Hayatimdegisti.com kişisel gelişim ritmotrans telkinli Cd'leri

Hayatimdegisti.com kişisel gelişim ritmotrans telkinli Cd'leri (http://www.hayatimdegisti.com/forum/index.php)
-   Kitap Çalışması (http://www.hayatimdegisti.com/forum/forumdisplay.php?f=188)
-   -   Elindeki Kitap (http://www.hayatimdegisti.com/forum/showthread.php?t=613802)

Işıldayan Safir 31-10-2012 03:24 PM

Cevap: Elindeki Kitap
 
Şuan okuduklarım: Karamazov Kardeşler, Totem ve Tabu, Kuantum Başarı ve Var Olmanın Gücü... Ne yalan söyliyim en çok Karamazov Kardeşleri sevdim. Son zamanlarda kişisel gelişim kitaplarının birbirinin tekrarı olduğunu düşünen biri olarak farklı buldum. Hatta hayatımda ilk defa bir kitapta beğendiğim yerlerin sayfalarını not alır oldum. Cümleler farklı, farklı sözcükler var... Böyle kitapları daha çok seviyorum. Birbirinin tekrarı kitaplar baygınlık geçirtiyor bana. Karamazov Kardeşleri kesinlikle okunmalı. Dostoyevski harika bir yazar.

Totem ve Tabu'da sıkıcı gelebilir insanlara. Ancak Freud çok ilginç bilgiler vermiş. Genel kültür açısından okumayı tercih edebilirsiniz.

Sevgiler.

cansuyu 31-10-2012 08:34 PM

Cevap: Elindeki Kitap
 
gelişim yolculuğumuz için mutlak yalnızca kişisel gelişim kitapları okumak gerektiğini düşünmüyorum. önemli olan ruhumuzu beslemek ve ufkumuzu ötelemek bence. at gözlüklerimizi bir kez çıkarmayı göze aldıktan sonra tıpkı 80 günde devrialem tamamlamaya azmeden Fogg gibi, yol boyunca gereksinimimiz olan şeyleri çantamıza içgüdümüzle doldururuz zaten, taşların arasındaki çiçekleri seçebiliriz diye düşünüyorum :)
rastgele seçtiğimi söylemiştim kitapları :)

şu an elimdeki kitap
Schubert'le Yaşamak
Yazar : Bonnie Marson

Görünüşe göre efsanevi besteci yirmi birinci yüzyılda hala hayattaydı. Sağlığı oldukça yerindeydi ve Brooklyn`li avukat Liza Durbin’in bedeninde yaşamını sürdürüyordu. Daha da şaşırtıcı olan Schubert’in yanında harikulade bir hediye getirmiş olmasıydı. Çocukluğu sırasında vasat bir piyano öğrencisi olan Liza birden profesyonelliği de aşarak konçertolar yazmaya ve besteler yapmaya başlamıştı. Fakat bunun yanında Avusturyalı başarılı besteci on dokuzuncu yüzyıldan günümüze gelip modern bir Amerikalı kadının bedeninde yeniden var olabilecek miydi? Daha da kötüsü Liza bu doğadışı olayı etrafındakilere deli olmadığını ispatlayarak nasıl anlatacaktı?

okurken keyif aldığımı söyleyebilirim.düşününce bazen kendi bedenimiz kendi ruhumuza bile dar gelmiyor mu? kendimizde kendimize neleri hapsediyor neleri azat ediyoruz?

cansuyu 13-12-2012 04:03 PM

Cevap: Elindeki Kitap
 
Dilek Başer' in Yarım Bekaret kitabı elimde.

arka kapak çok güzel anlatmış kitabı, alıntılıyorum.


