Geri git   Hayatimdegisti.com kişisel gelişim ritmotrans telkinli Cd'leri > Hayatım Değişti Klubü > Serbest Kürsü > Hayat Soruları

Uyarılar

Hayat Soruları Yaşamla ilgili sorular merak ettikleriniz cevapları nedir ne değildir

İNTİHARIN SOSYOLOJİK NEDENLERİ

Serbest Kürsü ve Hayat Soruları İNTİHARIN SOSYOLOJİK NEDENLERİ Konusunu hayatimdegisti.com Konuğumuz olarak inceliyorsunuz hayatimdegisti.com sitemizde yaşamınızı hemen degistirecek bir cok telkinli hipnoz mp3 vardir tesaduf eseri de buradaysanız mutlaka inceleyiniz üst link TelkinCD tıklayınız İNTİHARIN SOSYOLOJİK NEDENLERİ Buraya kadar bahsedilen nedenlerin rlar üzerinde, belli ölçüde de olsa, etkili olduğu bir gerçektir. Fakat en önemli faktörün toplumsal faktörler olduğunu belirtmek gerekir. çünkü toplumsal yapı, fiziki çevresini olduğu kadar, insanını . da denetim altına alabilmektedir. İntihar ...

ayrıca bu konularda arama yapan konuklarımız var Hayat Soruları telkin cd indir izle İstanbul Hayat Soruları nerededir kimdir Hayat Soruları çekirdek inanç temizliği İzmir bursa Hayat Soruları hipnoz Hayat Soruları olumlama seminerleri eğitimi çaresi tedavisi Hayat Soruları hakkında bilgi bilinçaltı telkin cd telkin mp3 Hayat Soruları kuantum düşünce kitap haberi

İNTİHARIN SOSYOLOJİK NEDENLERİ

Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
Alt 29-12-2008, 03:19 AM   #1 (permalink)
Albay
 
Üyelik tarihi: Dec 2008
Mesajlar: 432,578
Tesekkür: 0
429 Mesajinıza toplam 518 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
bluemoon24 is an unknown quantity at this point
Standart İNTİHARIN SOSYOLOJİK NEDENLERİ

İNTİHARIN SOSYOLOJİK NEDENLERİ



Buraya kadar bahsedilen nedenlerin rlar üzerinde, belli ölçüde de olsa, etkili olduğu bir gerçektir. Fakat en önemli faktörün toplumsal faktörler olduğunu belirtmek gerekir. çünkü toplumsal yapı, fiziki çevresini olduğu kadar, insanını . da denetim altına alabilmektedir.

İntihar etmek belki insan doğasına aykırıdır; ama elverişsiz toplumsal koşullar da insana karşıdır. Bu elverişsiz koşullara karşı verilen savaşta ise herkesin aynı direnci göstermesi her zaman için . olası değildir.

Sosyologlar, toplumun bireyleri üzerindeki kontrolünün başarısız olması sonucu rların ortaya çıktığını savunurlar. Sosyolojik teorilerin çok büyük bir çoğunluğu Durkheim in teorisinden etkilenmiştir. Durkheim, rın nedenlerin araştıran bir çalışma yapmıştır, ki . bu çalışma sosyal bilimlerde istatistik yöntemlerin kullanıldığı ilk çalışmadır.

İstatistikler belirli bir toplumda beş on yıllık rların yıllık toplamının hemen hemen aynı kaldığını göstermektedir. Bu nedenle rın nedenlerinin bireyden çok toplumda aranması gerekir.

Durkheim, rın toplumsal nedenlerini ele almadan önce, toplumsal olmayan nedenleri üzerinde durur ve bunların rla olan ilişkilerini belirlemeye çalışır. Psikolo-organik ve fizik çevre gibi toplumsal olmayan nedenlerle r oranlarını istatistiksel olarak karşılaştırır.

Ona göre, akıl hastalığı, sarhoşluk ve ırk gibi psiko-organik özelliklerle r arasında zorunlu bir ilişki yoktur. Akıl hastalığı oranı kadınlarda daha yüksektir, oysa r oranı erkeklerde yüksektir. Yine, yahudilerde delilik oranı yüksek olduğu halde, r oranı düşüktür. Almanya nın bazı bölgelerinde, diğerlerine oranla alkol tüketimi fazla olmasına rağmen, buralarda r oranının az olması ve Germen ırkına bağlı toplumların herbirinde r oranlarının farklı olması sarhoşluk ve ırk gibi değişkenlerle r arasında bir ilişki olmadığını gösterir.

