![]() |
KENDİN OLMANIN 12 ALTIN KURALI KURAL 1: Asla kendinden şüphe etme... Sen ne hissediyorsan o her zaman doğrudur. Dünyadaki bütün insanlar toplansa ve sana aksini söylese bile senin hissettiklerin senin için doğrudur. Onlar farklı hissedebilir, farklı düşünebilir ama bu senin hissettiklerinin yanlış olduğunu göstermez, sadece onlardan farklı olduğunu gösterir. KURAL 2: Asla farklı olduğun için utanma. Eğer çevrende senin gibi düşünen, seni anlayan insanlar yoksa, o zaman çirkin ördek yavrusu hikayesini hatırla... Muhtemelen sen yanlış yerde, yanlış insanlarla birlikte olduğun için seni anlamıyorlardır. O halde hedefin ait olduğun yeri bulmak olmalıdır. Asla muhteşem bir kuğu olduğun gerçeğini unutma ve ördek olmak için uğraşma. KURAL 3: Geçmişte yaptıkların için pişmanlık duyma ve özür dileme.... Yaşadıklarının senin için önemli bir ders olduğunu kendine hatırlat. Bu tecrübe ile aldığın bilgiyi özenle incele, olayda yaptığın hataları ve yeniden aynı durumda olsan nasıl davranacağını iyice düşün ve gelecek olaylar için kendini hazırla. Kırılan vazo tamir edilemez ama gelecekte başka vazoların kırılması önlenebilir KURAL 4: Mümkün olduğunca kimsenin senin adına karar vermesine izin verme ama başkalarının haklı olabileceğini de unutma. Bu hayat senin ve istediğin gibi yaşamaya hakkın var, fakat başkalarını dinle ve onların bakış açısını anlamaya çalış. KURAL 5: Ailen dışındaki insanlarla ilişkilerinde asla kendi ihtiyaçlarını ikinci plana atma ve kendini hayallerle kandırma. Her zaman ama her zaman önce sen gelmelisin. Asla başka insanlar üzülmesin diye kendini üzmeyi tercih etme. Sen kaldırabiliyorsan, onlarda kaldırabilir. Karşındaki insan senin mutluluğunu düşünmüyorsa ve senin üzülmene yol açıyorsa, o zaman o insan sana değer vermiyor demektir. Bu kişileri değiştireceğini yada sana zamanla önem vereceğini düşünme. Sana karşılıksız sevgi veren ve senin için her şeyi göze alabilecek tek insanlar ailendir. KURAL 6: Asla kaybetmekten korkarak, sırf inanmak istediğin için karşındaki insanın sevgi sözcüklerine inanma. Sevgi insanın kalbindedir, gözlerindedir, davranışlarındadır, ses tonundadır, sana verdiği önemde ve değerdedir, senin için yaptığı fedakarlıklardadır. İnsanlar çok kısa zamanda sevgi sözcüklerini umarsızca dağıtmaya başlarlar. Bunları dinle ama gerçek sevgiyi karşındakinin davranışlarına bakarak bul. İnanmak istediğin için değil gerçek olduğu için karşındaki insanın sözlerine inan... KURAL 7: Her zaman ama her zaman, mutlaka kalbini dinle. Hayatta senin için neyin doğru olduğunu bir tek içindeki ses söyleyebilir. Dolayısıyla içindeki sesle konuşmayı öğren. Her gün kendinle kalmak için zaman ayır ve kalbini dinle. Başka şekilde hissetmek için ikna etmeye değil, gerçekten ne hissettiğini bulabilmek için dinlemeye çalış. Bazen içindeki ses sana çok zor geleni yapmanı söyleyebilir yada duymak istemediklerini söyleyebilir…Korkma... ve içindeki sesi dinlemeye devam et... KURAL 8: Her zaman ama her zaman, mutlaka kendine iyi davran. Kendini sev, şefkatle yaklaş. Yanlış yaptığında acımasızca kendini eleştirip üzme... Aksine başını okşa, kendini kucakla ve her şeyin geçeceğini söyle. Üzgün olduğunda, kırıldığında, acı çektiğinde, mutsuz hissettiğinde kendine özen göster, tıpkı hasta bakar gibi kendine bakım uygula. Yapmaktan hoşlandığın aktivitelerle meşgul ol ve bu durumdan çıkarak kimsenin seni incitmesine, üzmesine izin vermeyeceğini göster. KURAL 9: Hayatta her şeyin bir bedeli olduğunu asla unutma ve bedel ödemekten istemediğin için kendini boşlukta bırakma. Örneğin bir insanı incitmişsen, ödeyeceğin bedel o insanın güvenini yitirmektir. Eğer seni sevmeyen biriyle birlikteysen, yalnız kalmaktan korkup ilişkide kalma, çünkü kalmanın bedeli sevgisiz bir hapiste yaşamaktır. Eğer farklı olmaktan korkuyorsan ve başka insanları taklit edip onlar gibi olmaya çalışıyorsan, ödeyeceğin bedel kendine olan saygını yitirmek olacaktır. Diğer taraftan bazen kendin gibi olmanın bedelinin de yalnız kalmak olduğunu unutma. O halde yaşamda her zaman bir bedel ödeyeceğini hatırla. Bir adım atmadan önce mutlaka ödeyeceğin bedeli bil ve kazanacaklarına değip değmedine bakarak kararlarını ver. KURAL 10: İnsanlara karşı nazik ve sevecen ol, ne olursa olsun asla bir başka insanı kırmak için konuşma, bilinçli olarak üzmeye çalışma ve kendi acını hafifletmek için bir başkasını yaralama. KURAL 11: Hayatta en büyük dostun sen olabileceğin gibi hayattaki en büyük düşmanın gene sen olabilirsin. Seçimini yap ve kendin için dostu mu yoksa düşmanı mı olacağına karar ver. Yaşamdaki tüm acıları atlatabilirsin, her şeye rağmen mutlu olmayı başarabilirsin, istersen kötü alışkanlıklarını bırakabilir ve her zaman yeniden başlayabilirsin. İstersen kendine yeni bir hayat kurabilirsin. Eğer kendinin dostu olabilirsen…. KURAL 12: Asla tecrübe kazanmaktan kaçma… Ne kadar zor olursa olsun, yeniden ayağa kalk ve yola devam et. Hayatı öğrenmek için o tecrübelere ihtiyacın var. Kalbin aşk acısı ile yaralanmış ise, sonsuza kadar kendini aşka kapatma. Ruhun insanların acımasızlığı ile incinmiş ise, hayata küsüp kendini karanlık bir dünyada yaşamaya zorlama. Bedenin çok büyük acılar çekmişse, kendini uyuşturup bırakma. Unutma bilge insan hayatı yaşayandır. Cesur insan korkusuzca devam edebilendir. Kahraman insan tüm acılarına rağmen yenilmeyendir. |
