![]() |
hazreti osman islâmiyet'in 3. halifesidir. hz. ebubekir döneminde toplanmış olan kur'an-ı kerim'i çoğalttırmıştır. not: mantık hatasını farkeden tuygun'a teşekkürlerimle. şehadeti kendisini arkadan bıçaklayan bir hain eliyle olmuştur.. o sırada kuran-ı kerim okumaktadır..birinci cüzün son sayfasıdır okuduğu yer..vücudundan sıçrayan kan fe seyekfîke hümüllah ayetine düşer: manidardır. o kuran-ı kerim bugün halen topkapı sarayında sergilenmektedir.. allah*'ın üzerinden kalemi kaldırdığı kişi. peygamberimizin * damadı. dini giri~artı oy değerlendirmesini emanete aldıktan sonra: hz osmanın faziletini, "bir iyi söz, bir af, kendisini bir eziyet takip eden bir sadakadan hayırlıdır ve allah teala ganîdir, halimdir. " ayetinin sırrına mashariyetini işaret eden örneği inceleyelim: hz ali, hz fatımayı nikah edeceği zaman düğün masrafını karşılaması için zırhını satılmak üzere pazara göndermişti. hz osman pazardan geçerken zırhı tanıyıp dellala: " sahibi buna ne kadar istiyor, gel parasını vereyim." buyurdu ve evine gidip zırhı dellaldan alarak bedelini ödedi. sonra bu zırhı, yanına dörtyüz dirhem daha ilave ederek hz aliye gönderdi. "bu zırh senden başkasına layık değildir. bu dörtyüz dirhemi de düğününe harca ve bizi de mazur gör." buyurdu. hz. osmanın sadakasından sonra eziyet etmek bir yana, davranışının bağışlanmasını talep ediyor olması… fazilet takvimi / 17.06.2007 bakınız: geleceğine dönülebilen bir mahluk olarak zaman) herkesin cennette bir dostu olacaktır. benim dostum osman'dır. demiştir efendimiz, peygamber dostu, yeryüzünün gördüğü en erdemli, en ahlaklı ikinci insan. üç gündür odasından dışarı çıkmamıştı. kuran okuyordu, hayatının büyük bölümünde yaptığı gibi. 2 mushaf eskitmişti elleri arasında. hem okur, hem ağlardı. ciğeri püryan olur, gözleri yaşla dolardı. o gözler kör olmadıysa, ''oku''masının yüzü suyu hürmetinedir. üç gündür açtı osman. bir o kadar da susuzdu. çölün sıcağı, düşmanın zulmüyle birleşince dayanılmaz oluyordu. ''dayansa dayansa osman dayanır!''. kapıda bekliyordu zalimler. ihtilaflı halife'nin kanına girmeye çoktan karar verilmişti. eller kılıçlarda, osman'ın çıkmasını bekliyorlardı. osman şimdi ağlayarak okuyordu. üç gündür ara vermeden, ekmek yemeden, su içmeden en güzel yaptığı işi yapıyordu. dışarı çıkmaması ne düşman korkusundan, ne makam sevdasındandı. ilahi aşktan divane olmuş, mekandan, zamandan sıyrılmıştı artık. o okudukça, duvarlar ağlıyordu. zalim kalplerden başka her nesne hıçkırırdı, o eşsiz kıraatin karşısında. ''biz onların kalplerini mühürledik'' ona yapabileceği birşey yok osman'ın. hasan ve hüseyin yanına geldiler peygamber dostunun. ellerini kılıçlarına götürüp ''seni kanımızın son damlasına kadar savunacağız dedemizin dostu. ya senle şehit oluruz ya da allah bizi muzaffer kılar'' dediler. elini kaldırdı osman. kafasını sallarken, teklifi elinin tersiyle çoktan itmişti. peygamber torunlarına dönüp buyurdu: ''şurada, medine'de peygamber yatarken, ben onu kılıç sesiyle rahatsız ettirtmem'' osman ölüyor, osman gidiyor, tek derdi toprağın bağrında yatan muhammed'i rahatsız etmemek. o rahatsız edilebilir mi oysa ki? osman işte, senin benim gibi düşünmüyor. osman devam etti okumaya. mana alemlerinde doruklara çıktığı bir andı ki uyuyakaldı, uyuyakaldırıldı! bir odaya götürüldü. içeri girdi. karşısında en sevgiliyi gördü. yanında ebu bekir ile ömer. hemen selam verdi. selamı kabul edildi. peygamber osman'a baktı, tebessüm etti: - osman! seni aç mı bıraktılar? - evet ya resulullah - osman! seni susuz mu bıraktılar? - evet ya resulullah peygamber osmanına baktı ve son kez buyurdu: - o zaman gel de iftarı beraber yapalım! kırılan kapının sesine uyandı osman. çapulcular içeriye doluşmuş, nefret dolu gözlerini osman'a dikmişlerdi. kafasını kaldırmadı, dönüp onlara bakmadı bile. artık diyaloğu kesmişti. düşmanı muhatap almıyordu. söylediklerini duymuyor, onlarla aynı dili konuşmuyordu. ''beni siz öldüremessiniz. sizler ancak sebeplersiniz'' diyordu bütün sükunetiyle. zalimler bu denli aşağılanmanın yarattığı şok etkisiyle çılgına dönmüşlerdi. bir tanesi saçından yakaladı osman'ı, kafasını kaldırdı, adeta gözlerinin içine bakması için yalvardı. sima tanıdıktı. halifenin arkadaşlarından birinin oğlu. osman mahzun bir ifadeyle ''baban bunları görse ne kadar üzülürdü'' dedi. çocuğun elleri titremeye başladı. divane gibi kaçtı gitti. osman başını tekrar indirdi. boynuna kılıç darbesi indiğinde kanı ''allah sana kafidir'' ayeti üzerine sıçradı. o o'ndan başkasından yardım istememişti, o'nu başka hiçbirşeye tercih etmemişti. yaradan da o'nu son nefesinde zalimlere üstün kıldı. allah osman'a kafiydi! Kaynak: İtüSözlük |
WEZ Format +3. Şuan Saat: 01:03 AM. |
Powered by vBulletin® Version 3.8.8
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.