Albay
Üyelik tarihi: Dec 2008
Mesajlar: 432,578
Tesekkür: 0
429 Mesajinıza toplam 518 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
| Einstein Kuramları Beni, yılların kör ve sağır hale getirdiği taş kesmiş bir
nesne gibi görüyorlar diye yakınıyordu Einstein, yaşamının son yıllarında. Ne
yazık ki haklıydı. Einstein, yaşamının son otuz yılını Birleşik Alan Kuramı
nı üretme hayaliyle geçirdi. Bu kuramın denklemleri, birbirleriyle ilişkisiz
gibi görünen elektromanyetizma ile kütleçekimi kuvvetleri arasında bir bağ
kuracaktı. Einstein, böylece iki karşıt evren görüşünü uzlaştırmayı
umuyordu: Genel Görelilik İlkeleri nin tanımladığı (üzerinde yıldızların ve
gezegenlerin hüküm sürdüğü) sorun çıkarmayan sürekli bir zaman-mekân alanı ile
parçacıkların egemenliğindeki, uzlaşmaya yanaşmayan olağanüstü küçük ölçekli
kuantum dünyası.Einstein, bu konu üzerinde çok çalıştı, ancak başarıya
ulaşamadı. Fizikçi meslektaşları hiç de şaşırmıyordu. Çünkü eskide kalmış bir
bakış açısından yararlandığı için onun zaten boşa kürek çektiğini
düşünüyorlardı. Einstein tüm diğer fizikçilerin aksine, Birleşik Alan
Kuramı nı oluşturmaktaki temel sorunu, Görelilik İlkelerinin değil, Kuantum
Mekaniği'nin yarattığına inanıyordu. 1954 yılında fikrini şöyle dile
getiriyordu: Kuantum belası ile karşılaşmamak için başını görelilik kumuna
gömen bir devekuşu gibi görünüyor olmalıyım.Ne var ki bugün, asıl
sorunun Einstein'ın kuramından kaynaklandığını biliyoruz. Olağanüstü küçük
ölçeklerde, Einstein'ın zaman ile mekânı (dolayısıyla gerçeklik) büyütecin
altında süreksiz ve nokta nokta hale gelen, gazetedeki bir fotoğraf gibi oluyor.
Genel Görelilik Denklemleri, nedensellik ilkesinin yokolduğu ve bir
parçacığın A noktasından B noktasına mekânda (Uzay'da) yolalmaksızın ulaştığı
böyle bir ortamda işe yaramıyor. Böyle bir dünyada, gelecekteki olay ancak belli
bir olasılığa dayanıyor; Kuantum Kuramı da bu olgu üzerine kurulu.
Einstein, kozmosun temelindeki yasaların bir kumar oyunu gibi
düzenlediğini asla kabul etmedi. Bu yüzden de Birleşik Alan Kuramı'na ilişkin
yazdığı makaleler ilkel kalmaya mahkûmdu. Ancak makaleler, fiziğin en temel
problemine çözüm arıyordu. Bu problemin önemini kavramak konusunda Einstein,
öylesine ileri görüşlüydü ki, fizik bilimi ancak bugünlerde ona yetişmeye
başladı. Yeni nesil bir grup fizikçi nihayet her şeyi (Einstein'ın
deyişiyle fiziksel gerçekliğin tüm öğelerini) açıklayabilecek Büyük Birleşik
Kuramı yaratma mücadelesine girdi. Bugün geldikleri noktaya bakılırsa,
önümüzdeki yüzyılda, Einstein'ın 1900'lerin başlarında önderlik ettiğinden çok
daha heyecan verici bir entelektüel devrime tanık olacağız.Sicim Kuramı
Aslında bazı kuramsal fizikçiler kütleçekimini doğanın diğer temel
kuvvetleriyle bütünleştirmeye yarayacak (en azından böyle görünen) kuramsal
çerçeveyi oluşturmak konusunda ilk adımı attılar bile. Bu çerçeve popüler adıyla
Sicim (Tel) Kuramı olarak biliniyor. Sicim (Tel) Kuramı, Evren'i
oluşturan en temel, bölünemeyecek kadar küçük bileşenlerin nokta gibi
parçacıklardan değil, titreşen minyatür keman tellerine benzeyen sonsuz küçük
(infinitezimal) döngülerden oluştuğunu öne sürer. Sicim Kuramı nın öncüsü,
İleri Araştırmalar Enstitüsü'nden Edward Witten, bu kuram için 20'inci yüzyılda
tesadüfen bulunan bir 21. yüzyıl yapıtı diyor.Ancak asıl dert (gelmiş
geçmiş en zor bilmeceyi çözene kadar) daha kaç tane farklı şeyle
karşılaşacağımızı, ne Witten'in ne de bir başkasının bilememesi.