Cevap: KENDİN OLMANIN 12 ALTIN KURALI bugün de on kural daha doğrusu on emiri paylaşmak istedim.. 1. emir: Yaşadıkların için kimseyi suçlamayacaksın 2. emir: Gidene ağlamayacak, gelene umut bağlamayacaksın 3. emir: Yaşadıklarını kimseye anlatmayacaksın. "omnia mea mecum porto" 4. emir: Ne çizmeyi aşacak, ne de aşılmasına izin vereceksin 5. emir: Ne zaman geriye çekileceğini, ne zaman hücuma geçeceğini iyi hesap edeceksin. 6. emir: Başkalarının duygularına ve düşüncelerine değer verecek ama o duygu ve düşüncelerin esiri olmayacaksın 7. emir: Ne yaşarsan yaşa, hayatla olan bağını koparmayacaksın 8. emir: Çok yargılayanı ve çok öveni dikkate almayacaksın. 9. emir: Menfaati için kelam edenden uzak duracaksın 10. emir: Yukarıdaki dokuz emiri her seferinde gözden geçireceksin. sonra birden sanki evreka gibi oldum yine.. iptal ettim tüm kuralları her koşulda ve kuralsız on emir.... 1.kendin olacaksın 2.kendin olacaksın 3.kendin olacaksın 4.kendin olacaksın 5.kendin olacaksın 6.kendin olacaksın 7.kendin olacaksın 8.kendin olacaksın 9.kendin olacaksın 10.kendin olacaksın Seni diğerlerinden farksız kılmaya bütün gücüyle gece gündüz çalışan bir dünyada kendin olarak kalabilmek dünyanın en zor savaşını vermek demektir. Bu savaş başladı mı artık hiç bitmez... |
Cevap: KENDİN OLMANIN 12 ALTIN KURALI Bana nasıl deli olduğumu sordun. İşte böyle oldu: Tanrılar doğmadan çok önce bir gün, derin bir uykudan uyandım ve bütün maskelerimin çalındığını anladım -- yedi yaşamımda şekil verdiğim ve giydiğim yedi tane maske; kalabalık sokaklarda maskesiz koşup bağırmaya başladım, “Hırsızlar, hırsızlar, lanet olası hırsızlar.” Erkekler ve kadınlar bana güldüler ve bazıları benden korkup evlerine kaçtılar. Ve Pazar yerine ulaştığım zaman, bir evin-üstünde dikilen genç bir adam bağırdı, “Bu adam delinin biri.” Onu görmek için yukarı baktım; ilk defa olarak güneş benim kendi çıplak yüzümü öptü ve ruhum sevgiyle kabardı güneş için, ve maskelerimi artık istemedim. Ve sanki kendimden geçmiş gibi bağırdım, “Mübarektir, mübarektir hırsızlar, benim maskelerimi çalan.” İşte ben böyle deli oldum. Ve deliliğimde hem özgürlük hem de güvenlik buldum; Yalnız olmaktan gelen özgürlük ve anlaşılmaktan gelen güvenlik, çünkü bizi anlayanlar içimizde bir şeyi tutsak alırlar. Fakat bırakın fazla gururlanmayayım Nasıl Deli Oldum - Halil Cibran |
Cevap: KENDİN OLMANIN 12 ALTIN KURALI çok harika bir yazı çok ihtiyacım vardı böyle bir şeye teşekkürler. |
Cevap: KENDİN OLMANIN 12 ALTIN KURALI |
Cevap: KENDİN OLMANIN 12 ALTIN KURALI Ahmet Şerif İzgören'in yukarıda paylaşılan videosunu izlemiştim. Mükemmel bir çalışma herkese tavsiye ederim. |
Cevap: KENDİN OLMANIN 12 ALTIN KURALI En İyi Dostum, BENİM! Ara sıra kendinizi dinlemeye de zaman ayırıyor musunuz? Bazen en uçuk fikirler gelmiyor mu aklınıza? Aşk, meşk ve adı konuluş birçok içgüdüsel ve sebepsiz şey arasında bazen kendinize de zaman ayırdığınız olur mu? Bazen lambayı kapatıp, ses çıkaran bütün nesneleri ve çevrenizdeki herkesi susturduktan sonra kendi kendinizi dinler misiniz siz de? Gece karanlığında çıkıp şehrin sessiz yollarında yürür müsünüz? Ya da balkona çıkıp karanlıkta kendi karanlığınızın aydınlandığını görmek için çabalar mısınız? Çevrenizde aradığınız mutlulukların aslında sizin içinizde olduğunu hissettiniz mi hiç? Yorgunluğunuzun hat safhaya ulaştığı anlarda dinleneceğiniz vahaya bir dakikalık düşünme mesafesinde olduğunuzu okudunuz mu zihin haritanızda? Aşka, sevgiye, dostluğa ve anlayışa olan susuzluğunuzu dindirmek için düşünce ırmağından bir damla yudumlayarak gidermek gelmedi mi hiç aklınıza? Bütün bütün herkesin sizi dışladığında, geceleri korkusunu üstünüze saldığında, gündüzleri insan kalabalıkları sizi boğarcasına üstünüze aktığında “ben dimdik buradayım ve sizin hepinize karşı koyacak gücün sahibi benim!” diyebildiniz mi hiç? Yalnızlığın tadına vardınız mı? Düşüncenin gücüne ulaştınız mı? En büyük korkunuzun üzerine basıp “yendim seni” diyebilecek kadar cesaret sarhoşu oldunuz mu hiç? Sizin dışınızda gelişen eylemler yüzünden boğazınıza gelip düğümlenen her neyse bir hışımla tükürdünüz mü? Burnunuzun direği sızlarken gözyaşlarınıza “dur, ben ancak mutluluktan ağlarım” diyebildiniz mi? İçinizden size istediklerinizi yapamayacağınızı söyleyen sese “kes sesini” dediniz mi var gücünüzle? Kulaklarınıza gelen sinek vızıltılarının “sen yapamazsın” deyişlerine “bekle ve gör, en iyisini henüz yapmadım” deme kararlılığını gösterdiniz mi hiç? Eğer bunların hepsini yaptıysanız büyük ihtimalle yalnız kalmışsınızdır. Kazancınız ise sizi öbür dünyada bile yalnız bırakmayacak bir dosttur. Kendini bilene bütün dünya engel olmaya kalksa ne yazar? Kendiyle konuşan ne zaman kendine bir dost arar? En iyi dostunuz yine kendinizsiniz. Kendinizi ihmal ederseniz, yine kendinizi kaybedersiniz. Yazan: Dinçer AYDİÇ |
Cevap: KENDİN OLMANIN 12 ALTIN KURALI Sahilden topladığınız taşları önünüze biriktirin . . Yapmış olduğunuz yığından bir taş alın ve atın . . Yığınınız yığın olmaktan bir şey kaybeder mi ? Kaybetmez dediğinizi duyar gibiyim . . Peki bunu defalarca yapıp da hiç çakıl taşı kalmadığında ilk önermenize tekrar dönün ve kendinize şu soruyu sorun . . Ilk taştan sonra yığın özelliğini kaybetmeyen taşlarım hangi taşı aldıktan sonra yığın olmaktan çıktı . . |
Cevap: KENDİN OLMANIN 12 ALTIN KURALI Görünüş Zamanında bir kaplumbağa, kabuğundan hiç ama hiç memnun değilmiş. “Bu kaba,bu çirkin kabuğa sahip olmak olacak kadar ne günahım vardı Tanrım” diye hayıflanırmış. Otların arasında nazlı, nazlı yürüyen rengarenk,sanki eski Yunanlı bir heykeltıraşın elinden çıkmış gibi bir kabuğa sahip salyangozu gördükçe kıskançlıkla karışık bir üzüntü hissedermiş. “Şu yaratığın yerinde olsaydım keşke,bir ona bak bir de bana,Tanrım neden bu kadar çirkinim ben”diye söylenirmiş. Yine bir yaz günü kibirli salyangoz ve üzgün kaplumbağa güneşlenirken gökyüzünde bir nokta belirmiş.Nokta büyümüş, büyümüş ve bir kartala dönüşmüş. Kartal salyangozu kaptığı gibi havalanmış, bir taşın üzerine konmuş.Bir gaga vuruşu ile kabuğunu kırıp içindeki salyangozu afiyetle yemiş. Çirkin kaplumbağa sindiği yerden tüm olayı en ince detayına kadar izlemiş.Derin bir “oh”çekmiş. “Şükürler olsun Tanrım “demiş.”İyi ki beni böyle yaratmışsın,iyi ki kalın ve kaba bir kabuğum var.Yoksa salyangozun başına gelenler benim de başıma gelebilirdi.” Salına ,salına gururla otların arasından ormana doğru yürümüş gitmiş. “Kendi özelliklerimizden habersiz, başkalarına özenmekle nelerimizi kaybetmiyoruz ki” |