İklim ve kosmik etmenlerle r arasında zorunlu bir ilişkinin olmadığını da, belirli bir toplumda çağdan çağa r oranının değişmesini göstererek belitir. Bazı mevsimlerde r oranının artması ya da gündüzleri r oranının geceye göre daha fazla olması, o zamanlarda toplumsal hayatın daha yoğun bir biçimalmasındandır.

Durkheim, toplumsal olmayan etmenlerle r arsında zorunlu bir ilişki olmadığını belirtmekle beraber, bu etmenlerin dolaylı etkilerini de yadsımamaktadır.

Durkheim toplumsal nedenleri dikkate alarak, r olaylarını bir sınıflamaya tabi tutar ve toplumsal nedenlere göre rları üçe ayırır:

1) Bencil (Egoistic) İntiharlar: Bireyin bağlı olduğu din, politik zümre, aile vb. tarafından korunulmamış olmasından kaynaklanır. Yani, toplumsal bağlar gevşek . olduğu, birey kendini yalnız hissettiği zaman belirir. Bireyin bağlı olduğu grup bağları zayıfladıkça ve gruba bağımlılığı azaldıkça, birey, kendi özel ilgileriyle başbaşa kalır; yalnızlık hisseder. Kişi için hayat anlamını yitirir; oysa, o topluma bağlı olarak yaşamak ihtiyacındadır. Avrupa toplumlarının r istatistiklerine bakıldığında Katolik toplumlarda r oranı düşük, protestan toplumlarda ise yüksektir.Dinlere göre Milyon Nüfusta İntihar

Protestan toplumlar 190

Protestan ve Katoliklerin karışık olduğu toplumlar 96

Katolik toplumlar 58

Durkheim buna neden olarak Protestanlığın Katolikliğe göre daha özgür ve hoşgörülü olmasını gösterir.

Bireyi topluma bağlayan sadece din zümresi değildir. Durkheim, ailenin, politik zümrenin de aynı işi gördüklerini söyleyerek, bütün toplumlarda bekârların r oranının svlilere göre daha yüksek; evlilerde de çocuksuz olanların çocuklu ailelere göre daha fazla olduğunu ileri sürerek, bu savanı istatistiklerle kanıtlamıştır.

Politik zümre de insanı korur. Politik kargaşalıkların ve büyük toplumssal bunalımların r oranını düşürdüğünü belirtir. Bu dönemlerde toplumsal hayat yoğunlaşır, bireyin ruhunu sımsıkı sarar, birey kendini yalnız hissetmez. Bu nedenle de bencil rlar azalır.

2)Elcil (Altruistic) İntiharlar: Birey sadece toplumdan koptuğu, kendini yalnız hissettiği zaman değil, topluma çok bağlı olduğu zaman da r eder. Durkheim buna örnek olarak, Hindistan da eşi ölen kadınların, eşlerinin cenazesinde kendilerini yakmalarını (suttee) gösterir.

Bu r türünde kendini öldüren kişi, toplumsal bir ödevi yerine getirmek amcıyla bu eylemi gerçekleştirir. Bu yükümlülüğü yerine getirmeyen kimse onursuzlukla suçlanır, çoğu zaman da dinsel cezalara çarptırılır. Kısaca, bu gibi kişilerin üzerine toplum bütün ağırlığı ile çökmekte, baskı yapmakta, onu ra sürüklemeye çalışmaktadır.

Elcil rlarda kişi için, hayatı anlamını yitirmemiş, hayatından daha üstün gördüğü bir amaç için hayatını feda etmiştir; bu eyleminin mükafatını göreceğini umar.

Günümüz toplumlarında bireysel kişilik, kollektif kişilikten iyice sıyrıldığı için bu türden rların yaygın olmadığını, ama seyrek de olsa, kendisine verilen herhangi bir buyruğu yerine getirmediği için, onurunu korumak amacıyla, utançtan kurtulmak için kendini öldürenlere rastlanır.

Bugün elcil rların hâlâ sürüp gittiği özel bir toplumsal çevre vardır, o da ordudur. Durkheim a göre; ordudaki r ilkel toplumlardaki rın bir artakalımıdır. çünkü askerlik ahlakı bazı yönleriyle ilkel ahlakın bir artakalımıdır.

