| ||||||||||
|
Serbest Kürsü ve Kadınlarla ilgili haberler Seyahat yazarlarının ilkbahar rotaları Konusunu hayatimdegisti.com Konuğumuz olarak inceliyorsunuz hayatimdegisti.com sitemizde yaşamınızı hemen degistirecek bir cok telkinli hipnoz mp3 vardir tesaduf eseri de buradaysanız mutlaka inceleyiniz üst link TelkinCD tıklayınız AFRODİSİAS Aşk tanrısı aşk mevsiminde sizi bekliyor Yunan mitolojisindeki tarım tanrıçası Demeterin kızı, güzel Persephonenin hikayesini bilir misiniz? Ölülerin tanrısı olan amcası Hades, aşık olduğu Persephoneyi kaçırarak, yerin altındaki dünyada yaşamaya mahkûm bırakır. Anne o kadar üzülür ki, toprak artık ...
ayrıca bu konularda arama yapan konuklarımız var Kadınlarla ilgili haberler telkin cd indir izle İstanbul Kadınlarla ilgili haberler nerededir kimdir Kadınlarla ilgili haberler çekirdek inanç temizliği İzmir bursa Kadınlarla ilgili haberler hipnoz Kadınlarla ilgili haberler olumlama seminerleri eğitimi çaresi tedavisi Kadınlarla ilgili haberler hakkında bilgi bilinçaltı telkin cd telkin mp3 Kadınlarla ilgili haberler kuantum düşünce kitap haberi
![]() ![]() | LinkBack | Seçenekler | Stil |
|
![]() | #1 (permalink) |
Albay Üyelik tarihi: Dec 2008
Mesajlar: 145,988
Tesekkür: 45
92 Mesajinıza toplam 143 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
![]() ![]() | ![]() AFRODİSİAS Aşk tanrısı aşk mevsiminde sizi bekliyor Yunan mitolojisindeki tarım tanrıçası Demeterin kızı, güzel Persephonenin hikayesini bilir misiniz? Ölülerin tanrısı olan amcası Hades, aşık olduğu Persephoneyi kaçırarak, yerin altındaki dünyada yaşamaya mahkûm bırakır. Anne o kadar üzülür ki, toprak artık ürün vermez olur, dünyada kıtlık başlar. En sonunda amca ve anne bir anlaşma yaparlar. Persephone her bahar yeryüzüne annesinin yanına gelecektir. Demeter, her kış bitiminde sevincini, yeryüzünü yeşile boyayarak gösterir. Sonbahar geldiğinde ise Persephone geri dönmek zorundadır. Anne Demeterin hüznü tabiatın renklerine yansır, yeşil yerini sarı ile kahverenginin tonlarına bırakır. Bu ay doğanın uyanışına şahitlik etmek için, elimde kameram, Persephoneye hoşgeldin diyen Anadolunun yollarına attım kendimi. İlk durağım, Büyük Menderes Nehrinin kollarından birinin üzerindeki Afrodisias. Nazilliyi geçtikten sonra, "Afrodisias 38 km" yazan kahverengi tabeladan saptım. Yeşile bezenmiş bir vadide, nar, incir, zeytin ve çam ağaçlarının arasından ilerledim. Karacasuyu geçtikten sonra kendime bir yemek ziyafeti verdim. Pide, menemen, fırında mantar, alabalık, ve ev yapımı reçellerin tadına baktım. Sazıyla yörenin türkülerini çalan, hatta oradaki bir Alman gruba halay çektiren saz ustasını dinledim. Tütün ekilmiş tarlaları geçtikten sonra karşıma Afrodisiasın surları çıktı, ardından da mermere kazılmış şaheserler. Tam karşıda ise tüm görkemi ve bembeyaz zirvesiyle Babadağ duruyordu. Etraf çiçeklerle bezenmiş, doğa adeta coşmuştu. Anadoludaki en eski yerleşimlerden biri olan Afrodisias, Karya, Lidya ve Frigya gibi önemli medeniyetlerin kavşağında yer alıyor. Şehir Romalılara verdiği destek sayesinde özellikle İ.