Cevap: KENDİN OLMANIN 12 ALTIN KURALI 1. Seni sen olduğun icin değil, seninle birlikte olduğumda ben olduğum için seviyorum. 2. Hiç kimse gözyaşlarını hak etmez, onlara layık olan kişi ise seni ağlatmaz. 3. Sen istediğinde sana aşık olmaması, sana aşık olmadığı anlamına gelmez. 4. Gerçek arkadaş, elini tutan, kalbine dokunandır. 5. Birisine yabancılaşmanın en kötü biçimi yanında oturuyor olup ona hiç bir zaman ulaşamayacağını bilmektir. 6. Hiç bir zaman gülümsemekten vazgeçme, üzgün olduğunda bile! Gülümsemene kimin, ne zaman aşık olacağını bilemezsin. 7. Tüm dünya için sadece bir kişi olabilirsin fakat bazıları için sen bir dünyasın. 8. Zamanı onu seninle birlikte geçirmeye hazır olmayan biriyle geçirme. 9. Belki de Tanrı uygun kişiyi tanımandan önce yanlış kişilerle tanışmanı, onu tanıdığında minnettar olman için istedi. 10. "Bitti" diye üzülme, "yaşandı" diye sevin. 11. Her zaman seni üzecek birileri olacaktır, yapman gereken insanlara güvenmeye devam etmek, kime iki defa güveneceğine daha fazla dikkat etmektir. 12. Birini daha iyi tanımadan ve bu kişinin senin kim olduğunu bilmesinden önce kendini daha iyi bir kişiye dönüştür ve kim olduğunu bilerek kendine güven. 13. Kendini çok zorlama, en güzel şeyler onları en az beklediğinde olur. "YAŞANAN HERŞEYİN BİR SEBEBİ VARDIR" Gabriel Garcia Marquez |
Cevap: KENDİN OLMANIN 12 ALTIN KURALI "Kimseye hiç bir şey öğretmem......sadece onların düşünmelerini sağlayabilirim.Ve kendini bulmak isteyene tavsiyem' Kendini düşün,şu hayatı öyle yaşaki;kendi kendini alkışlayabilesin" SOKRATES |
Cevap: KENDİN OLMANIN 12 ALTIN KURALI Alıntı:
|
Cevap: KENDİN OLMANIN 12 ALTIN KURALI Ve şehrin yaşlılarından biri, 'Bize iyilik ve kötülükten bahset.' dedi. Ve o cevap verdi: 'Yalnızca içinizdeki iyilikten bahsedebilirim, kötülükten değil. Çünkü kötülük, kendi açlık ve susuzluğu içinde azap çeken iyilikten başka ne olabilir ki? Gerçekten de iyilik, acıktığında en karanlık mağaralarda bile yiyecek arar ve susadığında kirli, durgun sulardan bile içer. Siz, kendinizle bir olduğunuzda iyisiniz; bununla birlikte, kendinizle bir olmadığınızda, kötü değilsiniz. Çünkü parçalanmış bir aile eşkiyaların ini değildir; sadece parçalanmış bir ailedir. Ve dümensiz bir gemi, tehlikeli adalar arasında amaçsızca dolaşır durur, ama dibe batmaz. Siz, kendinizden bir şeyler vermeye çabaladığınızda iyisiniz; Kendiniz için bir kazanç sağlamaya çalıştığınızda ise, kötü değilsiniz. Çünkü, bir şey kazanmak için uğraştığınızda, toprağa tutunan ve onun göğsünde beslenen bir kök gibisiniz. Doğaldır ki, meyve köke 'Benim gibi, olgun, dolgun ve bol bol veren ol..' demez. Çünkü, almak nasıl kök için bir ihtiyaçsa, meyve için de vermek bir gereksinimdir. Konuşurken tamamen uyanıksanız, iyisiniz. Ama, diliniz anlamsızca kekelerken uyukluyorsanız, kötü değilsiniz; Ve sürçen bir konuşma bile, zayıf bir dili güçlendirebilir. Amacınıza doğru sağlam ve cesur adımlarla ilerlediğinizde iyisiniz; Fakat oraya topallıyarak gittiğinizde de, kötü değilsiniz. Çünkü topallayanlarınız bile geri gitmez. Fakat güçlü ve hızlı olanlarınız, incelik gösterin ve topal birinin yanında asla topalllamayın. Siz, sayısız konuda iyisiniz ve iyi olmadığınızda ise, kötü değilsiniz. Sadece oyalanıyor ve tembellik ediyorsunuz. Ne yazık ki, geyikler kaplumbağalara çevikliği öğretemiyor. İyiliğinizin, üstün beninize duyduğunuz özlemde saklı ve bu özlem herbirinizde mevcut. Ancak bazılarınızda bu özlem, yamaçların gizemini ve ormanın ezgilerini taşıyarak, büyük bir güçle denize doğru akan bir sel gibidir. Ve diğerlerinde ise, dönemeçlerle ve kavislerle yolunu kaybeden, kıyıya ulaşmadan önce oyalanıp duran durgun bir ırmağa benzer. Yine de özlemi fazla olanın, az olana 'Neden bu kadar yavaşsın, neden duraklıyorsun? ' demesine izin vermeyin. Çünkü gerçekten iyi olan, ne çıplak birine, `Neden elbisen yok? ' diye sorar, ne de evsiz olana 'Evine ne oldu? ' der.' *Halil Cibran |
Cevap: KENDİN OLMANIN 12 ALTIN KURALI Şeytan: Cehennemde egemenlik yeğdir cennette uşaklığa John Milton |
Cevap: KENDİN OLMANIN 12 ALTIN KURALI "Uğraşma boşuna, seni ancak gördükleri ve duydukları kadar anlayacaklar. Kimse, bir sen daha olamayacak bu dünyada. Kimse tam anlamıyla sende seni bulamayacak. Gücün yetmeyecek herhangi bir icat edilmiş dilde kendini tam anlamıyla anlatmaya, gördükleri ancak kendi anladıkları kadarı olacak..." -Mevlana C. Rumi |
Cevap: KENDİN OLMANIN 12 ALTIN KURALI ' Dağ tepesinde bir çam olamazsan Vadide bir çalı ol. Fakat, oradaki en iyi küçük çalı sen olmalısın. Çalı olamazsan bir ot parçası ol, Bir yola neşe ver. Bir misk çiçeği olamazsan bir saz ol… Fakat, gölün içindeki en canlı saz sen olmalısın. Hepimiz kaptan olamayız, tayfa olmaya mecburuz Dünyada hepimiz için bir şey var. Yapacağımız iş, size en yakın olan iştir. Cadde olamazsan patika ol. Güneş olamazsan yıldız ol. Kazanmak, yahut kaybetmek ölçü değildir Sen her neysen, onun en iyisi olmalısın..'' Douglas Malloch |
Cevap: KENDİN OLMANIN 12 ALTIN KURALI 'Gerçek İnsanlar, sesin var olus nedeni olarak konusmayi görmezler. Konusmak, yürek ve akılla yapilir.Ses, konusma amaçli kullanıldığı zaman ortaya dökülenler bos sözlerdir, ruhsal içerikli olamazlar. Ses, sarki söylemeye, kutlama yapmaya ve sifa vermeye yarar. Bana herkesin pek çok yetenegi oldugunu ve herkesin sarki söyleyebilecegini anlattilar. Eger sarki söyleyemedigimi düsünerek, bana armagan edilmis bu onuru kullanmazsam,bu içimdeki sarkiciyi küçültmez. Yolculugumuzun ilerleyen asamalarinda, benim zihinsel iletisim gücümü gelistirmem için yaptiklari alistirmalarda, ögrendim ki yüregimde veya zihnimde saklanacak bir seyler olduguna inandigim süre içersinde hiç bir gelisme gösteremezdim. Kendimi her seyle uyum içinde hissetmeliydim. Kendimi bagislamayi, yargilamamayi, ama geçmisten ders almayi ögrenmem gerekiyordu. Bana kabul etmeyi, içten olmayi ye baskalarinin da aynini yapabilmesi için kendimi sevmeyi ögrettiler.'' Bir Çift Yürek (Marlo Morgan) |
