Hayatimdegisti.com kişisel gelişim ritmotrans telkinli Cd'leri

Hayatimdegisti.com kişisel gelişim ritmotrans telkinli Cd'leri (http://www.hayatimdegisti.com/forum/index.php)
-   Hatalı Alanlarımız (http://www.hayatimdegisti.com/forum/hatali-alanlarimiz/)
-   -   HATALI ALANLARDAN BAĞIMSIZ İNSANLAR (http://www.hayatimdegisti.com/forum/hatali-alanlarimiz/621314-hatali-alanlardan-bagimsiz-insanlar.html)

cansuyu 22-07-2012 02:25 PM

HATALI ALANLARDAN BAĞIMSIZ İNSANLAR
 
Bu insanlar, yaşamın her yönünü severler, şikâyet etmekle ya da olayların daha değişik olmasını istemekle vakit kaybetmezler.
Bağımsızlıklarına çok düşkündürler. Aileye güçlü bir sevgi ve bağlılık duymalarına rağmen, ilişkilerinde bağımsız olmaya özen gösterirler.
Sevgi anlayışları, sevdiklerine hiçbir değeri zorla kabul ettirmemeyi gerektirir.
Onay aramak gereksinimleri yoktur. Övgü ve ödül talep etmezler.
Çok açık ve dürüst konuşurlar, çünkü vermek istedikleri mesajları, başkalarını memnun etmek için dikkatli sözcükler arkasına gizlemezler.
Gülmeyi ve başkalarını güldürmeyi iyi bilirler.
Kendilerini şikâyet etmeden kabullenirler. Fiziksel benliklerini, sahteliklerle gizlemezler.
Doğal yaşamı takdir ederler. Başkalarına eğlenceli gelmeyen şeylerden zevk alma yetenekleri vardır. Gün batımını izlemek, ya da kırlarda küçük bir gezinti yapabilmek, doğum yapan bir kediyi izlemek onlar için mükemmel bir şeydir ve şükran duyarlar.
Başka insanları çok iyi anlarlar ve asla şaşırıp şok olmazlar.
Hastalık hastası değildirler.
Gereksiz kavgalarda asla taraf olmazlar.
İnsanlar hakkında konuşmaz, insanlarla konuşurlar.
Titizlik ya da düzenlilik gibi dertleri yoktur, verimli yaşamaya bakarlar. Organizasyon nevrozundan bağımsız oldukları için yaratıcıdırlar.
Bu insanların müthiş bir enerjileri vardır. Enerjileri doğaüstü değildir, yalnızca yaşamı ve yaşamdaki aktiviteleri sevmelerinin bir sonucudur.
Şiddetli bir merak duygusuna sahiptirler. Hep araştırır, yaşamlarının her anını kavramak isterler. Her insan, her varlık ve her olay, daha çok öğrenmek için bir fırsattır.
Başarısız olmaktan korkmazlar, hatta onu sevinçle kabul ederler. Bu insanlar, kendilerine zarar verecek duyguları yok etme ve kendilerine verdikleri değeri artıracak olanları doya doya yaşama yeteneğine sahiptirler.
Bu mutlu insanlar, asla kendilerini savunma gereksinimi duymazlar. Basitçe 'her şey yolunda, biz yalnızca farklıyız. Anlaşmak zorunda değiliz' derler. Bir tartışmayı, kazanma ve karşısındakini konumunun yanlışlığına ikna etme gereksinimi duymadan, burada keserler.
Değerleri dar değildir. Kendilerini tüm insan ırkının bir parçası olarak görürler. Daha çok düşman öldürmekten sevinç duymazlar.
Kahramanları ya da putlaştırdıkları insanları yoktur. Herkesi insan olarak görür ve hiç kimseyi kendilerinden önemli konuma getirmezler.
Başkalarının yeteneksizliği nedeni ile kazanmak yerine, zaferi kendi çabaları ile elde etmeyi yeğlerler.
Komşularının ne yaptığını fark etmezler, çünkü var olmakla meşguldürler.
En önemlisi bu insanlar 'KENDİLERİNİ SEVERLER'. Kendilerine acımak, kendilerini reddetmek, kendilerine öfkelenmek için zamanları yoktur.
Elbette sorunları vardır, ama sorunların onları duygusal paralizasyona götürmesine izin vermezler Tökezleyip düştüklerinde, tekrar ayağa kalkar ve sızlanmadan yaşamaya devam ederler.
Hatalı alanlardan bağımsız insanlar, mutluluğu kovalamazlar, sadece yaşarlar ve mutluluk onları bulur. Gerçekten nadir bulunan insanlardır, onlar için her gün mükemmeldir.

Kaynak kitap: Hatalı Alanlarınız
Dr. Wayne W. Dyer

cansuyu 22-07-2012 02:34 PM

Cevap: HATALI ALANLARDAN BAĞIMSIZ İNSANLAR
 
Tanrıdan gururumu yok etmesini istedim.
Tanrı, “Hayır. Gurur benim yok edebileceğim bir şey değil, senin bırakabileceğin bir şeydir.” dedi.
Tanrıdan sakat çocuğumu iyileştirmesini istedim.
Tanrı, "Hayır. Onun ruhu sağlam, vücut o kadar önemli değil, o geçici bir şeydir." dedi.
Tanrıdan bana sabır vermesini istedim.
Tanrı, "Hayır. Sabır büyük acılar çekilerek öğrenilebilecek bir şeydir.
Sabır verilmez, hak edilir." dedi.
Tanrıdan beni mutlu etmesini istedim.
Tanrı, "Hayır. Ben sadece nimetlerimi sunarım, mutlu olmak sana bağlı." dedi.
Tanrıdan beni çektiğim acılardan kurtarmasını istedim.
Tanrı, "Hayır. Çektiğin acılar günlük kaygılarının önemsizliğini anlamanı, onlardan uzaklaşmanı ve bana daha çok yaklaşmanı sağlar." dedi.
Tanrıdan ruhumu olgunlaştırmasını istedim.
Tanrı, "Hayır. Kendi kendine olgunlaşmalısın, ama meyvelerini alman için yardım edeceğimden emin olabilirsin." dedi.
Tanrıdan hayatı sevmemi sağlayacak her şeyi istedim.
Tanrı, "Hayır. Ben sana hayati vereceğim, böylece hayata dair her şeye sahip olabilirsin." dedi.
Tanrıdan, Tanrıya duyduğum sevgiyi, başkalarına da duyabilmeyi istedim.
Tanrı şöyle dedi: "Ohhh! Nihayet doğru bir şey istedin". "Ruhu olgunlaşmamış bir kul Tanrıya hep "ver bana…" ile biten dualar eder, olgunlaşmış bir ruh ise "vermemi sağla" diye bitirir dualarını…





alıntı

sweeet 22-07-2012 03:18 PM

Cevap: HATALI ALANLARDAN BAĞIMSIZ İNSANLAR
 
Alıntı:

Hatalı alanlardan bağımsız insanlar, mutluluğu kovalamazlar, sadece yaşarlar ve mutluluk onları bulur. Gerçekten nadir bulunan insanlardır, onlar için her gün mükemmeldir.
Alıntı:

"Ruhu olgunlaşmamış bir kul Tanrıya hep "ver bana…" ile biten dualar eder, olgunlaşmış bir ruh ise "vermemi sağla" diye bitirir dualarını…
İki yazından en beğendiğim kısımlardı. İkisi de mükemmel paylaşımlar. Teşekkürler.

cansuyu 22-07-2012 07:52 PM

Cevap: HATALI ALANLARDAN BAĞIMSIZ İNSANLAR
 
İnancınız ne olursa olsun, neye inanırsanız inanın, insan yaşamı bir takım değerler bütününden oluşuyor. Bu değerler yaşama anlam veriyor, yön veriyor ve hedefi belirliyor. İçinde yaşanılan toplum tarafından ortak hafızada kuşaktan kuşağa aktarılan bu değerler tüm toplum bireylerine yaşamın her alanında gerçekleştirilmek üzere verilmektedir. Bununla beraber her birey bu ortak değerlerden kimini kendine göre daha bir ön plana, ve yaşamının olmazsa olmazı yapabilmektedir.

