Geri git   Hayatimdegisti.com kişisel gelişim ritmotrans telkinli Cd'leri > Hayatım Değişti Klubü > Serbest Kürsü > Geliştiren Yazılar

Uyarılar

tasarrufumuzdaki yegane enerji olan" sevgi nedir?

Serbest Kürsü ve Geliştiren Yazılar tasarrufumuzdaki yegane enerji olan" sevgi nedir? Konusunu hayatimdegisti.com Konuğumuz olarak inceliyorsunuz hayatimdegisti.com sitemizde yaşamınızı hemen degistirecek bir cok telkinli hipnoz mp3 vardir tesaduf eseri de buradaysanız mutlaka inceleyiniz üst link TelkinCD tıklayınız tasarrufumuzdaki yegane enerji olan" sevgi nedir? İnsanın anlaması gereken sevgi varlığının gerçek özü nedir? Neden varlık sevgiye ihtiyaç duyar? Bu gün sevgi olarak adını verdiğimiz enerjiler gerçek sevgiyi mi yansıtıyor? Nicelikte sevgi gibi görünen ancak nitelikte olmayan bu hal bulunduğumuz ...

ayrıca bu konularda arama yapan konuklarımız var Geliştiren Yazılar telkin cd indir izle İstanbul Geliştiren Yazılar nerededir kimdir Geliştiren Yazılar çekirdek inanç temizliği İzmir bursa Geliştiren Yazılar hipnoz Geliştiren Yazılar olumlama seminerleri eğitimi çaresi tedavisi Geliştiren Yazılar hakkında bilgi bilinçaltı telkin cd telkin mp3 Geliştiren Yazılar kuantum düşünce kitap haberi

tasarrufumuzdaki yegane enerji olan" sevgi nedir?

Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
Alt 05-05-2008, 10:04 PM   #1 (permalink)
Binbaşı
 
cent - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Feb 2008
Mesajlar: 1,632
Tesekkür: 234
488 Mesajinıza toplam 2,287 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
cent is a name known to allcent is a name known to allcent is a name known to allcent is a name known to allcent is a name known to allcent is a name known to all
Standart tasarrufumuzdaki yegane enerji olan" sevgi nedir?

tasarrufumuzdaki yegane enerji olan" sevgi nedir?

İnsanın anlaması gereken sevgi varlığının gerçek özü nedir?
Neden varlık sevgiye ihtiyaç duyar?

Bu gün sevgi olarak adını verdiğimiz enerjiler gerçek sevgiyi mi yansıtıyor?

Nicelikte sevgi gibi görünen ancak nitelikte olmayan bu hal bulunduğumuz zaman içinde tatmin duygusu ve ihtiyacından öteye gitmemekte.

Duygularımızın tatmini için gereken enerjiye bağımlılık yaratmaktadır.
yaratılışımızın enerjisi olan sevgi fizik dünyasında kişinin dünyasal ihtiyaçları olarak algılanmamalıdır.
Tabiki fizik aleminde sevginin yansıması ve ona olan ihtiyacımız göz ardı edilemez. Fizikte elbetteki sevginin bir karşılığı olacaktır.

Wrote: A.Haldun Onuk:
Sevmek bir zorunluluk değildir ; Olmamalı ve öyleymiş gibi de gösterilmeme
lidir diye düşünenlerdenim !...


Sevmek bir zorunluluk değil aksine her hareketimizde ,eylemlerimizde var olan bir gerçektir.

Zorunlu olduğum için kendimi sevmiyorum , kendimi seviyorum çünkü bu eylemin bir parçasıyım.
Peki ne oluyorda isan herşey sevgiden olan bir külli enerjinin vasıtası olmasına rağmen sevgisiz ve tatminsiz ve bağımlılıklar içinde kaybolmakta..?

Eğilmemiş ,bükülmemiş bir nefsaniyet ile neyin kölesi olamaktayız?

Beşerin gittikçe daralan şuuru nun sevgi enerjisi fizikte nasıl yansımakta?

Sevgi enerjisi fizikte hem negatif hem pozitif olarak varlığını ifade eder.Önemli olan bunu şuurlu bir şekilde ifade etmek ve eyleme katılmak ve bu eylemin bir parçası haline gelerek tekamül edip ettirmektir.
Bizim burada seçtiğimiz yolşuurlu olarak bu sevgi enerjisinin ifadesini nasıl yaşayacağımızı ve yansıtacağımızı belirlemektir.

Bütün evreni dıştan içe doğru saran sevgi enerjisi, varlıklar tarafından çeşitli derecelerde tezahür ettirilmektedir.

Sevgi enerjisinin en düşük vibrasyonu ise bedensel ve duygusal tatmindir.

Aldığımız geri seviyedeki tesirler kendimizde mevcut bulunan enerjitik akışların doğal şekli ile hareket etmesine engel olmaktadır.

Bu engelleniş sonucu sevgi ile hareket etmek ve sevgi düşüncesinin zihnimizde oluşmasına imkan vernmemektedir.
Duygularımız bizi kontrol altına alır.Duygusallılk meydana geldiğinde ise bu sevginin tezahürü değildir.
Duygusallıkta sevmek. şefkat ,birlik vs yoktur.
Örneğin "seni seviyorum "dediğimiz bir kişiye, duygusal bir değişimden sonra "seni sevmiyorum" deriz.

Bu durumdayken biz duygularımızı değil duygular bizi yönetmeye başlar.

Tatmine ve almaya dayanan bir duygusal sevgi, kararsız ve değişken bir
sevgidir.

Kendimizi bilme, olayları değerlendirme bakımından objektifliğe ulaşabilmek için çok benlik üzerinde durmalığız.İnsanın doğal karakterleri çok benlikli olmasıdır.Herşeyden önce kendimizi tanımalıyız.
Çünkü budurum sadece sevginin tezahürü değil varlığın bütünüyle kendini tezhür etmesine engel bir durumdur.

İnsanın sevgi enerjisinin geçişine engel oluşturan en büyük etken, olumsuz duygu ve düşüncelerdir.Buna neden olan korkular ve özdeşlemelerimizdir.Korkularımız, eş koşmalarımız sevgi akışını engeller.
Doğal olanda kişisellik ve ve yorumlar yoktur.Sevgi enerjisini objektif yansıtmak fizik planda zor bir iştir.

Sevgi enerjisi yapıcı bir enerjidir o bilginin kendisidir.Var oluş enerjisidir sevgi.
Ruhsal enerjinin madde üzerindeki tasarrufu bu enerji iledir.
Sevgisizliğin neticeleri ise yıkıcıdır;karmaşa,yıkım.hastalıklar vs vs dir.

Sevmek sahte yarattığımız maketleri yıkarak gerçek olana ulaşmaktır.

Sevgi adını verdiğimiz dünyasal tatminler sevgi değildir.



