU: İç huzur EN KISA YOL: Emin Adım EN ÖNEMLİ GEREKSİNİM: Aile Ocağı EN İYİ SIĞINAK: Tebessüm EN İYİ ÇARE: İyimserlik EN BÜYÜK GÜÇ: Umut EN YÜCE DUYGU: Sevgi |
Cevap: SEVGİ IŞIĞI Dünyayı güzellik kurtaracak. Bir insanı sevmekle başlayacak herşey |
Cevap: SEVGİ IŞIĞI SEVGİ ÖNCELİKTİR Üniversite yıllarımız... Biz iki erkek arkadaşız. Onlar da iki kız. Öyle tanıştık SBF'nin kantininde... Birlikte çıkıyoruz... O yıllarda çıkma ne demek... Sinemaya falan birlikte gidiyoruz öğlenden sonraları. Akşam üzerleri de o zamanlarda çok ünlü Filiz Pastanesi'nde buluşup çay falan içiyoruz. Çok sevdiğim bir şiir vardı, aklımda kaldığı kadarıyla, şöyleydi sanki, o yıllardaki aşklarımızı anlatan... Bir şey var aramızda senin gözlerinde belli, benim yanan yüzümden. Susuyoruz, arada bir, gülüşerek başlıyoruz söze. Ne kadar gizlesek nafile, bir şey var aramızda, senin gözlerinde ışıldıyor, benim dilimin ucunda... Söyleyemiyoruz ,Seni Seviyorum, diye... Ama öyle şeyler yapıyoruz ki, her şey ayan beyan... Ne mi yapıyoruz mesela... Biz üçümüz, Mülkiyeliyiz. ,Aramızda bir şeyler olan, Orta Doğulu... Bir gün öğleye doğru, üç mülkiyeli, Kızılay'da rastlaştık... Sinemaya gitmek üzere sözleşiyoruz. Uzaktan bizim Orta Doğulu çıktı meydana. ,Hayrola, dedi. ,Öğleden sonra sinemaya gidiyoruz, haydi sen de gel, dedim. ,Çok mu istiyorsun, dedi. ,Evet, dedim. ,Biletleri alın beni bekleyin. Senin için gelirim, dedi, koştu gitti. Sinema ikide... İkiye çeyrek kala buluştuk. Üç Mülkiyeli. Orta Doğulu görünürde yok... Bizim kız ,Hadi girelim, dedi. ,O laf olsun diye 'Gelirim' dedi. Gelemez. Öğleden sonra final sınavı var. Nasıl gelir ki!..., Biletlerin ikisini onlara uzattım... ,Gelecek., dedim. ,Siz girin, ben beklerim,. Saat iki buçuğu geçiyordu, sinemanın önünde bir taksi durdu. İçinden nefes nefese Orta Doğulu indi... ,Kusura bakma geç kaldım., dedi... ,Öğleden sonra final sınavım vardı. Bu sınava raporsuz girmezsek dönem hakkım yanar. Bu yüzden girdim. Kağıdın altını hemen bomboş imzalayıp verdim. Fırladım, taksiye koşarken ayağım burkuldu, topuğum kırıldı. Yurda gidip ayakkabımı değiştirmek zorunda kaldım. Bu yüzden geciktim., Sonra kulağıma eğildi. ,Ama ne kadar geç kalırsam kalayım, kapıda beni bekleyeceğini biliyordum., dedi. ,Ben de geleceğini biliyordum., dedim, elini elimin içinde sıkarken... Sevginin en yüce yanıdır, inanmak... Ama ben başka şey anlatmak istiyorum, bugün... İnsanları ne kadar seviyoruz. Onlara ne kadar değer veriyoruz. Bunun bir tek şaşmaz ölçeği var. Günlük hayatımızdaki önceliklerdeki yeri? ,Hadi sen de gel, dediğimde ,Sınavım var, gelemem, diyebilirdi Orta Doğulu... Kimse de bir şey diyemezdi. Öyle demedi..., Senin için her şeyi yaparım, dedi... Benimle herhangi bir gün, herhangi bir saatte gidebileceği o sinemaya, sırf ben o gün istiyorum diye, o gün gidebilmek için, sınavdan ,Sıfır, almaya razı oldu. Şimdi bir de herkesin günlük yaşantısında her zaman rastlanan başka örneklere bakın... Sevgilim, sana tapıyorum. Bugün buluşmayı çok isterdim ama, berberden randevu almıştım.,, ,Alo, darling. Bu gece seninle buluşacaktık ya. Bir kız arkadaşım boy frendi ile bozuşmuş. Onu teselli etmem gerek. Beni affet!,, ,Hayatım sen bir tanesin. Ama yarın buluşamayız. Galatasaray'ın maçı var., Listeyi sabaha kadar uzatabilirsiniz. Şimdi bir düşünün. Hem size ileri sürülen özürlere. Hem sizin ileri sürdüklerinize. Kimi, neleri tercih ediyorsunuz, kimlere... Ve siz nelere tercih ediliyorsunuz? Eğer, sizin için berberden, maçtan, sizi davet eden ya da size gelen herhangi bir arkadaştan sonra geliyorsa, sakın ola, onu sevdiğinizi falan düşünmeye kalkmayın. İnsanlar bazen kendilerini de kandırır, sevdiklerine. Ya da şüpheye düşerler, ,Ona karşı duygularım, cok karışık... Seviyor muyum acaba?, diye... Sevginin ve değerin en yanılmaz ölçeği, tercihtir, önceliktir. Hadi sinemaya gidelim, dediğinizde, arkadaşını ,Tabii, harika, demeden önce ,Ne film oynuyor?, diyorsa, hele hele ardından ,Ben o filmi sevmem., deyip, buluşma teklifinizi reddediyorsa mesela, bilin ki asıl sevdiği sinemadır. Siz değilsiniz. Siz ancak onun ilgisini çekecek bir film ve boş bir zamanını bulabilirseniz, onunla buluşabilirsiniz. Bunun da adı sevgi olamaz tabii... Sevgide önemli olan bir arada olmaktır. Sinema bahanedir sadece. Düşünün bakalım, sevdiğinizi sandığınız insanın, hayatınızdaki öncelik sırası neydi? En tepede mi? O zaman gerçekten seviyorsunuz demektir. Ya da şöyle... Hayatındaki en büyük önceliği daima size veriyorsa, hiç şüpheniz olmasın, en cok sizi seviyor. Onun için en değerli varlık sizsiniz. Hem kendi karmaşık duygularınızı çözmenin, hem de onun duygularını kesinlikle belirlemenin en şaşmaz yoludur, öncelik testi... Çünkü en çok sevilen, en önce gelir. ,Benim her şeyimsin, kolay laftır, herkes söyleyebilir. Eğer sizi bir şeye tercih ediyorsa ancak o zaman her şeyiniz demektir gerçekten. Birisiyle ilgili duygularınızdan ya da onun duygularından şüpheniz varsa, derhal bu ,Öncelik, testini yapın, her günkü yaşantınızdan örnekleri hatırlayarak. Şaşmaz gerçek hemen ortaya çıkacaktır. Sevgi bir bakıma önceliktir çünkü! Can Dündar |
