Geri git   Hayatimdegisti.com kişisel gelişim ritmotrans telkinli Cd'leri > Kişisel Gelişim Klubü > Alternatif Kişisel Gelişim > Kendimizi Tanıyalım

Uyarılar

farkındalık

Alternatif Kişisel Gelişim ve Kendimizi Tanıyalım farkındalık Konusunu hayatimdegisti.com Konuğumuz olarak inceliyorsunuz hayatimdegisti.com sitemizde yaşamınızı hemen degistirecek bir cok telkinli hipnoz mp3 vardir tesaduf eseri de buradaysanız mutlaka inceleyiniz üst link TelkinCD tıklayınız İnsan 2 yol ile farkındalığını sabitler: 1. yol uzun ve zahmetli olandır, 2. yol ise kısa ama en temel korkuyu geçebilenlere açılan bir yoldur. Bunlar nedir diye sordu bir dost? 1.yol: Ağacın önce yapraklarını, sonra dallarını, sonra gövdesini, en son ...

ayrıca bu konularda arama yapan konuklarımız var Kendimizi Tanıyalım telkin cd indir izle İstanbul Kendimizi Tanıyalım nerededir kimdir Kendimizi Tanıyalım çekirdek inanç temizliği İzmir bursa Kendimizi Tanıyalım hipnoz Kendimizi Tanıyalım olumlama seminerleri eğitimi çaresi tedavisi Kendimizi Tanıyalım hakkında bilgi bilinçaltı telkin cd telkin mp3 Kendimizi Tanıyalım kuantum düşünce kitap haberi

farkındalık

Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
Alt 08-09-2008, 04:37 PM   #1 (permalink)
Üsteğmen
 
Üyelik tarihi: Jul 2008
Mesajlar: 150
Tesekkür: 0
26 Mesajinıza toplam 48 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
mehmet_enes is an unknown quantity at this point
Standart farkındalık

İnsan 2 yol ile farkındalığını sabitler: 1. yol uzun ve zahmetli olandır, 2. yol ise kısa ama en temel korkuyu geçebilenlere açılan bir yoldur. Bunlar nedir diye sordu bir dost?



1.yol: Ağacın önce yapraklarını, sonra dallarını, sonra gövdesini, en son ise köklerini sökmektir. Kişi önce arayış duygusuna kapılır, temel soruyu sorar: "Ben Kimim?"

Cevap bir imaj olarak gelir genelde, kendi vücudunun hayalini görür zihninde, ve "Ben" ifadesi, vücut ile özdeşlik arzeder. Vücudu geçerse, fikirleri dikilir karşısına, onu geçtiğinde ise duyguları. Sonra bunların kaynağını merak eder, iner bilinçaltına. Ama buz dağının altına inince gözü korkar, bilinçaltının derinliğini görünce titrer. Nasıl temizlerim bunu, nasıl aydınlatırım her yerini der, öyle bir korkuyla sarsılır, arkasından hemen takviye kuvvet olan çaresizlik ve hüzün gelir. 2 seçenekle karşı karşıyadır artık. Ya derine dalmaya devam edecek ya da gerisin geri dönüp eski hayatına devam edecek. Çoğu kişi geri döner, çok azı ise ilerler.



Bilinçaltı 3 temel istekle programlanmıştır ve sahte benlik olan egoyu bunlarla besler; Kontrol etme isteği, Onaylanma isteği, Hayatta kalma isteği...



Kontrol etmek ister; havayı, dışarıda havlayan köpeğin sesini, alarmı çalan arabayı, hükümeti, devleti, dini, çocuğunu, ailesini, kocasını, karısını, işleri, parayı, filmlerin sonunu... aklına esen herşeyi kontrol etmek ister. Her kontrol etmek istediğinde daha da kontrolsüz hisseder, öfkesi artar, öfkesini daha da çok kontrol etme isteğine yönlendirerek, kısır döngüsünü zevkle sürdürür.



Onaylanmak ister; eşi tarafından, patronu tarafından, kedisi tarafından, kendisi tarafından, kızlar tarafından, erkekler tarafından, akrabaları tarafından, hayat tarafından, ölüm tarafından, tanrı tarafından... ister de ister...



Hayatta kalmak ister; lüks yatı içinde, süper katı içinde, gecekondusu içinde, mağara içinde, çöl içinde, sıcak yatağında, kutuplarda, yıldızlarda, hayalinde, rüyasında....



3 Temel isteği serbest bırakıp özgürleşen, farkındalığında sabitlenir, kaybetmez farkındalığını ne gece ne gündüz, ne uykuda ne uyanıkken. 1. yol budur, bütün isteklerin 3 temel istekten kaynaklandığını farketmek ve sonra bu kaynağı temizlemek. Yol uzun, yolcu ise sabırsız...