Ö. 2. yüzyılda tarihteki yerini almaya başlamış. Atalarının Afroditten geldiğine inanan Sezar tanrıçanın tapınağına bir altın Eros heykeli hediye etmiş. Hıristiyanlığın, Roma İmparatoru Konstantin tarafından resmi din olarak kabul edilmesi güzellik tanrıçasının popülaritesine gölge düşürmemiş. Yeni dini kabul ettirmek isteyen Hıristiyanlar Afrodit Tapınağını kiliseye çevirmişler. Afrodisiasın adı da "Haçın Şehri" anlamındaki Stavropolisle değiştirilmiş. ANTİK MEYDANDA KÖY KAHVESİ VARMIŞ Birbirini izleyen depremler, istilalar, şehri tarihin sayfalarına gömmüş. Özellikle, 1402de Timurun Anadoluyu yakıp yıktığı dönemden, Afrodisias da payına düşeni almış; bir daha belini doğrultamamış. 1961deki kazılar başlayana kadar Geyre köylüleri tarihi eserlerle iç içe yaşamış. Ardından köy, 2 kilometre ileriye taşınmış. Antik kente girdiğinizde karşınıza çıkan o güzel meydanda eskiden Geyrenin kahvehanesi varmış! Afrodisias, Türkiyedeki en temiz ve düzenli ören yerlerinden. Meydanın hemen sağında mevcut eserlere artık dar gelen müze bulunuyor. Müzenin içinde yontu sanatının olağanüstü örnekleri var. Şehre adını veren güzellik tanrıçası Afroditin heykelleri için ayrı bir salon yaratılmış. Afroditin en ilginç çocuğu Hermafroditmiş. Bilindiği gibi bu terim tıpta çift cinsiyetliler için kullanılıyor. Güzelliğini anneden alan genç adam bir gün Bodrumun girişindeki Bardakçı Koyunda, çırılçıplak denize girmiş, ona aşık olan bir su perisi dayanamayıp denize koşmuş, sonra da genç adama sarılmış ve öylece kalmışlar, sonrasında Hermafrodit ortaya çıkmış! Afrodit aşk tanrıçası olunca aşk meşk durumlarını alevlendiren her türlü ilaca da afrodizyak denilmiş. ANADOLUNUN EN BÜYÜK STADYUMU National Geographicin kazılarını desteklediği antik şehirde, müzenin solundan devam ederseniz bir yuvarlak çizip aynı noktaya gelebilirsiniz. İlk göreceğiniz eser 8 bin kişilik tiyatro. Orkestra çukurunu yükseltip, gladyatör ve vahşi hayvan dövüşleri de organize etmişler. Tiyatronun arkasındaki tepeden şehri panaromik olarak görebiliyorsunuz. Aşağıda Agora dedikleri Pazar Yeri, onun hemen arkasında da 2. yüzyıldan kalma Hadrian Hamamları görülüyor. Frigidarium (Soğukluk), Tepidarium (Ilıklık) ve Caldarium (Halvet) bölümlerinden oluşan hamamların içinde bir yazıt bulmuşlar: "Değerli eşyalarınızı kabinlerde bırakmayın!" Bizans döneminde Piskopos Sarayı olarak kullanılan binanın yanında şehrin en zarif yapısı, Odeon bulunuyor. 1700 kişilik bu tiyatroda konserler verilmiş, münazaralar yapılmış, binada belediye meclisi toplanmış. Hemen arkadaki Afrodit Tapınağının 40 kolonundan geriye sadece 14 tane kalmış. Her ne kadar tapınağın inşaatı İ.