Cevap: KENDİN OLMANIN 12 ALTIN KURALI Hayal ettiğiniz insan olmaya çalışmak,içinizdeki insanı harcamaktır. Kurt COBAİN |
Cevap: KENDİN OLMANIN 12 ALTIN KURALI Nietche yi çok severim.. birkaç gün önce Nurbanu nun değişim günlüğünde Seeman la dialogları okurken bu sözü aklıma gelmiş ve paylaşmak istemiştim.. ilham veren Nurbanu ya teşekkür ederim :)) "Kendine özgür mü diyorsun? Bir boyunduruktan kurtulduğunu değil sahip olduğun yerleşik düşüncelerini duymak isterim. Boyunduruktan kurtulmaya layık bir adam mısın? uşaklıktan çıktığı zaman son değerini de kaybedenler vardır. Nelerden kurtuldun? Bu bana vız gelir; fakat gözün bana şunu apaçık bir şekilde söylemeli: Özgür; ama ne amaçla?" |
Cevap: KENDİN OLMANIN 12 ALTIN KURALI Yaşamı anlamaya başladığın andır durabilmek ayak üstünde. Sorun bu zaten, başkasıyla olmak, başkasının olmak değil. Kendi başına başkasıyla, başkasıyla kendin olmak. Nietzsche |
Cevap: KENDİN OLMANIN 12 ALTIN KURALI Unutma kendini sevilebilecek bir insan haline getirmeyi ve ondan sonra da kendini sevip kendine sarılmayı. Zamana güven ve onun senin en büyük dostlarından biri olduğuna. Acılarının ve felaketlerinin ancak onun koynunda uyuyabileceğini unutma. Unutma. Başına gelenlerin günün birinde kişisel tarihinin ayrıntılarından biri olmaya mahkum olacağını unutma. Her çiçek sevgilin olsun, her sevgilin ise bir çiçek. Açık tut gönlünü tüm güzelliklere. Yasalar, günahlar, yasaklar sen olduğun için vardır. Ve sen bir tane olduğun için şu koca dünyada, gir günaha çekinmeden, çiğne yasayı. Aydedenin sihrini gönderdiği gecelerde uyuyarak çalma hayatından saatlerini. Gecenin içinde yolculuğa çıkmayı unutma. İçinde hiç ölmeyecek bir gençlik virüsü yarat ve kaç yaşında olursan ol, her zaman yirmibeş yaşında kalman gerektiğini unutma. Asla taviz verme seni sen yapan yanlarından. Onurlu bir yasam sürebilmen için, sartlar ne olursa olsun direnmeyi sakın unutma. İçindeki seni katletmeye kalkma sakın. Kendine vuracağın her darbenin seni senden biraz daha uzaklaştıracağını unutma. Korkma mahallenin delisi olmaktan. Doğrucu Davutlar ne kadar çoğalırsa mahallende, hayat mutlaka daha iyiye gidecektir, unutma. Hatanın affedilmeyecek olanından kaç, ama hata yapmayayım diye de yakıp geçme yıllarını. Unutma ki, hiç hata yapmayan bir insan yapabileceklerinin en iyisini yapamamış demektir hayatta. Korkma insanca korkularından. Ve korkunun kendisinden çok, onun beklentisinin daha korkutucu olduğunu unutma. Bir anlamı olsun kendinle yaptığın kavgaların. Ve hep ileriye taşısın seni kavgada attığın her adım. Açık bırak pencereni ve sabah güneşinin, rüzgarı önüne katarak perdelerle yapacağı raksa dönük olsun bakışların. Küçücük mutlulukların görkemine inandır kendini ve gülümse. Umutların bitmesin asla ve umutların bittiği yerin, hayatın da bittiği yer olacağını asla unutma. Ve şaire kulak ver: " Senden bir tane daha yok bu dünyada. alıntı |
Cevap: KENDİN OLMANIN 12 ALTIN KURALI çağrışım yine Nurbanu dan :)) Kendinize, başkalarının size davranmalarını istediğiniz gibi davranmadığınız sürece, olayların gidişatını değiştirmeniz mümkün değil. Davranışlarınız, etkili düşüncelerinizdir, bu yüzden, kendinize sevgi ve saygı göstermezseniz, yeterince önemli, değerli ve iyi şeyleri hak eden bir insan olmadığınız sinyalini yayarsınız. Bu sinyal yayılmaya devam ettikçe de, insanların size iyi davranmayacağı birçok durumla karşılaşacaksınız. Bu insanların davranışları sadece sonuçtur; sebep ise, düşüncelerinizdir. Kendinize sevgi ve saygıyla yaklaşmaya başlamalı, bu sinyali vermeli ve bu frekansa geçmelisiniz… Rhonda Bryne… |
Cevap: KENDİN OLMANIN 12 ALTIN KURALI Senın gıbı buyuk ablaya ılham verebıldımse ne mutlu bana.ben artık bunu kendıme bır idol edındım.herkesten once kendımıze deger verıcez,once ıcımızdekı ozsaygıyı,ozguvenı hıssedıcez kı etrafımızda bıze deger versın.ınanın ınsan aılesıne,anne babasına bıle geregınden fazla ılgı sevgı saygı gostermıycek.yoksa mutlaka ezılen sen oluyosun.Rabbım once bana tam ozguvene kavusmayı,kendımle barısmayı naspı etsın,edıyo da zaten... |
Cevap: KENDİN OLMANIN 12 ALTIN KURALI Nurbanu güldürdünüz beni :) yaşça büyüğüm epeyce doğru :) epeyce ablayım :) büyüklüğüme istinaden şimdi ak kaplı deftere bir not düşeceğim :== |
Cevap: KENDİN OLMANIN 12 ALTIN KURALI huriye_89 cansuyu yine damarıma basmışsınız. hayalim mi ?:D bunu her yerde bs bas bağırıyorum burda da söylesem sakıncası olmazz heralde=) *aileden tam bağımsız ve tam özgüvenli bir yaşam sürmek .* diğerleri sadece beni hayatımın büyük resmine götürecek adımlar,o kadar =) |
Cevap: KENDİN OLMANIN 12 ALTIN KURALI “Defter kitap açık bir sınav gibi yaşamak. Ama herkes birbirinden kopya çekiyor hala.”Metin Üstündağ |
Cevap: KENDİN OLMANIN 12 ALTIN KURALI ..ve kimliklerimizdir vıcık vıcık maskelerimiz.. cansuyu |
Cevap: KENDİN OLMANIN 12 ALTIN KURALI ''Genellikle insanlar sizi kritik edip sizinle alay etmek için her zaman bir eksiğinizi bulacak ve kimse sizi olduğunuz gibi kabul etmeye yanaşmayacaktır. Bunun için,doğru bildiğiniz şekilde yaşayın ve kalbinizin sizi yönlendirdiği yere gidin…! '' Charlie Chaplin |
Cevap: KENDİN OLMANIN 12 ALTIN KURALI gerçek SÜRGÜN kendi kendini terketmektir..ve terketmedikçe kendimizi asla YABAN değiliz cansuyu |
Cevap: KENDİN OLMANIN 12 ALTIN KURALI kural 1 , kural 2 , kural 4 , kural 6 , kural 7 , kural 9 , kural 11 , kural 12 uyuyor .. diğer kurallara da çalışmam lazım . paylaşım için teşekkürler . actionsmile |
