![]() |
Ynt: ben bıktım.. sevgili cubba bir an da oluvermiyor. yavaş yavaş ama hızlı git çıktığın yolda. günlüklerimizi ziyaret et vaktin oldukça. değişimlerimizi paylaşıyoruz.. ilk önce düşünce biçimini değiştirmen lazım. olmazsa olmaz.. bunun için telkinleri dinle.. telaş yapma, kasma kendini.. bir anda NE YAPMALIYIM diye paniklersen hiçbirşey yapamazsın.. unutmaman gereken tek şey, çıktığın yolda başarılı olacaksın.. sevgiler hismiley |
Ynt: ben bıktım.. sanemce, ilgin için çok teşekkür ederim.. insanların, sorunlarıma karşı bu kadar duyarlı olması ve yardım etmek isteyip bu kadar hızlı cevap yazmaları çok güzell kiss3 eminim diğer insanlara yardım etmek için çalışmak seni de mutlu ediyodur. ben de insanların dertlerine derman olmak isterdim ama önce kendimi bi toplayabilsem... sağlıcakla kal... |
Ynt: ben bıktım.. ben galiba az önce kendimi eksik ifade ettim. ben ne yapılacağını biliyorum aslında: - içsel konuşmaları olumluya çevirmek - pozitif düşünmek - gülümsemek (içimizden gelmese de) - bardağın dolu tarafını görmek - umudumuzu kaybetmemek - kötü yanlarımızdan çok iyi yanlarımıza odaklanmak - kendimizi ve başkalarını affetmek - kendimizi olduğumuz gibi kabul etmek ve sevmek - kendimizle barışık olmak.................. vs. vs.... gerekli. ama nasıl? ben bunları yaparsam baya bi toparlanacağımı biliyorum. çünkü en azından gözlemleyince mutlu,huzurlu, sağlıklı, kendine güvenen bireylerde bu özellikler göze çarpıyor. demek ki onlar bu özellikleri içselleştirmişler. yani otomatik olarak, farkında olmadan yapıyorlar. ben de bunları içselleştirmeye çalıştım. ama başaramadım. siz nasıl başardınız?? bunun formülü nedir?? |
ben bıktım.. YAŞAYARAK İNTİHAR EDENLER ... dudaklarında incecik bi kağıt kesiği şimdi hayat ne zaman ağzını açsan,kelimeler iki parça.. yinede susma sen kendine bu kadar uzun çünkü kabullenmeye dönüşür bakarsın bu susmalar sonradan... ……………. bu yazı aşkın kenarından geçmez öyle çok fazla daha çok kendi denizinde boğulan deniz kızlarıyla kanatlarını hayata kaptırmış meleklerin sebepsiz üşümelerini anlatır belki ancak bi parça … onlar, toprağın üzerinde durabildikleri kadar ayaklarıyla ve yeri kavrayabildikleri kadar tırnaklarıyla sonrada bedenlerinin yer yüzündeki ağırlığınca hayatlarını mutlu, varlıklarınıysa güvende sayarlar,,hep daha fazlasına uzanan avuçlarıyla.. oysa ki sen ; toprağın karanlığından çok,suyun duruluğuna hayransındır.. onun usul usul akıp gidişine, ve içine aldığı her şeyi,her yere kendiyle götürüşüne.. sonra açtığı yollara, sonra damlayışına,sonra süzülüşüne ve ardında bıraktığı izlere.. ama en çokta dokunduğu yerlere hayat veren nemine ve yıkayan,,ve arındıran o eşsiz kudretine.. yani sen onlar gibi değilsin zorlama daha fazla sen’i çünkü sen, suyun ruhundan gelmişsin tanı kendini … yoksa,uğraştıkça onlara bir örnek benzemeye ve çalıştıkça onlara yakın bakmaya hayata ve öyle görmeye ışığı eksiliyor güzel gözlerinin gün gün soğuyor bakışlarının ılıklığı ve dudaklarındaki hissizlik,an an yayılıp duruyor sinsice tüm bedenine… kısaca,o hayat sana hayat değil,anlasana ölüyorsun çünkü böylede ölür insan hayatı yaşayarak ra döndürünce… ……………… aynı hayatın içinde olup ta kalabalığın kurallarına uymayıp kendi bildiğince yürümek, yorgunluğunca durmak sonra, ve sıkılınca sırtını dönmek o kalabalığa, keyfince bakmak başka başka yerlere mesela.. onlar için hep daha büyük odalı evler, onlar için hep daha geniş çevreler, çok almalar, az vermeler, kazancı bol ilişkiler ve hep aşılacak başka başka dağlar ve başka başka tepeler dururken, senin soluğunu sadece içimin isteği diye alıp vermen ve nefesini başka başka nefeslerle bölüşmen ki onlar ciğerlerini parçalayıp dururken senin bambaşka sıcaklıkları özlemen hep amaçsız yaşıyormuşsun hissini verir onlara ve hep boşuna... bi sokak diyelim hayata örneğin, kalabalık ama herkesi içine sığdıran .. güzel ama herkese aynı rahat kaldırımlarla,,aynı ferah yollar sunmayan.. olsun varsın,,sonuçta sende işte bu sokaktasın ve belki bazılarından daha da fazla farkındasın varacağın yer kadar önemli o yolda kimlerle rastlaşıp,o yolu kimlerle adımladığın.. birini görünce örneğin sen ve gördüğün gözlerine güzel dokununca bi sebepten hani gülümsersin ya en aydınlık gülüşünü sürünüp hiç esirgemeden ki az şey değildir gülümsemek birine içten,bilirsin ve kolay değildir o kalabalıkta rastlaşmak öyle biriyle, içinden dudaklarına o