Hayatimdegisti.com kişisel gelişim ritmotrans telkinli Cd'leri

Hayatimdegisti.com kişisel gelişim ritmotrans telkinli Cd'leri (http://www.hayatimdegisti.com/forum/index.php)
-   Sözlük (http://www.hayatimdegisti.com/forum/forumdisplay.php?f=495)
-   -   hacı bektaş ı veli (http://www.hayatimdegisti.com/forum/showthread.php?t=205006)

bluemoon24 15-01-2009 08:40 PM

hacı bektaş ı veli
 
osmanlı devletinin kurluş yıllarında yaşayan evliyânın büyüklerinden. ismi, seyyid muhammed bin ibrâhim atâ, lakabı bektâş'tır. horasan'ın nişâbûr şehrinde 1281 senesinde doğdu. hacı bektâş-ı velî'nin soyu hazret-i ali'ye dayanır. 1338 senesinde kırşehir'e yakın bir yerde vefât etti. vefâtı hakkında başka rivâyetler de vardır. türbesinin bulunduğu kasabaya sonradan hacıbektaş ismi verildi.

daha çocukken ilim öğrenmesi için âilesi tarafından şeyh lokmân-ı perende'ye teslim edildi. lokmân-ı perende, ahmed-i yesevî hazretlerinin halîfelerinden olup, zâhir ve bâtın ilimlerinde çok derinleşmişti. bektâş-ı velî'nin daha çocukken birçok kerâmetleri görüldü. bir gün lokmân-ı perende onun yanına girmiş ve odasını nur ile dolu görünce şaşırmıştır. bu sırada bektâş-ı velî'nin iki yanında, kur'ân-ı kerîm okuyan iki nûrânî zât duruyordu. lokmân-ı perende onun yanına girince, bunlar kayboldu. lokmân-ı perende, bektâş-ı velî'ye onların kim olduğunu sordu. o da birisi server-i âlem efendimiz diğeri ise hazret-i ali idi. cevâbını verdi.

yine bir gün hocasından ders dinlerken, namaz vakti geldi. hocası hizmetçisinden abdest almak için su istedi. bektâş-ı velî hocasına bir nazar etseniz de, su buradan aksa, dışarıya gitmeye gerek olmasa. dedi. hocası benim kudretim bunu yapmaya yetmez. cevabını verdi. bunun üzerine o sırada bekâş-ı velî, allahü teâlâya duâ etti. hocası da âmin dedi. o anda medresenin ortasında latîf bir su çıkıp, kapıya doğru akmaya başladı. pınarın başında renk renk çiçekler açtı.

bu hâdiseden bir süre sonra, lokmân-ı perende hacca gitti. arafât'ta kıbleye doğru döndükleri esnâda, talebelerine yârenler! bugün arefedir. şimdi bizim evde yemekler pişirlir. dedi. bu söz, allahü teâlânın kudretiyle, bektâş-ı velî'ye mâlum oldu. tam o sırada hocasının evinde yemekler pişiyordu. bektâş-ı velî hemen bir tepsi yemeği aldığı gibi, bir anda hocasına sundu. hocası nişâbûr'a dönünce, onun bu kerâmetini herkese anlattı ve hacı lakabını verdi. bu esnâda horasan'da bulunan âlimler, lokmân-ı perende'ye hac mübârekesine geldiklerinde, medresede akan suyu görünce şaşırdılar. bunun sebebini sordular. lokmân-ı perende bu kerâmet, hacı bektâş'ındır. dedi. sonra onun gösterdiği kerâmetlerini gelen âlimlere anlattı. onlar bütün bunların bir çocuktan zuhûr etmesine şaştılar. bunun üzerine hacı bektâş-ı velî, âlimlere ben, resûl-i ekremin soyundanım. bana bunları çok görmeyiniz. bunlar, allahü teâlânın bana bir ihsânıdır. dedi.

hacı bektâş-ı velî, tahsilini tamamladıktansonra anadolu'ya geldi. halka doğru yolu göstermeye başlayan ve kıymetli taleeler yetşitiren hacı bektâş-ı velî, kısa zamanda tanınarak büyük rağbet gördü. bu sırada anadolu'da dînî, iktisâdî, askerî ve sosyal teşekkül olan ve kendisinin de bağlı olduğu ahîlik teşkilâtı ile büyük hizmetler yapan hacı bektâş-ı velî ve talebeleri, osmanlı sultanları tarafından da sevildi ve hürmet gördü. bu sıralarda kuruluş devrinde olan osmanlı devletinin sağlam temeller üzerine oturmasında büyük hizmetleri ve himmetleri oldu. sultan orhan zamânında teşkil edilen yeniçeri ordusuna duâ ederek, askerlerin sırtlarını sıvazladı. onlara islâmiyetten ayrılmamalarını nasîhat etti. böylece hacı bektâş-ı velî'yi kendilerine mânevî pîr olarak kabul eden yeniçeri ordusu, mânevî hayâtını ve disiplinini ona bağladı. hacı bektâş-ı velî, asırlarca yeniçeriliğin pîri, üstâdı ve mânevî hâmisi olarak bilindi. bu bağlılık ve muhabbet, yeniçerilerin sulh zamânındaki tâlimleri ve harplerdeki gayret ve kahramanlıklarında çok müsbet neticeler verdi. bütün bunlar, halk ile yeniçeriler arasındaki yakınlığı kuvvetlendirdi. yeniçeriler, dervişler gibi cihâd azmiyle dolu ve görülmemiş derecede kahraman ve fedâkâr oluşlarında, bu hâdiseler müsbet tesirler gösterdi. yeniçerilerin

allah, allah! illallah! baş uryân, sîne püryân, kılıç al kan. bu meydanda nice başlar kesilir. kahrımız, kılıcımız düşmana ziyân! kulluğumuz pâdişâha ayân! üçler, yediler, kırklar! gülbang-i muhammedî, nûr-i nebî, kerem-i ali... pîrimiz, sultânımız hacı bektâş-ı velî...

