![]() |
KİMLER BİLİYOR SİMURG ANKA HİKAYESİNİ... 98569 MERHABA ARKADAŞLAR... TESADÜFEN BULDUM BU SİTEYİ. İŞ HAYATIMDA ÇOK YARAYACAĞINI DÜŞÜNÜYORUM. BU ARADA ŞU SİMURG ANKA HİKAYESİNİ MUTLAKA OKUYUN. dusun |
Ynt: KİMLER BİLİYOR SİMURG ANKA HİKAYESİNİ... hoşgeldin.. hismiley güzel bir hikaye teşekkürler.. |
Ynt: KİMLER BİLİYOR SİMURG ANKA HİKAYESİNİ... teşekkür ederim merto. yarın zor bi sınavım var sabaha kadar kendine güven mp3 ünü dinliycem iyi geçmesini istiyorum hemde çok |
Ynt: KİMLER BİLİYOR SİMURG ANKA HİKAYESİNİ... merto öyle yaptım zaten ama çalamıyorm yanlış yapıyorum bişeyi ama bulamadım |
Ynt: KİMLER BİLİYOR SİMURG ANKA HİKAYESİNİ... Demin burada benim de bazen yaşadığım bir hikaye yazıyodu. Benimkinden daha akıllıcaydı yani ben daha deliyim ya da tırlamış clapping Benimkinde bedensiz varlıklar var adını koyamadığım. Neyse Merto nerde bu arada hy789 |
Ynt: KİMLER BİLİYOR SİMURG ANKA HİKAYESİNİ... [youtube=425,350]G7V6Ei0Xp2M[/youtube] bir de bu neutrali5 |
Ynt: KİMLER BİLİYOR SİMURG ANKA HİKAYESİNİ... [youtube=425,350]9gQFCvq9ZcQ[/youtube] ...... |
Ynt: KİMLER BİLİYOR SİMURG ANKA HİKAYESİNİ... [youtube=425,350]No9t8ZrOTS0[/youtube] Şöyle bi gece olsa. Sazendeler, nazendeler, bol mezeli ahhh ahh |
Ynt: KİMLER BİLİYOR SİMURG ANKA HİKAYESİNİ... inanma gözlerime ben değilim... |
Ynt: KİMLER BİLİYOR SİMURG ANKA HİKAYESİNİ... [youtube=425,350]JjrckSUQDfk[/youtube] bir ateşim yanarım külüm yok dumanım yokkk..... |
Ynt: KİMLER BİLİYOR SİMURG ANKA HİKAYESİNİ... Ne güzel dökülmüş parmaklarından Avni hocanın. Fırsatı gelmişken söyliyeyim Avni Anıl'la tanışma fırsatı buldum. İki kere huzurunda şarkı söyledim. Burada musıki derneğinde üyeydim bikaç sene öncesine kadar. Mükemmel bir insan ve müzik adamı söyleyecek başka bişey bulamıyorum onun hakkında. Allah ona uzun ömürler versin. Yemek düzenlemiştik ve sabah dörde kadar o yaştaki adam bize eşlik etti. Onu çok seviyorum... |
Ynt: KİMLER BİLİYOR SİMURG ANKA HİKAYESİNİ... [youtube=425,350]lh422q-kRgg[/youtube] rüya gibi uçan yıllar biraz durun 789569 |
Ynt: KİMLER BİLİYOR SİMURG ANKA HİKAYESİNİ... [youtube=425,350]GK8pEEEJbYM[/youtube] candan dedin de.. iyi geceler |
Ynt: KİMLER BİLİYOR SİMURG ANKA HİKAYESİNİ... OOOOO kızlar ne güzel eğlenmişsiniz gene .... Sabah sabah -gerçi öğle oldu artık neredeyse ama- banada güzel geldi valla. İstanbul şarkısı da bi acayip etti.. Ben gidiyorum boğaza tekne ile oraya buraya gitmeyeee.. |