Onur, Şeref, haysiyet, namus gibi kavramlar bu değerlerin başta gelenlerindendir. Her insan kendi yaşamında bu değerlerin hepsine birden sahip olarak, varlığını sürdürmek ve bu şekilde anılmak ister. Bu değerlerden birini kaybeden insan, zincirleme olarak diğerlerini de kaybetmeye başlar. Değerler kayboldukça, bu değerleri kaybeden insanın yaşamı önemsizleşir. Yaşam artık ağır bir yük olmaya başlar, çünkü yaşamı sadece yemek içmek gibi hayvansal gereksinimlere indirgemek, insan yaratılışı için ağır bir yüktür.

Durum böyle olmakla birlikte, şöyle bir bakıyorum da, insanlar bu değerleri unutmuş, sadece hayvansal gereksinimlerini karşılamak üzere bir yaşamı tercih eder hale gelmişler. Üstelik de bu gereksinimleri normal yollardan ve haklı olarak değil, çalarak çırparak, başkasını kandırarak yapmakta, değerleri de hiçe saymaktadırlar. Kendileri bu insanca değerlere uygun olarak yaşamadıkları gibi, böyle yaşayanları mağdur etmekte, onların haklarını çiğnemektedirler. Diyelim binlerce ev yapıp para kazanmak uğruna, ormanları yakmakta, denizleri doldurmakta, hem doğaya zarar vermekte, hem de hakları olmayan yerlere sahip olmaktadırlar.

Çok para kazanmak tutkusu, hakkından fazlasını elde etmek hırsı, bütün değerlerin kaybolmasına yol açmakta olup, insanların çoğu birbirini aldatarak bir yaşam biçimini tercih eder hale gelmekteler. Kimsenin kimseye güveni kalmadığı bir toplumda, sevgi, saygı, hörmet, acıma, şefkat gibi kavramlar da sekteye uğramaktadır. Sadece bedensel varlığını ne olursa olsun sürdürmeye odaklanmış bir insandan, her türlü kötülük beklenir. Nitekim bugün gazetelere baktığımızda, ne kadar önemsiz şeylerden insanların yok yere öldürüldüğünü, bütün çıplaklığıyla görürüz.

İnsanı insan yapan bu değerlerdir. Bu değerlere sahip olmak, almakla değil, vermekle mümkündür. Elinizdekini olmayanla paylaşmakla olur. Herkesin hakkına rıza göstermekle olur. Maddeye ihtiyacınız kadar yönelmeniz, fazlasını dağıtmanızla olur. Başkalarının da bu dünyada rahat ve huzur içinde yaşaması gerektiğine inanmanızla olur. Herkesin birbiriyle yardımlaşma içersinde yaşamasıyla, güzelliklerin yaratılacağı bilincine erişmenizle olur.

Bedensel varlığımızı sürdürmemizin amacı insana özgü değerleri gerçekleştirmek içindir. Bu değerler olmadan yaşamak, dünya şansını değerlendirmeden, boş yere geçip gitmektir.

Coşkun Karabulut

nurbanu25 22-07-2012 08:07 PM

Cevap: HATALI ALANLARDAN BAĞIMSIZ İNSANLAR
 
Hatalı alanlardan bagımsız ınsanın en buyuk ozellıgı Kendını sevmek...

cansuyu 24-07-2012 08:51 PM

Cevap: HATALI ALANLARDAN BAĞIMSIZ İNSANLAR
 
Patolojik Ego
Aldığı biçim ne olursa olsun, geniş anlamda ego patolojiktir. Antik Yunan kökenine baktığımızda, bu terimin egoya uygulandığında ne kadar uygun düştüğünü görürüz. Kelime, normalde bir hastalığı tanımlamak için kullanılmasına rağmen, aslında acı çekmek anlamına gelen "pathos" kelimesinden türemiştir.

Egonun tutsağı olan kişi, başkaları üzerinde yarattığı acıyı görmez, acı çekmeyi herhangi bir duruma verilecek en doğru tepki olarak görür. Mutsuzluk, egonun yarattığı salgın bir zihinsel-duygusal hastalıktır. Gezegenimizin çevre kirliliğine eşit bir miktara sahip olduğunu söylemek yanlış olmaz. Öfke, endişe, nefret, kırgınlık, hoşnutsuzluk, kıskançlık gibi davranışlar, olumsuz olarak algılanmaz, tamamen yanlış değerlendirilir. Bütün olumsuzlukların, başka biri, ya da bir dış etkenden kaynaklandığı iddia edilerek, kendisini haklı çıkarır.

"Acım için seni sorumlu tutuyorum." Egonun söylediği şey budur.

Ego, bir durum ve o durum hakkındaki kendi yorumu (tepkisi) arasında bir ayırım yapamaz. "Ne kötü bir gün," diyebilirsiniz ve bunu yaparken, soğuk, rüzgâr, yağmur ya da tepki verdiğiniz her neyse, aslında kötü olmadığını anlamazsınız. Onlar her nasılsa öyledir. Asıl kötü olan tepkiniz, içsel direnciniz ve o direncin yarattığı duygudur. Shakespeare'in dediği gibi, "İyi ya da kötü diye bir şey yoktur; sadece düşünce onu isimlendirir." Dahası, egoyu güçlendirdiği için, aslında ego acı çekmekten ya da olumsuzluklardan hoşlanır.

Örneğin, öfke veya kırgınlık, ayrılık duygusunu vurguladığı için egoyu fazlasıyla güçlendirir ve başkalarının farklılığını vurgularken, "haklı olmak" gibi bir zihinsel kale yaratır. Bu tür olumsuz düşüncelerin, vücudunuzun içinde yarattığı fizyolojik değişimleri gözlemleyebilseydiniz, kalbin çalışmasını nasıl zorladığını, sindirim ve bağışıklık sistemlerini nasıl zayıflattığını görebilseydiniz, bu tür durumların gerçekten de patolojik olduğunu, zevk değil, acı çekmek anlamına geldiğini kolayca anlardınız.

Olumsuz bir durumda olduğunuzda, içinizde o olumsuzluğu isteyen, onu zevk olarak algılayan ya da istediğinizin o olduğuna sizi inandıran bir şey vardır. Aksi takdirde, kim olumsuzluğa takılı kalmak, kendilerini ve başkalarını üzücü durumlara sokmak, kendi vücudunda hastalık yaratmak ister ki? Dolayısıyla, içinizde bir olumsuzluk hissettiğinizde, içinizde bundan zevk alan bir şeyin varlığını fark ederseniz ve hemen egonun farkına varmaya başlarsınız. Bu olduğu anda, kimliğiniz egodan farkındalığa kayar. Dolayısıyla ego zayıflar, farkındalık güçlenir.

