![]() |
OSHO' nun kitaplarından seçmeler... Bu kitapları şiddetle tavsiye ederim... Cesaret Korkusuzluk Demek Değildir. Eğer bir insan korkusuzsa, ona cesur diyemezsin. Bir makineye cesur diyemezsin, o korkusuzdur. Cesaret sadece korku okyanusu içinde varolabilir. Cesaret, korku okyanusu içinde bir adadır. Korku vardır ama bu korkuya rağmen insan o riski göze alır; işte cesaret budur. İnsan titrer, insan karanlığa girmekten korkar ama yine de girer. İnsan, kendine rağmen adım atar; cesur olmanın anlamı budur. Bu, korkusuzluk demek değildir. Korku dolu olmak ama onun altında ezilmemek demektir.osho cesaret tehlikeli yasamin coskusu osho amrit sangeet suzan mihladiz ovvo basim yayin 9758817027 OSHO-Cesaret Yakınlık başka bir boyuttur. Diğerinin senin içine girmesine izin vermektir, seni senin gördüğün gibi görmesine izin vermek; diğerinin seni senin içinden görmesine izin vermek, bir insanı varlığının en derin noktasına davet etmek. Modern dünyada yakınlık giderek kayboluyor. Sevgililer bile yakın değil. Dostluk sadece bir kelime artık, giderek kayboluyor. Neden? Çünkü paylaşacak bir şey yok. İçindeki yoksulluğu kim göstermek ister? İnsanlar rol yapma derdinde: "Ben varlıklıyım, ben oraya ulaştım, ne yaptığımı biliyorum, nereye gittiğimi biliyorum." Eğer sen yakın olmaya hazırsan, karşındakinin yakın olmasına da yol açabilirsin. Senin açıklığın, onun açık olmasını kolaylaştırır. Senin içtenliğin, onun içtenliğine, masumluğuna, güvenine, sevgisine, açıklığına izin verir. Sen olmasan, bu evrenin şiirinde, güzelliğinde bir şeyler eksik kalır. Bir şarkı, bir nota eksik kalır, bir boşluk olur; hiç kimse sana bunu söylemedi... OSHO-Yakınlık Her zaman yaşam nehriyle birlikte git. Asla akıntıya karşı gitmeye, nehirden hızlı akmaya çalışma. Sadece mutlak bir rahatlık içinde, her an kendini yuvada, rahat ve varoluşun içinde huzurlu hissederek git. Unutmaman gereken şey yaşamın kısa değil sonsuz olduğu ve bu yüzden de aceleye hiç gerek olmadığıdır. Acele etmek yalnızca bir şeyleri kaçırmana neden olur. Varoluşun acele içinde olduğunu gördün mü hiç? Mevsimler zamanında gelir, çiçekler zamanı gelince açar, ağaçlar hayat kısa diye hızla büyümek için koşuşturmazlar. Tüm varoluş yaşamın sonsuzluğunun farkında gibi görünür. Biz hep buradaydık ve hep burada olacağız; tabi ki aynı biçimlerde, aynı bedenlerde değil. Yaşam evrimleşmeye, daha yüce evrelere erişmeye devam ediyor. Ama bunun bir sonu olmadığı gibi, bir başlangıcı da yok. Başlangıçsız bir yaşamla, sonsuz bir yaşamın ortasında var oluyorsun. Daima bu iki taraflı sonsuzluğun ortasında yer alıyorsun. Varoluşun gizemlerini soruşturmaya bıraktığın anda varoluş kapılarını sana açar, seni buyur eder. Ve varoluşun gizemlerine bir misafir olarak girmek onurlu bir şeydir. Doğaya saldırmak, doğayı zorlamak ise barbarlıktır. Altın gelecek işte bu olacaktır; bilim varoluşla bir mücadele veya çekişme yerine bir aşk ilişkisine girdiğinde; onunla tezat olarak değil, derin bir ahenk, derin bir dostluk içinde var olabildiğinde. OSHO-Altın Gelecek (Golden Future) Din insanların anladıkları şey değildir. Din Hıristiyanlık değildir. Hinduizm değildir. Müslümanlık değildir. Dünyada varolan tüm dinler -ki sayıları hiç az değildir, dünyada üçyüz din vardır- ölü kayalardır. Onlar akmazlar, onlar değişmezler, çağla birlikte hareket etmezler. Tüm sözde dinler yaşantınızı, sevginizi, sevincinizi yıkarak ve kafalarınızı Tanrı hakkında, cennet ve cehennem, reenkarnasyon (genedoğum) ve çeşitli saçmalıklar hakkında fantazilerle, kuruntularla ve halüsinasyonlarla doldurarak size mezar kazıyorlar. Hakki dindarlığın peygamberlere, kurtarıcılara, kutsal kitaplara, kiliselere, papalara, rahiplere ihtiyacı yoktur çünkü dindarlık yüreğinizin çiçek açmasıdır. O varlığınızın en merkezine ulaşmaktır. Ve varlığınızın en ortasına ulaştığınız an bir güzellik, saadet, sessizlik, ışık patlaması olur. Tümüyle farklı bir kişi olmaya başlarsınız. Yaşamınızda karanlık olan herşey ve yaşamınızda yanlış olan herşey kaybolur. OSHO-Ben Dini Değil Dindarlığı Öğretiyorum Çocuk anne babalar tarafından çirkin şekillerde koşullandırılıyor. Anne baba koşullandırması dünyadaki en büyük köleliktir. Bu tamamıyla ortadan kaldırılmalıdır. Sadece o zaman insan, ilk defa, gerçekten özgür, hakikaten özgür, sonuna kadar özgür olacaktır, çünkü çocuk insanın babasıdır. Şayet çocuk yanlış bir şekilde büyütülürse o zaman tüm insanlık yanlış yöne gider. Çocuk tohumdur. Şayet tohumun kendisi zehirlenmişse, bozulmuşsa, o zaman özgür bir insan bireyi için hiçbir umut yoktur, o zaman bu rüya asla gerçek olamaz. Kişilik senin içinde, senin doğanın içinde anne baba, toplum, din adamı, politikacı ve eğiticiler tarafından üretilmiştir. Onların tüm amacı her çocuğu, kurumsallaşmış olan topluma uyum sağlayacak şekilde sakatlamaktadır, her çocuğu mahvetmektedir. Bir korku vardır: Şayet çocuk en başından itibaren koşullanmadan bırakılırsa o öylesine zeki, öylesine tetikte ve farkında olacaktır ki onun tüm yaşam tarzı bir başkaldırı olacaktır. Ve hiç kimse asileri istemez; herkes boyun eğen insanlar ister. Anne babalar boyun eğen çocukları sever ve unutma ki boyun eğen çocuk en aptal olandır. Başkaldıran çocuk ise zeki olandır ama ona saygı duyulmaz ya da o sevilmez. Öğretmenler onu sevmez, toplum ona saygı göstermez; o kötülenir. Ben ise senin çocuklara saygı duymanı isterim. OSHO-Çocuk / Kendin Olma Özgürlüğü (Children Freedoom to be Yourself) Farz edelim ki elimizde bir anahtar var. Anahtarın kendisine bakarak doğrudan ne işe yaradığını anlamamız veya büyük bir hazineye onun sayesinde ulaşılabileceğini hayal etmemiz mümkün değildir. Anahtarın içinde hazineyle ilgili bir işaret gizli değil; anahtar kendi içinde kapalı. Onu kırar veya parçalara bölersek hangi metalden yapılmış olduğunu bulabiliriz ama ortaya çıkarma yetisine sahip olduğu hazine hakkında hiçbir şey bulamayız. Ve böyle bir anahtar hazine hakkında hiçbir ipucu olmaksızın uzun süre saklandığı zaman yalnızca yaşamımızdaki bir yüke dönüşür. Yaşamda bugün bile birçok hazinenin kapısını açabilecek pek çok anahtar mevcut ancak ne yazık ki ne hazineler, ne de açılabilecek kilitler hakkında hiçbir ilgimiz yok. Ve ne hazine, ne de kilitler hakkında hiçbir şey bilmediğimiz zaman elimizde tuttuğumuz şeye anahtar bile denemez. Ancak bir kilidi açmaya yarayan şeye anahtar denir. Aynı anahtar geçmişte bir çok hazineyi açığa çıkarmış olabilir ama bugün hiçbir kilit açılamıyorsa o anahtar da bir yüke dönüşmüş demektir ama buna karşın hala onu fırlatıp atamıyoruz. OSHO-Gizemli Sırlar (HIDDEN MYSTERIES) Kalbin yolu güzeldir ama tehlikelidir. Zihnin yolu sıradandır ama güvenlidir. Erkek en güvenli ve en kestirme yaşam tarzını seçmiştir. Kadın duyguların, hislerin, ruh hallerinin en güzel ama en sarp, en tehlikeli yolunu seçmiştir. Ve bugüne kadar dünya erkekler tarafından yönetildiği için kadınlar muazzam şekilde azap çekmiştir. O, erkeğin yaratmış olduğu topluma uyamamıştır çünkü toplum mantığa ve nedenlere uygun olarak yaratılmıştır. Kadın kalpten bir dünya ister. Erkek tarafından yaratılan toplumda ise kalbe yer yoktur. Ben kadınların gerçekten bir kadın olmasını isterdim çünkü bu büyük oranda kendilerine bağlıdır. Kadın erkekten çok daha önemlidir. Çünkü o rahminde hem erkeği hem kadını taşır. O kıza ve oğlana, her ikisine de annelik eder; her ikisini de besler. Eğer o zehirliyse, o zaman sütü zehirlidir, o zaman çocukları yetiştirme tarzı zehirlidir. Erkekle yarışıyorsun ve yarışmana gerek yok; sen zaten üstünsün. Şiir yazmaya gerek yok, şiir sensin. Sevgin senin müziğindir. Sevgilinle birlikte çarpan kalbin senin dansındır! OSHO-Kadın / Dişiliğin Manevi Gücüyle Temasa Geçmek (The Book of Woman) Hayatın kendi başına bir anlamı yok. Hayat bir anlam yaratma fırsatıdır. Anlamın keşfedilmesi değil, yaratılması gerekir. Anlamı, ancak onu yaratırsan bulursun. Orada bir çalının arasında durmuyor. Yani sağına soluna bakınca, biraz arayınca bulamazsın. O bulunacak bir kaya