2.Yol: Ölümle karşılaşmaktır, yüzyüze muhabbet etmektir, bil ki ölümün muhabbeti susmaktır. Ölüm en büyük aşktır. Aşkın zirve noktası ölmektir. Bütün sahte olanın ölmesi, susması, DURması. Vücudun durur, fikrin durur, duygun durur. Bunlar durunca sen sonsuzluğa gark olursun. Artık yıldız değil, uzay olursun. Ölüm geldimi kökten söker atar, bilinçaltın artık kayıt yapamaz olur, ölen kişinin kaydı tutulur mu hiç? Ölmeden evvel ölünüz nidası kulaklarında yankılanır. Yüzüne, huzur içinde ölenlerin tebessümü yayılır. Böyle ölürsen kardeşim, öyle bir DİRİ olursun ki artık Hüvel Baki diye seni gösterir parmaklar. Uykun, diğerlerinin uyanıklığından hayırlıdır artık, uyanıklığın ise dile gelmeyen bir lütuftur. Kimedir bu lütuf? Elbette kendine, etrafına dön de bir bak, senden gayrı kim vardır? Ne kibirleneceğin bir kimse kalır nede tevazu göstereceğin. Senden gayrısının olmadığı yerde anca konuşursun kendinden kendine. Konuşurken gülersem tuhaf gelmesin sana. Ya gülünmezde ne yapılır buna. Yıldızlar milyonlarca ama uzay 1 tane. Sen kendini vücut sandıkça, fikirlerin sandıkça, duyguların sandıkça.. Senin gibi yıldızlardan çok olacak kardeşim. Her biri birbirini kıskanacak, öldürecek, saldıracak, ayıracak, bölecek, parçalayacak. Hırsı bitmeyecek, kibri bitmeyecek. Ama bir kere yıldız olmayı bırak ta ayrılıktan kurtul. Ebedi sonsuzluğun içinde 1 ol.



Farkındalık bir ulu güneştir, şu bulutları kaldırda gör o gül yüzünü, her zaman sende bulunan o pak cevheri. Şu dünyada en ufak haksızlıkla karşılaşsan bağırır çağırırsın, ya kendini bilmemenin karanlığı ve kendi hakkını gaspetmenin acısı için feryad etmez misin? Haydi uyan derin uykundan, çarp yüzüne aşkın ferah suyunu, aç o parıldayan gözlerini, gül doyasıya bu yapılan ilahi şakaya.

 

 

Buraya ilk defa geliyorsanız ismim Atakan Sönmez ve burası hayatimdegisti.com.Boğaziçi üniversitesi mezunuyum ve Türkiyede ilk Subliminal Telkin Uzmanıyım.tıklayın

Bir site olsa onu bulanların uykuda dinledikleri mp3 ler ile hayatları değişse… Bir site olsa onu bulanlar hipnoz olmadan sadece subliminal mp3 leri yükleyip ve uykuda dinleyerek hayatlarını değiştirseler. Bu fikir 1995 yılında yani 25 yıl önce çıkmıştı. 15 yıl önce ise bu mp3 lerin kişiye engel olan çekirdek inançlara göre hazırlanması yani cekirdekinanc.com fikri oluştu

Hipnoz gibi bir şey mi subliminal mp3 nedir?

Tam olarak değil. Öncelikle size engel olan 0-11 yaş arası oluşan bilinçaltı kayıtlarınız yani çekirdek inançlarınız bulunur. Sonra bu çekirdek inançlarınızın pozitif halleri olumlamalar isminize özel olarak mp3 lerin ve müziğin içine gizlenir. Siz de uykuda ya da uyanıkken bu mp3 leri dinleyerek sonuç alırsınız. Çocukluğunuzda size söylenenlerin tam tersini dinlediğiniz kayıtlarla binlerce kez bilinçaltınıza yerleştirmiş oluruz.

Çekirdek inançların hayatımda engellere neden olduğunu nasıl anlarım?

Hayatınızda hep aynı şeyler tekrar ediyorsa. İlişkilerde hep aynı şeyleri yaşıyorsanız... Aşırı fedakar bir yapınız varsa ve bu sanki göreviniz haline geldiyse. Birilerini kurtarmaya çalışıyorsanız. Paranızın bereketi yoksa sürekli gereksiz harcamalar çıkıyorsa birikim yapamıyorsanız. Hayır demekte zorlanıyorsanız. Odaklanmakta bir şeyleri devam ettirmekte sorun yaşıyorsanız. İlişkilerde mıknatıs gibi sorunlu kişileri çekiyorsanız. İş hayatında iniş çıkışlar sürekli oluyorsa. Ertelemeleriniz fazla ise. Aşırı kontrolcü ve garantici bir yapınız varsa kaygı düzeyiniz yüksekse hep en kötü ihtimali düşünüyorsanız ve şanssızlıkları sorunlu olayları ve sorunlu kişileri hayatınıza çekiyorsanız çocuk yaşta oluşan çekirdek inançlar hayatınızı yönetiyor olabilir.

25. yıla özel şimdi arayanlara 5 dakikalık çekirdek inanç ön tespit ve bir günlük deneme telkin mp3 ücretsizdir. Ön tespitte size engel olan birkaç çekirdek inanç örneği verilir. Atakan Sönmez tarafından yapılır ve bilgi amaçlıdır. +90 5424475050 Türkiye dışındakiler whatsapp tan arayabilir cekirdekinanc.com inceleyiniz.

mehmet_enes isimli Üye şimdilik offline konumundadır Offline   Alıntı ile Cevapla
Alt 09-10-2008, 05:47 PM   #2 (permalink)
Üsteğmen
 
Üyelik tarihi: Feb 2008
Mesajlar: 416
Tesekkür: 0
122 Mesajinıza toplam 635 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
mücevher is an unknown quantity at this point
Standart farkındalık

FARKINDALIK

Kişi, olana nasıl bakıyor?