Bazı ülkelerde Aynı Yaştaki Sivillerde ve Orduda İntihar Oranı (milyonda)





ülkeler



Yıllar



. Sivillerde



Askerlerde







Avusturya



1876-90



122



1253



. Prusya

.





.394



607



İtalya





77



407

.





Fransa

.



265



333







İngiltere





79



209





Yukarıdaki tablo Durkheim ın hipotezini doğrular niteliktedir. Durkheim, günümüze yaklaştıkça ordudaki rların azaldığını yine istatistiklere dayanarak belirtir. Bunun nedenini ise Durkheim, ordudaki askerlik ruhunun gevşemesine bağlamaktadır.

3) Anomik (Anomic) İntiharlar: Bu tür rlar, bir takım toplumsal bunalımlar sonucu, toplumun yapısında meydana gelen değişiklerle bireyin yaşam biçiminin, değerlerinin alt-üst olması sonucu gerçekleşen rlardır.

Bazı görüşlerin tersine Durkheim sefaletin tek başına rlara neden olmadığını belirtir. çünkü, yoksulluk düşük r oranları ile birlikte bulunmuştur.

Ekonomik krizlerin ra neden olduğunu belirten Durkheim, bunun nedeninin zenginlik ya da fakirlik değil; toplumsal yapıdaki değişiklik olduğunu belirtir. Meydana gelen bu değişiklik toplum için yararlı ya da zararlı . olsun, bunun hiçbir önemi yoktur. önemli olan toplumda meydana gelen değişikliğin bireyin yaşam koşullarını alt-üst etmiş olmasıdır. İşte, rın nedeni bu anomi (kargaşalık) halidir.

İntiharı arttıran kargaşalık halleri, sadece ekonomik bunalım, düzensizlik değil; aynı zamanda aile yaşamında meydana gelen kargaşalıklar da bu oranı arttırmaktadır. çeşitli aile bunalımları arasında en önemlilerinden ikisi, keşkusuz, dullukla, boşanma ya da mehkeme kararıyla ayrı yaşamadır. Gerçekten karı-kocadan biri ölünce aile düzeni alt-üst olur, geriye kalan karı ya da koca bu yeni duruma kendini uyduramaz, bu yüzden de bu gibilerde kendi kendini öldürme eğilimi kolaylaşır. Dul erkek ya da kadınlarda r oranı, evlilerdeki r oranınından çok yüksektir. Hemen hemen her toplumda boşanmışlarda r oranı, değil evlilerden, dullardan, bekârlardan bile daha fazladır.

Boşanma ve İntihar Bakımından Bazı Avrupa Toplumlarının Karşılaştırılması

1000 evlilikte yıllık boşanma (ortalama)



Milyon nüfusta r



. I. Boşanma ve ayrılmanın az olduğu toplumlar



2.07



46.5



II. Boşanma ve ayrılmaların orta derece olduğu toplumlar



6.4



109.6



III. Boşanma ve ayrılmaların çok olduğu toplumlar



37.3



257



Boşanmaların yasak olmadığı, çok olduğu toplumlarda kadınların r oranı erkeklerden azdır. Boşanmanın yasak ya da az olduğu toplumlarda aksine kadınların oranı daha fazladır.

Durkheim a göre bunun nedenini evlilik hayatında, boşanma yasağının erkeğin lehine, kadının da aleyhine işlemesinde aramak gerekir. çünkü boşanma yasağı erkeği pek etkilemez. Oysa kadını toplumsal kurallar evlilik bağına sıkı sıkıya bağlar. Evlilik dayanılmaz hale gelince evli kadınlar bu gibi toplumlarda ra erkek evlilerden daha yatkındırlar.

Durkheim, çağdaş toplumların en belirgin bir özelliği olarak nitelediği anomik r tipine özel bir ilgi göstermektedir. Anomik hâl ve buna bağlı olarak artan rlar, bireyin toplum arasındaki bağların zayıflaması ve toplumsal çözülmenin giderek gelişmesi, yeni çağdaş toplumun evrensel bunalımıdır.

Yakın bir geçmiş içinde, rların ülkelere göre üç-dört katlık artış gösterdiğini görüyoruz. Durkheim a göre anomi; ekonomi dünyasında işveren-ücretli ilişkileri düzeyinde ve nihayet birbirleriyle bütünleşemeyen ayrıntılı çalışmalar yığınına bölünmüş bilimlerin aşırı parçalanması ve uzmanlaşması sonucu bilgi alanında görülmektedir.