Columbia Üniversitesi'nden fizikçi Brian Greene'e göre sorunun temel
nedeni, kuram oluşturulurken sondan başa doğru bir yol izlenmek zorunda
olunması: Fizikçiler çoğu kuramı oluşturmak için öncelikle her şeyi kapsayan
genel bir düşünce yaratır, ardından bunu denklemlerle ifade eder Greene, Oysa
biz halâ neyin 'gerçek'olduğunu anlamaya çalışmakla meşguluz
diyor.Kuantum KöpüğüSicim (Tel) Kuramı'na duyulan heves yıllar
boyu sürekli değişkenlik gösterdi. 1970'li yıllarda oldukça ilgi görüyordu,
ancak daha sonra birçok fizikçi Sicim Kuramı üzerinde çalışmayı bıraktı. Oysa
Caltech'ten kuramsal fizikçi John Schwartzve Ecole Normale Superieure'deki
meslektaşı Joel Scherkazimle çalışmayı sürdürüp, 1974 yılında sabırlarının
karşılığını aldılar. Geliştirdikleri denklemlerin umdukları türden
parçacıkları değil, titreşen telleri (sicimleri) temsil ettiğinin zaten bir
süredir farkındaydılar. İlk başta bu matematiksel hayaletlerin bir sorundan
kaynaklandığını düşündüler. Ancak daha yakından incelediklerinde bu hayaletlerin
graviton adlı (kütleçekimini taşıyan ve halâ kuramsal olan) parçacıklar olduğuna
karar verdiler.Parçacıkların yerine sicimleri (telleri) kullanmak, Genel
Görelilik İlkeleri'yle Kuantum Mekaniği'ni bütünleştirmeye çalışan bilim
adamlarını bezdiren problemlerin en azından bir tanesini çözdü. İşin böylesine
zor olması, atomaltı ölçeklerde Uzay'ın (mekânın) sürekliliğini kaybetmesinden
kaynaklanıyor. Mesafeler inanılmaz ölçüde kısa olduğunda Uzay,
sürekliliğini yitirir ve fokurdamaya başlar (Bazıları bu olguya Kuantum Köpüğü
adını verir). Nokta gibi parçacıklar (gravitonlar da dahil) Kuantum Köpüğü'nde
(okyanuslardaki büyük dalgalarla sürekli sallanan bir sal gibi) gelişigüzel
savrulur. Oysa sicimler, birkaç dalgayı kaplayacak büyüklükleriyle bu tür
rahatsızlıkları yaşamadan okyanusta yol alan minyatür gemiler
gibidir.Doğa, karşılığında bir bedel ödetmeden bilim adamlarını
neredeyse hiçbir zaman ödüllendirmez. Bu ödül için ödenecek bedel ise olağanüstü
karmaşık olan bir problemin üstesinden gelmek. SiciM Kuramı, bildiğimiz dört
boyuta (yükseklik, genişlik, uzunluk ve zaman) yedi boyut daha eklemeyi zorunlu
kılıyor. Ayrıca tamamen yeni bir atomaltı parçacık sınıfına
(süpersimetrik parçacıklara) ihtiyacımız var. Üstelik bir değil, tam beş tane
farklı Sicim Kuramı var. Bilim adamları bu kuramların hiçbirinden vazgeçemeseler
de, hepsinin aynı anda doğru olması olanaksız görünüyordu.Ancak işin
gerçekten de böyle olduğu ortaya çıktı.1995 yılında (yaşayan belki de en büyük
fizikçi olan) Witten, tüm bu süpersimetrik Sicim Kuramlarının çok daha genel bir
kuramın farklı öngörülerine karşılık geldiğini açıkladı. Yeni, daha kapsamlı
olan kurama M Kuramı adını verdi. Bu farklı bakış açısı meslektaşlarına
güç verdi ve bir sürü araştırmaya esin kaynağı oldu; araştırmalar sayesinde
bugün birçok bilim adamı Sicim Kuramı 'nın doğru iz üzerinde olduğuna inanıyor.