Elindeki kaleme, doğan güneşe, yollara, dağılmış çöpe, pişmanlıklarına, sessizliğe, etrafındaki insanlara, yerdeki karıncaya, evinde gezinen hamamböceğine, kardeşine, annesine, kabullendiği ideolojilere, geleneklere, eşine , işine, savaşan insana, sevişen insana, doğana, ölene, içindeki boşluğa, korkularına, acılarına, isteklerine, mutsuzluğuna ve diğer her şeye nasıl bakıyor?

Ben, kendini beden olarak kabul etmiş.

Beden ise ilk varoluş anınızdan itibaren olup biten herşeyin ve her anın tüm kayıtlarının toplamından başka bir şey değildir.

Ve bu kayıtlar karmaşa, çelişki, arzu ve korkuların hâkimiyetindedir.

Her beden diğerinden farklı . Ve olanı da diğer bedenlerden farklı görüyor. Oysa olan birdir. Ve bu yüzden her beden aynı şeyi görmelidir. Burada anlatılanı siz de görüyor musunuz?

"Olan" ile "insanın olana bakarken gördüğü" arasında çelişki var.

Peki bu çelişki nasıl oluşuyor?

Ben, her şeyin kaynağı ve özüdür. Ben, yaşamın da kaynağı ve özüdür. Ben, aynı zamanda birlik, uyum ve sonsuzluktur. Ben, sizsiniz, tanıdığınız ve tanımadıklarınızdır, bu yazıyı yazandır. Bu nedenle sen, ben, o, siz, biz, onlar, tanıdıklar, yabancılar, uzaylılar yoktur. Sadece "ben" vardır. Beden ise ilk varoluş anınızdan itibaren olup biten herşeyin ve her anın tüm kayıtlarının toplamından başka bir şey değildir. Sonsuzluk ve birlik olan ben, yâni siz, kendinizi beden olarak kabul edersiniz. Beden ölümlüdür, sonsuzluk ise ölümsüzdür. Beden kırılgandır, sonsuzluk ise yıkılmazdır. Ve beden sonsuzluğa göre bir hiçtir. Kendinizi beden olarak kabul ettiğinizde problem başlar. Ve beden, kendi arzularını yerine getirmenin, kendi güvenliğini ve kendi doyumunu sağlamanın peşine düşer. Bir beden sınırlıdır ve diğer bedenlerden ayrıdır. Bu yüzden ben, kendini de sınırlı ve diğerlerinden ayrı görür. Böylece korkular , acımasızlıklar, iyiler, kötüler, güzeller, çirkinler, sayısız düşünceler, hayaller, ideolojiler, dinler, gelenekler üretir. Bunlar ise onu gerçek anlamda mutlu etmez, diğer insanlardan ve doğadan uzaklaştırır. Bu bir çeşit girdaptır ve sayısız acılarla doludur. Siz bunu fark etmedikçe bu girdap giderek büyür. Bu yüzden aynı şeye bakan ama farklı şeyler gören varlıklar hâline gelirsiniz. Bu durum zâten kendinizi beden olarak kabul ettiğiniz ilk anda başlar ve giderek büyür, karmaşık ve çelişkilerle dolu bir hâl alır. Ve sonuç: İnsanların içinde gerginlik, dışında gerginlik. İnsanların içinde kavga, dışında kavga. İnsanların içinde savaş, dışında savaş. İnsanların içinde acı, dışında acı. İçin dışa yansıması kaçınılmaz. Ve kişi, iyilikten, güzellikten, mutluluktan, barıştan, birlikten bahsediyor. Dünyayı mahveden bu çelişkiyi görüyor musunuz?

Olan birdir. Tüm zamanlarda ve tüm evrenlerde "olan" ile "görülen" bir olmadıkça aşk, huzur, mutluluk, barış, uyum, güzellik ve coşku olmayacaktır.

Çözüm, tam farkındalıktır.

Tam farkındalık, tam bağımsızlığın kendisidir. Ölümsüzdür. Yâni zaman ve mekândan bağımsızdır.

Tam farkındalık herkeste var.

Tam farkındalık ile yaşamayan tüm kişilikler, bölücü, yıkıcı ve acı vericidir. Kişi, kendisinin çok iyi niyetli olduğunu söylese de böyledir. İnsanlığın kurtarıcısı olduğunu söylese de bu böyledir.

Peki tam farkındalık nasıl işler? Ben olarak bildiğiniz her şeyi ama her şeyi ve onun dışındaki her şeyi ama her şeyi tamamen özgür bırakın. Burada her şeyi tümüyle kendi haline bırakmak, yâni özgür bırakmak temel ve yaşamsaldır. Her şeyi tümüyle özgür bırakmazsanız tam farkındalık kesinlikle işlemez. Sâdece buna dikkat edin. Başka hiçbir şeye ihtiyacınız yok. Ne bir çabaya ne de özel bir eğitime. Bütün kontrolleri terk edin. Hiçbir şeye ama hiçbir şeye ne ilgi gösterin ne de onlarla tartışın. Hepsini tamamen koyverin. Bırakın olanlar olsun. Burada bedeninizin hiçbir ayrıcalığı yok. Bedeniniz de her şey sözüne dâhildir. Onu da tamamen özgür bırakmanız gerekiyor. Bunu kesinlikle unutmamalısınız.

Burada tam farkındalık için söylenenleri yapın.

Asıl olan size söylediklerimizi uygulamanızdır. Yoksa tam farkındalık işlemeyecektir.

Sâdece burada yazılanları okumakla yetinmeyin. Bekletmeyin, ertelemeyin. Hemen uygulayın.