Eğer olumsuzluğun ortasında "Şu anda kendi acımı kendim yaratıyorum," diyerek farkına varırsanız, şartlanmış egosal durumların ve tepkilerin sınırlarının ötesine geçmeye başlarsınız. Böylelikle farkındalık sayesinde, size gelecek sonsuz olasılık için kapıyı aralamış olursunuz; o zaman herhangi bir durumla başa çıkmak için daha zekice yollar bulabilirsiniz. Mutsuzluğunuzu aptallık olarak tanımladığınız anda, kendinizi ondan özgür kılarsınız.

Olumsuzluk, zeka değildir, daima egodur. Ego akıllı olabilir ama zeki değildir. Akıllılık kendi küçük hedeflerini izler, zeka ise, her şeyin birbiriyle bağlantılı olduğu büyük resmi görür. Akıllılık kişisel çıkarlara hizmet eder ve son derece dar görüşlüdür. Çoğu politikacılar ve işadamları akıllıdır, ama çok azı zekidir. Akıllılık sayesinde elde edilen şeyler, kısa ömürlüdür ve daima zaman içinde kendi sonlarını getirirler. Akıllılık bölücüdür; zeka birleştiricidir.


Arka plandaki mutsuzluk
Ego ayrılık yaratır ve ayrılık da acıya yol açar. Ego bu yüzden açıkça patolojiktir. Öfke, nefret ve benzeri duygulardan ayrı olarak, olumsuzluğun daha gizli biçimleri de vardır, sabırsızlık, sinirlilik, endişe ve bıkkınlık gibi. Çoğu insanın içsel durumunu biçimlendiren arka plandaki mutsuzluğu bunlar oluşturur. Onları fark edebilmek için son derece uyanık olmanız ve an'da yaşamanız gerekir. Bunu yaptığınızda, uyanmaya başlarsınız ve zihnin yanlış tanımlamalarından uzaklaşırsınız. Bu, sık sık gözden kaçırılan ama son derece yaygın olan olumsuz bir durumdur. Size de tanıdık gelebilir. Sık sık geri planda kalan bir kırgınlık olarak tanımlanabilecek belli belirsiz bir hoşnutsuzluk hissediyor musunuz? Birçok kişi, hayatlarının büyük bölümünü bu durumda geçirirler. Kendilerini o kadar onunla tanımlamışlardır ki, geri adım atıp, düşüncelerini tekrar gözden geçiremezler. Bunun temelinde, bilinçaltı inançlar ya da düşünceler yatar. Bu düşünceleri düşünme şekliniz, uyurken rüya görmeniz gibidir, o düşünceleri düşündüğünüzün farkında olmazsınız; tıpkı rüyadayken rüya gördüğünüzün farkında olmadığınız gibi.

Size arka plandaki mutsuzluğu destekleyen en yaygın düşüncelerden bazılarını vereceğim. İçeriklerini ayırdım ama yapıları olduğu gibi duruyor. Bu şekilde daha belirgin olacaklardır. Hayatınızın arka planında bir mutsuzluk olduğunu hissettiğiniz her seferinde (ya da ön planında), aşağıdaki düşünce kalıplarının, hangilerinin uygun olduğunu inceleyin ve kendi özel durumunuza göre içeriklerini kendiniz doldurun:

"Huzurlu (mutlu, tatmin, vb.) olabilmem için, önce hayatımda olması gereken bazı şeyler var. Bunun henüz olmaması beni üzüyor. Belki de bu üzüntüm sayesinde sonunda olur."

"Geçmişte olmaması gereken bir şey oldu ve bu beni çok üzüyor. Eğer o olay olmasaydı, şimdi huzurlu ve mutlu olacaktım."

"Şimdi olmaması gereken bir şey oluyor ve huzurlu olmamı engelliyor."

Bu bilinçaltı düşünceler genellikle bir kişiye yöneltilir ve "oluyor," bu durumda "yapıyor"a dönüşür.

"Huzurlu olabilmem için bunu ya da şunu yapman gerek. Bunu henüz yapmadığın için sana kırgınım. Belki kırgınlığım sayesinde artık bunu yaparsın."

"Geçmişte yaptığın (ya da yaptığım), söylediğin ya da yapamadığın bir şey, şimdi mutlu olmamı engelliyor."

"Şimdi yaptığın ya da yapamadığın bir şey, mutlu olmamı engelliyor."


Mutluluğun sırrı
Yukarıdakilerin hepsi gerçeklikle karıştırılan varsayımlar, incelenmemiş düşüncelerdir. Sizi şimdi huzurlu olmadığınıza ya da olamayacağınıza inandırmak için egonun kurguladığı hikâyelerdir. Huzurlu olmak ve kendiniz olmak, aslında aynı şeydir. Ego der ki: Belki gelecekte bir gün, huzurlu olabileceğim; eğer bu, şu ya da o olursa, bunu ya da şunu elde edersem. Ya da şöyle der: Geçmişimde olan bir şey yüzünden asla huzurlu olamayacağım. Eğer başka insanların hikâyelerini dinlerseniz, şöyle bir başlıkla karşılaşırsınız: "Şimdi Neden Huzurlu Olamıyorum." Ego, huzurlu olmak için tek fırsatınızın şimdide olduğunu bilmez. Ama belki de biliyordur ve sizin de keşfetmenizden korkuyordur. Sonuçta huzur, egonun sona ermesidir.

Şimdi nasıl huzurlu olabilirsiniz? Şu anla barış yaparak. Unutmayın, hayat oyununu sadece "şimdi"de oynayabilirsiniz. Başka bir zaman ya da yer olamaz. Şu anla barış yaptığınız anda, neler olduğunu görün, neler yapabildiğinizi veya ne yapmayı seçebildiğinizi ya da hayatın sizin sayenizde neler yaptığını görün. Yaşam sanatını özetleyen, bütün başarıların ve mutluluğun sırrını veren sadece üç kelime var: Yaşamla Bir Olun. İnsanın yaşamla bir olması, şimdiyle bir olmasıdır. O zaman aslında hayatı yaşamadığınızı, hayatın sizin sayenizde yaşadığını görürsünüz. Hayat dansçıdır ve siz de danssınız.

Ego gerçekliğe karşı kırgın olmayı sever. Gerçeklik nedir? Her neyse o., yani şu an nasılsa, işte öyle. An'ın böyleliğine karşı çıkmak, egonun temel özelliklerinden biridir. Egonun beslendiği olumsuzluğu ve bayıldığı mutsuzluğu yaratan şey budur. Bu şekilde kendinize ve başkalarına acı çektirirsiniz ve ne yaptığınızı, aslında dünyada cehennemi yarattığınızı bilmezsiniz. Farkında olmadan acı yaratmak; işte bilinçsiz yaşamanın özü. Bu, tamamen egonun esiri olmak demektir. Egonun kendini tanıyamaması ve ne yaptığını görememesi, inanılmazdır. Başkalarına acı çektiren şeyler yapar ve bunun farkına bile varmaz. Bu işaret edildiğinde, öfkeyle inkar eder, akıllıca tartışmalara girişir ve gerçekleri çarpıtmak için kendini haklı çıkarmaya çalışır. İnsanlar bunu yapar, şirketler bunu yapar, hükümetler bunu yapar. Diğer her şey başarısız olduğunda, ego bağırıp çağırmaya ve hatta fiziksel şiddete başvurur.

