[b]
Bu ilişki hiç bozulmadı...
Kangal köpeklerinin kökeni konusunda değişik rivayetler var. Bir tanesi, bu köpeklerin kökenini Asur ve Babil dönemine dayandırıyor. Buna göre, kangal köpeği bir aslan ve kaplanın çiftleşmesinden dünyaya gelmiş. Bu köpekler o dönemde, insanları vahşi hayvanlara karşı korumakla kalmıyor, aynı zamanda savaşıyorlarmış.
Bir başka rivayete göre, kangal köpeği, bir Hint mihracesinin Osmanlı Sultanı Yavuz Selim'e hediyesiymiş. Sarayda bir aslanla savaşan ve onu yenmeyi başaran bu köpek, sultanın ilgisini çekince, mihrace ona hediye etmiş. Ne yazık ki, Sivas yakınlarına savaşmaya gelen Osmanlı ordusu, yanındaki köpeği buralarda kaybetmiş. İşte, kangal köpekleri de bu kayıp köpekten üremişler.
17. yüzyılda Evliya Çelebi, kangal köpekleri için bir aslan kadar güçlü diye yazmış. Avrupa'daki çoban köpeklerinin, kıtaya akınlara giden Osmanlılar'ın beraberindeki kangal köpekleri sayesinde ortaya çıktıklarına inanılıyor.
Bozkırlara bekçilik eden bu eşsiz hayvanlar hakkında kabul edilmiş bir gerçek var. O da kangalın büyük Türk göçleri sırasında Türkistan'dan Anadolu'ya getirilen bir köpek ırkı olduğu. Kangal köpekleri dünya çapında ilgi görmekte. Bunun nedeni sahip olduğu üstün karakter ve fiziksel özellikler.
1960'larda Judy ve David Nelson çiftinin Amerika'ya götürdükleri ilk kangallar, bu köpeklerin daha iyi tanınmasını sağladı. Çift, Amerikan Kangal Kulübü'nü (The Kangal Dog Club of America) kurdu ve kangalları ayrı bir ırk olarak değerlendirmeye aldı. Amerikan halkı tarafından sevilen kangallar, artık aileden biriydi.
Amerika'dan Namibya'ya da götürülen kangallar, 1994 yılından beri burada çitaları koruma görevini sürdürmekte. Dünyadaki çita varlığının dörtte biri Namibya'da bulunuyor. Dr. Laura Marker tarafından 1970 yılında kurulmuş olan Çita Koruma Fonu'nda, Kangal köpekleri vazgeçilmez bir öneme sahip. Çiftlik hayvanlarına saldırdıkları için çiftçiler tarafından öldürülen çitalar, artık koruma altında. Namibya çiftliklerindeki hayvanlar da güvende. Bu köpeklerin sahip oldukları sürü koruma içgüdüsü, doğal hayatı korumada onları vazgeçilmez kılıyor. Bu nedenle Namibya'da da kangallar yetiştiriliyor. Kangal köpekleri yakın bir zamana kadar Kenya, Botswana, Zimbabwe, Güney Afrika, Cezayir'de de çita koruma programlarında yer alacaklar.
Kangallar yaklaşan tehlikeyi havayı koklayarak sezer. Kurtlar sürüdeki kangalları uzaklaştırmak için değişik yöntemler izler. Toplu halde saldırır ya da aralarından bazılarını köpeklerin dikkatini çekmek için görevlendirirler. Bu stratejik bir savaş. Bu savaşa daha önce girmiş olan kangal, deneyim sahibidir ve kurtların planlarından haberdardır. Deneyimli çoban ne yapacağını iyi bilir. Bu nedenle çobanlık eğitimi ülkemiz için büyük önem taşımaktadır.
Bu köpekler yüzyıllardır aynı görevi ustalıkla yerine getiriyor. Sürü koruma, onlar için öğrenilmiş bir davranış değil. Tamamen içgüdüsel. Bu içgüdüsel davranışı tamamlayan fizyolojik özelliklerinin başında da hızlı koşabilme yetileri geliyor. Bu, hedeflerini yakalamak ve tehlikeyi ortadan kaldırabilmek için gerekli olan önşartlardan biri.
