Hayatimdegisti.com kişisel gelişim ritmotrans telkinli Cd'leri

Hayatimdegisti.com kişisel gelişim ritmotrans telkinli Cd'leri (http://www.hayatimdegisti.com/forum/index.php)
-   Sanat (http://www.hayatimdegisti.com/forum/forumdisplay.php?f=322)
-   -   minyatür sanatı... (http://www.hayatimdegisti.com/forum/showthread.php?t=3279)

suzzy 25-12-2007 01:52 PM

minyatür sanatı...
 
Batı dillerinde bir nesnenin küçük boyutlardaki örneğini belirten Minyatür sözcüğü, zamanla kitap resmi için kullanılan bir terim halini almıştır. Eski Türk kaynakları kitap resmi için Nakış Tasvir; minyatür ressamı için de Nakkaş, Musavvar gibi sözcüklere yer verirler. Kitap resmi sanatı için çok yaygın olarak Minyatür kullanılmakta olduğu için biz de bu sözcüğe yer veriyoruz.

8. ve 9. yüzyıla ait olan ve Turfan bölgesinde Hoço, Bezeklik, Sorçug gibi Uygur merkezlerinden günümüze gelmiş Türk resim sanatının örnekleri arasında, duvar resmi ve figürlü işlemelerin yanında minyatürler de bulunmaktadır. Türklerin İslamiyeti kabul etmelerinden önceki devreye ait yazmalardaki minyatürler, Uygur prens ve prensesleri ile Mani ve Uygur rahiplerini canlandırırlar. Çeşitli kültür ve dinlerin etkili olduğu bir ortamda yapılan bu minyatürlerin üslupları çok zengindir ve farklılıklar gösterir. Türk minyatür sanatının 13. yüzyıla kadar olan gelişimini gösteren daha sonraki örnekler ne yazık ki, kaybolup gitmiştir.

Bir aşk hikayesi olan Varka ve Gülşah (TKSM, H.841) 13. yüzyıl Selçuklu dönemi resim sanatının en güzel örneklerindendir. Yazma, Hoydan gelmiş ve Konyaya yerleşmiş bir aileden olan Abdül Mümin tarafından resimlendirilmiştir. Varka ve Gülşah minyatürlerindeki Türk tiplerini temsil eden figürler, Büyük Selçuklu dönemi çini ve seramiklerindeki figürlerle büyük benzerlikler gösterir. ılk minyatürde, içinde çeşitli dükkanların bulunduğu bir çarış ile adeta öykünün geçtiği ortamın bir takdimi yapılmaktadır. Gülşahın çadırında üzüntüden bayılmasını ve Varka�ya kavuşmasını gösteren yalın sahnelerin figürlerden arta kalan boıluklarını ise, dekoratif bitki ve hayvan motifleri doldurmaktadır. ıki atlının döğüşünün yer aldığı sahnede de zemin arabesklerle tamamen doldurulmuştur. Zeminin bu biçimde süslenmesini, Büyük Selçuklu dönemi minyatürlerinin çoğunda buluruz. Bu ağır süslemelere karışn, ince uzun dikdörtgenler oluşturan kompozisyonlar oldukça yalındır.

Selçuklu döneminden günümüze gelmiş bir başka eser ise, 1271de Aksarayda yazılarak Sivaslı Nasreddin tarafından Selçuklu Sultanı III. Gıyaseddin Keyhüsreve sunulan bir Astroloji Kitabıdır (Paris, bib. Nat., P.174). Doğudan alınan motiflerin yanında minyatürlerdeki güçlü konturlar ve hafif gölgelendirme, sanatçısının Bizans minyatürlerini tanımış olduğunu göstermektedir.

Osmanlı minyatür sanatına geçmeden önce, araştırıcıların Türklerin eski yurtları Orta Asyada, Türkistanda yapılmış olduğunda birleştikleri ve Mehmet Siyah Kalem diye adlandırılan resimlerden söz etmek gerekir. Topkapı Sarayındaki bu resimler, içinde sultanın portresi bulunduğu için Fatih Albümüdiye adlandırılan derlemede yer almaktadır. Çeşitli çevre ve dönemlerden gelen eserlerin arasında yer alan bu resimlerdeki figürler belli bir hacim değerine sahiptir. Koyu ve az sayıda renk kullanılarak yapılmış olan resimlerin bir kısmının rulo parçaları olduğu anlaşılmıştır. Resimlerin bazıları ipek, bazılarıda kaba Çin kağıdına yapılmıştır. Bilim adamlarının şamanizm dünyasını yansıttığı konusunda görüş birliğinde oldukları bu resimlerde kuvvetli bir Çin sanatı etkisi egemendir.