Ö. 1. yüzyılda başlamış olsa da burada Afrodite tapınma geleneği yaklaşık 2700 yıl öncesine kadar gidiyor. Afrodisias çok sayıda filozof yetiştirmiş, entelektüeli bol bir şehir. Dönemin Felsefe Okulu tapınağın yanında. Tapınak doğrultusunda yürüdüğünüzde karşınıza şehrin en görkemli yapısı çıkıyor. Anadolunun en büyüğü, dünyadaki en iyi korunmuş stadyum 1900 yıllık, 30 bin kişi alıyor. Değişik gruplara özel yerler ayrılmış. Stadyumun arkasında İ.S. 350li yıllarda yapılan 3,5 kilometrelik şehir surları var. Meydana dönmeden önce göreceğiniz son eser ise ihtişamlı Tetrapylon. Dört sıra halinde dörtlü kolonlardan oluşan bu anıtsal kapı, tapınağa giden yolun üzerinde inşa edilmiş. Yanında şehirdeki kazılara otuz yılını veren Prof. Kenan Erimin mezarının bulunduğu bu yapı insanda hayranlık uyandırıyor. Üzerinde Erosun ve Zafer Tanrıçası Nikenin kabartmalarının olduğu mermer blokların ağırlığını düşündükçe, Romalıların inşaat tekniklerini bir kez daha takdir ediyorsunuz. Gezegenlerin adları bir istisna dışında, Roma tanrı ve tanrıçalarından geliyor ve bunlardan bir tanesi de Afroditin Roma dönemindeki adı olan Venüs. İstisna olan tek gezegen ise üzerinde yaşadığımız ve geçmişte bu tanrı ile tanrıçalara tapınılan dünyamız! Reyan TUVİ DATÇA Akdeniz ile Ege buluşur da, baharı güzel olmaz mı? Halikarnas Balıkçısı Cevat Şakir, Datçanın havası hakkında, "İklim tam insan boyutundadır. Sıcağı da soğuğu da, insan tahammülünü aşmaz. İklimi paltoyla, sobayla ya da yelpazeyle düzeltmeye gerek yoktur" diye yorum yapmış, tarihçi Strabon ise, "Tanrı çok sevdiği kullarını uzun ömürlü olsunlar diye Knidosa (Datça) gönderir" demişti. Kuzeyine Egeyi, güneyine Akdenizi almış Datça Yarımadası, sanıldığının aksine, haziran - ağustos ayları dışında en güzel zamanlarını yaşar. Rutubetsizdir, oksijeni boldur. Datçalılar der ki; "Datçada yaz biter bahar gelir, bahar biter yaz gelir." İlk yağmurlarla birlikte, "karavilla" denen salyangozlar toplanır, herkes sevmese de, senede bir baharda salyangoz yemenin iyi olduğuna inanılır. Datçada bahar, şubatta badem ağaçlarının çiçek açmasıyla başlar. Yarımadaya adeta kar yağar. Fonda mora çalan dağlar vardır. Türkiyenin en leziz bademini yaratan ağaçların açmasıyla birlikte Datçanın bitki örtüsünü dağ laleleri (anemon), süsenler, papatyalar, Datça papatyası, gelincikler, orkideler ve türlü türlü bahar çiçekleri kaplar. Datçada doğal orkide olduğu bilinmez. Oysa ki 12 çeşit orkide vardır. Mart gelir gelmez köylüler sepetlerine doldurdukları çağlaları pazarda satmaya götürürler. Nisanda tarlalar gelinciklerle kırmızıya boyanır, anemonlar açar. Nisan ayında uçurtma şenliği yapılır. Uçurtmasını kapan Datçanın yüksek tepelerinde alır soluğu. Bir geleneğe dönüşmüştür adeta Datçada uçurtma uçurtmak. Mayıs papatyaların ayıdır. Hiçbir yerde göremeyeceğiniz bu yöreye ait papatyalar vardır. İnsan boyuna yaklaşırlar. Yaprakları dışarıdan içeriye doğru beyazdan koyu sarıya döner. Birinci derece doğal sit alanı olan 6 milyon yıllık, 6 kilometre uzunluğundaki Gebekum fosil kumulu da hayat belirtileri gösterir baharda. Yeşil bukalemunlar, renkli böcekler, yer sıçanları ve burada yuva yapan tam 19 kuş türü bahara uyanır. Datçaya