Kangal köpekleri, uzun bir dönem kontrolsüz bir şekilde dünyanın değişik bölgelerine götürüldü ve safkan olmayan ırklarla çiftleştirildi. Bugün ise kangalların yurt dışına çıkışları özel izinlere tabi. Kangal ve kangal gibi ülkemizde tehlike altında olan hayvan türleri, 2003 yılında çıkan 4915 sayılı Kara Avcılığı Kanunu ile koruma altına alınmış durumda. Bu kanuna göre tüm yabani ırkların izinsiz yurtdışına çıkarılması yasak.
Kangal köpeklerinin yurt dışına çıkışlarında izin alınması gereken kurum, Gemlik'teki Askeri Veteriner Okulu ve Eğitim Merkezi Komutanlığı. Ancak, bu köpekler tüm bu önlemlere rağmen kaçak olarak yurt dışına çıkabiliyor. Bu durum şecere veren kurumların daha sıkı denetlenmesi gereğini ortaya koymakta.
Ayrı Bir Irk
Uluslararası Köpek Federasyonu, kangallarla beraber akbaşları ve diğer koruyucu köpekleri, Anadolu Çoban Köpeği adı altında, tek bir ırk olarak tanımlıyor. Bu köpeklerin tümüne birden verilen ırk numarası 331. Bu da 331 numaralı ırka ait çok sayıda kriter olması demek.
Ortadoğu Teknik Üniversitesi'nden Prof Dr İnci Togan önderliğinde, 2003 yılında sonuçlandırılan genetik araştırmalarda, Anadolu Çoban Köpeği olarak tek bir ırk altına alınan köpekler incelenmiş.
Yapılan araştırma, Türkiye'nin değişik bölgelerinden seçilen 105 Kangal ve 9 Akbaşı kapsıyor. İlk etapta köpeklerden kan ve tükürük örnekleri alınmış. Bunlardan elde edilen çoklu DNA örnekleri, dünyanın değişik bölgelerinde yaşayan köpeklere ait sonuçlarla karşılaştırılmış.
Ortaya çıkan tablo Kangalların ve Akbaşların ayrı birer ırk olduklarının kanıtı. Bu bilimsel bir gerçek.
Hedef, dünyada Anadolu çoban köpeği olarak nitelendirilen kangalın ayrı bir ırk olduğunu kabul ettirebilmek.
Kangal köpeklerinin kafatasları hafif bombelidir. Sırt çizgisi yere paralel, cigadodan aşağı iner. Kaburgalar iyi örülmüş, karın bölgesi hafif içe çekik. Bel kısa. Kuyruk topuğa kadar uzanır. Kangalın vücudu orantılıdır. Bacaklar iri kemikli, vücutla bağlantıları yüksek ve güçlüdür.
İstanbul Üniversitesi Veteriner Fakültesi Anatomi Anabilim dalından Doç Dr Vedat Onar, kangal köpeklerinin tipolojisi üzerinde çalışmakta. Üniversite bünyesinde kurulmuş olan Osteoarkeoloji Müzesi'nde, köpeklerin kafatasları üzerinde kemik okuma yöntemi gerçekleştirilmiş. Kafatasları sınıflandırıldıktan sonra, sayısız ölçüm ve değerlendirmeye tabi tutuluyor. Bilimsel sonuçlar kangal köpeklerinin tipolojisini ortaya koyuyor. Kangalın dünyada ayrı bir ırk olarak tanınması için osteoarkeolojik bulgular da gerekli.