suzzy 25-12-2007 02:26 PM

Ynt: minyatür sanatı...
 
http://img231.imageshack.us/img231/9180/1a4lh.jpg

http://static.flickr.com/40/103367779_875437557f.jpg En erken Türk resminin ilk örnekleri 6. ve 11. yy’a aittir.
Uygurluların bu sanata öncülük ettiği tesbit edilmiş, daha kağıt icat edilmeden Doğu Türkistan’da Kara Hoço harabelerinde fresklerde ve tavan süslemelerinde Uygur sanatçılarının yapmış oldukları tasvirler görülmüştür. Uygur devletinin dağılmasından sonra bu sanat hareketinin devam ederek Orta Doğu’ya yayıldığı ve Selçuklu Türkleri tarafından geliştirilerek ilk İslam minyatürlerinin kaynağını oluşturduğu bilinmektedir.

İlk kez Uygur’lularla başlayan resim sanatı diğer kültürleri de etkilemiş ve onların resim sanatına çok şey katmıştır.
Mesela; Uygur tasvirleri Japon tasvirlerindeki figürlerle karşılaştırıldığında her ikisinde de aynı ablak yüzler ve el hareketlerinin birbirine benzer oldukları görülmüştür. Burdan da anlaşılmıştır ki, asırlar evvel yapılmış olan Uygur çalışmaları, Japon sanatına da etki etmiştir. Ama Japon tasvirlerindeki dağlar ve tabiat görüntüleri kendi çoğrafi özelliklerini taşımaktadır.
Çin tasvirlerinin ise daha çok efsanelere dayandığı bu sebeple ejder ve efsanevi yaratıkların bolca kullanıldığı görülür. Hindistan'daki tasvirlerde ise detay hakimiyeti vardır.

İlk Arap minyatürlerinin görülmesi de Türklerin Bağdat, Mısır, Suriye gibi Arap ülkelerine gelmesiyle başlar.

İlk dönemlerde her türlü mekanların iç ve dış duvar, tavan süslemesi olarak yapılan resim sanatı, kağıdın icadı ile tomar ve kitap sayfalarında da uygulanmaya başlamıştır.
Genelde bir kitap resimleme sanatı olarak kabul edilen minyatürün en büyük özelliği konuyu tam olarak göstermesidir.
Bu resim tekniğinin tek buutlu olması, yapılan eserlerde genellikle derinlik kavramının bulunmaması minyatür sanatının estetik yapısına uygun olmamasındandır.

Osmanlı Türk minyatürü hiçbir dönemde zannedildiği gibi tümü ile yasaklanmamıştır. Ancak islami toplumun fikir ve inançlarına hürmeten, onun görüşlerine uygun olarak daha soyut bir anlayış içinde yorumlama yoluna gidilmiştir. Özellikle dini yapılarda görülmemesi bu yüzdendir. Bazı mutaasıp din çevrelerinin minyatür sanatının putperesliği çağrıştırdığı söylenmiş olsa bile o devirlerde bir çok örneği vardır.
Örneğin;
Bazı Emevi ve Abbasi Halifelerinde olduğu gibi 2. Halife Ömer’in Hicretin 21. yılında bir tarafında ayet diğerinde ise figür olan bakır sikkelerin bastırıldığını Evliya Çelebi “Seyyahatname”sinde yazmaktadır.(Celal Esat Arseven, Orta ve Ön Asya’da İslamiyet Devrinde Resim, Türk Sanatı Tarihi. sayfa, 70)
Eyyubi, Artuklu, Atabek ve Selçuklu’larda da resimli sikke ve madalyonlar vardı.

Bu dönemde mimaride kullanılan taş üstü kabartmalarda, Akşehir, Konya çevresine ait mezar taşlarında, o dönem saray çinilerinde, her türlü madeni eşyanın üzerinde de bolca insan figürlerinin işlendiği görülür. ( Nazım Tapan, Anadolu Medeniyetleri, cilt 3)

Asırlar boyu sayısız sanatçının yetiştiği ve binlerce resimli eserin yapıldığı düşünülürse, minyatür sanatının putperestlikle hiçbir ilgisi yoktur.
Osmanlı döneminde her türlü (sivil, dini) mekan içinde levha halindeki resmin duvara asılması geleneği yoktur ama minyatüre sıcak bakmayan en tutucu hükümdarların bile albümler içinde kalmak şartı ile kendi portreleri vardı.


WEZ Format +3. Şuan Saat: 08:36 AM.

Powered by vBulletin® Version 3.8.8
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.