Sevgiyi alamaz ve yansıtamaz bir hale geldiğimizde sevgi enerjisinden mahrum oluruz.Kendi yarattığımız olaylar içinde yıkıcı enerjilerle muhatap olur ve duygusal tatmin arayışları ile hareket ederek, giderek bu enerjilerin bağımlısı haline gelip, iç dünyamızı ışıktan yoksun bir hale getiririrz.

sevginin olmadığı yerde ışık yoktur..
Işığı bulana kadar çeşitli eprövler içinde el yordamıyla çıkış arar durumda varlığımızı heba eder duruma gelebiliriz.
İlk önce kendimizi tanımak ve bulunduğumuz durumu idrak ederek hareket etmek zorundayız.
Sevgi,sevecenlik,şefkat tüm insanlığı huzura barışa ve birliğe götürecek kişisellikten arınmış enerjilerdir.
Her varlık bu enerjileri kendi mayasına göre yansıtarak vazifesini yerine getirmekle yükümlüdür.

G.D
Sevgi.. Koşulsuz Sevgi...
Yaradan'ın kendisini tasarruf etmenin mümkünü var mı?
Nasıl olurda yaratılmış olanın tahayyülünden yola çıkarak Yaradanı
anlarız?
Sevgi sadece dillerde ise anlamanın ve anlatmanın zorluğu malumdur.
Var olmak,sadece var olmak bile koşulludur
. Her türlü enerji var
olmanın bir parçasıdır. Var olmayı anlamak eylemi gerektirir. Sevgi
eylem halindeyse varlıkla bütündür. Kainat bir sevgidir. Eylem
halindedir. Bir bitki bile eylem halinde varlığını ifade eder.
Yetişebilmesi için gereken koşullar vardır. Yaratılan her şey
birbirine bağlı ve içiçedir. Güneş ışığı bitkiye sevgisini
yansıtır,onu özümseyen bitki suyun sevgisini de özümser. Büyür
varlığını ifade eder olgunlaşır ve varlıklara kendini sunar.
Varlıklar bitkinin sevgisini özümser. Varlıklarına katar. Gübre
haline dönüşen bitki toprağa sevgisini sunar. Devamlı surette bir
eylem halinde olan sevgi evrende döner durur.
Birleştirir,yaratılanlardan yaratır.gelişir,geliştirir. Eylem..
Saf olan nedir?
İnsanın kendini iyi hissetmesi,emniyette hissetmesi sevgi midir?
Rahatlığımızı sağlamak için her türlü koşullar yaratırız.Bunun için
uğraş veririz. Ailemizle,çevremizle ilişkilerimizi kendimize göre
koşullandırırız. Bunun dışına çıkan olursa sevgisizlikle ifade
ederiz.
Kişisel egomuza sevgi adı veririz. Toplumun sevgi anlayışı ile sevgi
arasında çok fark vardır. Sevgi tabiatın kendisinde çok güzel ifade
edilmektedir. Yaşanan felaketlerde bile sevgi vardır.
Haksızlığa uğradığımızı sandığımız anlarda yaşamın bize sevgisi
sunmasını anlayamayız. Sevgi açık vicdanlarda,açık şuurlarda
anlaşılır olur. Çevremizde oluşan her olay aslında bize kendimizi
fark etmek fırsatı sunar. Sevgi eylem halinde iken bu eylemin
dışında uyur halde yaşadığımızı anlamamız için atılan tokat sevgidir.
Hücrelerimizin dönüşü sevginin eylemidir. Sevginin içinde iyilik ve
kötülük anlayışı bizim anlayışımızla aynı değildir. Bizler kendi
varlığımızı herşeyin üstünde,kendi gücümüzü bir şey sanmaya devam
ederken neyin hakimiyeti altında kaldığımızı anlamaya çalışmalıyız.
Bu gün yaşanan felaketler ve yaşanacak olan felaketler Tabiatınsevgi
eylemidir. Neticesini bizim eylemlerimiz belirler. Adalet sevgidir.
Yaşamda adaletsizlik yoktur.Attığımız her adımın bir neticesi
olacaktır.


G.D


Yunus, Tanrıyı hem seven, hem sevilen, hem de sevginin (Işk'ın) kendisi olarak görmektedir. Ona göre, kendisi Işk olan Tanrı, aşık ve maşuk olması sıfatıyla tüm varlıkları, evreni ortaya çıkarmıştır. Bütün varlıklar gibi, insan benliği de Tanrısal aşkın yansımasıdır. Varoluş, ilahi aşkın dalga dalga yayılıp, genişlemesinden başka birşey değildir ve sürgit devam etmektedir. Nitekim Astronomlar, evrenin devamlı büyümekte olduğunu günümüz teknolojisi ile de doğrulamaktadır.
Diğer sufiler gibi Yunus da, gerçek aşk sayesinde insanın giderek Tanrıya yaklaştığını ve sonuçta Tanrıyı kendi içinde bulacağını savunmaktadır. İnsan, Tanrıyı kendi içinde görmesi ile tekamül etmiş olur. Ruhun ölmezliğine inanan Yunus, şu çok ünlü dizeleriyle ruhun daima çıktığı ana kaynağa dönmesi çabası içinde olduğunu dile getirmiştir.
"Işkın aldı benden beni,
Bana seni gerek seni.
Ben yanarım dünü günü,
Bana seni gerek seni.
Ne varlığa sevinirim,
Ne yokluğa yerinirim.
Işkın ile avunurum.
Bana seni gerek seni.
Işkın aşıklar öldürür,
Işk denize daldırır.
Tecelliyle doldurur.
Bana seni gerek seni.
Işkın şarabından içem,
Mecnun olup dağa düşem,
Sensin dün ü gün endişem.
Bana seni gerek seni.
Eğer beni öldüreler,
Külüm göğe savuralar,
Toprağın anda çağıra,
Bana seni gerek seni.
Yunus durur benim adım,
Gün geçtikçe artar odum.
İki cihanda maksudum,
Bana seni gerek seni."
İnsan-evren-Tanrı birliğine inanan ve var olanın yalnızca Tanrı olduğunu söyleyen Yunus, çeşitliliğin sadece görüntüden ibaret olduğunu, Tanrısal sudur neticesinde ortaya çıkan evren ile insan'ın yapılarının, ilkelerinin özdeşliğini belirtir. Bu düşünce Yunus Emre'nin şu dizelerinde dile gelmiştir:
"Ay oldum aleme doğdum,
Bulut oldum göğe yağdım,
Yağmur olup yere yağdım,
Nur oldum güneşe geldim "...
"Nur olup güneşe (Işka) ulaşmak"... İşte Yunus'un da gerçek hedefi budur. Ölüm yoktur, yüce kaynağa dönüş vardır. Onun deyişi ile,
"İkiliğe terk et,
Birlik makamı tut.
Canlar canın bulursun,
Birlik içinde"...
Bir Bilen...

