Hayatimdegisti.com kişisel gelişim ritmotrans telkinli Cd'leri

Hayatimdegisti.com kişisel gelişim ritmotrans telkinli Cd'leri (http://www.hayatimdegisti.com/forum/index.php)
-   Kadınlarla ilgili haberler (http://www.hayatimdegisti.com/forum/forumdisplay.php?f=582)
-   -   Kara Kitap (http://www.hayatimdegisti.com/forum/showthread.php?t=486051)

Bluesky24 10-04-2010 12:10 AM

Kara Kitap
 




Kara KitapHollandalı yönetmen Paul Verhoeven, Hollywoodda yaptığı Temel İçgüdü (1992), Showgirls (1995), Yıldız Gemisi Askerleri (Starship Troopers, 1997) ve Görünmeyen Tehlikenin (Hollow Man, 2000) ardından, 25 yıl aradan sonra Kara Kitap adlı filmiyle memleketine dönüş yapıyor. Kara Kitapta 1944 sonrası Hollandası, pişmiş tavuğun başına gelmeyenlerin Rachel Stein (Carice van Houten) adlı bir Yahudinin başına geldiği, casusluk, korku, yokoluş, güvensizlik, benliğin yitirilişi, hiçlik, intikam, hırs, ve tutku temalarının bolca bulunduğu bir öyküde anlatılıyor.



Bu yıl nedense dünya sinemasında bolca işlenen II. Dünya Savaşı, her söyleyecek çok farklı bir şeyi olmayan filme konu edildiğinde, izleyicilerin boğulma aşamasına geldiğine sık sık tanık oluyorum. Kara Kitap öncelikle tutarlı temposu ve her daim ilerleme kaydeden olay örgüsü sayesinde sıkıcı kategorisinden sıyrılıyor. Ama yine de neden yine bir Yahudi direniş hikayesi diye sormadan edemiyor insan.



Kara Kitapın onu biraz olsun farklılaştıran özelliği, bu kez –hatta belki de ilk kez– Yahudi direnişçilerinin de vahşi ve aşağılayıcı işkence metodları konusunda Hollandalı ve Alman askerlerden geri kalmadığını cesurca göstermesi. Böylece Verhoeven savaşın, kimin başlattığı, kimin haklı/haksız olduğu ve de ne uğruna savaşıldığından bağımsız olarak, insan değerinin tüm taraflar için sıfırlanmasına neden olan, en nihayetinde yıkıcı ve parçalayıcı bir güç olduğuna dokundurmuş oluyor.

Verhoeven öyküsünü koca bir flashback şeklinde kurgulamış. Öykünün sonunu filmin başında görüyor, sonra da kahramanımız Rachelı o noktaya getiren olaylar zincirini takip etmeye koyuluyoruz. Belki hikayenin sonunu bilmesek filmin bütünü çok daha maceralı ve gerilimli olacaktı. Öyle sanıyorum ki Verhoeven bu gerginliği öyküden çekerek izleyicinin aklını aksiyondan alıp gerçekleşen olayların derinlikli çözümlemesine yöneltmek istedi. Bu yöntemin bu tema için gerekli bir tavır olduğunu varsayarsak bile, karakterlerin mütemadiyen iyiden kötüye, kötüden iyiye dönüştüğü, ve bu sırada ölüp yerlerini yenilerine bıraktığı öykünün dönüm noktalarının etkisi ve cazibesi her halü karda tartışılır. Ek olarak bu kurgu yapısının filmin kimi sıradan diyaloglarını ve gevşek montajını kamufle edebilecek heyecanı uyandırmadığını da söyleyebilirim.



Verhoeven sinemasında alışık olduğumuz bir unsurdur her şeyin en direkt yoldan anlatılması. Kara Kitap da bizi yanıltmıyor; filmde çıplaklık da, iğrençlik de, çatışma da, hayaller ve kırgınlıklar da fazlasıyla ortada; izleyicinin hayal gücünü besleyecek çağrışımlı ince detaylar yok. Olayların vuruculuğunu desteklemek için bu aşikar ve ‘gerçekçi (?) anlatım benimsenebilir belki, ama izleyicinin entellektüel ihtiyacını doyuracak metaforik çözümlemeler, düşündürücü sessizlikler, eksik ya da üstü kapalı sözler, bakışlar, anlar filmin bunaltıcı tekrarlarını, yavan dışavurumlarını dindirebilirdi. Öyle ki filmin sonlarına doğru, van Houtenin her üç sahneden birinde boy gösteren göğüsleri bir yana, ölüme karşı bile duyarlılığımızı yitiriyoruz.

Paul Verhoeven Hollywood sinemasının mutfağından geçmiş bir yönetmen olarak bu sinemanın aksiyon/gerilim geleneğini miras almış kuşkusuz. Hollywood sinemasının matematiği ve derli topluluğu Kara Kitapta da kendini hissettiriyor. Şiddet ve çıplaklık kimi zaman boğucu da olsa yerli yerinde; kurgu ve aksiyon yüksek tempolu ve dinamik; setler ve kostümlerin öne çıktığı yapım tasarımı usulüne uygun tasarlanmış; teknik krediler beklentileri karşılıyor. Carice van Houtenin ödüllü oyunculuğu kendinden söz ettireceğe benziyor; Sebastian Koch ve Thom Hoffman van Houtenin zarif güzelliğine şık komplimanlar getirmişler.



Tüm bu değerler filmin seyirciyle buluşmasında şüphesiz artı puanlar getiriyor. Ben yine de sinemasal arayışlar içindeki izleyiciye bildirmek isterim: karşımızda eski moda bir sinema var. Ama ilgiyle sürecek iki saat, bir II. Dünya Savaşı macerasına daha niye gitmesin...

Selin Sevinç

selinlesinema@gmail.com


WEZ Format +3. Şuan Saat: 02:38 PM.

Powered by vBulletin® Version 3.8.8
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.