gibi durmuyor. O, yaratılacak bir şiir, söylenecek bir şarkı, edilecek bir danstır. Anlam bir danstır; taş değil. Anlam müziktir. Onu ancak yaratırsan bulursun. Bunu unutma. Tanrı, bir nesne değil, bir yaratımdır. Onu ancak yaratanlar bulur. Bence anlamın keşfedilecek bir şey olmaması çok güzel. Aksi halde, insan onu keşfederdi ve sonra başkalarının keşfetmesine gerek kalmazdı. OSHO-Yaratıcılık - İçindeki Güçleri Serbest Kılmak Kendi içindeki bilinmeyeni bilmeden, başka hiç kimseyi tanıyamazsın. O insanın esrarını çözmek için tek yol, kendi esrarını çözmektir. Gizli katların arkasında başka katlar gizlidir, insan sonsuzluktur. Kendi içinde ne kadar derine inersen, bütün bir varoluşta, ayrıca başkalarında da o kadar derine inersin, çünkü öz birdir. Çeperse milyonlarcadır, oysa öz tektir. Beden son derece yalnış kullanılmaktadır. Kendi vücuduna kötü davranıyorsun. Bedenin sırrını bilmiyorsun. O yalnızca ten değildir, yalnızca kemik değildir, yalnızca kan değildir. O muhteşem bir organik bütünlük, muhteşem bir dinamizmdir. Daha birçok sır var. Bu beden, birçok bedenin ilk katmanıdır... Aslında yedi beden vardır. Eğer bu bedende derine inersen, yeni olgularla karşılaşırsın. Bu hantal bedenin arkasında, ince beden gizlidir. Bu ince beden uyandığında, çok güçlü olursun, çünkü belli başlı boyutsal güçler kazanırsın. Bu beden yatağında yatarken ince beden hareket edebilir. Onun için engel yoktur. Yerçekimi onu etkilemez; onun için zaman ve mekân söz konusu değildir. Hareket edebilir... Her yere gidebilir. Bütün dünya ona açıktır. Hantal beden için bu mümkün değildir. OSHO-Yoga 2 / Zamanın, Mekanın ve Arzunun Ötesinde Zeka bir kazanım değildir. Sen zeki doğdun. Ağaçlar kendi tarzında zekidir, kendi hayatları için yeterli zekaları vardır. kuşlar zekidir ; hayvanlarda da öyledir. Aslında dinlerin Tanrı'dan kastettikleri tek şey evrenin zeki olduğudur ; her yerde gizlenmiş bir zeka olduğudur. Zeka hayatın özünde vardır. Zeka hayatın doğal bir niteliğidir. Tıpkı ateşin sıcak olması ve havanın görünmez olması ve suyun aşağı doğru akması gibi, hayat da zekidir. OSHO-Zeka Şimdiki Ana Verilen Yaratıcı Cevap Coşku manevidir. O, zevkten ya da mutluluktan farklıdır, tamamıyla farklıdır. Onun dışarıyla, diğeriyle hiçbir ilgisi yoktur; o içsel bir olgudur. Coşku çılgındır. Ve sadece çılgın insanlar bu bedeli ödeyebilir. Sıradan akıllı insan çok kurnazdır, çok hesapçıdır, çok hilekardır. O coşkunun bedelini ödeyemez çünkü onu kontrol edemez. Ancak perişan haldeki bir insanı kontrol edebilirsin. Coşkulu bir insan özgür olacaktır. Coşku özgürlüktür. Coşkulu olduğunda sen bir köleye indirgenemezsin. Tanrı yukarıdaki cennetlerde bir yerlerde değildir. O, şimdi burada; ağaçlarda, taşlarda, senin içinde, benim içimde, her şeyin içinde. Tanrı varoluşun ruhudur, görünmez olan, en içteki özdür. Ne olacağın hakkında bir fikrin olmadan dünyada yaşa. Bir kazanan mı yoksa kaybeden mi olmanın hiçbir önemi yok. Ölüm her şeyi senden alır. Önemli olan tek şey oyunu nasıl oynadığındır. Hoşuna gitti mi? O zaman her an bir coşku anıdır. OSHO-Coşku - İçten Gelen Mutluluk (JOY) Ben sana bir ahlak dersi vermiyorum. "Bu doğru, bu yanlış, bu ahlaklı, bu ahlaklı değil" demiyorum. Bunların hepsi çocukçadır. Ben sana çok basit bir kriter veriyorum: "FARKINDALIK" Eğer farkındalıkla bir şey yaparsan doğru olmak zorundadır çünkü farkındalıkla hiçbir şeyi yanlış yapamazsın. Ve farkındalık olmadan da herkes tarafından takdir edilen kimi şeyleri çok iyi yapabilirsin. Ama ben hala ona yanlış diyorum çünkü farkında değilsin. Ve yanlış sebeplerden dolayı yapmış olmalısın. Farkındalık olmadan onların sadece gösteriş, ikiyüzlülük olduğunu biliyorum. Onlar seni yapmacık hale getirir. Seni özgürleştirmezler, seni özgürleştiremezler. Tam tersine seni hapsederler. OSHO-Farkındalık Kaynak:http://pulcinella.blogcu.com |
Ynt: OSHO' nun kitaplarından seçmeler... paylaşımın güzeldi teşekkürler bu bölüm özeldi bence OSHO-Yaratıcılık - İçindeki Güçleri Serbest Kılmak Kendi içindeki bilinmeyeni bilmeden, başka hiç kimseyi tanıyamazsın. O insanın esrarını çözmek için tek yol, kendi esrarını çözmektir. Gizli katların arkasında başka katlar gizlidir, insan sonsuzluktur. Kendi içinde ne kadar derine inersen, bütün bir varoluşta, ayrıca başkalarında da o kadar derine inersin, çünkü öz birdir. Çeperse milyonlarcadır, oysa öz tektir. Beden son derece yalnış kullanılmaktadır. Kendi vücuduna kötü davranıyorsun. Bedenin sırrını bilmiyorsun. O yalnızca ten değildir, yalnızca kemik değildir, yalnızca kan değildir. O muhteşem bir organik bütünlük, muhteşem bir dinamizmdir. Daha birçok sır var. Bu beden, birçok bedenin ilk katmanıdır... Aslında yedi beden vardır. Eğer bu bedende derine inersen, yeni olgularla karşılaşırsın. Bu hantal bedenin arkasında, ince beden gizlidir. Bu ince beden uyandığında, çok güçlü olursun, çünkü belli başlı boyutsal güçler kazanırsın. Bu beden yatağında yatarken ince beden hareket edebilir. Onun için engel yoktur. Yerçekimi onu etkilemez; onun için zaman ve mekân söz konusu değildir. Hareket edebilir... Her yere gidebilir. Bütün dünya ona açıktır. Hantal beden için bu mümkün değildir. sevgiyle kal sapkal89 |
Ynt: OSHO' nun kitaplarından seçmeler... teşekkürler... |
Ynt: OSHO' nun kitaplarından seçmeler... güzel paylaşımınız için teşekkürler... bir tanede ben eklemek istedim ttli3 OSHO-İlişkilerde Çözüm/Aşk Özgürlük Tekbaşınalık(Love,Freedom,Aloneness) Aşk bağlılığa dönüştüğü anda ilişki haline gelir.Aşk taleplerde bulunduğu anda hapishaneye benzer.Özgürlüğünü elinden alır;göklerde uçamazsın,kafeslenmişsindir. Aşkın özgürlük verici bir kalitede olması lazım,sana zincir vurması değil;sana kanat takıp mümkün olduğunca yükseklere uçmanı sağlaması lazım.Unutma,aşk sınır tanımaz.aşk kıskanç olamaz,çünkü aşk sahiplenmez.Sevdiğin için bir insanı sahiplendiğin fikri çok çirkin.Birisine sahipsin-bu demektirki onu öldürdün ve ticari bir mala dönüştürdün. Sadece eşyalara sahip olunur.aşk özgürlük verir. 6erçek aşkta bölünme olmaz.Sevenler birbirinin içine erir.Sadece egoistçe aşkta büyük bir bölünme vardır,seven ve sevilen ayrılır.Gerçek aşkta ilişki yoktur.Çünkü ilişki kurulacak iki insan yoktur.Gerçek aşkta sadece sevgi olur,bir çiçek açma,güzel bir koku,bir erime,bir birleşme yaşanır.Egoistçe aşkta ise iki kişi vardır,seven ve sevilen.Ve nezaman seven ve sevilen olsa aşk yok olur.Aşk olduğu zaman seven ve sevilen birlikte aşkın içinde kaybolur.Eğer özgürlük ve aşka sahip olursan başka şeye ihtiyacın kalmaz. Elde etmişsindir-sana yaşam işte bunun için verildi. Sevgilinin niçin seninle olmak istemediğini anlamaya çalış.seni reddettiğinden değil-seni nekadar çok sevdiğini biliyorsun,ama bazen yalnız kalmak istiyor.Sende onu seviyorsan yalnız bırakırsın;ona işkence yapmazsın.Adam yalnız kalmak istiyorsa kadın,"artık benimle ilgilenmiyor,belki de başka bir kadına ilgi duyuyor"diye düşünmez.Akıllı eş diğerini yalnız bırakır ki tekrar kendini toplayabilsin,yeniden paylaşacak enerjisi olsun.Ve bu ritim gece ve gündüz gibidir,yaz ve kış gibi;değişir durur. |
Ynt: OSHO' nun kitaplarından seçmeler... ben osho nun kitaplarıyla yeni tanıştım... oldukça ilginiç... dusun farkındalık isimli katabını daha dün gece bitirdim, ilk yarısını hiç beyenmesem de sonraki yarısı bir harikaydı.. tokat gibi sert bir kitap... sevincli çok ilginç, sinir oldum ama okumaya devam ettikçe hoşuma gitti, arada yine sinir oldum, öyle sert bir üsluba şaşırdım ve yadırgadım... 4897 sonuç olarak diğer kitaplarını da okumak istiyorum sevincli |
Ynt: OSHO' nun kitaplarından seçmeler... dediklerine aynen katılıyorum bende ilk farkındalıkla başlamıştım... daha sonra 1 ay içinde hepsini aldım ve okudum... en değerli kitaplarımda... emanet olarak bile kimseye vermiyorum... ara sıra tekrar okuma ihtiyacı oluyor... hismiley |
Ynt: OSHO' nun kitaplarından seçmeler... Buradaki Kitapların Hepsinin Birer Hazine OLduğunu Düşünüyorum.. Tespitler Gayet Yerinde Ve ÖLçülü.. Okumayanınız Varsa Gerçekten Okumalarını İsterim Osho'nun Kitaplarını.. SEvgiLer.. |