bahar gelince dağlardan özel otlar toplanır. Özel mezeler, gözlemeler bu otlarla yapılır. Sarı ot, sirken, papatya, ebegümeci, ısırgan, turp otu, arapsaçı, çibez, şevketibostan, hardal otu bunlardan bazıları. Köy ekmeği, şarap, zeytinyağı hep vardır. Bir zeytin ağacının altında, kekik kokuları eşliğinde yapılan bahar piknikleri bambaşkadır. Böreğin otunu, çorbaya konulan dağ nanesini ya da çay için narpızı, adaçayını, ısırganı insan hep kendisi toplar Datçada. Yürüyüş ve ![]() Fatih TÜRKMENOĞLU KUZEY EGE Ben her bahar áşık olurum Kaz Dağlarını turlarım "Baharda nereye gitmek gerekir" sorusu benim de kafamı kurcalar. "Şöyle iyice Akdenizin doğusuna doğru uzanıp, bakir denizde saatlerce yüzeyim" diye geçer aklımdan sıklıkla. Kimseciklerin olmadığı kumsallarda yürürüm, hala serince olan denizle bütünleşir, kavrulmadan da evime dönerim. Ama yok; hep cayarım. Her zaman. "Bahar" tanımıma uymaz. O "yeniden doğuş"; o "canlanış", o "tamam işte, her şey sil baştan başlıyor" duygusunu bir türlü resmedemez. Bu mevsim, Akdenizin doğusu basbayağı yazdır bana göre. Evet nem daha bindirmemiştir, evet daha nefes alınamaz hale gelmemiştir; ama yazdır işte. Safranbolu şahane, Kapadokya nefes kesici, Ege mükemmel... Dünya başkentleri renklenmiştir, İstanbul festivallerle canlanmıştır... Ama "bahar" olunca, benim için ille de Kaz Dağları. Biraz Çanakkale, biraz Altınoluk, ardından Ayvalık. Akşam karanlığı basınca, insan şöyle bir ürperecek; bir mont, bir hırka alıverecek. Geceler soğukça, ıslakça olacak. Gündüz rengarenk çiçekler bir cümbüş sunacak. Körpe dallar boynunu uzatacak, küçücük yapraklar sağa sola el uzatacak. Çiğ taneleri o yapraklardan toprağa damlayacak... Bunlar da ancak Marmara ve Egenin kucaklaştığı yerde yaşanıyor. Ağaçlar, çiçekler, böceklerle ille Kaz Dağları; ille Çanakkale Gelibolu. Henüz döndüm, birkaç gün içinde gene gidiyorum. O eşsiz manzarayı, o benzersiz havayı kaçırmak istemiyorum. Kuzeyini ve güneyini; Kaz Dağlarının her tarafını dolaşmayı arzuluyorum. 1774 metredeki zirvesine kadar çıkıp, mitolojideki adıyla İda Dağının her köyünde yürümek istiyorum. Şimdi kimbilir şelaleler ne güzel olmuştur, Hasan Boğuldu gürül gürül akıyordur... Sonracığıma bolca zeytinyağı, biraz Adatepe, biraz Akçay, Altınoluk, Edremit. Kaz Dağlarında Bağlı, Akçakoyun, Karaaydın köylerinde, yani kuzeyde dolaştım bu sefer. Romanlarla göbek attım, çocuklarla oynadım, koyunları okşadım. At bindim, ok attım, saatlerce yürüdüm. Ormancılarla oturdum, kekik çayı içtim, "gençlerimiz aç mı kalsın, tabii maden açılsın" diyen köylülere "sürdürülebilir ekonomi" konusunda elimden geldiğince, dilim döndüğünce bilgi verdim. Sonra Çanakkaleye, Gelibolu Yarımadasına geçtim. Aman yarabbi; o ne güzellik. Aklım oynadı, yüreğim sızladı. Kilitbahir Kalesinden göz alabildiğine baharı seyrettim. Bigalı Köyünde saatler geçirdim, aydınlık suratlı ve sıcacık yürekli köylülerle sohbet ettim. Şehitliklerde açan çiçeklerle baharı kokladım. Çanakkaledeki