![]() |
Babalık erkeğe çok yakıştı Babalık erkeğe çok yakıştı[/b] Her geçen sene biraz daha önemli olmaya başladı Babalar Günü benim için... Her geçen sene sevgili babamın benim için ne demek olduğunu ve kaç yaşıma gelirsem geleyim varlığına muhtaçlığımı daha bir fazla anlıyorum. Zor bir çocuktum… Hiç unutmam, babama bir şey almasını söylediğimde; "Alırız kızım" demesi kafi gelmez, "Ama şimdi her yer kapalıdır, yarın erkenden alırız" sözü için onu da kendimi de yer bitirirdim. Öyle sabırsız bir çocuktum ki; "yarın" benim için çok geçti ve ne istiyorsam "hemen, şimdi" olmalıydı… Demek ki hayatın her istediğimizi bize her istediğimizde vermeyeceğini öğrenmem için çok büyümem ve babamı anlayabilmem için de onun kanatlarının korumadığı açıklarda uçmayı öğrenmem gerekiyormuş. O ne söylerse söylesin, benim yaşayarak öğrenmem gerekiyormuş. Nedir babalık? Bazılarının düşündüğü (ya da bazı babaların öyle anılmasına sebep olduğu) gibi, işin "sevgi" kısmını anneye bırakmış, hesapla kitapla uğraşan, iğne olunacağı vakit ya da ceza verileceği zamanlarda başvurulan sert bir duvar mı? Sürekli engeller çıkaran, "hayır" demekten keyif alan ya da bizim geçtiğimiz yolları hiç yürümemiş biri mi? Tabi ki hayır… Sevginin annelik kadar rahat gösterilen biçiminden çok; Koruma, idare etme, endişelenme ve geçindirme gibi sorumlulukların ve kaygıların da içine katıldığı aslında yumuşacık bir otorite şeklidir babalık… Yarına pay bırakmak, küçücük elleri uykusunda öperken gelecekte ne iş tutacağını azıcık daha fazla düşünmek demektir başkaları uyurken… Günümüzde her ne kadar babalar kadar anneler de gelecek endişesi, geçim derdi gibi yüklere ortak olsa ve hatta sorumsuz bazı babaların maddi-manevi eksikliğini şaşırtan güçleriyle kapatıp (tabiri caizse hem anne hem baba olsa da), kafamızda öylece oturmuş onurlu –fedakar bir modeldir babalık… Sigarasından kısmak, uykusundan olmak, göstermeden ağlamaktır çoğu zaman… Gelin görün ki bir erkeği bu olgunluğa getiren anneliğin özendiren yanıdır bence; yani bir erkek babalıkla ne kazanıyor ve ne katıyorsa var olanına, yine bir kadındır onu oralara getiren. Ünlü yazar Ahmet Altan bir yazısında tam da söylemek istediklerimi anlatmış, bakın ne diyor; "Bir erkeğin düşünsel yeteneği, estetik birikimleri ne olursa olsun, hayatta durduğu kat, içine doğduğu kattır; tanıdığı ilk kadının, annesinin onu bıraktığı kat. Giyim zevkinin bulunmadığı bir bahçede doğduysanız, giyim zevkinizin gelişmiş olduğu bir bahçeye sizi ancak bir kadın götürür, sofraların inceliklerle donatılmadığı bir katta doğduysanız, incelikli sofraların bulunduğu kata sizi götürecek olan da bir kadındır. Birlikte olduğunuz kadın değiştiğinde, değişen yalnızca bir kadın değildir, hayatın neredeyse bütünü değişir, bir başka kata, bir başka bahçeye geçersiniz, orada her şey farklıdır. Dinlediğiniz müzik, okuduğunuz kitap, yediğiniz yemek, gittiğiniz yerler, buluştuğunuz arkadaşlar, hatta taktiğiniz kravat bile değişir. Bir erkeği hayatın içinde kadınlar gezdirir," Ve işte bir erkeği, "baba" hitabı ile çağırıldığı bir başka kata yine bir kadın taşır ve ancak bir kadın onu gerçek anlamda baba yapar. Ne diyelim, zaten babalık da çok yakıştı kendilerine; Babalar gününüz kutlu olsun… Hatice Olgun |
WEZ Format +3. Şuan Saat: 05:49 PM. |
Powered by vBulletin® Version 3.8.8
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.