Geri git   Hayatimdegisti.com kişisel gelişim ritmotrans telkinli Cd'leri > Hayatım Değişti Klubü > Serbest Kürsü > Hayat Soruları

Uyarılar

Hayat Soruları Yaşamla ilgili sorular merak ettikleriniz cevapları nedir ne değildir

Neden bu sistemin içindeyiz ve neden buna mecburuz?

Serbest Kürsü ve Hayat Soruları Neden bu sistemin içindeyiz ve neden buna mecburuz? Konusunu hayatimdegisti.com Konuğumuz olarak inceliyorsunuz hayatimdegisti.com sitemizde yaşamınızı hemen degistirecek bir cok telkinli hipnoz mp3 vardir tesaduf eseri de buradaysanız mutlaka inceleyiniz üst link TelkinCD tıklayınız İnsanoğlu hiçbir zaman doğanın parçası olmayı kabul etmemiştir. Doğanın parçası olmaktansa doğayı; – yaşamak, ille de yaşamak için sömürülmesi gereken parçası olarak görmüştür. Kendimizi doğadan inanılmaz derecede soyutlamayı başarmışız yüzyıllardır. Aramıza örmediğimiz set kalmamış. Bunun iki nedeni olabilir; ya insanoğluna ...

ayrıca bu konularda arama yapan konuklarımız var Hayat Soruları telkin cd indir izle İstanbul Hayat Soruları nerededir kimdir Hayat Soruları çekirdek inanç temizliği İzmir bursa Hayat Soruları hipnoz Hayat Soruları olumlama seminerleri eğitimi çaresi tedavisi Hayat Soruları hakkında bilgi bilinçaltı telkin cd telkin mp3 Hayat Soruları kuantum düşünce kitap haberi

Neden bu sistemin içindeyiz ve neden buna mecburuz?

Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
Alt 29-12-2008, 05:06 AM   #1 (permalink)
Albay
 
Üyelik tarihi: Dec 2008
Mesajlar: 432,578
Tesekkür: 0
429 Mesajinıza toplam 518 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
bluemoon24 is an unknown quantity at this point
Standart Neden bu sistemin içindeyiz ve neden buna mecburuz?

İnsanoğlu hiçbir zaman doğanın parçası olmayı kabul etmemiştir. Doğanın parçası olmaktansa doğayı; – yaşamak, ille de yaşamak için sömürülmesi gereken parçası olarak görmüştür. Kendimizi doğadan inanılmaz derecede soyutlamayı başarmışız yüzyıllardır. Aramıza örmediğimiz set kalmamış. Bunun iki nedeni olabilir; ya insanoğluna doğa o kadar kötülük yaptı ki, insanoğlu da birlikte bir yaşam sürülemeyeceğini anlayıp kendini kurduğu sistemin içine attı ya da insanların en büyük özelliği olan ben dediğimiz egosu… tüm dünya evren de bu egoya hizmet için sunulmuş bir meta…



İnsanoğlunun bir şey bilmediği kesin. Tüm bildikleri de zaten kendi kendine yaptığı bu sistem. Üretme yeteneğimiz yok etmekten geçiyor. Ne kadar çok kurcalayıp üretmek için çabalarsak, o kadar dibe vuruyoruz. Çünkü sömürme psikolojisiyle doğuyoruz, sömürüyoruz, sömürülüyoruz ve sömürecek bir şey kalmadığında da ölüyoruz. Bu yüzden insan yalnızdır temelde. Bir araya geldiğimizde yok etmenin önüne geçemedik hiçbir zaman.





Gerçeğin ne olduğunu bilmediğimiz ve hep bir gerçek aradığımız için kendi gerçeklerimizi yaratıp var olan kaosa bir döngü daha kazandırmanın ilerisine geçemedik.



Hep bir başlangıç aradık; çünkü insanın bir başlangıcı ve sonu var. Bundan dolayıdır ki; elimizdekiler hep başlangıç teorileri ve bitiş teorileridir.





İnsanlar iyiliği, mutluluğu ister hayatı boyunca, barış ister. Fakat ruhumuz ve beynimiz her zaman kaosa, kötülüğe ve felaketlere yatkındır. Bunun içindir ki; sürekli savaşın, yıkımın, sömürünün içinde ilerleriz. Çünkü insan yok edicidir ve yüzyıllar boyu süregelen savaşlar, yıkımlar ve sömürü gölgesinde var olmayı başarmış, kendi tarihini yazabilmiştir. Çünkü ortak bir amaç yok. Tek yetimiz düşünebilmek; ve her insan kendi çıkarları doğrultusunda, yani kendi yaşam süreci içerisinde düşünüp düşündüklerini ortaya çıkarmıştır.