Ynt: KİMLER BİLİYOR SİMURG ANKA HİKAYESİNİ... bu bölüm bana okudugum muhteşem bi kitabı hatırlattı.feridüddün attar,mantıküttayr..yani kuşların dili..kitabı tanıtayım size..aşşagıda alıntısı.. Günlerden bir gün, dünyadaki bütün kuşlar bir araya gelirler. Toplanan kuşların arasında hüthüt, kumru, dudu, keklik, bülbül, sülün, üveyk, şahin ve diğerleri vardır. Amaçları, padişahsız hiç bir ülke olmadığı düşüncesiyle, kendilerini yönetmek üzere bir padişah seçmektir. Hüthüt söze başlar ve Hz.Süleyman’ın postacısı olduğunu belirttikten sonra; kuşların Simurg adında bir padişahları olduğunu söyler. Ama, hiç bir kuşun haberlerinin olmadığını, herkesin padişahının daima Simurg olduğunu belirtir. Ancak, binlerce nur ve zulmet perdelerinin arkasında gizli olduğu için bilinmediğini ve onun “bize bizden yakın, bizimse uzak” olduğumuzu anlatır. Simurg’u arayıp bulmaları için kendilerine kılavuzluk edeceğini ilave edince; kuşların hepsi de hüthütün peşine takılıp onu aramak için yollara düşerler. Kuşların hepsi de Simurg’un sözü üzerine yola revan olurlar… Ama, yol çok uzun ve menzil uzak olduğundan; kuşlar yorulup hastalanırlar. Hepsi de, Simurg’u görmek istemelerine rağmen, hüthütün yanına varınca “kendilerince geçerli çeşitli mazeretler söylemeye” başlarlar. Çünkü, kuşların gönüllerinde yatan asıl hedefleri çok daha basit ve dünyevî’dir (!) Örnek olarak, bülbülün isteği gül; dudu kuşunun arzuladığı abıhayat; tavuskuşunun amacı cennet; kazın mazereti su; kekliğin aradığı mücevher; hümânın nefsi kibir ve gurur; doğanın sevdası mevki ve iktidar; üveykin ihtirası deniz; puhu kuşunun aradığı viranelerdeki define; kuyruksalanın mazereti zaafiyeti dolayısıyla aradığı kuyudaki Yûsuf; bütün diğerlerinin de başka başka özür ve bahanelerdir. Bu mazeretleri dinleyen hüthüt, hepsine ayrı ayrı, doğru, inandırıcı ve ikna edici cevaplar verir. Simurg’un olağanüstü özelliklerini ve güzelliklerini anlatır. Hüthüt söz alır ve şunları söyler. Söyledikleri, ayna ve gönül açısından ilginçtir: Simurg, apaçık meydanda olmasaydı hiç gölgesi olur muydu? Simurg gizli olsaydı hiç âleme gölgesi vurur muydu? Burada gölgesi görünen her şey, önce orada meydana çıkar görünür. Simurg’u görecek gözün yoksa, gönlün ayna gibi aydın değil demektir. Kimsede o güzelliği görecek göz yok; güzelliğinden sabrımız, takatımız kalmadı. Onun güzelliğiyle aşk oyununa girişmek mümkün değil. O, yüce lûtfuyla bir ayna icad etti. O ayna gönüldür; gönüle bak da, onun yüzünü gönülde gör! Hüthütün bu söylediklerine ikna olan kuşlar, yine onun rehberliğinde Simurg’u aramak için yola koyulurlar. Ama, yol, yine uzun ve zahmetli, menzil uzaktır… Yolda hastalanan veya bitkin düşen kuşlar çeşitli bahaneler, mazeretler ileri sürerler. Bunların arasında, nefsanî arzular, servet istekleri, ayrıldığı köşkünü özlemesi, geride bıraktığı sevgilisinin hasretine dayanamamak, ölüm korkusu, ümitsizlik, şeriat korkusu, pislik endişesi, himmet, vefa, küskünlük, kibir, ferahlık arzusu, kararsızlık, hediye götürmek dileği gibi hususlarla; bir