Sormuşlar bir bilgine; HAYAT ne, diye

Demiş bilgin; iki yönlü yol

Devam eder bilinmeze.

Sen görmemezlikten gelsen de

Vardır bir yoldaş her köşesinde.

Bazen çıkarsın zorlukla dar bir yokuştan

Bazen de aşarsın dertleri

Sanki uçuyormuş gibi inerek burdan.

Peki, SEVGİ nedir, demiş biri...

Kalbine sığmayacak kadar geniş,

Dedikodusunu yapamayacağın kadar temiz,

Kokusunu alamayacağın kadar uzak

Hayal edemeyeceğin kadar yakın...

Ya KORKU nedir, diye atılmış diğeri...

Bir yağmur damlasındaki barut kokusu. Belkide saklanılan bir hayal yontusu

Ya da bir miniğin haykırışı,

Yada yüreği yaralı bir kuşun feryadı...

Peki ya ÜMİT nerededir, diye atılmış bir ümit avcısı...

Bilinmezde değildir bilirim, demiş yerini kaygılı ve tasalı.

Aradın boşuna her yeri ama unuttun en kolay yeri

Besbelli

Bunu derken işaret etti insanın en derinden yaralanan

Yerini...

Peki DOST kimdir, diye sormuş biri...

Demiş; paylaştığın mı sevgini, korkunu, ümidini ve yenilgini,

Verdin mi yüreğini, ağladın mı onun gibi.

Hissettin mi DOSTLUĞU, demiş diğeri.

Bilgin demiş:

Karşılığı olmadan verilirmi hiç yürekteki sevgi?

Dostluk dediğin; tek bir ruhun, iki ayrı bedende dirilmesi...

(dilden dile öyküler)

Sevgi

S-Sadakat
E-Emek
V-Vericilik
G-Güzellik
İ-İhtimam

(Sevgi sadık olmaktır, emek ister, almadan vermeyi bilmektir,
güzeldir ve ihtimam ister)


Aşk

A-Alak
Ş-Şevk
K-Kalp

(Aşk bir alakdan doğar. Alaka ve ilgi ile şevke gelir. Kalpte yerini
bulur)


Sadakat

S-Sevgi
A-Arzulamak
D-Değer bilmek
A-Asla rücu
K-Kurbiyet
A-Alaka duymak
T-Teslimiyet

(Sadakat sevgiyle başlar ve teslimiyetle son bulur. Arzulanan
değerini bilirse asla rücu eder ve kurbiyet halinde yakınlık tesis
edilir. Aşk ile doğan alaka teslimiyetle nihayete erer.)
SEVGİNİN DİLİ

Sevginin diliyle mi konuşuyorsunuz? Hareketlerinizle başkalarının
işlerini kolaylaştırıyormusunuz yoksa zora mı sokuyorsunuz? Sevgi
dili aktivasyon demektir, hareket demektir. Bu dili iyi kullananlar
sıkıntıda olanların sıkıntılarını dindirirler, zorda olanları
rahatlatırlar, onlara sabrı tavsiye ederler.

Sevgi dilinin sözcükleri davranışlarınızdadır. Dilinizin söylediği
güzel şeyleri hareketlerle de süslemektir. Fedakar olmayı bilmek,
önce ben dememektir. Hatta diyebilirsen önce sen diyebilmektir. En
önemlisi sen, ben kavramlarından kurtulup biz diyebilmektir sevgi
dili.

Siz sevgi dilini kullanan birini görünce hemen tanırsınız. Çıkarları
zarar gördüğünde hemen arslan kesilmez, başkasının kötü durumunda
kuzu gibi davranmaz.

Sevgi dili gönüllere hitap eder. Bu dili herkes anlamaz. Sevgi
dilinin sözlerini, o dile yatkın olanların kalpleri çözer ve beyne
değil, kalbe indirirler anlamları.

Seven sevdiğiyle beraberse onu iyi anlamaya çalışmalı.. Aynı dili
konuşan, aynı gözlerle de bakmayı bilir. O halde sevelim, sevilelim,
güzeli görüp, güzelle hasbihal edelim gönülden gönüle sevgi diliyle..

Dili çözülen sevgi geldi aşka
Bir tek oldu gördüğü başka başka
Dayanıp gönlü bir Hakka
Seyreyledi kendini bir başka…
" AŞK " özünde bulduğunu karşında görmektir.....



“Aşk”, özünde bulduğunu, karşında görmektir!

Aşk, bilincin kendi sûretini karşısında görüp, ikilikten kurtulmak uğruna Tekliğin cazibesine kapılmasıdır! Aşkın alâmeti, güzelliğine hayran olanın yüzünde görünür, ama onu da aşıklardan başkası tanımaz! Çünkü aşıklar, her dem aynada kendi seyrine dalanlardır! Seyrine ermeyen, aşkı bilemez, anlayamaz!

“Aşk”, Allah bahşidir, karşılıksız lütûftur, dilediği kuluna yüzünü göstermesidir!

Ve aşk “Hakikat” saadetine götüren “sevgi” yoluna davettir. Aşk, hem de sevginin “kıvılcımıdır”, onunla tutuşursa eğer gönül, ışıl ışıl bir “meşale” olur, yanar, yandıkça yolu aydınlatır! Aşkın amacı, gören ve görülen ikiliğinden kurtarıp, sevginin bütünlüğüne erdirmektir, hazmedebileni!

Aşk meşalesinin tutuşmasından gaye, sevgi yolunu göstermesidir yolcuya! Aşk kapısından girmekten gaye, “sevgi” yolunu adımlayarak Birlik sarayına erebilmektir.

“Aşk”ı söndüren, havasız bırakan köpük “gururdur”! Gurur, benliği tutan kaptır, benliğin muhafazasıdır, bireyi bütünlükten ayrı tutandır!

“Aşk” meşalesini yanar tutmanın çaresi, “benliği” ona yakıt yapmaktır! Benlik yandıkça, aşk ışıldar ışığı artaraktan… “Aşka” “benliğini” tercih edenin meşalesi söner, yolu karanlık kalır. Kaybedenler, “aşkı”, benliği uğruna feda edenlerdir…Sevginin yolu sonsuzdur, yaşandıkça ufku enginleşir, bitmez, tükenmez… Aşk meşalesi yandıkça, sevgi yolu aydınlık görülür. Sevgi “bilinçle” yaşanır, “akılla” yaşanır, “ilimle” olgunlaşır, sağlamlaşır! Sevgi, akılsız, bilinçsiz yaşanmaz! Aşkı akılsız da tadabilir ama, aklı olmayan sevgi yolunu katedip nihai hakikatine sağlam ulaşamaz! Aşka dahli yoktur kimsenin, o bir kıvılcımdır, eczaya sürtünen kibrit gibi bir anda yanar, ama sevgiye erdirmesi, aklın ve ilmin eseridir…

Sevgi yolunu katetmekten gaye ise, yoldaki “başka” kavramlarını terk edip “birliğin saadetine” ulaşmaktır! Sevgiyle yaşadığın “duygular” değil, “sevgin uğruna neleri terkebildiğindir” saadete erdiren! O yolu alanlar, sevdası uğruna terkedebildikleri kadar ilerleyenlerdir!