Cevap: KENDİN OLMANIN 12 ALTIN KURALI Kabuklar ve Kalkanlar! " Düşünüyorum da, sanırım en büyük korkumuz olduğumuz gibi görünmek. Yumuşacık kalbimizin fark edilmesi, nahif yönlerimizin keşfedilmesi, cesaretsizliğimizin anlaşılması, korkularımızın paylaşılması sanki zarar göreceğimizin en büyük işareti. Kabuklarımızın altında kendimizi saklamakta ne kadar da ustayız. Ve ne kadar güçlü korunuyoruz, kalkanlarımızın ardında. Hissedilmeden, el değmeden, sevgimizi göstermeden. İstiridyeler, deniz minareleri, midyeler. Kirpiler ve kaplumbağalar gibi. Sahi koruyor mu bizi bu çatlamamış sert kabuk? Kimse incitemiyor mu duygularımızı, inançlarımızı, benliğimizi? Yoksa zarar mı veriyor bu ürkeklik, bu kabuk bize.? Hissettiklerimizi gölgeliyor, yansıtmıyor mu gerçek kimliğimizi? Duygularımızı bastırıyor, el ele tutuşmamızı engelliyor mu? Eğer bir yıldız gibi ışıl ışılsam ve bir yıldız kadar parlak. Ne çıkar ateşböceği sansalar beni? Belki en hoyrat yürek bile ateşböceğinin o uçucu, masum, sevimli çocukluğuna el kaldırmaya kıyamaz? Güçlü kapıların arkasına kilitlemesem kendimi, korkaklığımı, sevgi İsteğimi en insani yönlerimi kayıtsızca sunabilsem bu sert kabuğun ağırlığından kurtulup bir kuş gibi uçacağım özgürce. Anlaşılacağım ve bir ayna gibi yansıyacağım karşımdakine. O da çözülecek belki. Samimi ve güvenliksiz, silahsız biriyle göz göze gelince. Oysa bir görebilsek bunu. Kalmadı böyle insanlar demesek. Güven duygusuna bu kadar muhtaç olmasak. Kırılmaktan korkmasak. İncinsek, yaralansak. Ne olur bir darbe daha alsak. Yeniden açsak kendimizi, atabilsek o kabuğu. Denesek. Risk alsak. Yanılsak. Fark etmez. Tekrar, tekrar bıkmadan denesek. Ve kucaklaşsak yeniden. Tıpkı eskisi gibi. Ne olduğunu anlayamadığımız o onbeş yıldan öncesi gibi. O zaman fark edeceğiz. Ne kadar özlediğimizi birbirimizi. Neler biriktirdiğimizi, kaybolan değerlerimizi ne kadar özlediğimizi. Beraber geldik beraber gidiyoruz oysa. Vakit az, paylaşmak, sarılmak için. Yaşadığımız coğrafya zor, şartları ağır. Yüreği daha fazla küstürmemek lazım. Sırtımızda ağır küfeler, her gün katlanan. Ve koşulları bir türlü düzelmeyen. Sevgiye çok ihtiyacımız var. Ufukta kara bir kış görünüyor. Ancak birbirimize sokulursak atlatırız o günleri. Kırın o sert, o ağır kabuklarınızı. Kurtulun bu yükten. Korumuyor o kabuklar, aksine zarar veriyor bize. Yalnızlığa mahkum ediyor bizleri. Hem hepimiz bir yıldızız. Ne çıkar ateşböceği sansalar bizi. " alıntı |
Cevap: KENDİN OLMANIN 12 ALTIN KURALI Ben dediğinizde sözünü ettiğiniz şey, gerçek kimliğiniz değildir. Sese dökülüp ağızdan yayılsınlar, yada sadece düşünceler olarak kalsınlar, kelimeler, üzerinizde neredeyse hipnotik bir etki yapabilirler. Kendinizi kolayca onların içinde kaybeder, bir kelimeyle bir şeyi bağdaştırdığınızda, o şeyin ne olduğunu bildiğiniz inancına kapılırsınız. Gerçek şu ki: Ne olduğunu bilmiyorsunuz, yalnız gizemi bir etiketle örtüyorsunuz. Hiç bir şey, bir kuş, bir ağaç, hatta basit bir taş ve hepsinden öte insan, asla tam olarak bilinemez. Bunun nedeni, zihinle kavranamayacak bir derinliğe sahip olmasıdır. Hepimiz algılıyabilir, deneyimleyebilir, düşünebiliriz ve bunların tümü, sadece gerçekliğin yüzeydeki katmanıdır; yani bir buzdağının görünen ucundan bile azdır. Yüzeydeki görünüşün altına indiğinizde, her şeyin birbiriyle bağlantılı olduğunu görmekle kalmaz, aynı zamanda bütün hayatın başladığı Kaynak ile de bağlantılı olduğunu görürsünüz. Bir taş bir çiçek veya bir kuş bile, size Tanrıya, Kaynağa ve kendinize uzanan yolu gösterebilir. Ona baktığınızda, elinizde tuttuğunuzda ve isimlendirmeye kalkışmadığınızda, içinizde bir hayranlık, bir huşu uyanır. Özüyle kendini size anlatır ve özünü size yansıtır. Büyük sanatçıların sezdikleri ve ve sanat eserlerinde yansıtmayı başardığı şey budur. Van Gogh asla şöyle demedi: "Bu sadece eski bir sandalye." Bunun yerine sandalyeye baktı, baktı, baktı. Sandalyenin varlığını hisseti. Sonra da tuvalinin karşısına geçip boyalarını ele aldı. Sandalyenin kendisi, muhtemelen bir kaç dolardan fazla etmezdi, ama aynı sandalyeyi duyguyla yansıtan tablonun fiyatı bugün 25 milyon dolardan fazla. Dünyayı kelimeler ve etiketlerle doldurmadığınızda, insanlığın düşünceyi kullanmak yerine, düşünceye esir olduğu, boşuna zaman kaybettiğ, mucizevi bir duygu hayatınıza geri döner. Hayatınız müthiş bir derinlik kazanır, nesnelere bir yenilik, bir tazelik gelir. En büyük mucize ise, bütün kelimelerin, düşüncelerin, zihinsel etiketlerin ve imgelerin ötesinde, kendi özbenliğinizi deneyimlemektir. Bunun olması için, kendi "Ben" duygunuzu, yani kendinizi tanımladığınızı düşündüğünüz şeyle oluşan kördüğümü çözüp, ayırmanız gerekir. Nesnelere, insanlara, yada durumlara, sözel yada zihinsel etiketler yapıştırmakta ne kadar aceleci davranırsanız, gerçekliğiniz o kadar sığ ve cansız olur; aynı zamanda, kendinizi gerçeklikten uzaklaştırır, etrafınızda kendini belli eden yaşam mucizeleri de birer birer yok olur. Bu şekilde "akıl" elde edilebilir, ama "bilgelik" kaybolur, aynızamanda mutluluk, sevgi, yaratıcılık ve canlılık da kaybolur. Bütün bunlar, algıyla yorum arasındaki hareketsiz boşlukta sıkışıp kalırlar. Elbette ki kelimeleri ve düşünceleri kullanmak zorundayız. Onların da kendi güzellikleri var; ama onların esiri olmak zorunda mıyız? Kelimeler, "gerçekliği" insan zihninin kavrayabileceği bir boyuta indirger ve emin olun, bu da o kadar derin bir boyut değildir. Dilde ses telleri tarafından sekiz temel ses vardır: a, e, ı, i, o, ö, u, ü,. Diğer sesler, hava basıncıyla üretilen konsonantlardır: s, f, g gibi. Böylesine basit seslerin kim olduğunuzu, evrenin nihai amacını veya bir ağacın ya da taşın derinliğinde ne olduğunu açıklayabileceğine gerçekten inanıyor musunuz? "Ben" kelimesi, nasıl kullanıldığına bağlı olarak, hem en büyük hatayı, hem de en derin gerçeği içinde barındırır. Geleneksel kullanımıyla, dilde en sık kullanılan kelimelerden biri olmakla kalmaz ("benim," "benimki," "kendim" gibi ilgili kelimelerle birlikte), aynı zamanda da en büyük hatalardan biridir. Normal günlük kullanımında "ben", önemli bir hatayı, kim olduğunuzla ilgili yanlış bir kanıyı, sahte bir kimlik duygusunu da beraberinde getirir, bu egonun ta kendisidir. Bu sahte benlik duygusu, sadece uzayın ve zamanın gerçekleriyle ilgili değil, aynızamanda insan doğasıyla ilgili derin görüşler geliştirmiş