Hayatimdegisti.com kişisel gelişim ritmotrans telkinli Cd'leri

Hayatimdegisti.com kişisel gelişim ritmotrans telkinli Cd'leri (http://www.hayatimdegisti.com/forum/index.php)
-   Kitaplar (http://www.hayatimdegisti.com/forum/kitaplar/)
-   -   ON IKINCI MELEK- OG MANDINO (http://www.hayatimdegisti.com/forum/kitaplar/1841-ikinci-melek-og-mandino.html)

tresor 05-08-2007 09:40 AM

ON IKINCI MELEK- OG MANDINO
 

Og mandinonun baska bır kıtabından dunyanın en ıyı satıcından bazı alıntıları daha once sızlere yollamıstım, bır sıtede aynı yazarın sıstem yayıncılıktan cıkan onikinci melek ASLA VE ASLA VAZGECME ısmınde bır kıtabıyla alakalı yazılarını okudum. Burcucum senden rıcam bu kıtabı bulup bıze tanıtman mumkun mu ? benım su anda burdan bulmam zaman alır, ama bende arkadaslarımdan rıca edecegım bana bulup yollasınlar, oyle bır lıste yaptım kı daha bıtmedı mı dıyorlar gogogo okudugm yazıyı sızlere burada aktarıyorum herkese ıyı pazarlar tresor s456

Bu çok güzel sözle karşılaştığım yer Sistem Yayıncılık'ın aynı isimde çıkan bir kitabıdır. Sabah aradım kütüphanemde, bugünümüze neler verebilir bir iki satır yazayım diye, o kadar güzeldi ki ama birine vermişim. İhtiyacı olan biridir illaki, çünkü gezen bir kitaptır o, bilge bir enerjisi vardı. Yüklüydü yani. Şimdi hangi ailede, ne acılara şifa oluyordur kim bilir? Işık dolu yolu açık olsun!

Sevgili,

Bu hikaye, benim hikayemmiş gibi görünse de bir yerlerde senin veya bir sevdiğinin hikayesiyle de birleşecektir illaki. Bu yüzden biraz uzun sürecek; gün, ay, yıl... yıllar, kim bilir? Yorulmazsan eğer gel sende. Bütün korkuları, duyguları bir bir yaşayacak, hepsine girip çıkacağız. Tek kural şu: İçimizden yükselen o duygu içinde sadece 30 saniye kalmak; fark etmek, içindeki öğretiyi alıp, varsa şifalandırıp çıkmak. Fark edelim, izin verelim, serbest bırakalım, çıkalım hemen. Eğer içinden geliyorsa ağla, aksın içindeki zehir; gülmek geliyorsa, gül, neşe saç evrene sen de. Sendeki her iyileşme, evrene bolluk, bereket, şifa, neşe, güzellik, sağlık, sevgi ve huzur olarak dönecek. Eee sen de içindesin zaten. Kısaca bu hikaye de hem okuyan, hem oynayan, hem paylaşan, hem de yeniyi yaratan olacağız. Eğer tüm kalbimizle katılırsak, istersek eğer, değişmeyi ve dönüşmeyi, kendi Öz hikayemizi yeniden yazarız. Ne dersin, Hazır mısın?


Şimdi, daha hikayeye başlamadan önce, girmeden o karanlık tünele çok güçlü olmalıyız. Hem de çok... Onun için bir kart çektim: Brahma Kumaris'in Erdem kartlarından biri bu: "Olumlu" çıktı: Diyor ki günün kartı: "Düşüncelerimin ve hareketlerimin çekirdeği umuttur: Her bir ruha ve tüm doğaya iyi dileklerimi sunarım".



Şimdi gerçekten yaşanmış hikayemize başlıyoruz:



Ümran 15 yıl önce tanıdığım hemşire bir arkadaştı. Hayatımda tanıdığım en iyi, en aydın hemşiredir kendisi. İlk tanışıp (O 21 ben 26 yaşındaydım), hayat hikayemizi paylaştığımızda, bana, "Sen martıya benziyorsun" demişti. Hatırlıyorum da o zaman, "beni nasıl bir kuşa benzetir?" diye düşünmüştüm. Richard Bach'ın Martısıymış benzettiği. "Ben Richard falan tanımam, martı filanda olmam!" demiş çok kızmıştım hem de. N'aparsın? O zamanlar güzeldim ama çok bir cahil.