Sabah uyandığımızda, o gün bir yenilik beklemeden, sırf aynı günlerden birisini daha yaşayacağımız için mutlu
olsaydık…

Tanımadığımız kalabalıklara hayatımızı adamaktan vazgeçip, sadece küçük ailemizle, çocukluk veya asker
arkadaşlarımızla yetinseydik…

Kavgamızın en tatlı yerinde, "Haydi, örgütlü mücadeleye" diye tıslayan adamı taşla kovalayıp, Allah'ın yaramaz
çocukları olarak yaşasaydık…

Kimi seversek sevelim, bekaretin bir parçasını mutlaka saklamak yerine, onu tamamen tek kişiye hediye edip,
kadere razı olabilseydik…

Başka bir cennet daha yaratılır mıydı?

"Yarım Bekaret", 70'li yıllardan günümüze ilerleyen bir hikaye. Karakterler büyüyor, yaşlanıyor.
Karakterlerin geçirdiği değişim bir ülkenin değişimine ayna tutuyor. Dört kişilik bir ailenin ilginç öyküsü ülke
gerçekliğini irdeliyor. Fethetmek için değil, fethedilmek için yaşanan kıyasıya mücadeleyle yeni dünya kendini
gösteriyor. Yeni dünyadaki yeni ülkede hayali bir gerilla, bir fatih, halk uğruna o son parça bekareti saklayan
kadınlar veya erkekler, hayatı haram ediyor.
Romanda ayrıca, tedricen değil, ani bir sıçramayla değişen çağın yarattığı gürültülü boşluk anlatılıyor.
Küreselleşme ve elektronik cinlerin ele geçirdiği insanlar, sınırsız iletişim imkanlarına rağmen teker teker hayalet
oluyor. Topluca kahkaha atarken, şarkı söylerken, kavga ederken, sadece kendi seslerini duyabildiklerinden
habersizler.

Melankolik bir mizahla yazılmış "Yarım Bekaret" bu külliyen kayboluşta, yitip gidenler kadar,
varolmayı bilenlerin de romanı.


________

bumbada 14-12-2012 02:24 AM

Cevap: Elindeki Kitap
 
murat menteş korkma ben varım ....

cansuyu 29-12-2012 07:00 PM

Cevap: Elindeki Kitap
 
Coşkun Irmak Değişmenin Aynaları II



Kitapla ilgili açıklamada, Irmak'ın kitabında herkesin kimliğini sorgulayacağı ve gerçek 'ben'ini bulunmaya çalışacağı belirtilerek, 'İbret Oyunu' hikayesiyle dürüstlük ve inançların masaya yatırıldığı kaydedildi. Hikayede, pederlerin gördüklerinin ardındakini bulma yolunda arayışlar içinde kıvrandığı, tahmin edilmeyen bir gerçekle karşılaştıkları ve tiyatro yolculuğunun gerçeği bulma yolculuğuna dönüştüğü ifade edildi. Coşkun Irmak'ın 'Theseus'un Gemisi' hikayesinde ise Yunan filozoflarını farklı bir bakış açısıyla anlattığı dile getirilen açıklamada, şunlar kaydedildi:

'Belki de bildiklerimiz tamamen doğru değildir. Belki de Sokrates, kitap sayfalarında gördüğümüz, kuramlarını ezberlediğimiz o adam değildir. Bambaşka bir adamdır Platon belki de. Aristoteles, Makedonya'ya gitmeden önce neler yapmıştır? 'Değişmenin Aynaları' kitabıyla kimliğinizi ve gerçeğin ne olduğunu sorgulamaya ve sarsıcı bir yolculuğa hazır mısınız?'


...ve arka kapak yazısı..

