![]() |
kandahar orjinal adı safar e ghandehar olan, galasını cannes film festivali'nde yapan, 2001 yapımı mohsen makhmalbaf filmi. kız kardeşinin güneş tutulmasından hemen önce r edeceğini öğrenen kadın gazeteci nafas'ın kanada'dan kandahar'a, kandahar'dan afganistan'a sonu olmayan yolculuk hikayesi. doğaçlama ve bir o kadar gösterişsiz oyunculuklarla manidar bir anlatım yakalanmış, bu nedenle belgesel niteliğinde. görüntü yönetmeni ebrahim ghafori'nin başarısı da inanılmaz. film bu gerçekçiliği, düşündürücülüğü ve etkileyiciliği ile italya'da büyük bir karışıklık yaratmış ve sansürlenmiştir. divan edebiyatında ulaşılmazlığıyla karşımıza çıkan kent. ederse kand-i lebin hatir-i mezaka hutûr diyar-i misra degil kandehara dek gideriz senaryosu ve yönetmenliği mohsen makhmalbaf'a ait, 7 aralık 2001 tarihinde gösterime girmiş film. taliban dönemi afganistan'ında geçen flim, çoğunlukla iran'da çekilmiştir. etkileyici görüntüleri ile düşündürücü olan film, izlenmeye değerdir. iranlı yönetmen mohsen makhmalbaf'ın cannes ekümenik jüri ödülü almış ve altın palmiye'ye de aday olmuş 2001 yapımı filmi. film , nafas adlı afgan asıllı kadının kandahar'da yaşayan kız kardeşinin hayatını kurtarma çabalarını anlatır. nafas , 20.yy'ın son güneş tutulmasında r edeceğini açıklayan kardeşini durdurmak zorundadır ve bu amaçla haftalar sürecek bir yolculuğun getireceği bütün tehlikelere aldırmaksızın onun yanına gitmeyi göze alır. bu noktada hikayemizdeki kahraman zamanında kanada'ya göçmüş olan avrupai bir kadın olan nafas'tır. kız kardeşi ise onun kadar şanslı olamamıştır. nafas ve ebeveynleri ülkeyi terk ettiklerinde o arkada kalmış ve bir yer mayını yüzünden ayaklarını kaybetmiştir. kız kardeşi r edecektir çünkü ona göre bu topraklarda umut kalmamıştır. dünya'nın bütün güzellikleri, yeni doğan güneşin getirdiği umuda uyanış karanlıkta kaybolacaktır. bu ruhani açıdan büyük bir olaydır ve olağanüstü bir durumla ilişkilendirilmesi belki de bu yüzdendir. her yer karardığında dünya bir daha doğmayacak bir güneş gibi tanrıya dönecektir. kardeşinin ışığı işte o zaman sönecektir. afganistan'a bakacak olursak ,filmdeki gibi hiç yaşanmamış hayatlara rastlarız ki bunun sebebi dominant olanın çarpıttığı değerler üzerinden prim yapma çabasıdır. kadınların kimliksizliği görünmeyecek gibi değildirher ne kadar kadınlar görünmez olsalar da! hiçbirinin söz söyleme hakkı yoktur. hepsi itaat eden kölelerdir. kimlikleri yoktur ve onlara karakafa derler. yüzleri gözüktüğünde onları namussuzlukla suçlarlar. bu utanç çölünde bütün kum taneleri aynı derecede kızgın olmalıdır. dini vecibelerin yerine getirilip getirilmediğinin yılmaz bekçileri kendi yarattıkları insanlık suçuna kutsal kitabı da alet ederek hakkında konuşmaya değmeyecek insanlar kategorisine adlarını yazdırırlar. aynı insanlar küçücük çocuklara yaşamak için iki şans verirbiri kuranı ezberlemek ve medrese bozması yerlerde kendilerine ne öğretiliyorsa onları özümsemekdiğeri ise iran benzeri yerlere çalışmaya gönderilip kaderine terk edilmek. birinci yol için her şeyi denerler. onlara bütün gün kuran ezberletirler,sonra da silahın ne olduğunu ve neden kullanıldığını . bu tarz filmleri çok iyi irdelemek gerekir değerlendirmeden önce. filmdeki esas karakterimiz -nafas tam anlamıyla bir batılıdır. filmdeki diğer bütün kadınlardan daha bilgili ,daha güzeldir. afgan doğumlu olmasına rağmen kanada görmesi belki de medeniyetin güzellik iksiri yerine geçtiğine bir göndermedir!. ayrıca filmdeki bütün afganlar paragöz ve şark kurnazıdır. bacağı kopmuş insanlara protez dağıtan da yine batılı hemşirelerdir. filmdeki doktor da bir amerikalıdır ve bütün insanlara yardım etmektedir. bu hususta aslında daha kompleks düşünürsek,mesela bu doktor bir zencidir ve ülkesi için iyi bir şeyler yaptığına kendini inandırdığı için buralara gelmiş eski bir askerdir . bu da daha iyisini ümit eden birinin sonunda hayalindeki noktaya ulaşamamasına bir örnektir. bu coğrafyada herkes bir hikaye yazar ama neredeyse hiçkimse kendi hikayesindeki o kahraman olmayı başaramaz. dekor olarak arkasına doğal görüntüleri alan ve son zamanlarda benim daha çok inanmaya başladığım insanlar gerçek veya gerçeğe yakın öyküler izlemek istiyor artık çıkarımını destekleyen bir film kandahar. gerçek nedir? dersek eğer...gerçek , kutuplu dünya düzeninde kendine karşı kutup arayan ülke... uyuşturucu ticaretinde kullanılan, sömürülmüş , beyni yıkanmış, dünyanın nefretini kazanması için her şey tezgahlanmış başka bir ülke... kardeşinin ölümüne engel olabilmek için umut topluyordu nafas. ses kayıt cihazına kaydettiği güzel şarkılar, umut veren doktorun hayatla yüzleşme kaydı, bir iskeletin elinden çıkarılmış güzel bir yüzük... umut veren her şey bu insanları hayata döndürmek için birer vesiledir, yeter ki güneşi karaya boyamak için çalışmasın birileri not:kapanmak, burka giymek insani bir tercihtir fakat tercih dediğimiz yalnızca hür iradeye dayanıyorsa tercih olur. kimin ne uğruna ne giydiği umrumda değil. istediğini giysin ama bunun ayrıca bir kadın sorunu olduğu gerçeği de anlaşılsın.) farklılıkların peşinden koşan, herşeyden önce insan olmak gerektiğini savunan yurdumun güzide öğretmenlerinden 5. nesil yazar. bu sözlüğe anlam katanların başında gelir kendisi benim için. yapılan iyiliklerle arada gönül bağı kurmak, gecenin kör saatlerinde dert dinleyip avutmak... kalbindeki sevda ona çok yakışmakta ayrıca. herzaman yazsın, bizi kendinden mahrum bırakmasın. kalbiyle, sevgisiyle, sevgilisiyle gelsin uçalım istanbul semalarında.. rakı şişesinde balık oluruz belki.. Kaynak: İtüSözlük |
WEZ Format +3. Şuan Saat: 08:03 AM. |
Powered by vBulletin® Version 3.8.8
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.