sergide, 17 yaşında ölen oğlunun ardından yazdığı veda mektubuyla, Bektaşi Dedeye ağladım... "Anan inanmadı öldüğüne yiğidim" diyor Bektaşi Dede. "Hep kapı önünde bekledi, bekledi... Sonra rüyasında söylediler, öldü dediler, o zaman çok ağladı..." Ah be bahar! Hayatının baharında toprak olanlar mı acep buraları böylesine büyülü yapmış? O "ruhun ağırlığı 21 gramdır" hikayesinden midir bu ağırlık, bu hüzün, bu coşku? İşte gene zihnimin arkasından geliveren dizeler: "Eğil de kulak ver, bu sessiz yığın, bir vatan kalbinin attığı yerdir!" Anıtlar, meçhul askerler, Marmara, Ege, karşımda Gökçeada, Bozcaada, arkamda meşhur Kaz Dağları. Seyit Onbaşı 276 kiloluk mermiyi taşımış da, ben bu hatıraların ağırlığını taşıyamıyorum. Taşıyamadığım nedir, aslında onu da bilemiyorum... Dünyanın en önemli boğazlarından birine, Çanakkale Boğazına bakıyorum. Troya Savaşını ve Çanakkale cephesiyle 1. Dünya Savaşını düşünüyorum. "Homerosun İlyadasını alsam elime de, gelsem buralarda okusam" diye aklımdan geçiriyorum. Genlerimle taşıdığım bütün coşkuları, hüzünleri, korkuları ve tekrar doğuşları yaşıyorum. Ben her bahar aşık oluyorum. Kaz Dağları ve Geliboluda turluyorum; yaşamın devamlılığına, insanın hiçliğine, hayatın önemsizliğine, bir küçük dağ menekşesinin nazına aşık oluyorum. Ben her bahar biraz yok oluyorum; biraz yeniden doğuyorum. Ben her bahar bu topraklarda bağır çağır ağlıyorum. Mehmet YAŞİN KAPIDAĞI YARIMADASI Her döndüğünüz virajda farklı bahar tablosu Bahar gelince yerimde duramam. Hemen yollara düşüp, doğanın canlanmasını, çiçeklerle bezenmesini seyretmeye giderim. Bu bahar rotamı Kapıdağı Yarımadasına çevirdim. Aslında hiç aklımda yoktu. Kaz Dağlarına gidiyordum. Bandırmaya giden feribotta, yol haritasını incelerken gözüme çarptı. Tam yolumun üstündeydi. Bugüne kadar görmediğim bu coğrafyayı keşfedebilmek için, önüme çıkan fırsatı değerlendirmeliydim. Yanıma aldığım harita oldukça yeni tarihliydi. Burada belirtildiğine göre, yol Erdekte bitiyordu. Oradan öte köy yolu dahi görünmüyordu. Ama haritaya inanmadım. Erdekte hiç oyalanmadım. Kent görünümüne bürünmüş bu kasabayı, bir baştan diğer başa hızla geçtim. "Ocaklar, Narlı" yazılı tabelanın gösterdiği istikamete doğru gaza bastım. Güzel bir yoldu. İki tarafta kah zeytin, kah meyve ağaçları yer alıyordu. Bazen de asırlık çınarlar, yolun üstünde ağaçtan tüneller oluşturuyordu. Yer yer bozuk olmasına rağmen ortalama asfalt bir yoldu. Denizle kol kola ilerliyordu. Haritaya inansaydım, bu güzelim yolu, hep yok sayacaktım. BAHAR HAZIRLIĞI Bir süre sonra, deniz kıyısında sakin bir belde çıktı karşıma: Ocaklar. Köyün meydanına indim. Hummalı bir faaliyet vardı. Kayıklar kıyıya çekilmiş boyanıyor, iskele üstünde balıkçılar yırtık ağlarını tamir ediyor, pansiyoncular ve kıyıdaki restoranlar, bir süre sonra başlayacak mevsim için yerlerini hazırlıyordu. Tüm bu yazdıklarıma bakıp, Ocakları gözünüzün önüne getirirken, aklınıza Ege ve Akdenizdeki yazlıkçı yerleşim yerleri