Hayatimdegisti.com kişisel gelişim ritmotrans telkinli Cd'leri

Hayatimdegisti.com kişisel gelişim ritmotrans telkinli Cd'leri (http://www.hayatimdegisti.com/forum/index.php)
-   Kadınlarla ilgili haberler (http://www.hayatimdegisti.com/forum/forumdisplay.php?f=582)
-   -   Beethovenı Anlamak – Dar Alanlı Bir Biyografi (http://www.hayatimdegisti.com/forum/showthread.php?t=486053)

Bluesky24 10-04-2010 12:11 AM

Beethovenı Anlamak – Dar Alanlı Bir Biyografi
 




Beethovenı Anlamak – Dar Alanlı Bir BiyografiAgnieszka Holland Beethovenı Anlamakta, genelde yaşam öyküsü bütünüyle perdeye aktarılan Ludwig van Beethovenın yaşamının son yıllarına, sanatçının en aksi ve sanatının en dorukta olduğu döneme odaklanıyor. Müzisyenin işitme duyusunu yitirdiği dönemde yazdığı 9. Senfoninin yolculuğu filmin ana iskeletini oluşturmuş. Beethovenın nota kopyalarını çıkartmak için hevesle dehayla çalışmaya koyulan, besteci olma hayalleriyle yanıp tutuşan Anna Holtz (Diane Kruger) karakterinin müzisyenle ilişkisi ve dehanın müziğini anlamakta çıktığı yolculuk, bizim Beethovenın karmaşık dünyasına penceremiz oluyor. Ed Harrisin Beethoven yorumu şimdiye kadarkiler arasında hatrı sayılır bir yeri hakediyor.

Biyografik filmlerde seçilen öznenin hayatının belirli bir dönemine yönelmek artık moda oldu. Malum, tüm insanlığa mal olmuş bir figürü canlandırmak için hayatını beşikten mezara izlemek ne anlamlı ne de gerekli. Ancak bu yöntem beraberinde ciddi bir zorluk da getiriyor: bu kısa ve özel yaşam dilimi öyle bir seçilmeli ki, izleyici bu dönemden hareketle koca bir hayatı hissedebilmeli, koca bir evrimi dolu dolu yaşamalı. Beethovenı Anlamak doğru bir zaman aralığında geçiyor olsa da, kurduğu açılımın bütün bir kişiliğe yansıması zayıf. Öyle ki, Beethovenı doyurucu bir şekilde anladığımız yalnızca üç sahne/bölüm var: Beethovenın ruhsal ve fiziksel durumunu gördüğümüz Holtzla olan sahnelerinden parçalar; Beethovenın müzikal dehasının keyfini çıkardığımız 9. Senfoninin icrası; Beethovenın deliliğine şahit olduğumuz, Holtzun nişanlısını rezil ettiği sahne.

Genel olarak kuru, ve kurgusal olarak boşluklu bir yapıya sahip olan filmde kimi ilginç diyaloglar yok değil. Örneğin Beethovenın Tanrının bir elçisi olarak insanlara Onun müziğini getirdiğine ilişkin inancı Harrisin güçlü performansıyla tüylerimizi diken diken etmeye yetiyor. Öte yandan kurmaca bir karakter olan Holtzla kurulan duygusal ilişki fazlasıyla yüzeysel ve sevimsiz duruyor. İkili arasındaki yakınlaşma sahneleri, Beethovenı savunmasız ve daha ‘insansı göstermektense filmin inandırıcılığını zedelemiş.

Yeri gelmişken filmin Beethovenın bilinen geçmişine sadık kalmadığına dair eleştirilerden bahsedelim. Bir figürü yeniden hayata getirmenin güçlüğü göz önünde bulundurulursa, yönetmen ve yazarların hikayeye kurmaca araçlar ekleyerek kendilerine verimli çalışma alanları oluşturmaları elbette ki doğal. Örneğin, gerçeklerin aksine filmde anlatılan dönemde Beethovenın tamamen sağır olmayışı öyküyle ilgili olarak bizi yanlış yönlendirmiyor; Holtzun varlığı filmde Beethoven hayranlarının ve meraklılarının yerini dolduran bir vasıta.

Bununla birlikte, asıl filmin otantikliğini bozan, izleyiciye içine girebileceği bir atmosfer hazırlanmasını engelleyen problem, filmin Almanca yerine İngilizce çekilmesi. Günümüz sinemasında, öykü kahramanlarının asıl dilinin kullanılmasına giderek daha çok dikkat ediliyor; doğallık her zamankinden daha çok ön planda. Hollandın böyle önemli bir detayı –kimbilir gişe kaygıları, yapımcılarla olan anlaşmazlıklar, ya da Harrisin projedeki varlığı nedeniyle– feda etmesi üzücü.

Anthony Hopkinsin de düşünüldüğü bu kaçırılmayacak rol, Ed Harrisin ellerinde ustalıkla değerlendirilmiş. Harris Beethovenın sadece sinirli ve kaba tarafını değil, çocuksu heyecanını da perdeye taşımış; sanatçının dengesiz ruh hallerini şık nüanslarla yansıtmış. Diane Krugerın özellikle Beethovena orkestra şefliğinde destek olduğu sahnedeki kukla-vari performansı, genel olarak ruhsuz ve acemi duruşu, Harrise eşlik edebilecek kapasitede olmadığının göstergeleri.

Filmin bitiminde Beethovenı ne kadar anlamış oluruz bilemiyorum ama Beethovenı Anlamak izleyiciyi sarsmaktan, Beethovena yepyeni bir ilgi ve merak uyandırmaktan uzak. Film, Harrisin performansıyla ilgili merakınızı gidermek; Bernard Haitinkin şefliğinde Amsterdam Concertgebouw Orkestrasından 9. Senfoniyi dinlemek; Stephen Kovacevich ve Vladimir Askenazy gibi piyanistlerin, Roger Tapping, Andras Fejer, Robert Holl gibi müzisyenlerin Beethoven icralarını duymak için güzel bir çalışma. Ancak daha önce Nixon (Oliver Stone, 1995) ve Ali (Michael Mann, 2001) gibi senaryolarıyla tanıdığımız Stephen Rivele ve Christopher Wilkinsondan, derin araştırmalarının tadına varabileceğimiz sahneler, daha hareketli ve heyecan uyandırıcı buluşlar ve daha güçlü diyaloglar beklerdim.

Selin Sevinç

selinlesinema@gmail.com



Selin Sevinç'in tüm sinema yazılarına filmbutik.net'ten ulaşabilirsiniz!...


WEZ Format +3. Şuan Saat: 08:48 PM.

Powered by vBulletin® Version 3.8.8
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.