“Sevgi” yolunda ilerlemeye ayakbağı, “sevgiyi” yaşamaya engel olan, “başkalarını ve etrafı” görmendir, bir olamamandır! “Çokluk” bir yana, “ikilik” dahi sevgi yolunda şaşı kalmaktır!

“Etraf” ve “başkası” kaygısı terkedilmedikçe, sevginin hasılasına erilmez, sevdiğinle bir olunmaz! Yolda kalmamanın çaresi, gördüğünde, sevdiğinden başkası olmadığını yaşamandır… Sevmek, her yüzde sevdiğini bir türlü haliyle görmeyi gerektirir. Sevmek, başkası diye kimseden yüz çevirmemeyi gerektirir. Sevmek, başkası diye kimseyi kıskanmamayı, kızmamayı, alınmamayı, kınamamayı gerektirir! Sevmek, her yüze sevdiğin gibi teveccüh etmeyi gerektirir; her an sevdiğinle olduğunu ve her yaptığının sevdiğine ulaştığını yaşamayı gerektirir. Seven, huyunu terkeder, yargısını terkeder, tepkisini terkeder! O yoldan ayrılmamak için neyi varsa feda eder! Sevginin hakikatini yaşayanlar, gözü sevdiğinden başkasını görmeyenlerdir!…

Gözün sevdiğinden başkasını görmez olursa eğer hakikaten, “gayrı” kalkar dünyandan, kendini de göremezsin ve dahi gören, bu bildiğin “sen” olmazsın! Görürsün ki, başlangıçta yüzünü gösteren AŞK’tır, nihayetinde kendi güzelliğine hayran olan! Ne sevensin sen orada, ne de sevilen karşında! Sadece AŞK’tır Bâki olan Birliğin Saadetinde… Tıpkı evvelinde olduğu gibi…

(Ahmed Baki )
“Bil ki sevgi tanımı yapılamayan işlerdendir. Sevgiyi ancak aşka tutulan ve sıfatı aşık olanlar bilir.”



“Aşık kişi sevgilisi olan Allahın sözünden başkasına sağırdır onun aşkından başkasına kördür. Sevgilisinin yüzünden başka gördüğü tüm manzaraya karşı kör olduğu, sevgilinin konuşmasından başkasına ilgisiz kaldığı zaman, ancak aşk o insnan hakim olur. O zaman kalbin üzerine bir mühür koyar ve oraya sevgilisinin sevgisinden başka hiçbir şeyi sokmaz. Hayal hazinesinin üzerine bir kilit vurur bir sürgü sürer, böylece hayalinde sevgilinin suretinden başkasını hayal etmez, Onunla duyar onun için duyar. Onunla görür onun için görür. Onunla konuşur onun için konuşur.



Bizzat ben hayal gücüyle öyle etkilendim ki, aşkım, tıpkı Cebrail’in Allah resulüne somut olarak gözükmesi gibi, sevgilimin suretini gözlerimin önüne hissedilir biçimde getiriyordu ve ben ona bakmamazlık edemiyordum. O benimle konuşuyordu, ben de ona kulak verip dinliyordum. Ve ne söylediğini anlıyordum. Günlerce en ufak bir şey yiyemedim. Her ne zaman sofra önüme gelse sevgilim sofranın ucuna geliyor, bana bakıyor ve bizzat kulaklarımla duyduğum sözler söylüyordu bana; “Beni seyrederken yemek mi yiyeceksin?” diyordu..


Bunun üzerine bende yemek yemekten vazgeçiyordum ama açlık da duymuyordum. Ona öylesine sırılsıklam aşık olmuştum ki sonunda ona baka baka şişmanladım. Bakışlarım ona çakılmıştı ve o benim için gıda ve besin kaynağı olmuştu. Dostlarım ve ailem, hiçbir şey yemediğim halde böyle şişmanlayışıma şaşırıyorlardı çünkü gülerce ne olursa olsun hiçbir şey tatmadan yemeden içmeden o şekilde kalmıştım. Açlık hissetmiyordum. Susuzlukta duymuyordum. İster oturayım ister ayakta durayım ister hareket edeyim ister hareketsiz durayım gözlerimin önünde hep O durmaktaydı.



Sevgilisinden başkasına düşünmeye fırsat verebilen bir akıl yada bir akıl yürütme varsa, o sevgi saf ve gerçek değildir. O ancak nefste (insanda) geçici bir durumdur.”



İBNİ ARABİ - İLAHİ AŞK
“Sevilen her şey güzeldir; fakat aksine her güzel olanın sevgili olması gerekmez. Güzellik, sevgililiğin bir parçasıdır; sevgili olmaktır temel olan. Sevgililik oldu mu, elbette güzellikte olur; bir şeyin parçası tümünden ayrılamaz; onunla beraberdir, birdir. Mecnun’ un zamanında Leyla’dan daha güzel olanlar vardı; fakat Mecnun’ un sevgilisi değildi onlar. Mecnun’a, Leyla’dan daha güzel olanlar var, onları getirelim dediler. Dedi ki: Leyla’nın şeklini sevmiyorum ki ben; Leyla bir şekil değil; elimde bir kadehe benzer Leyla. Ben o kadehle şarap içerim. Şu halde ben içip durduğum o şaraba aşığım. Siz kadehi görüyorsunuz, şaraptan haberiniz bile yok. Bana altınlarla bezenmiş, mücevherlerle süslenmiş kadeh sunsalar, fakat içinde sirke olsa, yahut şaraptan başka bir şey bulunsa ne işim var o kadehle benim? İçinde şarap olan eski, kırık bir kadeh o kadehten, hatta o kadeh gibi yüzlerce kadehten daha iyidir bence; fakat kadehi şaraptan ayırt edebilmek için bir aşk, bir şevk gerek. Hani aç, on gün bir şey yememiş biriyle günde beş kere yemek yemiş bir tok... İkisi de ekmeğe bakar ama tok, ekmeğin şeklini görür; açsa ekmeği değil, canı görür; can görünür ona ekmek. Çünkü ekmek kadehe benzer, tadıysa içindeki şaraptır sanki; o şarap ancak iştah özleyiş gözüyle görülebilir. Şimdi iştahlan, özle de şekli görme, varlık aleminde, her yerde sevgiliyi gör. Şu halkın şekli, kadehlere benzer; şu bilgiler, hünerler, sanatlarda kadehte ki nakışlardır. Görmez misin, kadeh kırıldı mı, nakışlar kalmaz. Şu halde iş, kalıp kadehlerindeki şarapta, o şarabı içen ve gören kişide.”