Cevap: SEVGİ IŞIĞI Kadir Serarslan; Dünyayı güzellik kurtaracak. Bir insanı sevmekle başlayacak herşey kendini sevmekle başlar herşey... |
Cevap: SEVGİ IŞIĞI Sevgi ve dostluk Kavgayı, bir yaprağın üzerine yazmak isterdim sonbahar gelsin yaprak dökülsün diye Öfkeyi, bir bulutun üzerine yazmak isterdim yağmur yağsın bulut yok olsun diye Nefreti, karların üzerine yazmak isterdim güneş açsın karlar erisin diye ...Ve dostluğu ve sevgiyi, yeni doğmuş tüm bebeklerin yüreğine yazmak isterdim onlarla birlikte büyüsün bütün dünyayı sarsın diye Yılmaz Güney |
Cevap: SEVGİ IŞIĞI Hayat der ki ; sevdiklerinizi artı ve eksileri ile kabul etmeyi öğrenmedikçe, Sevmeyi ve sevilmeyi beklemeyin... Yoksa sevmenin lezzetine varamayacak, Eleştirmekten sevmeye vakit bulamayacaksınız.... Ve hayat der ki; dostluk ipekten bir gömlek gibidir... Onu taşımayı bilemezsiniz sırtınızdan kayıverecektir... Sırtında dost gömleği olmayan yürekler hep üşürler. |
Cevap: SEVGİ IŞIĞI |
Cevap: SEVGİ IŞIĞI SEVGİYİ ANLAYABİLEN ZAMAN Bir zamanlar, bütün duygular bir adada yaşarmış. Mutluluk, Üzüntü, Sabır, Öfke, Korku, Kibir, Bilgelik, Sevgi...her türlü duygu bu adada olduğu için bu adaya 'duygu adası' deniliyormuş. Ada sakini duygular, günün birinde, tesbit edemedikleri bir yerden, adanın bir kaç gün içinde batacağı yönünde ısrarlı anonslar duymuşlar. İlk anda bunun büyük ber şaka olduğunu düşünmüş bazıları,ama anonslar devam ettikkçe, durumun ciddi olduğunu düşünerek, birer ikişer adadan ayrılmaya başlamışlar. Hemen her duygunun kendine ait bir kayığı yahut gemisi ya da yatı olduğundan, adadan ayrılmak nisbeten kolay olmuş onlar için. Ama Sevgi'nin küçücük bir sandalı bile yokmuş. O yüzden, kendisini alacak birini buluncaya kadar, mecburen adada kalmış. Duyguların büyük kısmının adadan ayrıldığı günlerden birinde, ada anonsta söylendiği gibi yavaş yavaş batmaya başlamış. Bunun üzerine, Sevgi, yüksekçe bir kayaya çıkıp yardım istemeye başlamış adadan henüz ayrılan diğer duygulardan. İlk önce, Zenginliği görmüş büyük ve güzel bir yatın içinde. El edip, yüksek sesle bağırmış: - Zenginlik beni de alır mısın? Yatın her tarafına yığdığı eşyaları gösteren Zenginlik: - Hayır alamam. demiş - Görüyorsun, altın gümüş, zümrüt derken yat doldu. Senin için yer kalmadı. Zenginlikten vefa görmeyen Sevgi, biraz daha geride, büyücek bir yelkenli görmüş. Dikkatlice baktığında anlamış ki bu yelkenli Kibir'in: - Kibir, Kibir!... Benim sandalım bile yok, ada da batıyor, yardım et lütfen! - Sana yardım edemem. demiş Kibir. - Biraz pejmürde gözüküyorsun; yelkenlimin fiyakasını bozacaksın. Bu cevap karşısında çok üzülen sevgi, bir kayığa binip kürek çeker vaziyette, Üzüntü'yü farketmiş o sırada. Sevgi bu kez ondan yardım istemeye karar vermiş: - Üzüntü, seninle gelebilir miyim? - Ah sevgili sevgiciğim! demiş üzüntü. - Yalnız gitmeye karar vermiş olduğum için o kadar üzgünüm ki! Bu cevap üzerine üzüntüsü daha da artan Sevgi, yüzünü adanın öbür tarafına doğru çevirdiğinde, bir mavnanın üzerinde neşeyle zıplayan birini görmüş. Mutlulukmuş bu. Sevgi ona da seslenmiş; ama Mutluluk o kadar mutluymuş ki, Sevginin ona seslendiğinin farkına bile varmamış. Çaresiz biçimde mutluluğa seslenmeye devam eden Sevgi, ansızın, bir ses duymuşyakınında: - Buraya gel Sevgi! Seni ben götüreyim. Sevgi çok sevinmiş ve koşar adım sahile koşup içinden yaşlıca bir adamın kendisine seslendiği kayığa atlamış. Kayıkla fazlaca bir yer itmeden de, adanın büsbütün sulara gömüldüğünü görmüşler. Sevgi, bu kadar duygu çağırdığı halde onu almazken kendisini kayığına çağıran bu saçı başı ağırmış duyguya teşekkür etmiş defalarca. Ama, Duygu Adasında o güne kadar hiç görmediği bu yaşlıya adını bile sormayı unuttuğunu, ancak karaya varıp da vedalaşmalarından sonra farketmiş. Sonra da, günlerden bir gün geldikleri bu yeni kara parçasında Bilgeliğe rast gelince, ismini bile sormadığı bu kadirşinas yaşlıyı tarif edip ismini sormuş kendisine. - O zamandan başkası olamaz. diye cevap vermiş Bilgelik. -Zaman mı? peki niye yalnız o bana yardım etti? - Çünkü. demiş Bilgelik, - Sevginin gerçek değerini ancak zaman kavrayabilir. |
Cevap: SEVGİ IŞIĞI Bir insanı gerçekten sevmek ne demektir bilmiyor musunuz; nefret, kıskançlık, öfke hissetmeden, ne yaptığına veya ne düşündüğüne karışmak istemeden, kınamadan, kıyaslamadan sevmek ne demek bilmiyor musunuz? Sevginin olduğu yerde kıyaslama olur mu? Birisini bütün kalbinizle, bütün zihninizle, bütün vücudunuzla, bütün varlığınızla sevdiğiniz zaman karşılaştırma söz konusu olur mu? Kendinizi o sevgiye tamamen teslim ettiğinizde başkaları yoktur artık. Sevginin sorumluluğu ve vazifesi var mıdır, ayrıca bu kelimeleri kullanır mı? Bir şeyi görev gereği yaptığınızda bunda sevgiye yer var mıdır? Görev sevgi içermez. Görevin insanı esir alan yapısı insanı mahvetmektedir. Bir şeyi göreviniz olduğu için yapma gereği hissediyorsanız yaptığınız şeyi sevmiyorsunuz demektir. Sevginin olduğu yerde görev ve sorumluluk yoktur. Çoğu ebeveyn ne yazık ki çocuklarından sorumlu olduklarını düşünür ve sorumluluk anlayışları, çocuklarına neyi yapmaları neyi yapmamaları, büyüyünce ne olmaları ne olmamalarını söyleme şeklinde kendini gösterir. Anne babalar çocuklarının toplumda güçlü bir yere sahip olmalarını isterler. Sorumluluk dedikleri şey, o taptıkları saygınlığın bir parçasıdır ve bana kalırsa saygınlığın olduğu yerde düzen yoktur; bütün dertleri mükemmel bir burjuva olmaktır. Çocuklarını topluma uyum sağlamaya hazırlarken savaşı, çatışmayı ve vahşeti devam ettirmiş olurlar. Sizce bu ilgi ve sevgi midir? Gerçekten ilgi göstermek bir ağaca veya bitkiye gösterdiğiniz gibi ilgi göstermektir, ona su vererek, ihtiyaçlarını ve en iyi hangi toprakta yetiştiğini inceleyerek, ona şefkat ve özenle bakarak. Çocuklarınızı topluma uyum sağlamaya hazırlarken onları aslında ölmeye hazırlıyorsunuz. Çocuklarınızı sevseydiniz savaş olmazdı. Jiddu Krishnamurti - Bilinenden kurtulmak |