Ynt: OSHO' nun kitaplarından seçmeler... OSHO'nun YOGA -Bireyin Doğuşu kitabına başladım ancak arkadaşlar kafam gerçekten karıştı ,belki onun diline alışkın değilim OSHO'nun ilk okuduğum kitabı..Aslında dili çok sade ,açık ama ,bir alıntı yapmak istiyorum ,belki siz anlamama yardım edersiniz ben mi anlayamıyorum ya da bildiklerimle çelişkiye düşüyor dusun " Yoga, hayale dalmayan bir zihne sahip olma yöntemidir.Yoga burada ve şimdide olma bilimidir.Yoga artık geleceğe yönelmemeye hazırsın anlamına gelir.Yoga ,artık umut etmemeye ve varoluşunun bir adım önüne zıplamamaya hazırsın demektir.Yoga ,gerçekle olduğu gibi yüzleşmek demektir. Yoga'nın anlamı artık umut olmadığı,artık gelecek olmadığı için artık arzuların da olmaması demektir.Gerçekten de perişan haldeysen umut etme çünkü umudun sefaletini uzatacaktır.Umudun uyuşturucu bir maddedir. Tamamen umutsuz bir hale gel.Gelecek yok.Umut yok.Zor.Gerçekle yüzyüze gelmek cesaret gerektirir......" Bu şekilde başlıyor..Benim anlamam gereken ;umut etme umutsuz hale gel derken gelecek hakkında endişe etme o zaman şimdiyi yaşayamazsın mı demek istiyor?? çok kafama takıldı ve umutsuz ol gibi şeyleri okurken üzüldüm açıkçası.Gelecek yok umut yok ::) 4897 Okumuş arkadaşlar veya fikir vermek isteyen arkadaşlar lütfen sizden fikir bekliyorum djj clapping |
Ynt: OSHO' nun kitaplarından seçmeler... Alıntı:
''Gerçekten perişan haldeysen umut etme çünkü umudun sefaletini uzatacaktır.'' Bu yazıdan anladığım perişan haldeysen umut etmek sana hiç birşey vermeyecektir,eyleme geçmediğin için sadece umut edip beklediğin için perişanlığın uzayacaktır.Umud seni uyuşturur derken de eylemsizliği kastediyor,beklemeyi.anladıklarım bunlar kiss3 |
Ynt: OSHO' nun kitaplarından seçmeler... Ay Belgin hepsini deşifre ettin vallahi şimdi anladım wave Bana sen lazımsın tercüman olarak canım (Rafet in şarkısı gibi oldu aa34 ) Aslında basitleştikçe anlamı derinleşiyormuş tam tersine çok detaylı açıklayıcı yazmadığı için ,ama bende de anlama sorunu var ağla Bakalım sonraları nasıl anlayacağım b456 Çok teşekkür ederim canım kiss3 kiss3 |
Ynt: OSHO' nun kitaplarından seçmeler... Rica ederim canım.OSHO'nun dilini iyi bilirim sevincli (bana sorar kendisi kitap yazarken,beraber edebiyat parçalarız :)) ) Sen kafana yine takılırsa yaz buraya anladığım kadarıyla yorumlamaya çalışırım. kiss3 |
Ynt: OSHO' nun kitaplarından seçmeler... Osho hakkındaki yorumlarınız ve alıntılar çok güzel arkadaşlar. Bende Oshoyu tanımak ve başlamak isteyenlere öncelikle FARKINDALIK kitabını ve PROVOKATÖR MİSTİK adlı kitapları başlangıç için tavsiye ediyorum. Sonrası zaten geliyor ve dediğiniz gibi uslubu biraz serttir.ve bilerek çelişkili konuşur Adı üstünde Provokatör idare edin. :) |
Ynt: OSHO' nun kitaplarından seçmeler... Tamam Belgincim çok teşekkür ederim kiss3 ama yeni kitabında lütfen söylermisin Türkçeyi güzel öğrensin çevirmenlerden bize hayır yok adam gibi türkçe yazsın aa34 aa34 noluyo öyle umut yok gelecek yok aaaa çekim yasası yapıyoruz burda kardeşiim khkh56 Keops bunu söylediğin çok iyi oldu arkadaşım bu haftasonu da "Farkındalık"a bakayım ben hiç bilmiyordum önce biraz ısınmam lazım anlaşılan bu hafif agresif OSHO ustamıza ttli3 Hep alıyorum alıyorum kitapları geri bırakıyorum valla tırsıyodum ya 44 Ama ilerleyen bölümleri çok beğendim arkadaşlar buraya da alıntı yaparım super Özellikle Bedenin Duruşu,Nefes ve Ruhsal Durumuzun bağlantısını anlatması çok güzel..Hatta bir tüyo vermiş;"mutluysanız o ruh halinde nefesiniz nasıl alış verişinizi sayın not edin.Üzüntülü olduğunuzda not edin.Heyecanlı olduğunuzda not edin.Sonra bu nefes düzenini ruhhalinizi değiştirmek için uygulayın." diyor bunun gibi çook güzel şeyler var mantıklı gelen onları yazarım ark5 kiss3 |
Ynt: OSHO' nun kitaplarından seçmeler... Pamukkcuğum, ben de Osha ile ilgili yapılan güzel yorumlara birşey eklemek stiyorum. Osho'nun 3 kitabını Farkındalık, Cesaret ve Coşku'yu okudum ama Yoga kitabını okumadım .Senin gibi kitapçıda elim gitti gitti geldi. Sanırım kalın bir kitaptı, ondan gözüm korktu. Umut ile ilgili olarak, ben de şöyle bir yorum yapabilirim.. OSHO yu anladığım kadarıyla; Gelecek bugünün bir yansımasıdır. Bugün umutsuzsan, umutsuzluğunu geleceğe yansıtıyorsun..Arzu, umut basitçe tam şu anda mutlu olmadığını gösterir. Umut bir yoksunluk ifadesidir. Şu andaki yoksunluğunu geleceğe yansıtıyorsun. Bugün her ne isen gelecekte de O"sun. Burda ince bir ayar çekmiş OSHO. Mutlu olmak için şimdi mutlu olmalısın, gelecek bir tarihde mutlu olmayı beklemek, insana mutluluk getirmez, gibi şeyler..Yani çekim yasasının ta kendisi. Ayrıca son mesajında verdiğin alıntı örneği çok beğendim. Yazarsan takip edeceğim. Sevgiler ... , |
Ynt: OSHO' nun kitaplarından seçmeler... Pamukkcum ben de iki gündür Osho'dan alıntılar paylaşmayı düşünüyordum sitede.. Sen benden önce davranmışsın ttli3 Ben piyasadaki tüm kitaplarını ve internetten e-kitaplarının bi kısmını okudum.. Ve konsantrasyon problemim olmasına rağmen okuyabildiğim tek kitap onunkilerdir. Şöyle söyliyim...İlk aşkım Michael Jackson, son aşkım Osho'dur. ttli3 Eeee...Kişisel gelişimim konusunda ne kadar yol katetmişim siz görün.. aa34 Redflowersta da çok güzel açıklamış pek bi bilmiş kendisi ttli3 Umut etmeye başlayınca insan geleceğe odaklanıyor ve içinde bulunduğu anı yaşamıyor.. Osho'nun Meditasyon diye kalınca bir kitabı var.. Osho'nun günümüz insanı için tasarladığı meditasyon çeşitleri var... Hepsi çok keyifli ben iki sene kadar ordaki tüm meditasyonları yapmıştım... Osho çok zorda kaldığım bir dönemde kendimi kabul etmemi ,toplumu umursamamamı ve bir nebze olsun hayata tutunmamı sağlamıştı.. Osho deyince dayanamıyorum da... girlhaha Onu görebilmek için nerler vermezdim b456 Keyifli okumalar ve paylaşımlar...Sevgiler.. hismiley |
Ynt: OSHO' nun kitaplarından seçmeler... Alıntı:
Ben Yoga yapmaya başladım da kendi çapımda,onun felsefesinini öğrenmek amacıyla kitap araştırırken bu kitabı gördüm ,diğer kitaplarda hep egzersiz tarifleri veriyordu ben yoga nedir,çeşitleri felsefesi gibi bilgiler almak istiyordum,bu kitap evet baya kalın ,dedimki belki bunda yoga hakkında herşeyi bulabilirim..Aslında yapılan egzersizlerin arka planını anlatıyor o kadar derin ki ttli3 Ama o yazdığım baş taraftaki konular beni düşünmeye zorlamıştı..Yani hep okuyoruz geçiyoruz ya çekim yasası , kuantum ,neler yapmamız lazım diye..Baktım bu sefer öyle değil başka bir şey var ,önce doğru anlamam düşünmem gerek dedim ttli3 Yazdığın mesajlar çok anlamlı beni etkiledi onun verdiği mesajlar ,galiba ben Osho'ya sardırıcam bu ara , başka bi şekilde büyülemeye başladı beni nedense..beni basit ama derin anlamlı cümleler çok etkiler hep.. Canım çok sevgilerimle çok saol kiss3 ark5 |
Ynt: OSHO' nun kitaplarından seçmeler... Alıntı:
Senin bu heyacanın bana da geçti ay keşke görebilsen,ne çok seviyorsun sevincli ttli3 Biraz araştırayım bu ustanın hayatını merak ediyorum geç bile kaldım ..Bir dernek gibi birşeyleri var galiba yurtdışında kitaplar oradan yayınlanıyor..Resmini görüyorum da hep kitapların arkasında garip biri gibi gizemli sevincli Oshodan alıntılar istiyoruuum gulensmiley onu senin kadar seven biri alıntı yaparsa çok daha başka bir büyüsü olur super kiss3 kiss3 |