Tam farkındalık, aşk, güzellik, coşku, huzur ve mutluluk içinde yaşam demektir.
Tam farkındalık durumunda olan her şey, sizin iyiliğinize olmaktadır. Her şeyi koyvermek, her şeyin düzelmesine yol açar. Burada bir yanlışlık ya da çelişki yok. Bir buğday toprağa düşüyor. Filiz verip serpiliyor. Ve başağında başka buğdaylar yetişiyor. İşte bunu ve tüm evrenlerde olanları düzenleyip dengeleyen, görünmez bir güç var. O güç tektir. İşte o güç, her şeyi koyverdiğimizde içimizde ve dışımızda olup biten her şeyi daha iyi, daha güzel, daha uyumlu, daha adaletli yapmak için sürekli işler. Hiç durmaz. Birliğin doğası böyledir. Bütün bunları hiçbir güç, ideoloji, din, kural, ahlâk, devlet, sistem, uyuşturucu veya başka herhangi bir şey sağlayamaz. Deneyin. Ertelemeyin. Denemeyi ertelemek, insanoğlunun hastalığıdır.

Tam farkındalık hâlinde ilk zamanlarda içimizde ve dışımızda birçok alabora oluş, yıkım, çözülme, boşluk olabilir.

Hepsi geçici. Telaşa kapılmayın. Geçmişin ağır koşullanmışlığı sizi tam farkındalıktan uzaklaştıracaktır. Ancak yaşam, tam farkındalıktan uzaklaştığınızı size hatırlatır. Bu uyarı yaşamımızın her anında bize sürekli yapılır. Ancak biz bunu bilmeyiz. Uyarıyı mutlaka alırsınız. Uyarıyı alınca tam farkındalığa tekrar dönün. Hatırlayın ve tam farkındalığı tekrar işletin. Geçmişin sizdeki ağır koşullandırmaları giderek etkisini kaybedecektir. Ve böylece siz, gerçek barışın, huzurun, mutluluğun coşkunun, aşkın, güzelliğin, adaletin, sonsuzluğun, özgürlüğün ne olduğunu giderek daha iyi görür ve bütün bunları daha çok yaşarsınız. Bütün bunları eksiksiz yaşayacağınız ve hiçbir şüpheye düşmeyeceğiniz bir an gelir. O an gördüğünüz sizsiniz. O an gördüğünüz biziz. O an gördüğünüz gerçek yaşamdır. O an gördüğünüz ve yaşadığınız birliktir. Ve anlarsınız ki birlik kelimesi de birlik ile ilgili atılan tüm nutuklar da birlik değildir. O, tek ve yıkılmaz olandır. Onun dışındaki her şey geçicidir. Sâdece o kalıcıdır, sadece o ölümsüzdür. İşte gerçek benimiz o ölümsüzlüktür..


Alıntıdır
__________________
Benim özgürlüğe açılmış kanatlarım var
Sonsuzluğa çıkan zamansız kapılarım var
Senin beş para etmez kuralların varsa
Benim inandığım ölümsüz masallarım var
mücevher isimli Üye şimdilik offline konumundadır Offline   Alıntı ile Cevapla
Alt 31-10-2008, 05:43 PM   #3 (permalink)
Üsteğmen
 
Üyelik tarihi: Jun 2008
Mesajlar: 159
Tesekkür: 0
86 Mesajinıza toplam 358 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
demetcool is an unknown quantity at this point
Standart FARKINDALIK

FARKINDALIK

Dünyayı İkna, ya da Feth etmek zorunda değiliz:
Başkalarına göre yaşamak,
Kendimizi başkaları, başkalarını kendimiz için kurban,
Kimseye itaat ya da kumanda,
Aklımızı teslim, bedenimizi inkar,
Değiştiremeyeceğimiz şeyler peşinde koşmak,
Yağmacılara, parazitlere ve ikinci elcilere boyun eğmek,
Kendimizi ruh ve beden diye ikiye bölmek,ZORUN DA:
HİÇ DEĞİLİZ..!
Gerçek bilinebilir bir şeymidir?
Gerçeğe numara, ikiyüzlülük veya sahtekarlık yapılabilirmi?
Var olan bir değerin yok edilmesiyle, yok olan bir değere değer katılabilirmi?
Anti gerçek bir yaşam veya Gerçekden kaçmak mümkün mü?
Gerçeğin kıstası, standartı ne olmalı?
Gerçeğin objektif kriterleri varmıdır?
Fiziksel bilimlerin temeli neden objektif kurallara uymak zorundadır?
Neden felsefenin de objektif kriterleri olmasın?
Mutluluk, huzur ve ilerleme: gerçeği inkarla sağlanabilirmi?
Gerçek dışı bir, akıl ve mantık: olabilirmi?
Değiştirip değiştiremeyeceğimiz şeylerin kıstası, gerçekten başka ne olabilir?
GERÇEK NEDİR?

