Geri git   Hayatimdegisti.com kişisel gelişim ritmotrans telkinli Cd'leri > Hayatını Değiştirmeye İstekli Yeni Üyeler > Rehber Bölümünü İncelemeden Soru Sormayınız > Rüyalarda Değişim

Uyarılar

rüya analizi

Rehber Bölümünü İncelemeden Soru Sormayınız ve Rüyalarda Değişim rüya analizi Konusunu hayatimdegisti.com Konuğumuz olarak inceliyorsunuz hayatimdegisti.com sitemizde yaşamınızı hemen degistirecek bir cok telkinli hipnoz mp3 vardir tesaduf eseri de buradaysanız mutlaka inceleyiniz üst link TelkinCD tıklayınız * Doç. Dr. Nusret Kaya'nın Gazete Kadıköy'deki söyleşisinden... Ülkemizde kadınlar, kendilerini tanımaya daha fazla çaba gösteriyorlar. Erkeklerin çoğunluğu rüya görmediğini söyler. Bu, kesinlikle yanlıştır. Her insan, her gece rüya görür. Sorun rüyaların hatırlanıp hatırlanmadığıdır. Rüyalarınızı hatırlamaya özen gösterin. Çağımız "iletişim ...

ayrıca bu konularda arama yapan konuklarımız var Rüyalarda Değişim telkin cd indir izle İstanbul Rüyalarda Değişim nerededir kimdir Rüyalarda Değişim çekirdek inanç temizliği İzmir bursa Rüyalarda Değişim hipnoz Rüyalarda Değişim olumlama seminerleri eğitimi çaresi tedavisi Rüyalarda Değişim hakkında bilgi bilinçaltı telkin cd telkin mp3 Rüyalarda Değişim kuantum düşünce kitap haberi

rüya analizi

Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
Alt 07-05-2008, 11:46 PM   #1 (permalink)
Yüzbaşı
 
nurhanza - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Nov 2006
Bulunduğu yer: tekirdağ,Çerkezköy
Mesajlar: 662
Tesekkür: 29
269 Mesajinıza toplam 773 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
nurhanza has a spectacular aura aboutnurhanza has a spectacular aura aboutnurhanza has a spectacular aura about
Standart rüya analizi

* Doç. Dr. Nusret Kaya'nın Gazete Kadıköy'deki söyleşisinden...



Ülkemizde kadınlar, kendilerini tanımaya daha fazla çaba gösteriyorlar. Erkeklerin çoğunluğu rüya görmediğini söyler. Bu, kesinlikle yanlıştır. Her insan, her gece rüya görür. Sorun rüyaların hatırlanıp hatırlanmadığıdır. Rüyalarınızı hatırlamaya özen gösterin.

Çağımız "iletişim çağı" olarak adlandırılsa da birbirimizle gerçek anlamda iletişim kurduğumuz söylenebilir mi? Kendimizi karşımızdakine ne ölçüde anlatabiliyoruz? Ne ölçüde onu anlayabiliyoruz? Aslında sorulması gereken temel soru, kişilerin kendilerini ne ölçüde tanıdıkları olmalı. Kendimizin ne kadarını biliyoruz. Bizi biz yapan beynimizin ne ölçüde farkındayız? Onun ne kadarını tanıyoruz?
-Doç. Dr. Nusret Kaya, yıllarını insanların kendilerini, beyinlerini tanımalarına adamış, Kadıköy'de yaşıyor olmaktan da son derece mutlu olan bir psikiyatrist.
-Size başvuranları "hastam" yerine "danışanım" olarak adlandırmanızın nedenini öğrenebilir miyiz?
Toplumumuz insanı, psikiyatristlere başvurmaya yeni yeni alışıyor. Eskiden, biliyorsunuz, 'Ruh ve Sinir Hastalıkları' tabelaları asardı psikiyatristler. Bu insanlara 'hasta' olduğunu baştan kabul etmelerinin mesajını veriyordu. Bu mesaj, sorunu olan insanları bizlerden uzaklaştırıyordu. Son 10-15 yıldır, 'Psikiyatrist' tabelalarına alıştırdık insanları. Ben, bu yüzden bana başvuran kişilere, 'hasta' yerine 'danışan' sözcüğünü kullanmayı tercih ediyorum. Bu sözcük; 'danışan'larımla aramdaki ilişkiyi daha sıcak, daha yakın kılıyor.