Ynt: OSHO' nun kitaplarından seçmeler... Evet pamukcum dediğin gibi bağımlılık yapıyor.. Soluk soluğa hepsini okumak istiyorsun. sevincli Yanlız benim Osho'nun tek keyif alamadığım kitabı yoga kitabıdır. Kendinden çok fazla şey bulamadım sanki.. Diğerler kitapları kadar keyif alamadım. Osho'nun kitapları deyip dırıyoruz ama Osho kitap falan yazmış değil tabi.. İnsanlara faydalı olmak için komününde yaptığı konuşmalar, soru cevaplar o çldükten sonra kitaplar haline getirilmiş.. pc05 Mesela Osho'nun şu cümlesini okuyunca hayatımın neden bu kadar kötü olduğunu anlamıştım. "İnsanoğlundaki hasta olan herşey sevgi eksikliği yüzündendir. Ve sadece şefkat tedavi edicidir" Hayatımdaki en büyük eksikliği kavramama yardımcı olmuştu.. Bir de başka bir önemli konu... Hani insanlar seni kabul etmek yerine hep eleştiri ya..Biraz daha canlı ol, biraz daha kendine güvenli ol, güçlü ol, sen de çok sessizsin, kendini çok ezdiriyordun yok efendim sen niye böylesin falan... >:( O kadar etkilenirdim ki ben bu laflardan...Hep bişeylerim yanlıştı sanki.. sad456 Eğri bir insandım ben ve insanlardan kaçmaya başladım..Çünkü olumlu bişey duyamıyordum. Baksanıza ne diyor Osho: "Kim seni bütünüyle, koşulsuzca kabul ederse değişmeye başlarsın. Onun kabulü sana böyle bir cesaret verir. Olduğun gibi kabul edilmen seni bütünleştirir, seni kendine güvenli kılar, seni kendin gibi hissettirir. O zaman beklentileri yerine getirmene gerek yoktur, sen olabilirsin. Bu yüzden sevgi bu kadar besleyicidir. ark5 Seni basitçe, sırf sevgi uğruna seven bir erkek ya da kadın bulabildiğinde, sevgi dönüştürür. Ansızın tüm üzüntü kaybolur; yüreğinde bir dans, bir şarkı bulursun." tender45 Bilemiyorum ki... Belki de birinin seni koşulsuzca kabul edebilmesi için önce senin kendini kabul etmen gereklidir. 4897 Bu nedenle de kimse beni olduğum gibi kabul etmemiş olabilir. sad456 Neyse canısı.. girlhaha Alıntıları sen yapsan daha objektif olcak heralde.. girlhaha Ben beni etkileyen bana yardımcı olan yerleri not almışım.. Bütün okunmadan anlaşılamayabilir belki.. Bi de kendimden kesitler vermeden duramıyom gördüğün gibi . ttli3 Sevgiler.. kiss3 |
Ynt: OSHO' nun kitaplarından seçmeler... Canım sen çok güzel bir insansın ttli3 Çok güzel bir ruhun var ..sadece bu mesajın bile hakkında şu anda boyle düşünmeme yetti..İçinde hep koşturmak isteyen güzel neşeli bir çocuk var , biz aynı dili konuşuyoruz seninle ,sevginin dili.. Her şey çok güzel olacak awaycim göreceksin içindeki sevgiyi sen yeter ki kaybetme ve şükür et buna sahip oldugun için tender45 ,oshodan yaptığın alıntılardan etkilendim ben cok gec keşfetmişim ,sen de bana vesile oldun bak bu konuda ttli3 hepimiz birbirimizden birşeyler oğreniyoruz ve hepbirlikte doğru yola kayarak bütüne ulaşıyoruz bu yolculuğumuzda kiss3 kiss3 |
Ynt: OSHO' nun kitaplarından seçmeler... Ayy canım benim şu mesajın nası iyi halde bi bilsen... Bugün hayatta olmamayı dilemiştim kendim için sebepsiz yere dipte hisettim tüm gün.. Gerçi awayy kimi kandırıyon wave bu kızcağız seni tanımıyor o kendi içinden gelen güzelliği yansıttı mesajına tender45 Aslında Osho'nun türkçeye çevrilmemiş kitaplarından derlediğim notlarım vardı ama bilgisayarımın çalınması ile birlikte bu değerli hazinenin büyük bir kısmı yok oldu emb23.. Ama haftasonu bir araştırayım... Paylaşım yapabilecek kadar veri var mı elimde.. Ben hayatımda en çok kendime "ben niye yaşıyorum" diye sormuşumdur.. Yok meraktan değil girlhaha mutsuzluktan utananadam.. Osho'dan çok güzel cevaplar geliyor ama: "Varoluşun sana ihtiyacı var. O nedenle buradasın. b456 Sensiz...varoluş eksik olurdu.." "Varoluş seni seviyor.. Aksi halde burda olmazdın.." kiss3 |
Ynt: OSHO' nun kitaplarından seçmeler... awayy msn versene smil56 bir osho sever bulmak zor :=) osho'dan falan bahsederiz,konuşuruz,benim onla ilgili çok sorularım var :=) soracak kişi bulamıyroum..belki sen cevaplarsın beni :=) |
Ynt: OSHO' nun kitaplarından seçmeler... Alıntı:
Msn.im yok benim bilgisayarımda pericim de istemişti ark5 Bakalım bi osho köşesi açarız madem bu kadar fan topladık.. Olmadı sizin için kitapları bi daha okuyup not alcam.. hismiley |
Ynt: OSHO' nun kitaplarından seçmeler... ,sen aydınlanmaya çalış away...aydınlan yani;aydınlanki bizide aydınlat :=) not alırsan olmaz; güzel cevap veremezsin bence...zihinden gelen cevap istemyoruz falan:=) ;aslında ben aydınlanmış olabilrim,nasıl anlayacağız aydınlandığımızı:=) biri cevaplayabilir mi:=) |
Ynt: OSHO' nun kitaplarından seçmeler... provakotör_away_2008@hotmail.com diye msn adreside alabilrim sana..ben anlamadım sen niye msn kullanmyorsun:=) üzüldük yani..aydınmısın yoksa oshoda kullanmıyomuş msn smil56 |
Ynt: OSHO' nun kitaplarından seçmeler... Alıntı:
her hareketinin her düşüncesinin her duygusunun farkındadır... Kimliklerini ve alt kimliklerinden kurtulur ve kimliksiz olarak ruhsal boyuta çıkmıştır Neyse çok teknik oldu ama başka anlatmanın yolu yok en iyisi yaşamak.. :) |
Ynt: OSHO' nun kitaplarından seçmeler... Günaydın herkese, mutlu huzurlu ve saglıklı ve bol kazançlı bir gün geçirmeyi tezahür ettirmek için niyet diyorum.Bunu veya daha fazlasını kabul ediyorum.Bunu veya daha fazlasını benim ve ailemin en yüksek iyiyliğine olacak şekilde sağla.Teşşekür ederim teşekkür ederim,teşekkür ederim. Bu aralar tezahür ettirmenin sanatını her güne başlarken yapıyorum , buraya yazmamında nedenide sitedeki arkadaşlarında güne iyi başlamak için niyet etmelerini hatırlatmak için dir.Güne kitle olarak iyi niyet enerjisi ile başlayalım. |
Ynt: OSHO' nun kitaplarından seçmeler... Canım üzülürüm öyle konuşursan ark5 seni tanıdığım için çok mutlu oldum ,senin içinden akan bu sevgi sıcaklığı tanışmamıza vesile oldu ve daha da çok tanımak istememe sebep oldu ttli3 tender45 Senin içinde bir cevher var ama haberin yok 956k Bakarmısın emek verip notlar almışsın ,Osho uzmanı olmuşsun super ,buraya her yaptıgın alıntı ruha hitap ediyor..Bazen okuyunca gözlerimin dolası geliyor awaycim bilmiyorum aşırı mı duyarlıyım gereğinden fazla mı diyorum bazen dusun "Varoluşun sana ihtiyacı var. O nedenle buradasın. Sensiz...varoluş eksik olurdu.." "Varoluş seni seviyor.. Aksi halde burda olmazdın.." Ne demektir yahuu muhteşem bir doping bu , sevgi dopingii gulensmiley Aslında öyle güzel bir farkındalık yakalamışsın ki away ,hayatında aklına gelen soru işaretlerine cevap bulabildiğini biliyorsun değil mi ? Buraya yazdığın alıntılara değer verebiliyor olman,anlayabiliyor olman ve hayatında bunların neye hitap ettiğini bulabiliyor olman senin aydınlanma adımlarının başladığını gösteriyor anlıyorsun değil mi canısı ? ttli3 Matrix filmi aklıma geldi ,Morpheus " Matrix insanların gözlerine gerçeği görmemeleri için çekilmiş bir perdedir" ttli3 Buna benzer şekilde insanlar hayatlarını dünyada uykuda geçiriyorlar..Bizler kıymetimizi bilmeli varoluşumuza ve aydınlanmaya başladıgımıza ve bunu farkettiğimize şükretmeli ve asla vazgecmemeliyiz canım benim kiss3 ark5 |
( I ) Yoga,hem bir ölüm hem bir yaşamdır.Şimdiki halinle ölmek zorunda kalırsın ve ölmediğin sürece yenisi doğmaz.Yenisi içinde gizlidir.Sen sadece onun tohumusun ve bu tohumun düşmesi ve toprak tarafından emilmesi gerekir.Tohum ölmeli,ancak böyle yeni olan senden doğacaktır.Ölümün yeni hayatın olacaktır.Yoga hem bir ölüm,hem de yeni bir yaşamdır.Ölmeye hazır oluncaya değin tekrar doğamazsın. Var olma kabiliyeti..Bütün yoga duruşları gerçekte bedenle ilgili değil,var olma kabiliyeti ile ilgilidir. Patanjali der ki:Bedenini birkaç saat boyunca hareket ettirmeden sessizce oturabilirsen ,var olma kabiliyetin artar.İyi ama sen neden hareket ediyorsun?Birkaç saniye bile hareket etmeden oturamıyorsun.Bedenin hareket etmeye başlar.Bir yerlerinde kaşıntı hissedersin.Bacakların uyuşur..Bir çok şey olmaya başlar.Bunlar sadece hareket etmek için birer bahanedir. Sen bir usta değilsin.Bedenine şimdi bir saatliğine hareket etmeyeceğim!diyemezsin.Bedenin derhal buna isyan edecektir.Seni hemen hareket etmeye ,bir şey yapmaya zorlayacak ve bunun için gerekçeler gösterecektir.Hareket etmek zorundasın,çünkü seni böcek ısırdı.Baktığında o böceği bulamazsın.Seni bir varlık değil , bir ürpertisin.sürekli telaşlı bir faaliyet..Patanjali’nin duruşları,”asanas” gerçekte herhangibir fizyolojik eğitim türüyle ilgili olmayıp,varoluşun hiçbirşey yapmadan ,hiçbir hareket göstermeden ,herhangi bir faaliyette bulunmadan “ sadece olduğun gibi kalarak “ varolmanın içsel eğitimiyle ilgilidir.Olduğun gibi kalmak,merkeze yoğunlaşmana yardımcı olacaktır. Bedenin seni ne kadar çok takip ediyorsa,içinde o denli büyük bir varlık ,daha güçlü bir varlık olacaktır.Ve unutma ,beden hareket etmiyorsa ,zihin de hareket edemez çünkü zihin ve beden iki ayrı şey değildir.Onlar tek bir fenomenin iki kutuplarıdırlar.Beden ve zihin değilsin.Beden-zihinsin.Kişiliğin psikosomatiktir.Her ikisi beden-zihindir.Zihin,bedenin en göze çarpmayan bölümüdür.Ya da tam tersini,bedenin zihnin en göze batan parçası oldugunu söyleyebilirsin. Nefes alışverişin yaşamını oluştırduğundan ,Patanjali önce nefes alışverişlerinle başlar ve çalışır. Önce beden üzerinde,daha sonra varoluşunun ikinci tabakası olan “prana” yani nefes alışverişin üzerinde çalışır.Daha sonra düşünceler üzerinde çalışmaya devam eder. Doğrudan düşüncelerle başlayan birçok yöntem vardır.Bu yöntemler çok da mantıklı ve bilimsel değildirler,çünkü üzerinde çalıştıgın insanın kökleri bedenindedir.O bir “soma” ,bir bedendir.Bilimsel bir yaklaşımın bedenle başlaması gerekmektedir.