Beyin, teknik bir sistemdir. Düşündükçe, düşüncelerimizi dünya, evren üzerine uyguladıkça doğanın büyüsü ve dengesi bozulmaya yüz tutmuş, mekanikleşmiştir. Her şey mekanikleştikçe, yani artık gözlerimiz gördüklerine meta olarak bakmaya başlayınca hisler yavaş yavaş bilinçaltına itilmiş. Yaşamak için en büyük özellik olan yaşama sevincinin yerini standartlar, olması gereken zorunluluklar almıştır. Ve bu durum insanları monotonluğa sevk etmiştir. Monoton bakış açısı ise kurulu standartların dışındaki hiçbir şeyi göstermez insanlara.



İnsanlar yaşamaktan memnun olmayan ya da nötr duygulara sahip birer makine haline gelmiştir. Belirli kurallar ve tekdüzelik içinde yaşamak insanlar için bir görevden farksız hale gelmiştir. Doğduğumuzdan itibaren evcilik oynarız. Hem de hayatın her evresinde, ölüm gerçeği gelene kadar. Düşünmeyiz. Çünkü bize düşünmemiz gerekenler ve yapacaklarımız liste halinde verilmiştir. Her olgumuzu savaş içerisinde gerçekleştiriyoruz. Olay artık; hayatta kalma mücadelesinden çıkmış, ekmek kavgasına, hayatta kalma kavgasına ve sömürme kavgasına dönüşmüştür. Neden iyiye, güzele, mükemmeliyete doğru yönümüzü değiştiremiyoruz, neden bu sistemi kabul ediyoruz? Çünkü insanlar yargılama yetilerini kullanmazlar her zaman. Bazen ve çoğu zaman hazırı tüketmek daha caziptir. Kurulan sistemlerle yönetilmek daha kolay ve emperyalisttir; tıpkı insanların kendileri gibi… Sürü psikolojisindeki insanlar güdülmekten hoşlanırlar. Böyle olunca düşünmek zorunda kalmazlar her şeyi ve aslında en önemli şeyleri…



İnsanlar üretmeyi sevmezler, bu yüzden bu sistemde yüzyıllardır sorgulamadan yaşamışlardır ve en zor olanı başarmışlardır; savaşmışlar, yıkmışlar, sömürmüşlerdir. Farklılığı istememişlerdir çünkü farklılık demek tek düzelikten çıkmak demektir, beyindeki farklı nöronların yanması demektir yani insanoğlunun en sevmediği özellik; üretmek demektir. Kolay olan oyun oynamaktır. Kuralların belirlenip isteklerin sunulması…



Peki bu oyun insanlar tarafından nasıl olmuş da bu kadar çok tutulmuş?Tek düzeliğin içindeki güzellikler bile sınırlandırılmışken umutsuz, hayalsiz yaşayamayan insanlar nasıl olmuş da kandırılmışlardır bu kadar kolay?





İnanmak başlamanın yarısıdır… Genlerimiz ve onlar sayesinde tüm dünya inanç ışığıyla parlar. İnandığımız sürece varız, inandığımız sürece var dış dünya. İnandığımız olasılıkları seçeriz hayatta kaderimizi oluştururken. Ve inançlarımız, inanmak, içgüdümüz bu sistemin kurulmasında en büyük etken olmuştur. Karşılıksız bir şeyler yapmamız çok nadirdir. Bize bu sistem kurallarıyla başından anlatılsaydı içine girmemiz için, bize; doğacaksınız, belli bir yeti kazanıp çalışacaksınız çalışacaksınız çalışacaksınız emekli olunca öleceksiniz deselerdi; peki benim bundaki çıkarım ne diye beyin otomatik sorgulamaya başlayacaktı ve hiç de cazip gelmeyecekti bu oyun. Çünkü o zaman bir vaat olmayacaktı. Vaat olmayınca insan o işi yapma gerekliliğini kavrayamaz ve buna inanç oluşturamadığı için de sistem başarısız olurdu. Olması gerektiği gibi… Ama böyle olmadı… Neden?