Cevap: SEVGİ IŞIĞI Sevi Şiiri Ben senin en çok sesini sevdim Buğulu çoğu zaman, taze bir ekmek gibi Önce aşka çağıran, sonra dinlendiren Bana her zaman dost, her zaman sevgili Ben senin en çok ellerini sevdim Bir pınar serinliğinde, küçücük ve ak pak Nice güzellikler gördüm yeryüzünde En güzeli bir sabah ellerinle uyanmak Ben senin en çok gözlerini sevdim Kah çocukça mavi, kah inadına yeşil Aydınlıklar, esenlikler, mutluluklar Hiç biri gözlerin kadar anlamlı değil Ben senin en çok gülüşünü sevdim Sevindiren, içimde umut çiçekleri açtıran Unutturur bana birden acıları, güçlükleri Dünyam aydınlanır sen güldüğün zaman Ben senin en çok davranışlarını sevdim Güçsüze merhametini, zalime direnişini Haksızlıklar, zorbalıklar karşısında Vahşi ve mağrur bir dişi kaplan kesilişini Ben senin en çok sevgi dolu yüreğini sevdim Tüm çocuklara kanat geren anneliğini Nice sevgilerin bir pula satıldığı bir dünyada Sensin, her şeyin üstünde tutan sevgini Ben senin en çok bana yansımanı sevdim Bende yeniden var olmanı, benimle bütünleşmeni Mertliğini, yalansızlığını, dupduruluğunu sevdim Ben seni sevdim, ben seni sevdim, ben seni... Ümit Yaşar Oğuzcan |
Cevap: SEVGİ IŞIĞI Japon Masumi Toyotome nın bir yazısından alıntı..; "Dünyada sevilmek isteyen kişi yok gibidir" diye başlıyor.. Ama sevgi nedir, nerede bulunur, biliyormuyuz diye soruyor. Sonra anlatmaya başlıyor: Sevgi üç türlüdür; Birincinin adı "Eğer" türü sevgi. Belli beklentileri karşılarsak bize verilecek sevgiye bu adı takmış yazar. Örnekler veriyor: Eğer iyi olursan baban, annen seni sever. Eğer başarılı ve önemli kişi olursan, seni severim. Eğer es olarak benim beklentilerimi karşılarsan seni severim. Toyome en çok rastlanılan sevgi türü budur diyor. Bir şarta bağlı sevgi. Karşılık bekleyen sevgi. Sevenini, istediği bir şeyin sağlanması karşılığı olarak vaat edilen bir sevgi türüdür bu diyor yazar. Nedeni ve şekli bakımından bencildir. Amacı sevgi karşılığında birşey kazanmakdır. Yazara göre evliliklerin pek çoğu "Eğer" türü sevgi üzerine kurulduğu için çabuk yıkılıyor. Gençler birbirlerinin o anki gerçek hallerine değil, hayallerindeki abartılmış romantik görüntüsüne aşık oluyor ve beklentilere giriyorlar. Beklentiler gerçekleşmediğinde, düş kırıklıkları başlıyor. Sevgi nefrete dönüşüyor. En saf olması gereken anne baba sevgisinde bile "Eğer" türüne rastlanıyor. Yazar bir örnek veriyor. Bir genç Tokyo üniversitesi giriş sınavlarını kazanarak babasını mutlu etmek için çok çalışıyor. Okul dışında hazırlama kurslarına da gidiyor. Ama başarılı olamıyor. Babasının yüzüne bakacak hali yok. Üzüntüsünü hafifletmek için bir haftalığına Hakone kaplıcalarına gidiyor. Eve döndüğünde babası öfkeyle sınavları kazanamadın. Bir de utanmadan Hakone'ye gittin! Diye bağırıyor. Delikanlı "Ama baba vaktiyle sende bir ara kendini iyi hissetmediğinde Hakone kaplıcalarıne gittiğini anlatmıştın diyor." Baba daha çok kızarak delikanlıyı tokatlıyor. Çocuk r ediyor. Gazeteler rın anlık bir sinir krizi sonucu olduğunu söylediler, yanılıyorlardı diyor yazar. Delikanlı babasının kendisine olan sevgisinin yüksek düzeydeki beklentilerine bağlı olduğunu anlamışdı. İnsanlar "Eğer" türü sevginin üstünde bir sevgi arayışı içindeler aslında. Bu sevginin varlığını ve nerede aranması gerektiğini bilmek bu genç adamın yaptığı gibi yaşamı sürdürmekle ondan vazgeçmek arasında bir tercihyapmakla karşı karşıya kalmadığımızda önemli rol oynayabilir diyor Masumi Toyotome. İlginç değil mi? İkinci türe geçiyoruz "Çünkü" türü sevgi. Toyotome bu tür sevgiyi şöyle tarif ediyor. Bu tür sevgide kişi bir şey olduğu, birşeye sahip olduğu ya da bir şey yaptığı için sevilir. Başka birinin onu sevmesi, sahip olduğu bir niteliğe ya da koşula bağlıdır. Örnek mi? -Seni seviyorum. Çünkü çok güzelsin (Yakışıklısın) -Seni seviyorum. Çünkü o kadar popüler, o kadar zengin, o kadar ünlüsün ki. -Seni seviyorum. Çünkü beni üstü açık arabanla, o kadar romantik yerlere götürüyorsun ki. Yazar, "Çünkü" türü sevginin "Eğer" türü sevgiye tercih edileceğini anlatıyor. Eğer türü sevgi bir beklenti koşuluna bağlı olduğundan büyük ve ağır bir yük haline gelebilir. Oysa zaten sahip olduğumuz bir nitelik yüzünden sevilmemiz hoş bir şeydir egomuzu okşar. Bu tür olduğumuz gibi sevilmekdir. İnsanlar oldukları gibi sevilmeyi tercih ederler. Bu tür sevgi onlara ük getirmediği için rahatlatıcıdır. Ama derin düşünürseniz, bu türün "Eğer" türünden temelde pek farklı olmadığını görürsünüz. Kaldı ki bu tür sevgi de yükler getirir