kadınlar aldatılmaya mahkum mudur?

[neseli]

Aslında bu sorunun cevabını bulabilmek için erkeklerin kişiliği hakkında çözümlemelere girmek gerekir.Bu bağlamda "erkekler neden aldatır?" diye sormak gerekir.Bu sorunun cevabını/larını bulduğumuzda kadınların mahkumiyeti hakkında fikir sahibi olabiliriz.
Ah o erkekler,tanrı gibi..Tüm oyunların baş kahramanı.Her şeyi bilen,her olayın haklı tarafı.Erkekler neden aldatır?
ilk olarak tek eşlilikle yetinememe güdüsünden yola çıkarak şöyle diyebiliriz ki:Erkeler bir kadını elde edinceye kadar severler ya da daha doğru bi tabirle heyecanları bu ana kadar sürer.Burda elde etme cinsel eğilimli de olabilir sadece söz geçirme düzeyinde de kalabilir.Burda erkeğin kadını üzerinde koyduğu hedef önemlidir.İş buraya geldikten sonra ya da bu hedefe tasarladığı süre zarfında ulaşamayacağını anlayınca gözlerini kadınından artık ayırmaya başlar.Zamanla kadınından çok etrafına bakar olur.
Gözlerindeyken eskisi gibi heyecanlanamaz.Beraberken eskisi gibi eğlenemez ve her şeyi artık ters dönmüş olur.Ne yaşansa keyf alınmaz ve sorunlar oluşur çoğu zaman.
Yine bir erkek tipi de benim sorunlu olarak gördüğüm kategoridir ki burdakiler ilk günde son günde hep dışarı bakarlar ne aradıklarını bilmeden ellerindekilerinin değerini kavrayamadan.Bu kategoriye giren erkeklerin kendi kişilikleriyle sorunları olduğunu düşünüyorum.
Herkes bilir ki bir ilişkinin en güzel ve en keyifli evreleri çoğu zaman ilk zamanlardır.Hani cicim ayları diye tabir ettiğimiz dönemler.Burada her iki kişi de birbirini tanımayı amaçlar.Ve tanımaya çalışırkende mümkün olduğunca dikkatlidir kendisini iyi tanıtmaya ve karşısındakini incitmemeye özen gösterir.
Bu süreç elbette biter.Bittikten sonra ufak tefek sorunlar baş gösterir.Kimi büyür kimi kalır.Kadın,erkek için fethedilmiştir.Erkek,kadın için çözümlenmiştir.Bu aşamadan sonra erkekler için duygularındaki hareketlilik azalarak orta bir grafik göstergesini andırır.Burada yine her iki tarafında yaşadıklarını ilişkiyi zamana terk etmelerinin sonucunu hissederler.Her ikisi de artık temkinli olmadığından ilişki için normalindışında çaba sarfetmediğinde ya da böyle bir duruma gerek görmediğinden ilişki durumuna göre ya hızla ya da yavaşça monotonlaşır.Bu zaman da erkek kadından daha baskın olduğundan ve bir kadının bir ilişkiye bakış açısına sahip olamadığından dikkatini çeken başka kadınlara yönelir ve yeni arayışlar içine gömülür.
Peki erkeklerin neden bir süre sonra kadınlarına bakış açıları değişir.Bunu ben şu şekilde açıklayabiliyorum:Kadın Allah tarafından mükemmel bir şekilde yaratılmıştır.Biyolojik olarak erkekten kat be kat üstündür.Ve yaşam enerjisi bakımından doğurganlığı vardır.Yani cinsel enerji anlamında erkek enerjisinden çok daha üstündür.Kaldı ki böyle de olmak zorundadır çünkü yeni bir insan dünyaya getirecektir.Bu olay bu dünyadaki en harkülade olaydır.Fakat erkekler bu durumu bir eşitsizlik olarak görmekte ve kadının cinsel enerji bakımından üstünlüğünü kabul edemektedir.Dünyaya bir sıfır yenik gelmenin intikamanı her fırsatta kadınları ezmek onlar üzerinde bir hegomanya kurmakla sonuçlandırmayı amaçlamaktadırlar.Halbuki bu yaşamı bir yenen ve yenilen olacak şekilde değil de iki farklı insanın birleşmesiyle oluşan yeni bir varlığın bütünlüğüne adasalar ve enerjilerini bu yönde harcasalar bugün erkek ve kadın arasında herhangi bir çatışma kalmayacak diye düşünmekteyim.İşin bu tarafı biraz daha derin ve burada noktalayıp kadınların ilişkiye bakış açısını irdelemeye çalışalım.
Peki ya kadın nasıl bakar ilişkiye?Yukarıda ki paragrafta ucundan göstermiştim.Çok fazla konudan uzaklaşmadan değinmeye çalışayım.
Bir kadın için ilişkinin cicim aylarının bitişi aslında başlangıçtır.İlişkiye dair bir güven,erkeğe karşı bir güven,sadakat vs ilişkinin bütünlüğüne dair her şey oturmaya başlar.Ve artık kendini erkeğine adamaya hazırlanır.