kuşun sorduğu “daha ne kadar yol gidileceği” sorusu vardır. Hüthüt hepsine, bıkıp usanmadan tatminkâr cevaplar verir ve daha önlerinde aşmaları gereken “yedi vadi” bulunduğunu söyler. Ancak, bu “yedi vadi”yi aştıktan sonra Simurg’a ulaşabileceklerdir. Hüthütün söylediği, “yedi vadi” şunlardır. VADİLER MERHALELER 1.Vadi İstek 2.Vadi Aşk 3.Vadi Marifet 4.Vadi İstigna 5.Vadi Vahdet 6.Vadi Hayret 7.Vadi Yokluk (Fenâ) BEKÂ Kuşlar gayrete gelip tekrar yola düşerler… Ama, pek çoğu, ya yem isteği ile bir yerlere dalıp kaybolur, ya aç susuz can verir, ya yollarda kaybolur, ya denizlerde boğulur, ya yüce dağların tepesinde can verir, ya güneşten kavrulur, ya vahşi hayvanlara yem olur, ya ağır hastalıklarla geride kalır, ya kendisini bir eğlenceye kaptırıp kafileden ayrılır. Bu sayılan engellerin hepsi de Hakikât yolundaki zulmet ve nur hicaplarıdır. Bu hicaplardan sadece otuz kuş geçer. Bütün vadileri aşarak menzil-i maksudlarına yorgun ve bitkin bir halde uzanan bu kuşlar, rastladıkları kişiye kendilerine padişah yapmak için aradıkları Simurg’u sorarlar. Simurg tarafından bir görevli gelir… Görevli, otuz kuşun ayrı ayrı hepsine birer yazı verip okumalarını ister. Yazılarda, otuz kuşun yolculuk sırasında birer birer başlarına gelenler ve bütün yaptıkları yazılıdır. Bu sırada, Simurg tecelli eder… Fakat, otuz kuş, tecelli edenin (!) bizzat kendileri olduğunu; yani, Simurg’un mânâ bakımından otuz kuştan ibaret olduklarını görüp şaşırırlar. Çünkü, kendilerini Simurg olarak görmüşlerdir. Kuşlar Simurg, Simurg da kuşlardır. Bu sırada Simurg’dan ses gelir: “Siz buraya otuz kuş geldiniz, otuz kuş göründünüz. Daha fazla veya daha az gelseydiniz o kadar görünürdünüz. Çünkü, burası bir aynadır!” Hasılı, otuz kuş, Simurg’un kendileri olduğunu anlayınca; artık, ortada, ne yolcu kalır, ne yol, ne de kılavuz... Çünkü, hepsi BİR’dir. Aynı, aşıkla, maşukun aşkta; habible, mahbubun muhabbette; sacidle, mescudun secdede; bir olması gibi... Aradan zaman geçer, “fenâda kaybolan kuşlar yeniden bekâya dönüp”, yokluktan varlığa ererler…” Kuşdili sembolizması yukarıda özetlenmiştir. Attar, “ölümden sonraki ölümsüzlüğün sırrına” lâyık olacakların bilinciyle; ancak, bunları yazabilir Kuşdili olarak; sembolik lisanla! Tabiî ki, okuyup da anlayanlara (!)... Kuşdili, mesnevî anlam ve kapsam olarak zengin bir sembolizmadır. Kuşlar, “Hakikât Yolunun Yolcuları” ; Simurg, “Hakikât” olarak tanımlanır. İnsan ömrünün engebelerine eşdeğer merdiven basamaklarını çıkabilmek ve sonunda ancak çok az kişinin hedefine ulaşabilmesi şeklinde düşünülebilir. Bunlar, tekamül merdiveninin, İstek’ten Fenâ’ya doğru çıkan basamaklarıdır. Açıklandığı gibi, kuşların bazıları, Fenâ’dan daha ileri giderek Fenânın da Fenâsını, yani Bekâ'yı idrak eder. |
