![]() |
"cevaplayamadığım bir kaç soru.." herkese merhaba öncelikle... bu siteyi yeni keşfettim ve açıkçası çoğunuz gibi pekte işe yarayacağını düşünmüyorum merak ettiğim bir kaç şey var siz çok değerli forum üyeleri eminim bu konuda bana yardımcı olursunuz... benim gibi işe yaramayacağını düşünen pek çok arkadaş sonradan inanılmaz etkisi olduğunu belirtmişler acaba bunun psikolojik olması mümkün mü? yani şöyle izah edeyim inanmıyor gibi görünmemizin altında acaba içten içe işe yaraması için umut etmemiz mi yatıyor..yani keramet müziklerde değil belkide bizim kendimizi şartlamamızdadır... öyle ya da böyle çoğumuz için işe yaraması gayet güzel ama sadece bu konu hakkında ne düşündüğünüzü merak ettim zaten her şey insanlar için araçtır sadece önemli olan insanın kendi kendini değiştirmek istemesi her şey her sorun insanın beyninde kendinde bitiyor başvurduğumuz psikologlar, psikiyatrlar ilaçlar müzikler kitaplar geziler hepsi ama hepsi birer araç... ben böyle düşünüyorum ya siz? |
Ynt: "cevaplayamadığım bir kaç soru.." Evet katılıyorum. ttli3 Zaten herşey insanın kendi içinde başlıyor... Burayı da güzel bir destek olarak düşünebiliriz. Elbette kendi içimizde iyileşmek için, doğrulmak için çaba sarfetmedikten sonra hiçkimse ya da hiçbir şey bize yardımcı olamaz. Öyleyse öncelikle değişimi isteyecek kadar kendimize yardımcı olursak bize yardım edecek pek çok şey de bulabiliriz. Burası da bizim içimizdeki değişim ve iyileşim sürecimiz sırasında böyle bir destek sağlıyor. Kuşkusuz ki kendimize önce kendimiz yardım edebiliriz, önce kendimiz umudu yakalayabiliriz. Çok doğru, içimizde umut olduğu sürece burası bize destek olacaktır. Herşey önce içimizde başlıyor ve hiç görünmüyor gibi olsa da gerçekten de daima umut vardır. Bu arada bence burası müziklerden vs çok, içerisindeki ''paylaşım'' unsuru ile iyileştirici... |
Ynt: "cevaplayamadığım bir kaç soru.." Merhaba bt1907; Bilinçli zihnimizle düşündüğümüz pekçok şeyde umutsuz olmamız çok normal. Çünkü,mantığımız bizi sürekli sorgular, negatif düşüncelere daha eğilimlidir... Telkinler bilinçaltımıza etki ediyor..Eğer telkinler bilinç tarafından duyulursa zihin direnç gösterir ve telkinler etkisiz olur, telkinler bilinç değilde bilinçaltı tarafından duyulursa direnç minimuma iner sorgulayan tarafımız telkinleri duymadığıi çin telkinler daha kolay kabul edilir . Ancak düşüncelerimizi yılların alışkanlığını bir tarafa birakip olumluya çevirmek sadece kendi gayretimizle mümkün olamayabiliyor. Bu aşamada telkinler ön plana çıkıyor.Telkin dinlemek olumlu düşünmeyi doğal olarak gerçekleştiriyor.Hayat pozitif bakmana ve yaşadığın anın önemini anlamanı sağlıyor. Sonuçta inanmayarak aldığın ilacın bile etkisini göremeyebilirsin. Başarma ihtimalin başaracağına inandığın kadardır... Sevgiler... kiss3 |
Ynt: "cevaplayamadığım bir kaç soru.." merhabalar bt1907.. http://th225.photobucket.com/albums/...7775444655.gif yanımıza hoşgeldin.. düşüncelerin gayet normal.. sorgulayan beyin çalışkan beyindir.. çoğumuz buna bende dahil ilk başlarda senin gibi düşündük.. dr. d.chopra bir yazısında diyor ki; bundan önce bilim; bizlerin hernasılsa düşünmesini öğrenmiş maddesel makinalar olduğumuzu ileri sürmüştü.. şimdi ; bizim maddesel makinalar yaratmayı öğrenen düşünceler olduğumuz yolunda bilimde yeni bir çığır açılmaktadır.. bizler hala eski düşüncelerimizin kalıplarından sıyrılma aşamasındayız.. düşüncenin gücünü bilsekte düzgün düşünebilen kaç kişi var dır acaba.. dışardaki olumsuzluklara .. içimizdeki negatiflere rağmen her şey tepetaklakken hala güzel düşünebilen kaç kişiyiz.. kaç tane ölümcül hastalığı olan kişi düşünce gücüyle yenerim diyerek doktor yerine evine gitmeyi tercih edecek cesarete sahiptir.. ya da direkt düşüncelerin ürünü olan depresyonu kaç kişi olumlu düşünerek ben yenerim deyip altından kalkmıştır.. bunları yapanlar var mı elbette var.. ama oran yapayanların yanında o kadar az ki.. peki aynanın karşısın geçip bakalım.. kim düşünüyor.. kalbimiz mi .. beynimiz mi.. ciğerlerimiz.. sinir sistemimiz.. bi türlü bulamadılar.. hepsi birbirine bağlı.. mükemmel işleyiş.. ama kim düşünüyor.. nerede ne zaman düşünüyor.. bir kaç ay önce yayımlanan bir makalade; atom parçaciginin yönünü ve hizini 43 saniye önceden gören bir gelistiren hollandali fizikçi hooft, kaderin varligini bilimsel olarak ispatladigini savunarak bilim dünyasini sarsti. kochen konuyu daha basit terimlerle anlatarak, “önünüze bir dilim çikolatali, bir dilim çilekli kek getirildigini düsünün. çikolatali keki yemeye basladiginizda, bunun kendi seçiminiz oldugunu düsünüyorsunuz. oysa ki çikolataliyi yiyeceginiz zaten belliydi. biz özgür oldugumuz düsünüyoruz. eger hooft’un modeli hatali degilse özgürlügümüz sinirli bir ilüzyondan ibaret olabilir” dedi. haberin detayını aşağıda ki link te bulabilirsin.. http://www.hayatimdegisti.com/forum/...43645#msg43645 yani beynimizle düşünmeden önce bir konuda kararı zaten vermiş oluyoruz.. öyleyse bu herşeyi bilen ve uygulayan tarafımıza hitaben çalışmalar yapmamız lazım.. görünen yönümüze takılmamız gerekiyor.. burada yapılmaya çalışan da budur.. bunun adına bilinçaltı deniyor genel olarak .. bilinçaltımız bana göre her şeyi bilen yanımızın ufak bir parçası.. henüz keşfedilmiş olan kısmı.. tüm dünyada kuantum fizikçilerinin de yardımıyla yapılmaya çalışanda budur... bu kadar ufak bir parça üzerine yapılan çalışmalar dünya üzerinde azımsanamayacak kadar çok insanın hayatını gerçek anlamda değiştirmiştir.. bizler harika ortamlarda bulunarak yaşamıyoruz malesef.. bilinçaltımıza sürekli olumlu mesajlar gönderemiyoruz... şu anki yaşamımızdan memnun değilsek bir yerlerde bir yanlışlık var demektir.. öyleyse o yanlışı düzeltmeliyiz.. mükemmel ortamlarda yaşıyor olsaydık yanlış kendiliğinden düzeltilebilirdi.. karşılıklı etkileşim ile.. o zamanda kişinin karar vermesi çok ta gerekli olmazdı.. tıpkı şu anda olumsuz durumlardan etkilenerek memnun olmadığımız şeyleri yaşıyor olmamızda bir noktada kendi kararımız olmadığı gibi.. ancak bu konuda yapacağımız çalışmalarda bu durumda önce bilinç düzeyinde değişimi istemeliyiz evet.. bunu istiyor olmamızın en büyük yararı telkinleri günlük rutinler halinde dinleyecek bilinçte olmamızın sağlanması içindir.. bireysel bilinçaltımız da ortak bilinçaltlarına bağlıdır.. bir konu ile ilgili başlangıçta kendi deneyimimiz yoksa ortak bilinçaltından gelen bilgiler ile hareket ederiz.. yukarıda anlatmaya çalıştığım durumuda bir deney ile daha anlaşılır hale getireyim; karl lashley hafızanın beyinde ki yerini bulmaya çalıştı.. labaratuvar fareleriyle basit bir deney çalışması yaptı.. onlara bir labirentten nasıl çıkılacağını öğretti.. bu bilgi bizim becerileri elde ettiğimiz gibi beyinde hatırlanır ve depolanır.. sonra sistematik olarka beyin farelerinin beyin dokularının bir kısmını aldı.. lashley; fareler labirentten nasıl hızla çıkabileceklerini hala anımsıyorlarsa o zaman beynin bellek merkezine bşr şey olmamıştır.. beyinlerinden azar azar bir miktar daha alınmasına rağmen fareler ne gariptir ki bir labirentten nasıl çıkılacağını hatırladılar.. sonunda kortekslerin yüzde doksanından fazlası gidip beyin dokusundan ufacık bir zerre kalmasına rağmen fareler hala labirenti hatırlamaktaydı.. her ne kadar hız ve doğru hareketlerinde hafif bir düşüş olsa da.. yani beynin her hücresi kendi özel görevini yaparken geriye kalan bütünün yaptıklarının hafızasınıda kendinde depolar.. bu büyük bir buluştur... konu konuyu açıyor laf uzuyor biliyorum ama kendiniz için denemekten yana bir şey kaybetmezsiniz.. bu konuda yapılmış araştırmaları okuyabilir hazırlanmış filmeleri izleyebilirsiniz.. yaşamımızı en güzel haliyle yaşamak hepimizin hakkı.. siz niye bundan madur kalasınız ki.. bu yöntemle veya başka bir yolla hangisini tercih ederseniz edin.. güzel haberlerinzii almak dileklerimle.. sevgiler.. |
WEZ Format +3. Şuan Saat: 06:47 AM. |
Powered by vBulletin® Version 3.8.8
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.