insana. İnsanlar hep daha çok insan tarafından sevilmek isterler. Hayranlarına yenilerini eklemek için çabalarlar. Sevilecek niteliklere onlardan biraz daha fazla sahip biri ortaya çıkdığı zaman, sevenlerinin, artık ötekini sevmeye başlayacağından korkarlar. Böylece yaşama sonsuz sevgi kazanma gayretine ve rekabetine girer. Ailenin en küçük kızı yeni doğan bebege içerler Sınıfın en güzel kızı, yeni gelen kıza içerler. Üstü açık BMW'si ile hava atan delikanlı, Ferrari ile gelene içerler. Evli kadın kocasının genç ve güzel sekreterine içerler. O zaman bu tür sevgide güven duygusu bulunabilir mi? Diye soruyor Toyotome. "Çünkü" türü sevgide, gerçek ve sağlam sevgi olamaz diyor. Bu tür sevginin güven duygusu vermeyişinin iki ayrı nedeni daha var. Birincisi: acaba bizi seven kişinin düşündüğü kişimiyiz korkusu. Tüm insanların iki yanı vardır. Biri, dışa gösterdikleri öteki yalnızca kendilerinin bildiği, insanlar. Sandıkları kişi olmadığımızı anlar ve bizi terk ederlerse korkusu buradan doğar. ikincisi de ya günün birinde değişirsem ve insanlar beni sevmez olursa endişesidir. Japonya'da bir temizlikcide çalışan dünya güzeli kızın yüzü patlayan kazanla parçalanmış. Yüzü fena halde çirkinleşince, nişanlısı nişanı bozup onu terk etmiş. Daha acısı aynı kentte oturan anne ve babası, hastaneye ziyarete bile gelmemişler. Artık çirkin olan kızlarını, sahip oldu sevgi, sahip olduğu güzellik temeli üstüne kurulmuş olduğundan bir günde ölmüş. Güzellik kalmayınca sevgi de kalmamış. Kız bir kaç ay sonra kahrından ölmüş. Japon yazar toplumdaki sevgilerin çoğu "Çünkü" türündendir ve bu tür sevgi, kalıcılığı konusunda insanı hep kuşkuya düşürür diyor. Peki o zaman, gerçek sevgi, güvenilebilecek sevgi ne? Ve işte sevgilerin en gerçeği. Üçüncü bir sevgi benim "Rağmen" diye adlandırdığım türdür diyor yazar. Bir koşula bağlı olmadığı için ve karşılığında birşey beklemediği için! "Eğer" türü sevgiden farklı bu. Sevilen kişinin çekici bir niteliğine dayanıp böyle bir şeyin varlığını esas olarak almadığı için "Çünkü" türü sevgi de değil. Bu üçüncü tür sevgide, insan birşey olduğu için değil, birşey olmasına rağmen sevilir. Güzelliğe bakarmısınız? "Rağmen sevgi" Esmeralda, Quasimodo'yu dünyanın en çirkin, en korkunç kamburu olmasına "Rağmen" sever. Asil, yakışıklı, zengin delikanlı da Esmeralda'ya "çingene olmasıan rağmen" sever. Kişi dünyanın en çirkin, en zavallı, en sefil insanı olabilr. Bunlara rağmen sevilebilir. Tabii bu sevgiyle karşılanması şartı ile. Burada insanın, iyi, çekici ya da zengin konum edinerek sevgiyi kazanması gerekiyor. Kusurlarına, cahilliğine, kötü huylarına ya da kötü geçmişine rağmen olduğu gibi, o hali ile sevilebiliyor. Bütünüyle çok değersiz biri gibi görünebilir ama en değerli gibi sevilebilir. Japon yazar yüreklerin en çok susadığı sevgi budur diyor. Farkında olsanızda, olmasanız da, bu tür sevgi sizin için yiyecek, içecek, giysi, ev, aile, zenginlik, başarı ya da ünden daha önemlidir. Bunun böyle olduğundan nasıl emin olursunuz? Haklı olduğunu kanıtlamak için sizi bir teste davet ediyor. Kalbinizin derinliklerinde, dünyada kimsenin size aldırmadığını ve hiç kimsenin sizi sevmediğini düşünseydiniz, yiyecek, elbise, ev, aile, zenginlik başarı ve üne olan ilginizi yitirmezmiydiniz? Kendi kendinize yaşamın ne yararı var diye sormazmıydınız? Devamı diyor Toyotome; Şu anda en sevdiğiniz kişinin size sadece kendi çıkarı için sevdiğini anladığınızı bir düşünün. Dünya birden bire başınızın üstüne çökmezmiydi? Diyelim sıradan bir yaşamınız var. Günlük yaşıyorsunuz. Günün birinde gerçek, derin ve doyurucu bir sevgi bulacağınızdan umudunuz olmasa, kalan hayatınızı nasıl yaşardınız? Diye soruyor ve yanıtlıyor: Öyleleri ya iyice umutsuzluğa kapılıp r ediyor ya da iyice dağılıp yaşayan ölü haline geliyorlar. Toyotome, hem de nasıl iddialı savunuyor "rağmen" sevgisini. Bugün yaşamınızı süldürebilmenizin nedeni rağmen türü sevgiyi şu anda yaşamanız ya da bir gün bu sevgiyi bulacağınıza inancınızdır. Son sözleride biraz umutsuz, Toyotome. Bugün yaşadığımız toplumda herkesi doyuracak bu sevgiyi bulmak zor. Çünkü herkesin sevgiye ihtiyacı var. Kimsenin başkasına verebileceği sevginin fazlası yok! Diye açıklıyor. Anlatıyor; Yakınımızda olan birinin bu sevgiyi bize vermesini bekleriz. Ama o da aynı şeyi başkasından beklemekdedir. Peki bu dünya da sevgi ne kadar var? Yazara göre, açlığımızı biraz bastıracak kadar. Ve de yemek öncesi tadımlık gelen istah açıcılar gibi. Bu minnacık tadım, bizi daha müthiş bir sevgi açlığına tahrik ve teşvik ediyor. Büyük bir hırsla ana yemeğin gelmesini ve bizi doyurmasını bekliyoruz. Hani nerede? Hepsi o. Ve asıl çarpıcı cümle en sonda. DÜNYADAKİ EN BÜYÜK KITLIK, RAGMEN TÜRÜ SEVGİNİN YETERİNCE OLMAMASIDIR. İyi düşünün... Bu yılınızı iyi geçirdiniz mi? Sağlıklı olduğunuz için hiç sevindiniz mi? Bu yıl hiç gün ışığı ile uyandınız mı? Kaç kez güneşin doğuşunu izlediniz? Bir neden yokken kaç kişiye hediye aldınız? Kaç sabah yolda bir kediyi okşadınız? Bu yıl yeni doğmuş bir bebek parmağınızı sıkıca tuttu mu hiç? Ve siz onu hiç kokladınız mı? Yaz gecelerinde ne çok yıldız olduğuna hiç şaşırdınız mı? Kendinize bu yıl kaç oyuncak aldınız? Kaç kez gözlerinizden yaş gelinceye kadar güldünüz? Yaşlı bir ağaca sarıldınız mı bu yıl? Çimenlere uzandığınız oldu mu? Çocukluğunuzdan kalan bir şarkıyı söylediniz mi hiç? Hiç taş kaydırdınız mı bu yıl? Kaç kez kuşlara yem attınız? Bir çiceği dalında iken kokladınız mı? Bu yıl kaç kez gökkuşagı gördünüz? Ya da hediye alan bi çocuğun gözlerindeki ışığı? Kaç kez mektup aldınız bu yıl? Eski bir dostunuzu aradınız mı hiç? Kimseyle barıştınız mı bu yıl? Aslında mutlu olduğunuzu kaç kez fark ettiniz bu yıl? İyi bir yılın, bunlar gibi bir çok "küçük şey'e bağlı olduğunu hiç düşündünüz mü? Düşünün... ]Yayılın çimenlerin üzerine acele edin.. Çimenler üzerini örtmeden --- |