-Yıllardır insan beyni üzerinde çalışıyorsunuz. Beynimiz hakkında biraz bilgi verir misiniz?
-İnsan beyni, hayvanların beyninden farklıdır. İnsan beynini iki ana bölüme ayırıyoruz. Alt ve üst beyin. Üst beyin(korteks) 1 milimetre kalınlığında bir kabuk gibi, beynin iki yarımküresini kaplar. Analiz, sentez yaptığımız, konuştuğumuz, öğrendiğimiz, öğrettiğimiz hücreler bu bölgededir. Üst beyin gelişme farklılıklarından ötürü, insanlar sadece üst beyinleri ile iletişim kurduğunda birbirlerini anlayamalar. Tartışmalar, politikalar üst beyin tarafından yapılır. Üst beyin, tüm beyin hücrelerinin %28'ini kullanır. Oysa alt beyin %72 hücre kullanımı ile toplam 100 milyar hücreye sahiptir ve beynimizin en önemli bölümüdür. Atalarımızın yaklaşık 4 milyon yıl öncesinden bu yana Ribonükleikasit(RNA) molekülleri ile bu şifrelerin kuşaktan kuşağa taşındığı Nobel Kimya Ödülü kazanan bilim insanlarınca 1988 yılında ispatlanmıştır. Duygularımız, doğanın kanunları alt beyinde, insanların kanunları üst beyinde geçerlidir.

-Bizler, alt beynimizi ne kadar tanıyoruz?
-Çok az. Çağımız koşulları bizi sadece üst beynimizle yaşamaya zorluyor. Sahip olma, para kazanma hırsı belli çevreler tarafından körükleniyor. Tüm bunlar sadece üst beynimizi kullanarak yaşadığımızın göstergeleridir. Alt beynimizi yeterince tanımadığımızdan, ondaki sert takıntıları çözemediğimizden, çağımız insanı; mutsuz, sorunlu, birbirleri ile gerçek anlamda sevgiyi yaşayamayan insanlar olarak tarihe geçecektir.
Alt beynimizi tanımamız açısından bir örnek vermek istiyorum. Köpekten korkmak üst beyin bilgisidir. Bir insan köpekle karşılaştığında korku duyarsa beyin adrenalin hormonu salgılar. Köpek, saldırganlık hormonu olan noradrenalin ile adrenalin arasındaki farkı algılayamadığından, kendisinden korku duyan kişinin kendisine saldıracağını zanneder ve o saldırmadan kendisi saldırır. Oysa alt beynin farkında olan kişi köpekten korku duymaz. Alt beyin tüm canlılara sevecen duygular besler. Saldırganlık duyguları, yerini sevecen duygulara bırakır. Bu duygularla diğer insanlara yaklaşımda sert, katı, sevgisiz insanların yumuşadığını, sevecen bir yapıya kavuştuğunu gözlemliyoruz. Alt beynin farkına varılması toplumsal barışı getirecektir. Bu, alt beyin takıntıları sert olan kişileri yumuşatacak, üst beynin de daha net kullanılmasını sağlayacaktır. Alt ve üst beynin uyumlu kullanımı başarılırsa ileri tarihlerde savaşlar bitecek, insanlararası çatışmaların yerini sevgi, hoşgörü ve ruhsal güzellikler alacaktır.

-Tüm beyin hücrelerinin %72'sini kullanma yetisine sahip olduğunu söylediğiniz alt beynimizi tanımak için ne yapmak gerekiyor?
-Batıda rüya analizleri ve serbest çağrışım yöntemleri ile, doğuda ise meditasyon yöntemleri ile alt beyin tanıma çalışmaları yapılıyor. Rüya analizlerini, rüya yorumlarından ayırmak gerekir. Uyku sırasında üst beyin devre dışıdır. Rüyalardaki semboller evrenseldir. Rüya analizleri, bu alanda uzmanlaşmış psikiyatristler tarafından yapılmalıdır. İnsanı tanıma açısından alt beyindeki bilgi birikimi gerçek bir hazinedir. Oradaki sert takıntılar yumuşatılırsa, üst beyin çalışması da olumlu yönde etkilenir. İnsan daha yaratıcı, daha huzurlu, daha sevecen olur.

-Alt beyin takıntılarımız nelerden kaynaklanıyor?
-Bunun birçok nedeni var. Bunlardan en önemlisi iki yaşından sonra çocukların yakınları ile birlikte uyumasıdır. İnsanda üst beyin iki yaşından sonra gelişmeye başlar. Üst beyin gelişme göstermeye başladıktan sonra yakınlarla birlikte uyumada, uyku esnasında üst beyin devre dışı kaldığından alt beyin uyku esnasındaki bedensel temasları sex yapma olarak algılar. Bu durum, üst beyinde ağır suçluluk duyguları ve kompleksler yaratır. Bu nedenle iki yaşından sonra çocukların yakınları ile birlikte uyumaları kesin olarak yanlıştır.
Diğer önemli bir alt beyin takıntısına sık yapılan doğumlar yol açmaktadır. Her kadın ilk bebeğini içgüdüsel olarak ister. Soyun devamı içgüdüsünü ona aktarır. Ancak birinci bebek meme emme aşamasında iken; yaşanan ikinci gebelikte, anne alt beyni bu bebeği reddeder. Bu reddediş, bebeğin alt beynine annenin alt beyni tarafından aktarılır. Olumsuz kayıtlar aktarılan bu bebeğin, yetişkin olduğunda halen kurtulamadığı sert takıntıları alt beyinde yaşadığına tanık oluyoruz. 'Sert takıntı' diye tabir ettiğim, 'istenmeyen canlı olma' takıntısıdır. Üçüncü alt beyin takıntısı ise erkekte sünnet olayıdır. İki yaşından sonra uygulanan sünnette kastraksiyon korkusu (tümden yitirme) denilen özel bir takıntı, alt beyinde sertleşir. Bu kompleks, erkeklerde yetersizliklere neden olduğundan; erkek, kadına sağlıklı ilişki yaşatamaz. Sağlıklı ilişki geliştiremeyen kadın ise rahim gücüne sarılarak yaşar. Yani analığı tek değer olarak var eder yaşamında.

