Hayatimdegisti.com kişisel gelişim ritmotrans telkinli Cd'leri

Hayatimdegisti.com kişisel gelişim ritmotrans telkinli Cd'leri (http://www.hayatimdegisti.com/forum/index.php)
-   Serbest Kürsü (http://www.hayatimdegisti.com/forum/forumdisplay.php?f=54)
-   -   Düşünüyoruz O Halde İnsan mıyız? (2) (http://www.hayatimdegisti.com/forum/showthread.php?t=614434)

RenaC 04-08-2010 01:50 PM

Düşünüyoruz O Halde İnsan mıyız? (2)
 
İnsanlar, yaratılışları gereği birbirinden farklıdırlar. Diğer canlılardan düşünme özellikleri ile ayrılırken kendi aralarında da farklı düşünmelerinden kaynaklanan ayrılmalar vardır. Kimi zaman kendi ürettikleri ideolojiler uğruna o kadar çok farklılaşırlar ki insanlıklarından çıkarlar. Bu yazıda hukuk ve ekonomi kurumlarının üzerinde durup, bu kurumlar üzerinden hareketle başlığımıza dönerek yine o soruyu soracağız. Haydi, düşünüp soralım, yeniden…

İnsanlar fıtratları gereği farklıdır. Birlikte yaşamayı öğrenmeye çalışan insanoğlu, bu süreçte farklı problemler ile karşılaşmıştır. İnsan, dünyanın merkezindeki en önemli canlıdır. Kısmen de olsa bunu fark etmiştir.(İnsan gibi hareket etmeyip bunu hala anlamayanlarda var. Onları unutup saygısızlık etmeyelim) Bu farkındalıktan sonra birlikte yaşamanın gerekliliği olarak anlaşmanın önemli olduğu kanısına varmıştır. İşte bu noktadan sonra insan kendi üstünde bir kuruma ihtiyaç duymuştur. Farklılaşmayı azaltacak, anlaşmayı sorunsuz bir şekilde sağlayacak, adil olacak…

Hukuk kurumu insanoğlunun yardıma koşan yine merkezdeki insanın icadı olan, faydalı bir kurumdur. Hukuk insanların hayatlarını kolaylaştıracak, onların can, mal, namus güvenliğini sağlayacak, adaletin hâkim kılınmasında en önemli araç olacak bir toplumsal sözleşmedir. Bu sözleşme her devlette, her toplumda Hammurabi’den bu yana yazılı şekilde mevcuttur. Yazılı olmayan sözlü kurallar ise töre, örf, adet, gelenek vs. insanın kültürel kodlarını aktarmaya başladığı, medeniyet süreçlerinin en başından beri mevcuttur. Aslında burada önemli olan nokta ne zaman başladığı değil hukuk kurumunun nereye vardığıdır. İnsan düşünme etkinliğini kullanarak hukuk kurumunu faydalı bir şekilde kullanabilmiş midir? İnsanların hizmetine sunulmuş bir hukuktan mı söz edebiliriz yoksa hukuka hizmet eden çaresiz insanlardan mı?

İnsanlar farklıdır. Bu kısa cümlenin üzerine basa basa duruyorum. Çünkü farklı olan bazı insanlar, insana hizmet etmesi gereken bazı kurumları kendilerince düzenlemiş ve kendi hizmetlerinde kullanmışlardır. Diğer insanlar ise hukuk kurumunun varlığına inanarak ; “hak var, hukuk var, adalet var ” der olmuştur. Azınlık, sözde aklıyla çoğunluğa hukuk yoluyla hükmetmiş, bu kurumu kendi meşruiyeti için kullanıp insanlığa ayıp etmiştir. İnsan farklı olmasını eğer kötüye kullanırsa en tehlikeli hayvandan bile tehlikeli olur bunu tarih kitaplarından hep okuyoruz. Düşünmenin hakkını veren, hukuk kurallarını hazırlayan ilk yasa koyucular eğer bu insanlık görüşünden yoksunsa yıllar sonra doğacak olan ve belki de gerçekten insan olarak düşünebilecek olan çocukların ne suçu vardır?
Ekonomi, kıt kaynaklar üzerinden maksimum yararı sağlamayı hedefleyen daha sonra bunun üzerine kendi bilimini oluşturan, toplumsal yaşamda en önemli yer tutan başat bir kurumdur. Bu yüzden ekonomi önemli bir kurumdur. İktisadi faaliyetler olmadan toplumsal yaşamın olmasına da imkân yoktur. İnsanoğlunu iktisadi faaliyetlerinde takas usullerini kullanarak ilk adımlarını atmıştır. Daha sonra parayı icat etmesiyle konjonktür değişmiş ve insan kendi bulduğuna esir duruma düşmüştür.