Cevap: SEVGİ IŞIĞI Bırakınız Işığınız Yayılsın Uzaklarda küçük bir kasabada genç bir adam kendi işini kurdu. Bu, iki caddenin köşesinde bir perakendeciydi. Adam dürüst ve dost canlısıydı, insanlar onu seviyorlardı. Ondan alışveriş yapıyorlar ve arkadaşlarına tavsiye ediyorlardı. Adam bir yıl içinde bir dükkandan, Amerikanın bir ucundan diğerine uzanan bir zincir yarattı. Bir gün hastalanıp hastaneye kaldırıldı. Doktorlar az zamanı kalmış olabileceğinden endişe ediyorlardı.Üç yetişkin çocuğunu yanına çağırdı ve onlara bir görev verdi: İçinizden biri yıllar boyu uğraşarak kurduğum şirketimin başına geçecek. Hanginizin bunu hakkettiğine karar vermek için, her birinize birer dolar vereceğim. Şimdi gidip bu birer dolarla ne alabiliyorsanız alacaksınız, ama bu akşam geri döndüğünüzde paranızla aldığınız şey hastahane odamı bir uçtan bir uca doldurmalı. Çocuklar bu başarılı şirketi yönetme fırsatı karşısında heyecana kapıldılar. Üçü de şehre gidip parasını harcadı. Akşam geri döndüklerinde babaları sordu: "Birinci çocuğum, bir dolarla ne yaptın ?" Çocuk cevap verdi: "Arkadaşımın çiftliğine gittim, bir dolarımı verdim ve iki balya saman aldım." Sonra odadan dışarı çıktı, saman balyalarını getirdi, açtı ve havaya savurmaya başladı. Oda bir anda samanlarla dolmuştu. Ama biraz sonra samanların tamamı yere indi ancak babanın söylediği gibi odayı bir uçtan öbür uca dolduramadı. Adam sordu: "Peki ikinci çocuğum, sen paranla ne yaptın ?" "Yorgancıya gittim. İki tane yastık aldım. Bunu söyleyen çocuk, yastıkları içeri getirdi, açtı ve tüyleri bütün odaya dağıttı. Zaman içinde bütün tüyler yere düştü, böylece oda yine dolmamıştı. "Sen üçüncü çocuğum, sen paranı ne yaptın ?" diye sordu adam. "Dolarımı cebime koyup senin yıllar önceki dükkanın gibi bir dükkana gittim.Dükkanın sahibine parayı verdim ve bozmasını istedim. Dolarımın 50 centini çok değerli bir şeye verdim. 20 centini şehrimizdeki iki yardım kurumuna bağışladım. 20 centte kiliseye verdim.Böylece bir onluğum kaldı. Bununla iki şey aldım. Çocuk elini cebine atıp bir kibrit kutusu ve bir mum çıkardı. Işığı kapatıp mumu yakınca oda mumun yaydığı ışıkla dolmuştu. Oda samanla veya tüyle değil, bir uçtan öbür uca ışıkla dolmuştu. Baba memnundu; "Çok iyi oğlum. Bu şirketin başına sen geçeceksin, çünkü yaşam hakkında çok önemli bir şeyi, ışığını yaymayı biliyorsun. Bu çok güzel. |
Cevap: SEVGİ IŞIĞI SEVİYORUM SENİ Seviyorum seni ekmeği tuza banıp yer gibi Geceleyin ateşler içinde uyanarak ağzımı dayayıp musluğa su içer gibi Ağır posta paketini neyin nesi belirsiz telaşlı, sevinçli, kuşkulu açar gibi Seviyorum seni denizi ilk defa uçakla geçer gibi İstanbul'da yumuşacık kararırken ortalık içimde kımıldayan birşeyler gibi Seviyorum seni Yaşıyoruz çok şükür der gibi. NAZIM HİKMET |
Cevap: SEVGİ IŞIĞI Birkaç yıl önce, Seattle Özel Olimpiyatları'nda, zihinsel özürlü olan 9 yarışmacı 100 metre koşusu için başlama çizgisinde toplandılar. Başlama işareti ile birlikte hepsi birden yarışa başladılar. Bir hamlede başlamadılar belki ama, yarışı bitirmek ve kazanmak için istekliydiler. Yarış baslar başlamaz içlerinden genç bir delikanlı tökezleyip yere düştü ve ağlamaya başladı. Diğer 8 yarışmacı genç delikanlının hıçkırıklarını duydular ve yavaşlayarak geriye baktılar. Sonra hepsi yönlerini değiştirdiler. Geriye dönerek genç delikanlının yanına geldiler. İçlerinden Down Sendromlu bir kız eğilip genç delikanlının yanağına bir öpücük kondurdu ve "-Bu onun daha iyi olmasını sağlar" dedi. Sonra dokuzu birden kol kola girdiler ve bitiş çizgisine doğru hep birlikte yürüdüler. Stadyumdaki herkes ayağa kalkıp dakikalarca bu yürekli insanları alkışladılar. O gün orada bulunan herkes hala bu öyküyü anlatıyor. Neden dersiniz? Çünkü öğrendikleri bir şey vardı ki; HAYATTA ONEMLI OLAN SEY SADECE KENDIMIZ ICIN KAZANMAKTAN ZIYADE, YAVASLAMAK ANLAMINA GELSE BILE KENDIMIZLE BIRLIKTE DIGERLERININ DE KAZANMASINA YARDIM ETMEKTIR! ... "Bir tebessümle dahi olsa, arkadaşını sevindirmeyi ihmal etme" |
