![]() |
mezopotamya fırat ve dicle nehirlerinin arasındaki bölgeye verilen ad. tarih boyunca belaların ve kanın eksik olmadığı garip coğrafya. nehirler arasındaki ülke, bereketli hilal. kur'an'da ismi geçen peygamberlerin çoğunlukla gönderildiği bölge. sadece osmanlılar zamanında kan ve gözyaşı akmamış olan tarihteki hemen her dönemde katliam ve savaşlara sahnelik etmiş, yahudilerin kutsal kitabında kendilerine vaad edildiğini iddia ettikleri bölge. bir çok kültüre de ev sahipliği yapmıştır. yazı ilk olarak bu bölgede bulunmuştur. mezopotamya... ben mezopotamya !... asya'nın nazlı kızı. bereketin, bolluğun ve sevdaların diyarı... sevgi ve kin, öfke ve hırs, savaş ve barış bende anlamlandı. bende vücut buldu ruh, tarih benimle başladı... özgürlük göbek adımdır, dağlarımda ve ovalarımda, zümrüt yeşilinde ve güneşin sihirli renklerinde, rüzgarın o karşı konulmaz, muhteşem ritminde bir kısrak olur, fırat'la yarışır, dicle'de dinginleşirim.. nemrut'ta kara kartalın kanatlarında tanrılara meydan okurum... eridu'da gılgameş olur, enkidu'yu ehlileştiririm, hammurabi olur 282 ile düzen getiririm... tanrıça iştar benimle aşık atamaz, çünkü özgürlük ve sevdanın pınarı benim.. çünkü ben mezopotamya'yım asya'nın nazlı ve biricik kızı... güneş önce ve en güzel bende doğar. yayılır çekinmeden, çırılçıplak dolanır gün boyu ovalarımda, dağlarımda... kah bir kelebeğin kanadında, kah yeni doğan bir kuzunun yanıbaşında, bazen tohuma duran bir çiçeğin tomurcuğunda bazen de izlo'nun doruklarında akşamı getirir... vedalaşırken batımda, mor gecede ayın en güzel yüzüne emanet eder beni, ertesi günde buluşmanın sevgi ve coşkusuyla... çünkü ben mezopotamya'yım güneşin ve ayın maşuku... insanlarım mert ve sevecen, çünkü benim suyumu içtiler, ekmeklerinde, sevgiyle büyüttüğüm başaklarım ayranlarında, sütümle beslediğim, mis kokulu otlarımın tadı var... çünkü onlar benim çocuklarım, ruhları bende bedenlendi... özgür, mağrur ve sevgi dolu.... zamansız zamanlar, dokunulmamış zaman aralıkları, çağlar ötesi kültürler, atlar ve atlılar, diller ve dinler, gelenek ve renklerle, çocuklarımın içindeki evrenim ben. tıpkı güneşin etrafında dönen dünya gibi, etrafımda sevgiyle, coşkuyla dönerler. geçmiş ve geleceği, o an yaşatırım onlara, geçmiş ve geleceğe saplanmadan... ateş ve su benim şahitliğimde evlendi, ateş sunakları, ilk ve en önce, benim için yakıldı. gündüzlerin gündüz, gecelerin gece olduğu, uçsuz bucaksız, bir sığınak oldum çocuklarıma... kıl çadırlarda, yaşama yön veren rituellerde, hep baş köşede oldum mırra ateşin, suyun ve çocuklarımın hediyesi oldu bana. çünkü yiğitlik, ahde vefa, barış ve hoşgörü, toprağıma ve insanıma verdiğim mayamdır... çünkü, ben mezopotamya'yım, asya'nın mağrur ve anaç kızı... en iyi bağbozumları bende olur, en iyi şarabı, en tatlı şırayı ben veririm belki de bundandır, benim topraklarımda aşk, sevmek ve sevilmek, şarap tadında olur... bundan değilmi ki babil kralı nabukodonosor, sevdası için mardin'den şamran'larla şıra akıttı yüzlerce mil aşağılara, bundan değilmi ki, iskender zınnar'a prenses fahriyye ve ravza cennet bahçelere, şad buhari mardin'e yerleşir.. timur, kustus, antonius ve daha nicesi, bu sevdanın peşinde topraklarıma kan bulaştırdılar... ihanet ektiler topraklarıma kelepçe vurdular çocuklarımın gözyaşlarına... dağlarımda ağaç bırakmadılar, çıplak kaldım, utanırım..ele güne karşı, utanırım.. aya, güneşe karşı çünkü ben mezopotamya'yım, asya'nın nazlı ve özgür kızı... ibrahim bende doğdu, sin mabedinde aya ve yıldızlara yakarırken doğruyu buldu... zarathustra, mani ve yezidiliğe ben ilham oldum, ilk hıristiyanlara ben kucak açtım lorna ve anastisiupolis ile, islam'ın yolunu ben açtım dermetinan'da hacı kemal, kosar'da hoca ihsan, selman-i pak ve niceleri islam dediler moşe bar kifo, hanna dolabani hammara'da, deyru'z zafaran'da, mor mihail'de mesih demediler mi? ekmeğim, suyum ve güneşim hepsine yetmedi mi? yetmedi mi? zeytinim incirim ve narım... utanırım anamdan, kardeşlerimden, çocuklarımdan utanırım güneşten, aydan ve rüzgardan... utanırım, aç yatan bebelerden, dedelerden, utanırım, el kapısında iş dilenen civanlardan, içtiği suya pislik bulaşmış analardan, babalardan utanırım.. çünkü ben mezopotamya'yım asya'nın nazlı ve mağrur kızı... necat iltaş1998) dünyanın en büyük işlerinin döndüğü coğrafya,çünkü insanlar henüz dünyaya bilgi ve teknoloji ile istediği gibi hükmedemezken ve doğaya daha bir bağımlı yaşarken bu coğrafya insanlar için oldukça müsait bir yaşam alanları oluşturuyordu,dolayısı ile tarihte verilmiş en büyük savaşların bu coğrafya üzerinde gerçekleşmiş olması bu fiziki şartlarla ilgilidir,dinlerin de genellikle bu coğrafya üzerinden yayılmış olması ve peygamberlerin burada veya bu coğrafyaya yakın yerlerde ortaya çıkması bu sosyal gerçeklikle ilgilidir.bilgi ve teknoloji arttıkça diğer coğrafyaların keşfi mezopotamyanın bu anlamdaki cazibe merkezi olmaklığını kırmıştır ama öneminden halen daha birşey kaybetmiş değildir ki günümüzün süpergüçlerinin bu coğrafya üzerinde gözü vardır halen daha. kuzeyinin türklerin anayurdu olduğu iddia edilen bölge. ırak. yani kan ve gözyaşı coğrafyası... sulama sistemlerinin ilk geliştirildiği coğrafyalardan biri. herkesin kafasına göre nehirlere sulama sistemi yapmaması için de merkezi yönetimlerin kurulmasını da yanında getirmiştir. gılgamış destanının çıktığı bölgedir aynı zamanda. Kaynak: İtüSözlük |
WEZ Format +3. Şuan Saat: 10:22 PM. |
Powered by vBulletin® Version 3.8.8
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.