Geri git   Hayatimdegisti.com kişisel gelişim ritmotrans telkinli Cd'leri > Hayatım Değişti Klubü > Serbest Kürsü > Kadınlarla ilgili haberler

Uyarılar

Neden ağlıyor, neden esniyoruz?

Serbest Kürsü ve Kadınlarla ilgili haberler Neden ağlıyor, neden esniyoruz? Konusunu hayatimdegisti.com Konuğumuz olarak inceliyorsunuz hayatimdegisti.com sitemizde yaşamınızı hemen degistirecek bir cok telkinli hipnoz mp3 vardir tesaduf eseri de buradaysanız mutlaka inceleyiniz üst link TelkinCD tıklayınız Gelişimini tamamlayınca, kafatası oldukça sağlam bir yapıya dönüşür. 1997 yılında John Evans kafasının üzerinde tam 190 kilo ağırlığında 101 tane tuğla taşımayı başararak, kafatasının ne kadar sağlam olduğunu kanıtlamıştır. Ancak bu başarı sadece kafatasına ait değildir. Boyundaki kasların güçlü olması ...

ayrıca bu konularda arama yapan konuklarımız var Kadınlarla ilgili haberler telkin cd indir izle İstanbul Kadınlarla ilgili haberler nerededir kimdir Kadınlarla ilgili haberler çekirdek inanç temizliği İzmir bursa Kadınlarla ilgili haberler hipnoz Kadınlarla ilgili haberler olumlama seminerleri eğitimi çaresi tedavisi Kadınlarla ilgili haberler hakkında bilgi bilinçaltı telkin cd telkin mp3 Kadınlarla ilgili haberler kuantum düşünce kitap haberi

Neden ağlıyor, neden esniyoruz?

Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
Alt 10-04-2010, 03:44 PM   #1 (permalink)
Albay
 
Üyelik tarihi: Dec 2008
Mesajlar: 145,988
Tesekkür: 45
92 Mesajinıza toplam 143 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
Bluesky24 will become famous soon enoughBluesky24 will become famous soon enough
Standart Neden ağlıyor, neden esniyoruz?

Gelişimini tamamlayınca, kafatası oldukça sağlam bir yapıya dönüşür. 1997 yılında John Evans kafasının üzerinde tam 190 kilo ağırlığında 101 tane tuğla taşımayı başararak, kafatasının ne kadar sağlam olduğunu kanıtlamıştır. Ancak bu başarı sadece kafatasına ait değildir. Boyundaki kasların güçlü olması da bu işin başarılmasına yardımcı olur. Normal bir insan kafası 5 kilo civarında ağırlığa sahiptir. Yani vücut ağırlığımızın yaklaşık %8'ini oluşturur.



Nefes alma işinin büyük kısmı ciğerlerde gerçekleşir. Kafa sadece gerekli oksijenin vücuda girmesine yardımcı olan bir kapıdır. "Hava taşıma" işlevi gören bir yapı için fazla kompleks olan kimi eylemler de burada gerçekleştirilir. Hapşurmak ve konuşmak gibi. Bu eylemlerden en gizemlisi hiç kuşkusuz "gülmek"tir. İnsan davranışları içerisindeki en "aykırı" eylem olan gülme, kahkaha, kıkırdama, katılma gibi formlara bürünebilir. Bütün gülme çeşitleri kendi belirgin "imza"sına sahiptir. Bu "imza"lar kısa, sesli harf içeren notalardan oluşur ve saniyenin 10'da 1'inden uzun sürmez. Bu eylem, saniyenin beşte biri gibi sürelerde kendisini tekrar eder. Gülme belirli bir sesli harfle başladığında, onunla devam eder; "ha ha ha" diye gülebilirsiniz, "he he he" diye gülebilirsiniz, ama "ha he ha" diye gülemezsiniz...



Gülmenin "bulaşıcı" olduğu 1962 yılında kanıtlanmış bir gerçektir. Tanzanya'daki yatılı okulda "kıkırdamaya" başlayan üç kızın sonu gelmeyen kahkahaları saatler sürünce okuldaki diğer 159 öğrenciye de bulaşır ve sonuç inanılmazdır; 16 gün süren kahkaha krizi. 16. günde okul yönetimi büyük bir hata yaparak okulu tatil eder ve "kıkırdayan" kızları evlerine gönderir. Böylece salgının tüm kasabalara yayılmasına yardımcı olur. 2 yıl süren salgında kimse ölmez ancak günlük yaşam büyük sekteye uğrar.