kesinlikle gelmesin. Hayalinizi yanıltmak istemem. Ocakları anlatabilmek için şu tanımlamaları kullanabiliriz: Pencerelerin önü, tenekelerin içine dikilmiş rengarenk sardunyalarla süslüydü. Kadınlar kapı önlerinde oturmuş, bir yandan çeyiz için dantel örerken bir yandan da sohbet ediyordu. Erkek çocuklar, kırık dökük ![]() ![]() Ocaklar köyünde ilk kez, zeytin ağacının dallarının denizin dalgaları ile oynaştığını gördüm. Zeytin ağaçları burada, Salkım Söğütün suyla olan aşkına özenmişçesine denize dal uzatmışlardı. Nasıl uzatmasınlar ki!.. Deniz, turkuvaz rengi ile, sanki "gel beni iç" dercesine berrak, temiz ve güzeldi. Ocaklardan sonra yol, biraz virajlandı, biraz tepelere çıktı ama hiç deniz kıyısını terk etmedi. Şimdi, tepelerin görüntüsüne "pastoral" bir anlatım getireceğim. Bu anlatım, tüm Kapıdağı Yarımadasının denize bakan yamaçlarını tarif etmekte geçerli olacaktır. Yamaçlar sanırsınız ki, çiçeklerle süslenmek için bir peyzaj mimarına emanet edilmişti. Sarı katırtırnakları, kırmızı gelincikler, beyaz yapraklı sarı ortalı klasik papatyalar, ortası da yaprakları da sapsarı olan papatyalar, mor çiçek açmış bayır dikenleri, pembe çiçeklere gebe öbek öbek çalılar... Bunca renk öylesine ahenkli yerleştirilmiş ki, hayran olmamak elde değildi. Tüm bu "renkahenge" bir de kuşların şarkılarını eklemenizi önereceğim... YAZARSAN BOZULUR Ocaklardan sonra Narlı Köyüne vardım. Köy görünmeden önce bir tilki fırladı önümden. Ardından bir yılan, toprak yoldan aşağıya kaydı. Köyün içinde de iki kaplumbağanın yolu geçmesini bekledim. Ama öylesine yavaş hareket ediyorlardı ki, dayanamadım, arabadan inip, onları gidecekleri istikamete taşıdım. Her virajdan, her tepe tırmanışından sonra baharın bir başka güzelliği karşıma çıkıyordu. Arabamın hızı bu yüzden, biraz evvel karşıma çıkan kaplumbağalardan pek farklı değildi. Her manzarayı görüntülemek niyetindeydim. Bu renk cümbüşünü, sanki bir daha göremeyecekmişim gibi film karelerinde dondurup, saklamak istiyordum. Bir başka tepede, üstünde, İngilizce aşk sloganları ve çiçekler çizili fener binasını geçtikten sonra, İlhanlar köyüne indim. Öğle olmuştu. Yemeği burada yemeyi planlıyordum. Deniz kıyısında bir masaya oturdum... SARDALYA ZİYAFETİ Balıkçılar sabah sardalya çekmişlerdi. Tek müşteri olmanın bütün avantajlarını kullanıp, mangalı masanın yanına istedim. Kahvenin çardağından topladığım asma yapraklarının arasına sardalyaları yerleştirip, ızgaranın üstüne dizdim. Garson çocuğu, biraz önce önünden geçtiğim tarlaya gönderip, körpelerinden 5-10 tane taze soğan söktürdüm. Bir de fırından yeni çıkmış, kabuğu sert içi pamuk gibi yumuşak ekmekten bir kaç dilim istedim. Yolcu olduğum için, bu lezzetlerle birlikte sadece soğuk su içmek zorunda kaldım. Daha sonra sırasıyla Büyükova, Doğanlar, Turan köylerine uğradım. Buralarda gördüğüm güzellikler de, yukarıda anlattıklarımın aynısıydı. Bahar buralarda tüm güzelliğini cömertçe sergilemişti. Amacım, yarımadayı tam olarak dolaşıp, diğer uçtan Bandırmaya çıkmaktı. Ama olmadı. Turan köyünde kime sorduysam yola devam etmemem konusunda beni uyardı. Ben de buradan, yarımadanın tam ortasından geçip, Erdeke ulaşan yola saptım ve yarım da olsa turu tamamladım. Hürriyet Saffet EMRE TONGUÇ Kaynak: Alıntıdır
