![]() |
EN TEMEL ALGIYI YAKALAMAK En temel algıyı yakalamak Bir taraftan yaşıyoruz, bir taraftan tekâmül etmeye çalışıyoruz. Diğer taraftan da bunlar bir birinden ayrı şeylermiş gibi davranıyoruz. Gerçek hayat ve spritüel hayat diye bir ayrım yaratıyoruz. Zihinsel bilgi olarak aslında bunların birbirinden ayrı olmadığını bilsek de; zihinsel bilgi içselleşemediğinden, bu bilgi hayatımıza dair olamıyor. Hayatımıza baktığımızda, zihinsel olarak bildiğimiz ama hayatımıza dair olamamış ne kadar çok konu olduğunu görürüz. Neden bütün bu bilgileri, defalarca kitaplarda okumuş olmamıza, yüzlerce kez çevremizdeki insanlardan duymuş olmamıza ve hatta binlerce kez kendimize tekrarlamış olmamıza rağmen içselleşmezler ve hayatımıza dair olmazlar? Aslında bunun nedeni, neredeyse tüm kanallık bilgilerinin söylediği bir ifade de yatıyor. Kanallar hep derler ki; “Bu konu o kadar basittir ki, siz anlayamazsınız! Sizin anlayabilmeniz için konuyu karmaşıklaştırarak anlatmak zorunda kalıyoruz!”. Biz gerçekten de her şeyi çok karmaşıkmış, karmaşık olmazsa gerçek olamazmış gibi algılıyoruz. Kendi kendimize zihnin algılayamadığı bir şekilde, çok katmanlı algı boyutları olan mükemmel bir oyun kurmuşuz. Öyle bir sistem ki; içindeki tüm bireylere kendi farkındalık düzeylerinde farklı katmanlardan anlamlar açılıyor. Herkes içinde bulunduğu katmanda açılan anlam ile kendi doğrusunu keşfediyor. Bu anlamların hepsi doğru, dolayısıyla sistem içinde mutlak doğru diye bir şeyden bahsedilemiyor. Her katmandan bilgilerin doğru olması, tabi ki o katmanın ve bilginin illüzyonun içinden bir algı olduğu gerçeğini değiştirmiyor. Bir bilgi ne kadar üst katmandan ise o kadar illüzyonun içinde ve o kadar karmaşık hale gelmektedir. Böyle bir bilgi sadece zihin düzlemine hitap edebilir, sezgisel boyuta geçemez ve içselleşemez. Aslında zihinsel olarak anlaşılmış olan bilgi bile aktarılanın; zihnin sınırları, kısıtları, kalıp ve yargıları doğrultusunda, çarpıtılmış halidir. Yani bilgi giderek daha da içinden çıkılmaz ve bize yol gösteremez hale gelmektedir. Baktığımızda hepsi çok derin anlamlar içeren bilgilerdir. Hepsi çok doğru ve gerçek… Bu bilgiler bizlere çok şey ifade ederler. İfadeler en temel algıya doğru yolculuğunda, çok şey ifade etmekten uzaklaşarak, daha sade ve temel bir noktaya doğru odaklanır. Bu temel nokta kendi içinde tüm açılımları içermekte olduğundan çok basittir ve bu yalınlık hali içinde bize konuyla ilgili bir kapı açılır. Konu artık çok derin, karmaşık ve ne yapabileceğimizi göremediğimiz bir halden; çözümün tam da gözümüzün önünde durduğu bir noktaya gelir. O kadar yalın ve basittir ki, konu ile ilgili acilim bizlerin gözü önünde olduğu halde; önünden, yanından, arkasından geçer ama bir türlü göremeyiz. Zihin için her şey çok daha karmaşık olmak zorundadır. Zaman içinde o kadar çok şey fark edilmiş ve bu fark edilen şeyler o kadar sadelikten uzak, üst katmanlardadır ki; sonunda kişi bir farkındalıklar denizinde yüzmeye baslar. Bu farkındalıklar denizi, zihinsel boyutta kalmış ve içselleşememiş bilgilerden oluşmaktadır. Kişi artık bütün bu bilgilerin karmaşıklığı sonucunda, çok daha karmaşık bir surecin parçası olduğunu düşünmeye başlar. Hayatın, yaşamın amacını sorgulamaya baslar. Yaşamın amacı aslında yaşamak ve olanı olduğu gibi AN’da deneyimlemekten başka bir şey midir? Peki, en temel algıyı nasıl görebiliriz? Herhangi bir uç noktada deneyim yasadığınız anı (mesela kıskançlık krizi veya öfke patlaması) hatırlıyor musunuz? Böyle bir deneyim sırasında içinizde öyle güçlü bir enerji yükselir ki; bu enerjiyi hissetmemek, yok saymak mümkün değildir. İnsanoğlu, bu enerjiyi ya çok acı çekerek içine bastırır ki; bu durum önce bir birikim yapar ve ilgili kişiye ve konuya kısa bir süre sonra anlamsız öfke patlamaları ve kavgalar yaşanmaya başlanır. Eğer kişi bu içine attıklarını uzun bir süre bastırırsa, bu kişiyi hasta eder. Ya da kişi bu enerji daha yükselirken dış dünyaya yöneltilir, yakar, yıkar, arkasında bir yıkıntı bırakır. Sonra bir bakar ki; kıskançlıkmış... Her iki davranışta kişinin