Eskiden Stres mi Bilirdik?
 

Eskiden Stres mi Bilirdik?Yüzyılımızın en sık rastlanılan sorunlarından biri olan stres ise gelişmiş ve gelişmekte olan toplumları adeta pençesinde kıvrandırıyor. Stres araştırmalarının isim babası Avusturyalı bilimci Hans Selyenin 1936 yılında yaptığı genel uyum sendromu çalışmalarından çıkarttığı sonuca göre, stres karşısında beden üç belirgin aşamada tepki gösteriyor. Alarm, direnç ve tükenme… Gerçekten de sürekli stres bedeni yiyip bitiriyor. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Nöroloji Anabilimdalı psikologlarından Dr.Acar Baltaş ve eşi Dr.Zuhal Baltaş tarafından yazılan "Stres ve Başa Çıkma Yolları" isimli kitapta stres, "organizmanın bedensel ve ruhsal sınırlarının tehdit edilmesi ve zorlanmasıyla ortaya çıkan durum" olarak tanımlanıyor.Organizmanın tehdit altında olduğu stres durumunda insanda bedensel ve psikolojik düzeyde bir dizi olay meydana geliyor. Öncelikle adrenalin saglısı artıyor, sık nefes alma başlıyor, kalp atışları hızlanıyor, göz bebekleri büyüyor, kaslar geriliyor, kan pıhtılaşması mekanizması harekete geçiyor. Ama iş bununla kalmıyor. Yüzlerce sayfalık kitaplara, onlarca teze konu oluşturacak kadar geniş bir inceleme alanı olan stres, bir anda yaşantımızı daraltıveriyor. Önce, kısa dönemde endişe, karamsarık, kızgınlık gibi duyular yaratıyor. Sonra unutkanlık, dikkati toplayamama gibi sorunlara yol açıyor. Ardından krronik anksiyete, baş ağrıları, obsessisf düşünceler,uyku bozuklukları, fobiler, rhusal sorunlar başgösteriyor. Sonuçta sürekli stres altında olan kiş ibir dizi fizyolojik problemle karşı karşıya kalıyor. Derken, migren, hiper tansiyon, kalp hastalıkları riski ortaya çıkıyor. Ayrıca stres, bağışıklık sistemini zayıflatarak kansere de zemin hazırlıyor.

Peki çağdaş yaşamın "yan ürünleri" olan bütün bu hastalıkları çekmemiz kader mi? Elbette hayır! Hatta kesinlikle hayır! Bu hastalıklardan kurtulmak için dağ başında yaşamak, uygarlıktan kaçmak gerekmiyor.Ama insanoğlunun kendi amacını yeniden gözden geçirmesi, mutluluğu ve refahı için yarattığı uygarlığın gelişimini kendi lehine çevirmesi, doğru yöntemlerle doğa ve teknoloji ikilisinin dengelerini yeniden olşuturması gerekiyor.

Organorama