![]() |
cevab veremedi osmanlı'nın son yıllarında yaşayan harputlu ishak efendi'nin protestan misyonerlere karşı yazdığı 'ziyâu'l-kulub' isimli eserinin sadeleştirilmiş türkçe baskısına verilen isimdir. doksanlı yılların başında türkiye gazetesi tarafından bastırılmış ve dağıtılmıştır. türkiye gazetesi'nin bastığı nüshaya şuradan ulaşılabilir: http://www.hakikatkitabevi.com/... * son günlerin moda olan kitabı. mübarek öyle bir moda ki sert sessizleri unuttuk sayesinde. dördüncü nesil yazar bünye. * eski takvim arkalarının pek meşhur serisinin, can alıcı eserlerinden biriydi. cev'âb veremedi gibi izansızca yazılmış bir ismi vardı. büyük merakla üşenmeyip okuduğumu hatırlıyorum. soru cevap şeklinde bir takım rahip ve papazların g.t edilmesini bekliyordum tabi. ama durum böyle değildi. dayının biri ortasahada aldığı topla sağa sola ders veriyordu. kendin sor kendin cevapla hesabı. ve işin kötüsü aynı dayı muhtemelen bu kitabı türkçe yazdığını da sanıyordu. ancak arap fars devşirmesi tanımlayamadığım bir dilin üzerine, üzerinde oturduğu kaynağın yarattığı imla kuralları ve noktalama sistemi ile kaleme alınmış bir eserdir bu. aynı devrin bir diğer ünlü kitabı, ki bu kitap yumuşatma işareti rekorunu elinde bulundurur, ingiliz câsûsunun itirâfları'dır. anlaşılacağı üzere o da uydurma bir imla ile kaleme alınmıştır. ve bunları okuyan elbette bunu asla ve asla es geçmemiştir: seâdet-i ebediyye saadet-i ebediyye de denir ama hakikat yayınevi telaffuzlarda fransız geniz yapısını* tercih eder hep) duruma şıp diye uyan bir hikayesi bile mevcuttur. ------- bir sohbetimizde bu konudan yani kuran-ı kerimi öğrenmek ve eşimize-çocuklarımıza öğretmekten bahsederken, dinleyenlerden biri: - "hocam! ne yapalım! anne-babamız bize öğretmemiş, allah onlardan sorsun" deyince: - "böyle söyleme! allah afetsin, de! öğrenmeye çalış" demiştim. o ise, aynı düşüncesini sürdürünce, kendisine: - neyle meşgul oluyorsun, ne iş yaparsın? diye sordum. - ağır vasıta şoförüyüm. bir nakliye şirketinde çalışıyorum. kamyon-tır vesaire kullanıyorum, diye cevab verdi. kendisine: - peki! bunları yani ağır vasıta şoförlüğünü, kamyon-tır vesaire kullanmasını sana kim öğretti? annen-baban mı öğretti? diye sordum. şaşırır gibi oldu. böyle bir soru beklemediği halinden belliydi. - hayır, annem-babam öğretmedi, ben kendim öğrendim! dedi. ben de ona: - peki! ağır vasıta şoförlüğünü, kamyon-tır vesaire kullanmasını kendin öğrendiğin gibi, kuran-ı kerimi neden kendin öğrenmedin? diye sordum. ... bir cevab veremedi. kaynak: http://www.itibarhaber.com/... önsözündeki aşağıdaki cümleleriyle têkrardan yarmış, sabâhın bu vakdinde insanı gülme krizine sokmuş olân ve ne kadar çok geyîği yabılmış olursa olsun her bakıldığında têkrar yarabîlîtesinîn olduğûnun farkına varîlan kitâbdır. okudulmalı, okutdurulmalıdır. şimdi, hiçbir memleketde, hakîkî tevrât ve incîl yokdur. bu kitâblar sonradan tahrîf edilmiş, yanî insanlar tarafından değişdirilmişdir. saatlerce uğraşıp tasarladığım kontrolörümün işaretine kayıtsız kalan, çıkışında zerre düzelme olmayan insafsız! namert! dessas! karaktersiz! umarsız sistemlerin bu davranışlarına sabah 5:26 sularında verdiğim tepkinin ve kayışı sıyırmanın resmidir. -haydi bismillah.... ... -ee abi n'oldu? -cevâb veremedi.. ısrârla dürg alfâbesindegi p, ç, t, k hârfleri yâzılmamaya gâsılmış, içindegi sacmâ sabân argümânları da dürgçe görünümlü arabca benzeri gubidik bir dille milledin beynine gazımaya calışmış, abdal gidab. örneg: hakîkî incîl gayb oldugu için, sonradan bazi kimseler, incîller yazdilar. senesinde toplanan iznik rûhban meclisi, mevcûd olan ellidört incîlden elli adedini ibtâl etdi. sıcak taam yimenin dahi üç dürlü faidesi vardır cümlesi de bu ailedendir + kompiter, zıt nedir ? - zıtt..zıtt..haahaahaah.. ................... cevab veremedi.. Kaynak: İtüSözlük |
WEZ Format +3. Şuan Saat: 09:27 AM. |
Powered by vBulletin® Version 3.8.8
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.