Bir aşkın peşinden gidip tüm hayatı yeniden sorguladınız mı…
"Yapmam" dediklerinizi, teker teker, hiç düşünmeden güzel bir suret uğruna yaptınız mı…
İmkansız bir aşkın peşinden koşup hiç bilmediğiniz yerlere gitmeye kalkıştınız mı…
Aşk size ne yaptırabilir…
Coşkun Irmak, "Değişmenin Aynaları II" kitabıyla yine düşünmemizi, şaşırmamızı, kavrama sınırlarımızı aştığı için "tesadüf" diye adlandırdığımız yaşantıların hayatımızı; hatta bütün bir toplumun hayatını nasıl değiştirdiğini, kendi kimliğimizin gerçekte taşıdığı anlamı farkedememenin, insanı nasıl büyük yanılgılara ve değişimlere taşıdığını anlatıyor.
Usta bir yazarın rehberliğinde yine cesur bir yolculuk için hazır olmalısınız…
Tarık bin Ziyad hikayesinde, imkansız aşkın çekici rengine boyanıp kendini bilemez hale gelen, ezberlerini bozan, akıllı ve olgun bir adamın yaşadıklarını okuduğunuzda şaşıracaksınız. Mantık ve aşkın bitmeyen yüzyıllık savaşında belki de taraf olmaya davet edileceksiniz.
Dünyada Tek Başına hikayesinde bir sultanın yolculuğunda siz de kendi benliğinizi sorgulayacaksınız…

"Şarap kupasını kaldırdı:
"Haydi, içelim."
"Ben şarap içmem."
"Denir ki; günah işlemekten tövbe etmek için, hiç değilse bir kere günah işlemek gerekir. Günah işlemeden tövbe eden adam, neye tövbe ettiğini bilir mi? Bilmediğin bir şeye tövbe etmek, akıllı bir adamın yapacağı iş mi? İşlemediğin bir günahı tövbeyle taçlandırmak niye?.."
"Haramdır."
'Sahip olduğum düşünceler, şu anda yaşadığım duygular, önümde duran şaraptan daha az günaha sokmaz beni. Bu nasıl bir şey? Bu kadının yanında, alışık olmadığım şeyler yaşıyorum. Şeyler... Şey gibi... Olgun bir adamın çok gerilerde bırakmış olması gereken duygular... Ama yaşıyorsan, geride kalmamış demek... Ama bunun böyle mi olması gerekir? Bu nasıl şey?.. ' "

Pek çok tiyatro oyunu yazmış ve yönetmiş, yazdığı ve yönettiği tiyatro oyunlarıyla ödüller kazanmış, çok izlenen ve sevilen "Öyle Bir Geçer Zaman ki" dizisinin senaristi Coşkun Irmak'ın yazdığı "Değişmenin Aynaları II" ile gözlerinizi yine başka bir iklimde açacak ve yeniden hayatı düşüneceksiniz…

cansuyu 06-01-2013 01:58 PM

Cevap: Elindeki Kitap
 
EFSUN...Orada buralı bir kadın..
arka kapak..
"Bir, asal sayı bile değildir. Asal sayılar dahi ikiden başlar. Her şeyin başı çift olmaktan geçiyor..."
Ben böyle söyleyince çapkın bir gülüş yokluyor dudak kıvrımlarını.
"Asal değil ama asil sayı!"
O, çoğul kişilik bozukluklarının pençesinde terk edilmiş bir kadın.
Efsun ismiyle müsemma bir Ece, açık denizde durulmayan bir Alize, o Efsun.
Orada "Buralı" Bir Kadın.
Sürükleneceksiniz..