Burada yolunda gitmeyen erkekle kadının ilişkiye bakış açılarındaki farklılıktır.
Değinilmesi gereken bir diğer nokta da yine her iki tarafın sorumluluğunda olan ilişkinin zamana terk edilmesi konusunda erkeğin yapı itibariyle girdiği bu forma kadının da zamanla ayak uydurmasıdır.Ve böylece ilk zamanlarda fark edilmeyen küçük aksaklıklar ilerdeki sorunları şimdiden döller.
Çok değil bundan 15 yıl öncesine kadar ülkemizde aile birliği daha sağlam olarak görülmekteydi.Peki bu sağlamlığı ne bozdu?Televole kültürü dediğimiz magazinsel programlardaki erkek kadın ilişkileri Türk Toplumunun ilişki görüşünü alt üst etti.Burada önce toplumumuzda evliliklerin çoğu görücü usulüyle yapılırdı ki hala mevcuttur.Haliyle evlilik sonrası aile içinde anlaşmazlıkların mevcudiyetinin kavranamamasıyla sorunlar baş göstermeye başlamıştır.Bu zaman da ya erkek ve kadın ya da sadece kadın toplumsal kurallar gereği ya da yaşadıkları bölgelerin örf ve adetleri sonucunda kaderlerine katlanırlardı.Kadın ya dayak yer ya aldatılırdı.Ama sesi çıkmazdı çoğu zaman.
Magazinin içten içe hayatımıza girmeye başlamasıyla beraber insanların bakış açısı da değişmeye başladı.Ve erkeklerin evdeki kadınındaki aradığı özelliklerde farklılaşmalar olmaya başladı.Çoğu ev kadını bu farklılaşmalara seyirci kaldığından erkekler dışarıya dikkat etmeye daha çok vakit ayırdılar.Ve içinde bulundukları toplumsal statü gereği yapabileceklerini yaptılar.
Şimdi bu magazinlerle büyüyen çocukları bir düşünün.15 sene diye tahmin ediyorum.O kuşağa mensup çocuklar şimdi genç delikanlı ve genç kız oldular.Onların ikili ilişkilere bakış açısı ne kadar düzgün ve düzeyli?
Öyle bir hal aldı ki evde ki kadın ağzıyla kuş tutsa yaranamaz oldu çünkü bir kez erkeğin gönlüne başka birisinin heyecanı düştü.
Tabi bu yukarıda anlattıklarım tek taraflı değildir yani sadece erkek aldatmaz kadınlar da aldatabilir.Artık kadınlarda yeni heyecan arayışlarına eskisinden daha çabuk çıkabiliyorlar.
Her zaman değişime açık bir toplum olmaktan bahsedilir,çağdaşlaşmaktan.Ve tüm bu terimler her türlü olaya kurtarıcı bir kılıf olarak giydirilmektedir.Ama hepsi bir yere kadar yararlıdır.
Mesela magazin programlarını yukarda eleştirirken aynı zamanda bir kişinin kendisine özen göstermesi gerekliliğini hatırlatabilme özelliğidir.Hatırlanma kısmı başarısız olursa kadın ya da erkek fark etmez aldatır da aldatılır da…
Çünkü insan ihtiyaçları sınırlı olmasına rağmen istekleri sınırsızdır.Ve bu isteklerin önünün açılmasını sağlayan her şey bir yerde gelir bize dokunur.
Belki de bu yüzdendir toplumsal baskılar,aile baskıları.eski topraklar belki de çok önceden çözmüştü insan isteklerinin sınırsız ve önlenemez olduğunu.
Peki çözüm ne olabilir ya da nasıl olabilir?
Bence çözüm hem kadının hem de erkeğin yaşadığı hayatın farkındalığını kavramış olması gerekliliğidir.Ancak bu yönde bir farkındalıkla kişi hem yaşamının hem de isteklerinin farkında olur ve yaşamının bu yönde gelişmesine yön verir.İlişki düzeyinde kendine en doğru insan olarak tabir edilecek kişiyi bulur ve yine ilişki düzeyinde birbirlerinin ihtiyaçlarını dile gelmeden karşılarlar.

Ve belki bu durum egolarımızı tatmin eder.

[turgay0101]

emek harcanmış bir yazı gerçekten ama aldatmanın insan karekteriyle alakalı olduğunu düşünüyorum kadın ya da erkek fark etmez yani

[Umutlu]

Sevgili Neşeli makalenizdeki bazı sosyolojik tespitlere katılmamak mümkün değil
fakat başlıktaki soru,sorudaki alt metindir katılmadığım nokta.Bence kadın ve
erkek arasında ezelden beri süregelen ilişkideki(ya da kazananın olmadığı anlamsız
meydan muharebelerinde mi demeliyim tam kestiremiyorum) en temel yanılgıdır;
aldattığını sananın ya da aldatıldığını sananın aldanması...Burda aslolan tek gerçek
şu ki;karşı tarafı aldattığını sanandır aldanan!Dolasıyla sözkonusu ettiğiniz bir
mahkümiyette yoktur "aldatıldığı düşünülen" taraf için...Sevgilerimle...