Allerjinin Doğuşu
 

Allerjinin DoğuşuAlerjinin bazı özelliklerini gösteren bir durum, vücutta yalnız bir koşulda, bağışıklık sisteminin parazitleri yok etmeye çalıştığı durumda ortaya çıkmaktadır. Örneğin, vücut hem alerjenlere hem parazitlere cevap verirken, immunoglobulin E türünden antikorlar oluşturur, yani kanda yüksek miktarda immunglobulin E alerjik astımlılardan başka, barsak parazitleri bulunan kişilerde de saptana bir bulgudur. Bağışıklık sistemimiz, başka etkenlerle, örneğin bakterilerle savaşırken, başka türden immunoglobulinler yapar (immunglobulin G, M gibi)

Bu düşünceye göre, alerji, parazitlerle savaşta vücuda yardım için doğmuştur. Genetik yapıları sayesinde bağışıklık sistemleri ile parazitlere etkin bir şekilde saldırabilen insanların hayatta kalma olasılığı artmıştır ve bu insanlar böyle bir savunma mekanizması olmayan insanlara göre daha uzun yaşamışlardır. Dolayısıyla da, bu insanlar daha çok çocuk yapabilmiş ve bu çocuklar 6da bu yararlı genleri yine çok sayıda olan kendi çocuklarına geçirmiştir. Sonuç olarak insanlarda parazitlere karşı savunma yeteneği yaygınlaşmıştır. Ama, aynı bağışıklık sistemi artık parazitlerle sarşılaşmayan insanlarda, vücudun zararına da olza zararsız bazı maddelere karşı tepki gösterir olmuştur.

Bu görüşü destekleyen bir başka olay da, alerjik hastalıkların gelişmiş ülkelerde, geri kalmış ülkelere göre daha fazla görülmesidir, çünkü gelişmiş ülkelerde sağlığı koruyucu yöntemler parazitlerle karşılaşma olasılığını son derecede azaltmıştır.

Hatta, bir toplumda alerjik hastalık sıklığının o toplumun gelişmişlik düzeyini gösteren bir parametre olduğu bile ileri sürülmüştür. Bir ülke ne kadar gelişmiş ise, o ülkede alerjik hastalıklar o kadar fazla görülmektedir. Gelişmişlik düzeyi düşük olan topluluklarda ise, örneğin Amerikada Kızılderililerde ve eskimolarda, astım hastalığına çok az rastlanır.