Cevap: SEVGİ IŞIĞI yileştiren sevgilere ihtiyacı var insanın, Seni tüm zaaflarınla, hatalarınla kabul eden, Tüm korkularınla bilen, Hesapsızca ve sorgusuz, Şartsız ve koşulsuz, Bencilce olmayan, "Benim" den önce senin olan, Onaylamasa da kabul eden bir yumuşaklıkta, Kalbinin içi kadar bir uzaklıkta, Sonuçta değil süreçte iyi gelen, İyileştiren sevgilere ihtiyacı var insanın. Düşüncesi bile gülümseten, Omuzlarındaki tüm yüklerinden seni azad eden, Keder değil yaşama sevinci veren, Tüm yaralarını kendi bile fark etmeden saran, İyileştiren, iyi gelen sevgilere ihtiyacı var insanın. Beklentileriyle yormayan, fazla soru sormayan, Yanında sen gibi sen olduğun, Tüm yanlış bildiklerini unuttuğun, Hiçbir hesap yapmadığın, yapamadığın, İyi gelen, iyileştiren sevgilere ihtiyacı var insanın. Seni kalıplar içine sıkıştırmayan, Tüm kayıp taraflarını bakışlarıyla bulduran, En beceriksiz taraflarını, Sevimli bir çocuğun yaramazlığı gibi görüp, Seni sevmeye daha da sarılan, İyileştiren, iyi gelen sevgilere ihtiyacı var insanın ALINTI |
Cevap: SEVGİ IŞIĞI Cehennem, insan yüreğinde sevginin bittiği yerdir. Fyodor Dostoyevski |
Cevap: SEVGİ IŞIĞI Müşteri: Çok fazla teknik bilgim yok. SEVGİ yüklemek için ne yapmam gerekiyor? Yetkili: İlk olarak KALBİM dosyasını açmanız lazım. Açtınız mı? Müşteri: Evet,açıldı.Ancak şu anda GEÇMİŞ ACILAR.exe, DÜŞÜK GÜVEN.exe,HASET.exe isimli programlar da çalışıyor. Onlar çalışırken SEVGİ yükleyebilir miyim? Yetkili: Sorun değil.Yüklediğiniz anda SEVGİ otomatik olarak GEÇMİŞ ACILAR.exe yi silecektir.Gerçi bir süre geçici hafızada kalabilir ama artık diğer programları etkilemez. SEVGİ, er ya da geç DÜŞÜK GÜVEN.exe'yi silerek YÜKSEK GÜVEN.exe isimli bir modül yükleyecektir. Ancak siz,HASET.exe ve GÜCENME.exe'yi mutlaka kendiniz kapatmalısınız.Bu programlar SEVGİ'nin yüklemesine engel olurlar. Onları kapatabilir misiniz lütfen? Müşteri: Tamam kapattım,SEVGİ otomatik olarak yüklenmeye başladı.Bu normal mi? Yetkili: Evet ama unutmayın ki bu sadece temel program. Üst sürümlerinin yüklenmesi için başka KALPlerle bağlantı kurmanız gerekiyor. Müşteri: Haydaaaa....Daha şimdiden hata mesajı verdi. Ne yapmam gerekiyor? Yetkili: Mesaj ne diyor? Müşteri: Hata -412!Program ıc sisteminde çalışmıyor! Bu ne demek? Yetkili: Endişelenmeyin,bu çok rastlanan bir sorun, çözümü de var.Hata mesajı,SEVGİ programının başka kalplerde çalışmaya hazır olduğunu ancak sizin kalbinizde çalışmadığını söylüyor. Biraz karmaşık bir programcılık dili oldu galiba.... Sade bir dille şöyle diyor:Programın başkalarını sevebilmesi için,önce sizin kendi sisteminizi sevmeniz gerektiğini söylüyor. Müşteri: Peki ne yapmam gerekiyor? Yetkili: "KENDİMİ KABULLENME"isimli dosyanın içinde bulacağınız KENDİNİ AFFETME.doc, KENDİNE GÜVENME.txt, DEĞER BİLME.txt ve İYİLİK.doc isimli dosyaların üzerine tıklayıp hepsini KALBİM dosyasına kopyalayın. Müşteri:Tamam.Başka bir şey var mı? Yetkili: Şimdi çalışacaktır gerçi ama biz ilerisi için de tedbir alalım.... SÜREKLİ KENDİNİ ELEŞTİR, HAYATINI ZEHİR ET.exe diye çok uzun isimli bir dosya vardır. Onu bütün sistemde tarayın ve gördüğünüz her dosyadan silin, sonra çöp kutunuzdan da atarak tamamen kaybolduğundan emin olun! Müşteri:Yaptım.Hey harika.... Neler oluyor?? Kalp temiz dosyalarla doluyor. GÜLÜMSEME.exe monitöre geldi. SICAKLIK.com, BARIŞ.exe ve MEMNUNİYET.com hepsi KALP'e yerleşiyor. Yetkili: Güzel,demek ki SEVGİ yüklendi ve çalışıyor.Şu andan itibaren her şeyle başa çıkabilmeniz gerekiyor. Yalnız telefonu kapatmadan önce son bir noktaya dikkat çekmek istiyorum.... Müşteri:Nedir? Yetkili: SEVGİ programı ücretsizdir. Onu ve onun tüm modüllerini tanıştığınız herkese verin. Karşılığında,onlar da başkalarıyla paylaşacak ve sonunda size tertemiz modüller olarak dönecektir.... MUTLULUKLAR |
Cevap: SEVGİ IŞIĞI DÜNYANIN YEDİ HARİKASI Bir grup ögrenciden günümüz dünyasının yedi harikasının neler olduğunu düşündüklerine dair bir liste yapmaları istenir. Aralarında Anlaşmazlıklar çıkmasına rağmen aşağıdakiler en fazla oyu alanlardır: 1) Mısır'ın Büyük Piramitleri 2) Tac Mahal (Taj Mahal) 3) Büyük Kanyon (Grand Canyon) 4) Panama Kanalı 5) Empire State Binası 6) St. Peter Bazilikası (St. Peter's Basilica) 7) Çin Seddi (China's Great Wall) Öğretmen oyları toplarken, sessizce duran bir kız öğrencisinin henüz kağıdını vermemiş olduğunu farkeder. Sonra öğrencisine kendi hazırladığı liste ile ilgili bir problem olup olmadığını sorar. Kız öğrenci ise "Evet, biraz. O kadar çok şey var ki, bir türlü karar veremiyorum" der. Öğretmen de öğrencisine "Peki, söyle bakalım senin listende neler var, belki biz sana yardımcı olabiliriz" der. Kız öğrenci önce duraksar ve sonra okumaya başlar: -Bence Dünyanın Yedi Harikası : 1) Görmek 2) Duymak 3) Dokunmak 4) Tatmak 5) Hissetmek 6) Gülmek 7) ve Sevmek... Odada sinek uçsa sesi duyulacak şekilde bir sessizlik olur...... Basit, sıradan ve normal olarak düşündüğümüz ve gözden kaçırdığımız şeyler gerçekte ne kadar da mükemmeldirler. |