* Keşke"lerden kurtulmak için,
* Rasyonel bir yaşam için,
* Yaşam tercihlerinizde objektif olabilmek için,
* Duygusal,tepkisel değil-akılcı ve etkili olmak için,
* Kendinizi sevmek ve kendinizle barışık olmak için,
* Anlamak ve anlaşılmak için,
* Aldatılmaktan korunmak, kendinize güvenmek ve başarmak için,
* Yalnızlığınızı yenmek için,
* Sağlıklı dostluklar ve aşk için,
* Neyi değiştirip, neyi değiştiremeyeceğinizi kavramak için,
* Mutlu, huzurlu ve cesaretli olmak için:


İnsan bilinci, en az bilinen ve en çok suistimal edilen; dolayısiyle, üzerindeki kontrolun en sık kaybedildiği hayati organdır. Bir insanın, bilinci üzerindeki kontrolu kaybetmesi, insani tecrübelerin en korkuncudur:
Çünkü kendi etkinliğinden şüphe eden bir bilinç, dayanılmaz bir rahatsızlık duyar. Fakat; çoğu insan, bilincini felç etmek için herşeyi yapar; saçlarına, ayak tırnaklarına, midesine gösterdiği itinayı, bilincine göstermez. Bilir ki, bu şeylerin spesifik kimlikleri ve spesifik ihtiyaçları vardır; saçları muhafaza etmek için taramak, ayak tırnaklarını muhafaza etmek için kesmek, mideyi muhafaza etmek için asit içmekten geri durmak gereklidir. Fakat, sıra insan bilincine gelince... Onlara göre, bilinç, hiçbir şeye ihtiyacı duymaz ve her şeyi mideye indirebilir; psikiyatrist karşısına vardıklarında, hala, hiçbir sebep yokken kronik bir korku ve sıkıntı içinde olduklarını söylemektedirler.

Bir çok insanın, insan bilincinin tabiatı (işleyiş tarzı) üzerinde hiçbir bilgiye sahip olmaması, kendileriyle dış dünya arasındaki bağı kopartır: kendilerine neyin mümkün olup, neyin olmadığı, kendilerinden ve başkalarından neyi talep edip, neyi edemeyeceklerini, neyin kendi hataları olduğu, neyin olmadığı konusunda hiçbir fikirleri kalmaz. Bilincin hiçbir kimliği olmadığı zımni öncülünü kabul etmiş oldukları için; bir uçta, bilinçleri üzerinde sonsuz bir güce sahip olduklarını ve onu her türlü riskten uzak, istedikleri gibi suistimal edebileceklerini zannederken ("Farketmez; bu sadece benim zihnimdeki bir şey" veya "Boşver, benden başka bilen yok" nosyonlarındaki gibi); diğer uçta, bilinçleri hakkında hiçbir şey yapamayacaklarını zannederler: bilinçleri üzerinde, seçeneklerinin ve kontrollarının olduğunu bilmezler; bilinçlerinin içeriğinin, tabiatca belirlenmiş olduğunu zannederler; kendilerini, kafatasları içindeki erişilmez bir gizin kurbanı olarak görürler; bilinmez bir düşmanın esiri gibi hissederler; rasyonel izahı bulunmayan bir takım duygularca yönetilen çaresiz bir otomaton olmayı kabullenirler ("Ne yapayım, ben böyleyim" nosyonundaki gibi).

Bu belirsizlik insanı sakatlar. Böyle bir insanın, bir amaç veya arzu hakkında düşünürken, sorduğu ilk soru "Bunu yapmak ne gerektirir?" olmak yerine, "Ben bunu yapabilirmiyim?" olur. Sorusunun anlamı şudur: "Ben doğuştan bunu yapma yeteneğine sahip miyim?" Mesela, "Hayatta en büyük isteğim, bestekar olmak; fakat, bunun nasıl yapılacağına dair hiç fikrim yok. Bana bu işi her nasılsa yaptıracak o esrarengiz istidat bende var mı?" Bu insan, bilincin önceliği gibi bir öncülü hiç duymamış olabilir; fakat, bilincinin karanlık labirentlerinde giriştiği bu araştırmaya onu sevk eden bu öncüldür; araştırmasının ona bir şey bulduracağı yoktur; çünkü, mevcudiyete (realiteye) başvurmadan kendi bilinci hakkında hiçbir şey öğrenmesi mümkün değildir.

Böyle bir arzuyu hemen terk etmezse, bunu gerçekleştirmek için belirsizlik içinde gezinip durur. Herhangi bir küçük başarı, huzursuzluğunu artırır; çünkü, neyin buna sebep olduğunu ve bu başarıyı bir daha nasıl tekrarlayacağını bilmez. Herhangi bir küçük başarısızlık, ezici bir darbe olur; çünkü, bu başarısızlığı, kendisinin o esrarengiz ihsandan yoksunluğunun delili olarak alır. Bir hata yaptığında "Ne öğrenmem gerekir?" diye sormaz, "Bende yanlış olan nedir?" diye sorar. Otomatik ve herşeye muktedir bir ilham bekler; tabii, bu ilham hiçbir zaman gelmez. Neşesiz bir mücadele içinde yıllar geçirir; karşısındaki realite bütün gücüyle kendini gösterirken, zihni, onu görmemekte kararlı olarak hep bilincinin içinde doğup büyüyen o kendine-saygısızlık-ve-güvensizlik canavarına korkuyla bakar. Sonuçta, arzusunu terkeder.

Bestekar yerine herhangi bir işi -bilim adamı, işadamı, yazar olmak, zenginleşmek, arkadaş bulmak, kilo vermek- koyun, şema aynıdır.

