![]() |
Bu adamların kilosu kaça gidiyor acep? Bu adamların kilosu kaça gidiyor acep?[/b] Bahar geldi ya malumunuz. Bir soğuk bir sıcak da olsa, akşamları evlerde anlamsız bir sebep yüzünden kaloriferler yanmasa da ortalıkta bir şekilde bahar havası eser. Dünya bize çok sıcak ve samimi davranmasa, insanlar dünyada ve ülkemizde birbirini yese de, yine de içinizde o duygu olur. Elde değildir bir anda bir çiçeğe, bir ağaca takılı kalır ve nefes alırsınız. Pahalılıktan ilk zamanlar yanına yaklaşılmayan çilekler artık biraz daha kırmızı biraz daha kokuludur. Her şeye rağmen eriği tuza batırıp yeme seansı birkaç kere tekrarlanır. Camlar açıldığında tüm yeni nesil olarak allerji ilaçlarıyla yaşansa da, hapşırmaya devam edilir ama cam kenarında oturulur, dışarı bakılır. Balkonlarda yavaş yavaş sardunyalar kendilerine yer edinmiştir. Dünyanın halini düşünürken içiniz daralır, buna kendi maddi sıkıntılarınız, çocukların durumu da eklenir ve biraz hatta oldukça fazla bunalırsınız. Memleketin hali ne olacak, zamlar, hay Allah yaz da geldi tatil meselesi kaç taksit olur acaba, yoksa yakın uzak akrabalara mı gitsek kabusu basar. Bütün bunların arasında insanı ayakta tutan çok az şey vardır. İnsan ilişkileri yani dostluk yani sevgi. Bunların sayısı gerçekten çok az olsa da, elinizdekinin kıymetini bilir ona gereken özeni fazlasıyla gösterirsiniz. Tam bu sırada biri sizin pembe gözlüklerinizi alır, yere atar, üzerine hırsla basar ve paramparça eder.Önce bir öfke, sonrasında üzüntü ve yapacak bir şey yok noktasına gelir ve yollarınızı ayırırsınız.Zaten bilinen bir konudur, son yıllarda gittikçe artarak kalbimize hükmeden. Ben bir kadını seveceğim ama; Parası olacak, evi olacak, olmadı iyi bir maaşı olacak... Ben bir adamı seveceğim ama; Parası olacak, işi olacak, evi olacak, mümkünse yalnız olacak, bana da onu, şunu, bunu alacak... Hadi kadına biraz yakışır bakılıp, beslenmek, hediyeler alınmakama erkeklerde gittikçe artan aman paralı kadın olsun telaşı sevgiyi ayağa düşürmekten daha fazlasını yapıyor gibi geliyor bana. Bu kadar pazarlıkla, hatta hesapla sevdiğini sanan gönül bu kuraklıkta gelişemez, büyüyemez ve sonunda kuraklıktan çıkan ağır bir darbe bedenle kendini ortaya koyar.Bu kocasını sevmeyen ama maddi imkanlardan dolayı orada duran kadınların rahim kanseri, kist, miyom gibi çeşitli tepkiler veren vücutları gibidir. Daha da ileri safhası ruhsal ve bedensel hastalıklı çocuklar. Bu derece sevgi enerjisinin olmadığı yerde çocuk yetişmez. İnsan olgunlaşmaz ve beslenmeyen ruh, bedene zarar verir. Karanlık bir odada, camlar hiç açılmadan bol su vererek pahalı saksılarda çiçekler açmaz. Açanlar olsa sadece dikenli kaktüslerdir. Onlarda kimseye bahar havası vermez. Bahar neşesi katmaz. Dün sabah geçenlerde boşanmış bir velim geldi. Eşi daha boşanmaları birkaç ay olmasına rağmen evleniyormuş. Evlendiği kadını anlattı, anlatırken hepimiz güldük [img]/images/smilies/smile.gif[/img] Kadının 3.5 milyar maaşı ve Bostancı da bir evi varmış