Hayatimdegisti.com kişisel gelişim ritmotrans telkinli Cd'leri

Atatürk neden büyüktür? Sorusunun cevabını ararken devrimleri, bilimsel, sosyolojik, ekonomik… bir sürü veriyi sıralayabiliriz. Ki bunu yaptığımızda yanlış yapmış olmayız. Ancak bugün bizim ihtiyacımız olan şey daha başka bir yönü diye düşünüyorum. Atatürk’ ü büyük yapan şey onun umudunu asla ve asla kaybetmemesi, mücadeleden bir an bile geri çekilmemesidir. Onu büyük yapan; en zor şartta bile yapılabilecek bir şeylerin olduğunu bilen ve bunun için çevresini harekete sürükleyebilen bir karaktere sahip olmasıdır. İçinde yaşadığı toplum için yapılması zorunlu olan şeyleri tespit ettikten sonra, nasıl yapılabileceğini planlayan ve çevresindeki insanlarla birlikte inandığı şeyler için yılmadan mücadele edebilen bir lider olabilmesidir. İdeallerinin akıl süzgecinden geçmiş olması, kararlılığı, çevresindeki insanları idealine ortak edebilmesi ve her durumda toplumsal yarar ve katkıyı düşünebilmesidir onu büyük yapan.

Bu söylediklerime onun hayatından örnekler vermek istiyorum.
17 yaşında girmeyi çok istediği okulun puanını tutturamadı.
24 yaşında tutuklandı. Günlerce sorguya çekildi ve 2 ay tek başına bir hücrede hapis yattı.
25 yaşında sürgüne gönderildi.
27 yaşında kendisinden bir yaş büyük rakip meslektaşı(Enver Paşa) kahraman ilan edilirken, o hiç önemsenmiyordu.
30 yaşında kendisi başka şehirleri işgal altından kurtarmaya çalışırken, doğduğu şehir düşman eline geçti.
37 yaşında rakibi amiri oldu ve onu kendinden uzaklaştırmak için fiilen işsiz kalacağı görevlere gönderdi.
37 yaşında böbrek hastalığından Viyana’da 2 ay hasta ve yalnız yattı.
38 yaşında Savunma Bakanı tarafından görevinden alındı. Hakkında tutuklama kararı çıkarıldı.
38 yaşında bir toplantıda giyebileceği bir tek sivil elbisesi yoktu. İhtiyaç duyunca başkasından ödünç aldı. Cebinde sadece 80 lirası vardı.
38 yaşında beş arkadaşından üçü, bir seçimde ona oy vermedi.
39 yaşında idama mahkum edildi.

Biliyorsunuz sonrasında o zorlu savaşı kazandı ve Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı oldu. Peki bugün kendimize yarattığımız onca mazereti tekrar gözden geçirmemiz gerekmiyor mu? Ülkemizin içine düştüğü umutsuzluk, boş vermişlik, kendi gemisinin kaptanı olmaya karar verenler, bana dokunmayan yılan bin yaşasın diyenler, Atatürk idealini gönülden benimseyenler ama eylem konusunda geri duranlar… Lütfen yukarıdaki maddeleri tekrar gözden geçirin. Hiçbirimiz Atatürk’ün yaşadığı kadar sıkıntı içinde değiliz. Mazeretlerimiz sıkıntıların büyüklüğünden değil, yüreğimizin küçüklüğündendir. Yarınlar aklın, bilimin ve çağdaş uygarlık düzeyinin de üzerine çıkmak için mücadele edecek olan çocuklarımızın olacaksa eğer, bugün bizlerin yapması gerekenler var. Bu ülkeyi Atatürk yolunda yürütmek demek, çocuklarımız için hür ve özgür bir gelecek demek. Kızlarımızın başları dik, onurlu bir yaşam sürmesinin garantisi demektir.
Zorluklar elbette var. Ancak, kolay şey değildir Atatürk yolunda yürümek. Haksızlıklara baş eğmemektir. Yoksulluğun kader olmadığını bilmek, yoksulluğu yaratan gelir adaletsizliğini yenmek için aradaki vampirlerle mücadele etmektir. Her çocuğunu eğitmek, onun kendi yetenekleri çerçevesinde yetişmesini sağlamak ve tüm çocuklara ve gençlere eşit şans tanımaktır. Aklın, hayatın her anında egemen olmasını sağlamak için çabalamak, hurafe ve akıl dışı yalanları toplum hayatından silmek demektir. Atatürk’e Sivas’ta bir arkadaşı soruyor.

- Paramız yok, silahımız yok, askerimiz yok, müttefikimiz yok, idam ipi de boynumuza asılmış. Ama sen hala başaracağız kazanacağız diyorsun Paşam. Atatürk gülümseyerek;

- “Azizim Mazhar Müfit senin canın hayli sıkılmış. Git dinlen biraz. Senin dediklerin olsa bize ne gerek ki. Bu işi senin dediklerinle anneannem de yapar” der.

Atatürk’ ün bu yönünü bana düşündüren nedenlerden de kısaca bahsetmem gerek. İçinde yaşadığımız günlerin zorluğu, ülkemizde yaşanan akıl tutulmasının boyutları, ülkenin gerçek sahibi olan ulusun umutsuz ve çaresizlik içinde çırpınması, onuru için yok olmayı göze alarak ülke kuran bir ulusun her geçen gün egemenliğini kaybetmekte olması, ordusunun, yargısının, üniversitelerinin, ulusal değerleri önemseyen aydınlar ve derneklerin yıpratılması, etkisizleştirilmesidir. Ülke böyle bir karanlık içersindeyken güneş yüzlü, Mustafa Kemal yüreklilerin umutsuzluk girdabından çıkmaları ve sorumluluklarının gereğini yapmalarının gerekliliğine vurgu yapmaktır. Yapılması gerekenler zamanında yapılmazsa, yük ağırlaşır. Gebze ADD seçimlere giderken tüm üyelerimizin özeleştiri yapması ve Atatürk idealinin yaşaması için şartsız koşulsuz bir araya gelmesidir. Mustafa Kemal yüreklilerin kişisel hırs ve çıkarların çok üstünde bir yerde olduğuna şüphe yoktur. Atatürk Cumhuriyeti’ nin 100. yılında bu sorunları aşmış bir Türkiye umudu bizi birleştiren bir ideal ve paroladır.

Bir Hint masalına göre, kedi korkusundan devamlı endişe içinde yaşayan bir fare vardır. Büyücünün biri fareye acır ve onu bir kediye dönüştürür.
Fare, kedi olmaktan son derece mutlu olacağı yerde, bu kez de köpekten korkmaya başlar.
Büyücü bu kez onu bir kaplana dönüştürür. Kaplan olan fare sevineceği yerde avcıdan korkmaya başlar.
Büyücü bakar ki ne yaparsa yapsın farenin korkusunu yenmeye imkan yok. Onu eski halinde döndürür ve der ki :
'' SEN CESARETSİZ VE KORKAK BİRSİN. SENDE SADECE BİR FARENİN YÜREĞİ VAR. O YÜZDEN BEN SANA YARDIM EDEMEM ''