Neyi değiştirip, neyi değiştiremeyeceklerini belirlemekten aciz bazıları, "realiteyi yeniden yazmağa," yani metafiziken-verili olanın tabiatını değiştirmeğe teşebbüs eder. Bazıları, insanın mutluluktan başka hiçbir şey hissetmeyeceği, hiçbir acının, hüzünün, hastalığın olmadığı bir evren -bir "ütopya"- hayaline dalar ve neden yeryüzündeki hayatlarını iyileştirmek için bütün arzusunu kaybettiğini merak eder. Bazıları, herkes öyle olsa, kendisinin de cesur, dürüst, hırslı olabileceğini; fakat bugünkü dünyada böyle olmasının mümkün olmadığını zanneder. Bazıları, birgün mutlaka gelecek olan ölümün, düşüncesinden korkmaktan, yaşama işine hiç girişmez. Bazıları, zamanın geçişine herşeye kaadirlik atfeder ve geleneği (yani insan-yapısı olan bir şeyi) hakikate (yani metafiziken-verili olana) eşdeğer görür: "İnsanlar bir fikre yüzyıllarca inanmışlarsa, o fikir doğru olmalıdır" der. Bazıları, insanların fikirlerine bile değil, hislerine herşeye kaadirlik ve metafiziken-verili olma statüsü bahş edip; onların irrasyoneliklerini, önyargılarını, batıllıklarını, kıskançlıklarını okşar. Bazıları, kendi eylemlerinin kabahatini, hiç rolü olmayan başkalarına yükler; bazıları, hiçbir rolleri olmadığı halde, başkalarının eylemlerinin kabahatini yüklenir. Bazıları, bilmeye hiç imkanlarının olmadığı bir şeyi bilmemekten suçluluk duyar. Bazıları, bugün öğrendiklerini dün bilmedikleri için suçluluk duyar. Bazıları, bütün dünyayı bir gecede ve zahmetsiz olarak kendi fikirlerine çekemedikleri için suçluluk duyar.

Her insanın önünde iki tür hayat mevcuttur. Realitenin tam olarak kavranması görevine zihnini aktif ve gayeli olarak odaklayabilen, yani realiteyi kavramsal olarak anlayabilen ve bu gayreti idame ettirebilen kişi, -verili tarihsel bağlamda mümkün olduğu ölçüde- bütün insani potansiyelini değerlendirebileceği bir hayat yaşar. İkinci tür hayat, bu zahmeti göstermeyen kişinindir ve irrasyonellik diye tanımlanan hal budur. İnsan, kavramlaştırıcı bir bilinç düzeyine erişmeyi seçmezse; bilinçlerinin kullanımına iki alet kalır: zihinlerindeki otomatik, algısal, hayvani fonksiyonlar ve kavramsal düzeye gelebildikleri kısa sürelerde edindikleriyle rasgele programlanmış bir duygusal mekanizma. Sürekli düşünmek işini seçmeyen bu insan, kendisini yarı-bilinçli bir uyurgezer haline getirir; kontrolsuz bir duyusal-algısal mekanizmanın ve bazan rasgele yaptığı bölük-pörçük çağrışımların insafında yaşayan, içinde bulunduğu anda ortaya çıkan tesadüfi stimuluslara tepki göstermekten ibaret bir davranış biçimi içinde bulunan bu kişi, ancak insan-altı bir hayat sürdürebilir.

Zihnini odaklamayı seçmeyen bir insan, kelimenin insan-altı anlamında bilinçli sayılabilir; çünkü, -üst-seviyeli hayvanlar gibi o da- duyumlar ve algılar yapabilir. Fakat, kelimenin insani anlamında, odaklanmamış bir zihin, bilinçli değildir; realiteden tam haberdar olmak ve bu realiteyle baş edebilmek için, yani insanın insan olarak hayatta kalması için gerekli eylemleri yönetebilecek bir kapasite olan insan bilinci, ancak odaklanmış bir gayretin ürünüdür.

"Düşünmek veya düşünmemek" arasındaki seçim, "odaklanmak veya odaklanmamak" arasındaki seçimdir. "Odaklanmak veya odaklanmamak" arasındaki seçim, "bilinçli olmak veya olmamak" arasındaki seçimdir. "Bilinçli olmak veya olmamak" arasındaki seçim, yaşam ve ölüm arasındaki seçimdir.

Bilinçlilik, ona sahip olan canlıların temel hayatta kalma aracıdır. İnsan açısından bu bilinçlilik hali, akıllı olmaktır; yani, insanın temel hayatta kalma aracı aklıdır. İnsan, hayvanlar gibi sadece algıların rehberliğinde hayatta kalamaz. Bir açlık duygusu, insanın yiyeceğe ihtiyacı olduğunu (bunu "açlık" diye tanımasını öğrenmişse) söyleyecektir; fakat, yiyeceğini nasıl elde edeceğini, hangi yiyeceğin iyi, hangisinin zehirli olduğunu söylemeyecektir. Bir düşünce sürecini işletmeksizin, en basit fiziki ihtiyaçlarını bile elde edemeyecektir. Tohum ekerek yiyecek yetiştirmeye veya avlanacak silah yapmaya yarayacak bilgiyi, ancak bir düşünce süreci ile keşfedebilir. Algıları, onu, -civarda mevcutsa- bir mağaraya götürebilir; fakat, en basit bir barınağı inşa etmek için dahi, bir düşünce sürecine ihtiyaç duyar. Hiçbir algı, hiçbir içgüdü, ona, nasıl ateş yakacağını, nasıl kumaş dokuyacağını, nasıl alet yapacağını, nasıl tekerlek yapacağını, nasıl otomobil yapacağını, nasıl beyin ameliyatı yapacağını söylemeyecektir. Fakat, insan hayatı böyle bilgilere dayanır ve sadece iradi bir bilinçlilik eylemi, bir düşünce süreci, bu bilgileri ona sağlar.