Önce bedenin değişmelidir.Bedenin değişirse,nefes alışverişin de değiştirilebilir.Nefes alışverişin değişirse,düşüncelerin değiştirilebilir.Ve düşüncelerin değişirse sen değişirsin. En göze çarpan bedendir.Ve en göze çarpmayan zihindir.Göze batmayandan başlama ,çünkü bu daha zor olacaktır.Belirsizdir,yakalayamazsın.Bedenle başla.Patanjali bu yüzden beden duruşlarıyla başlar.Günlük yaşamda tetikte olmadıgımız için zihninde belirli bir huzursuzluk hissettiğinde bununla bağlantılı bir beden duruşuna oldugunu farketmemiş olabilirsin . Öfkeliysen rahat oturabiliyormusun ? İmkansız.Öfkeliysen beden duruşun değişir.Dikkatli oldugunda beden duruşun değişir.Uykun varsa beden duruşun yine değişir. "Yoga-Bireyin Doğuşu " / OSHO |
( II ) Üzgün olduğunda,farklı bir nefes ritmin olur.Bunu bir yere not et.Dene,çok güzel bir deney yapabilirsin.Ne zaman üzülürsen,nefesine dikkat et. -ne zaman nefes alıyorsun ve ne zaman nefes veriyorsun -? Sadece bir yere not et.İçinden say: Bir ,iki üç, dört,beş…Beşe kadar sayarsın ve nefes alışın biter.Daha sonra saymaya devam edersin.-ona kadar gelirsin ve nefes verişin biter.Çok titiz bir şekilde gözlemle ki,oranını öğren. Sonra ne zaman kendini mutlu hissedersen hemen üzgünlük şablonunu uygula.-beş,on- Mutluluk anında yok olur gider.Tam tersi de doğrudur.Ne zaman kendini mutlu hissedersen,nasıl nefes alıp verdiğini bir kenara not et ve kendini ne zaman üzgün hissedersen bu şablonu dene.Üzgünlüğün hemen yokolup gidecektir.Çünkü zihin bir vakum içinde olamaz.O bir sistemin içinde varolur ve nefes alıp vermek zihin için en derin sistemdir. Böylece bedende ne oluyorsa zihinde de aynısı oluyor ve tam tersine zihinde ne oluyorsa bedende de aynısı oluyor.Beden hareket etmiyor ve bir duruşa varabiliyorsan, bedenine “SUS” diyebiliyorsan zihin de sessiz kalacaktır.Gerçekte zihin hareket etmeye başlar ve bedeni hareket ettirmeye çalışır.Çünkü beden hareket edebiliyorsa, zihin de hareket edebilir.Hareket etmeyen bir bedende zihin de hareket edemez.Hareket eden bir bedene ihtiyaç duyar. Beden hareket etmiyorsa, zihin de hareket etmiyordur,bir merkeze yoğunlaşmışsındır.Bu hareketsiz duruş sadece fizyolojik bir eğitim değil,bir merkeze yoğunlaşma durumunun meydana gelebileceği ve içinde disipline edildiğin bir durumu yaratmak için kullanılır.Bir merkeze yoğunlaştığında ,var olmanın ne anlama geldiğini bildiğinde,artık öğrenebilirsin. Çünkü alçakgönüllü olacaksındır. Artık teslim olabilirsin. Artık sahte ego yakana yapışmayacak,çünkü merkeze yoğunlaştığında bütün egoların sahte olduğunu bileceksin. O zaman başını eğebilirsin. İşte o zaman yeni bir disiplin doğmuş olur. "Yoga-Bireyin Doğuşu " / OSHO |
( III ) Zihin yoksa,Yoga’nın içindesin demektir.Zihin varsa,Yoga’nın içinde değilsin demektir.Böylece tüm o duruşları yapabilirsin ama zihnin çalışmaya devam ederse,düşünmeye devam edersen, Yoga’nın içinde değilsin.Yoga ”zihinsizlik “ durumudur.Herhangi bir duruşa gerek kalmadan ,zihinsiz olabiliyorsan mükemmel bir Yogi olmuşsundur.Birçok kişi, bunu herhangi bir duruş yapmadan başarmıştır ve birçoğu birçok kez duruşları yaptıkları halde,bunu başaramamışlardır. Zihnini bırak gitsin.Bırak zihin ne yaparsa yapsın.Sadece bak.Müdahale etme.Sen sadece bir şahit ol,ilgisi olmayan bir seyirci,sanki zihin sana ait değilmiş gibi,sanki seni ilgilendirmiyormuş,sanki senin işin değilmiş gibi.Hiç üzerine alınma! Sadece bak ve bırak zihnin uçsun gitsin.Zihnin,geçmişin devinirliği yüzünden daima akıp gitmesine yardımcı oldugun için akıp gider.Faaliyetin kendi momenti vardır.O yüzden akar.Sen işbirliği yapma.Sadece seyret ve bırak zihnin akıp gitsin. Zihninle kendini özdeşleştirmeden,yargılamadan,takdir etmeden,ayıplamadan,seçim yapmadan,sadece bakabiliyorsan “ sadece bakarsın ve zihnin akıp gider.zihnin kendi kendine durduğu bir zaman gelir” Zihnin yoksa,tanıklığınla başbaşa kalırsın.O zaman bir tanık olursun. O zaman bir yapıcı değilsin.Bir düşünür değilsin . Sadece ve sadece varlıksın.Saf varlık.Varlığın en safı. O zaman tanıklık kendi içinde kurulur. kiss3 "Yoga-Bireyin Doğuşu " / OSHO |
(4) Doğru bilginin üç kaynağı vardır : Doğrudan idrak,sonuç çıkarma ve bilinçlenenlerin sözleri . “Pratyaksha “ doğrudan idrak ,doğru bilginin ilk kaynağıdır. Doğrudan idrak ,herhangi bir arabulucu ,herhangi bir medyum,herhangi bir aracı olmadan yüzyüze bir karşılaşmadır.Bir şeyi doğrudan biliyorsan, bilen bilinenle anında karşı karşıya gelir. Bağlantılı oldugun hiçkimse arada hiçbir köprü yok.Bu doğru bilgidir. Ama birçok problemi de beraberinde gertirir. Genelde “Pratyaksha “ doğrudan idrak , çok yanlış bir şekilde tercüme edilmiş,yorumlanmış, ve hakkında yanlış yorumlar yapılmıştır. “Pratyaksha “ sözcüğü “ gözlerinin önünde”anlamına gelir. Ama gözlerin de kendisi bir arabulucudur.Gözler aracıdır.Beni duyabiliyorsun ama bu doğrudan değildir,bu yakın değildir.Beni duyuların,kulakların aracılığıyla duyarsın.Beni gözlerin aracılığıyla görürsün.Gözlerin sana yanlış bilgi verebilir,kulakların yanlış rapor verebilir.Hiçkimseye inanmamalısın,hiçbir arabulucuya inanmamalısın,çünkü arabulucuya güvenemezsin. Gözlerin hastaysa sana farklı bilgi vereceklerdir.Gözlerin ilacın etkisi altındaysa sana farklı bir bilgi vereceklerdir,gözlerin anılarla doluysa sana farklı bilgi vereceklerdir. Aşık oldugunda başka birini görürsün. Aşık olmadıgın takdirde,bunu asla göremezsin. Normal bir kadın,aşık olduğunda dünyanın en güzel kadını haline gelebilir. Gözlerin aşkla doluysa sana bir başkasını gösterirler. Ve aynı kişi gözlerin nefretle doluysa ,dünyanın en korkunç insanı gibi görünebilir. Gözlerin güvenilir değilidir. Kulakların aracılığıyla duyuyorsun.Kulaklar sadece birer araçtır. Yanlış çalışabilirler.Söylenmemiş bir şeyi duyabilirler,söylenen bir şeyi kaçırabilirler. Duyular güvenilirdeğilidir,sadece birer mekanik araçtırlar. Öyleyse “Pratyaksha “ doğrudan idrak nedir? Doğrudan idrak,sadece bir arabulucunun ,hatta duyuların bile olmadığı zaman mümkün olabilir.Patanjali,bu durumda bu doğru bigidir der.Doğru bilginin ilk temel kaynağı budur. Bir şeyi biliyorsan ve bu bilgi için başkasına bağımlı değilsen. Duyuları ancak derin meditasyonla aşabilirsin.O zaman doğrudan idrak mümkün olabiliyor.Burada,en derin içsel varlığını tanımaya başladığında,o en derin içsel varlık “Pratyaksha “ doğrudan idrak ‘tır.Hiçbir duyu dahil edilmez.Hiçkimse bilgi vermez.Aracı gibi hiçkimse yoktur. Bilen,bilinenle karşıkarşıyadır ve aralarında hiçkimse yoktur. Yakınlık budur ve sadece yakınlık doğru olabilir. Böylece ilk doğru bilgi, sadece kendi iç varlığımızın bilgisi olabilir. Dünyanın tamamını bliyor olabilirsin.Ama kendi varlığının en içteki çekirdeğini bilmiyorsan,varlığın tamamı saçmalıktır.Gerçek bilgi değildir. İlk temel doğru bilgi sana ulaşmadığı için doğru olamaz. Yapının tamamı yanlıştır.Birçok şey bilebilirsin..Kendini tanıyamadıysan , bilginin tamamı raporlara dayanır.Duyuların verdiği raporlara. Ama duyularının doğru bilgi verdiğinden nasıl emin olabilirsin ? Geceleri rüya görürsün.Rüya görürken,rüyanın gerçek olduguna inanmaya başlarsın.Duyuların rüyayı bildirir.Gözlerin onu görür.Kulakların onu duyar.Ona dokunabilirsin.Duyuların sana bunu bildirir.Bu nedenle gerçek oldugu illuzyonuna kapılırsın.Sen buradasın…O sadece bir rüya olabilir. İyi ama seninle gerçekten konuştuğumdan nasıl emin olabilirsin? Belki de sadece rüyadır ve sen beni rüyanda görüyorsundur. Rüyayı gördüğün sırada rüya gerçektir. Duyulara güvenilmez.