cansuyu 11-02-2013 11:14 AM

Cevap: Elindeki Kitap
 
Helene Grimaud

Özel Dersler

arka sayfa yazısı
Açlık içinde uyandım. Çok uzun süreden beri tatmadığımdan, toprağa, kıtalara, fırtınalara, patırtılara acıkmıştım. Ten üstündeki tuz, büyük kara köknarların reçinesi, ilkbaharda biçilmiş sevecen otlar... kokuların iç kemiren arzusu karnımı kerpeten gibi sımsıkı sarıyordu. Çiğ bir balığın derisini dişlemeyi, dünyanın senfonisine kulağımı açmayı, ışıktan gözlerim kamaşırken gerçekten görmek için bakmayı, ellerimi sıcacık toprağa ve kurtların nemli ağzına daldırmayı arzuluyordum. Gürüldeyen ve dönen dünyaya geri dönmek istiyordum." Güvensizliğin üstesinden nasıl gelmeli? Ruhu nasıl eğitmeli? Tutkuyu hatta aşkı nasıl tanımlamalı? Héléne Grimaud üçlü yolculuğunda kendine bu soruları soruyor: güzellikleri bizimle paylaştığı İtalya yolculuğu; onu hayatın anlamı üzerine bilgilendiren değişik kişiliklerle belirlenen zihinsel yolculuğu ve araştırmasının sonunda mutluluğun yolunun nasıl bulunduğunu ya da müzik, yabani yaşam ve mutlak bir var oluş tutkusunun aynı coşku içinde nasıl birleştiğini gösterdiği iç yolculuğu.


ve kitaptan birkaç cümle..
Bir bakış için dünyanın herşeyi bir arada doğar. Dal için anın ağırlığı kuşun ağırlığıdır.

Çalışmayla ve zaten bilineni derinleştirmekle yetinmemeli, doğru anda özellikle de el değmemişin keşfine ulaşılmalı

Eğer hayatımızda hiçbir anlam bulmuyorsak bu yolculuk, önceki biz daha bu dünyada yokkenki hiçliği ve buradan yokolduğumuzda olacak olan hiçliği içeri sokar.

Hayata inanmak kendi gücüne inanmaktır.

Yaşamayı öğrenmek öncelikle hayatı sevmeyi öğrenmektir, yanı sadece sevmek. Pencereleri gökyüzüne okyanuslara açın sevgi dalga dalga içeri girecektir.Sevgiyle dalga dalga ıslandıktan sonra, ölmeyi değil ölmemeyi öğrenmiz gerekir. Ve ölmemek de tamı tamına insanın hayatını ve onda edindiği görüşü tamamladığı eserine aktarmasıdır..

cansuyu 17-02-2013 01:17 PM

Cevap: Elindeki Kitap
 
Alexandra Gray
ON ADAM ve BİR KADIN


Bazen O'nu Ararken Kendini Bulursun

Ne Bakir'in ilk deneyimi, ne Öğretmen'in garanticiliği, ne Avukat'ın kuralları, ne Aşık'ın gülümsemesi, ne Lord'un asaleti, ne Milyarder'in başdöndürücü dünyası, ne Yönetmen'in torpilleri, ne Aktör'ün çekciliği, ne de Bay X'in yakışlıklılığı doldurmuştu dünyasını. En sonunda O'nda karar kılmıştı. Ama biliyordu ki O'da yetmeyecekti. İnsanın önce kendini keşfetmesi, kendi ayakları üstünde durması gerekiyordu.

İşte sana düşenler, bütün taliplerin; kimi en çok seversin.
Bak, gerçeği gizleyemezsin.
Shakespeare, Hırçın Kız

arka kapak
____________
hala, rastgele seçtiğim kitaplarda kendi soru ve cevap kırıntılarımla karşılaştıkça şaşırmıyorum artık.

vasat diyordu yorumlar ama oturup bir solukta okudum. neden hep aynı tür ilşkileri yaşarız sorusunun cevabı gibiydi sanki. insan okurken farkında olmadan çekirdek inançlara varıyordu.
ve ancak biz değişirsek bu döngünün kırılacağını görüveriyordu..

ve daha önemlisi ancak aitlikle, iyelik eki yle tamlanacağı yanılgısıyla başlayan arayışın, kaçınılmaz olarak , ancak kendisiyle bir olmayı öğrenmesi dönüşüm sürecini başlatmasıydı.( ki benim yaşamımda ve paylaşımlarımda en çok altını çizdiğim konudur bu)

altını çizdiğim birkaç cümle..
___________
Ayrı olduğumuzda beni sevmek onun için kolay oluyordu ve sonra yeniden birlikte olduğumuzda beni yine görmez oluyordu. Şimdi anlıyordum ki bu acı durum ona veya herhangi bir adama aşık olduğumda benim kendimi göremememle ilişkiliydi.