Fakat, insan sorumluluğu buradan da öteye gider: bir düşünce süreci, otomatik, içgüdüsel, gayrı-iradi olmadığı gibi, yanılmaz da değildir. İnsan, düşünme sürecini başlatmak, sürdürmek ve bu faaliyetlerinden doğan sonuçların sorumluluğunu taşımak zorundadır. Neyin doğru, neyin yanlış olduğunu nasıl belirleyeceğinin yollarını keşfetmek, yapabileceği hataları düzeltmek zorundadır. Kavramlarının, akıl yürütmelerinin, bilgisinin, doğruluğunu tahkik etmenin yollarını keşfetmek zorundadır. Düşünmenin kurallarını, mantık kanunlarını keşfetmek zorundadır. "İnsanın zihni gayretleri, ona mutlaka doğru sonuç verecektir" diyen hiçbir otomatik garantiyi, tabiat insana vermez.

Bilinçli olma potansiyeli ve bu potansiyelin, üzerinde aktüelize olabileceği materyalden başka, insana doğuştan verilen hiçbir hayatta kalma mekanizması yoktur. Bilinçli olma potansiyeli harika bir makinadır, süper bir bilgisayardır; fakat, bu bilgisayar, yeni doğan insana programcısız ve tamir/bakım teknisyensiz olarak verilir; bilgisayarın usulüne uygun kullanılması için aday olan programcı ve tamir/bakım teknisyeni, bu insanın kendisinden başka kimse değildir -eğer bu insan, bilgisayarından yararlanmayı seçerse. Onu nasıl kullanacağını keşfetmek, çalıştırmak ve sürekli çalışır vaziyette tutmak, kendi görevidir. Materyal ise bütün evrendir; elde edebileceği bilgilerin ve hayattan alabileceği zevkin miktarına, hiçbir sınır yoktur. Fakat, ihtiyaç duyduğu veya arzuladığı herşey, kendisi tarafından, yani kendi seçimi, kendi gayreti, kendi aklı tarafından keşfedilmeli, öğrenilmeli ve üretilmelidir.

Otomatik bilgiye sahip olmayan bir varlık, kendisini yöneltmek için, otomatik bir davranış çizgisi ve otomatik bir değerler sistemine de sahip değildir. Hangi bilginin doğru veya yanlış olduğunu otomatik olarak bilmeyen bir varlık, hangi davranışın doğru veya yanlış olduğunu, yani kendisi için neyin iyi neyin kötü olduğunu da otomatik olarak bilmez. Fakat, yaşamak için bu bilgiye ihtiyacı vardır. Bu varlık, realitenin kanunlarından muaf değildir: belirli bir tabiata sahip olan, belirli bir organizmadır; dolayısiyle, hayatta kalmak için belirli bir davranış çizgisine ihtiyacı vardır. Hayatta kalması, keyfi araçlarla, rasgele hareketlerle, kör dürtülerle, şansla mümkün değildir. Nasıl hayatta kalacağı tabiatı tarafından belirlenmiştir, kendi seçimine açık değildir. Kendi seçimine açık olan şey, sadece nasıl hayatta kalacağını keşfedip keşfetmeyeceği, yani doğru amaçları ve değerleri keşfedip keşfetmeyeceğidir. Yanlış seçim yapmakta serbesttir; fakat, bu yanlış seçime rağmen başarıya ulaşmakta serbest değildir. Realiteyi görmezden gelmekte serbesttir; zihnini odaklamayıp, yalpalayarak, istediği yola girmekte serbesttir; fakat, görmeği reddettiği bir uçurumu bertaraf etme serbestisi yoktur. Herhangi bir bilinçli organizma için bilgi, hayatta kalma aracıdır; yaşayan bir canlı için bilgi, yani bir şeyin ne olduğu sorusuna bulduğu cevap, o şeyle ilgili nasıl sorusuna aradığı cevabı da içerir. Bir değerin ne olduğu, onu nasıl elde edebileceğimizi de belirler; bir tehlikenin ne olduğu, ondan nasıl korunabileceğimizi de belirler. İnsan, bilinçli olmamak halini seçmekte serbesttir; fakat, bilinçli olmama halinin cezasından kaçmağa muktedir değildir: yok olma. İnsan, kendini tahrip etme gücüne sahip olan tek canlıdır; ve tarihinin çoğu dönemi, bu gücünü kullanmıştır.

İnsan, zevk veya acı olarak tesir bırakan ilk fiziki duyumlar sayesinde "değer" kavramıyla tanışır. İnsan bilincinin gelişmesi sürecinde, duyumlar, bilgilenmenin olduğu gibi değerlendirmenin de ilk aşamasını teşkil eder.

Zevk veya acı hissetme kapasitesi insanda doğuştan mevcuttur; insanın tabiatının bir parçasıdır. Bu konuda yapabileceği bir seçim yoktur: insan mutlaka acı ve zevk duyabilen bir yaratık olarak dünyaya gelir. Ayrıca fiziki olarak neyin zevk, neyin acı vereceğinin standardı konusunda da bir şey yapamaz; bu bellidir. Nedir bu standart? Hayatı.