ve ayrıldığı kocasından kızını bakmak istemediği için yanına almamış. Niye güldük; Çünkü bu hanımla da evlenirken hanımın da Bostancı da bir evi ve iyi bir maaş vardı. Babası öldüğü içinde karışanı yoktu. Şimdi adamcağızın kriteri bu; Bostancı da ev. Neden mi ???? Gayet basit. Bu yakayı seviyor ama denizotobüsüyle hergün işe gitmesi gerekiyor. Haa pardon bu arada unuttum araba kullanmasını bilmiyor ve arabası olan ve iyi araba kullanan bir kadın olması da şart [img]/images/smilies/smile.gif[/img])) Geçmişte böyle bir tanıdığımız vardı. İlla ki sosyete ve iyi aileden olsun aman da parası olsun [img]/images/smilies/smile.gif[/img] Başka bir şart aranmıyordu. Adamcağız hakkında oldukça olumsuz duygular taşımıştık. Sonra etrafa baktığımızda, bu tarz ilişkilerin arttığını ve paranın en başa geçtiğini konuşur olmuştuk. Zamanla bu konu unutuldu. Biz kendi aramızda pembe gözlüklerimizi takmış, pembe pembe birbirimize bakarken oldukça sade yaşamımızda sevginin verdiği hoşluğu hissediyorduk. Hatta "Sevginin Tonları" kitabımızın adı da böyle çıktı. Sonra biri çıktı ve benim pembe gözlüğümü kırdı : ((((( Hayatımda çok paraya düşkün, çok satılık insan gördüm. Hepsinin de kendi şartları vardı. Sonuçta evrenin matematiksel kuralları var. Bunlar ödül veya ceza olmasa da, yaşananların getirileri var. ("Yarının Tanrısı" kitabı öyle diyor) Bu halk arasında ektiğini biçmek, karma hesapları şeklinde değerlendirilir. Bir de bir şeyleri üstüste yaşayıp ders almayanlar, bir türlü bir minik adım gidemeyecek kadar konuya aymayanlar vardır.Bu velimin eşi gibi, aynı türde kadın aynı şartlarda senin bakışın böyle oldukça seni yine mutsuz edecek. Çünkü sen kadına değil şartlara gidiyorsun. Böyle birkaç örneğimiz var. Hatta oldukça değerli bir dostum. Mesleğinde de belli bir saygınlığı da olmasına rağmen, yaşadığı parasız günlerin (tam 55 yıl önce) yüzü hörmetine parası olan ve denize nazır bir ev sahibesi bir hanımla evlendi. Şartlarından dolayı bir kadını sever görünen veya öyle hisseden erkekler gurubuna ilaveten bir tür daha var. Elimde birkaç tane alternatif bulunsun, kendimi her şartta iyi kalpli ve fedakar, çalışkan sunayım beğenileyim biri olmazsa biri olur. Olmasa da karşımdakinin imkanlarından faydalanayım. Bunu kendimin bile unuttuğu yalanlarla karşımdakine anlatayım. Ya karşıdakin hafızası iyiyse, ya yapılanları ve söylenenleri unutmuyorsa ve ahlak anlayışı, dürüstlük anlayışı ve sevgi anlayışını kaybetmemiş aksine her şeye rağmen bu değerlere sarılmış yaşıyorsa!? Neyse pembe gözlüğüm yenilendi. Daha iyisi, daha güzeli, daha pembesi ve bu sefer bahar kokulusu geldi. Çünkü ben her şeye rağmen, sevginin her şartta galip geleceğine inanıyorum. Eğer Tanrı sevgiyse, yaşamsa ve biz bu havayı soluyor burada gelişip, büyüyorsak hiç kimse, sevgiyi yani yaşamı yani Tanrıyı tamamen yok edemez. Sevgiyle, ayla 8/5/2008 |
WEZ Format +3. Şuan Saat: 02:23 PM. |
Powered by vBulletin® Version 3.8.8
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.