Ynt: KİMLER BİLİYOR SİMURG ANKA HİKAYESİNİ... Şenlik dağıldı bir acı yel kaldı bahçede yalnız O mahur beste çalar Müjgan'la ben aglaşırız Gitti dostlar şölen bitti ne eski heyecan ne hız Yalnız kederli yalnızlığımız da sıralı sırasız O mahur beste çalar Müjgan'la ben aglaşırız Geceler uzar hazırlık sonbahara.... en güzel o söyler; en güzel o anlatır sapkal89 |
Ynt: KİMLER BİLİYOR SİMURG ANKA HİKAYESİNİ... bu da benim kaf dagımın simurgunun çal’ıntısı… hüthüt ,çok tatlı ve gizemlisin…ne hallerdesin görüşmeyeli o uzun yolculuktan beri… hüthüt aldı kemanı ,kanunu başladı serenada…. - Ben bakarım cümle varlıga,yeterim ….ama insanoglu beni bir türlü anlamadı…bülbül ,dudu ,puhu hep istediklerini elde ettiler…sonunda hem onların hem simurgun istediği oldu…ama ademoglu ,işte simurgun gölgesinin bile erişemediği bi saltanata sahip…o da kendi zümrüdü ankasına varmak için bilgi agacını dallarını uzatmalıydı kendine..nasıl yeşillendiğini görüp hayret vadisine geçmeliydi bir tek hamlede..istek vadisinde dökülenleri hiç görme… - peki ya aşk vadisinde bir bardak suda bogulanlara ne demeli??ummanlara akmaya yol ararken…yalancı sevdalar karalar seni ,silmek gerek bu gönülden…aşk vadisinde egleşme dedim ademogluna, o manayı son damla sandı ummandan..oysa umman ahh aman aman ..bırak at kendini içindeki kaf dagından…düştügün yer işte bu vadideki zümrüt umman…düşmekten korkmayan tüm düşlerin sırrına erer..erer de geri adım atmak ,asıl düşmek odur bu verdiğin ikrar ‘dan….hadi ikrar ver dedim vadiler boşaldı ,aynalar karardı…oysa bilseydi bu vadileri aşmak sadece tek bir an…bir nefeste vardırırdım ben onu fena’ya …isteseydi ordan semaya..görürdü ordan baksaydı aşagıda ayaklarının altında kaldı yıldızlar bu semada…..başı döndü bakamadı..istek vadisinin girişine bak sen..orda sarhoş kimse var mı??istekten sarhoşsa eger atarız onu bir hamlede şarap testisine ..orayı derya sanarsa ,şaraptan nasibi bu damla…yok eger anlarsa kafesteyim bu şarap benim emelim…o zaman bırak dagılsın ,dönüşsün sevdaya..yokoldu bak ..vadiler, o ,sen, ben kaydını sil,gülümser sana tek bir seda…en büyük zenginliğim sana muhtaç olmada….bırak bu muhtaç kanadım düşsün yanıma... |
Ynt: KİMLER BİLİYOR SİMURG ANKA HİKAYESİNİ... HOŞBULDUK ARKADAŞLAR... UMARIM HEPİMİZ ASLINDA BİRER SİMURG' OLURUZ,BİRAZ DAHA YOLUMUZ VAR SANIRIM.BEN BİR MAĞAZA MÜDÜRÜYÜM VE TELKİNLERİ 2 GÜNDÜR MAĞAZA İÇERİSİNDE DİNLİYORUZ. ARALIKSIZ thumbsanim. BU İNANILMAZ BİRŞEY siirokul. HEM SATIŞ DANIŞMANLARI HEMDE MÜŞTERİLER İSTER İSTEMEZ ETKİLENİYOR. BENCE BİRAZ DA İNANMAK LAZIM. sung66. |