İnsanın ve bu kapasiteye sahip diğer canlıların vücudundaki acı-zevk mekanizması, organizmanın hayatını koruyan otomatik bir muhafız gibi çalışır. Acı hissetmek, tehlikeye işaret eden bir ikaz sinyalidir; organizmanın yanlış bir hareket çizgisi izlediğini gösteren veya gerektiği şekilde işlemesini önleyen bir şeyin varlığını haber veren veya düzeltmesi gereken bir duruma maruz kaldığını bildiren bir mesajdır. Bunun en iyi izahını, çok az rastlanan bir hastalıkta görebiliriz. Bazı çocuklar, hiç bir ağrı-acı hissetme mekanizmasına sahip olmadan doğarlar; neyin onları yaralayabileceğini kendiliğinden keşfedemezler; hastalıklarda acı duymazlar; bu tür insanlar, genellikle uzun yaşayamaz; çünkü, küçük bir kesik, ölümcül bir enfeksiyona sebep olabilir, önemli bir hastalık artık çok kadar keşfedilmeden kalabilir.

İnsanın hayatta kalma meselesi, insan bilincine kendisini psikolojik bir hadise olarak dayatırken, doğrudan doğruya bir "yaşam veya ölüm" sinyali halinde ortaya çıkmaz; bu mesele, insan bilincinde bir "mutluluk veya mutsuzluk" duygusu olarak ortaya çıkar. Mutluluk, insanca yaşama işinde başarılı olma halinin duygusudur; mutsuzluk duygusu ise başarısızlığın, ölümün ikaz işaretidir. Nasıl ki, insan vücudunun zevk-acı mekanizması, o vücudun sağlığının veya yarasının otomatik gösterge tablosuysa; başka bir deyişle, yaşamak veya ölmek arasındaki temel alternatifin barometresiyse; insan bilincinin duygusal mekanizması da, aynı fonksiyonu gören bir tabiata sahiptir. Duygusal mekanizma, yaşam-ölüm alternatifini iki temel duygu vasıtasıyla kaydeden bir barometredir: neşe veya hüzün. Vücudun zevk-acı mekanizması, vücudun, yani insanın fiziki durumunun gösterge tablosudur; bilincin neşe-hüzün mekanizması ise, bilincin, yani insanın zihinsel durumunun gösterge tablosudur. Duygular, insan bilincinde -veya bilinçaltında- bulunan değer yargılarından doğan otomatik sonuçlardır; duygular, insanı değerlerine götüren veya değerlerinden uzaklaştıran şeylerden, yani insana yararlı veya zararlı olan şeylerden haber veren bir bültendir.

İnsan vücudunun zevk-acı mekanizmasını işleten değer standardı, otomatik ve doğuştandır, vücudun tabiatınca belirlenmiştir; mesela çıplak olarak kaynar suya sokulan bir elin, acımamasını sağlamak mümkün değildir. İnsanın duygusal mekanizmasını işleten değer standardı ise, otomatik değildir; mesela, bazı insanların, bir diktatörlüğün milyonlarca insanı katletmesine hüzünlenmesi, bazılarının ise buna neşelenmesi mümkündür.

İnsan hiçbir otomatik bilgiye sahip olmadığından, hiçbir otomatik değere de sahip olamaz; hiçbir fıtri (doğuştan) fikre sahip olmadığından, hiçbir fıtri değer yargısına da sahip olamaz.

İnsan bir bilgilenme (öğrenme) mekanizmasına sahip olarak doğduğu gibi, bir duygusal mekanizmaya da sahip olarak doğar; fakat, doğuşta, her ikisi de "tabula rasa"dır; yani, ne öğrenme mekanizması herhangi bir şey bilir, ne de duygusal mekanizması herhangi bir şey duyar. İnsanın öğrenme yeteneği, yani zihin, her ikisinin de içeriğini (muhtevasını) zamanla belirler. İnsanın duygusal mekanizması, zihni tarafından programlanacak bir bilgisayar gibidir; bu program, zihnin seçeceği değerlerden ibarettır.
demetcool isimli Üye şimdilik offline konumundadır Offline   Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Bookmarks


Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


farkındalık

Alternatif Kişisel Gelişim ve Kendimizi Tanıyalım farkındalık Konusunu hayatimdegisti.com Konuğumuz olarak inceliyorsunuz hayatimdegisti.com sitemizde yaşamınızı hemen degistirecek bir cok telkinli hipnoz mp3 vardir tesaduf eseri de buradaysanız mutlaka inceleyiniz üst link TelkinCD tıklayınız İnsan 2 yol ile farkındalığını sabitler: 1. yol uzun ve zahmetli olandır, 2. yol ise kısa ama en temel korkuyu geçebilenlere açılan bir yoldur. Bunlar nedir diye sordu bir dost? 1.yol: Ağacın önce yapraklarını, sonra dallarını, sonra gövdesini, en son ...

ayrıca bu konularda arama yapan konuklarımız var Kendimizi Tanıyalım telkin cd indir izle İstanbul Kendimizi Tanıyalım nerededir kimdir Kendimizi Tanıyalım çekirdek inanç temizliği İzmir bursa Kendimizi Tanıyalım hipnoz Kendimizi Tanıyalım olumlama seminerleri eğitimi çaresi tedavisi Kendimizi Tanıyalım hakkında bilgi bilinçaltı telkin cd telkin mp3 Kendimizi Tanıyalım kuantum düşünce kitap haberi


WEZ Format +3. Şuan Saat: 06:30 PM.


Powered by vBulletin® Version 3.8.8
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.