Aradan zaman geçti, kitapevi ziyaretlerimden birinde rafa konmuş Martı'yı buldum. Hem de Richard Bach' ınkisi. Ümran'ı andım sevgiyle. Şöyle bir karıştırınca okudum sandım, yerine koydum, incecik bir kitaptı ama ben parama kıymadım, almadım. Bir kaç yıl sürdü kitabın madde şuuru ile benim şuurumun evrimleşmesi. Sonunda sürekli karşıma çıkmaya başlayınca, raflara konmuş o Martı, okumaya karar verdim, kıydım paramı satın aldım. Biter bitmez aradım Ümran'ı; teşekkür için, beni o kuşa benzettiği için... Meğerse hayat hikayemi dinlediğinde onurlandırmak istemiş beni, biraz geç oldu ama anladım; iyi niyetliymiş kendisi.


Gelelim "On ikinci Melek" Kitabıma:



Hayatımın dönüm noktalarında sürekli yoluma çıkan yazarlarındandır Og Mandino. On İkinci Melek'te görünüşte aşılmaz engellerle yüzyüze gelen insan ruhunun zafer kazanma çabalarını o kadar güzel bir yaşam öyküsüyle dile getiriyor ki, kitap bitince gücünüz yeniden şarj olmuş ama ağlamaklı bir suratla öylece kalakalıyorsunuz.

Kısaca hikayenin özeti: Öykünün kahramanı olan başarılı iş adamı John yeni göreviyle bağlantılı olarak çocukluğunun geçtiği kasabaya yerleşir. Ailesi ile mutlu mesut yaşarken bir gün, trafik kazasında karısını ve tek oğlunu kaybederek dünya cenneti bir anda cehenneme döner. Kendisini bir türlü sevdiklerinin anılarından, dayanılmaz acısının içinden çıkartamaz ve rın kıyısına kadar gelir... Tam planını, programını yapmış, akşama ra hazırlanmışken, işte o sırada On İkinci Melek hayatına girer. Bu ilişki, kitabı okuyan sevgiliye modern bir sevgiyi, cesareti, kararlılık ve zafer meselini anlatır. İnsanın her türlü zorluğa göğüs gererek kendi içindeki dönüşüm sağlama gücünü harekete geçirmesini... Sözün özü; "Herkesin yaşamı, Tanrı'nın parmaklarıyla yazılmış bir peri masalıdır." der ana fikri.

E peki, bunun benim ve arkadaşımla bağlantısı nerede?

Aradım arkadaşımı; evlenmiş, bir de oğlu olmuş. Antep dolaylarında yaşıyormuş. Bir ay sonra İstanbul'a geldi, şendi, şakraktı. Oğluyla çok mutluydu ama kocasıyla pek değil. Planlar yapıyordu; boşanacak ve oğluyla mutlu bir hayat kuracaktı... İzni bitti, gitti. Ancak iki ay sonra haberleşebildik yeniden. Aradı, ağlıyordu. Oğluna ayrı kaldığımız o iki ay boyunca ne dokunabilmişti, ne de sevebilmiş. Tıp dünyasının içindeydi, teşhis egzama gibi bir deri hastalığı olarak konmuştu. Oysaki her çiş yapışında idrar, temas ettiği her yeri delik deşik yapıyordu. (Düşünebiliyor musun sevgili, o 9 aylık bebeğin acısını? Hisset şimdi, gir o acı bedenin içine... Seyirci ol ve farket, 9 aylık o bebek neler hissediyor, anlayabiliyor musun? Tamam, çık şimdi!.. )


... Arkadaşım çok bilgiliydi ama bebeğinin acılarına merhem olamıyor, danıştığı uzmanların tüm mesleki bilgileri de hastalığın gerçek tanımını bulamıyordu. Götürdüğü bütün uzmanlar hala "egzema" diyor ve onun tedavisi uygulanıyordu. Aslında daha teşhisi bile tam yapılamamıştı hastalığın. Ve O, üniversiteden bir asistan hekimle araştırmaya başladı; kitaplar yaladı, yuttu, resmen hızlandırılmış tıp okudu. Bir ay, iki ay, üç ay, dört ay, beş ay, altı ay, yedi ay...

Sonunda hastalığın adı bulundu. O minicik oğluna löseminin şu milyonda, milyarda bir olan çeşidinden piyango çıkmıştı. O zamanlar demişti hastalığın adını ama hani insan hoşuna gitmeyen şeyi hemen siler ya, bende sildim bilgi kutumdan.

Artık arkadaşımın ışığı sönmüş, hayatında karanlık hüküm sürüyordu. Oğlu periyodik aralıklarla ölümlerden dönüp dönüp geri gelirken, hatta tam ölürken kurtarıyorlardı hemen. Anne de hiç hal, moral kalmamıştı. Benimse sadece acısına ortak olmaktan başka yardımım. Sadece uzaktan izliyor, istediğin zaman ara, "içini dök" diyordum.