Cevap: SEVGİ IŞIĞI Dünyada 3 Tür Sevgi Vardır... Bu hikayeyi Masumi Toyotome diye bir Japon yazmış. Dünyada sevilmek istemeyen kişi yok gibidir diye başlıyor hikayesine. Ama sevgi nedir, nerede bulunur, biliyor muyuz diye soruyor. Sonra anlatmaya başlıyor... Sevgi üç türlüdür. Birincinin adı "Eğer" türü sevgi. Belli beklentileri karşılarsak bize verilecek sevgiye bu adı takmış yazar. Örnekler veriyor: Eğer iyi olursan baban, annen seni sever. Eğer başarılı ve önemli kişi olursan, seni severim. Eğer eş olarak benim beklentilerimi karşılarsan seni severim. Toyotome en çok rastlanan sevgi türü budur diyor. Bir şarta bağlı sevgi. Karşılık bekleyen sevgi. Sevenini, istediği bir şeyin sağlanması karşılığı olarak vaat edilen bir sevgi türüdür bu diyor yazar. Nedeni ve şekli bakımından bencildir. Amacı sevgi karşılığı bir şey kazanmaktır. Yazara göre evliliklerin pek çoğu "Eğer" türü sevgi üzerine kurulduğu için çabuk yıkılıyor. Gençler birbirlerinin o anki gerçek hallerine değil, hayallerindeki abartılmış romantik görüntüsüne aşık oluyor ve beklentilere giriyorlar. Beklentiler gerçekleşmediğinde, düş kırıklıkları başlıyor. Sevgi nefrete dönüşüyor. En saf olması gereken anne baba sevgisinde bile "Eğer" türüne rastlanıyor. Yazar bir örnek veriyor. Bir genç Tokyo Üniversitesi giriş sınavlarını kazanarak babasını mutlu etmek için çok çalışıyor. Okul dışında hazırlama kurslarına da gidiyor. Ama başarılı olamıyor. Babasının yüzüne bakacak hali yok. Üzüntüsünü hafifletmek için bir haftalığına Hakone kaplıcalarına gidiyor. Eve döndüğünde babası öfkeyle "Sınavları kazanamadın, bir de utanmadan Hakone'ye gittin?" diye bağırıyor. Delikanlı "Ama baba vaktiyle sende bir ara kendini iyi hissetmediğinde Hakone kaplıcalarına gittiğini anlatmıştın diyor. Baba daha çok kızarak delikanlıyı tokatlıyor. Çocuk da r ediyor. Gazeteler rın anlık bir sinir krizi sonucu olduğunu söylediler, yanılıyorlardı diyor yazar. Delikanlı babasının kendisine olan sevgisinin yüksek düzeydeki beklentilerine bağlı olduğunu anlamıştı. İnsanlar "Eğer" türü sevginin üstünde bir sevgi arayışı içindeler aslında. Bu sevginin varlığını ve nerede aranması gerektiğini bilmek bu genç adamın yaptığı gibi yaşamı sürdürmekle ondan vazgeçmek arasında bir tercih yapmakla karşı karşıya kaldığımızda önemli rol oynayabilir diyor Masumi Toyotome. İlginç değil mi? İkinci türe geçiyoruz; "Çünkü" türü sevgi. Toyotome bu tür sevgiyi şöyle tarif ediyor: Bu tür sevgide kişi bir şey olduğu, bir şeye sahip olduğu ya da bir şey yaptığı için sevilir. Başka birinin onu sevmesi, sahip olduğu bir niteliğe ya da koşula bağlıdır. Örnek mi? Seni seviyorum. Çünkü çok güzelsin (Yakışıklısın). Seni seviyorum. Çünkü o kadar popüler, o kadar zengin, o kadar ünlüsün ki. Seni seviyorum. Çünkü bana o kadar güven veriyorsun ki. Seni seviyorum. Çünkü beni üstü açık arabanla, o kadar romantik yerlere götürüyorsun ki. Yazar, "Çünkü" türü sevginin "Eğer" türü sevgiye tercih edileceğini anlatıyor. Eğer türü sevgi bir beklenti koşuluna bağlı olduğundan büyük ve ağır bir yük haline gelebilir. Oysa zaten sahip olduğumuz bir nitelik yüzünden sevilmemiz hoş bir şeydir egomuzu okşar. Bu tür olduğumuz gibi sevilmektir. İnsanlar oldukları gibi sevilmeyi tercih ederler. Bu tür sevgi onlara yük getirmediği için rahatlatıcıdır. Ama derin düşünürseniz, bu türün “Eğer” türünden temelde pek farklı olmadığını görürsünüz. Kaldı ki bu tür sevgi de, yükler getirir insana. İnsanlar hep daha çok insan tarafından sevilmek isterler. Hayranlarına yenilerini eklemek için çabalarlar. Sevilecek niteliklere onlardan biraz daha fazla sahip biri ortaya çıktığı zaman, sevenlerinin, artık ötekini sevmeye başlayacağından korkarlar. Böylece yaşama sonsuz sevgi kazanma gayretkeşliği ve rekabet girer. Ailenin en küçük kızı yeni doğan bebeğe içerler. Sınıfının en güzel kızı, yeni gelen kıza içerler. Üstü açık BMW'si ile hava atan delikanlı, Ferrari ile gelene içerler. Evli kadın kocasının genç ve güzel sekreterine içerler. O zaman bu tür sevgide güven duygusu bulunabilir mi diye soruyor Toyotome. “Çünkü” türü sevgi de, gerçek ve sağlam sevgi olamaz diyor. Bu tür sevginin güven duygusu vermeyişinin iki ayrı nedeni daha var. Birincisi acaba bizi seven kişinin düşündüğü kişi miyiz korkusu. Tüm insanların iki yani vardır. Biri dışa gösterdikleri öteki yalnızca kendilerinin bildiği. İnsanlar sandıkları kişi olmadığımızı anlar ve bizi terk ederlerse korkusu buradan doğar. İkincisi de ya günün birinde değişirsem ve insanlar beni sevmezse endişesidir. Japonya'da bir temizleyicide çalışan dünya güzeli kızın, yüzü patlayan kazanla parçalanmış. Yüzü fena halde çirkinleşince, nişanlısı nişanı bozup onu terk etmiş. Daha acısı aynı kentte oturan anne ve babası, hastaneye ziyarete bile gelmemişler, artık çirkin olan kızlarını. Sahip olduğu sevgi, sahip olduğu güzellik temeli üstüne bina edilmiş olduğundan bir günde yok olmuş. Güzellik kalmayınca sevgi de kalmamış. Kız birkaç ay sonra kahrından ölmüş... Japon yazar; toplumlardaki sevgilerin çoğu "Çünkü" türünde olup bu tür sevgiler, kalıcılığı konusunda insanı hep kuşkuya düşürür diyor. Peki o zaman, gerçek sevginin, güvenilebilecek sevginin özellikleri nedir? Ve işte sevgilerin en gerçeği. Üçüncü tür sevgi benim "Rağmen" diye adlandırdığım türdür diyor yazar. Bir koşula bağlı olmadığı için ve karşılığında bir şey beklenmediği için? “Eğer” türü sevgiden farklı bu. Sevilen kişinin çekici bir niteliğine dayanıp böyle bir şeyin varlığını esas olarak almadığı için “Çünkü” türü sevgi de değil. Bu üçüncü tür sevgide, insan bir şey beklediği için değil, bir şeyler eksik olmasına rağmen sevilir. Esmeralda, Quasimodo'yu dünyanın en çirkin, en korkunç kamburu olmasına rağmen sever. Asil,yakışıklı, zengin delikanlı da Esmeralda'ya çingene olmasına rağmen aşıktır. Kişi dünyanın en çirkin, en zavallı, en sefil insani