Madem inanç olgusu bu sistemin aleyhine işliyordu o zaman lehine çevirilebilirdi ve öyle de oldu. İnsanlara yaşamak ve çalışmak için umut vermek gerekiyordu. Fakat ne bu sistem ne de bu sistemin kuralları hiç de umut verici değildi. Çok fazla reeldi ve bu gerçeklik insanları, dünyayı hatta evreni de aşmıştı; oyuna dönmüştü. Ve en sonunda sömürge üzerine kurulmuş sistem insanların umutlarını ve inançlarını da sömürme yolu buldu. Sistem; bu dünyaya dair bir vaat veremiyordu ama öyle bir zaman aralığına dair bir vaat veriyordu ki ne kimse bunu inkar edebiliyor ne de olmaması için bir gerekçe bulabiliyordu. Bu sistemde çalışmanın daha gerçekçi bir değişle sömürülmenin kullanılmanın mükafatını öldükten sonra veriyordu Tanrı dediğimiz büyük patron. Tüm rahat yaşama, mutlu olma, huriler, cennet, öldükten sonra yani HAYAT BİTTİKTEN SONRA verilecekti. Burada, işte tam da bu noktada insanlığın aslında hiçbir şey olmadığını anlayabiliriz. Çünkü çaresizlik ve yalnızlık o kadar büyüktür ki, umutlarını öldükten sonraya atmıştır. Peki ya karşı çıkarlarsa? İşte o zaman bol alevli , eziyetli işkenceli cehennem kapısı açılıverir sonuna kadar. Burası, bu sistemi kabul etmemiş şeytanın dünyasıdır ve sen de orada Tanrı'nın korkunç zulmüyle yanarsın...



Olaylara geniş hem de çok geniş bir perspektiften bakmak gerekiyor bu noktada…



Ne demiştik? Her şeyi yaratan müthiş güç ve her şeyiyle var olan bir Tanrı... Bu koca evrenin hakimi, koca evrendeki bir kum tanesi kadar olan bir kütledeki, kendine insan demiş şeylerle savaş içinde… Tanrı'nın dediklerini yaparsa, bu şeyler cennete gidecek, yapmazlarsa ve olur da karşı gelirlerse bu şeyler sonsuz acıda kavrulacaklardı. Tekrar başa alalım; kim diyordu bunu? Uçsuz bucaksız evrenin ve her şeyin yaratıcısı Tanrı. Kime diyordu? Evrendeki yeri sonsuz uzunluktaki bir kumsaldaki tek bir kum taneciğinden daha fazla bir şey olmayan, bir şey içindeki kendine insan demiş şeylere diyordu. Bu noktaya geldiğimizde, eğer Tanrı olgusu anlatıldığı gibi ise kimse, buna ben de dahil , insanların çıkarcı pis egolarını tatmin için dünyayı alt üst etmelerini yargılayamaz!! Çünkü yaratıcımız kendi ego tatmini içerisinde bizimle oyun oynuyor, biz ondan bir parçayız ve kim özünü inkar edebilir ki? !!!



Peki sonsuz merhamet, sevgiye ne oldu? Hiç var olmadı o zaman. O zaman hayat evren ve tanrı tüm kapkaranlığı ve acımasızlığı ile ayakta duruyor!





İnsanoğlu aklının alamadığı şeyleri algılayamaz. İnsanoğlu, aklının almadığı bir üst boyutu bile – tıpkı kendi ve aşağısındaki boyutlar gibi - görmekten ve tahmin etmekten öteye geçemez. En basiti; insanoğlu ölümlü bir şey. Ölümü tadan ve sınırları olan bir varlık beyninde sonsuz döngüyü, sınırsızlığı ve o kadar büyüklüğü kavrayamaz. Fakat, bu kavrayamama içinde en üst noktaya gelmiş, sonsuz döngünün bir yaratıcısı olduğu ve bu yaratıcının amaçlarını çözmeyi başarmışız. İşte bu başarımız; yaşadığımız süredeki çelişkilerin ilk başını oluşturmuş. Bir gömleğin ilk düğmesini yanlış iliklersek ondan sonraki tüm düğmeler yanlış iliklenir. En büyük hata; sisteme, hayata, evrene ve en önemlisi Tanrı'ya olan yanlış bakış açımız. Yanlış bakış açımız, bizi, bu bütünün bir parçası gibi davranmaktan çıkarmış, ben merkezci yapmıştır. Çünkü çok fazla inandırılmışız her şeyin insanlar için olduğuna.



Bunu değiştirebilir miyiz? Tabii ki hayır! Çünkü insanlar değişimlerden bilmedikleri şeylerden korkarlar – tıpkı Tanrıdan korktuğumuz gibi - ve standartların bozulmasını istemezler. İnanç sistemimiz dahil tüm sistemler korku, şiddet, yok etme ve sömürme üzerine kurulmuştur. Tanrı sevgisi olmayan bir insan bu evreni, dünyayı, hayatı sevemez. Bunun için bir güzellik üretemez. Ölmekten korktuğumuz için kendimizi korur, açlıktan korktuğumuz için çalışır, sömürülmekten korktuğumuz için sömürür, acıdan korktuğumuz için savaşır ve Tanrı'dan korktuğumuz için her şeyi mahvederiz. Evet, bu dünyada bir sistem var. Ve bu sistem insanın bilinçaltından başka bir şey değil…



Hayatı, evreni ancak severek anlayabiliriz. Tanrı dediğimiz bu büyük olguyu ancak onun yaptıklarını iyi analiz ederek anlayabiliriz, O'nu analiz ederek değil...