Binlerce yıldır insanlığı etkisi altında tutan acıya son vermek için, önce kendinizden başlamalı, içsel durumunuzla ilgili sorumluluğunuzu kabul etmelisiniz, bu da şimdi demektir. Kendinize şöyle sorun: "Şu anda içimde herhangi bir olumsuzluk var mı?" Sonra uyanık olun ve hem duygularınızı hem de düşüncelerinizi gözlemleyin. Daha önce sözünü ettiğim mutsuzluğu izleyin. Bu mutsuzluğu gerçeklikle açıklamaya ve haklı çıkarmaya çalışan düşüncelere karşı dikkatli olun. Kendi içinizdeki olumsuz bir durumun farkına varmanız, başarısız olduğunuz anlamına gelmez; tam aksine, başarılı olduğunuz anlamına gelir. O farkındalık başlayana kadar, insan kendini içsel durumuyla tanımlama eğilimindedir ve bu tanımlama da egodur. Farkındalıkla birlikte düşüncelerden, duygulardan ve tepkilerden uzaklaşmak gelir. Bu, inkarla karıştırılmamalıdır. Düşünceler, duygular veya tepkiler tanınır ve tanındıkları anda, otomatik olarak çözülür. O zaman benlik duygunuzda belirgin bir değişiklik olur: Daha önce duygularınız, düşünceleriniz ve tepkilerinizdiniz; şimdi ise o durumlara tanıklık eden Varlık'sınız.

"Bir gün egomdan kurtulacağım." Bunu kim söylüyor? Ego!

Egodan kurtulmak hiç de o kadar büyük bir iş değildir; tam aksine, çok basittir. Bütün yapmanız gereken, kendi düşüncelerinizin ve duygularınızın farkında olmaktır. Bu gerçekte bir "yapış" değil, bir "görüş"tür. Bu açıdan, kendinizi egodan kurtarmak için yapabileceğiniz bir şey olmadığını söylemek doğrudur. Bu değişiklik gerçekleştiğinde, düşünceden farkındalığa geçtiğinizde, egoya nazaran, çok daha büyük bir zeka hayatınızı kontrol altına alır. Duygular, hatta düşünceler bile farkındalık sayesinde kişisellikten uzaklaşır, kişiliksiz doğaları tanınır. Artık içlerinde benlik kalmaz. Sadece insan duyguları, insan düşünceleridir. Bir hikâyeden ibaret olan bütün kişisel geçmişiniz, bir yığın düşünce ve duygu, ikincil derecede öneme sahip olur ve artık bilincinizin en yüksek noktasını meşgul etmez. Artık kimlik duygunuzun temelini oluşturan şey onlar değildir. Siz Varlığın ışığı, tüm düşünce ve duygulardan önce var olan farkındalık olursunuz.

Eckhart Tolle

cansuyu 24-07-2012 09:44 PM

Cevap: HATALI ALANLARDAN BAĞIMSIZ İNSANLAR
 
Gerçeklerin önüne bir çocuk gibi oturup,
tüm koşullamaları bir kenara iterek sonuca ulaşmayı arayanlar,
yeni şeyler öğrenebilirler.

T. Huxley

Kadir Serarslan 27-07-2012 10:54 AM

Cevap: HATALI ALANLARDAN BAĞIMSIZ İNSANLAR
 
Hani derler ya nasıl yaşadığın önemli değildir, nasıl düşünüyorsan bir gün farkında olmamaksızın öyle yaşıyor olursunuz. İşte burada İnsan yaşamında görünen gerçek, aslında kendi iç dünyasının psikolojisinin gerçekleşmiş halidir.
İnsanlar, gördükleri dünyayı tanımlamazlarmış, tanımladıkları dünyayı görürlermiş. Evrende her şey iki kez yaşanırmış, önce zihinde yaşanır, sonra gerçekleşirmiş. Zihinde yaşanmayan hiçbir şeyde gerçekleşmezmiş.

Mevlâna Celalettin’i Rumi demiş ki; insan düşünceden ibarettir, geri kalan et ve kemiktir, gül düşünürmüş gülistan olurmuş, diken düşünür dikenlik olurmuş. Düşünceler insanın evrene saldığı manyetik frekanslarmış.

İnsanoğlu evrende bir etki ve tepki akışkanlığı içinde yaşarmış. İnsan beyni bir anda yedi trilyon frekans yayarmış, bu frekanslar da kendisiyle eşdeğer frekanslarla yankılaşmaya girermiş, dolayısıyla insan ne düşünürse etrafında o düşünceden halkalar oluşurmuş. Düşünceler insanın evrene ektiği tohumlardır, zamanla filizlenip karşılarına gerçek olarak çıkar ya düşüncelerini geçmişin acı ve kötü hatıralarına sürekli takan insanlar gelecekte de aynı acı ve kötü olayları yaşamak için dua etmiş gibi olurlarmış.

Mevlâna Celalettin’i Rumi demiş ki; insan tenini besleyip geliştirmeye bakmamalıymış, çünkü o sonunda toprağa verilecek bir kurbanmış, insan gönlünü beslemeye bakmalıymış, çünkü yücelere gidecek, şereflenecek oymuş
Mevlâna Celalettin’i Rumi yine demiş ki; insanlar gözlerden ibarettir, geri kalan et ve kemiktir.
İnsanın yüzünde taşıdığı, sırtında taşıdığından daha önemliymiş, hareketler kelimelerden daha yüksek sesle konuşurmuş, kelimelerinin dilini pek sevmediğimiz nice insanlara hallerinin güzel dili yüzünden bağlanıverirmişiz.
Şimdi dersiniz ki ne alaka hani erdem den bahsedecektiniz. Evet, beyinden, zihinden, düşünceden, gülden, dikenden, manyetik frekanstan ve hatta

Gel, gel, ne olursan ol yine gel,
ve
Cömertlik ve yardım etmede akarsu gibi ol.
Şefkat ve merhamette güneş gibi ol.
Başkalarının kusurunu örtmede gece gibi ol.
Hiddet ve asabiyette ölü gibi ol.
Tevazu ve alçak gönüllülükte toprak gibi ol.
Hoşgörülülükte deniz gibi ol.

Diyen ünlü mütefekkir Mevlâna Celalettin’i Rumi’den bahsetmeden “erdem” nasıl anlatılır ki,
Erdem, güzel İnsanın ve güzel yaşamın anlamına verilen felsefi cevap “erdemli olmak” olarak belirtilmiştir. Örneğin mutluluk yaşamın temel amacıdır ve mutluluğa ulaşmanın yolu erdemli olmaktan geçer. Erdemli olmaksa ancak bilgi sahibi Ahlaklı, faziletli, alçak gönüllülük, hoş görülülük, yiğitlik, doğruluk dürüstlük ve bunların hepsinin yolu sevgiden geçer güzel hasletlerin tamamıda erdemli olmakla mümkündür.

nurbanu25 15-08-2012 04:20 AM

Cevap: HATALI ALANLARDAN BAĞIMSIZ İNSANLAR
 
Yıne egoya daır harıka tespıtler,muhtesem bır yazı.son zamanlarda egosunun kontrolunde derın acılar ceken bana bu yazılar ıyı gelıyor.emegıne saglık can abla...

nurrayy 15-08-2012 10:56 AM

Cevap: HATALI ALANLARDAN BAĞIMSIZ İNSANLAR
 
"Geçmişte olmaması gereken bir şey oldu ve bu beni çok üzüyor. Eğer o olay olmasaydı, şimdi huzurlu ve mutlu olacaktım."
Geçmişte yaptığın (ya da yaptığım), söylediğin ya da yapamadığın bir şey, şimdi mutlu olmamı engelliyor."

bunlar benım dusuncelerımın aynısı yaa :( demek egoymus.ben onu mantık zannedıyordum.ego ve sucluluk telkınlerını arttırsam ıyı olacak sanırım.

cansuyu 02-09-2012 12:15 AM

Cevap: HATALI ALANLARDAN BAĞIMSIZ İNSANLAR
 
Eğer hatalar yaptıysan, kendini bağışlamayı öğren ve ondan sonra da ileriye ve yukarıya doğru ilerle.
Kendinin en iyi yanını, ne de iyi olduğunu bul; ve bunun ne olduğunu bildiğin zaman, onu tüm kalbinle sun. İleriye gitmeye devam et; asla geriye değil...!

