![]() |
"Tavuk Suyuna Çorba" isimli kitaptan alınmıştır. Ailesi ve kendisini seven hiç kimsesi olmayan bir yetim kızla ilgili çok güzel bir masal vardır. Kendini çok ama çok üzgün ve yalnız hissettiği bir gün, çayırda yürürken, bir çalıya küçük bir kelebeğin takıldığını görür. Kendini kurtarmak için çabaladıkça, dikenler onun narin bedenini daha çok hırpalar. Küçük yetim kız dikkatle kelebeği kurtarır. Uçup gitmek yerine, kelebek güzel bir periye dönüşür. Kız gözlerine inanamaz. Peri, kıza, "Senin eşsiz iyi kalpli davranışın için, sana bir dilek dileme hakkı veriyorum."der. Kız bir an düşünür, sonra "Mutlu olmak istiyorum." der. Peri "Peki" der, ona doğru eğilir ve kulağına fısıldar. Sonra da ortadan kaybolur. Kız büyüdüğü sürece, ondan daha mutlu kimse yoktur. Herkes ona mutluluğunun sırrını sorar. O ise gülümser ve "Sırrım, küçük bir kızken iyi kalpli bir periyi dinlemiş olmamdır."der. Yaşlanıp, ölüm döşeğine düştüğünde, komşuları etrafına toplanırlar. Sırrının da onunla birlikte yitip gitmesinden korkmaktadırlar. "Lütfen bize söyle" diye yalvarırlar. "İyi peri sana ne dedi?" Sevimli yaşlı kadın gülümser ve "Bana şöyle söyledi" der:"ne kadar güvende, ne kadar yaşlı ya da genç, zengin ya da fakir olursa olsun herkesin sana ihtiyacı dunk56 var" alıntıdır |
HİKAYELER : ÇİNLİ KIZ Lİ-Lİ Bunu daha önce hiç okumamıştım.Paylaştığınız için teşekkürler. art56art56 Birde bu tavuk suyu türü hikayelerde genelde bir ölüm döşeğinde olma durumu vardır. Oysa yaşarken paylaşsak bildiklerimiz daha güzel olmaz mı? blissy E be kadın uy897 onca sene ne saklarsın madem mutlu olmanın sırrını buldun thumbsanim gulensmiley hismiley |
HİKAYELER : ÇİNLİ KIZ Lİ-Lİ ben paylaştıkça mutlu oluyorum bizim yaptıklarımız basit şeyler sizinkinin yanında telkinler mesela ne bileyim bizimde bu çorbada tuzumuz bulunsun birazcık size mutluluk ve sağlık diliyorum ya söyleyemeden ölseydi y789 |
HİKAYELER : ÇİNLİ KIZ Lİ-Lİ Genelde bu hikayelerde kimse pat diye ölmüyor böyle yayıla yayıla ölüyorlar y789 dusun O da ayri bir konu yani Bencil kadin sen senelerce milleti merak içinde bırak sonra söyle sadanim wave |
HİKAYELER : ÇİNLİ KIZ Lİ-Lİ Zeka ve Çekişmeler (Sokrates...) Filozof Sokrates ve eşi bir türlü iyi geçinemezlermiş. Birgün eşi Sokrates'e verip veriştirmiş, ağzına geleni söylemiş. Bakmış kocası hiçbir tepki göstermiyor, bir kova suyu alıp başından aşağı boşaltmış. Sokrates: "Bu kadar gök gürültüsünden sonra bir sağnak zaten bekliyordum" demiş. |
HİKAYELER : ÇİNLİ KIZ Lİ-Lİ aşk zamanla sınanıyorsa ozaman leyla ve mecnuna ferhat ile şirini saymıyacagız dimi cilgin897 onlar nasılsa uzun süre yasamamıslar ya ölmüsler ya delirmisler y789 zaman herseyi değiştirir aşkı ve karşılıklı muhabbeti değiştirmiyorsa gerçek aşktır diyebiliriz actionsmile |
HİKAYELER : ÇİNLİ KIZ Lİ-Lİ Brenda yamaç tırmanışı yapmak isteyen genç bir kadındı. Bir gün cesaretini toplayarak bir grup tırmanışına katıldı. Tırmanacakları yere vardıklarında, neredeyse duvar gibi dik, Büyük ve kayalık bir yamaç çıktı karşılarına. Tüm korkularına rağmen, Brenda azimliydi. Emniyet kemerini taktı, ipi yakaladı ve kayanın dik yüzüne tırmanmaya başladı.Bir süre tırmandıktan sonra, nefeslenebileceği bir oyuk buldu.. Orada asılı dururken, gruptan yukarıda ipi tutan kişi dalgınlığa düşerek ipi gevşetiverdi. Aniden boşalan ip, hızla Branda'nin gözüne çarparak lensinin düşmesine neden oldu.Lens çok küçüktü ve bulunması neredeyse imkansızdı. Lens yamacın ortasında bir yerlerde kalmıştı ve Brenda artık bulanık görüyordu. Ümitsizlik içinde Brenda, lensini bulması için Allah'a dua edebilirdi yalnızca... Ve içten içe düşünüp dua etmeye başladı: "ALLAH'ım! Sen bu anda buradaki tüm dağları görürsün. Bu dağlar üzerindeki her bir taşı ve yaprağı bildiğin gibi, benim lensimin yerini de biliyorsun. Onu bulmama yardim et." Patikalardan yürüyerek aşağı indiler. Aşağı indiklerinde, tırmanmak üzere oraya doğru gelen yeni bir grup gördüler. İçlerinden