-Bunun sakıncası nedir?
-Kadın beyninde orjin kod açılamadığından bu alt beyinde sert takıntıya neden olur. Bedenini keşfedemeyen kadın ilişkiden haz almaz. Bu yüzden sadece anne olurlar. Gösterdikleri sadece 'anne' davranışlarıyla eşlerini ve erkek çocuklarını çocuk alt beyinli kılarlar. Yani 'anne' gereksinimini bir türlü üzerinden atamayan bir sürü erkek yaratır yürüyen rahimler. Ben bu kadınlara 'yürüyen rahimler' diyorum. Çünkü sadece 'ana' olarak düşünen, davranan kadınlar rahim etkisi altına aldıkları eşlerinin ve erkek çocuklarının farkından olmadan bireyleşmelerine engel olurlar. Rahim kaynaklı yaşayan kadınlar, her zaman korku içinde yaşarlar. 17 Ağustos depreminden sonra ücretsiz terapiler başlattım. Bu terapilerin çoğunda kadınlar, 'Doktor Bey, ben kendim için korkmuyorum. Bana birşey olursa çocuklarım ne olur diye düşünüyorum.' diyerek korku ve güvensizliklerini dile getiriyorlar. Bu korku ve güvensizliklerin çoğu, bireyselleşememelerinden kaynaklanmaktadır.

-İki yıl önce özel bir televizyon kanalında yayınlanan 'Evrenin Dili' programında milyonlarca izleyiciye ulaşmaya çalıştınız. Faks ile binlerce rüya analizi yaptınız. Bu programın yayından kaldırılması üzerine izleyenlerinizden tepki aldınız mı?
-Elbette. Bu konuda hala tepki faxları alıyorum. Ne yazık ki, ülkemizde rüya analizi yapan çok az psikiyatrist var. Ben bu anlamda kendimi 'Don Kişot' gibi hissediyorum. Ancak ben bunca yıllık üst beyin bilgilerimle, alt beyin sezgilerimi birleştirdiğimde kendimde bireysel ego yerine sosyal egonun ortaya çıktığını farkeden bir psikiyatrist olarak, Amerika'da yaşamak ve çalışmak yerine ülkemde olmayı tercih ettim.

-Tekrar rüyalara dönmek istiyorum. Yedi binden fazla rüya analizi yaptınız. Size rüyalarını iletenlerin çoğunluğunu kadınlar mı, erkekler mi oluşturuyor?
-Kadınlar... Kadınlar, kendilerini tanımaya daha fazla çaba harcıyorlar. İzlenimim bu. Erkeklerin büyük bir kısmı rüya görmediğini söyler. Bu kesinlikle yanlıştır. Her insan her gece rüya görür. Sorun, rüyaların hatırlanıp hatırlanmadığıdır. Rüyalarınızı hatırlamaya özen gösterirseniz hatırlarsanız. İnsanlarımızı, rüyalarını yazmaya davet ediyorum. Alt beyinlerini tanımaları için bu önemli bir çabadır.

-Savunduğunuz Psikoestetik felsefe neyi amaçlıyor?
-Psikoestetik felsefe alt beynin farkına varması ile başlar. Duygularımızın kaynağı alt beyindedir. Bu yüzden üst beyinde sevmek isteriz, sevemeyiz. Kızmak isteriz, kızamayız. Kızmamak isteriz, kızarız. Çünkü alt beyin üst beyne galip gelir çoğu kez. İşte psikoestetik felsefe bizlere alt ve üst beynimizin uyumlu birlikteliğini kurmamızı, kendimizi tanımamızı, kendimizi tanırken insanlarla doğru, sevgiye dayalı iletişim kurmamızı sağlar. Bu nedenle herkesi psikoestetik felsefeyi öğrenmeye çağırıyorum. İnanıyorum ki, günümüzde yaşanan kavgalar, çatışmalar, savaşlar, terör, ırkçılık, sahtekarlık, hoşgörüsüzlük alt beyinde birbirimizi bulduğumuzda ve birbirimizi sevgi ile kucakladığımızda sona erecek. İnsanlığın bu barbar çağı ne kadar sürer, bunu bilmiyorum. Ama bir gün barış rüzgarları esecek gezegenimizde. Kadının erkeği, erkeğin kadını daha iyi anlayacağı, gerçekten bütünleşecekleri günler gelecek. Buna inanmasam tüm bu çabalar da anlamsız olurdu. Psikoestetik felsefe sayesinde insanların sevgi yumağı oluşturacaklarına inancım tamdır. Bu, insanın kendini evrenin bir parçası hissetmesi aşamasıdır.