olan Albert Einstein'ın "optik bir bilinç yanılsaması" olarak adlandırdığı şeydir. Bu sahte benlik duygusu, gerçekliğin tüm yanlış yorumlarını, tüm düşünce yöntemlerini paylaşımları ve ilişkileri de peşinden sürükler. Gerçekliğiniz, ilk illüzyonun bir yansıması haline gelir. İyi haber şu: Eğer bir illüzyonun illüzyon olduğunu anlayabilirseniz, illüzyon çözülür. Bir illüzyonun anlaşılması sona ermesi demektir. İllüzyonun varlığını sürdürmesi, anca onu gerçek sandığınız sürece mümkündür. Kim olmadığınızı anladığınızda, gerçekte kim olduğunuz kendiliğinden ortaya çıkar. Ego dediğimiz sahte benliğin mekaniklerini incelediğimiz bu ve bir sonraki bölümünü, dikkatle ve yavaşça okurken, bu deneyimi kısmen de olasa yaşayabilirsiniz. Peki bu sahte benliğin doğası nedir? "Ben" dediğinizde genellikle sözünü ettiğiniz şey, gerçek kimliğiniz değildir. İnanılmaz bir basitleştirmeyle "ben" dediğiniz her seferinde, gerçek kimliğinizin derinliğini, zihninizdeki "ben" düşüncesiyle ve "ben"i tanımladığınız her şeyle karıştırırsınız. Peki "ben" kelimesini ve "benim", "benimki", "kendim" gibi ilgili kelimeleri kullandığınızda genel olarak sözünü ettiğiniz şey nedir? Bir çocuk anne babasının ağzından ismini duyduğunda, zaman içinde bu kelimeyle bir özdeşlik kazanır ve zihninde kimliği ile ilgili bir düşünce biçimlenir. O aşamada bazı çocuklar kendilerinden üçüncü şahısmış gibi söz ederler. "Johnny acıktı". Çok geçmeden, büyülü "ben" kelimesi öğrenilir ve kendi kimlikleriyle özdeşleştirdikleri isimlerin yerine bu kelimeyi geçirirler. Sonra başka düşünceler gelerek ilk "ben" düşüncesi ile birleşir. Sonraki aşama "ben" ve "benim" düşüncelerini, bir şekilde "ben"in parçaları olan düşüncelerle birleştirmedir. Bu kendini nesnelerle tanımlamadır, ama zaman içinde, nesnelere benlik duygusu katan bu kelimeler, gerçek kimliği ortadan kaldırır. "Benim" oyuncağım kırıldığında, yada kaybolduğunda, korkunç bir acı hissedilir. Bunun nedeni oyuncağın çok özel bir değere sahip olması değil, çocuk zaten çok geçmeden o oyuncağa olan ilgisini kaybedecektir, bunun asıl nedeni "benim" düşüncesidir. Oyuncak, çocuğun gelişmekte olan "ben" düşüncesi ile, yada diğer bir deyişle benlik duygusuyla özdeşleşmiştir. Dolayısıyla, çocuk büyürken ilk "ben" düşüncesi başka düşünceleri kendine çekmeye başlar: Kendini cinsiyetle, mülkiyetle, vücuduyla, milliyetiyle, ırkıyla, diniyle, mesleğiyle tanımlar. "Ben"in kendini tanımladığı diğer şeyler, bilgi yada görüşler, sevilen ve sevilmeyenler üreten rollerdir; baba, anne, karı koca vb. gibi. Geçmişte başıma gelenler "bana" olanlardır ve bu anıların düşünceleri "ben" düşüncesiyle birleşerek "ben ve geçmişim" duygusunu yaratırlar. Bunlar insanların kimlik duygularını aldıkları şeylerden sadece bazılarıdır. Sonuçta benlik duygusunun eklendiği ve rasgele birarada tutulan düşüncelerden daha fazlası değildirler. Bu zihinsel yapı, normalde "ben" derken kastettiğiniz şeydir. Daha açık söylemek gerekirse: "Ben" dediğinizde çoğu zaman konuşan siz değilsinizdir; o zihinsel yapının, ego- benliğin bazı yönleridir. Uyanışı gerçekleştirdiğinizde, yine zaman zaman "ben" kelimesini kullanacaksınız ama bunu benliğinizin çok daha derinlerinden hissederek yapacaksınız. Çoğu kişi, kendini hala genel düşünce akımlarıyla, takıntılı düşüncelerle tanımlamaktadır ve bunların bir çoğu anlamsızdır. Kendi düşünce sistemlerinden ve beraberinde getirdikleri duygulardan ayrı tuttukları bir "ben" yoktur. Ruhsal açıdan bilinçsiz olmanın anlamı budur. Kafalarında sürekli konuşan bir ses olduğu söylendiğinde, "ne sesi"? derler, yada öfkeyle inkar ederler; ama aslında bunu yapan sesin kendisi, düşünücü, ve bu kişiler tarafından gözlemlenemeyen zihindir, neredeyse kontrollerini ellerinden almış gibidir. Bazı insanlar, kendilerini düşüncelerinden ilk kez ayırdıkları ve kısa bir süre için de olsa kimlik değişimi yaşadıkları zamanı hiç unutamazlar. Diğerleri ise bunu pek fark etmez, yada hiç nedensiz bile olsa, yaşadıkları içsel huzura veya mutluluğa bağlarlar. Eckhart Tolle |
Cevap: KENDİN OLMANIN 12 ALTIN KURALI RUHUMUZLA BULUŞMAK Meksika’da İnka tapınaklarına çıkmak isteyen Avrupalı bir grup arkeolog, birkaç yerli rehberle yola koyuluyor. Dağın tepesindeki tapınaklara giden uzun yolu, kısa bir sürede yarılıyorlar. Aynı hızla tempoyla biraz daha yol aldıktan sonra, yerliler kendi aralarında konuşup birden yere oturuyor ve böylece beklemeye başlıyorlar. Tabii Avrupalı arkeologlar buna bir anlam veremiyorlar. Saatler sonra, yerliler kendi aralarında konuşup tekrar yola koyuluyor ve sonunda tepenin üstündeki görkemli İnka tapınaklarına geliyorlar. Arkeologlardan biri, yaşlı rehbere soruyor; “hiç anlayamadım, niye yolun ortasına oturup saatlerce yok yere bekledik? “ Yaşlı rehberin cevabı o kadar güzel ki; “çok kısa sürede çok hızlı yol aldık, ruhlarımız bizden çok uzakta kaldı. Oturup ruhlarımızın bize yetismesini bekledik...” Niye içimiz de hep bir eksiklik duygusuyla yaşadığımızı, niye mutlu olmayı beceremediğimizi, niye kendimiz olmayı başaramadığımızı ve “niye” ile başlayan daha bir dolu sorunun cevabını açıkça veriyor İnkalar’ın yaşlı torunu. Çünkü bu aptal hayat içinde o kadar hızla yol alıyoruz ki, ruhumuz çok arkada kaldı, hatta onu nerelerde unuttuğumuzu bile hatırlayamıyoruz. Çocuğunu kaybeden annelerin çılgınlığında bir sağa bir sola saldırıyoruz hepimiz, ama bir farkla, biz neyi aradığımızı bile bilmiyoruz... Herkes bir arayış içinde, ama hiç kimse ne aradığını bilmiyor. Sanıyoruz ki cok paramız, sürekli yükselen bir kariyerimiz, bahçeli bir evimiz, spor bir arabamız olunca biz de çok mutlu olacağız. Hadi maddeciliği bir kenara bırakalım; niye herkes aşktan şikayetçi? Çevremiz de kaç kişinin aşk hayatı iyi gidiyor? Eminim parmakla sayılacak kadar azdır. Ve eminim hic kimse yanlışın nerede olduğunu da bulamıyordur. Ben ten uyuşması kadar ruh uyuşmasının önemine inanırım. Hatta insanların eş ruhlarının olduğuna bile