Eileen Caddy




son zamanlarda okuduğum kitaplardan birisi

HATA ÜZERİNE ÇEŞİTLEMELER..

“Kişisel gelişim yolcuğunda daha az hata yapabilmek için öncelikle hatalarımızla yüzleşmeye ihtiyacımız olduğunu fark ettim. Bir de hataların kimseye şikâyet edemeyeceğimiz kadar bizim olduğunu kabullenmeyi.”

“Hata Üzerine Çeşitlemeler” adlı kitabının önsözünde yukarıdaki düşüncesini belirterek söze başlayan Nihat Demirkol 100 hatamızla yüzleştiriyor bizleri. Bu yüzleştirmeyi küçük öyküler, önemli kişilerin yaşamlarından kesitlerle zarif bir biçimde yapıyor.


önümüzdeki günlerde 100 hatayı paylaşmak üzere.. bu gece arka kapaktan alıntıyla yetiniyorum :)


Günümüzde yoğun olmak sıradan bir iş; "hata yapmak" da...
Hayatımız öyle bir akışkanlık içinde ilerliyor ki, bize sunulan fırsatları algılayabilmemiz neredeyse imkânsız. Aynı hatayı, bu kısır döngü içerisinde yüzlerce kere yapıyoruz. Sonra da dönüp grilikten, sıradanlıktan bahsediyoruz.
Halbuki herkesin amacı fark yaratmak. Bu farkı yaratmak için değil mi bunca hız, bunca telaş? Doğrusunu söylemek gerekirse, gerçekten de farklar yaratılıyor, hem de ne farklarla...
Nihat Demirkol, fark yaratmak heyecanı ve koşuşturması içindeki günümüz insanına, bu kitapla "bir dakika dur" diyerek, "hata'nın farkındalığı"nı
yaratmanın peşine düşmüş.
Ve her gün, parmaklarımızın arasından kayıp giden binlerce "hata"dan bazılarını derleyip, çok keyifli bir sunu haline getirmiş.
Bu sayede, her yılbaşı tutmak üzere kendinize verdiğiniz sözlerin, sıradan bir günde bile "basit ama ezbere yapılan hatalarla mahvedîlebîleceğî"ni anlatıyor.

cansuyu 02-09-2012 07:35 PM

Cevap: HATALI ALANLARDAN BAĞIMSIZ İNSANLAR
 
Kitaptan alıntılara başlıyorum.
ancak bence her madde tartşılabilir..


HATA !

KURALLARA UYMAMAK

İnsanlığın ilk öyküsü cennetten kovuluşu anlatır.
İnsanlık tarihi çiğnenen ilk yasakla birleşmiştir.
Adem'le Havva'yı cennetten kovduran bir kural hatasıydı.
Yasak meyveyi ısırmışlardı..

Kurallara uymamak bir süre işe yarayabilir.
Oyunu kurallara göre oynayın!
Galibiyetiniz ancak bu koşullar altında kabul görür, geçerli sayılır.

KURALLARA UYUN, SİSTEMİN DIŞINA ÇIKMAYIN

sweeet 02-09-2012 07:46 PM

Cevap: HATALI ALANLARDAN BAĞIMSIZ İNSANLAR
 
Kurallara uymaktan önce kuralları öğrenmek gerekir.

cansuyu 02-09-2012 07:49 PM

Cevap: HATALI ALANLARDAN BAĞIMSIZ İNSANLAR
 
buna katılıyorum.. oyunun kurallarını bilmek gerek.. hamleleri anlamak için belki..

ama hata olduğuna katılmıyorum kurallara uymamanın kendi adıma.. yanılıyor olabilirim ama .. başkalarının kurallarıyla oynarsam KENDİ OYUNUMU nasıl kurarım ki?

ben her oyunda kendim gibi oynamayı seviyorum.. sanırım yenmek o kadar önemli değil benim için..

sweeet 02-09-2012 09:06 PM

Cevap: HATALI ALANLARDAN BAĞIMSIZ İNSANLAR
 
Asi ruhlar kurallardan pek hoşlanmıyor. İlla kendi kurallarının peşinden gidecek işte. :) Eğer buna hata deseydin o zaman şaşırırdım. :)

cansuyu 03-09-2012 12:06 AM

Cevap: HATALI ALANLARDAN BAĞIMSIZ İNSANLAR
 
birey olmayı yadsıyan.. sürü olmayı onar..
cansuyu :))

cansuyu 03-09-2012 03:06 PM

Cevap: HATALI ALANLARDAN BAĞIMSIZ İNSANLAR
 
HATA 2

GÜÇLÜ YÖNLERİNİ FARKETMEMEK..

Ünlü kompozitor ve virtüöz Paganini'ye bir konserinden sonra, çok da yüzüne bakılır olmadığını ima ederek sorarlar.
-Kadınlarla aranız nasıl?
-Ben keman çaldığım zaman bütün kadınlar ayaklarıma kapanır.

Güçlü yönlerimizi farketmemek, aslında zayıflıklarımızla da barışık olmamak demektir.

FARKINDALIK HERŞEYDİR. GÜÇLÜ YÖNLERİNİZİ ÖNE ÇIKARTIN...

sweeet 03-09-2012 03:45 PM

Cevap: HATALI ALANLARDAN BAĞIMSIZ İNSANLAR
 
Kesinlikle affedilemez ve çok can yakacak bir hata bu. Hem güçlü olduğunuz yönlerinizi hemi de (!) zayıf yönlerinizi öğrenmelisiniz. :)

Kadir Serarslan 03-09-2012 03:58 PM

Cevap: HATALI ALANLARDAN BAĞIMSIZ İNSANLAR
 
Ben daha çok zayıf yönlerime yoğunlaştığımı farkettim şimdi.Cesur değilim mesela,bu nedenle girişimden uzak dururum.Ama güçlü yönlerimin farkında olmamı sağlamadı zayıf yönlerimle barışıklığım. Farkında olduğumu kabul ettim farkında olmadığım gelişemedi sonuçta.

cansuyu 04-09-2012 11:22 AM

Cevap: HATALI ALANLARDAN BAĞIMSIZ İNSANLAR
 
birşeyi yapma gücünde saklı olan; birşeyi yapmama gücünde saklıdır
der aristo.

sanırım konuştuklarımızın tamamı aslında kendimizi tanımak ve özgüvenle ilgili.

güçlü yönlerimiz dediğimizde kendi adıma yaptığım çıkarım, iyi ya da çok iyi olduğumuz ya da yaptığımız şeyler değil benim. daha çok, geliştirebileceğimizi bildiğimiz ve bizi tanımlayan bize keyif veren yönlerimiz.
basit bir örnekle iyi pinpon oynamak değil, oynadıkça daha iyi oynayacağımı bu konuda daha iyi olabileceğimi bilmek,
gücüm, bunları keşfetmek olurdu diye düşünüyorum

güçlü yönlerimin farkında mıyım?
aslında evet.fakat bir cv hazırlarken olmadığı kadar mütevazi ya da güvensiz miyiz bu konuda acaba?

hadi şimdi kendimiz için bir cv hazırlayalım :)
kendimizin dikkatini kendimize çekmek, sürüden ayırmak, ve seçilmek için bilinçle..