 

 

Buraya ilk defa geliyorsanız ismim Atakan Sönmez ve burası hayatimdegisti.com.Boğaziçi üniversitesi mezunuyum ve Türkiyede ilk Subliminal Telkin Uzmanıyım.tıklayın

Bir site olsa onu bulanların uykuda dinledikleri mp3 ler ile hayatları değişse… Bir site olsa onu bulanlar hipnoz olmadan sadece subliminal mp3 leri yükleyip ve uykuda dinleyerek hayatlarını değiştirseler. Bu fikir 1995 yılında yani 25 yıl önce çıkmıştı. 15 yıl önce ise bu mp3 lerin kişiye engel olan çekirdek inançlara göre hazırlanması yani cekirdekinanc.com fikri oluştu

Hipnoz gibi bir şey mi subliminal mp3 nedir?

Tam olarak değil. Öncelikle size engel olan 0-11 yaş arası oluşan bilinçaltı kayıtlarınız yani çekirdek inançlarınız bulunur. Sonra bu çekirdek inançlarınızın pozitif halleri olumlamalar isminize özel olarak mp3 lerin ve müziğin içine gizlenir. Siz de uykuda ya da uyanıkken bu mp3 leri dinleyerek sonuç alırsınız. Çocukluğunuzda size söylenenlerin tam tersini dinlediğiniz kayıtlarla binlerce kez bilinçaltınıza yerleştirmiş oluruz.

Çekirdek inançların hayatımda engellere neden olduğunu nasıl anlarım?

Hayatınızda hep aynı şeyler tekrar ediyorsa. İlişkilerde hep aynı şeyleri yaşıyorsanız... Aşırı fedakar bir yapınız varsa ve bu sanki göreviniz haline geldiyse. Birilerini kurtarmaya çalışıyorsanız. Paranızın bereketi yoksa sürekli gereksiz harcamalar çıkıyorsa birikim yapamıyorsanız. Hayır demekte zorlanıyorsanız. Odaklanmakta bir şeyleri devam ettirmekte sorun yaşıyorsanız. İlişkilerde mıknatıs gibi sorunlu kişileri çekiyorsanız. İş hayatında iniş çıkışlar sürekli oluyorsa. Ertelemeleriniz fazla ise. Aşırı kontrolcü ve garantici bir yapınız varsa kaygı düzeyiniz yüksekse hep en kötü ihtimali düşünüyorsanız ve şanssızlıkları sorunlu olayları ve sorunlu kişileri hayatınıza çekiyorsanız çocuk yaşta oluşan çekirdek inançlar hayatınızı yönetiyor olabilir.

25. yıla özel şimdi arayanlara 5 dakikalık çekirdek inanç ön tespit ve bir günlük deneme telkin mp3 ücretsizdir. Ön tespitte size engel olan birkaç çekirdek inanç örneği verilir. Atakan Sönmez tarafından yapılır ve bilgi amaçlıdır. +90 5424475050 Türkiye dışındakiler whatsapp tan arayabilir cekirdekinanc.com inceleyiniz.

bluemoon24 isimli Üye şimdilik offline konumundadır Offline   Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Bookmarks


Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Neden bu sistemin içindeyiz ve neden buna mecburuz?

Serbest Kürsü ve Hayat Soruları Neden bu sistemin içindeyiz ve neden buna mecburuz? Konusunu hayatimdegisti.com Konuğumuz olarak inceliyorsunuz hayatimdegisti.com sitemizde yaşamınızı hemen degistirecek bir cok telkinli hipnoz mp3 vardir tesaduf eseri de buradaysanız mutlaka inceleyiniz üst link TelkinCD tıklayınız İnsanoğlu hiçbir zaman doğanın parçası olmayı kabul etmemiştir. Doğanın parçası olmaktansa doğayı; – yaşamak, ille de yaşamak için sömürülmesi gereken parçası olarak görmüştür. Kendimizi doğadan inanılmaz derecede soyutlamayı başarmışız yüzyıllardır. Aramıza örmediğimiz set kalmamış. Bunun iki nedeni olabilir; ya insanoğluna ...

ayrıca bu konularda arama yapan konuklarımız var Hayat Soruları telkin cd indir izle İstanbul Hayat Soruları nerededir kimdir Hayat Soruları çekirdek inanç temizliği İzmir bursa Hayat Soruları hipnoz Hayat Soruları olumlama seminerleri eğitimi çaresi tedavisi Hayat Soruları hakkında bilgi bilinçaltı telkin cd telkin mp3 Hayat Soruları kuantum düşünce kitap haberi


WEZ Format +3. Şuan Saat: 06:48 AM.


Powered by vBulletin® Version 3.8.8
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.