Kısaca özetlersek, Durkheima göre r, nedenleri yadsınamayacak kadar toplumsal olan bir olgudur. Bu olgunun nedenlerini belirleyen güçler, belirli bir toplumda oluşan ve r dürtüsü yaratan akımlardır. İntiharların gerçek nedenleri olan bu toplumsal güçler bir toplumdan diğerine, bir dinden diğerine değişiklik gösterebilir. Ama önemli olan bireyden değil, grup veya toplumdan kaynaklanmış olmalarıdır. İlk bakışta bireysel yapının bir sonucu gibi görünen r, gerçekte toplumsal yapının bir sonucudur. Belirli bir toplumun herhangi bir dönemindeki r sayısını, o toplumun, o dönemdeki ahlâk yapısı belirler. Her toplumun morfolojik ve sosyal yapısına göre, ra kollektif eğilimi vardır. Bu durum belirli bir oranı geçmemek koşuluyla normaldir. Fakat Durkheim, bu oranın ne olduğunu belirtmemiştir.

Durkheim sonrasında, sosyoloji alanında r konusu ile ilgili teorileri başlıca iki gruba ayırmak mümkündür: Sosyal Etkileşim Teorileri ve Sosyal Bütünleşme . Teorileri.

Sosyal Etkileşim yaklaşımını da kendi içinde iki alt guruba ayırmak mümkündür. Sembolik Etkileşme ve Saha Teorileri olarak ayırabileceğimiz bu görüşler aslında birbirlerinden çok farklı değildir.

Sembolik Etkileşim Teorilerine göre, birey için başkalarının onun hakkında ne düşündükleri önemlidir. Gurur, pişmanlık, utanç gibi duygular ağır basar. Kişi sosyal çevresi tarafından devamlı olarak kontrol altındadır. Eğer davranışları çevresindekiler tarafından olumlu olarak kabul ediliyorsa, kişi takdir edilir ve destek görür. Aksi durumda, kişinin . davranışları olumsuz olarak nitelendiriliyorsa, çevresi tarafından reddedilir ve kabul görmez. Bu durum kişiyi ra sürükleyebilir.

Saha Teorisi ise kişinin r etme eğilimine, çevreden gelen sosyal cevap etki etmektedir; kişinin davranışının yönünü belirlemektedir görüşünü savunur. Birey . için önemli olan, çevresi tarafından yardım görmektedir, eğer içinde bulunduğu durumdan kurtulması için çevresi gerekli desteği sağlamazsa, birey r edebilir. Davranışı belirleyici kuvvetlerin alanı kişinin dışında yeralan sosyal çevre olduğu kadar, bireyin isteklerinden, dürtülerinden oluşan iç faktörler de burada önemlidir. Bu teoriyi geliştiren Kobler ve Stotland a göre, kişinin amacı aslında . ölmek değil, yardım istemektir. çevredekiler umutsuzluğu kuvvetlendirir yönde davranırlarsa r ihtimali artar.

Sosyal Bütünleşme Teorileri birbirlerinden çok farklı görüşlerden oluşur. Sosyologlar, sosyal bütünleşmenin anlamı üzerinde hemfikir değildir. Bu tür teoriler daha çok, Durkheim ın teorisinin eleştirilmesi ve geliştirilmesi yönünde ortaya konulmuştur.

Douglas, r analizinde Durkheim ı reddeder. Ona göre istatistiksel verilerle bir sosyolojik teori kurulamaz. Bir r hareketi, o kişi için canını, ruhunu bir başka dünyaya yollamaktır veya sadece cezalandırılmış olmak istemektir.

Johnson, Durkheim ın yönteminin modernizm öncesi olduğunu ve dökümantasyon olarak zayıf olduğunu ileri sürer. Ona göre Durkheim ın dört tip rı aslında tek bir tip rdır. Johnson, çalışmalarını egoistik ve anomik rların aynı olduğunu ispatlamak için yapmıştır.

Powell, Durkheim daki anomi kavramını yeniden formüle etmeye çalışmıştır. Teorisinde bireyin ya toplum tarafından dışlanmış, ya toplum tarafından sarılmış, ya da toplum tarafından bütünleştirilmiş olduğunu söyler. İlk ikisinde r daha yaygındır. Kişinin hedefleri, onun adına toplum tarafından belirlenmiştir. Eğer kişi önceden belirlenen bu hedefleri kabul etmezse anomi ortaya çıkar.