Bir site olsa onu bulanların uykuda dinledikleri mp3 ler ile hayatları değişse… Bir site olsa onu bulanlar hipnoz olmadan sadece subliminal mp3 leri yükleyip ve uykuda dinleyerek hayatlarını değiştirseler. Bu fikir 1995 yılında yani 25 yıl önce çıkmıştı. 15 yıl önce ise bu mp3 lerin kişiye engel olan çekirdek inançlara göre hazırlanması yani cekirdekinanc.com fikri oluştu Tam olarak değil. Öncelikle size engel olan 0-11 yaş arası oluşan bilinçaltı kayıtlarınız yani çekirdek inançlarınız bulunur. Sonra bu çekirdek inançlarınızın pozitif halleri olumlamalar isminize özel olarak mp3 lerin ve müziğin içine gizlenir. Siz de uykuda ya da uyanıkken bu mp3 leri dinleyerek sonuç alırsınız. Çocukluğunuzda size söylenenlerin tam tersini dinlediğiniz kayıtlarla binlerce kez bilinçaltınıza yerleştirmiş oluruz. Hayatınızda hep aynı şeyler tekrar ediyorsa. İlişkilerde hep aynı şeyleri yaşıyorsanız... Aşırı fedakar bir yapınız varsa ve bu sanki göreviniz haline geldiyse. Birilerini kurtarmaya çalışıyorsanız. Paranızın bereketi yoksa sürekli gereksiz harcamalar çıkıyorsa birikim yapamıyorsanız. Hayır demekte zorlanıyorsanız. Odaklanmakta bir şeyleri devam ettirmekte sorun yaşıyorsanız. İlişkilerde mıknatıs gibi sorunlu kişileri çekiyorsanız. İş hayatında iniş çıkışlar sürekli oluyorsa. Ertelemeleriniz fazla ise. Aşırı kontrolcü ve garantici bir yapınız varsa kaygı düzeyiniz yüksekse hep en kötü ihtimali düşünüyorsanız ve şanssızlıkları sorunlu olayları ve sorunlu kişileri hayatınıza çekiyorsanız çocuk yaşta oluşan çekirdek inançlar hayatınızı yönetiyor olabilir. |
![]() | ![]() |
Bookmarks |
| |
Serbest Kürsü ve Kadınlarla ilgili haberler Seyahat yazarlarının ilkbahar rotaları Konusunu hayatimdegisti.com Konuğumuz olarak inceliyorsunuz hayatimdegisti.com sitemizde yaşamınızı hemen degistirecek bir cok telkinli hipnoz mp3 vardir tesaduf eseri de buradaysanız mutlaka inceleyiniz üst link TelkinCD tıklayınız AFRODİSİAS Aşk tanrısı aşk mevsiminde sizi bekliyor Yunan mitolojisindeki tarım tanrıçası Demeterin kızı, güzel Persephonenin hikayesini bilir misiniz? Ölülerin tanrısı olan amcası Hades, aşık olduğu Persephoneyi kaçırarak, yerin altındaki dünyada yaşamaya mahkûm bırakır. Anne o kadar üzülür ki, toprak artık ...
ayrıca bu konularda arama yapan konuklarımız var Kadınlarla ilgili haberler telkin cd indir izle İstanbul Kadınlarla ilgili haberler nerededir kimdir Kadınlarla ilgili haberler çekirdek inanç temizliği İzmir bursa Kadınlarla ilgili haberler hipnoz Kadınlarla ilgili haberler olumlama seminerleri eğitimi çaresi tedavisi Kadınlarla ilgili haberler hakkında bilgi bilinçaltı telkin cd telkin mp3 Kadınlarla ilgili haberler kuantum düşünce kitap haberi