Normal şartlarda, insanlar yalnızken yanlarında birileri olduğu anlara kıyasla 30 kez daha sık gülerler.



Peki neden gülüyoruz?



Bilimadamları henüz bu soruya yanıt bulamasalar da, benzer bir konuda çözüme ulaşmış görünüyorlar: kendi kendimizi gıdıklayamamak. Kendi kendimizi gıdıklamak işe yaramıyor çünkü beyin, vücudun kendi hareketlerinden kaynaklanan hisleri bastırır, böylece kendisini gerçek işine odaklamış olur; dış dünyadan gelen beklenmedik uyaranlara karşı tetikte olmak...





Avrupa ve Afrika kökenli insanların kulak kiri (veya salgısı) ıslak ve bal rengine yakın bir kahverengiyken, binlerce yıl önce meydana gelen genetik değişim Asyalıların, Amerikan yerlilerinin ve Eskimoların (ki kökenleri aslen Asya'ya dayanır) kulak salgıları kuru ve gridir. Bu bilgiyi kullanarak, insanların kökenini araştırmak mümkündür. Örneğin Eskimoların, Asya kökenli oldukları bilgisine bu şekilde ulaşılabilir.



Rengi ne olursa olsun, bu karışımın bir çok faydası vardır. Çene hareketine bağlı olarak hareket eden kulak salgısı, kulak kanalındaki kiri ve tozu temizler. Aynı zamanda kulak kanalındaki derinin kurumasını ve kaşınmasını engeller. Bakteri ve mantarlara karşı koruma sağladığını da unutmayalım...

Burunlarımız, hayatımızın çok önemli bir parçasıdır. Bizim düşündüğümüzden çok daha önemli bir parça...



Bilinçli olarak yapmasak da, burunlarımız sayesinde bir insanın duygularını, mesela korkuyu, memnuniyeti ve cinsellikle ilgili kimi durumlarını "koklayabiliriz". Bu konuda kadınlar erkeklere oranla daha başarılıdır. Yapılan araştırmalarda, kadınların, "mutlu" ve "üzgün" filmler izleyen insanların koltukaltlarından alınan koku örneklerini daha iyi ayırtedebildikleri ortaya çıkmıştır.

"Koklayabilme" becerimizi, burun boşluğunun ardındaki posta pulu büyüklüğündeki bir membrana borçluyuz. Posta pulu büyüklüğünde olsa da, içerisinde 10 milyon "alıcı" bulundurur. Ancak köpeklerde durum biraz daha farklıdır, 1 milyar kadar... Bu membran içerisindeki 1.000 farklı alıcı hücre tipi 10.000'den fazla kokuyu ayırt edebilmemizi sağlar.



Esnemek, gülmek kadar bulaşıcıdır.



Henüz doğmamış bir bebek bile, 11. haftadan itibaren anne karnında esnemeye başlar. Doğduktan sonra, son nefesimizi verene dek ortalama 250.000 kez esneriz. Bu "çene esnetme egzersizi", aslen ciğerlerimizin çalışmasını düzenleyen koruyucu bir reflekstir. Ciğerlerimizde bulunan keseciklerin (karbon dioksit-oksijen dönüşümünün yapıldığı kesecikler) çökmesini önler.



Esnemek, gülmek kadar bulaşıcıdır. Yapılan araştırmalar, esneyen birisini gören insanların %50'sinin 5 dakika içerisinde aynı hareketi yaptığını ortaya koymuştur. Bu konuda birşeyler okumak bile sizi esnetebilir. Belki de çoktan esnediniz bile...



Kesinlikle kontrol edemediğimiz bir özelliğimiz "kızarmak"tır. Peki bu kırmızılık neden sadece yüzümüzle sınırlı? Örneğin utandığımızda neden sırtımız değil de, yüzümüz kızarır? Bu sorunun cevabı yüzümüzde bulunan kan damarlarında yatıyor. Bu damarlar vücudumuzun diğer bölgelerinde bulunanlara göre daha geniş, daha yoğun ve yüzeye daha yakındır.



Kimi insanların neden diğerlerine oranla daha çok kızardığı konusu ise gizliliğini korumaktadır. Zira deneysel koşullar altında insanların kızarmasını sağlamak oldukça zordur. Bu konuda yapılan bir araştırmaya genç kızlar dahil edilir. Ancak deney boyunca tek bir kızarma görülmez. Bunun üzerine yardımları için teşekkür edilip, deney sonlandırılır, kızlar "işe yaramaz" yanakları için özür dilerken bir anda kırmızıya bürünürler...