(Fihi Ma-fih)



Farsça şiir söyleyen şairler, aşkı "iksir" olarak tanımlamışlardır. Kimyagerler, tabiatta bir maddeyi başka bir maddeye çevirme kabiliyeti taşıyan "iksir" veya "kimya" adlı bir maddenin varlığına inanmış ve asırlarca bu maddeyi arayıp durmuşlardır. Şairler "Değişim ve dönüşüm gücüne sahip olan gerçek iksir sevgi ve samimi aşktır; çünkü aşk, nitelikleri değiştirebilecek güce sahiptir." dediler.
Aşk mutlak iksirdir, kimyanın özelliğini taşır, yani maddelerin yapısını değiştirir, insanlar da bir tür maddedir zaten. Gönlü gönül eden aşktır, aşk olmasa gönül de bir avuç topraktır.

Dertsiz gönül, gönül değildir zaten
Bezgin insanlarda aşk arama sen!
Allah'ım! Yanıp yakılan bir bağır ver bana
Bağrımda bir yürek: Sürekli yana kavrula!

Aşk ve sevginin en belirgin özelliklerinden biri güç ve enerji taşımasıdır. Sevgi, güç ve enerji verir insana, korkağı cesurlaştırır.
Ana tavuk, bunun en çarpıcı örneğidir. Bir kümes tavuğunu düşünün. Pısırık, bezgin ve ürkektir; gün boyunca kanatlarını toplayıp sırtına verir, bir solucan bulabilmek için aranır, en küçük bir sesten bile ürker, ödü patlayacak gibi olur, küçük bir bebekten bile kaçar. Ama aynı tavuk civciv çıkarıp da annelik sevgisi bağrına dolunca değişiverir; kanatlarını açıp yere doğru gererek savunmaya hazırlanır, savaşa girmekten çekinmez, sesi bile daha gürleşir, adımları kararlılaşır, vakurlaşır. Daha önce bir tehlike sezdiğinde telaşla firar ederken, bu kez tehlike sezdiğinde hemen saldırıya hazırlanır, korkusuzca saldırır.
Korkak bir tavuğa bile böylesine güç ve cesaret veren şey, sevgi ve aşktan başkası değildir.
Sevgi ve aşk tembeli çalışkan, hantalı atılgan ve hatta aptalı zekileştirir.
Bekar oldukları sürece kendi şahıslarıyla ilgili meseleler dışında hiçbir şeyle yakından ilgilenmeyen bir delikanlıyla genç kız, evlendikleri zaman değişmekte ve sıcak aile yuvasında ilk kez kendilerinin bir başkası karşısında sorumlu olduklarını hissetmektedirler. Giderek isteklerin sahası genişlemekte, hele çocuk sahibi olduklarında bu çift büsbütün değişivermektedir. Mesela eğer delikanlı tembel ve pısırıksa, çalışkan ve inanılmaz derecede hareketli oluvermektedir; baba evinde yatağından erken kalkmaya bile üşenen genç kız, beşikteki bebeğinin ağlama sesini duyar duymaz uyanıp onunla ilgilenivermektedir!
Gevşeklik, üşenme ve pısırıklığı giderip, gençleri böylesine enerjik kılan ve fedakarlığa iten bu güç, hangi güçtür sahi?! Sevgi ve aşk değil midir bu değişimi yaratan?
Cimriyi eli açık; sabırsızı sabırlı ve tahammüllü insana dönüştüren güç, aşktan başkası değildir.
Sabahtan akşama kendi kursağını düşünüp toprağı gagalayan bencil ve korkak bir tavuğu, yiyecek bir şey bulur bulmaz civcivlerini çağırıp onlara yediren cesur ve savaşçı bir mahluka dönüştüren güç, annelik sevgisi ve ana aşkından başka bir şey midir?
Düne kadar tembel ve şımarık olan genç bir kızı minik bebeği karşısında çalışkan, enerjik ve fedakar bir anneye dönüştürüp çocuğu uğruna zahmetlere katlanma gücü veren şey sevgi ve tutku değil midir?
Sevgi ve aşk öyle bir güçtür ki gevşeklik, bencillik ve şiddeti yok edip şefkat ve fedakarlığa dönüştürür, kabalığı giderip duygusallığı getirir, sorumluluk ve birliktelik aşılar, ayrılığı gayrılığı yok eder, hırçınlık ve bunalıma son verir, insanın bütün güçlerini organize ve seferber eder, kısacası sevgi ve aşk, köklü değişiklikler yaratma gücüne sahiptir.
Edebiyat ve şiir sahasında, sevgi ve aşkın etkilerinden söz edilirken daha ziyade onun ilham verici ve yapıcı etkisi ön plana çıkar:

Çiçekten aldı bunca marifeti bülbül
Yoksa o gagada ne gezerdi bunca gazel?!

Gülün bülbül üzerindeki bu olumlu tesiri dıştan içe yönelik olsa da, aslında sevgi ve ilginin gücünden başka bir nedeni yoktur bunun:

Mecnun, durup dururken Mecnun olmadı ya!
Leyla'nın aşkı çekip götürdü onu yıldızlara!

Evet, aşk gizli güçlerini ortaya çıkarır insanın; dizginlenmiş güçlerin boşanıvermesini sağlar, atomu parçalayıp atom enerjisine dönüştüren unsur da sevgi ve aşktır.
Aşk, ilham kaynağıdır ve bir kahramana dönüştürür insanı. Güçlü bir sevgi ve tutku sonucu ortaya çıkmış nice şairler, filozoflar ve sanatçılar vardır.
Aşk, nefsi tekamüle erdirir; hayra vesile olabilecek yetenekleri harekete geçirip ortaya çıkarır; algılama konusunda ilham gücü verir, duygu ve his dünyasında irade ve gayret kazandırır insana; hele ulvi bir boyutta olursa kerametler ve olağanüstü güç ve yetenekler kazandırır. Ruhu çirkinliklerden temizler. Bencillikten doğan soğukluğu, cimrilik ve pintiliği, kibir ve mağrurluğu, kendini beğenmişliği yok eder. Kin, nefret ve ukdeyi silip süpüren sevgidir, adeta sevgisizliktir bunların ortaya çıkmasının sebebi.

Sevgi acıları tatlılaştırır
Bakırı altına dönüştürür.