çekinmeden yazalım cv mize..
kalemim güçlüdür mesela :)

cansuyu 04-09-2012 11:53 AM

Cevap: HATALI ALANLARDAN BAĞIMSIZ İNSANLAR
 
HATA 3

ONAYLANDIKÇA İNANMAK

Gazap üzümleri romanının pulitzer ödüllü yazarı Steinbeck diyor ki

-İnsanlar akıl almayı sevmezler, bütün istedikleri teyid edilmektir.



Onaylandıkça inanmak, aklını düşündüklerini yeterli görmek basit ve ucuz bir oyuncaktır. İnsanoğlu bu kaçamağı sınırlarını zorlamamak için icat etmiştir.

ONAYLANDIĞINIZDA GEVŞEMEYİN .SORMAYA DEVAM EDİN.

cansuyu 05-09-2012 08:22 PM

Cevap: HATALI ALANLARDAN BAĞIMSIZ İNSANLAR
 
ilk bakışta bu başkalarının düşüncelerini önemseme yanılgısı gibi gözüküyor. oysa bence tümüyle kendine güven le ilgili. çoğumuz yaşamımızın bazı kesitlerinde kendi değerimizi başkasından aldığımız değerle ölçme yanılgısındayız.
onaylanmak aslında farkedilmenin de bir sonucu sanki..
algıladığımız kadar değil algılandığımız kadar varolduğumuzu zannediyoruz yaşamda.

bir başka boyutu daha var sanki onaylanma gereksinimimizin. elbette ki ait olma duygumuzu beslemek istiyoruz NORM larda olduğumuzu duyarak belki.. ÖZGÜN değil.. normlarda..

konuyla çok ilgili değil belki ama norm larda ve genel kabul e uygun davranmayla ilgili kızımdan bir örnek vermek isterim.. gerçekten BEN diyen, hatta rabbena hep bana :) diyen bir kızım var. zaman zaman sözediyorum..ve doğrularını savunan ardında duran, genel kabulle bağdaşmadan önce kendisiyle bağdaşması şart olan..

liseye başladığında hergün büyük bir itinayla :) gömleğinin tek tarafını eteğinin içinde tek tarafını dışında bırakarak okula gittiğini farkettim. ve oturup konuştuk bunu. tüm liseliler aynı şekilde dolaşıyordu. kendince belki aykırı, belki özgün gördüğü bu durum aslında aykırılığın bile standart haliyle kabul görme çabasıydı.

bir başka boyutu daha var ki onay gereksinimimizin..bazen cevabını bildiğimiz bir soruyla başbaşayızdır. ancak soru ile cevabı yüzleştirmekten çekinerek olmaması gereken , başkasının bize sunduğu ayrı bir cevabı kabul ederek kendimizden kaçarız.

kendi egomuz üzerinde başkaları daha mı söz hakkı sahibi ya da etkili acaba???

cansuyu 05-09-2012 08:49 PM

Cevap: HATALI ALANLARDAN BAĞIMSIZ İNSANLAR
 
HATA 4

KÜÇÜK ŞEYLERİ ÖNEMSEMEMEK

Antik çağlardan kalma bir öyküde, iki dostun ayrılık sahnesindeyiz.
Şarap kadehlerini,son kez tokuştururlar ve yeniden buluşmaya söz verirler.
Kadehler paramparça olur.
İkisi de diğerinin kadehinden küçük bir parçayı saklar.
Bu parçacığa "SİMBOLİN " adını koyarlar.
O gün. bugündür , çok şey ifade eden parçacıklara SEMBOL demek adet olmuştur.

Küçük şeyleri ayrıntıları önemsememek bütünü gözden kaçırmanıza yol açabilir.
KÜÇÜK ŞEYLERİ ÖNEMSEYİN

cansuyu 05-09-2012 08:51 PM

Cevap: HATALI ALANLARDAN BAĞIMSIZ İNSANLAR
 
yok yok..bir türli hemfikir olamadık biz Nihat Demirkol la..

benim bireysel hatalarımdandır herşeyti sembolize etmek.. ve bu bazen ayrıntılarda boğulurken deryaya varamamaya yol açmıştır.

bazen, her parça, bütünün tüm özelliklerini barındırırmış yanılsamasıyla, büyük fotoğrafı yitiririm.

sanki büyük fotoğrafa dönüp bakın demek gerek bana :)

sweeet 05-09-2012 09:07 PM

Cevap: HATALI ALANLARDAN BAĞIMSIZ İNSANLAR
 
Dışarıda değil de ailem de yaşadım ben hep onaylamak için iyi çocuk eğiliminde bulundum. Sandım ki beni iyi odluğum zaman sevecekler ama şimdi anladım ki aile olmak koşulsuz sevmelerle oluyor. Çocuk da ailesini koşulsuz sever aile de çocuğu öyle sevmeli. Malesef başka başka yanlış anlaşılmalar çocuğu bu hale itiyor. He özgün ve doğal bir çocuk olamadım çoğu zaman kurallara uyan bir çouk oldu. Kimi zaman bu kurallar beni mutlu etti kimi zaman canımı acıttı.

Ama dışarıda durum farklıydı. Dışarıda hep kendim gibi oldum. Farklılığımı kabul ettirdim. Kendi sınırlarımı çizdim. Hala da çizerim. Şimdi isteklerim daha da netleşince, kendime güvenim daha bir tam olduğunda aile içinde de olmak istediğim gibi davranmaya başladım.

En azından hep kendi doğrularımın arayışında olduğum için şükrediyorum. Bunun hep faydasını gördüm.

Kendime özgü olmayı seviyorum.

Senin gibi evladıyla konuşabilen, daha doğrusu onları eğrisiyle doğrusuyla onları dinleyebilen anneleri de seviyorum. Böylece o kendini çok daha rahat bulacaktır. Bulmuştur büyük ölçüde zaten.

Alıntı:

kendi egomuz üzerinde başkaları daha mı söz hakkı sahibi ya da etkili acaba???
Evet. Bazen öyle olmuştur. Dikkatli bakarsak görebiliriz bunu.

Sevgiler.

cansuyu 08-09-2012 11:06 PM

Cevap: HATALI ALANLARDAN BAĞIMSIZ İNSANLAR
 
HATA 5

HAYATI YANLIŞ TANIMLAMAK

İyi bir maaş iyi bir araba zorlanmadan ödenen ev taksitleri
ve etkileyici bir kartvizit.

Olmak istediğiniz insan bu mu?
Hayattan beklediğiniz bu mu?
Beklentilerinizi doğru tanımlayamamanın çoğu kez telafisi yoktur.

Zamanlarının büyük kısmını sadece para kazanmak ve biriktirmekle tüketen insanlar, sonuçta en çok istediklerinin satın alınamayacak şeyler olduğunu anlarlar.

NE İSTEDİĞİNİZİ BİLİN. HAYATI YANLIŞ TANIMLAMAYIN..

cansuyu 09-09-2012 02:42 PM

Cevap: HATALI ALANLARDAN BAĞIMSIZ İNSANLAR
 
HATA 6

MESLEKLERİ SINIFLANDIRMAK

Meslekleri
iyi-kötü
güzel-çirkin
paralı-parasız
prestijli-prestijsiz diye ayırmak çok eski bir sınıflandırmadır.
Bu itiş kakış arasında kendinize bir meslek seçmeye ve mesleğinize bir yer bulmaya çalışırken zaman akıp gider.