Powell, verdiği örneklerde sadece mesleki statüyle r ilişkisi üzerinde durur. Diğer değişkenler için uygun örnekler gösteremez; bu da teorisinin eksikliğini gösterir.

Ginsberg anomiyi sosyal bir olay olmaktan çok, psikolojik bir olay olarak ele almıştır. Anomi, umut seviyesi olarak, bir kişinin hedef ve niyetlerini ne kadar çok arzuladığının ölçüsüdür; bireyin umutsuzluk ve başarısızlığından kaynaklanır. Yani, kişinin bugünkü başarısının derecesi gelecekteki umut seviyesinin de ölçüsüdür, başarısız ise umut seviyesi düşer.

Gibbs ve martin e göre bir toplum r oranı o toplumdaki birleşme derecesiyle ters orantılı olarak değişir. Bir grupta birleşme statüsü ne kadar yüksekse r oranı o . kadar azdır. Gibbs ve Martin de, anomik ve egoistik rlar arasında fazla bir fark olmadığı görüşündedirler.

Durkheim sonrasındaki kısaca bahsedilen bu görüşler yapılan bir çok araştırma sonuçlarından elde edilen verilerin ışığında oluşturulmuştur. Bazı toplumsal olgularla . rlar arasındaki ilişkinin gösterilmesi, bu tür teorilerin önemini vurgulamak açısından gereklidir.

çeşitli toplumların gelenekleri, diğerleri, dinleri, yaşayış biçimleri bu toplumların r oranlarında kendi etkilerini göstermektedir. Bireysel rekabetin yoğunluk kazandığı çağdaş toplumlarda, birey-toplum ilişkisindeki kopukluk r . oranların fazla olmasında kendini gösterir. Benzer şekilde, toplumun bireyi sıkı sıkıya kontrol ettiği geleneksel toplumlarda da rlar oldukça sık görülür. Toplumların ra karşı gösterdikleri tepkinin yönü de bu oranları etkilemektedir. özellikle rın onurlu bir davranış olarak kabul edildiği Japonya gibi gelenekçi toplumlarda, rların sıkça görülmesi bunu destekler niteliktedir.

çağdaş toplumlarda şehirlerde rların daha sık görülmesinin aksine, geleneksel toplumlarda da kırsal bölgelerde oransal bir fazlalık göze çarpar. Bı ise, sosyal ve kültürel yapıdaki bütünleşmenin sağlıksız bir görünüm arzettiği iki zıt uçta, toplumsal güçlerin rlar üzerindeki artırıcı . etkisini göstermektedir.

Geri kalmış ve sanayileşmekte olan ülkelerle kıyaslandığında, sanayileşmiş toplumlarda r oranları çok yüksektir. Temel ilkesi bireycilik ve bireysel özgürlük olan çağdaş toplumlarda herkes kendini diğerlerinden farklı görmekte ve aralarında kıyasıya bir mücadele başlamaktadır. . Bu bireycilik anlayışı, toplumdaki ortak değerlerin çözülmesine neden olmaktadır. Sanayileşmenin etkisiyle hızlanan dikey ve yatay hareketlilik, bireylerde daha iyi statüye, yaşam olanaklarına sahip olma isteğini artırıyor. Bireyler arasında kıyasıya bir yarış başlıyor; tabii bu yarışta bazıları çok gerilerde kalıyor.

Diğerleriyle yarışan birey, aynı zamanda makinelerle, gürültülerle, saniyelerle ritmik bir yarış içindedir. Bu koşullar içinde makinenin bir parçası durumuna gelen birey devamlı bir yorgunluk hissetmekte ve bunalıma dahi düşebilmektedir. Makineler dünyasında kendini yapayalnız hisseden bir birey için ölüm, sonsuz bir dinlenme, huzur ve kendi benliğine dönme anlamına gelebilmektedir.

Son zamanlarda yapılan araştırma sonuçlarında görülen bir ortak nokta da, kırsal kesimdeki r oranlarının şehirlerdeki oranlara yaklaşmakta olduğudur. Günümüzde kırsal kesimde de değerler değişmekte, bireyci anlayış hakim olmaya başlamaktadır.

