![]() |
Başkalarının Hayatı Başkalarının Hayatıİkinci Dünya Savaşı sonrası 1961-1989 yılları arasında Soğuk Savaşın ikonik sembolü olarak Sosyalist ve Kapitalist Almanyayı ikiye bölen Berlin Duvarının yıkılmasının iki yıl öncesinde geçen Başkalarının Hayatı, bu yıl En İyi Yabancı Film Oscarıyla onurlandırılan Florian Henckel von Donnersmarckın ilk sinema filmi. Doğu Almanya hükümetinin, Batı Berline kaçarak Sosyalizme ihanet edeceği şüphesi duyulan kişilere uyguladığı baskılar gittikçe artmaktadır. Gizli Servisin dikkati bu kez oyun yazarı Georg Dreyman (duru ve sempatik Sebastian Koch) ve onun oyuncu sevgilisi Christa-Maria Sielanda (Martina Gedeck – kadınsı güzelliği ve hüznüyle çok çarpıcı) yönelir. İkilinin ilk bakışta suçlanmayı hak etmeyen davranışları, Gizli Servisin sorgulamadan sorumlu ve havadan nem kapmasıyla övülen disiplinli ajanı Gerd Weislerın (soğukluğuna rağmen sevilesi Ulrich Mühe) keskin gözlerinden kaçmaz. Film, tarihten bir kesiti perdeye aktarmak ya da politik bir söylemi temsil etmek değil, Berlin Duvarıyla birlikte yıkılan ideolojik yapıyı, Sosyalizme bağlı bir gizli ajanın zihinsel yolculuğu aracılığıyla anlatmak hedefinde. Gözde Dreyman-Sieland çifti sisteme başkaldırmayı bir yana bırakmış, onunla uyum içinde yaşamayı öğrenmiştir. Dreyman suya sabuna dokunmayan oyunlar yazmakta, Sieland yasadışı uyuşturuculara olan bağımlılığını ve bir aktris olarak kendine güvensizliğini Kültür Bakanının ona olan ilgisinden yararlanarak tatmin etmektedir. Kültür Bakanlığının kararıyla üzerlerinde başlatılan sıkı gözetim Weislerın yönetiminde yürütülecektir. Ancak, Kapitalizm yanlılarını dize getirmek üzere yola koyulan çalışma, başrolünü Weislerın oynadığı bir sosyo-psikolojik drama dönüşür. Başkalarının Hayatının konuyu ele almış filmlere göre en öne çıkan tarafı ideolojiyi hayata karıştırması, insanla barıştırması. Milletçe benimsenmiş ve özellikle de milleti ikiye bölebilecek çelişkileri taşıyan ideolojiler çoğunlukla yarattıkları çatışmalar ve bunların sonuçlarıyla ele alınır. Burada ise insanın tüm inançlarını, kişiliğini ele geçirmiş olan ideolojinin yıkılmaz varlığı sekteye uğratılarak her şeyden önce bir insanın çözülmesi anlatılıyor. Üstelik sıkı sıkıya bağlanılmış bir devlet bilinci mucizevi bir şekilde parçalanıvermiyor. Donnersmarck bunu çok daha incelikle, zamana yayarak ve gerçekçi bir olay örgüsünde toparlamış. Weisler, düşman bellediği insanların aslında imrendiği hayatı süren, zararsız ve insancıl kimseler olduklarını farkettiğinde çalışmalarını onların lehine yönlendiriyor. Bu sürece dahil olan sahneler belli belirsiz bir mizahı da taşıyan dokunaklı sahneler: Weisler yarbay arkadaşıyla birlikte yemek yerken düşük rütbeli iş arkadaşlarının devlet başkanıyla ilgili bir fıkra anlatışına şahit olur: İş ciddiyeti, düşünce özgürlüğü, başkaldırı, yozlaşma, suç gibi kavramların sınırları yavaş yavaş sorgulanır; Weisler asansörde karşılaştığı çocuğa babasının karşıt görüşünden şüphelenmesine rağmen adını sormamasıyla birlikte bir dönüşüm baş gösterir; Weisler bir barda gördüğü Sielanda seyircilerini hatırlatarak onunla empati kurar, destek olur: İnsancıllık ideolojinin uçurumu olmuştur artık. Başkalarının Hayatlarında doğu/batı, Kapitalizm/Sosyalizm görüşleri yok; sosyal gerçekçilik iddiası yok. İnandığı güç altında tüm hayatını riske eden Weisler hiçbir zaman bağlı olduğu düşünceye tam anlamıyla ihanet etmiyor; kendi bildiği yoldan sapmıyor; hareketinin sorumluluğundan kaçmıyor; kendi sonunu ‘hak ettiği gibi kabulleniyor. Weislerın ajan kodu hgw xx17, Sosyalist gerçeğin ta kendisi. İsimsiz bir işçinin isimsiz bir kahramana dönüşmesi Donnersmarckın tek ilgi odağı. Bu anlamda film, dönüşümleri kutlayan, geleceği umutla izleyen bir ‘ideolojiye sahip. Tüm bunları bu kadar tutarlı ve dengeli bir hikayede toparlamak zor olduğu gibi, filmin ruhunu taşıyacak atmosferi yaratmak da maharet ister. Donnersmarck senaryosunda gizli servis raporlarının dilini bile insan hayatının indirgendiği noktayı vurgulamak üzere kurmuş. Sorgu odaları, Weisler ve Dreymanın evleri, bar, dinleme odası ve sokaklar siterillikleriyle dönemin sınırlı standardını ve havaya bile hakim olan eksiklik duygusunu başarıyla yansıtıyor. Kostümler bu portreye itinayla eşlik ediyor; görüntüler Polonya belgesellerini andıran sadeliği ve ılık soğukluğu içe işletiyor; müzikler ise filmin sahneler arasında akan kanı oluyor. Donnersmarck bu ilk filmiyle bizleri sinemada dürüstlüğün, açıklığın, özgünlüğün tadına vardırıyor. Sert gerçekler ve güçlü duygularla bezeli Alman savaş tarihinin kıyısına yerleşmiş unutulmaz bir film Başkalarının Hayatı. Tüm basitliğine rağmen son zamanların en etkileyici ‘sonu, filmin sakin ilerleyişine bir o kadar dingin bir nokta koyuyor. Selin Sevinç selinlesinema@gmail.com |
WEZ Format +3. Şuan Saat: 11:46 PM. |
Powered by vBulletin® Version 3.8.8
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.