 

 

Buraya ilk defa geliyorsanız ismim Atakan Sönmez ve burası hayatimdegisti.com.Boğaziçi üniversitesi mezunuyum ve Türkiyede ilk Subliminal Telkin Uzmanıyım.tıklayın

Bir site olsa onu bulanların uykuda dinledikleri mp3 ler ile hayatları değişse… Bir site olsa onu bulanlar hipnoz olmadan sadece subliminal mp3 leri yükleyip ve uykuda dinleyerek hayatlarını değiştirseler. Bu fikir 1995 yılında yani 25 yıl önce çıkmıştı. 15 yıl önce ise bu mp3 lerin kişiye engel olan çekirdek inançlara göre hazırlanması yani cekirdekinanc.com fikri oluştu

Hipnoz gibi bir şey mi subliminal mp3 nedir?

Tam olarak değil. Öncelikle size engel olan 0-11 yaş arası oluşan bilinçaltı kayıtlarınız yani çekirdek inançlarınız bulunur. Sonra bu çekirdek inançlarınızın pozitif halleri olumlamalar isminize özel olarak mp3 lerin ve müziğin içine gizlenir. Siz de uykuda ya da uyanıkken bu mp3 leri dinleyerek sonuç alırsınız. Çocukluğunuzda size söylenenlerin tam tersini dinlediğiniz kayıtlarla binlerce kez bilinçaltınıza yerleştirmiş oluruz.

Çekirdek inançların hayatımda engellere neden olduğunu nasıl anlarım?

Hayatınızda hep aynı şeyler tekrar ediyorsa. İlişkilerde hep aynı şeyleri yaşıyorsanız... Aşırı fedakar bir yapınız varsa ve bu sanki göreviniz haline geldiyse. Birilerini kurtarmaya çalışıyorsanız. Paranızın bereketi yoksa sürekli gereksiz harcamalar çıkıyorsa birikim yapamıyorsanız. Hayır demekte zorlanıyorsanız. Odaklanmakta bir şeyleri devam ettirmekte sorun yaşıyorsanız. İlişkilerde mıknatıs gibi sorunlu kişileri çekiyorsanız. İş hayatında iniş çıkışlar sürekli oluyorsa. Ertelemeleriniz fazla ise. Aşırı kontrolcü ve garantici bir yapınız varsa kaygı düzeyiniz yüksekse hep en kötü ihtimali düşünüyorsanız ve şanssızlıkları sorunlu olayları ve sorunlu kişileri hayatınıza çekiyorsanız çocuk yaşta oluşan çekirdek inançlar hayatınızı yönetiyor olabilir.

25. yıla özel şimdi arayanlara 5 dakikalık çekirdek inanç ön tespit ve bir günlük deneme telkin mp3 ücretsizdir. Ön tespitte size engel olan birkaç çekirdek inanç örneği verilir. Atakan Sönmez tarafından yapılır ve bilgi amaçlıdır. +90 5424475050 Türkiye dışındakiler whatsapp tan arayabilir cekirdekinanc.com inceleyiniz.

__________________
Neoglance Derneği -nurhanza
nurhanza isimli Üye şimdilik offline konumundadır Offline   Alıntı ile Cevapla
Alt 07-05-2008, 11:48 PM   #2 (permalink)
Yüzbaşı
 
nurhanza - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Nov 2006
Bulunduğu yer: tekirdağ,Çerkezköy
Mesajlar: 662
Tesekkür: 29
269 Mesajinıza toplam 773 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
nurhanza has a spectacular aura aboutnurhanza has a spectacular aura aboutnurhanza has a spectacular aura about
Standart Ynt: rüya analizi






Marie Claire - Eylül 2003


Size ve kuşaklarca öncenize ait sayılamayacak kadar çok imge, ses, darbe, görüntü, renk... Anımsamadığınız her şey, rüya kanallarıyla dışarı akıyor. Psikiyatrist Doç. Dr. Nusret Kaya, insan beynindeki takıntıları rüya dilini çözerek açığa çıkarıyor.


Marie Claire: Huzursuzluklarımızın giderilmesinde rüya analizinin önemi nedir?