Kırdan kente göç edenlerde, kültürel ortam değiştiği için, sonu rlara kadar varan çeşitli uyum sorunları görülmektedir. Gerçekten de herkesin birbirini tanıdığı, yüz yüze ilişkilerin hakim olduğu, yaşamı geleneklerin şekillendirdiği, aynı duygu ve inanç birliği bulunan, doğa ile kucak kucağa bir ortamdan gelip; ilişkilerin resmi, komşuların birbirini tanımadığı, bireyciliğin hakim olduğu, yaşamı resmi kanun ve kuralların şekillendirdiği bambaşka bir ortama girmek insanları ra bile sürükleyebilmektedir.

Benzer şekilde, çeşitli sebeplerle başka ülkelerde kalanlarda da, ülkelerine döndüklerinde . çeşitli uyum sorunlarıyla karşılaşılmaktadır. Bu tür bir kültür çatışması içinde bulunan bireylerde çeşitli sorunlar olabilmekte ve r olayları olabilmektedir.

Bazı araştırmaların gösterdiği gibi, bir ülkeden diğerine göç edenlerin r oranı kendi ülkelerindekinden ve göç ettikleri ülkelerinkinden çok daha yüksektir.

Aşırı şehirleşme, sanayileşme ve göç gibi faktörler rların artmasına neden olabilmektedir. Fakat kültürel farkların azaldığı, yokolmaya başladığı durumlarda da sorun daha farklı boyutlar kazanabilmektedir.

Sosyal yaşamın yoğunlaştığı, toplum ruhunun bireyleri sardığı savaş yıllarında özellikle erkeklerde r oranları azalmaktadır. Ortak bir mücadele, duygu birliği bireyleri kaynaştırmakta ve bireysel sorunları arka plana itmektedir. Bu durum, psikologların iddia ettiği gibi saldırganlığın dışa yönelmesinden daha çok, toplumsal bütünleşmenin bir sonucu olsa gerektir.

Soruna saldırganlık açısından baksak dahi, toplumsal etkenlerin önemi ortaya çıkmaktadır. Psikolojik ve sosyolojik bir çok araştırma cinayet ve r arasındaki ilişkiyi ortaya çıkarmaya çalışmıştır. Bunların bir kısmı katillerin neden r ettiğini araştırırken, diğerleri kişilerin saldırganlıklarını ifade etmek için r ya da adam öldürme arasındaki tercihlerini incelemişlerdir.

Bu tür bir araştırma yapan Wolfgang a göre, cinayetten sonra kızgınlığa yolaçan düşünce geçmezse, katil enerjisini kendine boşaltır ve r eder. Fakat Wolfgang . kalan enerjinin neden başkası üstüne boşaltılmadığını izah edemez.

İngiltere de araştırma yapan West e göre r eden ve etmiyen katiller arasında farklılıklar vardır. İntihar eden katiller daha çok eşlerini ve çocuklarını öldürmektedir ve gerçek cinayet işlerken, gerekse r ederken vahşi olmayan metodları kullanmaktadırlar. Kadınlarda cinayetten sonra r etme daha fazladır.

Henry ve Short a göre r ve cinayet aynı kaynaktan gelmektedir. özgürlüğü daha çok olan bir topluluğun üyelerinin, daha az olan topluluğun üyelerine göre . ra daha yatkın olduğunu belirtirler. Henry ve Short un bulgularına göre; statü hiyerarşisindeki pozisyonla r pozitif, adam öldürme ise negatif yönde değişir; davranış üzerindeki dış baskının gücüyle r negatif, adam öldürme pozitif yönde değişir.

Birçok araştırmanın belirttiğine göre, bir toplumda r ve cinayet oranları ters yönde değişir. Dinin etkin bir baskı kurumu olduğunu dikkate alırsak şu örnek oldukça ilgi çekicidir: Almanya ve Fransa da Protestan kentlerinde saldırı oranı düşük, r oranı yüksektir; aksine Katolik kentlerde ise saldırı oranı yüksek, r oranı düşüktür. Yani, bireyin . saldıganlık objesini seçmesinde bile toplumsal güçler belirleyici bir rol oynayabilmektedir.