Kara Delik ve Genel Görelilik konularında uzman olan Caltech'ten Kip Thorne
Doğruluğun kokusunu alıyorum ve bunu hissediyorum diyor ve ekliyor: Bir
kuramı geliştirmenin ilk aşamasında sezgilerinizi ve hislerinizi kullanmak
zorundasınızM Kuramı : Büyük Birleşik Kuramı mı?Witten, M
Kuramı'ndaki M harfinin çok şeyi ifade ettiğini söylüyor: Matrix (kalıp, bir
cisme şekil veren şey), mystery (gizem) ve magic (sihir). Ancak şimdi
listesine murky'i de (bulanık, anlaşılması güç) ekledi. Neden mi? Çünkü Witten
bile M Kuramı'nın tam anlamıyla ne olduğunu ifade eden tüm matematiksel
denklemleri oluşturamıyor. Witten, M Kuramı'nın (öngörü yeteneğine
sahip) tam bir kuram haline gelebilmesi için onlarca yıl geçebileceğini
düşünüyor. Bu tıpkı dağlarda yürüyüş yapmak gibi birşey diyor Witten
düşüncelere dalarak, Bir geçidin zirvesine ulaştığınızda yepyeni bir manzarayla
karşılaşıyorsunuz. Manzarının tadını çıkartıyorsunuz, ancak çok geçmeden acı
gerçek ortaya çıkıyor: Henüz asıl varmak istediğiniz noktadan çok
uzaktasınız.11 Boyutlu Bir DünyaEinstein bir dahiydi elbet,
ancak çok şanslıydı da. Genel Görelilik Kuramı'nı geliştirirken, yalnızca üç
uzaysal boyutu ve bir de zaman boyutu olan bir dünyada çalışıyordu. Sonuçta
kendi denklemlerini üretmek ve çözmek için aşırı karmaşık bir matematik
kullanmak zorunda değildi.M Kuramı ile uğraşanlar ise zar (brane) adı
verilen tuhaf parçacıklarla dolu 11 boyutlu bir dünyada çalışmak zorunda. Bu
terminolojide sicim, tek boyutlu zarlara (brane), membranlar (membrane) ise
iki boyutlu zarlara (brane) karşılık geliyor. Daha fazla boyutlu zarlar
bulunsa da henüz Witten bile bunlarla nasıl başa çıkacağını bilemiyor. Bu
zarlar bükülüp katlanarak, üzerinde çalışanları çileden çıkaran bir sürü garip
biçime bürünüyor.Gelecek Umut DoluÖyleyse bu garip şekillerden
hangileri Evren'in temel yapılarını oluşturuyor? Sicim Kuramı'yla uğraşan
teorisyenlerin bu konuda henüz hiçbir ipuçları yok. M Kuramı'nın dünyası
öylesine alışılmadık ki, bilim adamları aynı anda hem fizik hem de matematik
cephesinde savaşmak zorunda kalıyor. Belki de Isaac Newton'ın hareket
yasalarını oluşturabilmek için diferansiyel ve integral hesabını geliştirdiği
gibi, onlar da yeni hesap yöntemleri geliştirmek zorunda kalacak. Üstelik Sicim
Kuramı'nın, Kuantum Mekaniği'ndeki gibi deneysel kanıtları da
yok.Önümüzdeki 10 yıl içinde bu durum değişebilir. ABD ve Avrupa'daki
dev parçacık çarpıştırıcılarında yapılacak deneyler sonucunda süpersimetriye
ilişkin doğrudan kanıtlar ortaya çıkabilir. Bu deneyler, belki de farklı
boyutların varlığını da kanıtlayacak. Acaba Einstein böyle çılgın fikirlerin
olduğu bir çağda yaşasaydı ne düşünürdü? Columbia Üniversitesi'nden
Greene Einstein buna bayılırdı diyor. Greene'e göre, eğer genç Einstein,
profesyonel kariyerine 1900'lü yıllarda değil de bugün başlasaydı, Kuantum
Mekaniği'ne duyduğu güvensizliği yenerdi. Ayrıca zarları, süpersimetrik
parçacıkları ve süpersicimleri benimserdi. Hatta, geleneksel düşünme
tarzını aşmak ve dünyayı hiç alışılmadık yönleriyle algılamak konularında böyle
insanüstü bir yeteneği olduktan sonra, Büyük Birleşik Kuramı yaratan kişi de o
olabilirdi. Einstein'ın bitmemiş entelektüel senfonisini tamamlamak için belki
de bir Einstein daha gerekecek.