Doç. Dr. Nusret Kaya: İnsanın takıntılarını, huzursuzluklarını ayrıntılı olarak incelediğimizde bunları hatırlanmayanların yaptığı ortaya çıkıyor. Psikanalitik teorinin başlangıç noktası budur. Yani "Gel kardeşim anlat bana hayat hikayeni; seni iyileştireyim!" gibi bir metot yok. Keşke olsaydı. Alırdınız bir arkadaşınızı, saatlerce bıdı da bıdı anlatırdınız! Hatırlanmayan dönemlerin birtakım kayıt ve takıntıları bunlar. Ana rahmindeki dokuz ay on beş gün, 0-2 yaş, uyku, narkoz, duygusal şok, sarhoşluk dönemleri. Tüm bu dönemlerde alttaki evrensel canlı bir bilgisayar gibi çevredeki negatif kayıtları alır. Örneğin hamile bir kadın etrafındaki patırtıyı-gürültüyü alır. Uyku sırasında kişi yasak bir seksüel objeyle yatıyorsa yani anasıyla, babasıyla, kardeşiyle, arkadaşıyla; alır. Narkoz sırasında etrafında gürültü yaptılarsa bu adam ölecek mölecek diye; alır. Ne oldu? Hep hatırlamadığımız dönemleri kaydettik. İşte onun için rüya analizi... Çünkü kesinlikle ispatlanmıştır ki ancak rüyalar, bu kayıtları "anlayana" anlatır. Yorumcuya, tabirciye, tefsirciye değil. Bu konuya emek vermiş bilimciye anlatır. Çünkü rüyaların anlattığı dili öğrenmek için özel eğitim gerekir. Sembol dilidir. Jung der ki, "Benim bir meslektaşım eğer rüya analiziyle hasta tedavi etmek istiyorsa, önce işi gücü bırakıp tarihi, arkeolojiyi, eski dinleri, mitosları öğrensin."


M. C.: Bir rüya sözlüğü oluşturulabilir mi?


N.K.: Hayır. Rüya, beynimizin üç ayrı katmanından gelebilir. Beynimizin üstünde korteks vardır, yani üst beyin. Vatandaş bahçede yılan görmüştür; üst beyinsel olarak rüyasında yılan görür. Şuuraltı, üst beyinle alt beyin arasında sembolik bir tabakadır. Seksüel içerikli takıntılarla doludur. Şuuraltı rüyasında yılan penistir. Alt beyin rüyasında ise iyileştirici güçtür. Tıptaki sembol de yılandır bu yüzden. Bir vatandaşa rüyasını ayrıntılı olarak yazdırmazsanız hangi katmanından geldiğini bilmeniz mümkün değildir. 18 göbek önceki bir atamızın genetik bilgi şifreleriyle geçmiş çok önemli bir takıntı olabilir.


M.C.: Atalarımızdan gelen genetik şifreler de kodlanıyorsa, alt beyindeki RNA'lar mikroçip gibi sayısız bilgi taşıyor. Çok karmaşık bir yapı...


N.K.: Evet. Dolayısıyla da siz enerjilerinizi en azından negatif ve pozitif olarak ayırmayı bilmeseniz bile alt beyniniz bildiği için huzursuzluk çekersiniz. İçinizdeki kendinize aykırı olursunuz.


M.C.: Çoğunluğun huzursuz olmasının kaynağı, kendine aykırı olmak mı?


N.K.: İçinizdeki beni sevmiyorsanız önce kendinizle kavga edersiniz. Peki bunun açılımı nedir? Herkesle kavga edersiniz. İçinizdeki beni sevmenin A harfi, ana rahmindeki halimizi andıran kurbağa larvasının alt ucundaki enerjiyi doğru kullanmanızdır. O enerjiyi doğru kullanmazsanız, içinizde kadın yerine bir anne oluşur en klasik anlamda. Bir süre sonra bir sürü anne der ki, "Ben sizin için saçımı süpürge ettim, başıma bunlar mı gelecekti?" Buyrun. Çünkü bir kadın anatomisinde olması gereken primer güç annelik değildir, kadınlıktır. Kadınlığın kapısı da vajinadır. Mutlaka her kadın vajinal orgazmı bilmelidir.


M.C.: Bu kapı bu kadar önemli mi?


N.K.: Evet. Düşünün anatomik olarak kadınsınız; kadınlığınızla kavgalısınız! Bu kavga rahme geçse de devam eder. Yani doğurganlığınız devreye girse de... Böylece erkek, çocuk; kadın, anne kalır. "Ana gibi yar olmaz" deniyor. Yarla anayı karıştırıyorlar. Eş alacağım diye anasının küçüğünü almaya çalışıyor. Öbür taraftan da tepkisel şekilde en galiz küfürler anaya yapılıyor. İkilemler...


M.C.: Hep belirttiğiniz bir konu var, klitorise düşman gibisiniz...