sıcak gülümsemeyi getirebilen, bunu önemsersin.. işte onlar umursamaz bütün bunları, ne karşılaşmalar,,nede gülümsenen anlar yeterince kıymetlidir onlara yetişmeleri gereken yerler ve tamamlanmayı bekleyen işleri kadar.. boşver ama sen aldırma hem onlar sahip oldukları şeylerin esiridirler de aynı zamanda ve büyülenmişlerdir elle tutulabilen şeylerin hep daha fazlasına sahip olabilme hırslarıyla.. ve zaten olmasa da olur onlara sorsan, içe yayılan bi gülüşün sıcaklığı, sonra ruha dokunan bi bakışın heyecanı yada içinde aşk ve tutku filizlenmiş bi fısıltının kulağın kenarından taa kalbe kadar akıp ulaşması, olmasa da olur..ki oluyorsa da zaten onlara manasızdır… dedim ya boşver,, sen yine geç sevdiğin yanından yürü hayatın.. baktığın şeyleri varsın farklı görmeye devam etsin senin bakışların, mesela “orada üzgün bi kadın” desin onlar sadece “ orada denize uzaktan bakan üzgün bi kadın” ama sen yine de onun aslında bi denizkızı olduğunu bil içinden ve onun bir gün hiç ummadığı bir anda, bi aşktan bi yara aldığını ve onu hala taşıdığını anla.. ve sonrasında, onun yarasının acısına dayanamadığını ve kendi denizinde boğulmayla böyle denizinden uzakta,,yaşayarak rı şeçmek zorunda kaldığını hisset,, sessizliğin iyi bildiğin lisanıyla.. tıpkı yağmur altında onu biyerden bi başka yere götürecek aracı bekleyen şu adamın bir zamanlar sırtında kanatları ve tükenmek bilmeyen umuduyla herkesin yardımına koşan bi melek olduğunu bildiğin gibi.. ve sonrasında zamanla kanatlarından birini hayatın çalılıklarına takıp yitirdiğini ve bunun onun canını fazlasıyla yaktığını yinede tek kanadıyla yetişmeye çalıştıkça başkalarının yardımına artık hayatın onu iyiden iyiye zorlamaya başladığını ve daha fazla yükünü sırtlanmak için yaşamın ve omuzlarında daha fazla yer açmanın çabasıyla diğer kanadını kendinin gözden çıkartıp kalan tek kanadını da kendinin kopartığını ve sonrasında da zaten nasıl diğer insanlara benzediğini gün gün ve nasıl onlar gibi gündeliğin arasında yitip gittiğini zamanla koşuşturup durmaktan hep, gerçek mutlulukların sadeliğini onlar gibi artık fark edemediğini ve umutların eksilip,tükenebilen şeyler olduğunu ve en çokta bunun ona dayanılmaz bi hüzün verdiğini fakat çaresizliğiyle el ele artık her şeyi görmezden gelmeye çalışarak ben mutluyum oyununa ölümüne tutunmaya çabaladığını yine sen bil, yine sen gör, ve sen duy, ve anla onunda hayatı bir r gibi yaşadığını … ………………….. gözlerinin orta yerinden akan,incecik bir nehir şimdi yaşamak, artık nereye gitsen,neye baksan hüzünlü bi su kenarındasın.. yinede böyle küskün bakma aynalara sen, çünkü belki bir gün en çok özlediğin haline o aksini bıraktığın aynalarda rastlarsın … |
Ynt: ben bıktım.. benim hikayemi bir başkası yaşasaydı bambaşka olurdu herşey sanırım.... ama nasıl olurdu? yaşananları kıyaslayınsa acaba ben mi daha çok hata yapmış olurdum yoksa aynı hayatı yaşayan başkası mı??? |
Ynt: ben bıktım.. vay vay ,bu telkinler ne yaptı sana böyle .dimağın daha da aydınlanmış ,içindeki filozofu mu ortaya çıkarmaya başladın ne diyim ki bilmem blissy smiliyface emin ol senin yerinde bi başkası da olsa çokk bişey değişmezdi bence . en iyi ihtimal ve koşullarda;belli yaşlara kadar insanların kaderleri,içinde bulunduğu şartların tekelindedir(ama hayat bu kadar bile adil değil bence)herneyse bi de istisnalar,geneli yansıtmaz.kıyaslama yaparken kendine haksızlık etme yeter |
Ynt: ben bıktım.. Nietzsche2 nin dediği gibi beni öldürmeyen şey, güçlendirir. İnsanların başarı konusundaki farkı, hayatları boyunca başlarına gelen olaylardan kaynaklanmaz. bu olaylara verdikleri tepkiden ve bu olaylar karşısında sergiledikleri tavırlardan kaynaklanır. bugün toplumun önde gelen başarılı diye tabir ettiğimiz insanların hayat hikayelerini okuyacak olursak hiç de güllük gülistanlık şartlardan gelmediklerini, bilakis, her türlü zorluğu yenerek bugünlerine geldiklerini görürüz. Örn. sitede Zorlu'nun hayat hikayesinde günde 4 öğün yemek yediğini bunlardan bir öğünün baba dayağı olduğunu yazdığını hatırlıyorum. Sen doğru yoldasın. hayatta hiçbir şey tesadüf değildir. bu sitede olman doğru yolda olduğunu gösteriyor bence. zaman içinde kendindeki gelişmelere sen de şaşabilirsin.güzel paylaşımlarda buluşmak dileğiyle sevgiler.... hismiley |
WEZ Format +3. Şuan Saat: 11:22 AM. |
Powered by vBulletin® Version 3.8.8
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.