Kaynak: r.de

 

 

Buraya ilk defa geliyorsanız ismim Atakan Sönmez ve burası hayatimdegisti.com.Boğaziçi üniversitesi mezunuyum ve Türkiyede ilk Subliminal Telkin Uzmanıyım.tıklayın

Bir site olsa onu bulanların uykuda dinledikleri mp3 ler ile hayatları değişse… Bir site olsa onu bulanlar hipnoz olmadan sadece subliminal mp3 leri yükleyip ve uykuda dinleyerek hayatlarını değiştirseler. Bu fikir 1995 yılında yani 25 yıl önce çıkmıştı. 15 yıl önce ise bu mp3 lerin kişiye engel olan çekirdek inançlara göre hazırlanması yani cekirdekinanc.com fikri oluştu

Hipnoz gibi bir şey mi subliminal mp3 nedir?

Tam olarak değil. Öncelikle size engel olan 0-11 yaş arası oluşan bilinçaltı kayıtlarınız yani çekirdek inançlarınız bulunur. Sonra bu çekirdek inançlarınızın pozitif halleri olumlamalar isminize özel olarak mp3 lerin ve müziğin içine gizlenir. Siz de uykuda ya da uyanıkken bu mp3 leri dinleyerek sonuç alırsınız. Çocukluğunuzda size söylenenlerin tam tersini dinlediğiniz kayıtlarla binlerce kez bilinçaltınıza yerleştirmiş oluruz.

Çekirdek inançların hayatımda engellere neden olduğunu nasıl anlarım?

Hayatınızda hep aynı şeyler tekrar ediyorsa. İlişkilerde hep aynı şeyleri yaşıyorsanız... Aşırı fedakar bir yapınız varsa ve bu sanki göreviniz haline geldiyse. Birilerini kurtarmaya çalışıyorsanız. Paranızın bereketi yoksa sürekli gereksiz harcamalar çıkıyorsa birikim yapamıyorsanız. Hayır demekte zorlanıyorsanız. Odaklanmakta bir şeyleri devam ettirmekte sorun yaşıyorsanız. İlişkilerde mıknatıs gibi sorunlu kişileri çekiyorsanız. İş hayatında iniş çıkışlar sürekli oluyorsa. Ertelemeleriniz fazla ise. Aşırı kontrolcü ve garantici bir yapınız varsa kaygı düzeyiniz yüksekse hep en kötü ihtimali düşünüyorsanız ve şanssızlıkları sorunlu olayları ve sorunlu kişileri hayatınıza çekiyorsanız çocuk yaşta oluşan çekirdek inançlar hayatınızı yönetiyor olabilir.

25. yıla özel şimdi arayanlara 5 dakikalık çekirdek inanç ön tespit ve bir günlük deneme telkin mp3 ücretsizdir. Ön tespitte size engel olan birkaç çekirdek inanç örneği verilir. Atakan Sönmez tarafından yapılır ve bilgi amaçlıdır. +90 5424475050 Türkiye dışındakiler whatsapp tan arayabilir cekirdekinanc.com inceleyiniz.

bluemoon24 isimli Üye şimdilik offline konumundadır Offline   Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Bookmarks


Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


İNTİHARIN SOSYOLOJİK NEDENLERİ

Serbest Kürsü ve Hayat Soruları İNTİHARIN SOSYOLOJİK NEDENLERİ Konusunu hayatimdegisti.com Konuğumuz olarak inceliyorsunuz hayatimdegisti.com sitemizde yaşamınızı hemen degistirecek bir cok telkinli hipnoz mp3 vardir tesaduf eseri de buradaysanız mutlaka inceleyiniz üst link TelkinCD tıklayınız İNTİHARIN SOSYOLOJİK NEDENLERİ Buraya kadar bahsedilen nedenlerin rlar üzerinde, belli ölçüde de olsa, etkili olduğu bir gerçektir. Fakat en önemli faktörün toplumsal faktörler olduğunu belirtmek gerekir. çünkü toplumsal yapı, fiziki çevresini olduğu kadar, insanını . da denetim altına alabilmektedir. İntihar ...

ayrıca bu konularda arama yapan konuklarımız var Hayat Soruları telkin cd indir izle İstanbul Hayat Soruları nerededir kimdir Hayat Soruları çekirdek inanç temizliği İzmir bursa Hayat Soruları hipnoz Hayat Soruları olumlama seminerleri eğitimi çaresi tedavisi Hayat Soruları hakkında bilgi bilinçaltı telkin cd telkin mp3 Hayat Soruları kuantum düşünce kitap haberi


WEZ Format +3. Şuan Saat: 08:07 AM.


Powered by vBulletin® Version 3.8.8
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.