[Bluesky24]

Duygular gözden geçirilmeli[/b]



"Evliliğimizin ilk yıllarındaki gibi konuşamıyoruz. Eşim beni anlamıyor artık." diyen çiftler, aralarındaki duygusal iletişimin kopmaya başladığını bilmeliler. Birbirinize her şeyinizle uyum sağlamanız mümkün değildir; ama bütünde uyum sağlamak sizin

elinizdedir. Tanışma ve evliliğin ilk zamanlarında eşler arasındaki iletişim çok iyi giderken zamanla sorunlar ortaya çıkmaya başlıyor. Evli çiftlerin genellikle ‘Artık eskisi gibi konuşamıyoruz. şeklindeki şikayetlerinin altında aslında

duygusal iletişimin kopmaya başlaması yatıyor. Görünürde çiftlerin karşılıklı konuşmasını engelleyen birçok sebep sayılıyor. Ortak zevklerin azlığı, eşlerin her ikisi de çalıştığı için birlikte vakit geçirememe ya da erkeğin işine daha çok

vakit ayırıyor olması, evde televizyon izleme alışkanlığının yüksek olması, erkeklerin tüm hafta sonunu futbol karşılaşmalarını ve yorumlarını izleyerek geçirmesi, sık sık kalabalık misafirleri ağırlamak gibi. Oysa ilişkilerde belirleyici olan, sözel

iletişim değil, duygusal iletişim. Konuşmanın sadece duyguların bir yansıması olduğunu söyleyen Evlilik Psikoterapisti Doç. Dr. Armağan Samancı, duygusal olarak iyi anlaşan çiftlerin az ya da çok konuşmalarının fark etmeyeceğini, sözel olarak

iyi anlaşacaklarını belirtiyor. Evlilikteki problemlerin bir günde oluşmadığına dikkat çeken Samancı, en başından beri tarafların kendilerine ait olumlu ve olumsuz yönlerini ilişkiyle birlikte geliştirdiklerini anlatıyor. İlişkide çıkabilecek

problemlerin oluşumunu fark etmek, büyümesine izin vermemek ve çözümü için hep adım atmak gerekiyor. İki ayrı insanın yan yana gelmesi kendi içinde uyumsuzluklar, tartışmalar oluşturabiliyor; ancak bunlar göz ardı edilip halının altına süpürülmediği

sürece çok da önemli sayılmıyor. Yeter ki, sıkıntı yapsa bile ciddiye alınıp çözülmeye çalışılsın. Karşıdaki insanı anlamaya çalışmak, problemleri çözmenin en önemli anahtarlarından biri. Zaten iletişimi koparan en önemli etken de insanların

kendilerini birbirlerinden uzak hissetmeleri. Kadınların eşleriyle iletişimlerini bozan durumlardan bazıları şöyle: Unutulmak, Az değer verilmesi, Kendi duygularının daha az hissedilmesi, Kendilerini evde

vasıfsız işçi gibi hissetmesi, Çocuklarının ve aile hayatının getirdiği yoğunluk ve zorlukların tüketmesi, Akrabalardan ve çevreden gelen olumsuz etkiler, Kendi bireysel olarak yaşadıkları tatminsizlikler.

Bunların tümü erkekler için de geçerli; ama ilave olarak, Sık sık eleştiriye maruz kalması, Kapasitelerinin üzerinde beklentiler içine girilmesi, Evde sıcak bir ortam yakalayamaması, Bireysel sorunlar

gibi etkenler de erkekler için eşleriyle iletişimlerini bozan durumlar. İlişkideki sorunları çözmenin birinci yolu, insanın önce kendisini çözmesinden, tanımasından geçiyor. Kendini tanıyan bireyler karşılarındaki insanları da daha iyi

tanıyabiliyorlar. Problemler hiçbir zaman tek kişiden dolayı oluşmuyor. Az ya da çok her iki tarafın da katkısı oluyor. Samancının evliliklerde dikkat ettiği ilk şart, duygusal uyumun olup olmadığı. Her insanın duygularının birbirine

uymayabileceğine dikkat çeken Samancı, doku uyuşmazlığında nasıl birtakım ilaçlar kullanılıyorsa, duygusal uyuşmazlığı da kişilerin duygusal olarak gösterdiği çabayla çözebileceklerini vurguluyor. Yüzde yüz uyum mümkün olmadığına göre önemli olan

bütünde uyum sağlamak. Farklılıkları uyumsuzluk anlamında kabul edip bireylerin birbirlerini kendi istediklerine göre şekillendirmeye çalışmaları da evlilikte sorunları artıran yanlış bir anlayış. Karşıdakinin ayrı bir kişilik olduğunu

unutmadan farklılıkları uyum haline getirmek gerekiyor. Her iki eşin birbirinden ayrılan yönlerinin ilişki içinde zenginlik de çatışma sebebi de olabileceğini anlatan Samancı şöyle bir örnek veriyor: "Eşlerden biri Türk sanat müziğinden,

diğeri pop müzikten hoşlanıyor olabilir. Pop dinleyenin, eşinin de bu müzikten kendisi gibi zevk almasını beklemesi doğru değil. Türk sanat müziğinden hoşlanmasa bile, eşinin dinlemesine, zevk almasına saygı gösterirse problem olmaz. Tam aksine,

eşinin dinlediği müzik için, ‘Bu ne biçim müzik?! derse, buradan ‘Senin müzik zevkine değer vermiyorum., ‘Sana değer vermiyorum. ve ordan da ‘Sen değersizsin. gibi bir mesaj çıkar. Bu duyguyu kime verirseniz verin kendini rahatsız hisseder. Size

karşı bir kırgınlık ve kızgınlık oluşur ve ilişkinize yansır, çatışma sürecine girilmiş olur. Çok ufak bir şey gibi gözükebilir; ama o ufaklar yan yana geldiği zaman çok öldürücü bir karışım haline de gelebilir. Farklılıkları kabullenmek

karşınızdakine değer verdiğiniz anlamına gelir.