olabilir. Bunlara rağmen sevilebilir. Tabii bu, sevgiyle karşılanması şartı ile. Burada insanın, iyi, çekici ya da zengin bir konum elde ederek sevgiyi kazanması gerekmiyor. Kusurlarına, cahilliğine, kötü huylarına ya da kötü geçmişine rağmen olduğu gibi, o haliyle sevilebiliyor. Bütünüyle çok değersiz biri gibi görünebiliyor ama en değerli gibi sevilebiliyor. Japon yazar yüreklerin en çok susadığı sevgi budur diyor. Farkında olsanız da, olmasanız da, bu tür sevgi sizin için yiyecek, içecek, giysi, ev, aile, zenginlik, başarı yada senden daha önemlidir. Bunun böyle olduğundan nasıl emin olacaksınız? Hakli olduğunu kanıtlamak için sizi bir teste davet ediyor. “Şu soruma cevap verin,” diyor. Kalbinizin derinliklerinde, dünyada kimsenin size aldırmadığını ve hiç kimsenin sizi sevmediğini düşünseydiniz, yiyecek, elbise, ev, aile, zenginlik, başarı ve üne olan ilginizi yitirmez miydiniz? Kendi kendinize yaşamamın ne yararı var diye sormaz mıydınız? Devam ediyor Toyotome; şu anda en sevdiğiniz kişinin sizi sadece kendi çıkarı için sevdiğini anladığınızı bir düşünün. Dünya birden bire başınızın üstüne çökmez miydi. O an yaşam size anlamsız gelmez miydi? Diyelim sıradan bir yaşamınız var. Günlük yaşıyorsunuz. Günün birinde gerçek, derin ve doyurucu bir sevgi bulacağınızdan umudunuz olmasa, kalan hayatınızı nasıl yaşardınız? diye soruyor ve yanıtlıyor; Öyleleri ya iyice umutsuzluğa kapılıp r ediyorlar, ya da kendilerini iyice dağıtıp yaşayan ölü haline geliyorlar. Toyotome, hem de nasıl iddialı savunuyor, ”Rağmen” türü sevgiyi. Bugün yaşamınızı sürdürebilmenizin nedeni “Rağmen” türü sevgiyi şu anda yaşamanız ya da bir gün bu sevgiyi bulacağınıza olan inancınızdır. Son sözlerinde biraz umutsuz, Toyotome. Bugün yaşadığımız toplumda herkesi doyuracak bu sevgiyi bulmak zor. Çünkü herkesin sevgiye ihtiyacı var. Kimsede başkasına verecek fazlası yok? diye açıklıyor. Anlatıyor; Yakınımızda olan birinin bu sevgiyi bize vermesini bekleriz. Ama o da ayni şeyi başkasından beklemektedir. Peki bu dünyada sevgi ne kadar var. Yazara göre, açlığımızı biraz bastıracak kadar. Ve de yemek öncesi tadımlık gelen iştah açıcılar gibi. Bu minnacık tadım, bizi daha müthiş bir sevgi açlığına tahrik ve teşvik ediyor. Bu minnacık tadım sevgiye ne kadar muhtaç olduğumuzu anlatıyor. Büyük bir hırsla ana yemeğin gelmesini ve bizi doyurmasını bekliyoruz. Hani nerede? Hepsi o. Ve asıl çarpıcı cümle en sonda; DÜNYADAKİ EN BÜYÜK KITLIK, RAĞMEN TÜRÜ SEVGİNİN YETERİNCE OLMAYIŞIDIR. |
Cevap: SEVGİ IŞIĞI özlenen sevgi - Cahit Oben - YouTube bir ömür boyunca aranan sevgi hep yanıbaşında gizlidir bir başka dünyada sanılan ilgi o sıcak yuvanda gizlenir insanlar o kadar uzağa hiç bakmasınlar özlenen sevgi kendi içimizde var ve sakın ağlayan insanlar hiç korkmasınlar o göz yaşının derin anlamları var bir güzel arama başka yerlerde senin kollarında sevdiğin bir rüya sanma senin elinde gerçek yaşantıda temeli insanlar o kadar uzağa hiç bakmasınlar özlenen sevgi kendi içimizde var ve sakın ağlayan insanlar hiç korkmasınlar o göz ytaşının derin anlamları var bir yaprak kadar bir ırmak kadar bir güneş kadar bizimdir bunlar bu güzel yaşamdan uzak olma |
Cevap: SEVGİ IŞIĞI “insanı baskı altına alan ve insanın özgürlüğünü kısıtlayan 4 zorlayıcı güç vardır.” 1. Naturalizm (Doğanın zorlayıcı gücü) 2. Historizm (Tarihin zorlayıcı gücü) 3. Sosyolojizm (Toplumun zorlayıcı gücü) 4. İnsanın kendisi - Naturalizm zorun tutsağıdır; doğayı eksene alır ve insanı şekillendiren unsurun tabiat olduğunu belirtir. - Historizm, insanı şekillendiren unsurun tarih olduğunu öne sürer. - Sosyolojizm ise toplumu asıl belirleyici olarak kabul eder ve toplumsal ilişkilerin insanı her yönden şekillendirdiğini iddia eder. - İnsan; Tarihin, Doğanın ve Toplumun zindanından bilimle kurtulabilir, kendi zindanından ise inançla ve SEVGİYLE kurtulur. |
Cevap: SEVGİ IŞIĞI Sevgi nedir? sevgi doğuş sevgi oluş sevgi duruş sevgi hasret sevgi özlemdir sevgi umut sevgi çare sevgi ölüm sevgi kalım sevgi isyandır sevgi barış sevgi yarış sevgi ermek sevgi yunustur sevgi mevlana sevgi fuzuli sevgi nesimi sevgi ali sevgi osmandır sevgi leyla sevgi mecnun sevgi ferhat sevgi şirindir sevgi duygu sevgi tutku sevgi utku sevgi hikemdir sevgi insan sevgi kan sevgi damar sevgi fikirdir sevgi feda sevgi vefa sevgi yalnız sevgi doğruluktur sevgi vuslat sevgi hicret sevgi gurbet sevgi çöl sevgi yolculuktur sevgi yürek sevgi ibrahim sevgi yakan sevgi ateştir sevgi türkü sevgi şarkı sevgi beste sevgi şiirdir sevgi kalem sevgi selam sevgi barış sevgi esenliktir sevgi çiğdem sevgi menekşe sevgi sümbül sevgi gonca sevgi güldür sevgi eylül sevgi hazan sevgi hicran sevgi hüzündür sevgi diriliş sevgi bahar sevgi tomurcuk sevgi kelebek sevgi çiçektir sevgi damla sevgi su sevgi yağmur sevgi rahmettir sevgi dağ sevgi deniz sevgi öteler sevgi evrendir sevgi her şey'dir. sevgi hayatır ve yaratılma sebebimizdir...! |
Cevap: SEVGİ IŞIĞI eh dummy text |
Cevap: SEVGİ IŞIĞI Sevginin gücü, güce olan sevgiyi yendiğinde, dünya barışı tanıyacak. Jimi Hendrix |
WEZ Format +3. Şuan Saat: 03:03 AM. |
Powered by vBulletin® Version 3.8.8
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.