Öyleyse doğrudan idrak nedir?Doğrudan idrak ,duyular olmadan bilinen birşeydir.Böylece ilk doğru bilgi ancak içsel varlığımızın bilgisi olabilir.Çünkü ancak orada duyulara ihtiyaç duyulmayacaktır.Diğer heryerde duyulara ihtiyaç olacaktır. Beni görmek istediğinde gözlerin aracılığıyla görmek zorundasın. Ama kendini görmek istiyorsan gözlerine ihtiyacın yoktur. Kör bir insan bile kendini görebilir. Beni görmek istiyorsan ışığa ihtiyacın olacaktır ancak kendini görmek istiyorsan bunu karanlıkta da yapabilirsin. Işığa ihtiyaç duymazsın.En karanlık mağarada bile kendini görebilirsin . Hiçbir arabulucuya,ışığa,gözlere ihtiyaç duymazsın . İçsel deneyimin hemen yanındadır ve bu yakınında olan deneyim bütün doğru bilgilerin temelidir. Bu içsel deneyimde bir kez kök saldığında ,sana birçok şey olmaya başlayacaktır.Onları hemen anlayamayabilirsin. Merkezine,içsel varlığına kök salmış , onun üstesinden gelmeyi onu doğrudan bir deneyim olarak hissetmeyi başarmış kişi,duyları tarafından aldatılamaz. O uyanmıştır.Gözleri onu yanıltamaz,kulakları yanıltamaz. Hiçbirşey onu aldatamaz.Aldatılması imkansızdır. "Yoga-Bireyin Doğuşu " / OSHO |
(5) Sonuç çıkarma,doğru bilginin ikinci kaynağıdır. Doğru mantık,doğru şüphe,doğru iddia sana doğru bilgiye giden yolda yardımcı olabilir.İşte buna sonuç çıkarma “anuman “der. Doğrudan görmedin,ama herşey sonu kanıtlıyor,böyle olmak zorunda. Böyle olması gerektiğine dair duruma bağlı kanıtlar vardır. Patanjali der ki: Sonuç çıkarma sana doğru bilgiye giden yolda yardımcı olabilir,ama bu,doğru sonuç çıkarma olmalıdır.Mantık tehlikelidir.Çift kenarlıdır. Mantığı yanlış kullanabilirsin ki,böyle bir durumda da bir sonuca varırsın. Doğru sonuç çıkarma,seni büyüten bir kişi,seni büyüten bir şeydir. Yanlış sonuç çıkarma ise ne kadar mükemmel görünürse görünsün,büyümeni engelleyen birşeydir. Sonuç çıkarma da doğru bilginin kaynağı olabilir.Doğru bilginin kaynağı olarak mantık da kullanılabilir ama ne yaptığının farkında olmak zorundasın. Sadece birkaç gün önce Kaliforniya’dan doğru yolu arayan biri buraya geldi. Yolu çok uzundu..Beni görmeye gelmişti.Bana şöyle dedi :” Meditasyon yapmadan önce ya da bana meditasyon yapmamı söylemeden önce –çünkü sana kim gelirse gelsin önce onları meditasyona ittiğini duydum-yani beni meditasyona itmeden önce bir çok sorum var.” En az 100 sorudan oluşan bir listesi vardı.Mümkün olan hiçbir soruyu eksik bırakmadığını sanıyorum..Tanrı hakkında,ruh hakkında,gerçek hakkında,cennet ve cehennem hakkında,herşey hakkında sorularla dolu bir kağıt.Ve dedi ki :” Bu sorularımı cevaplamadığın sürece meditasyon yapmayacağım.” Aslında bir taraftan çok mantıklı,çünkü “Sorularım cevaplanmadan nasıl meditasyon yapabilirim?Haklı olduğuna güvenmediğim ve şüphelerimi gidermediğin sürece bana gösterdiğin yola nasıl saparım ? Hatalı olabilirsin.O yüzden haklı olduğunu ancak şüphelerimi gidererek kanıtlayabilirsin.”demektedir. Ancak şüpheleri giderilemeyecek gibidir.İşte ikilem burada : Meditasyon yaptığı takdirde şüpheleri yokolabilir ama o sadece şüpheleri olmadığı takdirde meditasyon yapacağını söylüyor.Peki bu durumda ne yapılabilir? Hiç kimse asla onun sorularına cevap veremeyecektir. Bütün o bariyerleri kendisi kurmuştur ve bu bariyerler büyümesini engelleyecektir. Ama mantığı çalışıyor.Böyle bir kişiyle ne yapabilirim ? Sorularına cevap vermeye başlarsam,yüzlerce şüphe yaratabilen bir kişi,milyonlarca şüphe yaratacaktır.Çünkü şüphe duymak zihnin bir yolu ,zihnin bir tarzıdır.Bir soruya cevap verirsin ama bu cevapla 10 tane soru yaratır,çünkü zihin hep aynı kalır. O şüpheler aramaktadır ve ona mantıklı bir biçimde cevap verirsem,mantıklı zihnin beslenmesini,daha da güçlenmesini sağlamış olurum.Onu beslerim ama bu bir işe yaramaz. Onun mantıksallıktan uzaklaştırılması gerekir. Böylece ona birsoru sordum ”Hiç aşık oldun mu ?” O da cevap verdi :” Ama neden?Konuyu değiştiriyorsun.” Ben de :”Sorularına döneceğim,ama aniden hiç aşık olup olmadığını sormak bana çok anlamlı geldi.” O da: “Evet !” yüzü değişti. Ben de sordum :” Sevmeden ,aşık olmadan önce aşk olgusundan şüphe duydun mu?” o anda kafası karıştı.Kendini rahatsız hissetmeye başladı. Ve şöyle dedi:”Hayır üzerinde hiç düşünmedim.Sadece aşık olmuştum ve sonradan fark ettim.” Ben de şöyle dedim :” Tam tersini yapıyorsun.Önce aşk hakkında düşün,var olup olmayacağını.Aşkın var olup olmadığını,var olup olmayacağını.Ve önce kanıtlanmasını iste. Sonra da kanıtlanmadığı sürece hiç kimseye aşık olmayacağını bir koşul haline getir.” “ Ne diyorsun ? hayatımı mahvedeceksin.Böyle bir koşul getirirsem sevemem ki..” dedi. “Ama..”dedim kendisine ,” Bu senin yaptığın şeyin aynısı.Meditasyon tıpkı aşk gibidir.” Mantıklı bir zihin kendini kapatabilir hem de öylesine mantıklı bir şekilde ki büyüme imkanlarına kendi kapılarını kapattığını hiçbirzaman hissetmeyeceği şekilde.Öyleyse sonuç çıkarma yani “anuman” büyümeye yardımcı olacak şekilde düşünmek demektir.O zaman doğru bilginin kaynağı haline gelebilir. "Yoga-Bireyin Doğuşu " / OSHO |
(6) En güzeli üçüncü kaynaktır ve başka hiçbiryerde doğru bilginin kaynağı haline getirilememiştir. :Bilinçlenenlerin sözleri.”agama” Bu üçüncü kaynak hakkkında uzun tartışmalar yapılmıştır. Patanjali der ki : Doğrudan bilebiliyorsan,bu doğrudur.Doğru sonuç çıkartabilirsin.o zaman doğru yoldasın ve ve kaynağa ulaşırsın. Ama sonuç çıkartamayacağın ve bilemediğin bazı şeyler vardır. Ama bu dünyada ilk değilsin,ilk doğru yolu arayan değilsin. Milyonlarca çağ boyunca milyonlarca insan doğruyu aramıştır ,arama sonsuzdur. Ve birçoğu yerine ulaşmıştır.Hedefe ulaşıp tapınağa girmişlerdir. Onların sözleri de doğru bilginin kaynağıdır. “Agama”bilenlerin sözleri anlamına gelir.Sözler çok çelişkili ve mantıksızdır. Ve bilen herkes çelişkili konuşmak zorundadır,çünkü gerçek sadece çelişkiler aracılığıyla ifade edilebilir.Açıklamaları açık değilidir,gizemlidir. Ve sonuç çıkartmaya başladığında ,her türlü sonucu çıkartabilirsin. Sonuç çıkartıyorsan,zihnin burada demektir. Sonuç çıkartma işlemi ,senin sonuç çıkartman olur. O yüzden Patanjali der ki :Burada üçüncü bir kaynak var. Bilmiyorsun.Doğrudan bilmiş olsaydın,soru olmazdı,herhangi bir kaynağa ihtiyaç olmazdı.Doğrudan idrak etmiş olsaydın,sonuç çıkartmaya veya aydınlanmış olanların sözlerine ihtiyaç duymuyor olurdun. Sen bizzat aydınlanmış olurdun.O zaman diğer iki kaynağı es geçebilirsin. Sonuç çıkartmış olursun,ama bu sonuç senin sonucun olacaktır. Ama durum böyle değilse,o zaman üçüncü kaynağı denemende yarar vardır. Aydınlanmış olanların sözleri. Bunların ne doğruluğunu,ne de yanlışlığını kanıtlayamazsın.Sadece güvenebilirsin ve bu güven varsayımlara dayanır.Bu oldukça bilimseldir. Bilimde de bir hipotez olmadan işlem yapamazsın.Ama hipotez inanç değil,sadece bir çalışma aracıdır.Bir hipotez sadece bir yöndür,sen bir deney yapmak zorunda kalırsın.Ve bu deney,hipotezin doğru olduğunu kanıtlarsa,hipotez bir kuram haline gelir.Deney yanlış giderse,hipotezin ıskartaya çıkar.Aydınlananların sözlerine de bir hiptez olarak güvenle yaklaşmalısın.Daha sonra bunları yaşamında tecrübe edersin.Doğru oldukları kanıtlanırsa,hipotezin bir inanç haline gelir ; yanlış oldukları kanıtlanırsa,hipotezi ıskartaya çıkartabilirsin. Risk vardır.Ama hayatın kendisi de bir risktir.Daha yüce bir hayat için daha yüksek riskler olacaktır.Tehlikeli bir yol üzerinde yürüyorsun. Ama unutma ki bu hayatta sadece bir tek yanlış vardır,o da hiç hareket etmeden oturmak,sadece hareket ettiğinde bir şeylerin yanlış gideceğinden korkmak yani beklemenin ve oturmanın daha iyi olduğunu düşünmektir. Tek yanlış,budur.Tehlikede olmazsın ama büyüme de olmayacaktır. Patanjali der ki : Bilmediğin şeyler var, mantığın sonuç çıkartamayacağı şeyler var,bunlara güvenmek zorundasın. Bu üçüncü kaynak nedeniyle guru,efendi,bir gereklilik haline gelir.bilen biri. Ve risk almak zorundasın.Bu bir risktir diyorum çünkü hiçbir garantisi yoktur. Herşeyin sadece boşuna zaman israfı olduğu ortaya çıkabilir ama riski almak daha iyidir çünkü zaman israfı olduğu ortaya çıksa bile birçok şey öğrenmiş olursun. Artık hiçkimse seni kolayca aldatamaz.En azından bunu öğrenmiş oldun. |