Ynt: KİMLER BİLİYOR SİMURG ANKA HİKAYESİNİ... Dünyanın bütün renkleri bir gün bir araya toplanmışlar ve hangi rengin en önemli en özel olduğunu tartışmaya başlamışlar: YEŞİL demiş ki: "Elbette en önemli renk benim..ben hayatın ve umudun rengiyim..çimenler,ağaçlar,yapraklar için seçilmişim..Şöyle bir yeryüzüne bakın, her taraf benim rengimle kaplı..." MAVİ hemen atılmış: "Sen sadece yeryüzünün rengisin..ya ben? Ben hem gökyüzünün hem denizin rengiyim. Gökyüzünün mavisi insanlara huzur verir, ve huzur olmadan siz hiçbir işe yaramazsınız" SARI söz almış: "Siz dalga mı geçiyorsunuz? Ben bu dünyaya sıcaklık veren rengim..güneşin rengiyim.. ben olmazsam soğuktan donarsınız hepiniz" TURUNCU onun sözünü kesmiş: "Ya ben?? Ben sağlık ve direncin rengiyim...insan yaşamı için gerekli vitaminler hep benim rengimde bulunur..portakalı, havucu düşünün.. ben pek ortalarda görünen bir renk olmayabilirim ama güneş doğarken ve batarken gökyüzüne o güzel rengi veren de benim unutmayın" KIRMIZI daha fazla dayanamamış: "Ben hepinizden üstünüm!!! Ben kan rengiyim!! Kan olmadan hayat olur mu!! Ben tehlike ve cesaretin rengiyim!!! Savaşın ve ateşin rengiyim!! Aşkın ve tutkunun rengiyim!!!Bensiz bu dünya bomboş olurdu!!!" MOR ayağa kalkmış: "Hepinizden üstün benim.. ben asalet ve gücün rengiyim. Bütün krallar, liderler beni seçmişlerdir.. ben otorite ve bilgeliğin rengiyim, insanlar beni sorgulamaz.. dinler ve itaat ederler" ve bütün renkler hep bir ağızdan kavgaya tutuşmuşlar... her biri diğerini itip kakıyor "en büyük benim" diyormuş... derken.. bir anda şimşekler çakmış ve yağmur damlacıkları gökten düşmeye başlamış... bütün renkler neye uğradıklarını şaşırmış, korkuyla birbirlerine sarılmışlar.. ve YAĞMUR'un sesi duyulmuş... "Sizi aptal renkler..bu kavganızın anlamı ne, bu üstünlük çabanız neden? Siz bilmiyor musunuz ki her biriniz farklı bir görev için yaratıldınız, birbirinizden farklısınız ve her biriniz kendinize özelsiniz... Şimdi el ele tutuşun ve bana gelin" Renkler bunun üzerine kendilerinden çok utanmışlar.. el ele tutuşup birlikte gökyüzüne havalanmışlar ve bir yay seklini almışlar.. Yağmur onlara "bundan böyle..." demiş.."her yağmur yadığında siz birleşip bir renk cümbüşü halinde gökyüzünden yeryüzüne uzanacaksınız ve insanlar sizi gördükçe huzur duyacaklar, güç bulacaklar..insanlara yarınlar için umut olacaksınız.....gökyüzünü bir kuşak gibi saracaksınız ve size G Ö K K U Ş A Ğ I diyecekler.. anlaştık mı?" Bu yüzden ne zaman dünyamız yağmurla yıkansa, ardından gökyüzünde G Ö K K U Ş A Ğ I belirir.. Biz de gökkuşağındaki o renkler gibi birbirimizden farklıyız ve hepimiz özeliz..bunu bilerek etrafımızla uyum içinde yaşamalıyız. sung66 GÜZEL BİR HİKAYE DAHA DAHA,BEĞENİRSİNİZ UMARIM... |
WEZ Format +3. Şuan Saat: 09:35 PM. |
Powered by vBulletin® Version 3.8.8
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.