N.K.: Onun sebebi de ana rahmindeki halimiz... Primer canlı bir kurbağa larvası gibidir. Sonra baş kısmı beyin olmuştur. Kuyruk kısmı da omuriliktir. Bu sistem asla kesi kabul etmez. Bunun üstünde bir taç vardır: Korteks. Geriye kalan her şeye alt beyinsel diye bakın. Alt uç bozuksa üst uç bozuktur. Kadın kilitli kapıyı açmadıysa, vajinal orgazmı öğrenmediyse zorunlu olarak rahme geçer. Eğer klitorisi kullanıyorsa da zorunlu olarak pipi gücü kullanıyordur. Bir anatomi kitabını açıp baktığınız zaman şunu görürsünüz, klitoris pipinin ufak bir modelidir.


M.C.: Bu durum kadına erkeklik adına bir şey katıyor mu?


N.K.: Kadın, erkek gibi hissediyor. Ters enerjiyle onu nevrotik ve pimpirikli yapıyor. Amerika'da yapılan bir araştırmaya göre lezbiyenlik %33'e varmış. Bir sürü klitoris kızının normal hayatı heteroseksüeldir. Ama buradaki rüya analizlerinde kız kıza sevişme rüyaları gördüklerini söylerler. Zamanla erkek düşmanı haline gelirler. Çünkü onun pipisi, erkek penisi kadar büyük değildir. Tao'nun 2000 yıldır söylemiş olduğu enerji seksinde klitorise dokunma yasağı var. Partner yoksa vibratör öneriyoruz. Rahim kullanan bir kadın erkeğe, "bebeğim, çocuğum" der. Ancak vajinayı bilen kadın "erkeğim" der.


M.C.: Kadın bekarsa ya da cinsel yaşamı yoksa?


N.K.: Rüyalarını mutlaka yazmalı... Bambaşka çatışmalar yaşar. En yaygın olanı, doğurganlık yaşı bitmeye başlandığında yaşanan paniktir. Böyle hanım danışanlarımıza gençlik yıllarında yasakladığımız köpeği tavsiye ediyoruz.


M.C.: Köpeğin anlamı nedir? Gençlik yıllarında niye yasaklıyorsunuz?


N.K.: "Aman kızım hiç olmazsa yatak odana sokma" diyoruz. Çünkü köpek bir nevi bebek yerine geçiyor. Bir bakıyoruz ki kadın evlenmekten ve doğurmaktan vazgeçer hale gelmiş. "Benim köpeğime yan baktı, bebeğime yan baktı" diye adamı kovalıyor. Yanlış. 45'e kadar çeşitli nedenlerle doğuramamış bir hanımefendiye, "Al bir köpek, bebeğin gibi bak" diyoruz.


M.C.: Bunlar da yine alt beyin bağlantısı ve köpeğin simgeledikleriyle mi ilgili?


N.K.: Tabii. Köpek daima bir rahim simgesidir.


M.C.: Kedi?


N.K.: Kedi, rüya dilinde klitoris simgesidir. Çünkü şehvetlidir. Devamlı poposunu yalar, okşanmak ister. Bir sürü kadın var; kedi yataklarında, tepelerinde... Ne oldu? Kedi klitorise kamçı vurdu. Adamın önüne geçti.


M.C.: Rahim gücünü ve zıddı olan Rahman gücünü biraz açıklar mısınız? Rüya dilini de böyle anlamlandırıyorsunuz.


N.K.: Rahim gücündekiler, yere ait tüm şeyleri hırs haline getirendir; şöhret, para, şekil, bilmemne... İçiniz hırslanıyor, dışınız hırslanıyor. Bunu kaçınılmaz sonucu, muhteşem bir nevrotiklik. Yere ait bu tarz enerjileri çok eski mitoslar negatif kabul etmiş. İslam da buna "rahim" diyor. Rahimsel bir güç olunca tek yaratıcılık doğurganlık. Ve farkına varmadan yarattıklarının Tanrı'sı veya Tanrıça'sı oluyor: "Ben seni doğurdum. Ben senin hükümdarınım. Benden izinsiz hiçbir şey yapamazsın!". Oysa hakiki yaratıcı sen değilsin, Allah!


M.C.: Rahman, göğe ait ve tüm pozitif güçleri anlatan bir kavram mı?


N.K.: Evet. Kozmos'un gücüdür. Bu odayı kozmos diye düşünün. Dünya topluiğne başı kadar ve şuralarda bir yerde. Topluiğne başı kadar olan enerjiler mi güçlü? Para pul filan? Yoksa o koca zannettiğin dünyayı saniyede 20km süratle güneşin etrafında döndüren güç mü? O zaman rahmanın pozitif yaşam ve iyileşmekle ilgili bir güç, rahmin doğurganlıkla, parayla pulla kısıtlandırılmış bir bir güç olduğunu anlamaya başlarız.


M.C.: Farklı doz ve şekillerde rahatsız olsalar bile herkeste aynı yöntemle iyileşme sağlamak mümkün mü?