inanırım. Ama ruhları olmayan bedenler birbirleriyle ne kadar uyuşabilir ki? Evet, önce göz görür fakat ancak ruh sever. Ayrıca ruhumuz olmadan eş ruhumuzu bulmak gibi bir şansımız olmadığına da eminim... İşte bu yüzden icimiz de sürekli bir eksiklik duygusuyla yaşıyoruz hepimiz. İşte bu yüzden sürekli duvarlara çarpıp,çarpıp kendimizi kanatıyoruz ve işte bu yüzden mutluluğu bir türlü yakalayamıyoruz... Gerçekte hIz çağında yaşıyoruz. Her şey o kadar hızlı geçiyor ki, ne işe , ne arkadaşlarımıza, ne ailemize, ne çocuğumuza, ne kendimize yeterince vaktimiz kalmıyor. Akrep ve yelkovanla yarış halindeyiz. Bu yüzden bütün ilişkiler yarım yamalak, bütün sevgiler bölük pörçük. Sevmeye bile vaktimiz yok bizim. Oysa teknolojinin nimetlerinden fazlasıyla yararlanıyoruz. Ne çamaşır yıkıyoruz ne de bulaşık, çayımızı kahvemizi makineler yapıyor. İşlerimizi bir telefon, bir faksla hallediyoruz. Uçaklar bizi iki saat içinde dünyanın bir ucuna taşıyor. Hatta artık gitmeye bile gerek yok, internetle dünya elimizin altında. Ama yine de vaktimiz yok işte! Bence doğanın kara bir laneti bu. Biz ondan uzaklaştıkça, o da bizden bütün zamanları çalıyor. Milan Kundera “yavaşlık” adlı kitabında; ”yavaşlık hep aldatır,hızlılık ise unutturur” diyor. Telefon hızlılık mesela, konusulanları, söylenenleri unutturur. Mektupsa yavaşlık, hep vardır ve hep hatırlatır. Ben kendi adıma her zaman yavaşlıktan yanayım. Mesela uçaklardan hiç hoşlanmam, yeni bir şehre, yeni bir iklime hazırlanmaya, hatta hayal kurmaya bile vakit bırakmıyor bana ”Küt” diye başka bir hayatın içine giriveriyorum. Ve en kötüsü de dönüşler, daha ayrılığın hüznünü bile yaşamadan İstanbul’da olmak sahiden de cok tatsız. Tabii ki ruhumun beni terk edip oralarda kalması da cok normal. Oysa trenler karanlık geceyi yırtan keskin düdüğü, uykuda olanlara yolculuk düşleri gösteren kara trenler... Dağları bölen, nehirlerle yarışan, köprülerden geçen, agaçları selamlayan, cocuklara el sallayan, güne bakanlara göz süzen, geçmişin hüznünü, geleceğin umudunu yaşatan, yolcularına yepyeni dostluklar hazırlayan kara trenler var bir de. Uçak değil, tren olmak istiyorum. Böylece ruhum benden hiç ayrılmaz. Evet freni patlamış kamyon gibi yaşamanın hiç anlamı yok. Ayağımızı gazdan yavaş yavaş çekelim ve biraz mola verip ruhumuzun da bize yetişmesini bekleyelim artık. Aceleye ne gerek var? Hayat yalnız biz izin verdiğimiz gibi geçer. İyi ya da kötü hızlı ya da yavaş... Her şey bizim elimizde, sevgi de, aşk da, basarı da. Ama ancak kendi ruhumuzla buluştuğumuzda... Can DÜNDAR |
Cevap: KENDİN OLMANIN 12 ALTIN KURALI Sizi mutlu olmaktan alıkoyan ne? Kim olduğunuzu, ne istediğini ve ne hayal ettiğinizi biliyor musunuz? Kendi gözlerinizin içine bakabiliyor musunuz yoksa her zaman oynuyor musunuz? Her halükarda,er ya da geç kendimizi bir şeylerin yolunda olmadığını kesin olarak anlayacağımız bir durumun içinde bulacağız. Nasıl devam etmeniz gerektiğini bilmediğiniz bir durumda. Burada yaşınızın ne olduğunun bir önemi yok ya da acil durumun hangi şartlarda ortaya çıktığının. Yeni bir işe geçmek istediğimizde, bir ilişkiyi bitirirken, kendimizi mali sıkıntıların içinde bulduğumuzda, birdenbire kendimizi her şeyin ortasında yapayalnız hissettiğimizde... Şartlar yalnızca kökleri çok derinlerde olan problemlerin yüzeyine ışık tutabilir. Yaşadığımız rahatsızlığın asıl kaynağı ise kendimizden başkası değildir. “Bu ben değilim!” Aynada baktığınız kişinin kendiniz olmadığını düşündüğünüz olur mu hiç? Hayal ettiğiniz hayatın çok uzağında kaldığınızı? Bu durum yalnızca kendine acımayla kalmamalıdır. Bu durumu artık gözlerinizi açmak ve problemlerinizin ne olduğunu fark etmek için bir fırsat olarak değerlendirmelisiniz. Tek yapmanız gereken ileri doğru bir adım atmak; ruhunuzu daraltan problemlerin çözümüne yönelik bir adım. Kendinize bir mesaj veriyorsunuz; bu yüzden sakın bu mesajı görmezden gelmeyin. Korkularınızla yüzleşin! Büyük keşif... Büyük keşiften kastımız Amerika değil, orası çoktan keşfedildi... Kendi içinize bakmanızdan bahsediyoruz; böylelikle birçok ilginç şeye sahip olduğunuzu fark edeceksiniz. İç dünyanız sahip olduğunuz en değerli hazinedir, kıymetini bilin! Hayattaki amaçlarınızı yeniden gözden geçirin “Bir şeyi gerçekten istediğinizde, onu elde etmemeniz için hiçbir neden yok.” Bu cümle tanıdık geliyor mu? Amaçlarımız üzerinde belli bir dereceye kadar etki sahibi olduğumuz doğrudur ancak hepimiz 100 metrede dünya şampiyonu olabilir miyiz? Her ne olursa olsun bir şeyleri elde etmeniz gerektiğine ve amacınız dışındaki hiçbir şeyin önemli olmadığına dair saçma düşüncelerden vazgeçmelisiniz. Bu tür düşünceler ekseriyetle kendimizde yanlış olan bir şeyler olduğuna kanaat getirerek depresif bir ruh haline bürünmemize neden olur. Kendimize duyduğumuz güven ve inanç eksikliğinin kaynağı budur. Gerçekten ne yapabiliriz? Nelere gücümüz yeter? Hepimiz birbirimizden farklıyız. Bu yüzden hangi konularda iyi olduğumuzu, neleri bildiğimizi ve neler yapabileceğimizi anlamak zorundayız. Bunu başardığımızda, hayat bizim için gerçek bir maceraya dönüşür ve mutluluğun kaynağı da budur. Kendiniz olun Mutluluk ve mutsuzluk hakkında bildiğimiz bir şeyi sizinle paylaşmak istiyoruz: Eğer aslında olmadığınız bir kişi gibi davranıyorsanız hiçbir zaman mutlu bir insan olamazsınız. Çoğu zaman insanları etkilemek için başka yüzler takınırız. Bazı zamanlarda bunu yapabilirsiniz elbette ancak artık aynada kendi gözlerinizin içine bakamayacağınız kadar abartılmış bir yalanı yaşamanız gerçek bir mutsuzluk nedenidir. Ayrıca çoğu insan, olmadığınız bir kişiymiş gibi davrandığınızda bunu anlayacaktır. Tatminle mutluluğu ayırt edebilmelisiniz Yemek yediğimizde tatmin oluruz, mutlu değil. Bu yüzden mutluluğumuz için yemeliyiz, tatmin olmak için değil. Her birimiz mutluluğu içimizde taşıyoruz. Ve de mutluluk, tatminin aksine, uzun soluklu bir duygudur. Yaşamımızın her anında mutlulukla mutsuzluğu