Kızarma konusunda olası bir açıklama, "korunma" amaçlı bir hareket olabileceği. Yani, başkaları yüzümüze vurmadan, suçlu olduğumuzu kabul etme durumu. Kimi araştırmalar gerçekten de bu açıklamayı destekliyor. Hata yapan kişinin yüzü kızardıysa, insanlar ona karşı daha anlayışlı yaklaşıyor...



Vücudumuzda koltukaltı, avuç içi ve ayak tabanı dışında "duygusal" terlemenin gerçekleştiği bir bölge daha var; alnımız. Sıcaklığı düzenleyen ve derinin tamamında gerçekleşen sıcaklığa bağlı terlemeden farklı olarak, "duygusal" terleme korku, kızgınlık ve stres'ten kaynaklanan bir tepki. Nasıl işlediği tam olarak bilinmese de, "soğuk terler dökmek" deyimi durumu açıklamaya uygun düşüyor. Bir teoriye göre vücudu bu şekilde "soğutmak" daha fazla enerji tüketmeye yol açıyor. Korkutucu bir durumda ihtiyacımız olabilecek bir işlev. Tabi bu şekilde bir vücut tepkisi, seçeneklerimiz dömüşmek ya da savuşmak olduğunda uygun görünüyor. Ama korku içinde olduğumuz yere sabitlenmişken "ecel terleri" dökmek, duyulan utancın artmasından fazla bir işe yaramayacaktır.



İnsan yüzünde bulunan 43 kas sayesinde 10.000'in üzerinde yüz ifadesi oluşturabiliyoruz. Bu ifadelerin 3.000 kadarı diğer insanlar için tanınabilir olsa da, 7 temel duygu, bütün kültürlerde yüzümüze aynı şekilde yansıyor; üzüntü, kızgınlık, şaşırmak, korku, keyif, tiksinme ve küçümseme. Bu ifadeleri öğrenmemiz gerekmiyor, doğuştan itibaren kullanabiliyoruz. Bu durum da, doğuştan kör insanların bile aynı yüz ifadelerini kullanabilmesini açıklıyor.



Atalarımız milyonlarca yıl önce ayaklarının üzerinde yürümeye başladıkları zaman, uzak mesafelerle ilgili iki büyük avantaja sahip oldular: görmek ve işitmek. Bu iki duyu, dokunma, tatma ve koklama duyularının ötesinde bir öneme sahip oldular, çünkü nesneleri tanımlamak için onlara yakın olmamız gerekmiyor. Bunun sonucu olarak da, günümüzde dış dünya hakkında toplayıp işlediğimiz bilgilerin %90'ını görme duyumuza borçluyuz.



Böylesine önem taşıdıklarını düşününce, onların kurumasını, enfekte olmasını, çizilmesini önlemek için gözyaşlarının olması mantıklı bir çözüm. Peki ya duygusal olduğumuz anlarda, çok üzgün ya da çok mutlu olunca akan yaşlar? Bu gözyaşları insanoğlunun doğasından geliyor, ama sebep ve sonuçları ile ilgili çok az bilgiye sahibiz. Kimi araştırmacılar "duygusal" gözyaşlarının içeriğinin, normal gözyaşlarına göre daha zengin olduğunu -manganez ve protein açısından- söylüyor. Fakat bu söyleme dayalı olan iddia, yani, gözyaşları ile strese dayalı toksik maddeleri vücuttan attığımız çok inandırıcı değil. Çünkü bu konuda daha başarılı olacak böbreklere sahibiz. Duygusal gözyaşları daha çok ruhumuzdaki toksinleri atmamıza yarıyor gibi... Gizli faydaları ne olursa olsun, gözyaşı dökmek bir çok kültürde hoş görülen bir durum değil ne yazık ki... Örneğin Endonezya'daki Minangkabau etnik grubunda ağlamak "yasak" Tıpkı konuşmak, aya gitmek gibi bizi diğer tüm canlılardan ayıran özelliklerden biri de gözyaşlarımız. Ve onlar sayesinde boyunlarımızın üzerindeki o gizemli yapının ne kadar muhteşem olduğunu farkedebiliyoruz.