Aşk ve sevginin ruh üzerindeki etkisi yapıcı ve geliştirici, beden üzerindeki etkisi ise yıkıcı ve eriticidir. Aşkın beden üzerindeki etkisi zayıflama, erime, sararıp solma, iştahsızlık, hazımsızlık ve sinir bozukluğu gibi durumlardır, hatta denilebilir ki beden üzerindeki etkilerinin tamamı yıkıcı ve eriticidir. Halbuki ruh üzerindeki etkisi hiç de böyle değildir; aşkın türü ve nasıl kullanıldığı da bu bağlamda çok etkilidir. Sosyal etkileri bir yana, ruhi ve ferdi açıdan tamamlayıcı ve kemale erdiricidir. Zira güç, enerji, şefkat, birlik, samimiyet ve çalışkanlık kazandırmaktadır insana; zaaf ve yılgınlığı, zavallılık ve zilleti, ayrılık-gayrılık ve aptallığı gidericidir. Kur'an'ın "dess" diye tabir ettiği günah, hata, ayıp, çirkinlik ve olumsuzlukları siler süpürür; hileyi, yalanı dolanı alır götürür, katıkları giderip ihlas getirir. Şairin de dediği gibi:

Can sahibi cismi viran ederse eğer
Viran olduktan sonra yeniden imar eder
Sefan olsun ey can, aşk için, sefa için
Malı-mülkü, varı-yoğu sarfettin
Altın hazinesi için önce harap etti evi
Sonra daha güzel bir hazine imar etti
Suyu kesti, ama arkı temizlemek içindi bu
Sonra da kendi pınarından açtı tertemiz su
Postu deldi okla gerçi, ama
Yeni bir deri çıkardı, taptaze.
Mükemmel insanlar sırrı bilirler
Kendilerinden geçmiş, mest olmuşlardır bu yüzden.
Ama sırt çevirmemişlerdir ona, sarhoşlukla
Dostun aşkında gark olmuşlardır aslında...


Üstad Mutahhari'nin "Bilinmeyen Simasıyla Hz Ali" adlı kitabından..

Masumi Toyotome adında bir Japon yazardan; "Dünyada sevilmek istemeyen kişi yok gibidir" diye başlıyor.

"Ama sevgi nedir,nerede bulunur,biliyor muyuz?"diye soruyor

Sonra anlatmaya başlıyor ...

"Sevgi üç türlüdür !"

Birincinin adı "Eğer " türü sevgi...

Belli beklentileri karşılarsak bize verilecek sevgiye bu adı takmış Yazar.

Örnekler veriyor:

Eğer iyi olursan baban, annen seni sever.

Eğer başarılı ve önemli kişi olursan, seni severim.

Eğer eş olarak benim beklentilerimi karşılarsan, seni severim.

Toyotome "En çok rastlanan sevgi türü budur" diyor.

Bir şarta bağlı sevgi... Karşılık bekleyen sevgi...

"Sevenin, istediği bir şeyin sağlanması karşılığı olarak vaat edilen bir sevgi türüdür bu" diyor yazar.

"Nedeni ve şekli bakımından bencildir. Amacı sevgi karşılığı bir şey kazanmaktır."

Yazara göre evliliklerin pek çoğu "Eğer" türü sevgi üzerine kurulduğu için çabuk yıkılıyor. Gençler birbirlerinin o anki gerçek hallerine değil, hayallerindeki abartılmış romantik görüntüsüne aşık oluyor ve beklentilere giriyorlar.

Beklentiler gerçekleşmediğinde, düş kırıklıkları başlıyor.

Sevgi giderek nefrete dönüşüyor. En saf olması gereken anne baba sevgisinde bile "Eğer" türüne rastlanıyor.

İnsanlar "Eğer" türü sevginin üstünde bir sevgi arayışı içindeler aslında...

"Bu sevginin varlığını ve nerede aranması gerektiğini bilmek, yaşamı sürdürmekle, ondan vazgeçmek arasında bir tercih yapmakla karşı karşıya kaldığımızda önemli rol oynayabilir" diyor,Masumi Toyotome.

İlginç değil mi?

İkinci türe geçiyoruz. "Çünkü " türü sevgi...

Toyotome bu tür sevgiyi şöyle tarif ediyor:

"Bu tür sevgide kişi, bir şey olduğu, bir şeye sahip olduğu ya da bir şey yaptığı için sevilir.

Başka birinin onu sevmesi, sahip olduğu bir niteliğe ya da koşula bağlıdır."

Örnek mi?..

"Seni seviyorum. Çünkü çok güzelsin (Yakışıklısın!)"

"Seni seviyorum. Çünkü o kadar popüler , o kadar zengin, o kadar ünlüsün ki..."

"Seni seviyorum. Çünkü bana o kadar güven veriyorsun ki... "Seni seviyorum. Çünkü beni üstü açık arabanla, o kadar romantik yerlere götürüyorsun ki..."

Yazar, Çünkü türü sevginin, Eğer türü sevgiye tercih edileceğini anlatıyor.



Eğer türü sevgi, bir beklenti koşuluna bağlı olduğundan büyük ve ağır bir yük haline gelebilir.

Oysa zaten sahip olduğumuz bir nitelik yüzünden sevilmemiz, hoş bir şeydir, egomuzu okşar. Bu tür, olduğumuz gibi sevilmektir.

İnsanlar oldukları gibi sevilmeyi tercih ederler. Bu tür sevgi onlara yük getirmediği için rahatlatıcıdır.

Ama derin düşünürseniz, bu türün, "Eğer" türünden temelde pek farklı olmadığını görürsünüz. Kaldı ki, bu tür sevgi de, yükler getirir insana...

İnsanlar hep daha çok insan tarafından sevilmek isterler. Hayranlarına yenilerini eklemek için çabalarlar.

Sevilecek niteliklere onlardan biraz daha fazla sahip biri ortaya çıktığı zaman, sevenlerinin, artık ötekini sevmeye başlayacağın dan korkarlar.

Böylece yaşama sonsuz sevgi kazanma gayret keşliği ve rekabet girer.

Ailenin en küçük kızı yeni doğan bebeğe içerler. Sınıfın en güzel kızı, yeni gelen kıza içerler. Üstü açık BMW' si ile hava atan delikanlı, Ferrari ile gelene içerler. Evli kadın kocasının genç ve güzel sekreterine içerler.

"O zaman bu tür sevgide güven duygusu bulunabilir mi?" diye soruyor, Toyotome.

"Çünkü türü sevgi de, gerçek ve sağlam sevgi olamaz" diyor.

Bu tür sevginin güven duygusu vermeyişinin iki ayrı nedeni daha var ...

Birincisi "Acaba bizi seven kişinin düşündüğü kişi miyiz?" korkusu. Tüm insanların iki yanı vardır. Biri dışa gösterdikleri, öteki yalnızca kendilerinin bildiği...

"İnsanlar sandıkları kişi olmadığımızı anlar ve bizi terk ederlerse" korkusu buradan doğar.



