![]() |
Monaco MonacoFransadan ayrılırken sahilden mi gitsek yoksa otobanı mı kullansak ikilemi bizi yedi bitirdi, biz birbirimizi yemeden sahili kullanmaya oybirliği ile karar verdik... Sahilden yolculuk başladı. İlk durak Monaco... Monaco sosyetik ülke. Aslında küçüklüğümden beri nasıl Cannes deyince üstsüzleri hatırlıyorsam Monaco deyince de benim aklıma bir tek Grace Kelly geliyordu... Bir şey değişmedi yine öyle oldu.. Bir ülke bu kadar minik ve bu kadar şık olabilir... Pes yani...İlk ilgimi çeken sevimli kiliseydi..Arabayla önünden geçerken resmini çekmeden edemedim..İstanbula döndüğümde herkes benimle aynı fikirdeydi..Hep o fotoğrafta takıldılar... "Ne hoş!" dedi hepsi. Monacoda da şu meşhur şehir turu attıran trenler var.Biz de şehre giriş yapar yapmaz, ilk turumuzu bedavaya atalım diye trenin peşine takıldık..Trafik yoğundu ama biz treni başarıyla takip ettik daha doğrusu öyle sandık..5 dakika içinde aynı yerden 3 kere geçince şehrin içinde fazla sayıda tren olduğunu ve bizim her seferinde başka bir trenin peşine takıldığımız anlayıp bu işten vazgeçtik.. Şehrin göbeğinde muhteşem bir parkın altına yapılmış çok sosyetik olan bir otoparka bıraktık arabayı...bu parkın içinde minik Sasha ile tanıştım hatta beraber güzel bir heykelin önünde fotoğraf çektirdik..Çok tatlı bir çocuktu..O Fransızca konuştu ben Türkçe cevap verdim.Çok hoşuna gitti. Parkın içinden geçip caddeye vardığımızda karşımızda heybetli "Casino Monte Carlo".. Açıkçası çok hoş gözüküyordu..zaten tarihi bir bina.. İlkönce oraya dalmayı uygun gördük..Ben tamamen turist kıyafetleri içindeydim.. Zannedersem kumarhane içindeki en perişan da bendim..Herkes gündüz vakti olmasına rağmen, balo kıyafetleriyle gelmişti..Şöyle bir dolaştık kollu canavarlar arasında..Halamın " Haydi oynayın" ısrarlarına rağmen kuzenimle direndik.Eniştem kumarhaneye hiç de ilgi göstermedi zaten.. Kumarhaneden çıktıktan sonra tabanlarımıza gereken gücü vermeye başladık..Deniz kenarından caddeyi takip ettik...Deniz seviyesinden çok yüksekteydik..Bir ara aşağıya baktım ve Monaconun tümün aslında bir yat limanı olduğunu keşfettim..Olmaz böyle şey...Biz İstanbuldakilere yat limanı sanıyoruz sadece...Marinanın babası buradaydı işte..İnanılmaz şekilde büyüktü..Tekneler daha da güzeldi.. Sahile indiğimizde restoranlar ve kafeler vardı..Bizim uzmanlık alanımız yani.. Orada bir süre kararsız kaldık..yine hepsinin menusu haddinden fazla iyi görünüyordu. En iyisi Monaco nun ara sokakları..Mağazaların bir kısmı orada..Özellikle enteresan şeyler satanlar.. Kurutulmuş meyvalar vardı...Valla ben hayatımda bu kadar güzel muz kurusu yemedim..Tezgahın başından ayrılmam mümkün olmadı..Eniştem bizi çağırmasaydı halamla tüm Avrupa turunu iptal edip tezgahın yanında yaşardık herhalde.. Bu sokaklarda restoranlar da var..İlk girdiğimiz sokağın adı Prenses Carolinedi..Zaten kısıtlı sayıda sokak var..Adamların hanedanı da fazla kalabalık değil..her sokağa caddeye birkaçının ismini vermişler olayı kurtarmışlar... Gittik muhteşem pizzayı yedik yine...Ben yine lazanya... Dinlenmek istememizin en önemli sebebi Monaco Sarayını görmek istememizdi..Saray şehrin en yüksek tepesinin üzerinde..Aynı yer de müzeler de var..Şehrin ilk kurulduğu yer o tepe..muhteşem bir manzarası var.Karliyet ailesi hala bu sarayda yaşıyor ancak bir kısmı müze haline getirilmiş... Monaco Sarayı ve sokaklarını yakında anlatacağım... ALT KONULAR Monaco Sarayı Prensesim Grace |
WEZ Format +3. Şuan Saat: 05:58 PM. |
Powered by vBulletin® Version 3.8.8
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.