Tüm bu çalışmalar sonunda kangal köpeklerinin tipolojik özellikleri de belirlenmiş. Buna göre, kangalın en önemli özelliği kuyruk yapısı. Yukarı kalkık ve sarmal şeklindeki kuyruk, kangalın belirleyici bir özelliği. Yüzü kara. Kulak, burun ve ağzı içine alan siyah bir maskesi var. Kulaklar büyük ve düşük, gözler oval ve derin, burun küt. Alt çene kalın ve güçlü, dişler iri. Üst dudaklar alt yan dudakların üzerinde sarkık. Postunu rengi açık gri, açık sarı veya açık kahverengi olabilir. Ayaklar iri ve bombelidir. Bacaklarsa kaslı ve uzun. Kangalın yürüyüşü kendinden emindir, hızını arttırdıkça bacakları arasındaki mesafe de azalır. Cigado yüksekliği erkeklerde 70-85 cm, dişilerde 65-75 cm'dir. Vücut ağırlığı erkeklerde 50-70 kg, dişilerde 40-55 kg arasında değişir. Kangalın ağır ya da büyük olması onu güçlü kılmaz.
Kangal, heybetli duruşu ve dengeli vücuduyla iri ve güçlü bir sürü koruma köpeği. Koyun ve keçi sürülerini içgüdüsel olarak kollamakta. Bu içgüdüsel davranışı tamamlayan fizyolojik özelliklerinin başında da hızlı koşabilme yetileri geliyor.
Kangal, bozkırın sert iklim koşullarına uyumlu, açlığa ve susuzluğa dayanıklı. Sürüdeki hayvanlarla dengeli ve koruyucu bir ilişkisi var. Önsezileri kuvvetli.
Dişi kangalların annelik içgüdüleri güçlüdür. 18. aya geldiklerinde boy büyümelerini tamamlar ve gebeliğe hazırlanırlar. Gebelik süresi 58 ile 63 gündür. İlk ay dişi kangalda pek bir değişim gözlenmez ancak birinci ayın sonunda köpek ağırlaşır. Kangallar genellikle bir batında 6 ile 8 yavru doğurur. 12 saatte memeye ulaşamayan yavrunun yaşama şansı yoktur.
Yavrular, ilk iki ay sadece anne sütüyle beslenir. Bu dönemde kangalın sahibine büyük iş düşer. Yal olarak adlandırılan kepekli arpa unuyla sütlü paparalar hazırlanır. Yavruların ve annenin en iyi şekilde beslenmesi için protein desteği gereklidir.
Kangal köpeklerinin boy büyümesi iki yaşında sona erer. Doğumdan bu süreye kadar geçen zamanda, bakım ve beslenmeleri hayati önem taşımakta. Tüm bu süre boyunca, kangalın kişilik yapısı oturur. Kuyruğunu dikleştirmeye ve toprağı eşelemeye başladığında kangal, cesaret kazanmış demektir.
Bu özgür ruhlar polis köpeği olmaya uygun değildir. Arama kurtarma köpeği olamayacak kadar da iridir. Onun doğal ortamı bozkır yaşamıdır. Kangal, korumakla yükümlü olduğu tüm canlılardan tehlikeleri uzak tutar.
Irkı Tehdit Eden Unsurlar
Kangalın sahip olduğu bu ırk özellikleri onu özel kılar ancak son yıllarda, kangal da tehdit altında. Ülkemizde kangal köpeklerine olan ilginin son yıllarda geliştiği düşünülürse, daha kat edecek çok yolumuz olduğu ortada. Kangalın soyunun korunması ve belli kriterlere bağlanması, üzerinde durulması gereken en hassas nokta gibi gözüküyor. Türkiye'de hayvancılık sektöründeki gerileme, köyden kente göç, kangalların biyolojilerine uygun olmayan bakım ve beslenme programları, kontrolsüz birleşmeler, köpek dövüşleri hatta yerel yönetimlerin başıboş köpeklerle mücadelede yaptıkları yanlışlar, bu safkan ırkın geleceği üzerindeki en büyük tehditler.
Sürü koruma köpeği olarak soylarının devamı sağlanmaya çalışılırken, Türkiye'nin dört bir yanındaki hayvanseverler ve kangal yetiştiricileri, ırkın korunmasına ve devamlılığına yönelik çabalarını, özel çiftliklerinde sürdürmekte. Amaç, değişen dünyada, kangallara yeni görev sahaları yaratmak.