Daha büyük bir girdabın içine düşersiniz.
Mesleğinizde iyi olup olmadığınızı sorgulamayı unutursunuz.
Oysa kötü meslek yoktur,kötü yapılan meslek vardır.

MESLEĞİNİZİN EN İYİSİ OLMAYA ÇALIŞIN..

cansuyu 09-09-2012 02:46 PM

Cevap: HATALI ALANLARDAN BAĞIMSIZ İNSANLAR
 
etrafımız işini mutsuz şekilde yapan nice doktor avukat ve benzeri güya prestijli meslek mensubuyla çevrili gerçekten de.
yüreğimizle bir işi yapmamız için.. o işin yüreğimizde olması gerek önce..

ama belki de en az bu hata kadar önemli bir hata da kendini mesleğiyle tanımlamak, örtüştürmek bence.. kimliğini etiketiyle var etmek..

çok başıma gelmiştir.. tanışırken ben avukat falanca diyene.. ben .... .. SADECE ... şeklinde bir cevapla kendimi tanıttığım..

KİMLİĞİMİZ KARTVİZİMİZDE YAZAN ÜNVAN DEĞİLDİR..

cansuyu :))

cansuyu 28-10-2012 10:13 AM

Cevap: HATALI ALANLARDAN BAĞIMSIZ İNSANLAR
 
yazacak ve okuyacak ne çok şey var ancak kendimle başbaşa kalmam gerek.

daha önce başladığım bu yazı dizisi bir kitaptan alıntılardı sonuçta ve hazırda hala birka. hata var :)

fakat nasıl da örtüştü şu an benle.

size de cevap olabilmesini dilerim.


HATA 7

FIRSATLARI AYAĞINA BEKLEMEK

Ünlü gazeteci ALDOUS Huxley, basit ama çarpıcı bir gözlemi şöyle paylaşıyor.

OTURARAK BAŞARIYA ULAŞAN TEK YARATIK TAVUKTUR..

Sıradışı bir gözlem becerisi ile daha çok fırsat yakalanabilir. Bunu oturduğunuz yerden de yapabilirsiniz. Ama hareket, olaylarla ve başarıyla kesişme olasılığınızı arttırır.
Gözlem izlemek demektir.
Değişiklikleri, fırsatları, gözden kaçanları ciddiye almak demektir.

GÖZLEMLEYİN VE SÜREKLİ AKTİF OLUN.

cansuyu 29-10-2012 04:07 PM

Cevap: HATALI ALANLARDAN BAĞIMSIZ İNSANLAR
 
HATA 8

BÜYÜKLÜĞÜ GÖZLE GÖRÜLÜR SANMAK

Rakip iki müzisyen aynı çağı paylaşır. Vals kralı J STRAUSS ve kan kan ın büyük ustası J OFFENBACH

Fanatikler jendi müzik zevklerini birbirlerine kabul ettirmeye çalışmaktadır. Viyana talihsiz bir tesadüfle çalkalanır. Aynı gün ve saatte aynı cadde üzerindeki iki konser salonunda Vals orkestrasını Strauss, Kan-Kan orkestrasını Offenbach yönetecektir.
Herkes konser saatini merak ve endişe içinde beklemeye başlar. Müzikseverler iki düşman kampa bölünmüştür ve ellerinden gelse karşı tarafı susturacaktır.
Orkestrayı yönetmek üzere sahneye çıkan Strauss dinleyicilere döner ve "Bu akşam farklı bireserle başlıyoruz" der. "Offenbach,kan-kan"
Aynı dakikalarda diğer salonda Offenbach sahnededir topluluğu selamlar, bagetini kaldırır ve O da beklenmeyen başlangıcını duyurur.
"Strauss, Mavi Tuna"

Gerçek büyüklük, aslında bir nitelik sorunudur. Önce kendisi ile kavgalı olmamayı gerektirir. Sonra tahammül, tolerans ve uzlaşı. Ve nihayet paylaşıyor olmaktan keyif alabilmektir.

BÜYÜKLÜĞÜN BİR NİTELİK SORUNU OLDUĞUNU FARKEDİN.

cansuyu 31-10-2012 08:36 PM

Cevap: HATALI ALANLARDAN BAĞIMSIZ İNSANLAR
 
HATA 9

İŞİNİ YAPMAYI YETERLİ SANMAK

Genç bir trompet sanatçısı oldum olası hayrandır Louis Armstrong a. tek bir amacı vardır. onun gibi trompet çalabilmek.
Nihayet bir konser sonrasında kulisin kapısında sıkıştırır sanatçıyı
-Çok merak ediyorum bu sesi nasıl çıkarıyorsunuz? Ben de yıllarımı verdim bu işe. Günde 8-10 saat egzersiz yapıyorum. En iyi hocalarla çalıştım, çok iyi nota okurum. Elimdeki trompetin sizinkinden fazlası var, eksiği yok.Neden sizin gibi çalamıyorum?

Armstrong gülümser, elini genç adamın omzuna koyar, ve o ünlü cevabını patlatır.
-Delikanlı, sen trompete gördüğün notadan üflüyorsun, ben ise ruhumu. işte aradaki fark bu.

İşin ucundan tutmayın. Oluversin, yetivers,in, elimden bu kadarı geliyor, olduğu yere kadar diye geçiştirmeyin. İşini yapıyor olmayı yeterli sanmak gaflet uykusuyla eşdeğerdir.

İŞİNİZE RUHUNUZU ÜFLEYİN, HİÇBİR İŞİ HAFİFE ALMAYIN.

sweeet 01-11-2012 03:31 PM

Cevap: HATALI ALANLARDAN BAĞIMSIZ İNSANLAR
 
Alıntı:

İŞİNİZE RUHUNUZU ÜFLEYİN, HİÇBİR İŞİ HAFİFE ALMAYIN.
İşte buna bayıldım tam da yapmak istediğim şey. Sağol cansuyum seni görmek ne güzel buralarda.

cansuyu 01-11-2012 09:20 PM

Cevap: HATALI ALANLARDAN BAĞIMSIZ İNSANLAR
 
seni görmek de hep içten bir gülümseme biliyorsun ki :)

bazen yüreğimizle bazen ruhumuzla örtüştürüyoruz bu olguyu. bana öyle geliyor ki, yüreğimiz, ruhumuz ve bedenimiz aynı yerde buluşmak zorunda. belki benliğimizin parçalandığı zamanlar yerler ve durumlar dır bizi başarısız ve mutlu kılan sadece.

cansuyu 01-11-2012 10:59 PM

Cevap: HATALI ALANLARDAN BAĞIMSIZ İNSANLAR
 
HATA 10

20 YIL SONRASINI DÜŞÜNMEMEK..

Bundan 20 yıl sonra yaptıklarınız için değil, yapmadıklarınız için üzüleceksiniz. ve bu üzüntünüz, 20 yılda bir katlanacak.
Ölüm döşeğindeki birinin keşke işime biraz daha fazla zaman ayırabilseydim dediği duyulmamıştır.

Pratikte yapmadıklarınızla yapamadıklarınız arasında bir fark yoktur.

Hiç zaman kaybetmeden 20 yıl sendromunun farkına varın.Zararın neresinden dönülse kardır.

