![]() |
Ekonomi Ekonomidir Ancak burada, son yıllarda büyük bir imaj pompalaması ile gereğinden fazla şişirilen, gerçek yüzü ortaya çıkınca yatırımcılar tarafından terk edilip, "Pazar değeri" diye adlandırılan başarı kıstasında %97'lere varan kayıplarla karşılaşan birçok "Yeni Ekonomi" şirketinin başına gelenlerle ilgili gerçekleri ve birtakım deneyimleri, basit bir yaklaşımla aktarmakta yarar gördüm. Sözünü ettiğimiz kuruluşların büyük çoğunluğunda gözlemlenen ortak nokta, kurum kimliğinden ziyade, bu şirketlerin kurucusu olan ve birer deha olarak adlandırılan gençlerin ön plana çıkması. "Dinozor" tiplemesi ile her dakika tenkit edilen geleneksel işadamı ve yöneticilerin vizyon eksikliğinin vurgulandığı, ortaya attıkları parlak fikirlerle ekonomiyi ele geçirecekleri iddia edilen bu gençlerin başarı öykülerinin boy boy fotoğraflarla desteklenmiş röportajlarda sürekli pompalandığı haberlerin dergi ve gazete sayfalarından düşmediğini hepimiz biliyoruz. İşte tüm bu yeni yetme kuruluşlara baktığımızda, 1960 - 1970'li yıllarda yine büyük beklentiler yaratarak halka açılan ve kaynak toplayan dev şirketlerden farklı bir noktayı gözlemliyoruz: Bugün Dünyanın her yerinde "Moda neyse onu yazalım" diyen, kulaktan dolma bilgiye sahip birtakım gazeteciler tarafından bilir-bilmez her yerde kötülenen "Eski ekonomi" şirketleri, halktan para toplamaya başladıkları dönemde Derin ve daha önemlisi, "Kolay taklit edilemez" bir bilgi birikimine Hatırı sayılır, sadık ve "Kurumsal ağırlıklı" bir müşteri portföyüne Ellerindeki fabrika ve fiziksel üretim araçlarıyla çok büyük bir "İkinci elde satılabilir" mal varlığına ...sahiptiler. Aynen "Yeni ekonomi" şirketleri gibi bunlar da, yıllar önce ortaya çıkmış bir parlak fikre dayanıyordu. Ancak bunların tümü, bu parlak fikirleri ekonomik bir değere dönüştürmeyi becermiş, kendini ispatlamış, halka açılmadan önce zaten karlı durumda olan şirketler idi. Şirketin idamesi için gerekli olan satış ve pazarlama giderlerinin yanı sıra bazı genel ve idari masraflar, elde edilen brüt kardan çıkarıldığında sonuç elbette bazen negatif olabiliyor, veya yapılan yatırımların geri dönüşü yıllar alabiliyordu. Ancak, istisnasız hiçbiri 10 liraya aldığı malı - veya mal ettiği hizmeti - 8 liraya satmıyor, yani "Zararına ticaret" yapmıyordu. Kârdan birtakım fedakarlıklar yaparak pazarı ele geçirmek ve bir pozisyon tutmak elbette önemliydi ama bunun bedeli yıllarca zararına ticaret yapmak değildi. Pazar payındaki beklenti elbette iyiydi ama bu zararı kim ve nasıl finanse edecekti? İşte bu eski ekonomi şirketleri, salt beklenti üzerine yatırım yapmıyor, gelecek hakkında aldatıcı cümleler taşıyan kehanetlerde bulunmuyor ve büyüme planlarını belki de iki gün sonra geçerliliğini yitirecek spekülasyonlar üzerine kurmuyordu. Eski ekonomi şirketlerinin pazar değeri de başkanın veya genel müdürün kehanetlerine veya karizmasına bakmak yerine, geleneksel parametrelerin değerlendirilmesiyle belirleniyor, yatırım kuruluşları da açıklamalarını bu rakamlara dayandırarak yapıyorlardı. Bir aileye veya şahsa ait kuruluşlarla dolu olan ve rekabet denen kavramın pek bilinmediği Türkiye'de değil, sermayenin tabana yayıldığı ve yöneticilerin hissedarlara karşı büyük sorumluluklar taşıdığı gerçek iş dünyasında, birbirleriyle rekabet eden kurumsallaşmış şirketlerin yegane başarı kıstası olan "Pazar değeri"ne baktığımızda temelde neyi görüyoruz dersiniz? Salt beklenti üzerine spekülasyon yaparak vurgun peşinde koşan müteşebbislerin kurduğu şirketlerin inanılmaz iniş - çıkışlar yaşadığını, eski ekonomiyi temsil eden kurumların ise yıllar içinde dengeli ve tutarlı bir biçimde büyüdüğünü, hissedarlarına daima yüksek değer sağlamaya devam ettiğini iddia etmek çok mu zor? |
WEZ Format +3. Şuan Saat: 02:08 AM. |
Powered by vBulletin® Version 3.8.8
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.