![]() |
Büyükada'ya Gidiyoruz... Büyükada'ya Gidiyoruz... İstanbuldan bunaldığınız an şöyle bir iç çekip "Tanrım, şimdi bir tatil kasabasında olsaydım ne olurdu sanki?" dediğiniz çok oluyordur eminim. İşte böyle bir anda ben kendimi vapura atıyorum ve 30 dakika dişimi sıkıp, ki böyle zamanlar birşeyler okunarak çok keyifli bir şekilde hemencecik geçiveriyor, Büyükadaya gidiyorum. Ayağımı karaya bastığım an mis gibi iyot kokusunu içime çekip, martıların "hoş geldin" der gibi bağırışları, Büyükada insanlarının o huzurlu güleryüzleri ile karşılaşıyorum ve "işte" diyorum "İstanbula bu kadar yakında bir cennet var". Ailem orada oturduğu için kendimi nadir şanslı insanlardan kabul ediyorum ama inanın benimle ya da benimkine yakın! Bir keyif alabilmek için sizde Büyükadada geçireceğiniz bir gün sayesinde ömrünüze fazladan bir yıl ekliyeceğinize emin olabilirsiniz. Vapurun sizi bırakıp arkasından köpükler saça saça ayrılışı ile sizde dertlerinizden, sıkıntılarınızdan ayrıldığınızı hissedeceksiniz. Faytonla yapacağınız ada turu ile sağlı sollu o muhteşem köşklerin arasından geçerken hele birde şansınıza eski adalı bir faytoncuya rastlarsanız, tarihin kokusu sizi öyle saracak ki İstanbulun İsini bile unutacaksınız! Gözlerinizi her açıp kapadığınızda sizi bir tablodan içeri adım atıyormuş gibi hissettiren, her bahçeden fışkıran begonviller, yol kenarlarındaki rengarenk zakkumlar, o muhteşem şağşağlı tarihi ahşap köşkler, çamların arasından görünen deniz... daha neler neler. Yıllardır maalesef insanımızın uğraşıpta! Hala bozamadığı nadir yerlerden biri Büyükada. Tabii bu kadar güzel bir gezintinin ve aldığınız oksijenin! ardından şöyle sahilde güzel bir yemek yemeden ayrılmanıza imkan varmı? Adanın ard arda sıralanmış restaurantları arasından seçim yapmaya gelince. Aslında hepsi haklı üne sahipler, zira uzun yıllardır değişmeyen kaliteleriyle hizmet vermeye devam ediyorlar.Yakın zamanda yaşanan üzücü olaylar yüzünden Birtat artık kapalı ama diğerleri arasından ben bugün Milano Restaurantdan bahsetmek istiyorum. Karaköy Abdullah Efendi Lokantasının sahibi Artin Boyacıyan tarafından kurulan Milano, 1967 yılına kadar 30 sene boyunca Select olarak hizmet vermiş ve 1967 senesinde Milano adını almış. Şimdi Artin Ustanın yanında yetiştirdiği İbrahim Durmuş bey, Milanoyu aynı titizlikle işletiyor. İbrahim Bey, senenin hergünü açık olan Milano Restaurantın 1967 yılından bu yana kalitesinin hiç bozulmadığını da üzerinde durarak söylüyor. Gelen müşteri yoğunluğuna bakılırsa bunu anlamak mümkün. Hatta bu sene talep çok olduğundan yerlerini biraz daha büyütmüşler. Milanoda mezeler çok lezzetli, eee burada tabiiki Artin ustanın büyük etkisi var. Özellikle Kabak Tava yemek için gelen müşterileri varmış. Nihat Ustanın yaptığı Kabak Tava tarifini biraz zorda olsa! aldım. Zor diyorum çünkü evde yapıldığında Milanodaki gibi çıtır çıtır ve lezzetli olmuyormuş! Denemesi sizden. Yaprak ciğerini her yerde layığıyla yemek mümkün değil, burada mutlaka denemenizi tavsiye ederim, dereotlu ve çok leziz. Milanoda mevsimine göre hemen her balık bulunabiliyor. Özellikle Kırlangıç, Minakop, Lipsos ya da Levrekten yapılan buğulaması menünün en çok istenen seçeneklerinden biri. İsteyenlere balık haricinde et çeşitleri de var. Tatlı olarak İbrahim beyin deyimiyle "şukuleta sufle" leri çok meşhur ama fırın sütlaçlarının üstüne yok. Adanın diğer lokantacıları bile fırın sütlaç yemek için Milanoya geliyormuş! Fiyatlara gelince, mezeler sıcak soğuk 1.5milyon-4milyon arası, Balık fiyatları değişiyor, örnek olarak Tekir 6milyon, et çeşitleri 2.5milyon-5milyon, şarap çeşitleri ise 5milyon-10milyon arası. |
WEZ Format +3. Şuan Saat: 12:40 AM. |
Powered by vBulletin® Version 3.8.8
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.