Siyaset, Bilim Ve Tarih Bilinci (Doğan Özlem )The Benefits Of TreesEnerji TasarrufuAlternatif Ucuz Enerji KaynaklarıErozyonun Tanımı Ve ÇeşitleriDünyamızın HareketleriDoğalgazDeve KuşlarıTeknolojik CellatlarımızKüresel IsınmaÇimento İşkolu Ve SorunlarıAtmosferin Başlıca Gaz KirleticileriNükleer EnerjiYapay KristallerHyrogen Fuel The Fuel Of FutureKentiçi Ulaşımı Ve Çevre SorunlarıPrcı HakkındaÇevre Kirliliği Ve SonuçlarıSivil SavunmaUluslararası Hukuk Ve Çevre Buraya ilk defa geliyorsanız ismim Atakan Sönmez ve burası hayatimdegisti.com.Boğaziçi üniversitesi mezunuyum ve Türkiyede ilk Subliminal Telkin Uzmanıyım.tıklayın Bir site olsa onu bulanların uykuda dinledikleri mp3 ler ile hayatları değişse… Bir site olsa onu bulanlar hipnoz olmadan sadece subliminal mp3 leri yükleyip ve uykuda dinleyerek hayatlarını değiştirseler. Bu fikir 1995 yılında yani 25 yıl önce çıkmıştı. 15 yıl önce ise bu mp3 lerin kişiye engel olan çekirdek inançlara göre hazırlanması yani cekirdekinanc.com fikri oluştu Hipnoz gibi bir şey mi subliminal mp3 nedir? Tam olarak değil. Öncelikle size engel olan 0-11 yaş arası oluşan bilinçaltı kayıtlarınız yani çekirdek inançlarınız bulunur. Sonra bu çekirdek inançlarınızın pozitif halleri olumlamalar isminize özel olarak mp3 lerin ve müziğin içine gizlenir. Siz de uykuda ya da uyanıkken bu mp3 leri dinleyerek sonuç alırsınız. Çocukluğunuzda size söylenenlerin tam tersini dinlediğiniz kayıtlarla binlerce kez bilinçaltınıza yerleştirmiş oluruz. Çekirdek inançların hayatımda engellere neden olduğunu nasıl anlarım? Hayatınızda hep aynı şeyler tekrar ediyorsa. İlişkilerde hep aynı şeyleri yaşıyorsanız... Aşırı fedakar bir yapınız varsa ve bu sanki göreviniz haline geldiyse. Birilerini kurtarmaya çalışıyorsanız. Paranızın bereketi yoksa sürekli gereksiz harcamalar çıkıyorsa birikim yapamıyorsanız. Hayır demekte zorlanıyorsanız. Odaklanmakta bir şeyleri devam ettirmekte sorun yaşıyorsanız. İlişkilerde mıknatıs gibi sorunlu kişileri çekiyorsanız. İş hayatında iniş çıkışlar sürekli oluyorsa. Ertelemeleriniz fazla ise. Aşırı kontrolcü ve garantici bir yapınız varsa kaygı düzeyiniz yüksekse hep en kötü ihtimali düşünüyorsanız ve şanssızlıkları sorunlu olayları ve sorunlu kişileri hayatınıza çekiyorsanız çocuk yaşta oluşan çekirdek inançlar hayatınızı yönetiyor olabilir.
25. yıla özel şimdi arayanlara 5 dakikalık çekirdek inanç ön tespit ve bir günlük deneme telkin mp3 ücretsizdir. Ön tespitte size engel olan birkaç çekirdek inanç örneği verilir. Atakan Sönmez tarafından yapılır ve bilgi amaçlıdır. +90 5424475050 Türkiye dışındakiler whatsapp tan arayabilir cekirdekinanc.com inceleyiniz. |