Hepimizin üzerinde büyük bir yanlış bilgi yükü vardır.Çünkü bir gerçekle karşılaşmadan önce önyargılıyız.Hiçkimse nesnelerle,kişilerle,oldukları gibi karşılaşmaz.Bir önyargın vardır.Bu önyargılar yanlış bilgi yaratır. Ne düşünürsen düşün,gerçeği daha yeni öğrenmediysen yanlıştır. Geçmişini,önyargılarını, beraberinde taşıma. Zihnini bir kenara bırak ve gerçekle yüzyüze gel. Görülecek ne varsa onu gör.Çağrışım yapma. Çağrışım yapmaya devam ediyoruz.Zihnimiz tamamen doludur ve çocukluğumuza sabitlenmiştir.Herşey bize hazır sunulmuştur ve hazır sunulan bu bilgiden dolayı yaşamımız bir illuzyon haline gelir. Asla gerçek bir insanla karşılaşamazsın.Asla gerek bir çiçek göremezsin. Sadece “Bu bir gül dendiğinde “ mekanik olarak “ Güzel !” dersin. Güzelliği hissetmemişsindir,güzelliği duyularınla algılamışsındır. Bu çiçeğe hiç dokunmamışsındır. Zihninde “ Gül güzeldir.” diye bir şey vardır sadece. Gül sözcüğünü duyduğun anda zihninde bir çağrışım yapar ve sen de “güzeldir.” Dersin. Ve gülün güzel olduğunu hissettiğine inanmaya başlarsın.Ama bu doğru değildir. Bu yanlıştır.Sadece bak. İşte bu yüzden çocuklar olayların içyüzünü yetişkinlerden daha derin görebiliyorlar.Çünkü isimleri bilmiyorlar.Henüz önyargıları yok. Bir gül sadece güzelse güzeldir.Bütün güller güzel değildir. Çocuklar olaylara yaklaşırlar,gözleri daha tazedir.Nesneleri oldukları gibi görürler,çünkü çağrışım yapmayı bilmezler. Bizler ise onları biran önce büyütmek,birer yetişkin haline getrimek için acele ederiz. Zihinlerini bilgiyle doldururuz. Önyarglarını ,bilgini,anlayışlarını,önceden belirlenmiş bilgilerini bir kenara at ve canlan.Tekrar çocuk ol.Ve bunu bir andan bir ana yapmalısın. Çünkü her anı topluyorsun. En eski Yoga aforizmalarından biri şöyledir: Her an öl ki,her an yine doğabilesin.Geçmişteki her anda öl,topladığın bütün tozları fırlatıp at ve canlanmış görün.Ama bunu devamlı olarak yap,çünkü bir sonraki an toz yine toplanır.Sen temiz olabilirsin,sen masum olabilirsin ama her an temizlenmeye devam etmek zorundasın. Her an ,zamanın geçtiği için kirlenirsin. Her an,zamanın geçmesi yüzünden… Hiçbirşey yapmayıp bir ağacın altında otursan bile kirlenirsin. Ve bu kirlilik kötü veya yanlış bir şey yaptığın için değildir,sadece zamanın geçmesinden kaynaklanmaktadır. Toz toplanır,sen onu temizlemeye devam edersin. İşte son dokunuş budur çünkü temiz olduğun için gururlandığını hissedebiliyorum ve şimdi artık sürekli bir temizlenme çabası göstermek zorunda olduğunun farkındasın. An be an ölmeli ve yeniden doğmalıyız.Ancak o zaman yanlış bilgiden kaçabiliriz. "Yoga-Bireyin Doğuşu " / OSHO |
Provakatör Mistik : Ölümü Kabullenmek Annemin babası bana, doğduğum zaman o günlerin en ünlü astrologlarından birisine danıştığını anlatırdı. Astrolog doğum haritamı yapacakmış ama onu incelemiş ve şöyle demiş, “Eğer bu çocuk yedi yılın sonunda hayatta kalırsa, ancak o zaman haritayı yapabilirim. Yedi yıldan fazla hayatta kalması imkânsız görünüyor, bu yüzden çocuk ölecekse harita yapmak faydasız; bir işe yaramaz. Haritanın işe yarayacağından emin olmadıkça onu yapmamayı alışkanlık edindim.” Haritamı yapmadan öldü, bu yüzden onu oğlu hazırladı. Ama o da şaşırdı; dedi ki, “Bu çocuğun yirmi bir yaşında öleceği neredeyse kesin. Yedi yılda bir ölümle karşı karşıya kalacak.” Bu yüzden annem ve babam, ailem hep benim ölmemden endişelendiler. Ne zaman yedi senelik devrenin sonuna gelsem korkarlardı. Ve adam haklıydı. Yedi yaşında hayatta kaldım ama derin bir ölüm deneyimi yaşadım , kendiminkini değil, annemin babasının ölümünü. Ve ona o kadar bağlanmıştım ki, onun ölümü kendi ölümüm gibi geldi bana. Kendi çocuksu yolumla onun ölümünü taklit ettim. Üç gün yemek yemedim, su içmedim çünkü bunu yapmanın ihanet olacağını hissediyordum. O benim parçamdı. Onun varlığı, sevgisi ile büyümüştüm. O öldüğü zaman yemek yemenin ihanet olacağını hissettim. Yaşamak istemiyordum. Bu çocuksu bir davranış ama bunun aracılığı ile çok derin bir şey oldu. Üç gün boyunca yattım; yataktan çıkmadım. Dedim ki, “Artık o öldüğüne göre ben de yaşamak istemiyorum.” Hayatta kaldım ama o üç gün bir ölüm deneyimi oldu. Bir açıdan öldüm ve fark ettim ki sana nasıl anlatabilirim, o zamanlar yalnızca belirsiz bir deneyimdi ölümün imkânsız oldu- ğunu hissetmeye başladım. Bu bir histi. On dört yaşına geldiğimde ailem yine öleceğimden endişelenmeye başladı. Hayatta kaldım ama yine bilinçli olarak denedim. Onlara dedim ki, “Eğer astroloğun söylediği gibi ölüm olacaksa, hazırlıklı olmak en iyisi. Neden ölüme şans verelim ki? Neden gidip onu yarı yolda karşılamayayım? Öleceksem, bilinçli olarak ölmek en iyisi.” Böylece okuldan yedi günlük izin aldım. Müdüre gittim ve ona, “Öleceğim,” dedim. O dedi ki, “Neler saçmalıyorsun! İntihar mı edeceksin? Ne demek öleceğim?” Ona astroloğun kehanetini, her yedi yılda bir ölümün karşıma çıkacağını anlattım. Ona dedim ki, “Ölümü beklemek için yedi gün herkesten uzaklaşacağım. Ölüm gelirse, bunu bilinçli olarak karşılamak en iyisi, böylece bir deneyim olur.” Köyün hemen dışındaki tapınağa gittim. Rahiple konuşarak, beni rahatsız etmemesini sağladım. Çok tenha, ziyaret edilmeyen bir tapınaktı eski ve yıkıntı halindeydi. Oraya kimse gelmiyordu. Bu yüzden ona şöyle dedim, “Tapınakta kalacağım. Bana günde bir kez yiyecek ve içecek bir şey ver. Bütün gün yatıp ölümü bekleyeceğim.” Yedi gün bekledim. O yedi gün çok güzel bir deneyim oldu. Ölüm gelmedi ama ben ölmek için üzerime düşeni yaptım. Tuhaf, garip şeyler oldu. Çok şey oldu ama en temeli şuydu öleceğini hissediyorsan, sessiz ve sakin oluyorsun. O zaman hiçbir şey endişe yaratmaz, çünkü tüm endişeler yaşamla ilgilidir. Yaşam tüm endişelerin temelidir. Her durumda bir gün öleceksen, neden endişelenesin ki? Orada yatıyordum. Dördüncü veya beşinci günde tapınağa bir yılan girdi. Görüş alanımdaydı, yılanı görüyordum ama korku yoktu. Aniden kendimi çok tuhaf hissettim. Korku yoktu, bu yüzden şöyle düşündüm, “Ölüm gelirken, bu yılan aracılığı ile geliyor olabilir, o zaman neden korkayım? Beklerim!” Yılan üzerimden geçti ve gitti. Korku yok olmuştu. Ölümü kabullenirsen korku olmaz. Yaşama tutunursan, o zaman korku oradadır. Defalarca çevreme sinekler geldi. Çevrede uçuyor, üzerimde, yüzümde yürüyorlardı. Bazen sinirleniyor, onları silkeleyip atmak istiyordum ama sonra düşünüyordum, “Ne faydası var ki? Eninde sonunda öleceğim ve o zaman bedeni koruyacak kimse olmayacak. Bu yüzden bırak, istediklerini yapsınlar.” Onların istediklerini yapmalarına izin vermeye karar verir vermez sinir yok oldu. Hâlâ bedenin üzerindeydiler ama sanki benimle ilgileri yoktu. Başka birinin bedeninde hareket ediyor, yürüyormuş gibiydiler. O anda bir mesafe oluşmuştu. Ölümü kabul edersen, bu mesafe yaratılır. Yaşam tüm endişeleri, sinirleri, her şeyiyle uzaklaşır. Bir açıdan öldüm ama orada ölümsüz bir şey olduğunu anladım. Ölümü tamamen kabullenirsen, onun farkına varırsın. Sonra yirmi bir yaşımda ölmemi ailem bekliyordu. Bu yüzden onlara şöyle dedim, “Neden bekleyip duruyorsunuz? Beklemeyin. Şimdi ölmeyeceğim.” Elbette bir gün fiziksel olarak öleceğim. Ama astroloğun bu kehanetinin bana çok yardımı oldu, çünkü erken yaşlarımda ölümün farkına varmamı sağladı. Meditasyon yapabiliyor, gelmekte olanı kabullenebiliyordum. http://tbn3.google.com/images?q=tbn:...inbow_CROP.jpg Autobiography of a Spiritually Incorrect Mystic St. Martins Press, USA |