Bir gece 03.03 te telefon açtı:

- "Gülerrr… oğlum ölüyor…"

- "……..,

- "……..,



Sabah aradım, oğlu buradaymış J



Bir gece ağlayarak yine telefon açtı:

- " Güler, Gülerrrrr oğlum ölüyor!",

-"Sakin ol, lütfen, iyi olacak!"... hani kendi dediğime bile inanmadığım klişe bir cümleydi ama olsun o an iyi geliyordu ona da, bana da.


Sonra bir gün o kitap geçti elime, Og Mandino' nun kaleminden akan; Onikinci Melek.





hayalayaz 05-08-2007 11:37 AM

Ynt: ON IKINCI MELEK- OG MANDINO
 
bu kitabı yıllar önce aldım ve okudum...en sonunda boğazım düğüm düğüm oldu..duygulandım ve ağladım tavsiye ederim oku..çok beğeneceksin..

lalezar 05-08-2007 04:26 PM

Ynt: ON IKINCI MELEK- OG MANDINO
 

Lerzan'ım nereye gitsen yanındayım.
seninleyim.
seni sevmedeyim..
peşindeyim...
şeb-i yelda olsa gittiğin sefer..
gene eşiğindeyim..

gül sultan 23-09-2008 12:33 PM

Ynt: ON IKINCI MELEK- OG MANDINO
 
çok güzel bir kitaba benziyor

Novos 10-10-2008 06:43 PM

Ynt: ON IKINCI MELEK- OG MANDINO
 
hmm, alınacaklar listeme ekledim, teşekkürler paylaşım için super

sanemce 17-01-2009 12:46 PM

http://www.hizliresim.com/2009/1/17/3077.bmp



On İkinci Melek Orjinal isim: The Twelfth Angel

Og Mandino

Sistem Yayıncılık / Geliştiren Kitaplar Dizisi

Dünyanın En Büyük Satıcısı, Dünyanın En Büyük Sırrı ve Dünyanın En Büyük Mucizesi gibi dünyanın dört bir yanındaki insanlara esin kaynağı olan çok satan kitapların yazarı Og Mandino, On İkinci Melek'te görünüşte aşılmaz engellerle yüzyüze gelen insan ruhunun zafer kazanma çabalarını güzel bir öyküyle dile getiriyor.
Öykünün kahramanı olan başarılı iş adamı John Harding, yeni göreviyle bağlantılı olarak çocukluğunun geçtiği kasaba olan Boland'a yerleşir. Ne var ki burada ailesiyle geçirdiği mutluluk günleri fazla sürmez. Bir gün trafik kazasında karısını ve tek oğlunu kaybeder ve rın kıyısına gelir...
On İkinci Melek modern bir sevgi, cesaret, kararlılık ve zafer meseli gibidir. İnsanın her türlü zorluğa göğüs gererek kendi içindeki dönüşüm sağlama gücünü harekete geçirmesini anlatır.

"Herkesin yaşamı, Tanrı'nın parmaklarıyla yazılmış bir peri masalıdır."
(Hans Christian Andersen)
(Arka Kapak)

ışıkk 05-06-2009 01:22 PM

Cevap: ON IKINCI MELEK- OG MANDINO
 

Kitap Özeti

John Harding New England’da bağlı küçük bir kasaba olan Boland da doğmuştu. Çocukluğu ve gençliğinin bir kısmı burada geçmiştir. Dokuz yaşından sonra her yıl geleneksel olarak düzenlenen beyzbol maçlarında oynamaya başlar. Küçükler ligi adı verilen bu müsabakalarda gösterdiği üstün performans profesyonel takımların iştahını kabartır. Çok gençken ulusal turnuvalarda oynamaya başladığında ona geleceğin yıldızı olarak bakılmaya başlanır.Ama bir sakatlık onun spor hayatını tamamen bitirir. En azından John öyle düşünür.

Spor hayatı biten John okuluna dört elle sarılarak yüksek derece ile mezun olur ve California’daki ileri teknoloji firmasında çalışmaya başlar. Evlenir ve bir oğlu olur. Daha sonra bir bilgisayar şirketinin başkanı ve genel müdürü seçildi. Yurt çapında tanınan biri haline geldi ve tüm ulusal medyada boy gösterdi. Daha sonraki yıllarda firmanın New England merkezinde bulunan Millenyum Bilgisayar firmasının genel müdürü olmayı kabul etti. Bu aynı zamanda onun doğduğu yere yeni anavatanına dönmesi demekti. Concord da yeni işyerine yakın bir yerde ev almaktansa dğoduğu büyüdüğü yer olan ve işine pek fazla da uzak olmayan Boland da ev almaya karar verdi. Böylece hem eski dostlarıyla birlikte yaşayacak hem de doğa ile iç içe yaşayabilecekti.