ayırt edebiliriz. İnsanları memnun edin ancak dikkatli olun Bağımsızlığa yönelik arzularımızla, istenmeye ve sevilmeye yönelik ihtiyaçlarımız arasında sıkışmış durumdayız. Eğer diğerlerini memnun etmek istiyorsak, bunu ancak kendimizi bularak yapabiliriz. Öte yandan, bunu yaparken, yani insanları hoş tutmaya çalışırken kendimizi kaybedebiliriz de. Yaşamımızı her zaman diğer insanların beklentileri ve kendi egomuz arasındaki bir labirentte geçiriyoruz. Asla aşırı uçlara kaymamalıyız. Büyümenin ve olgunlaşmanın bir tarafı da insanları hastalıklı değil, sağlıklı bir yoldan memnun edebilmektir. Kendinizi dinleyin. Aşkı aradığımızda onu bulamayız. O kendisi gelecektir, biz hiç beklemiyorken. Aşk bizim bir yan ürünümüzdür. İçinizde ne hissediyorsanız onu yapın. Ve şu an için yaşamayı öğrenin, bugün için, şimdi için. Bilgelik ve cesaretle yaşadığınız her anı değerlendirmeyi bildiğiniz sürece, önünüzde sizi bekleyen zengin bir gelecek olduğundan emin olabilirsiniz. |
Cevap: KENDİN OLMANIN 12 ALTIN KURALI yakın zamanda okuduğum.. ve hala dönüp dönüp okuduğum.. Buda saplanırsa kitabından bugün forumda konuşulanlara uyan çok küçük bir kısmındn özet alıntılar yapmak istedim.. geçici olana tutunmaktan vazgeçtiğimizde özgürleşiriz.. kendimizin dışında bir cevap aramak yerine..yolunuza çıkan engelleri parçalamak size özgürlük getirir.. kendinizi olana bırakmanın bir başka kısmı yavaşlamak ve içinize doğan duygularla dost olmaktır. onlarla sürüklenmeden onları dışarıya kovmadan onların uçmasına izin vermek. .eylemsizlik veya kaçış değil..kaynakla bağlı olmak.. açık olmak..ve tüm maskeleri bırakmaktır..başka birinin ağlamanızı acı duymanızı mutsuzluğunuzu güzelliğinizi görmenize izin verdiğinizde sevgi akışına.. verme ve alma akışına bağlanırsınız..kalbiniz açılır.. bedeniniz durumla aynuı frekansta titreşir.. |
Cevap: KENDİN OLMANIN 12 ALTIN KURALI ..ve inanç kalıplarını bırakmaya hazırlandığımızdaki dirençlerle ilgili.. ego tüm gücüyle direnir..çünkü olana izin vermek düşünceler kavramlar görüntüler ve öğretilerin ötesindeki boşluğa girmektir. buna alışkın olmayabilirsiniz. bu maddeden geri çekilmek gibidir. dirençler yaygın rastlanan ve doğaldır. onlar geçtiğinde yolculuğunuzda hata yapma korkusu duymayın bırakın geçsinler.. onları görün ve salın.. bazı dirençler şunlardır.. -yolunu şaşırmış gibi kendini aptal ve rahatsız hissedersiniz..içsel yapıları kavramadan kendinizi sersemlemiş hissedersiniz. kim olduğunuzdan emin olmazsınız.. -birçok konuşmanın konusu olan inanç ve hikayelere tutunmadığınızdan..başkalarının yanında kendinizi yabancı gibi hissedersiniz..birşey söyleme veya sessiz kalma konusunda kararsız..ne yapacağınızı bilemez olursunuz.. -egonuz yakınır.. sen kim oluyorsun da başkalarından bu kadar farklı oluyorsun? sadece zorluk yaratıyorsun. belki de hatalısın. -aniden kendini mutsuz, kızgın, endişeli veya uykulu hissedersiniz. İNANÇ SİSTEMİNİZİ PARÇALAMAK EGO İÇİN KORKUTUCU BİR TEKLİFTİR.. _inanç kalıpları olmadan hiçliğe veya boşluğa düşme korkusu yaşarsınız. kontrol edememe duygusuna kapılırsınız. _bedeniniz köksüz dengesiz olur.çünkü inanç kalıpları tarafından yaratılan çerçeve bütün bedeninizi kaplar. kim olduğunuza dair ana inaçlarınızı bıraktığınızda rahatlayacaksınız.bazı insanlar sabit olmadan yaşayamayacaklarını zannediyorlar.bu yanlıştır. başlarda istikrarsız fakat sonra esnek ve açık olursunuz. kendimizin koyduğu sınırları aşmalıyız. MUTLULUĞUMUZDAN kendimiz sorumluyuz.. |
Cevap: KENDİN OLMANIN 12 ALTIN KURALI Iyi bilinen bir konusmaci, seminerine 20 dolarlik bir banknotu göstererek basladi. 200 kisinin bulundugu odaya, "Bu parayi kim ister?" diye sordu ve eller kalkmaya basladi ve konusmaci "Bu parayi sizlerden birine verecegim fakat öncelikle bazi seyler yapacagim" dedi. Parayi önce burusturdu, ve dinleyicilere "Hala bu parayi isteyen var mi?" diye sordu, eller yine havadaydi. Bu sefer, konusmacu "Peki bunu yaparsam?" dedi ve $ 20 i yere atti onun üstüne basti, ezdi, pisletti ve para simdi pis ve burusuktu, fakat eller yine havadaydi ve o parayi herkes istiyordu. Ve konusmaci söyle dedi "Arkadaslarim burada çok önemli bir sey ögrendiniz. Burada paraya ne yaptiysam hiç önemli degil onu yinede istiyorsunuz, çünkü benim ona yaptigim seyler onun degerini düsürmedi, o hala 20 dolar!" Hayatimizda çogu kez verdigimiz kararlar veya hayat sartlari nedeniyle hirpalanir, canimiz acitilir, yerden yere vuruluruz, kendimizi kötu hissederiz, fakat ne oldugu yada ne olacagi önemli degil, hiçbir zaman degerimizi kaybetmeyiz, temiz yada pis, hirpalanmis yada kirilmis, bunlarin hiçbiri önemli degildir. Seni sevenler senin ne kadar degerli oldugunu her zaman bileceklerdir, hayatimizin degeri ne yaptigimiz, veya kimi tanidigimizla degil kim oldugumuzla alakalidir. Sen mükemmelsin, bunu asla unutma. Her zaman elinde olanlari düsün olmayanlari degil... |
Cevap: KENDİN OLMANIN 12 ALTIN KURALI Tanıdığım en güzel insanlar, yenilgiyi, acıyı, mücadeleyi ve kaybı yaşamış olan ve diplerden çıkış yolunu kendileri bulmuş romantik ve anarşist olan insanlardır. Bu kişiler yaşama karşı geliştirdikleri kendine has takdir, direniş, duyarlılık ve anlayışla; şefkat, nezaket, bilgelik ve derin sevgiden kaynaklanan bir ilgi ve sorumlulukla doludurlar. '' Güzel insanlar öylece ortaya çıkmazlar; onlar oluşurlar…” Elisabeth Kubler Ross |
Cevap: KENDİN OLMANIN 12 ALTIN KURALI sevgili cansuyu siz bir dahiisiniz desem kizarmisiniz??? cok güzel bilincli etkileyici ve süper motive yüklü paylasimlariniz icin sizi kucakliyorum.. size tesekkür ediyorum.. bilin severek hoslanarak anlayarak farkina vararak okuyorum.. iyiki varsiniz, iyiki variz |
Cevap: KENDİN OLMANIN 12 ALTIN KURALI İnsan yaptığıdır,kendini bilmek değil,kendin olabilmek asıldır.Buda cesaret ve açıklık gerektirir. Cervantes |
WEZ Format +3. Şuan Saat: 12:12 PM. |
Powered by vBulletin® Version 3.8.8
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.