Düşünen insan, ticari hayatta çok güzel bir cümle keşfetmiş ve bunu kendisine rehber edinmiştir. Nedir bu sihirli cümle? İktisadi faaliyette paranın önemini vurgulayan acımasız, insafız bir bilincin tezahürüdür aslında bu. Düşünen insan der ki; ticari hayatta “Paranın dini, imanı yoktur.” Ne kadar insanı insanlıktan uzaklaştıran bir cümleyle karşı karşıyayız. Ama seviniyorum ki sadece biz karşılaşanlardan olalım, bunu yaşam felsefesi haline getirenlerden olmayalım. Parayı kazanda nasıl kazanırsan kazan, paraya ulaşmak için kullanacağın yer yol meşrudur, para senin kurtuluşun olacak, para her kapıyı açar… Bunun gibi sözler dolanır hep etrafımızda. Doğrudur para her kapıyı açar. Ama açtıklarını bir türlü kapatamaz, açılan çoğu kapı yeni bir yaranın kapısıdır. Yaranın merhemi ise tekrar para değildir ne yazık ki. Para açar ve açtığı gibi bırakır, kapatamaz. Bazıları bunu görür ibret alır bazıları ise kapanmayanlara razı peşinde koşmaya devam eder. Ama unutur başlıktaki sorumuzu…

Coğrafi keşiflerden sonra maden zenginliğinin başını döndürdüğü insan, endüstri devriminden sonra üretim azgınlığına geçmiş, hemen ardından ürettiklerini satacak ve yıllarca onlara gelişmekte olan ülke kisvesi vereceği ülkeleri bulmuş, onları üretmeye değil tüketmeye teşvik etmiştir. Bu teşviklere kimi toplumlar hayır demiş kimisi ise tüketmeyi onlar gibi olmak sanıp koşa koşa giderek onlardan olduk diye mutlu olmuştur. Batı, az maliyet çok kar stratejisini her kulvarda başarılı ve acımasız bir şekilde kullanmıştır.

Düşünmenin hakkını verdiğini sanan insanoğlunun hukuk ve ekonomi kurumunda yaptığı tahribat açıkça ortadadır. Kısaca değinmemize rağmen bu iki kurum içinde uzaktan bakınca ne dumanların tüttüğünü görmekteyiz. Ateş olmayan yerden duman çıkmıyor tabi ki ama çoğu insanımız bu atasözünü bilmesine rağmen hala kör taklidi yapıyor. Evet, duman çıkıyor, orada ateş çoğalmış büyük bir yangın olmuş artık. Belki de taklit yapmaya devam edeceğiz pervasızca bu yangını düşünmeyerek. Nemelazımcılık yine prim yapacak ve en kolay olanı seçeceğiz kim bilir… Fakat unutmayalım… Sakın unutmayın… Şimdi gördüğünüz bu yangının dumanı sizi olmasa da çocuklarınızı ya da torunlarınızı, gelecek neslinizi kör edecek. Onlar, işte o zaman taklit yapamayacaklar gerçekten kör olacaklar.

Tüm bunlar olmasın diye ne yapmamız lazım öyle değil mi?
Evet, Ne yapmalıyız?
Başlığı okuyalım ve kendimizden başlayalım en iyisi…


Ahmet OKYAY

alıntı


WEZ Format +3. Şuan Saat: 10:30 PM.

Powered by vBulletin® Version 3.8.8
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.