diyerek savaşa başlamaları, bunun mânidâr bir ifâdesidir.

hacı bektâş-ı velî'nin makâlât adlı arapça bir eseri vardır. sonradan nefes adıyla yazılan ve ona nisbet edilen şiirler onun değildir.

buyurdu ki: tarîkatın, tasavvuf yolunun ilk makâmı, bir âlime cân u gönülden bağlanıp, tövbe etmektir. tövbe, can u gönülden olan pişmanlıktır ve mutlaka yapılmalıdır. tövbe ederken gözyaşı dökmelidir. tövbeyi kabul edecek allahü teâlâdır. tövbe ettikten sonra o'na tevekkül etmelidir. ikinci makâmı, talebe olmaktır. üçüncü makâmı, mücâhede, nefse zor gelen, nefsin istemediği şeyleri yapmaktır. dördüncü makâmı, hocaya hizmettir. beşinci makâmı, korkudur. altıncı makâmı, ümitli olmaktır. yedinci makâmı, şevktir ve fakirliktir.

mârifetin birinci makâmı edep, ikinci makâmı, korkudur. üçüncü makâmı, az yemektir. dördüncü makâmı, sabır ve kanâttır. beşinci bakâmı, utanmaktır. altıncı makâmı, cömertliktir. yedinci makâmı, ilimdir. sekizinci makâmı, mârifettir. dokuzuncu makâmı, kendi nefsini bilmektir.

1338 senesinde vefât eden hacı bektâş-ı velî'nin derslerini ve sohbetlerini tâkib ederek onun tarîkatına bağlananlara, tasavvuftaki usûle uyularak bektâşî denildi. bu temiz, îtikâdları düzgün olan ve ibâdetlerini yapan bektâşîler zamanla azaldı. daha sonra yapılan bir takım değişiklikler sebebiyle, hakîkî bektâşîlik unutuldu ve zamânımızdan yüz sene önce ise hiç kalmadı. herkes tarafından sevilen, hürmet ve îtibâr edilen bu isim, hurûfî denilen sapık kimseler tarafından da siper olarak kullanıldı. islâmiyeti yıkmak için kurulan bozuk yollardan biri olan hurûfiliğin kurucusu fadlullah hurûfî, tîmûr han tarafından öldürülünce, dokuz yardımcısı kaçarak anadolu'ya geldiler. bunlardan aliyyül-a'lâ ismindeki kimse, bir bektâşî tekkesine geldi. câvidân adlı kitaplarını gizlice yaymaya, câhilleri aldatmaya başladı. hacı bektâş-ı velî'nin yolu budur dedi. halbuki hacı bektâş-ı velî'nin yolundan ayrılmayan hakîkî bektâşîler, bunlardan tamâmen ayrıldılar. hurûfîlik, haramlara helâl, nefsin arzu ettiği kötü arzulara, serbesttir dediği için, bozuk rûhlu insanlar arasında çabucak yayıldı. sözlerine sır deyip, çok gizli tutulmasını emrederlerdi. sırları yabancılara açanları öldürdükleri bile olurdu. sırları câvidân kitabında a, c, v, z, ... gibi harflerle işâret edilmektedir. hurûfîler, bektâşîlik ismini kendilerine perde yaparak, bu perde arkasında çalışmışlardır.

hacı bektâş-ı velî'nin şiîlikle ilgisi bulunduğunu söyleyenler yanında, bâzıları da onun sapık baba resûl'ün halîfesi olduğunu, namaz kılmadığını ve şerîata aldırmadığını kaydetmektedirler. oysa makâlât'ın asıl nüshaları tetkîk edildiğinde, onun islâm dînine sıkı sıkıya ve sağlam bir şekilde bağlı, islâmiyete uymayan davranışlara şiddetle karşı çıkan mübârek bir velî olduğu anlaşılmaktadır.

diğer taraftan hacı bektâş-ı velî devrine en yakın zamanda yazılmış olan tiryâkü'l-muhibbîn'de vâsıtî onun ahmed-i yesevî'ye mensûb olduğunu zikretmekte ve şu silsileyi vermektedir:

es-seyyid bektaş el-horasânî, ahmed-i yesevî, abdülhâlık goncdüvânî, yûsuf-ı hemedânî, ebû ali fârmedî, ebü'l-hasan harkânî, abdülkâsım gürgânî, ebû osman mağribî ve cüneyd-i mağdâdî yolu ile hazret-i ali'ye ulaşmaktadır.



evliyalar ansiklopedisi



Kaynak: İtüSözlük


WEZ Format +3. Şuan Saat: 03:54 PM.

Powered by vBulletin® Version 3.8.8
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.