biri "Aranızda lens kaybeden var mi?" diye bağırdı. Brenda'nın sonradan öğrendiğine göre, lensi bir karınca taşıyordu ve karınca yürüdükçe yavaşça kayanın üzerinde hareket edip parlayan lens kızların dikkatini çekmişti. Eve döndüklerinde Brenda lensini nasıl bulduklarını babasına anlatacak ve bir karikatürcü olan babası da ağzıyla lens taşıyan bir karınca resmi çizerek, karıncanın üzerindeki baloncuğa şunları yazacaktı: "Allah'ım! Bu nesneyi neden taşıdığımı bilemiyorum. Bunu yiyemem ve neredeyse taşıyamayacağım kadar ağır. Ama istediğin sadece bunu taşımamsa, senin için taşıyacağım..." "BU YÜKÜ NİYE TAŞIYORUM?" demeyin..... |
HİKAYELER : kendi yazdığım öykülerimden bir tanesi HEY ORADA KİMSE VARMI? İzmit depreminin ilk günleri. İnsanların çoğu enkaz altında ölmüş… Kimisi yaralı ve enkaz altından kurtarılmayı bekliyor. İki, üç gündür kurtarılmayı bekleyen insanlar var. Her enkazın başında yerli ve yabancı kurtarma ekipleri, ambulanslar, itfaiyeciler, gazeteciler, televizyoncular, vatandaşlar… Esasen kimse kimseyi tanımıyor. Burada bulunan insanların tek amacı; can kurtarmak… Yaralı depremzedeleri en yakın hastanelere ulaştırmak. Hatta askeri helikopterlerden yakın illere taşınan yaralılar bile var. Türkiye’nin çeşitli illerinden, dünyanın değişik coğrafyalarından gelmişler. Nerdeyse beş kıtanın, üç ırkın insanları burada. Enkaz altındakiler, çoğu zaman saatler süren uğraşlardan sonra enkazdan çıkararak ambulanslara bindiriliyor, gelen ihbarlar doğrultusunda başka enkazlara gidiyorlar. Depremin üçüncü günü. Yerli bir kurtarma ekibi. Ekibe on sekiz yaşlarında bir delikanlı geliyor. Anne ve babasının enkaz altında kaldığını, hala yaşıyor olabileceklerini söylüyor. Ekiptekiler süratle enkazın olduğu yere varıyorlar. Enkazın bazı noktalarına dinleme cihazları koyarak, bir yandan da megafonla bağırıyorlar. Eğer enkaz altındakiler yaşıyorlarsa ses verdiklerinde, bu cihazlar sayesinde yaşadıkları ve ne durumda oldukları tespit ediliyor. Ekiptekiler megafonla bağırmaya başlıyorlar. --- Hey orada kimse var mı? Ses gelmiyor. (Ses gelse de duyamıyorsunuz, ses ancak cihazlara yansıyor. Dışarıdan çıplak kulakla anlaşılmıyor) Tekrar bağırıyorlar. --- Hey orada kimse var mı? Yine ses gelmiyor. Delikanlıya anne ve babasının ismini soruyorlar. Ali ve Ayşe Heper. Tekrar tekrar bağırıyorlar. --- Ali ve Ayşe Heper oradaysanız ve yaşıyorsanız ses verin veya sert bir yere vurmaya çalışın. Yine her hangi bir ses veya tepki gelmiyor. Ekiptekilerin bu umutsuz uğraştan moralleri epeyce bozuluyor. Artık umutlarını kesiyorlar. Yaşıyor olsalardı ses verirlerdi. Hiç olmazsa başka bir enkaza gidelim, belki başka bir can kurtarırız, diğer deprem zedelere yardım ederiz kararına varıyorlar. Delikanlı ağlıyor, yalvarıyor, ısrarla anne ve babasının yaşadığını iddia ediyor. Ekiptekilerin bu manzara karşısında içleri burkuluyor. Delikanlının içinde bulunduğu durumdan ister istemez etkileniyorlar. Cihazla dinleme yapmaktan vazgeçerek enkazı ne pahasına olursa olsun kaldırmaya karar veriyorlar. Bu hummalı çalışma, yemek molası dışında aralıksız tam yedi saat sürüyor. Sonunda ekiptekiler Ali ve Ayşe Heper’e ulaşıyorlar. Ali bey ve Ayşe Hanım yan yanalar. Hemen su veriyorlar. Fakat ekiptekilerin moralleri fena halde bozuk. --- Madem yaşıyordunuz üstelik yaralı değildiniz, megafonla defalarca anons ettik niçin bir şekilde ses veya tepki vermediniz? En ufak bir ses vermeniz bile bizim için yeterliydi. Diyerek sitem ediyorlar Ali beyle, Ayşe hanıma… Ekiptekiler anons ederken enkaz altında olay şöyle gelişmiş. Dışarıdan gelen sesleri net bir şekilde duymuşlar. Ali bey tam karşılık verecekken, Ayşe hanım hemen müdahale etmiş. --- “ Ne yapıyorsun Ali? Sus sakın cevap verme, Azrail geldi bizi arıyor” Öykü:Kadir AYVAZ Beğenirseniz diğer hikayelerimide yayınlamayı düşünüyorum. |
WEZ Format +3. Şuan Saat: 01:39 AM. |
Powered by vBulletin® Version 3.8.8
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.