İkincisi de ..

"Ya günün birinde değişirsem ve insanlar beni sevmez olurlarsa .." endişesidir. Japon yazar "Toplumlardaki sevgilerin çoğu 'Çünkü' türündendir ve bu tür sevgi, kalıcılığı konusunda insani hep kuşkuya düşürür" diyor ..

Peki o zaman, gerçek sevgi, güvenilecek sevgi ne?.."



Ve işte sevgilerin en gerçeği !...

"Üçüncü tür sevgi benim "Rağmen" diye adlandırdığım türdür" diyor yazar.

Bir koşula bağlı olmadığı için ve karşılığında bir şey beklenmediği için "Eğer" türü sevgiden farklı bu ..

Sevilen kişinin çekici bir niteliğine dayanıp, böyle bir şeyin varlığını esas olarak almadığı için "Çünkü" türü sevgi de değil. Bu üçüncü tür sevgide, insan "Bir şey olduğu için" değil, "Bir şey olmasına rağmen" sevilir.

Güzelliğe bakar mısınız?

Rağmen sevgi ...

Esmeralda, Qusimodo'yu dünyanın en çirkin, en korkunç kamburu olmasına "rağmen" sever. Asil, yakışıklı, zengin delikanlı da Esmeralda'ya çingene olmasına "rağmen" tapar...

"Kişi dünyanın en çirkin, en zavallı, en sefil insanı olabilir.

Bunlara 'rağmen' sevilebilir.

Tabii bu sevgiyle karşılaşması şartı ile ..."

Burada insanın, iyi, çekici ya da zengin konum edinerek sevgiyi kazanması gerekmiyor. Kusurlarına,cahilliğine, kötü huylarına ya da kötü geçmişine "rağmen" olduğu gibi, o haliyle sevilebiliyor.

Bütünüyle çok değersiz biri gibi görünebiliyor ama en değerli gibi sevilebiliyor.

Japon yazar "Yüreklerin en çok susadığı sevgi budur" diyor.

"Farkında olsanız da, olmasanız da, bu tür sevgi sizin için yiyecek, içecek,giysi,ev, aile, zenginlik,başarı ya da ünden daha önemlidir.

"Bunun böyle olduğundan nasıl emin?

Haklı olduğunu kanıtlamak için sizi bir teste davet ediyor .. "Su soruma cevap verin" diyor.

"Kalbinizin derinliklerinde, dünyada kimsenin size aldırmadığını ve hiç kimsenin sizi sevmediğini düşünseydiniz, yiyecek, elbise, ev, aile, zenginlik, başarı ve üne olan ilginizi yitirmez miydiniz? Kendi kendinize 'Yaşamamın ne yararı var' diye sormaz mıydınız?"

Devam ediyor Toyotome...

"Şu anda en sevdiğiniz kişinin sizi sadece kendi çıkarı için sevdiğini anladığınızı bir düşünün... Dünya birden bire başınızın üstüne çökmez miydi? O an yaşam size anlamsız gelmez miydi?"

"Diyelim sıradan bir yaşamınız var. Günlük yaşıyorsunuz.

Günün birinde, gerçek, derin ve doyurucu bir sevgi bulacağınızdan umudunuz olmasa, kalan hayatınızı nasıl yaşardınız?" diye soruyor ve yanıtlıyor :

"Böyleleri ya iyice umutsuzluğa kapılıp r ediyorlar ya da iyice dağıtıp yaşayan ölü haline geliyorlar."



"Toyotome, hem de nasıl iddialı savunuyor "Rağmen" sevgiyi...

"Bugün yaşamınızı sürdürebilmenizin nedeni 'Rağmen' türü sevgiyi şu anda yaşamanız ya da bir gün bu sevgiyi bulacağınıza inancınızdır."

Son sözlerinde biraz umutsuz, Toyotome..

"Bugün yaşadığımız toplumda herkesi doyuracak bu sevgiyi bulmak zor. Çünkü herkesin sevgiye ihtiyacı var. Kimsede başkasına verecek fazlası yok" diye açıklıyor.

Anlatıyor "Yakınımızda olan birinin bu sevgiyi bize vermesini bekleriz. Ama o da aynı şeyi başkasından beklemektedir."

Peki bu dünyada sevgi ne kadar var?..

Yazara göre, açlığımızı biraz bastıracak kadar ve de yemek öncesi tadımlık gelen iştah açıcılar gibi.

Bu minnacık tadım, bizi daha müthiş bir sevgi açlığına tahrik ve teşvik ediyor. Bu minnacık tadım sevgiye ne kadar muhtaç olduğumuzu anlatıyor. Büyük bir hırsla ana yemeğin gelmesini ve bizi doyurmasını bekliyoruz...

Hani nerede?

Hepsi o...

Ve asıl çarpıcı cümle en son da ;



"Dünyadaki en büyük kıtlık, "rağmen" türü sevginin yeterince olmayışıdır."
İnsanın her davranış ve duygusunun gerçekleşebilmesi için aslında vücudunda bir kimyasal işlem gerektiğini bilim söylüyor.
Sevmeyi bilmeyenlerin vücutlarında bu kimyasal madde eksikliği olabilir mi?

SAKSU bu soruna cevap olabilir mi);


Evrende her şeyin enerjiden oluştuğu bir gerçektir. Her enerjinin de bir frekansı vardır.



Her frekans bir dalga boyu demektir.



Bu ne demektir?



Maddeleşmiş ya da madde-leşememiş her düşünce gibi, her renk ve her koku da bir frekans ve dalga boyuna sahiptir.

Yaşamın her döneminde özel anlamlar taşıyan Aşk’ın ne olduğu konusunda ise farklı düşünceler vardır. Bu konu üzerinde çalışan bazı bilim adamları, “Aşk’ın beğeni ve ilgiyle değil, vücudun kimyasıyla alakalı olduğunu, Aşkın yalnızca doğrudan iletişimle oluştuğunu ileri sürüyor."



Aşk, bazı bilim adamlarına göre; sanıldığı gibi duygusal bir olay değil, hormon kimyasının belli koşullarda ortaya çıkan bir sonucudur ve herkes her yaşta böyle bir durumla karşılaşabilir. Ayrıca bu duygu, dişiyle erkek arasında oluşan duygusal bir olgu değil, iki kişi arasında meydana gelen etkileşimle ortaya çıkan salgısal bir durumdur. Beyin ve beyincik tarafından üretilen Phenylethylamin salgısının [C6H5CH(NH2)CH3] insanda yarat-tığı bir olgudur. Karşımızdaki kişinin bakış etkisi, saç rengi, vücut yapısı ve duruş şekline ilişkin veriler toplanıp süratle beyne giderken; ses tonu, gülme biçimi ve davranışları da beyinsel incelemeden geçer. Bu arada kokular algılanır. Elde edilen veriler beyinde sınıflandırılıp, doğuş-tan beri biriktirilmiş anı ve bilgilerle karsılaştırılır. Karşılaştırma sonucu ortaya çıkan bilgiler, anı, beklenti ya da beğeni formlarına uyuyorsa, Hipotalamus, Phenylethylamin salgısı üretmeye başlar.