Milliyet

Kaynak: Alıntıdır

 

 

Buraya ilk defa geliyorsanız ismim Atakan Sönmez ve burası hayatimdegisti.com.Boğaziçi üniversitesi mezunuyum ve Türkiyede ilk Subliminal Telkin Uzmanıyım.tıklayın

Bir site olsa onu bulanların uykuda dinledikleri mp3 ler ile hayatları değişse… Bir site olsa onu bulanlar hipnoz olmadan sadece subliminal mp3 leri yükleyip ve uykuda dinleyerek hayatlarını değiştirseler. Bu fikir 1995 yılında yani 25 yıl önce çıkmıştı. 15 yıl önce ise bu mp3 lerin kişiye engel olan çekirdek inançlara göre hazırlanması yani cekirdekinanc.com fikri oluştu

Hipnoz gibi bir şey mi subliminal mp3 nedir?

Tam olarak değil. Öncelikle size engel olan 0-11 yaş arası oluşan bilinçaltı kayıtlarınız yani çekirdek inançlarınız bulunur. Sonra bu çekirdek inançlarınızın pozitif halleri olumlamalar isminize özel olarak mp3 lerin ve müziğin içine gizlenir. Siz de uykuda ya da uyanıkken bu mp3 leri dinleyerek sonuç alırsınız. Çocukluğunuzda size söylenenlerin tam tersini dinlediğiniz kayıtlarla binlerce kez bilinçaltınıza yerleştirmiş oluruz.

Çekirdek inançların hayatımda engellere neden olduğunu nasıl anlarım?

Hayatınızda hep aynı şeyler tekrar ediyorsa. İlişkilerde hep aynı şeyleri yaşıyorsanız... Aşırı fedakar bir yapınız varsa ve bu sanki göreviniz haline geldiyse. Birilerini kurtarmaya çalışıyorsanız. Paranızın bereketi yoksa sürekli gereksiz harcamalar çıkıyorsa birikim yapamıyorsanız. Hayır demekte zorlanıyorsanız. Odaklanmakta bir şeyleri devam ettirmekte sorun yaşıyorsanız. İlişkilerde mıknatıs gibi sorunlu kişileri çekiyorsanız. İş hayatında iniş çıkışlar sürekli oluyorsa. Ertelemeleriniz fazla ise. Aşırı kontrolcü ve garantici bir yapınız varsa kaygı düzeyiniz yüksekse hep en kötü ihtimali düşünüyorsanız ve şanssızlıkları sorunlu olayları ve sorunlu kişileri hayatınıza çekiyorsanız çocuk yaşta oluşan çekirdek inançlar hayatınızı yönetiyor olabilir.

25. yıla özel şimdi arayanlara 5 dakikalık çekirdek inanç ön tespit ve bir günlük deneme telkin mp3 ücretsizdir. Ön tespitte size engel olan birkaç çekirdek inanç örneği verilir. Atakan Sönmez tarafından yapılır ve bilgi amaçlıdır. +90 5424475050 Türkiye dışındakiler whatsapp tan arayabilir cekirdekinanc.com inceleyiniz.

Bluesky24 isimli Üye şimdilik offline konumundadır Offline   Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Bookmarks


Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Neden ağlıyor, neden esniyoruz?

Serbest Kürsü ve Kadınlarla ilgili haberler Neden ağlıyor, neden esniyoruz? Konusunu hayatimdegisti.com Konuğumuz olarak inceliyorsunuz hayatimdegisti.com sitemizde yaşamınızı hemen degistirecek bir cok telkinli hipnoz mp3 vardir tesaduf eseri de buradaysanız mutlaka inceleyiniz üst link TelkinCD tıklayınız Gelişimini tamamlayınca, kafatası oldukça sağlam bir yapıya dönüşür. 1997 yılında John Evans kafasının üzerinde tam 190 kilo ağırlığında 101 tane tuğla taşımayı başararak, kafatasının ne kadar sağlam olduğunu kanıtlamıştır. Ancak bu başarı sadece kafatasına ait değildir. Boyundaki kasların güçlü olması ...

ayrıca bu konularda arama yapan konuklarımız var Kadınlarla ilgili haberler telkin cd indir izle İstanbul Kadınlarla ilgili haberler nerededir kimdir Kadınlarla ilgili haberler çekirdek inanç temizliği İzmir bursa Kadınlarla ilgili haberler hipnoz Kadınlarla ilgili haberler olumlama seminerleri eğitimi çaresi tedavisi Kadınlarla ilgili haberler hakkında bilgi bilinçaltı telkin cd telkin mp3 Kadınlarla ilgili haberler kuantum düşünce kitap haberi


WEZ Format +3. Şuan Saat: 12:26 AM.


Powered by vBulletin® Version 3.8.8
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.