OLAN'dan kaçış halidir. Bu durumda OLAN; içimizde yükselmekte olan enerjide yatmaktadır. Oysa bu enerjiyi bastırmak ya da savurup yok etmek OLAN'ın kendini açığa çıkarmasına engel olmaktadır. Tek yapılacak olan içimize bakmak ve bu enerji bize ne gösteriyor olursa olsun, hangi yüzleşmemizi tetikliyor olursa olsun ve hatta bize o anda ne kadar acı gelirse gelsin bu enerjiyi kucaklamaktır. Eğer bu enerjiyi olduğu gibi kabul eder ve kucaklarsak, görevini yapmasına izin vermiş oluruz. Bu enerjinin görevi bizim yüzleşmemizi sağlamaktır. Yüzleşmek ise tekâmülü getirir. İşin güzel olan tarafı, enerji doğası gereği akışkan olduğundan görevini gerçekleştirip akıp topraklanacaktır ve geriye kalacak olan Tanrısal bir mutluluk ve huzur hali olur. Tüm bunlar; içimizde o enerji yükselmeye başladığında, zihnin henüz aktif olmadığı o AN içinde yaşanır. Yapmamız gereken tek şey dış dünyaya odaklanmayı bırakıp, o AN içinde içimize dönebilmektir. Eğer zihin "bu bana ne göstermek istiyor?" diye sormaya başladıysa geçmiş olsun. Zihin aktifken bu deneyimi yaşayamıyoruz. Bir sonraki AN belki içimize dönebiliriz... “İÇ DÜNYAMIZDAN BAĞIMSIZ BİR DIŞ DÜNYA YOKTUR”. Dış dünya kişinin varlığından bağımsız bir şekilde varlığını sürdürür gibi algılanabilir ama aslında kişinin iç dünyasının illüzyonik bir yansımasından başka bir şey değildir. Değişime ve tekâmüle karşı hep bir dirençten bahsedilir. Bizlere “Direniyorsun, önce direnci bırakmalısın” denir. Bizler ise neye ve nasıl direndiğimizi bile çoğunlukla fark edemiyor durumda oluruz. Aslında konuya dair en temel algıyı yakaladığımızda direnç diye adlandırdığımız durum kendiliğinden kaybolur. Hayatımıza bakalım, en temel algıyı yakalayamadığımız için tekâmüle direndiğimiz konular var mı? Nelere direniyoruz? Hala hayatı kurban ve acı kimliklerimizle, dış dünya algısında mı deneyimliyoruz? Yoksa iç dünyamıza bakarak, “En Temel Algıyı” yakalayabiliyor muyuz? Hayatımızda hep her konuda "En Temel Algıyı Yakalayabilmemiz" ve tekâmüle direnmememiz dileğimle. alıntı.. |
Cevap: EN TEMEL ALGIYI YAKALAMAK Çok önemli bir konuya değinmişsiniz. Bunu bir kaç örekle pekiştirebilirseniz çok memnun olurum. Mesela içinizde yükselen ve bir davranış veya tutum karşısında ani gelen enerji yükselmesi ( öfke, hiddet, kıskançlıkvs.) karşısında hemen yapmamız gereken nedir? Anında karşılık vermek duygu patlaması, akıp yıkma kıskançlık mesela.. İçe atma, bastırma ki bu da olumsuz Görmezden gelme, yine bastıra... Mesela böyle bir durumda nasıl hareket edeceğiz ve bunun akmasını nasıl sağlayacağız?? Karşımızdaki kişiye de o yada bu nedenle de çok sinirlenmişiz, yada içimiz acımış, yada alınmışız vs... Tam anlamı ile tarif edebilir misiniz Çok teşekkür ederim.. |
Cevap: EN TEMEL ALGIYI YAKALAMAK OLDUĞU GİBİ KABUL EDİN DUYGUYU KARŞI ÇIKMAYIN SİZ İTTİKÇE SİZE DAHA ÇOK ACI VERİR.eĞER TANRIDAN GELDİĞİNE İNANARAK KABUL EDERSENİZ BU SİZİNLE BİRLİKTE DEĞİŞECEKTİR..SEVGİMLE. |
Cevap: EN TEMEL ALGIYI YAKALAMAK yani :?? evet tanrıdan geldiğine inanıyorum tabii, ama tepkim ne yönde olmalı, akmasını nasıl sağlayabilirim,?? şarkı mı söylemeli,, yokmuş gibi mi yapmalı,, içten içe sinirlenip sinirlenip yavaş yavaş sönmesini beklememiz akıp gitmesine izin vermemiz mi demek.. ama ben tepki vermezsem her halukarda bastırmış olmuyormuyum.. kabullenme tepkim nasıl olmalı, mesela ?? çok mu karıştıs45apk teşekkür ederim, sam |
Cevap: EN TEMEL ALGIYI YAKALAMAK OL duğun gibi davran nasıl davranmam gerekiyor diye düşünme kızmak istiyorsan kız hiçbir duyguna blokaj koyma bırak içinden nasıl davranmam gerektiğine inanıyorsan öyle davran.Olması gereken nasılsa hiçbirşeyini engeleme şöylemi olmalı böylemi olmalı diyede düşünme rahat ol iç huzurun varsa bi ikilimleride yaşamayacaksın!!!Acıktıysan yemek ye susadıysan su iç bağırman gerekiorsa bağır gülmek istiyorsan gül NE İSEN O OL!!!! |
Cevap: EN TEMEL ALGIYI YAKALAMAK açıklamanız için çok teşekkür ederim dönüştürücü, sevgiler, sam |
WEZ Format +3. Şuan Saat: 07:50 PM. |
Powered by vBulletin® Version 3.8.8
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.