Bu durum fizyolojik zincirleme reaksiyonlara sebep olur. Kişi beyinsel faaliyetlerini sürdürürse, reaksiyonların etkisi derinleşerek artar ve kişi salgısal bir tutsaklığa girer ki, insanlar buna aşk derler.



Birbirlerini gören ve ilk bakışta aşık olanlarda o ilk bakış bilinç altında şifrelenmiş olarak duran kimyasal işlemleri çözen bir anahtar gibidir.

Digitürk kartı gibi, yada Cine 5 dekoder kartı gibi...

En önemlisi her çiftin anahtarı da değişiktir.

Bu etkileyici ilk bakışın etkisiyle -bu da bir dalga boyu ve özel frekans demektir- beyin yukarıda bahsettiğim Phenylethylamin adlı hormonu salgılar.

Bu hormon kandaki Adrenalin oranının artmasına neden olur.

Adrenalin seviyesinin belirli bir düzeye gelmesi sonucunda ilgili kişinin derisi -tüm ter bezleri- sadece karşısındakinin algılayabileceği bir koku salgılar.

Bu koku –bu da bir başka dalga boyu ve frekanstır- ilgili kişilerde, yani hem erkek hem kadında erkeklik hormonu Testosteren’in salgısını arttırır.

Bunun etkisiyle beyin Dopamin adlı bir hormon salgılar. Bu da ayrı bir frekans ve dalga boyudur.

Dopomin’in etkisiyle erkekte ve kadında Ostragen yapımı süratlenir...



İnsanoğlunun Aşil topuğu belki de budur...

__________________

 

 

Buraya ilk defa geliyorsanız ismim Atakan Sönmez ve burası hayatimdegisti.com.Boğaziçi üniversitesi mezunuyum ve Türkiyede ilk Subliminal Telkin Uzmanıyım.tıklayın

Bir site olsa onu bulanların uykuda dinledikleri mp3 ler ile hayatları değişse… Bir site olsa onu bulanlar hipnoz olmadan sadece subliminal mp3 leri yükleyip ve uykuda dinleyerek hayatlarını değiştirseler. Bu fikir 1995 yılında yani 25 yıl önce çıkmıştı. 15 yıl önce ise bu mp3 lerin kişiye engel olan çekirdek inançlara göre hazırlanması yani cekirdekinanc.com fikri oluştu

Hipnoz gibi bir şey mi subliminal mp3 nedir?

Tam olarak değil. Öncelikle size engel olan 0-11 yaş arası oluşan bilinçaltı kayıtlarınız yani çekirdek inançlarınız bulunur. Sonra bu çekirdek inançlarınızın pozitif halleri olumlamalar isminize özel olarak mp3 lerin ve müziğin içine gizlenir. Siz de uykuda ya da uyanıkken bu mp3 leri dinleyerek sonuç alırsınız. Çocukluğunuzda size söylenenlerin tam tersini dinlediğiniz kayıtlarla binlerce kez bilinçaltınıza yerleştirmiş oluruz.

Çekirdek inançların hayatımda engellere neden olduğunu nasıl anlarım?

Hayatınızda hep aynı şeyler tekrar ediyorsa. İlişkilerde hep aynı şeyleri yaşıyorsanız... Aşırı fedakar bir yapınız varsa ve bu sanki göreviniz haline geldiyse. Birilerini kurtarmaya çalışıyorsanız. Paranızın bereketi yoksa sürekli gereksiz harcamalar çıkıyorsa birikim yapamıyorsanız. Hayır demekte zorlanıyorsanız. Odaklanmakta bir şeyleri devam ettirmekte sorun yaşıyorsanız. İlişkilerde mıknatıs gibi sorunlu kişileri çekiyorsanız. İş hayatında iniş çıkışlar sürekli oluyorsa. Ertelemeleriniz fazla ise. Aşırı kontrolcü ve garantici bir yapınız varsa kaygı düzeyiniz yüksekse hep en kötü ihtimali düşünüyorsanız ve şanssızlıkları sorunlu olayları ve sorunlu kişileri hayatınıza çekiyorsanız çocuk yaşta oluşan çekirdek inançlar hayatınızı yönetiyor olabilir.

25. yıla özel şimdi arayanlara 5 dakikalık çekirdek inanç ön tespit ve bir günlük deneme telkin mp3 ücretsizdir. Ön tespitte size engel olan birkaç çekirdek inanç örneği verilir. Atakan Sönmez tarafından yapılır ve bilgi amaçlıdır. +90 5424475050 Türkiye dışındakiler whatsapp tan arayabilir cekirdekinanc.com inceleyiniz.

__________________
yokluk ,varlıgın aynasıdır.



Dünyayı isterken de sus,
Bir dileğe kavuşmak isterken de.
Öylece seyre dal gitsin…
mevlana
cent isimli Üye şimdilik offline konumundadır Offline   Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Bookmarks


Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


tasarrufumuzdaki yegane enerji olan" sevgi nedir?

Serbest Kürsü ve Geliştiren Yazılar tasarrufumuzdaki yegane enerji olan" sevgi nedir? Konusunu hayatimdegisti.com Konuğumuz olarak inceliyorsunuz hayatimdegisti.com sitemizde yaşamınızı hemen degistirecek bir cok telkinli hipnoz mp3 vardir tesaduf eseri de buradaysanız mutlaka inceleyiniz üst link TelkinCD tıklayınız tasarrufumuzdaki yegane enerji olan" sevgi nedir? İnsanın anlaması gereken sevgi varlığının gerçek özü nedir? Neden varlık sevgiye ihtiyaç duyar? Bu gün sevgi olarak adını verdiğimiz enerjiler gerçek sevgiyi mi yansıtıyor? Nicelikte sevgi gibi görünen ancak nitelikte olmayan bu hal bulunduğumuz ...

ayrıca bu konularda arama yapan konuklarımız var Geliştiren Yazılar telkin cd indir izle İstanbul Geliştiren Yazılar nerededir kimdir Geliştiren Yazılar çekirdek inanç temizliği İzmir bursa Geliştiren Yazılar hipnoz Geliştiren Yazılar olumlama seminerleri eğitimi çaresi tedavisi Geliştiren Yazılar hakkında bilgi bilinçaltı telkin cd telkin mp3 Geliştiren Yazılar kuantum düşünce kitap haberi


WEZ Format +3. Şuan Saat: 07:54 AM.


Powered by vBulletin® Version 3.8.8
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.