N.K.: Kesinlikle. Herkesin daha anacığının rahminde yaşadığı primer takıntılar var. Kimininki çok sert, kimininki daha yumuşak. 0-2 yaş arasında kimine çok cahilce, kimine çok çağdaş müdahaleler yapılmış. Bütün bu ayrıntıların global açılımı tabii muhteşem farklılık. Rüya analiziyle yaklaşık beş seansta iyileşme sağlanır.


M.C.: Psikoz durumlarında?


N.K.: Bu anlattıklarım psikozlar için geçerli değil. Şizofreni, manik depresyon, paranoya gibi üç tane psikoz vardır. Anlattıklarım nevrozun çeşitli boyutları için geçerli... Psikozda analiz, korteksi dağıtma tehdidine sahiptir. Daha kötü olabilme ihtimali vardır.


M.C.: Söylediklerinize göre 0-2 yaş dönemindeki alt beyinsel etkiler, yıllar sonrasını şekillendirebiliyor.


N.K.: Hamile bir kadının çiçek gibi bakılması gerekiyor. Kaynana dırıltısı, karı-koca kavgası olmamalı. Tuvalet terbiyesi korkunç önemli. Bebeklikte korteksin hiçbir fonksiyonunu kullanamıyorsunuz. Poponuzdaki kakayı ve çişi birileri temizleyecek. İleri ülkelerde kadına doğum sonrası iznin iki yıl verilmesinin sebebi budur. Anne eli dışında bir el, bebeğin poposuna değmemeli. Bir de titiz birinin eline düştüyse, erkek bebeğin poposunda kulak çubuğu kullanır. Global bilgi şu: Erkek bebeğin anüsüyle uğraşmayın, kız bebeğin de klitorisine dokunmayın. Ağızlarından salya akarak şöyle anlatırlar: "Doktor bey, ben onun yerim poposunu!". Popoyu ısıranlar, öpenler, pipiyi ağzına alanlar var.bunlar bu konularda gelişmiş ülkelerde enseste girer. Mahkeme kararıyla çocukları ellerinden alınır. Bizde sevgi zannediliyor. Bebekken yapılan darbelerin açılımı eşcinselliğe-maçoluğa varabilir. Gidip zavallı hakeme aynı gırtlaktan "İbne!" diye bağırır. Projeksiyon... İki adımda bir "Yerinde duruyor mu?" diye pipisini yoklar. Çünkü o anal erojenlik aşağıdan yukarı, "Ben burdayım hemşerim!" dediği zaman, büyük bir çoğunluğu "aşırı pipi meşgalesi semptomu" yaşar. Korkunç büyük cehalet ve yanlışlıklar...


M.C.: Erkeklerde homoseksüellikte bu anlattıklarınızın rolü nedir?


N.K.: Erkek bebekte anüs uyarımı çok yaygın, ama hepsi homoseksüel olmaz. Diyelim ki, rahim libidosu kullanan anne bebeğin poposunu ikide bir öptü! Sünnet yüzünden pipiye de bir darbe vuruldu! Bu aşamalarda deneysel anlamda üçüncü bir darbe olursa çok büyük bir çıkmaz olur. Bu durumlar onu araba düşkünü, çeteci yapabilir. Savaşların kaynağı, rahim libidosu kullanan kadınların sebep olduğu bebeklik dönemindeki popo uyarımıdır.


M.C.: Sünnet ne zaman yaptırılmalı?


N.K.: Ya iki yaş altında yaptırın, kaçırdıysanız dokuz yaş üstüne çıkın. İki yaş altında korteks çok kurulmadığı için travma çok yüksek olmaz. Dokuz yaş üstünde de artık bilinçlendiği için "yumurtanın sarısı, gitti pipinin yarısı" gibi yaygın şakalardan fazla etkilenmez.


M.C.: Erken boşalma sorununun sünnetle bağlantısı olduğunu söylüyorsunuz...


N.K.: Bunun anlamı psikiyatride kastrasyon fobisidir (pipi kesimi korkusu). Sünnet kastrasyon korkusunu aşırı hale getirir. Adamı empotans yapmaz ama erken boşalmaya neden olur. Yani vajina korkusu olur. Bazı danışanlarım dişli vajina rüyaları görür.


M.C.: Hiç rüya görmediğini söyleyenler var...


N.K.: Hepimiz kesinlikle rüya görürüz. Rüyayı hatırlayan ve hatırlamayan var. Kabaca 8 saatlik bir uykuda beş R.E.M. (Rapid Eyes Movement) dönemi olduğu için ortalama dört veya beş rüyamız var.


M.C.: Niye rüyalarını anımsamıyorlar? Ya da bazı dönemlerde anımsıyorlar?


N.K.: Çok fazla parayla-pulla, işle uğraşıldığında korteks devre dışı kalamadığı için rüya hatırlayamaz hale gelirsiniz. Biz erkeklerde rüya hatırlama yeteneği çok daha düşüktür.