John’un karısı Sally ve oğlu Rick’te bu karardan memnun olmuşlardı. Kasabada villa tipi bir ev satın alıp yerleştiler. Aradan iki ay geçince kasaba halkı onlar için bir hoş geldin partisi düzenlediler. Kasaba çok küçük olduğu için herkes onların bu karnaval havasındaki partisine katılmışlardı. Bu John ve ailesi için çok büyük bir onur olmuştu. John ve Sally birbirlerine bakarken sanki “ne iyi yaptık” der gibiydiler. Acaba iyimi yapmışlardı.Tabi bunu zaman gösterecekti.

Bu karşılama töreninden kısa bir süre sonra John doğduğu kasabaya gelip geleceğine bin defa pişman oldu. Çünkü bir trafik kazası 17 yıllık eşini ve biricik oğlunu kaybetti. Bu dünyadaki en değerli iki varlığını artık onu hiç göremeyecek; onlara sarılıp öpemeyecek oğlu ile beyzbol oynamayacaktı. Onu hayata bağlayan değerler olmadıkça bu dünyada yaşamanın John için hiçbir anlamı yoktu. Şan şöhret para ev ve araba ve kariyer artık onun için hiçbir şey değildi. İlk işi şirketinden istifa etmek oldu. Her ne kadar şirket yönetimi onu bu davranışından vazgeçirmeye çalışmış ve istifasını kabul etmemiş bile olsa o bundan sonra çalışmayı düşünmüyordu. Ona verilen 4 aylık ücretsiz iznin onun için hiçbir anlamı yoktu.

John karısı ve çocuğu öldükten sonra uzun süre evde kendini hapsetmişti. Bu arada yememiş içmemiş sadece düşünmüştü. Neyi mi? Ölmeyi karısına çocuğuna kavuşmayı oturduğu masanın çekmecesini açıp tabancayı eline aldı. John’un artık kapı falan umrun da değildi. Ama kapının ısrarla vurması ve adının ısrarla tekrarı sonucu kalkıp pencereden bakma gereğini duydu. Orta yaşlı bir erkek kapıda duruyor ve adının Bill West olduğunu söylüyordu. Neden sonra John Bill’in kendisinin beyzboldan çocukluk arkadaşı olduğunu hatırladı. Tabancasını yerine koyup dışarı çıktı. Bill ve John birbirine sarıldılar.Bill John’a karısı ve çoçuğu için çok üzgün olduğunu ve yeni duyduğu için ancak gelebildiğini bildirdi ve mutlaka John’un yardımına ihtiyacı olduğunu onunla gelmesi gerektiğini söyledi. John Bill’in teklifini isteksizce kabul etti. Ama o bunun onun hayatını kurtaracağını elbette bilmiyordu.

Bill John’a Boland’da geleneksel olarak düzenlenen beyzbol maçlarında takımlardan birini çalıştırmasını istiyordu. John önce bu teklifi şiddetle reddetti ama daha sonra eski günlerin hatırına da olsa bunu kabul etti. Dört takımlı ligde John Melekleri çalıştıracaktı. Aslında John’u hayat bağlayan beyzbol değil takımdaki Timothy Noble adındaki zayıf ve çekimsiz bir çocuktu. Timothy beyninde ur olan ve sayılı günleri olan bir çocuk olmasına rağmen ve tüm turnuva bitinceye kadar sadece final maçında sayı yapabilen bir çocuk olmasına rağmen takım arkadaşlarına ve John’a motivasyonu veren aynı zaman da takımın şampiyon olmasını sağlayan çocuk olmuştu. Nasıl mı? Asla asla asla vazgeçmeyerek. Timothy tüm maçlarda başarısız olmasına rağmen ve öleceğini bilmesine rağmen asla vazgeçmemiş ve John’u hayata bağlamıştır.

John Timothy’nin bisikleti bozulduğu zaman antrenmanlara dört beş saatlik yolu yürüyerek geldiğini görmüş onda bir gariplik olduğunu sezmiş doktoru ve annesiyle tanışarak onun hakkında konuşmuştur. Durumu öğrenince kendi durumu ile karşılaşmıştır. Şampiyona sonunda Melekler şampiyon olmuş ve Timothy bu olayı hayatının en güzel olayı olduğunu belirtmiştir. Timothy fenalaşıp ölünce mezarına asla asla asla vazgeçmedim! yazılmıştır.

Böylece John küçük Timothy sayesinde hayata yeniden bağlanmış ve evine işine tekrar dönmüştür. Kendisine küçük Timothy’nin felsefesini şiar edinmiştir. Ona minnet duygusunu belirmek için mezarını sık sık ziyaret etmiştir.


WEZ Format +3. Şuan Saat: 01:31 AM.

Powered by vBulletin® Version 3.8.8
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.