Yanıtın kendimle bir olmak ve değerli diğer yarımı bulamadığım için kendimi başarısız hissetmenin yersizliğini biliyordum. Bu yüzden ben de yalnızca içinde olduğum güne odaklanıp gelecek korkularına direnmeye ve yaşamımın bu hali için minnet duaları etmeye başladım.

Yalnızlık sanatında ustalaşmıştım ve hayatım kontrol altındaydı. En büyük sınavım yalnız başınayken bulduğum huzuru başkalarıyla ilşkiye geçerken koruyabilmek olacak gibi görünüyordu.

Yakında daha iyidir. Gelcekte harika. Şimdi olması en iyisidir.
________

Küçük Prensin yazarından sevdiğim bir cümle de ben ekleyeyim
Kelebeklerle tanışmak istiyorsan iki üç tırtıla katlanmak zorundasın.

Yine de herşeyin satırlarda verildiği kitapları çok sevemiyorum. Satıraralarına sıkışmış keşifler hep daha çok ilgilendiriyor beni.

cansuyu 04-03-2013 01:37 PM

Cevap: Elindeki Kitap
 
Selgesusta Buse

M.Sadık Aslankara

SELGASUSTA BUSE açıkgöz bir televizyoncu olan Alaattin'in tutkusu. Alaattin, beyazcamın gerisinde sevilmeyenlerden biri. Bir de onu doyuma ulaştıran, kendini beğenmişliğinin simgesi, sihirli bir lambası var. Alaattin'e göre bütün kadınlar ahlaksız, bütün erkekler üçkağıtçı. Ama o, ilkeli bir adam; ibadetinden geri kalmaz, belli günlerde iki tek atar. Çıkarı varsa insanları arar. Belgesel tutkunudur, çalıştığı kurumun belgelerini, parayı bastırana parça parça satar. Alaattin'in serüveni anlatmakla bitmez.
M.Sadık ASLANKARA'nın şiirsel anlatımıyla, usta işi kurgusuyla Alaattin'in serüvenini, yaşamındaki gerilimi, gelgitleri anlamak için SELGASUS'TA BUSE'yi okumak gerekir. Çünkü elinizdeki, genç yazarın ustalığının kanıtı bir romandır.
arka kapak

cansuyu 04-03-2013 01:39 PM

Cevap: Elindeki Kitap
 
ama ben de sevemedim Alaattin'i. ve okuyamadım bir türlü başladıktan sonra, gitmedi kendini götürmedi kitap. -ki pek başıma gelen birşey değildir bu-
sonra düşündüm, Alaattin' de beni huzursuz eden neydi. Küçük adam diye nitelediğim (Wilhelm Reich in tam da dinle küçük adam ında hitap ettiğini düşündüğüm ) adamcıklardan biriydi. ama toplumda azınlık da sayılmazlardı. sanki ötelediğim başka bir huzursuzluk yaratıyordu ama bende.
sonra anladım, küçük adam yaftasını yapıştırırken tereddüt etmediğim bu küçük adamın, kocaman bir hayali vardı ve hayaline doğru planlı bir yolculuğa çıkıyordu. küçük adamın bile....
beni küçük adamlıktan ayıran neydi ki?

ve yolculuk bu kez sabırsızlık doğurdu içimde.

okumak ya da anlamak için ne gerekir ki? bize benzemediğini düşündüğümüzde mi çekeriz bakışlarımızı ? anlamaya başladığımızda mı tekrar dünyasına gireriz ?
sevemedim ama, anladım Alaattin'i.
okudukça anlamadım
anladıkça okudum


WEZ Format +3. Şuan Saat: 10:37 PM.

Powered by vBulletin® Version 3.8.8
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.