![]() |
26. Altın Laleler 26. Altın Laleler14 Nisan Cumartesi gecesi Lütfi Kırdar Uluslararası Kongre ve Sergi Sarayında düzenlenen gecede, 26. Uluslararası İstanbul Film Festivalinin dağıttığı Altın Laleler sahiplerini buldu. Zuhal Olcay[/b]ın sahne aldığı ödül törenini Özge Özberk[/b] ve Halit Ergenç[/b] sundu. Tören sonunda, bu yıl Kapanış Galası olarak belirlenen Steven Soderbergh[/b]in İyi Alman[/b] adlı filmi gösterildi. Gecenin Sinema Onur Ödülü[/b], bu yıl festivalde filmlerinden güzel bir seçkinin yer aldığı Gus Van Sant[/b]a verildi. Amerikan bağımsız sinemasının baş taçlarından bol ödüllü yönetmen, henüz sadece 55 yaşında olmasına rağmen –sanıyorum öncelikle festivale katılımı nedeniyle– festivalden onur ödülüyle döndü. Festival yazılarımda bolca ve övgüyle değindiğim her daim kendine has İskandinav sinemasından seçkin bir örneğin bu yıl Altın Laleyle onurlandırılmasından büyük sevinç duydum. Norveçli genç yönetmen Joachim Trier[/b]den Tekrar[/b], bahsettiğim mizahi dil, cesur estetik kararlar ve orijinal karakterler aracılığıyla filme o az rastlanır ruhu vermiş. Zaman zaman öykünün dramatik etkisinin, yönetmenin stilistik hedeflerine boğularak düştüğünü vurgulamıştım. O halde, festivalde öykü yapısı ve estetiği açılarından benzer çağrışımlar yapan Delicesine[/b], Zamana Güzellik Kat[/b] ve Ağlama Sanatı[/b] gibi filmlerin, derli topluluklarını da göz önünde bulundurarak, bu ödülün yakın rakipleri oldukları söylenebilir. Görünüşe bakılırsa, iyi bir sinemanın tarifinde ilk kriter olduğu anlaşılan o hafif bulanıklık, o estetik karmaşa, o dolaylı ruhaniyet, Tekrarın yıldızının bu denli parlayışının başlıca nedenleri. Yukarıda saydığım filmlerin ödülü daha çok hak ettiği fikri çıkarılmasın söylediklerimden; amacım ödül kararlarını mantıklı bir zemine oturtmak. Nitekim Tom DiCillo[/b]nun Delicesine[/b] ile aldığı Jüri Özel Ödülü ve Peter Schønau Fog[/b]un Ağlama Sanatı[/b] ile aldığı Uluslararası Film Eleştirmenler Birliği FIPRESCI ödülü bu yılki festival jürisinin ve takipçi eleştirmenlerin sinemasal eğilimlerini biraz olsun açıklıyor. Ulusal yarışmaya gelince... Benim değişmeyen favorilerim İklimler[/b], Cenneti Beklerken[/b] ve Takva[/b]ydı. Nuri Bilge Ceylan[/b]ın uluslararası alanda da kendini kanıtlamış filminin Altın Lalelerden de eli boş dönmeyeceği belliydi. Ama bu yılki En İyi Yönetmen ödülünün yanı sıra, Ulusal Yarışma bölümünün FIPRESCIsinin de neden Zeki Demirkubuz[/b]a verildiğini anlamamakta ısrar ediyorum. Derviş Zaim [/b]gibi, Cenneti Beklerkenle Türk sinemasında henüz aşılamayan tüm handikaplardan arınmış olduğunu gösteren, altyapılı ve özgün bir sinemacının, ya da ilk uzun metrajı Takva[/b]yla yeteneğinden uzun yıllar söz ettireceğe benzeyen Özer Kızıltan[/b]ın böyle önemli etkinliklerden eli boş dönmelerini kabul edemiyorum. Daha katedecek uzun bir yolu olduğu benim gözlerimde gün gibi açık olan Zeki Demirkubuzun tüm eleştirmenler ve jüri üyeleri üzerindeki tılsımının bir an önce çözülmesini sabırsızlıkla bekliyorum. Oyuncu dallarında güzelim Erkan Can[/b]ın ödülünü, Kader[/b]deki oyunuyla kendini tanıtan gelecek vaad eden oyuncu Ufuk Bayraktar[/b]la paylaşması ne olursa olsun yadırgatıcı. Artık Türk sinemasının bir numaralı kadın başrolü haline gelen Özgü Namal[/b]ın, özellikle bu yılki dokunaklı rolleri sayesinde festivalden bir şeylerle dönmemesi olanaklı görünmüyordu. Yalnız oyuncunun Beynelmilel[/b]deki oyunundan açık farkla önde olan Mutluluk[/b] performansı şüphesiz daha ödüle değerdi. Bir koca film festivali daha geride kaldı. Bu yıl etkinlikleriyle geçen yıllara göre çok daha renkli bir programla bizi selamlayan festivalin 27incisini şimdiden sabırsızlıkla bekliyoruz... Selin Sevinç selinlesinema@gmail.com |
WEZ Format +3. Şuan Saat: 08:28 AM. |
Powered by vBulletin® Version 3.8.8
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.