YAPAMADIKLARINIZIN DA MUHASEBESİNİ TUTUN.

Stien I Bjerget 02-11-2012 12:05 AM

Cevap: HATALI ALANLARDAN BAĞIMSIZ İNSANLAR
 
Çok güzel paylaşımlar hepsini okuyamadım devam edeceğim ama en kısa zamanda.tşk.

cansuyu 06-11-2012 09:13 PM

Cevap: HATALI ALANLARDAN BAĞIMSIZ İNSANLAR
 
HATA 11

YÖNTEMBİLİMİ KÜÇÜMSEMEK

"Beyaz adam" topraklarına el koyduktan sonra şehirde dolaşmaya çıkmış bir gün Kızılderili Büyücü.. Kapısında disco yazan büyük bir binadan müzik sesi geliyormuş. Bakmış kapı aralık başını uzatmış içeriye. İnsanlar toplanmış dansediyorlarmış. İnanılmaz bir ritm, rengarenk ışıklar, aynalar, dumanlar.
İrikıyım güvenlik görevlisi
-Birşey mi istiyorsun ihtiyar?
diye yaklaşmış.
Büyücü biraz tedirgin olmuş.
-Sadece dansedenlere bakıyorum.
diye cevap vermiş.
Görevli, biraz da küçümseyerek sormuş.
-Güzel dansediyorlar değil mi?
"Evet" demiş Büyücü.
"evet çok güzel dansediyorlar ama, git onlara söyle, bu şekilde dansederek asla yağmur yağdıramazlar"


Neyi,
Neden
Ve Ne için
Yaptığınızı sorgulayın.
BİR YÖNTEMİ OLMAMAK , HEDEFİ OLMAMAK KADAR RİSKLİDİR.
YÖNTEMİNİZ, HEDEFİNİZLE UYUMLU OLSUN

cansuyu 17-11-2012 11:04 PM

Cevap: HATALI ALANLARDAN BAĞIMSIZ İNSANLAR
 
HATA 12

ROL YAPMAK

Son yüzyılın en büyük mimarlarından biri olan Louis İsadore Kahn
"Çizgili boyanmış at, zebra değildir"
derken söylediği, bir estetik kategorinin tanımını aşıyor.

Yağmur yağmasını bekleyecek kadar sabırlı biri çıkarsa karşınıza, boyanızın dökülmesi çok zaman almayacaktır.
Rol, başka bir hayatın taklit edilmesidir. Kendi hayatınızı oynayın.

ROL YAPMAYIN. GÖSTERİ YETENEĞİNİZİ KULLANIN.

cansuyu 18-11-2012 12:44 PM

Cevap: HATALI ALANLARDAN BAĞIMSIZ İNSANLAR
 
HATA 13

AYRINTILARI ISKALAMAK

Acemkürdi makamının zarif şaheserlerinden olan "Rüzgar Uyumuş.."un şairi Cenap Muhittin Kozanoğlu'nun, şarkının bestekarı Refik Fersan'a yazdığı 29 aralık 1961 tarihli mektupta dile getirdiği yakınmayı, Murat Bardakçı'nın keyif verici bir çalışmasından aynen aktarmak isterim.

Muhterem üstadımız efendim, Bahçede'nin başına gelenler, öksüzün başına gelmemiştir. Şimdi de bazı hanende hanımlar, üçüncü mısradaki "Gel" kelimesini "Bak" a çevirdiler. "Bak çıt bile yok " değil, "Gel çıt bile yok" dur.
Sevgili davet olunuyor, korkusunu, endişesini gidermek için teminat veriliyor. Rüzgarın uyuduğu, ayın dalmakta olduğu, bir-iki yıldız varsa onların da ölgün baktığı, görmez bir halde olduğu, ıssızlığın her tarafa hakim olduğu sayılıp dökülüyor.
Bütün bunlar,GEL diyebilmek içindir. BAK diye, uzaktakine değil, yanyana duran sevgiliye hitab olunur.O zaman da kırk dereden su getirmeye lüzum kalmaz ve söylenenler düpedüz haşv olur.
GEL ve BAK arasında nağme bakımından belki fark yoktur, ama mana bakımından sera ile süreyya kadar fark vardır.
Böyle de olmasa , herhangi bir hanımın veya beyin bestesi aziz üstada, güftesi bana ait bir parçayı tashih buyurmaya hakkı yoktur.


KİŞİSEL KALİTE yi yaşama biçimi olarak seçmek, bir bedel ödemeye razı olmaktır.
İşte Türk insanına zor gelen, DEĞERLİ GETİRİLERİN, MUTLAKA BİR ÇABA GEREKTİRECEĞİ yolundaki bu evrensel doğruyu kabullenmektir.

NE FARK EDER DEN UZAK DURUN..

cansuyu 18-11-2012 09:26 PM

Cevap: HATALI ALANLARDAN BAĞIMSIZ İNSANLAR
 
HATA 14

MUTLAKA CEVAP BULMAYA ÇALIŞMAK

Publius Sycrus,
"Her soru bir cevaba layık değildir " diyor.


Kişisel gelişim yolundaki bilgi derinliği, bilge derinliğinden farklı bir kavramdır.
Her soruya cevap yetiştirmeye çalışmak, her zaman biraz itiş- kakış kokar.
Biraz düşünürseniz, aslında hepsini yanıtlamaya da mecbur olmadığınızı fark edeceksiniz.

SÖZÜ VE SESSİZLİĞİ DENGELİ KULLANIN..

cansuyu 24-11-2012 07:50 PM

Cevap: HATALI ALANLARDAN BAĞIMSIZ İNSANLAR
 
HATA 15

DERS ÇIKARMAKTA ÖZENSİZ DAVRANMAK


Tanrı, her insanı yaratırken,bir kalem bir de silgi vermiş eline.
Dünyada iz bırakmak için yazıp çizerken, hatalarımızı silebilmek için fırsatımız olmasını istemiş.
"Kırdığımız kalplerden, tutmadığımız sözlere varıncaya kadar."

Aslına bakarsanız hata yapmak belki de insana has özgürlük. Çünkü diğer canlıklar genellikle hatalarından ders alır, tekrarlamamaya çalışır.
Arada kaleminize ve silginize bir göz atın. Eğer kaleminiz makul bir boyda iken , silginiz epeyce küçülmüşse çok hata yapıyorsunuz demektir.

HATA ve ÖZÜR İLŞKİSİNDE ORANTISIZ DAVRANMAYIN.

________

Böyle demiş Nihat Demirkol kitabında ve ilk bakışta doğru geliyor sanki insana, elinde sadece kalemle silgisiz kalıvermek yanlış gibi.

Ama o kadar korkunç gelmedi bana bu ne garip, beni hatta silgimin tertemiz duruyor oluşu varsayımı daha çok irkiltti. Yanlış yollara sapmadan doğru yolu bulabilir ama yolu doğru bulamayabilirmişim gibi..Bu belki de kendimle ilgili , hiçbir şeyi deneyimlemeden geçemedim ben.Hataysa hata, hep en baştan bedelleri ödemeye yürekli oldum , silgiye çok da uzanmadı elim , her hatamın altına uzanıp kalemle imzami kondurdum..

Bu noktada Jorge Luis BORGES in bakış açısı daha çok bana göre sanki.

Eğer, yeniden başlayabilseydim yaşamaya,
İkincisinde, daha çok hata yapardım.


WEZ Format +3. Şuan Saat: 05:06 PM.

Powered by vBulletin® Version 3.8.8
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.