Problemlere sanki sana ait değillermiş gibi yaklaşabilirsen, hiçbir probleme sahip olmadığını keşfedeceksin. Tüm problemler inanç temellidir; onlara inanırsın, ve varlıklarının nedeni budur. Hiç kimse sana karşı değil! Birinin sana karşı olduğunu hissetsen bile; o bile sana karşı değildir. Çünkü herkes seninle değil, kendisiyle ilgilenmektedir. Korkacak bir şey yok. Sevgiyi düşünmek çok kolaydır. Sevmek çok zordur. Bütün dünyayı sevmek çok kolaydır. Asıl zor olan tek bir insanı sevmektir. Tanrı’yı yada insanoğlunu sevmek çok kolaydır. Asıl sorun gerçek bir insanla karşılaştığın zaman yaşanır. Onunla birlikte yürümek için büyük değişimler geçirmek, büyük mücadeleler vermek zorundasın. O senin kölen olmayacak ve sen de ona köle olmayacaksın. Asıl sorun da buradan kaynak- lanıyor. Eğer sen bir köle olacaksan, yada o köle olacaksa ortada bir sorun yok. Asıl sorun kimsenin bu dünyaya kölelik yapmak için gelmemiş olması. Kimse köle olamaz. Herkes özgür bir bireydir ... bütün varlık özgürlükten oluşur. İnsan özgürlüktür |
Alıntı:
|
Alıntı:
bizde hala varmı böyle bişey deyip duruyoruz y789 son bir sözünü ekleyim. Sadece kendin ol ve sen mükemmelsindir. Kendinden uzaklaş ve başın büyük derttedir. Herkesin başı derttedir. |
Geçmiş, şu anın bir parçasıdır. Geçmişte olduğun her şey, yapmış olduğun her şey, şu anının bir parçasıdır. O burada. Çocukluğun sensin. Gençliğin sensin. Yaptığın her şey hâlâ senin içinde. Yediğin yemekler, o da geçmiş. Ama şu anda kanın olmuş. Şu anda içinde dolaşıyor. Senin kemiğin olmuş, senin iliğin olmuş. Geçmişte yaşadığın sevgi geride kalmış olabilir. Ama seni değiştirmiştir. Sana yeni bir hayat görüşü vermiştir. Gözlerini açmıştır. Dün benimle birlikteydin. Bu geçmiş. Ama her şeyiyle tamamen geçmiş mi? Nasıl tamamen geçmiş olabilir? O seni değiş- tirdi. İçinde yeni bir kıvılcım yarattı. O kıvılcım senin bir parçan oldu. Yaşadığın an bütün geçmişini kapsar. Ve eğer beni anlayabilirsen, yaşadığın an aynı zamanda bütün geleceğini barındırır. Çünkü geçmiş yaşandığı anlarda seni değiştirirken, seni hazırıyor. Ve yaşayacağın gelecek, senin şu anı nasıl yaşadığına göre şekillenecek. Şu anda nasıl yaşadığın, geleceğine çok büyük etki edecek. Şu an, bütün geçmişi kapsıyor. Ve şu an, geleceğin bütün potansiyelini taşıyor. Ama bu yüzden endişe duymana gerek yok. O zaten orada. Onu psikolojik olarak taşımak zorunda değilsin. O yükü taşımak zorunda değilsin. Eğer beni anlıyorsan, geçmişin zaten şu anda kapsandığını bilirsin. Ağaç dün çekmiş olduğu suyu düşünmez. Ama düşünse de, düşünmese de o su oradadır. Dün yapraklarına düşen güneş ışıklarını düşünmez. Ağaçlar insanlar kadar aptal değildir. Neden dünün ışınlarını düşünsün. Onlar emildi. Sindirildi. Yeşilin, kırmızının, sarının bir parçası oldu. Ağaç, bu sabahın güneşinin keyfini çıkarırken, dünün psikolojik hafızasını taşımıyor. Ama dün, onun yapraklarında, çiçeklerinde, dallarında, köklerinde, sapında bulunuyor. O orada. Ve gelecek de ortaya çıkıyor. Yarının çiçekleri olacak olan tomurcuklar orada. Yarın büyük yaprak olacak olan filizler orada. Şu an her şeyi kapsıyor. Şu an sonsuzluktur. http://tbn0.google.com/images?q=tbn:...2520SINGLE.jpg OSHO-Yaratıcılık |
Senin bilincin tüm evrenden çok daha büyüktür. Sonsuz derecede sınırsızdır.— “Yeter” diyebileceğin bir noktaya gelemezsin. Her zaman daha çok ve daha çoğu vardır. Her zaman büyümeye devam edebilme olanağı mevcuttur. Ve büyümek, olgunlaşmak öylesine güzel bir deneyimdir ki, onu durdurmayı kim ister? Biz her yoldan durduruluyoruz. Albert Einstein gibi muhteşem bir bilim adamı bile zekâsının yüzde on beşini kullanmıştır. Sıradan insanlara ne demeli? Onlar hiçbir zaman yüzde beşinden fazlasını kullanmazlar. Bir düşün, Einstein zekâsının yüzde yüzünü kullanma kapasitesine sahip olsaydı, dünyaya hayal bile edilemeyecek zenginlikler sunardı. Eğer herkes zekâsının yüzde yüzünü kullanırsa cenneti burada yaratabiliriz. Başka bir yere gitmeye gerek yok. İnsanlara istediği kadar uzun bir hayat, istediği kadar sağlıklı bir hayat verebiliriz. O kadar çok refah yaratabiliriz ki tıpkı hava gibi olur; kimsenin onu biriktirmesine gerek olmaz. Zekânı kullanmak tam olarak olgunluğun başlangıcı demektir. Farkındalık sadece bir yöntemdir. İlk olarak ne kadar zekâ kullandığının ya da hiç kullanıp kullanmadığının farkına var. İnanç ve iman zekâ değildir. Onlar senin zekâna karşı bir karar alıyor. Farkındalık ne kadar zekâ kullandığını izleyebileceğin bir yöntemdir. Ve yalnızca bu izlemenin içinde kalarak göreceksin ki fazla bir şey kullanmıyorsun. Farkındalığın seni uyanık tutacak pek çok yolu vardır. Onu kullanabilirsin. Farkındalık seni yüzde yüz zekâna götürecektir, seni neredeyse ilahî yapacaktır. Ve farkındalık orada durmaz. Farkındalık senin zekânı tamamen kullanmana yardımcı olur. Zekâ, senin dışarı doğru giden, seni dünyaya, nesnelere bağlayan yolundur. Zekâ sana daha çok bilim, daha çok teknoloji verecektir. Aslında, eğer zekâmızı kullanabilirsek, insanın artık çalışmasına gerek yoktur. Makineler neredeyse her şeyi yapabilir. Makineler her şeyi yapabilir ve sen ilk kez kölelikten özgürleştin; aksi takdirde özgür hissetmen sadece laftadır. Ama ekmeğini kazanmak zorundasın, bir barınak yapmak için, ilaç için, diğer şeyler için biraz para kazanman lazım. Yani sanki bağımsızmışsın gibi görünür ama öyle değilsin. Eski kölelik artık mevcut değil; şimdi zincirlenmiş değilsin ama görünmez zincirler mevcut; çocukların, yaşlı ebeveynlerin, hasta karın, işin. İnsan henüz özgür değil. Sekiz saat çalışıyor ve hâlâ eve dosyalar taşıyor. Evde geç saatlere kadar çalışıyor, pazar günleri çalışıyor. Yine de masasındaki dosyalar büyümeye devam ediyor ve bunun bir sonu da yok gibi. Herhangi bir ofise gir ve bu insanları göreceksin, bu insanların masasını göreceksin. Onları özgür olarak adlandırabilir misin? Tek bir olasılık var; her şeyi yapabilecek bir süper teknoloji ve insanlar yaratıcı olmak için tamamıyla özgür olacaklar. Gitarını çalabilir, şarkını söyleyebilirsin. Resim yapabilir, heykel yapabilirsin. Bu dünyayı güzelleştirecek bin bir tane şey yapabilirsin. Güzel bahçeler, göletler yapabilirsin. Bu dünyayı güzel kılmak için yapılacak çok şey var. Eğer bir Tanrı varsa, Âdem ile Havva’yı cennetten kovmanın yanlış olduğunu; bu insanların çok daha iyisini yaptığını düşünerek, o bile kıskanmaya başlayabilir. Eğer bir Tanrı varsa, bir gün kapını çalıp, “İçeri girebilir miyim?” diye sorması sürpriz olmayacak. Farkındalık zekânı serbest bırakacak, seni olgunlaştıracak. Ve o zaman olgunluk gelişmeye devam eder. Normalde sen sadece ihtiyarlarsın, büyümezsin. İhtiyarlamak bir şeydir, büyümek ise bambaşka bir şeydir. Tüm hayvanlar yaşlanır; insan dışındaki hiçbir hayvan büyümez. İhtiyarlamak basitçe ölümüne yaklaştığın anlamına gelir; pek de önemli bir kazanım değil. Büyümek ise ölümsüz olanı, bir sonu ya da başlangıcı olmayan ebedi olanı fark etmek üzere olduğun anlamına gelir. Tüm korku yok olur. Tüm paranoya kaybolur. Ölümlü değilsin. İhtiyarlarken ölümlüsün. Büyürken ölümsüz hale gelirsin. Pek çok ev değiştireceğini bilirsin. Pek çok biçim değiştireceğini bilirsin ama her biçim geçmiştekinden daha iyi olacaktır çünkü büyüyorsun, olgunlaşıyorsun. Daha iyi biçimleri, daha iyi bedenleri hak ediyorsun. Ve sonunda, hiçbir bedene ihtiyaç duymayacağın bir an gelir. Tüm varoluşa dağılmış saf bir bilinç olarak kalabilirsin. Bu bir kayıp değil, kazançtır. Lotus yaprağından okyanusun içine kayan bir çiy tanesi... Zavallı damlanın kaybolduğunu, kimliğini kaybettiğini düşünebilirsin. Fakat, bir de başka bir açıdan bak: Damla okyanus haline geldi. O bir şey kaybetmedi, engin hale geldi. Okyanus gibi oldu. Farkındalık ilk olarak senin zekânı, sonra varlığını uyandıracak, ondan sonra olgunlaşmana yardım edecek, ölümsüzlük farkındalığını verecek ve nihayetinde de seni bütünle bir yapacak olan yöntemdir. OSHO-Olgunluk http://tbn2.google.com/images?q=tbn:...245B1%245D.gif |
WEZ Format +3. Şuan Saat: 04:01 PM. |
Powered by vBulletin® Version 3.8.8
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.