M.C.: Rüya görmek; hapşırmak, ağlamak gibi bir boşalım mıdır? Rahatlatıcı etkisi var mıdır?


N.K.: rüyayı yazmak deşarjdır.


M.C.: Yazıda görerek üst beyin bağlantısı mı sağlanıyor?


N.K.: Evet. Bana gelmeden rüyalarını yazmış birinin kendi içindeki takıntılarının yumuşamaya başladığını çok gördüm. Rüyalarınızı yazmak iyileştiricidir. Fakat kimseye anlatıp yorum yaptırmayın. Kahvaltıdan önce yazın. Üst beyin, şuuraltı ve alt beyinle hiç kuramadığı bağlantıları rüyaları yazdığınızda kurmaya başlar.


M.C.: Haberci rüya var mıdır?


N.K.: Haberci rüya diye bir şey yok. Rüya yorumu kitapları bilimsel değildir; öyle yok kabak uğurdur, bilmemne şudur diye...


M.C.: Rüyasında halasını görüp ertesi gün halasıyla karşılaşanlar var...


N.K.: Çok yakın ve eşdeğer durumlar için... Örneğin Amerika'da hasta olan bir oğlun annesi tarafından hasta olduğunun görülmesi gibi. Buna klasik terminolojide telepati denir.Biz şöyle anlatıyoruz Üst beyin frekansları kısa dalga,alt beyin frekansları uzun dalgadır. Bu sayede olabilir. Haberci rüya var olsaydı bir sürü danışanım sayesinde ben de şimdiye kadar loto zengini olurdum. Altı rakam topu topu...


M.C.: Elbette ayrıntılar önemlidir ama, sık görülen birkaç rüyanın global simgelerine değinebilir misiniz?


N.K.: Bu toplumda en çok rahim simgeleri görülüyor; köpek, deniz, havuz, ev, mağara gibi... Bu şekilde analiz pek mümkün değil, ama birkaç global örnek vereyim... "Bıçak", kadında klitoris simgelerinden biridir. Erkeğin rüyasında penis simgesidir. Rüyada telefon tuşlarına basıp bir türlü ulaşamamak, anlaşılamamaktır. Sistem Yayıncılık'tan ikinci baskısını yapan "İyileşme Kitabı"nda her türlü detayı verdim. Rüyada ve gerçekte, anne kalp ritmini taklit eden müzik dinlemek, ana rahmine gerileme eğilimi taşır. Dokuz ay on beş günde kaydedilen en yüksek ses, anne kalp sesidir; dumçık-dumçık-dumçık... Benim gençlere öğüdüm, bu müzikleri dinlememeleri... "Deniz", sıklıkla üst beyin rüyasında deniz, şuuraltı dünyasında rahimdir. Bazı yerlerde alt beyinden de materyal alarak iyileştirici güç haline gelebilir. Kabaca konuşuyorum, deniz, göl, havuz gibi durgun su rahim, hareketli su (yağmur, çeşme gibi) rahman simgesidir. Rüyalarımızda genellikle huzursuzluk yaşadığımız yere, ana rahmine döneriz.



__________________
Neoglance Derneği -nurhanza
nurhanza isimli Üye şimdilik offline konumundadır Offline   Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Bookmarks


Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


rüya analizi

Rehber Bölümünü İncelemeden Soru Sormayınız ve Rüyalarda Değişim rüya analizi Konusunu hayatimdegisti.com Konuğumuz olarak inceliyorsunuz hayatimdegisti.com sitemizde yaşamınızı hemen degistirecek bir cok telkinli hipnoz mp3 vardir tesaduf eseri de buradaysanız mutlaka inceleyiniz üst link TelkinCD tıklayınız * Doç. Dr. Nusret Kaya'nın Gazete Kadıköy'deki söyleşisinden... Ülkemizde kadınlar, kendilerini tanımaya daha fazla çaba gösteriyorlar. Erkeklerin çoğunluğu rüya görmediğini söyler. Bu, kesinlikle yanlıştır. Her insan, her gece rüya görür. Sorun rüyaların hatırlanıp hatırlanmadığıdır. Rüyalarınızı hatırlamaya özen gösterin. Çağımız "iletişim ...

ayrıca bu konularda arama yapan konuklarımız var Rüyalarda Değişim telkin cd indir izle İstanbul Rüyalarda Değişim nerededir kimdir Rüyalarda Değişim çekirdek inanç temizliği İzmir bursa Rüyalarda Değişim hipnoz Rüyalarda Değişim olumlama seminerleri eğitimi çaresi tedavisi Rüyalarda Değişim hakkında bilgi bilinçaltı telkin cd telkin mp3 Rüyalarda Değişim kuantum düşünce kitap haberi


WEZ Format +3. Şuan Saat: 11:28 AM.


Powered by vBulletin® Version 3.8.8
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.