Ancak kangal bozkır köpeği. Engin bozkırların yüzü üzerinde koşturması gerek. Dar alanlarda kalan kangalların vücut ve karakter yapılarında, zaman içinde deformasyonlar görülebiliyor. Bu da safkan ırkın geleceği için büyük bir tehlike. Bu tehlikeyi giderebilmek için, hayvanseverler kangalın haraket özgürlüğünü kısıtlamaz.
Bu safkan ırkın özelliklerini koruyabilmek için gerekli en önemli şartlardan biri de doğru melezleme. Diğer köpek ırklarıyla çiftleştirilen kangalların yavruları, safkanlığını yitiriyor. Irk özelliklerini gösteren anne ve babaların seçimi, istenen kangal köpeğinin özelliklerini sonraki nesillerde görülmesinin garantisi. Tabii bu yıllar sonunda alınacak bir sonuç.
UNDP
Kangal ırkını koruma amaçlı çeşitli projeler de üretilmiş durumda. Bunlardan biri Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı çerçevesinde destek gören, “kangalların geleneksel hayvancılıktaki rollerinin devamlılığının sağlanması” projesi. Yerel ve sivil girişimlerin insani ve çevresel gerekler arasındaki ince dengeyi kurabileceği inancıyla hareket eden program, kangalların dünya çapında ün salmış sürü koruma görevlerinin devam etmesi için destek veriyor.
Günümüzde kurtlarla mücadelede, dünyanın her bölgesinde, çoban köpeklerinin kullanılması teşvik ediliyor. Kangal, bu görev için biçilmiş kaftan. Onun ırk özellikleri böyle bir görevi içgüdüsel olarak yapmasını sağlıyor. Ancak ülkemizdeki kurt varlığının bilinçsiz bir şekilde azaltılması, kangalların ırk özelliklerinden gelen koruma içgüdülerini de törpülemekte.
Avrupa ve Amerika'da koruma altında olan kurt, Türkiye'de yıl boyu sınırsızca avlanabiliyor. Kurtların sayısındaki azalma, kangal köpeklerinin var oluş nedenlerinin en büyük tehdidi.
Kangallara yönelik en büyük tehdit kurt varlığının azalması değil şüphesiz. Sevgi dolu olan bu koruyucu köpekler, dövüştürülerek ırk özelliklerine ters bir davranışa zorlanıyor. Türkiye'de köpek dövüştürmek yasak olsa bile, bugün kontrol edemediğimiz birçok noktada insanlar köpeklerini dövüştürmekte. Nedensiz yere yapılan bu dövüşler, köpeklerin yaralanmalarına hatta ölümlerine yol açabiliyor. Köpeklerin daha uzun süre dövüşebilmeleri için, onlara ilaç verenler ve doping uygulayanlar da var. Kendi doğalarında var olan yok etme içgüdülerini köpeklerini dövüştürerek tatmin eden insanlar, nasıl bir suç işlediklerinin farkında değiller. Hangi ırk olursa olsun, hayvan dövüştürerek bahis oynayan ve buna seyirci kalan insanlar ekolojik dengenin en büyük tehdidi.
Kangalın korunması
Hayvanseverlerin kendi imkanlarıyla korumaya çalıştıkları bu ırkın geleceğini kurtarmak, devlet eliyle mümkün olabilir. Tüm bu sorunların tek çözümü belki de devlet desteği. Giderek Türkiye'de ve dünyada önem kazanan kangal köpeğinin geleceği için Sivas'ta çalışmalar çoktan başlamış.
Cumhuriyet Üniversitesi bünyesinde kurulmuş olan Kangal Köpeği Araştırma ve Yetiştirme Merkezi, ülkemizdeki kangal ırkının korunmasına ve iyileştirilmesine yönelik araştırmalar yapmakla kalmıyor; kangal köpeklerine ilişkin bilimsel etkinlikler de düzenliyor. Kaymakamlık da destek vermek amacıyla, 2000 yılından beri her yıl, bu merkezde uluslar arası bir festival düzenlemekte.